1.
Ne akilem ne divane
son tanımları | başucu eserleri
2.
azin nesin'in gürültü yapan komşusuna yazdığı mektup
kibar insanın uyarışı bile başka dedirten mektup

sevgili kazım bey'ciğim,
hiç grev yapmadan, pazar günleri bile çalışan, apartmanın ikinci katındaki fabrikanızdan dolayı sizi candan kutlarım. büyük bir icat üzerinde çalıştığınızı tahmin ettiğimden, bu saate kadar kıyıp da fabrikanızın çalışmasını engellemek istemedim.
ama böyle giderse, her zaman faal olan fabrikanızın altında çalışıp para kazanamayacağımdan, bizim aileyi de geçindirmek size düşecek.
çok uzun zamandan beri fabrikanız çalıştığına göre, bir büyük gemiyi parça parça yapmakta olduğunuzu tahmin ediyorum.
herhalde parçaları birleştirip gemiyi yapınca hepimizi şaşırtacaksınız. artık bugün akşam olmak üzere.
acaba fabrikanızı bir iki saat paydos edip, biraz da benim çalışmama müsaade eder misiniz?
bu iyiliği bir yazardan esirgemeyeceğinizi düşünerek, size hürmet olarak imzalı bir kitabımı gönderiyorum.
en iyi komşuluk duygularımla.
aziz nesin

sevgili kazım bey'ciğim,
hiç grev yapmadan, pazar günleri bile çalışan, apartmanın ikinci katındaki fabrikanızdan dolayı sizi candan kutlarım. büyük bir icat üzerinde çalıştığınızı tahmin ettiğimden, bu saate kadar kıyıp da fabrikanızın çalışmasını engellemek istemedim.
ama böyle giderse, her zaman faal olan fabrikanızın altında çalışıp para kazanamayacağımdan, bizim aileyi de geçindirmek size düşecek.
çok uzun zamandan beri fabrikanız çalıştığına göre, bir büyük gemiyi parça parça yapmakta olduğunuzu tahmin ediyorum.
herhalde parçaları birleştirip gemiyi yapınca hepimizi şaşırtacaksınız. artık bugün akşam olmak üzere.
acaba fabrikanızı bir iki saat paydos edip, biraz da benim çalışmama müsaade eder misiniz?
bu iyiliği bir yazardan esirgemeyeceğinizi düşünerek, size hürmet olarak imzalı bir kitabımı gönderiyorum.
en iyi komşuluk duygularımla.
aziz nesin
devamını gör...
5.
her şeyi kafanıza takarsanız geriye bir kafanız kalmaz
ünlü düşünür bana ait söz kalıbı.
devamını gör...
6.
yazarların bugünkü mutluluk sebebi
bir yere gidiyorduk yolda dükkanların zincirine konmuş serçe dikkatimi çekti yanına gittim küçücük yavru serçe * elimi uzattım kondu biraz durup uçtu...
devamını gör...
8.
adını koyamadığın bir şeyin özlemi
adını koyamadığım bir özlem.
belki henüz görmediğim yada göremeyeceğim bir yere yada bir kişiye yada bir şeye ama neye bilmiyorum.
okuduğum her kitapta gezdiğim her yerde bunu arıyorum sanki ama insan ne olduğunu bilmediği bir şeyi nasıl bulabilir ki?
belki henüz görmediğim yada göremeyeceğim bir yere yada bir kişiye yada bir şeye ama neye bilmiyorum.
okuduğum her kitapta gezdiğim her yerde bunu arıyorum sanki ama insan ne olduğunu bilmediği bir şeyi nasıl bulabilir ki?
devamını gör...
10.
gül berg bağ-ı ömr
farsça kökenli "ömür bahçesi gülünün yaprağı" anlamına gelen kelime.
ne hoş güller düşüpdür çeşmime gülzârdan
sensiz
acâyib dağlar var lâleden sînemde sahrá tek
sensizlikte gül bahçesinden gözüme ne güzel güller düşmüş. kır gibi göğsümde laleden acayip yaralar var.
bir gül bahçesi gibi olan ömrümüzde belki çekilen hasretle bahçemizin gülleri (ömrümüz) solmuyor ama güllerin yapraklarının dökülüşünü (ömrümüzün akıp gidişini) izliyoruz
ne hoş güller düşüpdür çeşmime gülzârdan
sensiz
acâyib dağlar var lâleden sînemde sahrá tek
sensizlikte gül bahçesinden gözüme ne güzel güller düşmüş. kır gibi göğsümde laleden acayip yaralar var.
bir gül bahçesi gibi olan ömrümüzde belki çekilen hasretle bahçemizin gülleri (ömrümüz) solmuyor ama güllerin yapraklarının dökülüşünü (ömrümüzün akıp gidişini) izliyoruz
devamını gör...
12.
okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
zi_intizâr-ı ma'nî-i rengîn be-çeşmem gül fütâd
ey kalem fikrî be-hâlem kün ki kâr ez-dest reft
taze mana beklemekten anlam aramaktan gözlerime ak düştü.
ey kalem halimi bir düşün elimden bir iş gelmiyor.
devamını gör...
14.
hridayakaş
çok sevdiğim bir kelime
"kalbin göğü "demek
umudu temsil eden hintçe bir kelime.
gökyüzüne baktığımızda hâlâ ümidimizin olduğunu hissetmeyi temsil ediyor.
umudumuzu yitirdiğimiz zaman çiçekler açsada yağmurludur hep bize gökyüzü.
kalbimizin göğünü tarumar etmeden yaşamak.
tarumar olunca yaşamak olur mu zaten?
arada kaybediyoruz yada kalbimizin göğünü belkide bulutlar kaplıyor ama yinde hep küçük bi umut parçasına tutunuyoruz .
hayat umuttan ibarettir
"kalbin göğü "demek
umudu temsil eden hintçe bir kelime.
gökyüzüne baktığımızda hâlâ ümidimizin olduğunu hissetmeyi temsil ediyor.
umudumuzu yitirdiğimiz zaman çiçekler açsada yağmurludur hep bize gökyüzü.
kalbimizin göğünü tarumar etmeden yaşamak.
tarumar olunca yaşamak olur mu zaten?
arada kaybediyoruz yada kalbimizin göğünü belkide bulutlar kaplıyor ama yinde hep küçük bi umut parçasına tutunuyoruz .
hayat umuttan ibarettir
devamını gör...
15.
ruberu
rû: farsça yüz demek
rû-be-ru yüz yüze demek
bir gonce râz-ı aşkı sarar penbe
bir güle
(raz sır demek razı aşk aşkın sırrı
bir goncayi pembe bir güle aşkın sırrı kaplar sarar)
bir gül bugün nişanlanacak andelib ile (andelib bir kuş türü)
güllerle rû-be-rû açılır taze sineler,
her sine kendi üstüne güllerle iğneler.
rû-be-ru yüz yüze demek
bir gonce râz-ı aşkı sarar penbe
bir güle
(raz sır demek razı aşk aşkın sırrı
bir goncayi pembe bir güle aşkın sırrı kaplar sarar)
bir gül bugün nişanlanacak andelib ile (andelib bir kuş türü)
güllerle rû-be-rû açılır taze sineler,
her sine kendi üstüne güllerle iğneler.
devamını gör...
16.
günbed-i nilüferi
günbed farsça kubbe demek.
nilüfer: suda yetişen beyaz yada mavi renk olan çiçek.
günbed-i nilüferi:(gök kubbe)mavimsi kubbe gibi görünen feza**
ab-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su
şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir yoksa gözümden akan sular
göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır bilemem...
nilüfer: suda yetişen beyaz yada mavi renk olan çiçek.
günbed-i nilüferi:(gök kubbe)mavimsi kubbe gibi görünen feza**
ab-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su
şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir yoksa gözümden akan sular
göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır bilemem...
devamını gör...
18.
anın fotoğrafı
19.
gül-zâr-ı firak
"gül-zâr"gül bahçesi "firak"ayrılık
"gül-zâr-ı firak" ayrılığın gül bahçesi.
çok hoş bir beyitte geçiyor bu kelime.
biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız ateş kesilür geçse sabåâ gülşenimizden
biz ayrılık denen gül bahçesinde yanık nağmelerle inleyen bülbülüz.
beyaz olan gülleri yanık nağmelerimiz ateş gibi tutuşturmuş hepsini kıpkırmızıya
boyamış.
eğer sabâ yeli gül bahçemizden geçerse
rüzgar gelir ateş çıkar...
"gül-zâr-ı firak" ayrılığın gül bahçesi.
çok hoş bir beyitte geçiyor bu kelime.
biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız ateş kesilür geçse sabåâ gülşenimizden
biz ayrılık denen gül bahçesinde yanık nağmelerle inleyen bülbülüz.
beyaz olan gülleri yanık nağmelerimiz ateş gibi tutuşturmuş hepsini kıpkırmızıya
boyamış.
eğer sabâ yeli gül bahçemizden geçerse
rüzgar gelir ateş çıkar...
devamını gör...
20.
gül be çeşm
farsça kökenli bir kelime.
gül be çeşm (göze ak düşmek)*
gül ve gözden oluşan bu kelime eski türk şiirlerinde yer etmiş.
şairler körlüğü ifade etmek için kullanmış şiirlerinde.
mana olarak gül gözde yada gözde gül anlamına geliyor.
rûzgârem tîre vü bahtem siyâh üftâde'est
gül-be-çeşm-i revzenem ez-mihr ü mâh üftâde'est
günlerim bulanık bahtım da kara düşmüş.
göz pencereme ay ve güneşten gül düşmüş.
gül be çeşm (göze ak düşmek)*
gül ve gözden oluşan bu kelime eski türk şiirlerinde yer etmiş.
şairler körlüğü ifade etmek için kullanmış şiirlerinde.
mana olarak gül gözde yada gözde gül anlamına geliyor.
rûzgârem tîre vü bahtem siyâh üftâde'est
gül-be-çeşm-i revzenem ez-mihr ü mâh üftâde'est
günlerim bulanık bahtım da kara düşmüş.
göz pencereme ay ve güneşten gül düşmüş.
devamını gör...
22.
anın fotoğrafı
25.
kelime
arapça kökenli كلم(kelm) mastarından türemiş.
(arapça yaralamak yara açmak anlamına geliyor)
(harf de arapça kökenli olup kenar sivri uç anlamına geliyor)
bir yerde okumuştum harfler kelimelerin sivri kenarlarıdır diyordu.sahi en büyük yaralarımızı kelimeler açmadı mı?
belki de kuşlar, konuşamayıp kelimelerin ağırlığından ve yaralayıcılığından uzak oldukları için uçabiliyorlar, kim bilir?
(arapça yaralamak yara açmak anlamına geliyor)
(harf de arapça kökenli olup kenar sivri uç anlamına geliyor)
bir yerde okumuştum harfler kelimelerin sivri kenarlarıdır diyordu.sahi en büyük yaralarımızı kelimeler açmadı mı?
belki de kuşlar, konuşamayıp kelimelerin ağırlığından ve yaralayıcılığından uzak oldukları için uçabiliyorlar, kim bilir?
devamını gör...
26.
turgut uyar'ın el yazısı

"yaşadığım çok kötü günler, yaşadığım anlardaki yoğunluğunu yitirdi. yaşadığım iyi günleri de unutmuşum.
sonuç: anlamsız bir ortalama. neden de galiba hep tek başına yaşamaya zorlanmam. toplumsal düzen gereği, mutluluğu tek başına aramam. bin türlü hesaplı kargaşadan tek başına çıkabileceğim konusunda şartlandırılmam. benim için ve benim durumumda olanlar için nerden bakılsa önemli olan sonuçtur. anlık mutluluklar (mutsuzluklar birikir) birikmiyor.
devamını gör...
30.
sabahattin ali
31.
ahwak
ahwak:
seni seviyorum anlamına gelen ama herkese değil sadece aşık olunan kişiye kullanılan kelime.
أهواك أهواك
أهواك بلا أمل
و عيونك تبسم لى
sana aşığım sana aşığım
sana umutsuzca aşığım ve gözlerin bana tebessüm ediyor
seni seviyorum anlamına gelen ama herkese değil sadece aşık olunan kişiye kullanılan kelime.
أهواك أهواك
أهواك بلا أمل
و عيونك تبسم لى
sana aşığım sana aşığım
sana umutsuzca aşığım ve gözlerin bana tebessüm ediyor
devamını gör...
32.
ölümün en iyi tanımı
kırlarda çiçekler artık bensiz açacak.
cahit zarifoğlu pankreas kanseri tedavisi görürken.
bir süre sonra ölümün yaklaşmasının verdiği hüzünle ona refakat eden erdem bayazıt'ın elini tutar ve "erdem" der.
"kırlarda çiçekler artık bensiz açacak."
devamını gör...
33.
anın fotoğrafı
36.
gülistan-ı gam
gam gülistanı demek
kederlerini gamlarını gül bahçesine benzetmiş şiirinde neşâti
gülleri şu'le-i cân-sûz-ı mahabbetdür hep
hûn-ı dil olsa n'ola cuyi gülistân-ı gamun
(gülleri hep muhabbetin can yakan kıvılcımlarıdır. gam gülistânının nehri gönül kanından olsa n'ola?)
o gam gülistanının gülleri her biri ateşten bir kıvılcım. gönül kanından akan nehir dokunur mu?
kederlerini gamlarını gül bahçesine benzetmiş şiirinde neşâti
gülleri şu'le-i cân-sûz-ı mahabbetdür hep
hûn-ı dil olsa n'ola cuyi gülistân-ı gamun
(gülleri hep muhabbetin can yakan kıvılcımlarıdır. gam gülistânının nehri gönül kanından olsa n'ola?)
o gam gülistanının gülleri her biri ateşten bir kıvılcım. gönül kanından akan nehir dokunur mu?
devamını gör...
41.
geceye bir alıntı bırak
leyâlîde le'âlî-i şirişki durma îsâr et
gecelerde inci tanesi gibi gözyaşlarını hesapsızca saç
gülmekten ne buldun ağla biraz ...
devamını gör...
42.
musikar
diğer bir ismiyle kaknüs.
gagasında yüzlerce delik olup rüzgar estikçe bu deliklerden nameler çıkan efsanevi bir kuş.
efsaneye göre gagasından çıkan sese toplanan küçük kuşları yiyerek baslenir.
ölümüne yakın etrafına dallar toplayıp kanatlarını çırparak dalları yakar ve küllerinden geriye bir yumurta bırakır.
ölümü ve doğumu bir alevle başlar.
serâser şöyle sîr-i âheng-i feryâd-i nevâ-sâzım gelû ney üstühân-ı sine mûsîkârdır sensiz.
baştan ayağa öylesine iniltilerimin sesinin ahengiyle dolmuşum ki boğazım ney göğsümün kemikleri de sensiz musikardır.
gagasında yüzlerce delik olup rüzgar estikçe bu deliklerden nameler çıkan efsanevi bir kuş.
efsaneye göre gagasından çıkan sese toplanan küçük kuşları yiyerek baslenir.
ölümüne yakın etrafına dallar toplayıp kanatlarını çırparak dalları yakar ve küllerinden geriye bir yumurta bırakır.
ölümü ve doğumu bir alevle başlar.
serâser şöyle sîr-i âheng-i feryâd-i nevâ-sâzım gelû ney üstühân-ı sine mûsîkârdır sensiz.
baştan ayağa öylesine iniltilerimin sesinin ahengiyle dolmuşum ki boğazım ney göğsümün kemikleri de sensiz musikardır.
devamını gör...
43.
anın fotoğrafı
44.
anın fotoğrafı
46.
güher
güher: cevher
(bir şeyin mayası özü)
(değerli taş)
cân oldu piyâle-nuş-ıhasret
çeşm oldu güher fürûş-ı hasret...
ruhum özlem şarabını yudumladı
gözlerim ise (bu kadehlerin bedelini ödemek üzere) hüzün incileri saçıyor...
(bir şeyin mayası özü)
(değerli taş)
cân oldu piyâle-nuş-ıhasret
çeşm oldu güher fürûş-ı hasret...
ruhum özlem şarabını yudumladı
gözlerim ise (bu kadehlerin bedelini ödemek üzere) hüzün incileri saçıyor...
devamını gör...
48.
turgut uyar
49.
ömrü kitapların sarı sayfaları arasında gömülü geçirmek
insanların arasında çürütmektense belki kitapların sarı sayfaları arasına saklayıp gömmeliyiz ömrümüzü...
devamını gör...
50.
gülzar-ı hayât
"gülzar"farsça kökenli gül bahçesi demek.
"gülzar-ı hayâtım" hayatımın gül bahçesi.
ömrünü tıpkı bir gül bahçesine benzeten şair bu şekilde kullanmış.
gülzar-ı hayâtım o kadar oldu ki berbâd mahsûl-i nedâmet dökülür her şecerimden
hayatımın gül bahçesi o kadar berbâd oldu ki her ağacından pişmanlık mahsulü dökülür.
(sonbaharda ağaçların yapraklarını dökmesi gibi ömürden dökülen pişmanlıklar.
şairin ömür bahçesinde sonbahar rüzgarları esmiş.)
olur mı bir gün aceb fasl-i nev-bahâr-ı ferah eser mi gülşen-i hâtırda rûzigâr-ı ferah
acaba bir gün ferah baharının zamanı gelir mi? hatır gülşeninde ferah rüzgârı eser mi?
"gülzar-ı hayâtım" hayatımın gül bahçesi.
ömrünü tıpkı bir gül bahçesine benzeten şair bu şekilde kullanmış.
gülzar-ı hayâtım o kadar oldu ki berbâd mahsûl-i nedâmet dökülür her şecerimden
hayatımın gül bahçesi o kadar berbâd oldu ki her ağacından pişmanlık mahsulü dökülür.
(sonbaharda ağaçların yapraklarını dökmesi gibi ömürden dökülen pişmanlıklar.
şairin ömür bahçesinde sonbahar rüzgarları esmiş.)
olur mı bir gün aceb fasl-i nev-bahâr-ı ferah eser mi gülşen-i hâtırda rûzigâr-ı ferah
acaba bir gün ferah baharının zamanı gelir mi? hatır gülşeninde ferah rüzgârı eser mi?
devamını gör...
51.
yıldızları seyretmek
bana hep yaz akşamlarını ve çocukluğumu hatırlatır.
ben çocukken yazları dedemle terastan yıldızları seyrederdik.
yazlığın terasından gece yıldızlar çok net gözüktürdü hatta dürbünümüz de vardı.
terasın duvarından çatıya çok rahat tırmana biliyordum.
ordan daha bi güzel gözüküyordu manzara.
tabi dedem çok kızardı kızım düşcen oradan diye*
ben çocukken yazları dedemle terastan yıldızları seyrederdik.
yazlığın terasından gece yıldızlar çok net gözüktürdü hatta dürbünümüz de vardı.
terasın duvarından çatıya çok rahat tırmana biliyordum.
ordan daha bi güzel gözüküyordu manzara.
tabi dedem çok kızardı kızım düşcen oradan diye*
devamını gör...
52.
popüler olmayan sözlük yazarlarının yazma amacı
popüler olan yazarlara tanım nasıl yazılırmış öğretmek için yazıyoruz*
devamını gör...
53.
zaman
kökeni arapça.
زمان fiili arapça yorgun bitkin düşmek/düşürmek anlamına geliyor.
zamanın her şeyi tüketip eritiyor bitkin düşüyorken her şeyin ilacı diye kendimizi kaldırıyoruz belki de.
zaman; beklenen umudu getirmeyen bir posta treni gibi geçiyor yanımdan. zaman iyi gelmiyor hiçbir şeye
زمان fiili arapça yorgun bitkin düşmek/düşürmek anlamına geliyor.
zamanın her şeyi tüketip eritiyor bitkin düşüyorken her şeyin ilacı diye kendimizi kaldırıyoruz belki de.
zaman; beklenen umudu getirmeyen bir posta treni gibi geçiyor yanımdan. zaman iyi gelmiyor hiçbir şeye
devamını gör...
55.
anın fotoğrafı
57.
gehvâre-i emvâc
gehvâre; farsça kökenli beşik demek
gehvâre-i fena( fanilik beşiği )demek olup dünya manasına gelir
emvâc; osmanlıca dalgalar demek
emvac-i hayal içinde kaldım
gehvâre-i emvâc :dalgaların beşiği anlamına geliyor
başka bir sâhile gehvâre-i emvâcından,
böyle şeh-dâne çıkarmış mı yakınlarda zaman?
gehvâre-i fena( fanilik beşiği )demek olup dünya manasına gelir
emvâc; osmanlıca dalgalar demek
emvac-i hayal içinde kaldım
gehvâre-i emvâc :dalgaların beşiği anlamına geliyor
başka bir sâhile gehvâre-i emvâcından,
böyle şeh-dâne çıkarmış mı yakınlarda zaman?
devamını gör...
58.
anın fotoğrafı
61.
yazarların mezarıma benimle konuşmaya gelsin dediği kişiler
kimse ölmüşüm zaten gelip ağlayıp başımı şişirmeyin lütfen.
adamsanız azıcık mertseniz hayattayken gelirsiniz*
adamsanız azıcık mertseniz hayattayken gelirsiniz*
devamını gör...
66.
normal sözlük yazarlarından öğütler
sahurda su içmeyi ve insanların vefasız olduğunu unutmayın iyi geceler.
devamını gör...
68.
yabancıların en yakınıydın sen
nilgün marmara intihar ettikten sonra “şiir yazdığını bile bilmezdim. bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler yazardı” diyen eşine bir şiirde böyle hitap etmiş...
uçurumlar var diyorum, insanla insan arasında, kendiyle kendi arasında, kendiyle başkası arasında
uçurumlar var diyorum, insanla insan arasında, kendiyle kendi arasında, kendiyle başkası arasında
devamını gör...
71.
anın fotoğrafı
72.
suret ve siret
sûret gözün ilk bakışta gördüğü iken sîret gönlün ilk bakışta gördüğüdür.
devamını gör...
73.
yazarların hayatının özeti
edip canseverin ilhan berke yazdığı mektupta dediği gibi.
düzeltemiyorum hayatımı. neresinden çeksem öteki yanı bozuluyor.
düzeltemiyorum hayatımı. neresinden çeksem öteki yanı bozuluyor.
devamını gör...
74.
anın fotoğrafı
75.
gözyaşı
eşini kanserden kaybenden orhan seyfi'nin kızı kansere yakalandığı zaman
"annem öldüğünde çok ağladın. ben ölürsem ağlamayacağına söz ver."der.
söz verir.
bir süre sonra kızını kaybeder ve şu mısraları yazar "bir alev halinde düştün elime, hani ey gözyaşı akmayacaktın?"
"annem öldüğünde çok ağladın. ben ölürsem ağlamayacağına söz ver."der.
söz verir.
bir süre sonra kızını kaybeder ve şu mısraları yazar "bir alev halinde düştün elime, hani ey gözyaşı akmayacaktın?"
devamını gör...
76.
kendi kanının tadında sarhoş olmak
arapça " حرص"şiddetli istek duymak yani hırs demek.
aynı zamanda bir tür diken. develer bu dikeni yerken diken ağzını parçalıyor ağzı kanamaya başlıyor ve bu kanın tadı devenin hoşuna gidiyor.
ta ki kan kaybından ölen kadar deve bu dikeni yemeye devam ediyor.
zülfü livaneli bunu kendi kanının tadından sarhoş olur olarak tanımlamış.
ne kadar da biz.
aynı zamanda bir tür diken. develer bu dikeni yerken diken ağzını parçalıyor ağzı kanamaya başlıyor ve bu kanın tadı devenin hoşuna gidiyor.
ta ki kan kaybından ölen kadar deve bu dikeni yemeye devam ediyor.
zülfü livaneli bunu kendi kanının tadından sarhoş olur olarak tanımlamış.
ne kadar da biz.
devamını gör...
77.
bir kere sevdaya tutulmaya gör ateşlerde yandığının resmidir
cahit sıtkı tarancı arkadaşının kardeşi mihrimah hanıma aşık olur.
ve kara sevda şiirini yazar.
yıllar sonra arkadaşına bu konuyu anlatır ve ve arkadaşı vedat günyol "keşke zamanında söyleseydin, evlenmenizi çok isterdim"der.
ama artık çok geçtir mihrimah hanım çoktan evlenmiştir.
ayrılık ölümün diğer ismidir
ve kara sevda şiirini yazar.
yıllar sonra arkadaşına bu konuyu anlatır ve ve arkadaşı vedat günyol "keşke zamanında söyleseydin, evlenmenizi çok isterdim"der.
ama artık çok geçtir mihrimah hanım çoktan evlenmiştir.
ayrılık ölümün diğer ismidir
devamını gör...
78.
derman arardım derdime derdim bana derman imiş
dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş
bir yerde okumuştum kara dutun lekesini sadece o ağacın yaprağı çıkarırmış.
insanın derdi de böyle devası derdin içinde.
ama zor olan o devayı bulabilmek.
devamını gör...
80.
gözgü
eski türkçe ayna demek.
dil-i aşık heman gözgü gibidür
yanar oddur egerçi su gibidür
aşığın gönlü gözgü gibidir
yanan ateştir gerçi su gibirdir
dil-i aşık heman gözgü gibidür
yanar oddur egerçi su gibidür
aşığın gönlü gözgü gibidir
yanan ateştir gerçi su gibirdir
devamını gör...
82.
anın fotoğrafı
84.
şair-i mâderzad
"anadan doğma şair"demek
bazı şairler sonradan şair olmuyor
anaları onları şair olarak doğuruyor belki de...
bazı şairler sonradan şair olmuyor
anaları onları şair olarak doğuruyor belki de...
devamını gör...
85.
gül-i ra'nâ
divan şiirlerinden ismine aşina olduğumuz gül-i ra'nâ çok nadide bir güldür aslında yapraklarının dışı sarı içi kırmızı renktir
divan edebiyatında yaprakların sarı tarafı aşığın aşktan sararıp solmasını kırmızı kısmı ise aşığın hasretten kan ağlayan içini temisil ediyor
ateş-i aşkınla kalbim, yandı ey leylà, senin, derdli gönlüm bülbülündür, ey gül-i ra'nå senin... aşıka, va'd-i visâlin, tatlı bir rü'yâ senin, derdli gönlüm bülbülündür, ey gül-i ra'nå senin...
aşktan sarılıp solman içi kan ağlayan aşığı simgeliyen gül
birini yada bir şeyi bu kadar sevmek...
divan edebiyatında yaprakların sarı tarafı aşığın aşktan sararıp solmasını kırmızı kısmı ise aşığın hasretten kan ağlayan içini temisil ediyor
ateş-i aşkınla kalbim, yandı ey leylà, senin, derdli gönlüm bülbülündür, ey gül-i ra'nå senin... aşıka, va'd-i visâlin, tatlı bir rü'yâ senin, derdli gönlüm bülbülündür, ey gül-i ra'nå senin...
aşktan sarılıp solman içi kan ağlayan aşığı simgeliyen gül
birini yada bir şeyi bu kadar sevmek...
devamını gör...
86.
beytü'l hazen
beytü'l hazen yani hüzün evi.
hz. yakub'un hz. yûsuf'a olan hasretinden dolayı ağlamaktan gözlerini kaybettiği ev.
yûsuf gibi izzetde sen ya'kûb-veş mihnetde ben dil sâkin-i beytü'l-hazen tenhâlara saldun beni
ey sevgili.
sen hz. yûsuf gibi yüce bir mevkidesin bense hz. yakub gibi sıkıntı çekiyorum.
gönlüm hüzünler kulübesinin sakini gibi oldu. beni tenhalara saldın.
bâkî-sifat virdün elem itdün gözüm yaşını yem kildun garîk-i bahr-i gam deryâlara saldun beni
ey sevgili.
gözyaşını yem ederek bâkî gibi sıkıntı verdin. aşığını gam denizine daldırdın.
deryalara saldın beni.
hz. yakub'un hz. yûsuf'a olan hasretinden dolayı ağlamaktan gözlerini kaybettiği ev.
yûsuf gibi izzetde sen ya'kûb-veş mihnetde ben dil sâkin-i beytü'l-hazen tenhâlara saldun beni
ey sevgili.
sen hz. yûsuf gibi yüce bir mevkidesin bense hz. yakub gibi sıkıntı çekiyorum.
gönlüm hüzünler kulübesinin sakini gibi oldu. beni tenhalara saldın.
bâkî-sifat virdün elem itdün gözüm yaşını yem kildun garîk-i bahr-i gam deryâlara saldun beni
ey sevgili.
gözyaşını yem ederek bâkî gibi sıkıntı verdin. aşığını gam denizine daldırdın.
deryalara saldın beni.
devamını gör...
87.
nobahari
farisi şair sadi-i şirazi'nin şiiri.
mohsen namjoo tarafından bestelenmiş.
lazım bir ömür daha;
ölümümüzden sonra.
zira süren ömrümüz
geçti umutlanmakla.
mohsen namjoo tarafından bestelenmiş.
lazım bir ömür daha;
ölümümüzden sonra.
zira süren ömrümüz
geçti umutlanmakla.
devamını gör...
88.
kadınların kendilerini güzel bulma oranları
değişiyor bazen aynasının karşısına geçip şu güzelliğe bak be aşığım sana ulan diyorum.
bazen de bu tip ne ya diyip hızlıca aynadan uzaklaşıyorum.
evet biraz tutarsız bir insanım.
bazen de bu tip ne ya diyip hızlıca aynadan uzaklaşıyorum.
evet biraz tutarsız bir insanım.
devamını gör...
92.
hâr-ı gam
"hâr"diken "gam"keder
"hâr-i gam" gam dikeni anlamına geliyor
şiirinde şöyle geçiyor
gonca gibi hâr-ı gamdan yüreğüm pür-hûn iken
gülbün-i gülzâr-ı bahtım verdi berg ü bâr gül
(yüreğime gonca gibi gam dikenleri yüzünden kan oturmuş iken bahtımın bahçesinin gül fidanı meyve olarak bir gül verdi)
yüreğini burada goncaya benzetmesi çiçek açmadan önce goncanın kapalı sıkışmış olmasından dolayı.
yeşil yapraklar arasında kırmızı gül goncasını bu görüntüsüyle eskiler kan yutmuşa benzetmişler.
gül goncası gibi sıkışan kan oturan yürekler çiçek açmayı bekliyor belki kim bilir...
"hâr-i gam" gam dikeni anlamına geliyor
şiirinde şöyle geçiyor
gonca gibi hâr-ı gamdan yüreğüm pür-hûn iken
gülbün-i gülzâr-ı bahtım verdi berg ü bâr gül
(yüreğime gonca gibi gam dikenleri yüzünden kan oturmuş iken bahtımın bahçesinin gül fidanı meyve olarak bir gül verdi)
yüreğini burada goncaya benzetmesi çiçek açmadan önce goncanın kapalı sıkışmış olmasından dolayı.
yeşil yapraklar arasında kırmızı gül goncasını bu görüntüsüyle eskiler kan yutmuşa benzetmişler.
gül goncası gibi sıkışan kan oturan yürekler çiçek açmayı bekliyor belki kim bilir...
devamını gör...
93.
sabır ruhun muvazenesidir duygusuzluğu değil
muvazene denge uyum demek.
eskiden insanlar yaş odunlar gibi haykıra haykıra söylene söylene yanacağına kuru odunlar gibi sessiz ve olgun yan derlermiş.
sabır yanmamak değil yanarken ses çıkarmamakmış aslında.
biz bu dengeyi kuramıyoruz artık bence ya feryat figan yaşıyoruz acıları yada üstünü örtüp kaçıyoruz.
eskiden insanlar yaş odunlar gibi haykıra haykıra söylene söylene yanacağına kuru odunlar gibi sessiz ve olgun yan derlermiş.
sabır yanmamak değil yanarken ses çıkarmamakmış aslında.
biz bu dengeyi kuramıyoruz artık bence ya feryat figan yaşıyoruz acıları yada üstünü örtüp kaçıyoruz.
devamını gör...
94.
yonga
kamış yontulurken çıkan parçalara yonga denir.
hattatlar arasında bir gelenek vardır.
hat yazmaya başladıkları zamandan itibaren ölene dek bu yongaları biriktirip saklarlar.
öldükleri zaman son defa yıkanacakları su bu yongalar yakılarak ısıtılır.
hattatlar arasında bir gelenek vardır.
hat yazmaya başladıkları zamandan itibaren ölene dek bu yongaları biriktirip saklarlar.
öldükleri zaman son defa yıkanacakları su bu yongalar yakılarak ısıtılır.
devamını gör...
95.
sinimmâr’ın mükâfatı
sinimarın hikâyesi ile araplarda darb-ı mesel haline gelen söz
güzel sonuçlanmasını beklerkenan bir işin sonucunda tam tersi iyiliğe karşı kötülük bulmayı ifade eder
mükafat beklerken canın dan olan sinimarın hikayesi;
çok eskiye dayanan rivayete göre,
ırak’ta hîre ve çevresinde hüküm süren lahmîler’in son hükümdarı nu’mân b. münzir, ihtişamını ve adını uzun müddet yaşatmak adına bir saray yaptırmak ister. dönemin meşhur rum mimarı sinimmâr’ı çağırtır. nu’mân b. münzir, sinimmâr’dan daha önce görülmemiş bir saray yapmasını ister.
emri alan sinimmâr, evvela saraya en uygun alanı bulmak için işe koyulur. tüm şehri gezdikten sonra kufe'de şehre tümüyle nazır bir tepede karar kılar. sinimmâr, 20 yıl süren bir emeğin sonucunda dönemin en muhteşem eserini ortaya çıkarmıştır. nu’mân b. münzir’i çağırır ve sarayı gezdirir. havernâk ismini alan bu sarayda gördüğü ustalığa hayranlık duyan hükümdar, iltifatlarını sinimmâr’dan esirgemez. sarayın odaları, güneş ışığının hareketleriyle renk değiştirmekte, en üst kattaki teras ise şehrin manzarasını tümüyle kuşatarak izleyeni mest etmektedir.
sinimmâr, son olarak saraya ait şaşırtıcı sırrı vermek adına hükümdarla en alt kata iner. burada hükümdara bir taşı işaret ederek:
“bir düşman istilasına maruz kalırsanız şu taşı yerinden çıkarıp sarayı terk etmeniz yeterlidir. bir saat içerisinde saray yok olacaktır.” der. ı̇kisinden başka bu sırrı bilenin olmadığını da ekler. o anda duydukları nu’mân b. münzir’i sarsar ve bu sözleri aklından çıkaramaz. ve bu sırla birlikte içinde geri dönülmez korkular filizlenir. ya bu mimar kendisine ihanet eder de bir başkasına daha güzel saray yaparsa? yahut taşın yerini bir başkasıyla paylaşırsa? hükümdar daha fazla dayanamaz, sinimmâr'ı sarayın terasında manzaraya yakın durduğu bir anda aşağıya iter. böylece emeklerinin karşılığında ölüme gönderilen sinimmâr’ın hikayesi halk arasında yayılır ve haksızlığa uğrayan kişiler arasında mesel olarak kullanılmaya başlanır.
güzel sonuçlanmasını beklerkenan bir işin sonucunda tam tersi iyiliğe karşı kötülük bulmayı ifade eder
mükafat beklerken canın dan olan sinimarın hikayesi;
çok eskiye dayanan rivayete göre,
ırak’ta hîre ve çevresinde hüküm süren lahmîler’in son hükümdarı nu’mân b. münzir, ihtişamını ve adını uzun müddet yaşatmak adına bir saray yaptırmak ister. dönemin meşhur rum mimarı sinimmâr’ı çağırtır. nu’mân b. münzir, sinimmâr’dan daha önce görülmemiş bir saray yapmasını ister.
emri alan sinimmâr, evvela saraya en uygun alanı bulmak için işe koyulur. tüm şehri gezdikten sonra kufe'de şehre tümüyle nazır bir tepede karar kılar. sinimmâr, 20 yıl süren bir emeğin sonucunda dönemin en muhteşem eserini ortaya çıkarmıştır. nu’mân b. münzir’i çağırır ve sarayı gezdirir. havernâk ismini alan bu sarayda gördüğü ustalığa hayranlık duyan hükümdar, iltifatlarını sinimmâr’dan esirgemez. sarayın odaları, güneş ışığının hareketleriyle renk değiştirmekte, en üst kattaki teras ise şehrin manzarasını tümüyle kuşatarak izleyeni mest etmektedir.
sinimmâr, son olarak saraya ait şaşırtıcı sırrı vermek adına hükümdarla en alt kata iner. burada hükümdara bir taşı işaret ederek:
“bir düşman istilasına maruz kalırsanız şu taşı yerinden çıkarıp sarayı terk etmeniz yeterlidir. bir saat içerisinde saray yok olacaktır.” der. ı̇kisinden başka bu sırrı bilenin olmadığını da ekler. o anda duydukları nu’mân b. münzir’i sarsar ve bu sözleri aklından çıkaramaz. ve bu sırla birlikte içinde geri dönülmez korkular filizlenir. ya bu mimar kendisine ihanet eder de bir başkasına daha güzel saray yaparsa? yahut taşın yerini bir başkasıyla paylaşırsa? hükümdar daha fazla dayanamaz, sinimmâr'ı sarayın terasında manzaraya yakın durduğu bir anda aşağıya iter. böylece emeklerinin karşılığında ölüme gönderilen sinimmâr’ın hikayesi halk arasında yayılır ve haksızlığa uğrayan kişiler arasında mesel olarak kullanılmaya başlanır.
devamını gör...
96.
rabbim bize bir gül emanet edip 6 sene koklattı
bir babanın depremde kaybettiği çocuğu için yazdığı mektup.
ahmedimizi allah yarattı, bize satmadı, hediye de etmedi.
bir süreliğine emanet etti.
biz süreyi bilmeyince hep elimizde kalacak
vehmettik, ama süre bu kadar imiş....
velhasıl bugün sahibi emanetini almayı irade etmiş.
başkası alacak olsa itiraz ederdim, ama sahibi
isteyince ne diyeyim.
kendime ait bir mülkü yabancı birisi almaya çalışsa direnirdim. ama el değil de sahibi isteyince ne denir?
rabbim bize bir gül emanet edip 6 sene koklattı... 6 senenin her anı için binler şükür borçluyum...
devamı inşallah cennette...
paramparça oldum.
ahmedimizi allah yarattı, bize satmadı, hediye de etmedi.
bir süreliğine emanet etti.
biz süreyi bilmeyince hep elimizde kalacak
vehmettik, ama süre bu kadar imiş....
velhasıl bugün sahibi emanetini almayı irade etmiş.
başkası alacak olsa itiraz ederdim, ama sahibi
isteyince ne diyeyim.
kendime ait bir mülkü yabancı birisi almaya çalışsa direnirdim. ama el değil de sahibi isteyince ne denir?
rabbim bize bir gül emanet edip 6 sene koklattı... 6 senenin her anı için binler şükür borçluyum...
devamı inşallah cennette...
paramparça oldum.
devamını gör...
97.
gönlümün tahammül mülkünü yıktın
eskiden bıktım demezlermiş gönlümün tahammül mülkünü yıktın derlermiş.
devamını gör...
98.
anın fotoğrafı
99.
karnı kınalı serçe
bir halk destanı aslında karnı kınalı serçe
rahmetli ninem karnı kınalı serçeyi anlatırdı bize. yağmur yağdığı zaman bütün kuşlar bir araya gelirmiş. karnı kınalı serçe sırtüstü yatıp ayaklarını havaya dikermiş. tüm kuşlar alay edip gülerlermiş. serçe bir gün ayağa kalkıp siz benim korktuğumu nereden çıkarıyorsunuz yıkılır diye gökyüzünü tutmaya çalışıyorum demiş. kuşlar iyice alay etmiş. siz benim içimde ne olduğunu ne biliyorsunuz demiş. bunu dediği anda sirkilmiş ve içinden bir zümrüdüanka çıkmış.
nurullah genç
bazı insanlar karnı kınalı serçe gibiler gönüllerin de ne taşıdıklarını bilemiyoruz...
rahmetli ninem karnı kınalı serçeyi anlatırdı bize. yağmur yağdığı zaman bütün kuşlar bir araya gelirmiş. karnı kınalı serçe sırtüstü yatıp ayaklarını havaya dikermiş. tüm kuşlar alay edip gülerlermiş. serçe bir gün ayağa kalkıp siz benim korktuğumu nereden çıkarıyorsunuz yıkılır diye gökyüzünü tutmaya çalışıyorum demiş. kuşlar iyice alay etmiş. siz benim içimde ne olduğunu ne biliyorsunuz demiş. bunu dediği anda sirkilmiş ve içinden bir zümrüdüanka çıkmış.
nurullah genç
bazı insanlar karnı kınalı serçe gibiler gönüllerin de ne taşıdıklarını bilemiyoruz...
devamını gör...
100.
gönül
eşkimde böyle şu'le nedendir meger ki sen çün sûz u tâb giryede pinhansın ey gönül
ey gönül göz yaşımdaki alev nedendir?
yoksa sen ağlayışın yakıcılığında mı saklısın?
devamını gör...
101.
susmak
susmak acı çekmiyorum mu demektir?
19. yüzyıl boyunca birçok cerrah, bir hayvanın üzerinde operasyon yapmadan önce alışılmış bir biçimde ses tellerini kestiler.
bunu, deney sırasında hayvanlar ses çıkarmasın diye yaptılar.
deneyi yapanlar, ses tellerini keserek aynı zamanda gerçeği yadsıdılar.
-sessiz bir hayvanın acı çekmediğini varsaydılar.-
ve bunu kendileri doğruluğunu kabul ettikleri bilgileriyle doğruladılar.
hayvanın çığlıkları onlara zaten bildikleri bir şeyi, karşılarındaki yaratığın bilinçli, hisseden ve operasyon sırasında eziyet edilmiş bir varlık olduğunu anlatacaktı.”
19. yüzyıl boyunca birçok cerrah, bir hayvanın üzerinde operasyon yapmadan önce alışılmış bir biçimde ses tellerini kestiler.
bunu, deney sırasında hayvanlar ses çıkarmasın diye yaptılar.
deneyi yapanlar, ses tellerini keserek aynı zamanda gerçeği yadsıdılar.
-sessiz bir hayvanın acı çekmediğini varsaydılar.-
ve bunu kendileri doğruluğunu kabul ettikleri bilgileriyle doğruladılar.
hayvanın çığlıkları onlara zaten bildikleri bir şeyi, karşılarındaki yaratığın bilinçli, hisseden ve operasyon sırasında eziyet edilmiş bir varlık olduğunu anlatacaktı.”
devamını gör...
103.
kendime not
sevgili kendim korlu ateşlerde yanman bitti ise kendimize gelelim artık. yeter ulan.
zira güzel bir şeyler olacak gözlerimden öpüyorum.
zira güzel bir şeyler olacak gözlerimden öpüyorum.
devamını gör...
104.
sayende
sâye farsça gölge demek.
sayende ise senin gölgenle (yardımınla) anlamına geliyor.
yolumuza gölgesinde huzur bulduğumuz insanların çıkması umuduyla.
sayende ise senin gölgenle (yardımınla) anlamına geliyor.
yolumuza gölgesinde huzur bulduğumuz insanların çıkması umuduyla.
devamını gör...
106.
süheyl yıldızı
(bkz: canopus)
gökyüzünün en parlak ikinci yıldızı.
setāreye zibāye soheyli ākhar chera duri az
mā kheyli
sen güzel süheyl yıldızısın,
bu yüzden mi bizden uzaktasın?
gökyüzünün en parlak ikinci yıldızı.
setāreye zibāye soheyli ākhar chera duri az
mā kheyli
sen güzel süheyl yıldızısın,
bu yüzden mi bizden uzaktasın?
devamını gör...
107.
dilara
farsça "dil" gönül" ve "ârâ" süsleyen anlamına gelir. dil-ârâ "gönül süsleyen güzel demektir.
vaktim heves-i vasl-ı dil-ârâ ile geçdi
ömrüm benim eyvah ki hülya ile geçdi
zinhâr gönül 'aşka heves eyleme zîrâ her sâ'ati kaysin gam-ı leyla ile geçdi
vaktim heves-i vasl-ı dil-ârâ ile geçdi
ömrüm benim eyvah ki hülya ile geçdi
zinhâr gönül 'aşka heves eyleme zîrâ her sâ'ati kaysin gam-ı leyla ile geçdi
devamını gör...
108.
üslup
bu gün şöyle bir tanımlama okudum.
"üslûp; yazarın parmak izi ve ruhunun sûret, sîret dalgalarını taşır."
daha güzel anlatılamazdı.
"üslûp; yazarın parmak izi ve ruhunun sûret, sîret dalgalarını taşır."
daha güzel anlatılamazdı.
devamını gör...
109.
her göğüs her göğüse denk değildir
"بر"farsçada göğüs demek.
bir konuda beraber olmak göğüs göğüse vermek anlamını ifade eder.
unutmaması gereken nokta ise her göğüs her göğüse denk değildir.
bir konuda beraber olmak göğüs göğüse vermek anlamını ifade eder.
unutmaması gereken nokta ise her göğüs her göğüse denk değildir.
devamını gör...
110.
kadın medeniyettir
nizar kabbani'nin
15 aralık 1981 de beyrut patlamasında hayatını kaybeden eşi belkısa yazdığı şiirden
keder ey belkis...
sıkıyor ruhumu bir portakalmış gibi
şimdi, anlıyorum kelimelerin çıkmazını öğreniyorum imkânsız bir dilin açmazını...
mektuplar icat eden ben...
bilmiyorum... nasıl başlayayım mektuba...
kılıç böğrüme saplanıyor...
ve kelimenin böğrüne...
bütün medeniyet, sensin ey belkis
kadın medeniyettir...
15 aralık 1981 de beyrut patlamasında hayatını kaybeden eşi belkısa yazdığı şiirden
keder ey belkis...
sıkıyor ruhumu bir portakalmış gibi
şimdi, anlıyorum kelimelerin çıkmazını öğreniyorum imkânsız bir dilin açmazını...
mektuplar icat eden ben...
bilmiyorum... nasıl başlayayım mektuba...
kılıç böğrüme saplanıyor...
ve kelimenin böğrüne...
bütün medeniyet, sensin ey belkis
kadın medeniyettir...
devamını gör...
111.
nazikçe bir soğukluk
kızgınlık desen değil küslük desen değil bazen bazı şeylerle aramıza giren şeyin adı sanırım bu
"nazikçe bir soğukluk"
"nazikçe bir soğukluk"
devamını gör...
113.
fuâd ve süveyda
fuâd gönül demek.
fuâd kalbin gözü olarak da tasrif edilmiştir.
süveyda ise kalpteki siyah nokta benek demek.
süveyda ise gönlün gözü olan fuadın göz bebeğidir.
fuâd kalbin gözü olarak da tasrif edilmiştir.
süveyda ise kalpteki siyah nokta benek demek.
süveyda ise gönlün gözü olan fuadın göz bebeğidir.
devamını gör...
114.
sır vermek
birine sır vermek onun eline koz vermek bir nevi.
belki bundan sebeb eskiden insanlar paylaşmak istemedikleri bir sırları olduğunda yüksek bir yere çıkarlarmış.
bir ağaç bulup bir kovuk oyarlarmış. sırlarını oraya fısıldar sonra da çamurla kaparlarmış. böylece sırlarını hiç kimse öğrenemezmiş.
(bkz: iki kişi sır saklar yok ederek birini)
belki bundan sebeb eskiden insanlar paylaşmak istemedikleri bir sırları olduğunda yüksek bir yere çıkarlarmış.
bir ağaç bulup bir kovuk oyarlarmış. sırlarını oraya fısıldar sonra da çamurla kaparlarmış. böylece sırlarını hiç kimse öğrenemezmiş.
(bkz: iki kişi sır saklar yok ederek birini)
devamını gör...
115.
alttaki yazara bir alıntı bırak
lola, ressamı görünce ona ne diyeceksin?"
‘’ben neden savaşı resmettiğini soracağım. keşke denizi çizseymiş..."
‘’ben neden savaşı resmettiğini soracağım. keşke denizi çizseymiş..."
devamını gör...
116.
bir hoş sada
baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş...
âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
*
sesini bu dünyaya hz. dâvud gibi sal.
bu gökyüzünde sonsuza kadar kalıcı olan yalnızca bıraktığın güzel bir yankı imiş.
daha güzel anlatılamazdı.
âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
sesini bu dünyaya hz. dâvud gibi sal.
bu gökyüzünde sonsuza kadar kalıcı olan yalnızca bıraktığın güzel bir yankı imiş.
daha güzel anlatılamazdı.
devamını gör...
118.
selma sen de unut yavrum
rıza tevfik'in "bir akşamdı, evimizde ecel kanat germişti" diye başlayan şiiri
necip fazıl küçük kız kardeşi semayı erken yaşta kaybetmesi ve annesinin verem olması üzerine vaniköy'deki rehber-i ittihat mektebi'ne yatılı okumaya başlar.
o dönemlerde bu şiirini okuyarak gözyaşı döktüğü söylenir.
bir akşamdı, evimizde ecel kanat germişti,
anneni - bir cellad gibi - vurup yere sermişti.
ölüm ile pençeleşen bir hayatın güreşi,
sekiz yıldan sonra dinmiş; nihayete ermişti.
adalar'ın denizinde batan akşam güneşi
sönük, ölgün ışığını çamlıklara dökmüştü.
evde yoktun, sonra geldin, dağda kırda gezmiştin;
lâkin bilmem bu yokluğu nerden, nasıl sezmiştin?
güzel ela gözlerine bir öksüzlük çökmüştü,
gözyaşımda dehşetli bir sır arayan gözlerin,
ıssız kalan vicdanıma karanlıklar serperdi.
'-baba! annem nerde? ' dedin,hep tüylerim ürperdi:
hançer gibi ta ruhuma battı yaman sözlerin.
o gün bugün 'annem nerde? ' diye ba'zı sorarsın,
gülümserim gözyaşlarım sakin sakin akarken;
uzaklarda bir şey arar, ufuklara bakarken,
benim dalgın gözlerimde hayalini ararsın.
o tâli'siz bi-çareyi bak ben bile unuttum,
gönlümdeki iniltiyi ninnilerle uyuttum.
unut kızım, sen de unut, anma artık adını;
yabancıdır bize, sorma o zavallı kadını.
sorma kızım, sorma yavrum,ben de bilmem nerdedir;
onu örten kara toprak bir karanlık perdedir.
'o ağaçlar neresidir? ' diye sorma güzelim!
gel, seninle yapayalnız çamlıklarda gezelim.
o ağaçlar batıp giden güneşlerin gölgesi;
o serviler hayal olan varlıkların ülkesi.
bak bu yanda daha dil-ber fidanlar var, kuşlar var;
beyaz, penbe çiçek açmış gelin gibi ağaçlar.
bahar olmuş bak her yere hayat nuru saçılmış,
gözyaşların döküldüğü yerde güller açılmış.
güneş senin, bahar senin, bak sen de bir çiçeksin;
gül ki, benim küskün gönlüm o gülüşe özensin,
sessiz dağlar kahkahana cevap versin, bezensin.
ölüm şeklindeki sırrın ma'nasını düşünme
gölge gibi bir varlığın ru'yasını düşünme
sabahı yok, nihayetsiz karanlıklar içinde
-bir kıvılcım gibi- bir an beliririz, söneriz.
varlık budur benim için, hatta senin için de;
'bir hakikat var mı? ' derken bir hayale döneriz.
nice yüzler gördüm, geçti - ben unuttum- besbelli;
her çehre bir hayalettir bu süreksiz ru'yada
unut yavrum, sen de unut! . bu ölümlü dünyada
her cefayı unutmaktır bizler için teselli.
sonbaharın matemini gözlerimde okuma! ...
necip fazıl küçük kız kardeşi semayı erken yaşta kaybetmesi ve annesinin verem olması üzerine vaniköy'deki rehber-i ittihat mektebi'ne yatılı okumaya başlar.
o dönemlerde bu şiirini okuyarak gözyaşı döktüğü söylenir.
bir akşamdı, evimizde ecel kanat germişti,
anneni - bir cellad gibi - vurup yere sermişti.
ölüm ile pençeleşen bir hayatın güreşi,
sekiz yıldan sonra dinmiş; nihayete ermişti.
adalar'ın denizinde batan akşam güneşi
sönük, ölgün ışığını çamlıklara dökmüştü.
evde yoktun, sonra geldin, dağda kırda gezmiştin;
lâkin bilmem bu yokluğu nerden, nasıl sezmiştin?
güzel ela gözlerine bir öksüzlük çökmüştü,
gözyaşımda dehşetli bir sır arayan gözlerin,
ıssız kalan vicdanıma karanlıklar serperdi.
'-baba! annem nerde? ' dedin,hep tüylerim ürperdi:
hançer gibi ta ruhuma battı yaman sözlerin.
o gün bugün 'annem nerde? ' diye ba'zı sorarsın,
gülümserim gözyaşlarım sakin sakin akarken;
uzaklarda bir şey arar, ufuklara bakarken,
benim dalgın gözlerimde hayalini ararsın.
o tâli'siz bi-çareyi bak ben bile unuttum,
gönlümdeki iniltiyi ninnilerle uyuttum.
unut kızım, sen de unut, anma artık adını;
yabancıdır bize, sorma o zavallı kadını.
sorma kızım, sorma yavrum,ben de bilmem nerdedir;
onu örten kara toprak bir karanlık perdedir.
'o ağaçlar neresidir? ' diye sorma güzelim!
gel, seninle yapayalnız çamlıklarda gezelim.
o ağaçlar batıp giden güneşlerin gölgesi;
o serviler hayal olan varlıkların ülkesi.
bak bu yanda daha dil-ber fidanlar var, kuşlar var;
beyaz, penbe çiçek açmış gelin gibi ağaçlar.
bahar olmuş bak her yere hayat nuru saçılmış,
gözyaşların döküldüğü yerde güller açılmış.
güneş senin, bahar senin, bak sen de bir çiçeksin;
gül ki, benim küskün gönlüm o gülüşe özensin,
sessiz dağlar kahkahana cevap versin, bezensin.
ölüm şeklindeki sırrın ma'nasını düşünme
gölge gibi bir varlığın ru'yasını düşünme
sabahı yok, nihayetsiz karanlıklar içinde
-bir kıvılcım gibi- bir an beliririz, söneriz.
varlık budur benim için, hatta senin için de;
'bir hakikat var mı? ' derken bir hayale döneriz.
nice yüzler gördüm, geçti - ben unuttum- besbelli;
her çehre bir hayalettir bu süreksiz ru'yada
unut yavrum, sen de unut! . bu ölümlü dünyada
her cefayı unutmaktır bizler için teselli.
sonbaharın matemini gözlerimde okuma! ...
devamını gör...
120.
taş gönülde ne biter dilinde ağu tüter
eski türkçe ağu zehir demek.
insan içindekini saklayamaz mutlaka dışa sızdırır.
arapçada"kelime"nin bir diğer anlamı "yara izi" demektir.
bu yüzden dili zehirli olanların kelimeleri yara izi olarak kalıyor.
taş gönülde ne biter dilinde ağu tüter, nice yumşak söylese sözü savaşa benzer.
insan içindekini saklayamaz mutlaka dışa sızdırır.
arapçada"kelime"nin bir diğer anlamı "yara izi" demektir.
bu yüzden dili zehirli olanların kelimeleri yara izi olarak kalıyor.
taş gönülde ne biter dilinde ağu tüter, nice yumşak söylese sözü savaşa benzer.
devamını gör...
121.
delem berat teng şode
farsça da seni özledim demek yerine "delem berat teng şode"deniliyor.
anlamı "gönlüm senin için sıkıştı."demek.
anlamı "gönlüm senin için sıkıştı."demek.
devamını gör...
122.
je peux lire en elle/lui comme dans un livre ouvert
fransızca bir değiş.
anlamı "onu açık bir kitap gibi okuyabiliyorum"
anlamı "onu açık bir kitap gibi okuyabiliyorum"
devamını gör...
123.
varoluşsal boşluk dolum merkezi
derler ki dünya üç harf beş nokta üzerine yaratılmıştır.
bu üç harf ayın şin gaf harfleri.
beş nokta da şin ve gaf harfinin noktaları.
ama burda bahsedilen aşk iki insanın birbirine duyduğu şehvet kadar basit bir duygu değil ilahi bir sevgi.
insan sevgisiz kaldığında çürürmüş.
bence çürüyoruz ve buna varoluşsal boşluk diyoruz.
ı̇nsan sevmezse eve gelir. gider aktarlara bakar. yarasına biraz uzaklık basar. küçük dükkânlarda uzun konuşur. bin çeşit önlem geliştirir. gökyüzü çoktan inmiştir yere. zamansızdır. seslerden üşür. ı̇nsan sevmezse mezarını küçük düşürür.
gelelim varoluşsal boşluk dolum merkezine bu merkez aslında herkesin kendi içinde ama bulmak pek kolay değil.
what if it happens ukdesi.
bu üç harf ayın şin gaf harfleri.
beş nokta da şin ve gaf harfinin noktaları.
ama burda bahsedilen aşk iki insanın birbirine duyduğu şehvet kadar basit bir duygu değil ilahi bir sevgi.
insan sevgisiz kaldığında çürürmüş.
bence çürüyoruz ve buna varoluşsal boşluk diyoruz.
ı̇nsan sevmezse eve gelir. gider aktarlara bakar. yarasına biraz uzaklık basar. küçük dükkânlarda uzun konuşur. bin çeşit önlem geliştirir. gökyüzü çoktan inmiştir yere. zamansızdır. seslerden üşür. ı̇nsan sevmezse mezarını küçük düşürür.
gelelim varoluşsal boşluk dolum merkezine bu merkez aslında herkesin kendi içinde ama bulmak pek kolay değil.
what if it happens ukdesi.
devamını gör...
125.
abbas kiyarüstemi
kiyarüstemi 15 yaşlarındayken hamidi şirazi'nin şiirlerine hayran olur.
fakat şiir kitaplarını satın alacak parası yoktur. bu yüzden bir arkadaşının abisine ait olan şiir kitabını 3 günlüğüne ödünç alır. arkadaşının abisi fark etmeden kitabı aldıkları yere geri koymaları gerekir.
o üç günü kitabın tamamını eliyle kağıtlara yazarak geçirir.
bu sırada şiirleri de ezberler.
fakat hayran olduğu bu şiirleri ezberlemesiyle birlikte şiirlerin büyüsünün kaybolduğunu düşünür ve hayal kırıklığına uğrar.
yıllar sonra londra'da bir arkadaşı kendisini biriyle tanıştırmak ister.
kiyarüstemi'nin yanına gittiği kişi ölüm döşeğinde olan hamidi şirazi'dir.
yıllar öncesinde ezberlediği dizeleri şair karşısında okur ve şirazi'nin gözlerinden yaşlar süzülür.
şiiri şairine kavuşturan kiyarüstemi'nin ezberlediği dizeler kendisi için yeniden anlamlanmıştır.
kaderin cilvesi kiyarüstemi'nin ölüm döşeğinde yatan hamidi şirazi'yi şiirle uğurlaması gibi yıllar sonra kendisi de sadi şirazi'nin dizeleriyle uğurlanmıştır.
"bir ömür daha lazım ölümümüzden sonra. çünkü bu ömrümüzü sadece umutlanmakla geçirdik.."
fakat şiir kitaplarını satın alacak parası yoktur. bu yüzden bir arkadaşının abisine ait olan şiir kitabını 3 günlüğüne ödünç alır. arkadaşının abisi fark etmeden kitabı aldıkları yere geri koymaları gerekir.
o üç günü kitabın tamamını eliyle kağıtlara yazarak geçirir.
bu sırada şiirleri de ezberler.
fakat hayran olduğu bu şiirleri ezberlemesiyle birlikte şiirlerin büyüsünün kaybolduğunu düşünür ve hayal kırıklığına uğrar.
yıllar sonra londra'da bir arkadaşı kendisini biriyle tanıştırmak ister.
kiyarüstemi'nin yanına gittiği kişi ölüm döşeğinde olan hamidi şirazi'dir.
yıllar öncesinde ezberlediği dizeleri şair karşısında okur ve şirazi'nin gözlerinden yaşlar süzülür.
şiiri şairine kavuşturan kiyarüstemi'nin ezberlediği dizeler kendisi için yeniden anlamlanmıştır.
kaderin cilvesi kiyarüstemi'nin ölüm döşeğinde yatan hamidi şirazi'yi şiirle uğurlaması gibi yıllar sonra kendisi de sadi şirazi'nin dizeleriyle uğurlanmıştır.
"bir ömür daha lazım ölümümüzden sonra. çünkü bu ömrümüzü sadece umutlanmakla geçirdik.."
devamını gör...
126.
gönül kırgınlığı
çok güzel anlatmış.
yine zevrak-i derûnum kırılıp kenara düşdü dayanır mı şîşedir bu reh-i seng-sâra düşdü.
yine gönlümün gemisi parçalanıp kıyıya düştü. bu gönül incecik bir cam gibi kırılgan ve taşlık bir yola düştü. dayanması mümkün müdür...
yine zevrak-i derûnum kırılıp kenara düşdü dayanır mı şîşedir bu reh-i seng-sâra düşdü.
yine gönlümün gemisi parçalanıp kıyıya düştü. bu gönül incecik bir cam gibi kırılgan ve taşlık bir yola düştü. dayanması mümkün müdür...
devamını gör...
127.
insan muhabbet duyduğu kişinin kaderinden pay alır
insan muhabbet duyduğu kişinin kaderinden pay alır böyle söylerler.
peki niye?
insan çok sevince sevdiğine benzer bu benzerlik o kadar ilerler ki kaderleri birbirine karışır.
peki niye?
insan çok sevince sevdiğine benzer bu benzerlik o kadar ilerler ki kaderleri birbirine karışır.
devamını gör...
128.
kaderim senin elinde
(bkz: kamelya)
"sadece bir yıl, bir yıl daha yaşamak isterdim. sanırım bana biçilen kaderde kamelya olmak varmış."
"kamelya ne demek?"
"kamelya çiçek dilinde 'kaderim senin elinde' demek."
"süren başladı, dilsiz kız. geriye kalan bir yılının tadını çıkar."
"not: kamelyalar senin aksine güçlü çiçeklerdir, gelincik
"sadece bir yıl, bir yıl daha yaşamak isterdim. sanırım bana biçilen kaderde kamelya olmak varmış."
"kamelya ne demek?"
"kamelya çiçek dilinde 'kaderim senin elinde' demek."
"süren başladı, dilsiz kız. geriye kalan bir yılının tadını çıkar."
"not: kamelyalar senin aksine güçlü çiçeklerdir, gelincik
devamını gör...
129.
yıldızlı bir geceyi resme dökmek
van gogh yıldızlı gece tablosunu abisine gönderirken şu notu düşüyor
yıldızlı bir gökyüzünü resimlemek için kuşkusuz siyah bir zeminin üzerine beyaz noktalar koymak yetmiyor
resim yapmak sadece gördüğümüzü mü çizmektir?
yıldızlı bir gece nasıl resmedilir ?
yıldızlı bir gökyüzünü resimlemek için kuşkusuz siyah bir zeminin üzerine beyaz noktalar koymak yetmiyor
resim yapmak sadece gördüğümüzü mü çizmektir?
yıldızlı bir gece nasıl resmedilir ?
devamını gör...
130.
yapraksız bir bahçe
her şey değişir, söz vermek bunu durduramaz. kimse bir ağaçtan, bahar bitince çiçeklerini korumasını bekleyemez. çünkü sonunda çiçekler meyveye dönüşür. ve sonra, sonra ağaç meyvesini kaybeder.
- ya sonra?
- sonra yapraksız bir bahçe.
- yapraksız bir bahçe mi?
- farsça bir şiir. yapraksız bir bahçe. güzel olmadığını söylemeye kim cesaret edebilir?
devamını gör...
131.
yazarların gece duası
katre katre damlayan gözyaşlarımı katrelerden inciler yaratan allah'ım kabul et.
devamını gör...
132.
menesse
acıyı unutturan güzelleştiren demek.
rivayete göre yusuf as kızına bu ismi koymuştur.
onca acıdan sonra kızıyla bir nebze acıları dinsin için...
ben yusuf değilim ama bir kelime istiyorum çünkü nefes alamıyorum..
rivayete göre yusuf as kızına bu ismi koymuştur.
onca acıdan sonra kızıyla bir nebze acıları dinsin için...
ben yusuf değilim ama bir kelime istiyorum çünkü nefes alamıyorum..
devamını gör...
133.
önemli bir hatırlatma
insanlar yanınızda huzur bulamıyorsa atmosferinizdeki dikenli tellere takılıp yaralanıyorsa kendinize dönüp bir bakmalısınız.
devamını gör...
134.
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
ateşten geçip erimeyen buzum ben.
sarhoş dudağın kabul olmayan duası.
devamını gör...
135.
peyvend
kelime anlamı olarak bağ münasebet demek.
ayrıca eskiden serviye sarmaşık yada gül aşılarlar güller servi görünmeyecek şekilde sarardı buna peyvend derlerdi.
ayrıca eskiden serviye sarmaşık yada gül aşılarlar güller servi görünmeyecek şekilde sarardı buna peyvend derlerdi.
devamını gör...
136.
batımın baharı neden kaçarsın
kayboldu lalezar, gülzar; şimdi her taraf mezar...
devamını gör...
137.
ninnilenen dağlar
çukurova yöresinde bir tabir
"ninnilenen dağlar"
dağların ninni yumuşaklığıyla yeşermesi
havanın ısınması ve baharın yavaş yavaş gelmesini ifade ediyor.
"ninnilenen dağlar"
dağların ninni yumuşaklığıyla yeşermesi
havanın ısınması ve baharın yavaş yavaş gelmesini ifade ediyor.
devamını gör...
138.
enneagram
kısaca insanların mizaçlarını inceleyen bir ilim diyebiliriz sanırım ki bence herkesin öğrenmesi gerekiyor.
ben bunu öğrenmeye başladıktan sonra insanlarla olan savaşım bitti.
mesela hayatımdan en basitinden bir örnek.
benim için bir sorun varsa o çözülmek zorundadır.
onu görmezden gelmek benim için değersizlik demektir.
ama 9 mizaçlı bir anneye sahibim ve annemin sorunlarla baş etme yöntemi o yokmuş gibi yapmak.
çünkü o sorunu çözme kabiliyeti olmadığında onu kaldıramıyor.
ne zaman annemle bir problem yaşasak. annem onu yokmuş gibi yapmaya çalıştıkca ben hayır burda bir sorun var deyip kavga çıkardım.
sonuç olarak örtülen şeyi yüzeye çıkarmam asla annemle bir sonuç vermedi aksine hem onu hem kendimi yıprattım.
ama ne zaman bunun onun sorunlarla baş etme yöntemi olduğunu anladım benim kavgam bitti.
her bireyin sorunları algılama çözme şekli farklı bu enneagram dediğimiz şeyde tam olarak bunu öğretiyor bize.
bunu öğrenince ön yargı diye bir şey kalmıyor.
ha tabi hala yaptıklarını hiç bir kalıba sığdıramadığım karaktersizler de var o ayrı bir konu.
ben bunu öğrenmeye başladıktan sonra insanlarla olan savaşım bitti.
mesela hayatımdan en basitinden bir örnek.
benim için bir sorun varsa o çözülmek zorundadır.
onu görmezden gelmek benim için değersizlik demektir.
ama 9 mizaçlı bir anneye sahibim ve annemin sorunlarla baş etme yöntemi o yokmuş gibi yapmak.
çünkü o sorunu çözme kabiliyeti olmadığında onu kaldıramıyor.
ne zaman annemle bir problem yaşasak. annem onu yokmuş gibi yapmaya çalıştıkca ben hayır burda bir sorun var deyip kavga çıkardım.
sonuç olarak örtülen şeyi yüzeye çıkarmam asla annemle bir sonuç vermedi aksine hem onu hem kendimi yıprattım.
ama ne zaman bunun onun sorunlarla baş etme yöntemi olduğunu anladım benim kavgam bitti.
her bireyin sorunları algılama çözme şekli farklı bu enneagram dediğimiz şeyde tam olarak bunu öğretiyor bize.
bunu öğrenince ön yargı diye bir şey kalmıyor.
ha tabi hala yaptıklarını hiç bir kalıba sığdıramadığım karaktersizler de var o ayrı bir konu.
devamını gör...
139.
kayıp şeyler dükkanı
ilk dinlediğim ayrıca en sevdiğim radyo tiyatrosu.
çok ince mesajlar içeren harika bir eser.
bu dükkan bildiğimiz dükkanlardan biraz farklı burda yitirilen şeyler satılıyor.
duygular göz yaşları anılar ama tek şey hariç zaman.
"zaman bize ait değildir ki yitirelim, zaman insanlardan bağımsızdır. biz onu tanısak da vardır tanımasak da, zamanı geçirmeye çalışsak da akar, durdurmaya çalışsak da, çoğunlukla öldürmeye çalışırız ama o hiç ölmez."
tabi ödeme de parayla yapılmıyor aynı şekilde duyguylarla yapılıyor.
"vazgeçmek! ne kadar da zavallı bir sözcük. biz hayatta hiçbir şeyden vazgeçmiyoruz, sadece değiş tokuş yapıyoruz. bir şeyi kaldırıyor, yerine başka şeyi koyuyoruz. eh, her şeyi sığdıramayız tek bir hayata değil mi?"
çok ince mesajlar içeren harika bir eser.
bu dükkan bildiğimiz dükkanlardan biraz farklı burda yitirilen şeyler satılıyor.
duygular göz yaşları anılar ama tek şey hariç zaman.
"zaman bize ait değildir ki yitirelim, zaman insanlardan bağımsızdır. biz onu tanısak da vardır tanımasak da, zamanı geçirmeye çalışsak da akar, durdurmaya çalışsak da, çoğunlukla öldürmeye çalışırız ama o hiç ölmez."
tabi ödeme de parayla yapılmıyor aynı şekilde duyguylarla yapılıyor.
"vazgeçmek! ne kadar da zavallı bir sözcük. biz hayatta hiçbir şeyden vazgeçmiyoruz, sadece değiş tokuş yapıyoruz. bir şeyi kaldırıyor, yerine başka şeyi koyuyoruz. eh, her şeyi sığdıramayız tek bir hayata değil mi?"
devamını gör...