zaman tüneli

dağınıktır. vapura yetişmek için koşmuş, soluk soluğa kalmıştır. önce bir durup nefesini topladıktan sonra yerine gelebilir.

türkiyeli * * death metal grubu. * şu aralar yeni albümleri murderous revelations ile me saco un ojo records label'ı ile piyasalara akıtılmış bir albümleri var ki fazla fazla beğendim.
www.metal-archives.com/band...

bir de kapalı ayran vardır. kapalı denmesinin nedeni türban takmasıdır. pek farkı yoktur aslında

gazze'de çok büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. israil zaten kurulduğu günden beri bütün filistin'de soykırım yapıyor. kelimeler tarifsiz kalıyor. ve insanlar böylesi bir konu üzerinden birbirine düşüyor. ne garip, gazze bir turnusol oldu benim gözümde şu son bir buçuk yılda. nötr kalırsın anlarım da (bakış açısı olarak ben de nötr yaklaştığımı düşünüyorum), "gebersinler" filan gibi iğrenç bir siyasete, nefrete, psikolojik yansıtma ve savunma mekanizmalarına alet edilmesini anlamıyorum gazze'nin. dünyanın her yerinde gazze'leri yaratmış olan tam da bu nefret.

son anda vapura yetişmiş olmanın verdiği karizmadır. *

türkiye'de ne iktidar ne muhalefet sorunu var. türkiye'de bir devlet sorunu var.
#3515729 @mir buna değinmiş ama sorunun adını koymamış.
muhalefetle iktidar arasındaki kavgalar da kayıkçı kavgası. halkı soyma, kıçındaki donu alma konusunda iktidar tereddüt etmiyor, muhalefetin de itirazı yoktur ülkede. kavga "neden sen yiyorsun da ben yemiyorum" kavgasıdır ve iktidar genellikle seslerini kesecek miktarı verir muhalefete.
2000'li yılların başında kadir topbaş'ın avukatı chp'li bir büyük adamdı.
parlamento'nun işlevsel (!) olduğu yıllarda büyük burjuvazi hemen her vekili maaşa bağlamıştı. örneğin bir grup chp'li ve akpli vekil ankara'da aynı büroyu kullanırdı.
bu burjuvazi de uluslararası tekellerle el ele iç içe. bankalara bakın, kaç tanesi uluslar arası tekellerin. chp bir devlet bankası olarak kurulan denizbank'ın özelleştirilmesine itiraz etti mi?
devletimiz burjuvazinin devleti. biz insanlar o devletin paryalarıyız. partiler de paryaları bölük bölük tutmak için kurulmuş örgütler.

meltepe pilavcı arif'in çok iyi yaptığı şey. tamam pilavı da güzel ama bazen sadece ayranı için pilav yemeye gidesim geliyor. artık içine ne koyuyosa.

henüz hidayete erememiş ayran.

genelde a sınıfı, b sınıfı ve bazı c sınıfı araçlarda bulunan fren sistemi türü. çok eskiden ön frenlerde de kampana kullanılırdı ancak gelişen teknoloji sonucunda günümüzde ön frende kampana kullanan araç yoktur. ancak arka frende hala kampana kullanan araçlar mevcuttur. kampana frenler disk frenlere göre daha basit ve kapalı bir yapıya sahip olup frenleme işlemi yuvarlak bir metal tamburun içinde gerçekleştirmesiyle oluşur. fren pedalına basıldığında hidrolik sıvı tekerlek silindirine gider. silindir fren pabuçlarını dışa doğru iter. pabuçlar, kampananın iç yüzeyine sürtünerek yavaşlama sağlar ve pedal bırakılınca yaylar sayesinde pabuçlar eski konumuna döner.

avantaj olarak kapalı olduğu için toza ve çamura karşı daha dayanıklı olmasını ve maliyet açısından ucuz olmasını söyleyebiliriz. ancak ısındıkça fren performansının düşmesi, bakımının disk frene göre daha zahmetli olması ve disk frenlere göre daha zayıf frenlemeye sahip olması dezavantajlarına sahiptir. ayrıca kampana frenler disk frenlere göre daha çok ses yapar.

anlamı bence bir şeyler edip karşılığını bulmak değildir, etme karşılığında da bir şey bulma’dır.
anlamı buysa da 40 yıl boşuna yaşamışım demektir.

#3516235
ya tam beğenecem vay be ne güzel yazmış helal olsun adam gibi kadın insan diyecem şu ingilizce klavyeyi görüp tüm ciddiyetim dağılıyor ama ne yapıyorum halden anlıyorum ve bastım gitti beğene.

böyle kim alır beni ciddiye,
hiç. *

sizinle paylaşmak istediğim bir şey var. paylaşıp paylaşmamak konusunda kararsızdım aslında ama eşime de danışıp kararımı verdim.
neyse lafı uzatmadan söylüyorum. çok yakında eşim de burada bir hesap açacak ve beraber yazacağız. keyifli olur diye düşündüm. bakalım.

öncelikle bu başlık allahım ne dertler var başlığı olarak açılmıştır. halimize gülelim ya da ağlayalım, orası daha belli değil aradayım.

linda bir öğretmen ve çocuğunu doğurduğunda 8 günlük bir uykusuzluk çekmiş. sıkıntı kronik uykusuzluk. linda bu 8 gün boyunca çok zor zamanlar geçirmiş, delirdiğini düşünmüş.

ben lohusa iken yaşadığım dertler bir tane gazetede yayınlanmadı. yazıklar olsun. bu ülkelerin dertleri bile güzel. adamlar dertsizlikten bunu gazete haberi olarak yayınlıyorlar. ne güzel memleket. bizde de öldürülen kadınların isimlerine yetişemiyor kimse. alıştık ve kudurmuştan beter olduk.

linda ve dertleri

elbette var bir dinimiz :)

2002'de erdoğan'ın ecevit'e artık yaşlandın. görevinden çekil. demesidir fakat yıllar sonra aynı duruma kendisinin düşmesidir. ölünce mi çekileceksin erdoğan!.. sen, yıllar içinde hiç yaşlanmayacağını mı sandın? işte zaman böyle acımasızdır: ecevit, baba inönü'nün*; erdoğan, ecevit'in yerini aldı.

ben zenginlik fakirlik meselesinden ziyade kisilik meselesi olduguna inaniyorum.
ben goz onunde bi cocuktum okul hayatimda. ailemin durumu da iyiydi.
ama ben simariklik yapmazdim asla. kapici cocuklariyla, hic kimsenin konusmadigi cegingen cocuklarla filan sohbet ederdim sik sik.
ılkokulda ortaokulda kim oldugun belli aslinda.
ılerleyen yillarda kisisel gelisimle bunu gelistirebilirsin tabi.

ismi emine olmayan editörmüş. enişte de dursun değilse bir şok daha.