ağır cezalar suç oranlarını düşürür mü sorunsalı
başlık "friedrich schuldiner" tarafından 23.12.2020 23:55 tarihinde açılmıştır.
1.
hayır diye cevaplayacağım sorudur. bir insanın suç işlemesinin temel nedeni suça meyilli olmasıdır. siz küçücük erkek bebeklere şiddet uygulayabilmeyi marifet olarak gösterirseniz, silahı bir güç aracı olarak gösterirseniz, şiddet barındıran oyunları oynamasına izin verirseniz, şiddet barındıran dizileri filmleri izlemesine izin verirseniz çocuğunuzun suç işlemesi kaçınılmazdır.
zaten dediğimi suudi arabistan veya iran’daki suç oranları ile iskandinavya ülkelerindeki suç oranlarını karşılaştırarak kanıtlayabiliyorum.
insanların ağır cezalar istemesini ise anlayabiliyorum. bir tecavüzcünün iyi hal indirimi almasını veya birkaç yıl yatıp afla dışarı çıkmasından ben de nefret ediyorum. onların sürünmesini ben de istiyorum. ancak çözüm bu değil maalesef. sorunun köküne inip çözmeliyiz. hapishanedeki erkek sayısının okuldaki erkek sayısından fazla olmasını istemeyiz değil mi?
zaten dediğimi suudi arabistan veya iran’daki suç oranları ile iskandinavya ülkelerindeki suç oranlarını karşılaştırarak kanıtlayabiliyorum.
insanların ağır cezalar istemesini ise anlayabiliyorum. bir tecavüzcünün iyi hal indirimi almasını veya birkaç yıl yatıp afla dışarı çıkmasından ben de nefret ediyorum. onların sürünmesini ben de istiyorum. ancak çözüm bu değil maalesef. sorunun köküne inip çözmeliyiz. hapishanedeki erkek sayısının okuldaki erkek sayısından fazla olmasını istemeyiz değil mi?
devamını gör...
2.
insanlar suça doğarak büyüdükleri için hayır demek istediğim başlıktır.
insanlar vahşice yetiştiriyorlar hayatları paramparça büyüyorlar sonra katil oluyorlar verdikleri tepki cinayet işlemek oluyor.
çünkü hayatı boyunca şiddet dışında bir tepki görmemiş bilmemiş.
hır gür kavga dövüşün içinde büyümüş insan cinnet geçirince tehlike saçar.
düzgün şekilde büyümüş insan cinnet geçirince sinirinden ağlar eli ayağı titrer sonra poposuna sakinleştirici vurur yatar.
olay sadece gelişmek fikir olarak zihin olarak mantıklı bireyler geliştirmek ve gelişmektir.
insanlar vahşice yetiştiriyorlar hayatları paramparça büyüyorlar sonra katil oluyorlar verdikleri tepki cinayet işlemek oluyor.
çünkü hayatı boyunca şiddet dışında bir tepki görmemiş bilmemiş.
hır gür kavga dövüşün içinde büyümüş insan cinnet geçirince tehlike saçar.
düzgün şekilde büyümüş insan cinnet geçirince sinirinden ağlar eli ayağı titrer sonra poposuna sakinleştirici vurur yatar.
olay sadece gelişmek fikir olarak zihin olarak mantıklı bireyler geliştirmek ve gelişmektir.
devamını gör...
3.
suç işlemek isteyeni hiçbir ceza durduramaz sanıyorum.
devamını gör...
4.
teröriste, katile, vatan hainine ; idam cezasını getirin...
hırsıza, gaspçıya, dolandırıcıya ; verin 10 sene hücre hapsi...
hapishanelerde ; ılık tuzlu suyu, tek çeşit yemek olarak verin.
yanına da 3 günlük kuru ekmek.
sonra oturup seyredin.
suç oranı düşüyor mu, düşmüyor mu.
not=
bu devlet bizim paralarımızla ; bize karşı suç işleyenleri ; 3 kap tabildotla besliyor.
lanet olsun bizim paralarımızı ; bize kötülük edenlere yedirenlere.
haram olsun bizim paramızla karınlarını doyuran suçlulara.
hırsıza, gaspçıya, dolandırıcıya ; verin 10 sene hücre hapsi...
hapishanelerde ; ılık tuzlu suyu, tek çeşit yemek olarak verin.
yanına da 3 günlük kuru ekmek.
sonra oturup seyredin.
suç oranı düşüyor mu, düşmüyor mu.
not=
bu devlet bizim paralarımızla ; bize karşı suç işleyenleri ; 3 kap tabildotla besliyor.
lanet olsun bizim paralarımızı ; bize kötülük edenlere yedirenlere.
haram olsun bizim paramızla karınlarını doyuran suçlulara.
devamını gör...
5.
"yatar çıkarız", "zaten af çıkar", "zaten adalet yok, en fazla ne ceza verirler ki" gibi cümlelerin havada uçuştuğu ülkemizde daha normal olan bir ceza sistemi bile yok ki.. normal bir ceza sistemi olsa onda bile suç oranı düşer.
kaldı ki ağır cezalarda ama sâhiden uygulanan ağır cezalarda ben daha da çok düşeceğini düşünüyorum.
ama cezaların içeriği tüm millete öğretilmeli bence. yaptırımlar bir ders olarak bile gösterilebilir okullarda..
kaldı ki ağır cezalarda ama sâhiden uygulanan ağır cezalarda ben daha da çok düşeceğini düşünüyorum.
ama cezaların içeriği tüm millete öğretilmeli bence. yaptırımlar bir ders olarak bile gösterilebilir okullarda..
devamını gör...
6.
ülkemiz için konuşacak olursak kesinlikle etkisi olacak durumdur.
ülkede ceza sistemi zalime güven mazluma korku veriyor.
100 küsür sabıka kaydı olan adam cinayet işliyor sonra vah vah diyoruz.
bu adam suç makinesi olmuş bile. bunu hapse atmayı bırak kafasını eze eze öldüreceksin.
geç gelen adalet adalet değildir.
gaspın, şiddetin, vandallığın cezası yok. adamın kafa rahat. istediğini yapıyor.
belki twiter'da veya başka yerde gündem olursa adalet az biraz işliyor.
böyle adalet mi olur?
muasır medeniyet seviyesine ulaştığımızda caydırmak için ceza gerekmez belki. fakat milletimiz o seviyede değil.
ülkede ceza sistemi zalime güven mazluma korku veriyor.
100 küsür sabıka kaydı olan adam cinayet işliyor sonra vah vah diyoruz.
bu adam suç makinesi olmuş bile. bunu hapse atmayı bırak kafasını eze eze öldüreceksin.
geç gelen adalet adalet değildir.
gaspın, şiddetin, vandallığın cezası yok. adamın kafa rahat. istediğini yapıyor.
belki twiter'da veya başka yerde gündem olursa adalet az biraz işliyor.
böyle adalet mi olur?
muasır medeniyet seviyesine ulaştığımızda caydırmak için ceza gerekmez belki. fakat milletimiz o seviyede değil.
devamını gör...
7.
bizim millet cezadan korkar 10 kişiye ağır ceza versinler bu olanları tüm tv ler gündeme getirsin
bak nasıl azalıyor.
bak nasıl azalıyor.
devamını gör...
8.
tek başına hayır. polis teşkilatının mahareti ve yasaların uygulanma sıkılığı ile beraber olması gerekiyor.
suç oranının düşmesi için gereken en önemli şey, suçlunun mutlaka yakalanacağını ve yasaların mutlaka uygulanacağını bilmesi.
2 durumda suç oranları düşük oluyor dünya geneline bakarsanız. bir tanesi norveç gibi ülkelerde olan; suçluları rehabilite sürecine tabi tutmak. diğeri de singapur gibi ülkelerde olan; polis teşkilatının iyi çalışması. bunların ikisinde de ortak olan bir yan da var; toplumsal eğitim seviyesinin yüksek olması. cahil bırakırsanız suça daha meyilli olur insanlar.
suç oranının düşmesi için gereken en önemli şey, suçlunun mutlaka yakalanacağını ve yasaların mutlaka uygulanacağını bilmesi.
2 durumda suç oranları düşük oluyor dünya geneline bakarsanız. bir tanesi norveç gibi ülkelerde olan; suçluları rehabilite sürecine tabi tutmak. diğeri de singapur gibi ülkelerde olan; polis teşkilatının iyi çalışması. bunların ikisinde de ortak olan bir yan da var; toplumsal eğitim seviyesinin yüksek olması. cahil bırakırsanız suça daha meyilli olur insanlar.
devamını gör...
9.
verebileceğimiz en ağır ceza idam cezası. ve yapılan araştırmalar bu cezanın bile suç oranını düşürmediğini gösteriyor. esasen yapılması gereken, meja'nın da dediği gibi, caydırıcılık kısmını önemsemek. yani suç işlemeye karar veren birisi yakalanacağını bilmeli ve yaptırımların kendisine zamanında uygulanacağını bilmesi.
2024 tarihli scientific american linki: www.scientificamerican.com/...
araştırmaların linkleri:
- onlinelibrary.wiley.com/doi...
- onlinelibrary.wiley.com/doi...
- onlinelibrary.wiley.com/doi...
2024 tarihli scientific american linki: www.scientificamerican.com/...
araştırmaların linkleri:
- onlinelibrary.wiley.com/doi...
- onlinelibrary.wiley.com/doi...
- onlinelibrary.wiley.com/doi...
devamını gör...
10.
hayır. ödünsüz cezalar düşürür. af geliyor, kravat takana indirim uygulanıyor vb. böyle tabii suç işlenir.
devamını gör...
11.
"aç it fırın yıkarmış" önce adalet.
devamını gör...
12.
polis ve yargi sistemi toplumun karakterine, yapisina gore duzenlenmeli...
sen ortadogu ulkesine getir bakayim norvecteki sistemi, gor ondan sonra neler oluyor....
sen ortadogu ulkesine getir bakayim norvecteki sistemi, gor ondan sonra neler oluyor....
devamını gör...
13.
cezaların süre yönünden nicelikleri önemli olduğu kadar, cezanın uygulandığı ortam ve koşullar (infaz) da önemlidir.
pratikte cezaevleri adeta suçlularca yönetilen, suçluların hakimiyetinde yerler haline dönüşebilmekte, bu da cezanın caydırıcılığını ortadan kaldırmaktadır. cezaevinde sözümona hükümlü olarak görülen mafya liderlerinin gazinolarda akşam eğlencesindeyken, birbirleri ile silahlı çatışmaya girebildikleri basına yansımaktadır. cezaevleri ve koğuşlar, uyuşturucu mafyası, siyasi gruplar, dolandırıcı hırsız ve soyguncular tarafından adeta paylaşılabiliyor ve sıradan insanlar açısından, ayrı bir sömürü ve tehdit mekanlarına dönüşebiliyor. özetle: cezaevleri varoluş amaçlarının tam aksine suç ve suçlunun hakimiyetinde aygıtlar olarak bir toplumsal tehdit yaratabiliyor ve yargılamayı anlamsız hale getirebiliyor. bu gelişme sonrası, yargı kurumu da dejenerasyona uğruyor ve "içerden" talimatla hareket eden kurumlar haline gelebiliyor.
cezaların nicel miktarlarını değil, gerçek caydırıcı ve eğitimi sağlayabilir bir infazın sağlanıp sağlanmadığı "sistemi" tartışalım derim.
sözümona legal bir siyasi parti liderinin, bir cinayet, gasp ve soyguncu çete liderini, onore eder biçimde ziyaret edip söyleşmesi ve övmesi normal midir..
suçlunun adeta kahramanlaştırıldığı, aldığı ceza ve suç sayısının, şöhretini parlatma malzemesine dönüştüğü bir ortamda, cezanın niceliğinin ne önemi olabilir. gençlere, kahraman olmanın içerdeki bir çete liderinin maiyetine girmek olarak gösterildiği bir ortamda mı, cezaların süresini dert ediniyorsunuz..
o kişiye verilen ceza, onbin yıl olsa ne yazar.. dışarda onun yerinde olmaya can atan yığınlar yetiştiriyorsunuz..
pratikte cezaevleri adeta suçlularca yönetilen, suçluların hakimiyetinde yerler haline dönüşebilmekte, bu da cezanın caydırıcılığını ortadan kaldırmaktadır. cezaevinde sözümona hükümlü olarak görülen mafya liderlerinin gazinolarda akşam eğlencesindeyken, birbirleri ile silahlı çatışmaya girebildikleri basına yansımaktadır. cezaevleri ve koğuşlar, uyuşturucu mafyası, siyasi gruplar, dolandırıcı hırsız ve soyguncular tarafından adeta paylaşılabiliyor ve sıradan insanlar açısından, ayrı bir sömürü ve tehdit mekanlarına dönüşebiliyor. özetle: cezaevleri varoluş amaçlarının tam aksine suç ve suçlunun hakimiyetinde aygıtlar olarak bir toplumsal tehdit yaratabiliyor ve yargılamayı anlamsız hale getirebiliyor. bu gelişme sonrası, yargı kurumu da dejenerasyona uğruyor ve "içerden" talimatla hareket eden kurumlar haline gelebiliyor.
cezaların nicel miktarlarını değil, gerçek caydırıcı ve eğitimi sağlayabilir bir infazın sağlanıp sağlanmadığı "sistemi" tartışalım derim.
sözümona legal bir siyasi parti liderinin, bir cinayet, gasp ve soyguncu çete liderini, onore eder biçimde ziyaret edip söyleşmesi ve övmesi normal midir..
suçlunun adeta kahramanlaştırıldığı, aldığı ceza ve suç sayısının, şöhretini parlatma malzemesine dönüştüğü bir ortamda, cezanın niceliğinin ne önemi olabilir. gençlere, kahraman olmanın içerdeki bir çete liderinin maiyetine girmek olarak gösterildiği bir ortamda mı, cezaların süresini dert ediniyorsunuz..
o kişiye verilen ceza, onbin yıl olsa ne yazar.. dışarda onun yerinde olmaya can atan yığınlar yetiştiriyorsunuz..
devamını gör...
14.
evet olarak cevaplanacak sorunsal. şöyle şimdi hırsızlığı huy haline getirmiş olan 27 dosyası olan bir oe düşünelim. bu itin eniği şayet 5. dosyada içeri alınmış ve ciddi bir ceza almış olsa, 5 yıl içeride kapalı cezaevinde kalsa, bunun içeride kaldığı sürede tek bir kişiden 22 suç kar ederdik mesela . 22 insan, 22 aile, 22 hayatın canı yanmamış olurdu. ha elbette ki yine suç işlenmeye devam eder, bunu durduramazsın. ama nicel anlamda ciddi bir azalma olur. cezaevi şartlarının da ağırlaştırılması ve bir daha gimeye korkacağı bir hale getirilmesi ile uzun vadede verimli bir sonuç alınır. yok öyle paşa paşa yatar çıkarım, devlet içerde bana bakar düşüncesi. it gibi titreyip çıkmak için gün saymalılar.
devamını gör...
15.
hep şunu düşünmüşümdür. adamın karısına kızına tecavüz etmişler öldürmüşler bu adamda bunları öldürmüş. bunu yargılayan hakim 20 yıl hapis cezası veriyor ya. yapmamalıydın, polise haber vermeliydin, hukuk yoluna başvurmalıydın diyerekten yatırıyorlar adamı. burda şöyle bir soru oluşur aynı şey o hakimin başına gelseydi veya savcının her ne ise, aynı şey o dosyaya bakacak olan polisin başına gelseydi ne yaparlardı? eminim bir çoğu x karakterimiz gibi hareket ederdi. o zaman herkesin içinde potansiyel bu işi yapacak dürtü var. sadece başımıza gelmedi diye henüz katil değiliz. lafı uzatmadan bu tarz yargıları vermek o kadar kolay olmamalı psikolojik boyutunun da değerlendirmesi gerekiyor bu konuda yargının eksik olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
16.
ceza suçtan daha ağır olmadıkça düşürmez.
daha da önemlisi, bu cezanın başarılı bir şekilde bir korku unsuru olarak kullanılması gerekir.
insan zihni moral licensing ilkesine göre çalışır.
kişi bir suç işlediğinde, eşit şiddetli cezaları basit bir alışveriş gibi görür. bu da suçun tekrarlanmasına bir katkı sağlamaz.
adalet mekanizması tam anlamıyla doğru çalışırsa, ve cezalar suçtan daha ağır olursa bu alışveriş artık zarar edilen bir alışveriş gibi görülmeye başlanırsa toplumdaki suç oranı bir miktar azalır.
bunun işe yaradığı örnekler de var; mesela yürüyen merdivenin sol tarafında beklememek
suç/kabahat küçücük bi şey; sadece 40cm solda durmak. altı üstü 40cm kadar sağda durulsa kişi kabahat işlememiş olacak.
ceza ne peki?
interette, sosyal medyada ve bilimum geyik ortamında toştoş konusu olmak, aşındırılmak.
bu geyiklerin ve meme'lerin etkisinde kalan herkes de sol tarafta bekleyen insana resmen dışlar gibi bakışlar attı. belli belirsiz, ama her iki taraf ta her şeyin farkındaydı.
suç: 40cm solda durmak
ceza: onur kırıcı gözle bakılması.
sonuç: valla 2 senedir falan yürüyen merdivenin solunda bekleyen, trafiği tıkayan kimseyi görmedim.
mesela yolsuzlukla 1.000.000'tl'ye kadar olan parayı zimmetine geçiren bir memura, 8 sene izole hücre cezası verirsen, ve bunu tam anlamıyla bir tedhiş unsuru olarak pazarlayabilirsen caydırır. ama açık cezaevinde 6 ay yatırırsan "ulan 1.000.000/6 = 166.000 tl eder. 6 aylığına gurbete çalışmaya gittim varsayarım. ayda 166k maaşlı iş nerde var?" diye düşünür.
hatta bırak caymayı, çekici bile gelebilir.
edit:
işin bir de toplumda ödüllendirilme boyutu var, ama o "suç nasıl düşürülür?" gibi bir başlığın konusu olduğu için değinmedim.
sadece şunu söyleyeyim: doğru ve suçtan uzak yaşayan insanlar bizim toplumumuzda ödüllendirilmiyor, aksine sefil hayatlar yaşamaya mecbur bırakılıyor. ödüllendirme dediğim de hayata dair her çeşit imkana erişebilme kabiliyeti. yani bir çeşit örtülü/dolaylı ödüllendirme sistemi.
daha da önemlisi, bu cezanın başarılı bir şekilde bir korku unsuru olarak kullanılması gerekir.
insan zihni moral licensing ilkesine göre çalışır.
kişi bir suç işlediğinde, eşit şiddetli cezaları basit bir alışveriş gibi görür. bu da suçun tekrarlanmasına bir katkı sağlamaz.
adalet mekanizması tam anlamıyla doğru çalışırsa, ve cezalar suçtan daha ağır olursa bu alışveriş artık zarar edilen bir alışveriş gibi görülmeye başlanırsa toplumdaki suç oranı bir miktar azalır.
bunun işe yaradığı örnekler de var; mesela yürüyen merdivenin sol tarafında beklememek
suç/kabahat küçücük bi şey; sadece 40cm solda durmak. altı üstü 40cm kadar sağda durulsa kişi kabahat işlememiş olacak.
ceza ne peki?
interette, sosyal medyada ve bilimum geyik ortamında toştoş konusu olmak, aşındırılmak.
bu geyiklerin ve meme'lerin etkisinde kalan herkes de sol tarafta bekleyen insana resmen dışlar gibi bakışlar attı. belli belirsiz, ama her iki taraf ta her şeyin farkındaydı.
suç: 40cm solda durmak
ceza: onur kırıcı gözle bakılması.
sonuç: valla 2 senedir falan yürüyen merdivenin solunda bekleyen, trafiği tıkayan kimseyi görmedim.
mesela yolsuzlukla 1.000.000'tl'ye kadar olan parayı zimmetine geçiren bir memura, 8 sene izole hücre cezası verirsen, ve bunu tam anlamıyla bir tedhiş unsuru olarak pazarlayabilirsen caydırır. ama açık cezaevinde 6 ay yatırırsan "ulan 1.000.000/6 = 166.000 tl eder. 6 aylığına gurbete çalışmaya gittim varsayarım. ayda 166k maaşlı iş nerde var?" diye düşünür.
hatta bırak caymayı, çekici bile gelebilir.
edit:
işin bir de toplumda ödüllendirilme boyutu var, ama o "suç nasıl düşürülür?" gibi bir başlığın konusu olduğu için değinmedim.
sadece şunu söyleyeyim: doğru ve suçtan uzak yaşayan insanlar bizim toplumumuzda ödüllendirilmiyor, aksine sefil hayatlar yaşamaya mecbur bırakılıyor. ödüllendirme dediğim de hayata dair her çeşit imkana erişebilme kabiliyeti. yani bir çeşit örtülü/dolaylı ödüllendirme sistemi.
devamını gör...
17.
herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır. (mustafa kemal atatürk)
herkesin başına polis dikmek imkansız, o yüzden polise ihtiyaç duymayacak insanlar yetiştirmek lazım.
herkesin başına polis dikmek imkansız, o yüzden polise ihtiyaç duymayacak insanlar yetiştirmek lazım.
devamını gör...
18.
tolstoy şöyle şeyler söylemiştir:
"olup bitenler, kitaplarda yazıldığına göre, suça engel olma, göz korkutma, adam etme ve kurallara uygun olarak cezalandırma olarak açıklanıyordu yalnızca. ama gerçekte bunların ne birine, ne öbürüne, ne üçüncüsüne, ne de dördüncüsüne benzer bir şey vardı ortada. suça engel olmak yerine tam tersine suçun yayılması söz konusuydu. göz korkutmak yerine, örneğin hapishanelere neredeyse kendi isteğiyle giren serseriler gibi pek çok suçlu suç işlemeye özendiriliyordu. adam etmek yerine bütün bu ahlaksızlıklar sistemli biçimde bulaştırılıyordu. kendisine karşı işlenmiş bir suçun cezasını kendi eliyle verme isteği ise hükümetin belirlediği cezalarla ortadan kaldırılamadığı gibi, şimdiye dek içinde böyle bir istek olmayan halkın arasında giderek yayılıyordu."
yani işte ne yaptırımların sayısal değerleri, ne türleri ne de işkence çeşitleri bir kişiyi suçtan alıkoymaya yeterli değildir. hatta bana kalırsa kimi yaptırımlar mağdur/ların ve yakınlarının suç işlemesini önlemek için uygulanıyor.
nasil ki döverek bir çocuğu terbiye edemeyiz, büyümüş çocuklar da ayni şekilde iflah olmayacaktır. istersen bundan sonraki her suç için müebbet uygula, ceza oranları bu şekilde azalmayacak, aksine toplumsal duyarlılığı tamamen ortadan kaldıran ve kutuplaştıran şeyler olacaktır.
insan olmak çok başka bir şeydir ve eli sopalı işkencecilerin yorulan elini dinlendirmek adına diğer eline alacakları sopa, dövülenlerin suç işlemek için kazanacağı yeni süreleri hesabıyla neticelenecektir.
"olup bitenler, kitaplarda yazıldığına göre, suça engel olma, göz korkutma, adam etme ve kurallara uygun olarak cezalandırma olarak açıklanıyordu yalnızca. ama gerçekte bunların ne birine, ne öbürüne, ne üçüncüsüne, ne de dördüncüsüne benzer bir şey vardı ortada. suça engel olmak yerine tam tersine suçun yayılması söz konusuydu. göz korkutmak yerine, örneğin hapishanelere neredeyse kendi isteğiyle giren serseriler gibi pek çok suçlu suç işlemeye özendiriliyordu. adam etmek yerine bütün bu ahlaksızlıklar sistemli biçimde bulaştırılıyordu. kendisine karşı işlenmiş bir suçun cezasını kendi eliyle verme isteği ise hükümetin belirlediği cezalarla ortadan kaldırılamadığı gibi, şimdiye dek içinde böyle bir istek olmayan halkın arasında giderek yayılıyordu."
yani işte ne yaptırımların sayısal değerleri, ne türleri ne de işkence çeşitleri bir kişiyi suçtan alıkoymaya yeterli değildir. hatta bana kalırsa kimi yaptırımlar mağdur/ların ve yakınlarının suç işlemesini önlemek için uygulanıyor.
nasil ki döverek bir çocuğu terbiye edemeyiz, büyümüş çocuklar da ayni şekilde iflah olmayacaktır. istersen bundan sonraki her suç için müebbet uygula, ceza oranları bu şekilde azalmayacak, aksine toplumsal duyarlılığı tamamen ortadan kaldıran ve kutuplaştıran şeyler olacaktır.
insan olmak çok başka bir şeydir ve eli sopalı işkencecilerin yorulan elini dinlendirmek adına diğer eline alacakları sopa, dövülenlerin suç işlemek için kazanacağı yeni süreleri hesabıyla neticelenecektir.
devamını gör...
19.
küçük suçlardan kimse ceza almıyor. devamlı haberlerde şahit oluyoruz. yok şu kişiyi darp etti, şu kişiyi yaraladı, şu kişilere hakaret, şu kişilere tehdit, bunu yaptı, şunu yaptı ve adli kontrol şartıyla serbestlik. eskiden bekçilerden çekinilen, bekçilerin oldukça otorite sağladığı zamanlarda bile bekçinin düğmesini koparmanın dahi altı aydan başlayan bir cezasının olduğu konusunda bir alt limit ceza bilgisi ve bilinci vardı. ama artık bu ceza sınırlarının alt ve üst dengeleri iyice bozuldu. adi suçlardan hapis cezası almak neredeyse bitti. yalnızca cinayet suçuna ceza veriliyor. onda da sanık iyi hal, ağır tahrik gibi hafifletici sebepler ve birde üzerine af eklenince 10 yıl bile yatmadan özgürlüğüne kavuşuyor.
devamını gör...
20.
şahsen yüksek suç oranlarının sebebinin cezalarla alakası olduğunu düşünmüyorum. trafik kurallarına uymama gibi durumlarda daha ağır maddi ceza, hapis cezası, ehliyete el koyma gibi hamleler nispeten suç oranını azaltabilir. ama eşini öldürme, banka soyma, hasım vurma gibi durumlarda alakası olmaz. tarla için kardeş kardeşi vururken sizce az ceza alırım diye mi düşünüyorlar. kimseye eyvallahım yok kafasındaki gençler omuz attı diye birine bıçak takarken ya da kendisini reddeden kadını/eski eşini kesenler başına gelebilecekleri düşünecek psikolojide mı?
çağdışı kalmış örfler, töreler var bu ülkede. evladından katil olmasını isteyen ebeveyn var. velev ki şuan 5 sene veriyorlar, bir ebeveyn oğlunun 5 sene içerde yatmasını kabul edip 10 seneyi mı çok görecek. evladını seven bir gece nezarette kalmasına bile kıyamaz. yani mevzu cezalar değil.
eski eş senin malın değildir, insanların sizi reddetme hakları vardır, sen padişah değilsin gibi şeyleri öğrenmeli insanlar. kafa yapıları değişmedikçe ceza azmış çokmuş mühim değil. yapacak olan kendinden vazgeçmiş oluyor gene yapıyor. karısını çocuklarını vurup sonra kendini de vuran insanları neyle korkutacaksın ki, idamla mı?
çağdışı kalmış örfler, töreler var bu ülkede. evladından katil olmasını isteyen ebeveyn var. velev ki şuan 5 sene veriyorlar, bir ebeveyn oğlunun 5 sene içerde yatmasını kabul edip 10 seneyi mı çok görecek. evladını seven bir gece nezarette kalmasına bile kıyamaz. yani mevzu cezalar değil.
eski eş senin malın değildir, insanların sizi reddetme hakları vardır, sen padişah değilsin gibi şeyleri öğrenmeli insanlar. kafa yapıları değişmedikçe ceza azmış çokmuş mühim değil. yapacak olan kendinden vazgeçmiş oluyor gene yapıyor. karısını çocuklarını vurup sonra kendini de vuran insanları neyle korkutacaksın ki, idamla mı?
devamını gör...