zaman tüneli

boncuktan değil gayet de canlı kuş kondu pencereme.

bir dini terör örgütü olmakla şuçlayan ırkçıların bulunduğu komün ortamı. asıllarına 1975-1990 arasına dönen geyikler.

bkn yılmaz.

..bilen birisiyle buluşma olasılığından bin kat daha fazladır. zaten bilenlerde akı kapasitörü üzerine konuşmak için genellikle date düşünmezler. (bu arada akı kapasitörü nirenin ilçesi hemşerim. :)

insan erken yaşlarda, çocukluk veya ergenlik dönemlerinde veya en geç 20'li yaşlarının başında en azından bir eyleme tutunmalı. bu eylem insanın kendine uygun, keyif alacağı bir eylem olmalı, onu mutlu eden yapmaktan büyük zevk alacağı bir eylem olmalı. aksi halde insan daha ileri yaşlara geldiğinde hem o eylemi yapması zorlaşıyor maddi kaygıları olması sebebiyle hem de toplum içinde yapacağı eylemi yapan insanlardan daha yaşlı olması sebebiyle biraz dışlanma durumuyla karşılaşıyor.

ilerleyen yaşlarda hem maddi kaygılarla yapılmak istenen eylemi yapmak zorlaşıyor hem de yapılması gereken eylemlerin sayısı artıyor. psikolojik olarak da erken yaşlarda bir eyleme tutunan ve o eylemle hayatını, geçimini sürdüren insanlara baktığınızda mutlu olduğunu, yapmaktan keyif aldığı bir eylem olduğunu varsayıyorum, çok açık görebilirsiniz. ama erken yaşlarda rüzgarın kuvvetiyle oradan oraya savrulan insanlara baktığınızda, yani bir eyleme erken yaşta tutunmayan insanlara baktığınızda ya da erken yaşlarda bir eyleme tutunsa dahi onu bırakan insanlara baktığınızda ilerleyen yaşlarında dahi psikolojik olarak savrulduğunu, mutlu olmadığını görebilirsiniz.

yine birçok yazımda olduğu gibi umutla bitireceğim yazımı: hayata pratik bakmayı alışkanlık haline getiren birisi olarak, gerçek hayatta birçok insanın, kalan hayatında hatta çok kısa bir süre kalmış olsa bile hayatının sonlanmasına hayallerine ulaştığını da bizzat gördüm de okudum da duydum da. dolayısıyla bir veya birkaç eyleme tutmanın hayata tutunmak olduğunu gözlemledim. hangi yaşta olursanız olun, umarım bu yazım size esin kaynağı olur ve kendinizi tanıma ve daha fazla cesaret ve çaba göstermenizi sağlar. böylece de hayata tutunma yolculuğunuzda ve yapmak istediklerinize ulaşma konusunda sizi motive eder.

phantom liberty dlc'si iyi olsa da bence abarttiklari kadar da yoktu.

sabah sabah aklıma gelendir.
keşke boş vakitte dinleseniz, ilk dinlediğimde çok şaşırdığım bir şiirdir. dedim şiir böyle bir şeymiş mi...

@çürümüş şeyler var danimarka krallığında adlı yahudi terör örgütü ajanı çıfıt, ağzından salyalar akıtarak teröristleri savunmaya çıkmış.
uluslar arası sularda bir gemiye el koyma, terör örgütünün limanlarına çekme, içindekileri bir kampa alıp 7 ekim'de çekilmiş, çoğu manipüle edilmiş videoları seyretmelerini "sağlama" kaçırma değilmiş.
nasıl olsa unutulurmuş.
alçaklığın, şerefsizliğin, o evlatlığının bu derece pervasızca savunulması korkutucu.
neyse ki dünya kamuoyu artık unutmuyor.

zamanında ikinci elden aldığım amd radeon rx 580 ile bitirmiştim bu oyunu, bu detayı verme sebebim de ilk güçlü sayılabilecek ekran kartım olmasıydı. oyuna apu sistemle 720p low ayarlarla başlamış, bu kart sayesinde 1080p high ayarlarda bitirmiştim. oyun bazı anlarda biraz zorlaşsa ve kanser etse de muazzam bir oyundu benim için kesinlikle. geceleri oynarken yaşadığım o gerilimi unutamıyorum. hâlâ da gideri olan, her oyuncunun deneyimlemesi gereken bir oyun.

kürtlere değil, pkk'lı teröristlere dalmış; gün boyu sosyal medyada bordo klavyesiyle adalet dağıtan değil sokakta, gerçek yaşamın içerisindeki bir vatandaşımızdır.
kendisi türk de olabilir, kürt de olabilir çünkü güneydoğu'daki korucular kürttür. kürtlerin yarıdan fazlası dem parti dışındaki partilere oy verir.
neyse, sıcak yuvalarda oturup, ülkenin içerisinde bulunduğu kaos ortamının sorumlusu olarak bür etnik grubu görmek ve onlar yok olursa tüm sorunların düzeleceğini, iş bulacağını, bulduğu iş sayesinde ev sahibi olacağını; rüşvetin ve yoksuzluğun son bulacağını, ülkenin sanayileşeceğini, eğitim sisteminin düzeleceğini sanmak ve aslında hiçbir şey yapmamış olmamak için klavye kullanarak etrafa nefret saçmak daha kolay ve etkin bir çözümdür.

kendisini ve yazım tarzını zaten pek sevmez fakat kendisiyle sorunum olmadığı için kırmak istememiş, lince katılmak istemeyip sessiz kalmıştım. ancak bu seferki durumun ciddi olduğunu, durup dururken sözlüğümüzün saygın kadın yazarlarından birine küfür ettiğini görünce sessiz kalamadım. küfür, hele bir kadına küfür asla kabul edilemeyecek bir hareket. bir düşünün, onun annesi, babası, kardeşi yerinde olsanız ne hissederdiniz?

t: an itibariyle kalbimiz seninle olan yazar.

(bkz: forma tatmak)

1993’te kurulan indie/alternatif ingiliz rock grubudur.90’lar,ingiltere ve rock üçgeninden kötü bir grup çıkması imkan dahilinde olmadığından,bu grup da şaşırtmayarak oldukça başarılı albümlere imza atmıştır.şarkıları ve sahnedeki enerjileriyle oldukça eğlenceli bir grup imajı çizseler de günün sonunda sakince oturup kahvenizi yudumlayıp yağmuru dinlediğiniz akşamlarınıza eşlik edecek st. petersburg gibi imza şarkıları da bulunmaktadır.

ilk defa 2007 yılında henüz 7 yaşındayken bulunduğu albüm ile aynı adı taşıyan road to rouen şarkısıyla tanıdığım ve aynı albümden kick in the teeth şarkısına bayıldığım grup her ne kadar fazla popülerlik kazanamamış olsa da britpop ile ilgili insanlarca oldukça özgün ve farklı değerlendirilir.daha önce şarkılarını duymamış britpop dinleyicisi arkadaşlarımın her biri seve seve dinlemekteler.

bunlara ek olarak 97 yılında çıkardıkları in it for the money adlı albümlerindeki richard iii adlı şarkıları da çocukluğumda yaşadığım yeşili ve yağmuru bol,bir nevi ingiliz kasabası gibi duran küçük ilçede geçen anılarımı hatırlatmaktadır.

son olarak grubun en bilindik şarkısı alright ve bunlara ek olarak benim en sevdiğim şarkıları mary ile in it for the money adlı albüm kapaklarının çok sevdiğim tasarımını da aşağıya iliştirmekteyim.

bayramda öpülecek ellerdir.
haydi cıvırlar başlığa

tudor hanedanının son üyesi.

babası henry'nin ve kardeşi kanlı mary'nin pisliklerini temizlemek adına "battı balık yan gider" hesabı büyük risklere girerek ve ülkeye hakim olan kiliseye karşı duruş göstererek protestanlığı destekleyen ve bu sayede katoliklik ile protestanlığı dengeleyen kişi.

kendisi özünde protestanlığı tercih etse de katoliklere karşı -katolik ablası mary gibi- rövanşist bir tutum sergilememiş, bunun yerine milli bilince odaklanmıştır.

hatta kendisi henüz veliaht olmayan bir prenses olduğu dönem kraliçe olan yobaz kardeşi kanlı mary protestanlık tercihinden dolayı kendisini idam etmek istemiş, fakat hanedanın selameti açısından bu infazdan vazgeçmek zorunda kalmıştır.

bu arada; hristiyanlık içerisinde islam dinine en yakın inanç sistemi protestanlıktır.

hiç evlenmemiş ve çocuğu olmamış kişidir aynı zamanda. "bakire kraliçe" olarak da bilinir. kendisi sadece ingiltere'nin kraliçesi değil aynı zamanda tüm ingiltere'nin annesidir. kendisini o şekilde ilan etmiş ve halk tarafından büyük bir memnuniyetle kabul görmüştür.

kendisine ihanet eden kuzeni mary stuart'ın idam fermanını hiç istemediği halde imzalamak zorunda kalmış, bu sebeple stuart'ın oğlu james'i -kendi çocuğu da yoktu zaten- veliaht olarak atayarak mary hanım'dan gıyabında özür dilemek istemiştir.

ülkesine saldıran ispanya donanmasını imha ederek ispanya'nın 10 yıl sonra tamamen iflas etmesine neden olmuştur.

osmanlı padişahı 3'üncü murad ile diplomatik mektuplaşmalarına ilave flört seviyesinde mektuplaşmaları da olmuştur. insan düşünmeden edemiyor tabii; "evlenselerdi dünya tarihi nasıl şekillenirdi" diye!

günümüz birleşik krallık'ın mimarıdır. bildiğim kadarıyla dünya tarihinde kalıcı olarak iz bırakan dört büyük komutandan birisidir.

[kronolojik olarak hz.muhammed, kraliçe 1'inci elizabeth, george washington ve mustafa kemal atatürk]

tudor hanedanının son üyesidir. 45 yıl tahtta kalmıştır. dünya tarihinin en önemli kimliklerindendir.

genelin aksine çok sevdiğim oyun. şehirde dolaşmak o kadar zevkli ki hele geceleri görevi falan bırakıp dolanıyorum, başımı belaya falan sokuyorum arada. ilk çıktığında evet vadedilenden uzak ve buglarla doluydu ama oyunun zamanla geldiği nokta kesinlikle muazzam. şu haliyle bir şans vereyim diyen kesinlikle pişman olmaz. oyuna 80 saat harcayıp bitirmiştim ama yeni bir save açmayı düşünüyorum kesinlikle. phantom liberty dlc'sini de oynamadım çünkü henüz.

(bkz: gurbet türküsü)

nazım’ın varna’da yazdığı şiirlerinden bir sadık gürbüz yorumu. kaç zamandır dilimde, bir kere dinlesem on gün dilimde.

yaş aldıkça bu memlekete iyice kökleniyoruz sanırım. türkiye’den başka bir yerde nefes alamazmışım gibi hissediyorum. üç adım öteye gitsem de olmazmış, beş adım beriye gitsem de. burada çok mutlu olduğumdan değil ama başka memleketlerde şu* kadar bile mutlu olma ihtimalim yok. bunu hayal dahi edemiyorum. haliyle sürgüne gidenlerin hislerini tam anlamıyla kavramam mümkün değil. yalnızca türkülerini dinler, şiirlerini okurum ama hislenirim.

ya şimdi ben bu adama ne diyeyim?

senden yörük, insan, delikanlı oluyorsa at yaprağından gramafon iğnesi olur.

benimle dolaşmaya g.tün mü yemedi? kadına küfretmiş onursuz herif! sana bir ton şey yazıldı cevap vermek için yaprak kürek ergen işleri yaptın ancak laf sokacak cesaretin var. yekten kapışacak cesaretin yok. yörüklerin yüzkarası.

genellemesi doğru değildir.
gelebilir.

o halde çayın sevdiği adamdan da zarar gelmez.

evreka !

dışımız denize sıfır manzara, içimiz fırtınadan yorulmuş bir tekneye liman...