anlamak

"bu ne derttir, bu nasıl sınavdır, anlayabilirsen anla olmaz otu."

anlamak, öğrenileni, bilineni analiz edip uslamlama yolu anlamını taşıyor ise zor iştir diyebiliriz.

gündelik dilde kullanılan anlamak fiili oldukça basit işleri tarif eder.

örneğin,

+ pilav çatalla yenir. bu bir görgü kuralıdır.
+ anladın mı?
- anladım.

burada anlaşılan şey nettir. konusu geçen şey, kurallar, öğeler ve diğer her şey tam olarak anlaşılmıştır. ancak konu edilen görgü kuralını sorgulamış ve kanıksamış olmak gerekli midir anlama işlemi için? hayır gerekli değildir. beyin, ezber edilmiş, öğrenilmiş, kanıksamış, tüm bileşenleri ayrıştırılıp çözümlenerek bilinmiş vs. gibi farklı işlevleri olan zihin etkinliğini sektör sektör ayırarak anlama işlemine tabi tutabiliyor.

yani, anlamak var! anlamak var!

karşındaki gibi hissetmek veya hissetmeye çalışmak bence. ve bunu gördüğün anda karşındaki için "iyi ki iyi ki hayatımda" diyorsun. bu muazzam bir şey.
tabi bir de anlamış gibi yapmak var. çok yorucu bence zira hep anlamaya çalışıyormuş, anlıyormuş gibi rol yapmak zorundasın. ve bunun bir sonu yok. samimi de değilsin içinden de gelmiyor.

sen beni hiç anlamadın. açıkçası anlamak istediğine de emin değilim. gerçi ben de seni anlamadım ama anlamaya çalıştım, elimden geleni yaptım. keşke sen de anlamaya çalışsaydın. küçük bir çaba... yemin ederim yeterliydi.

ya arkadaslar ben anlattıgınız seylerin yuzde 99 unu ilk seferde anlıyorum.
her seyi konusmayı sevmiyorum.
bana kırk defa anlattıgınız seyleri tekrar etmeyin.
tesekkurler:)

iletişim kurma özürlüsü canlılar tarafından takıntı haline getirilmiş beynin sıradan bir işlevi. anlaşılması bariz olanı anlamamakta diretmenin diğer adı: anlamak. kendisini sığ bir şekilde bu sığlığa mahkum etmenin konforu. basit şeyleri yapamayan insanların her şeyi çok karmaşık gösterme çabası. sonuç olarakta anlaşılamayacak kadar derin olduğuna dair diğerinin kafasını karıştırmak için sığlığını pespaye gizleme çabası. ben herkesi anlıyorum. çünkü anlaşılması bariz olanı anlamamaya çalışmak sadece anlamayı abartmaya çalışanların üzerine çabalayacağı bir şeydir. anlaşılacak şey basittir. anlamak basittir. ve türkçe bilgime dayanarak: anlamak: anlam vermektir. yani anlam veremiyorsanız ve karşı tarafta anlam veremiyorsa, anlam alamıyorsunuz ve anlam alamıyor demektir. basit yani. iletişim kurma özürlü olduğunuzu söylemiş miydim? yani böyle subjektif bir konuyu bile... neyse.

anlatmadan anlasilmayi beklemek.
kadinlar olrak hepimiz yapiyoruz. ama ben soyledikten sonra yaparsa anlami yok ki tribindeyiz hepimiz.

bugun saglikli iletisim kurabilmek adina bende neyin calistigini anlaticam size:
-bana yakarim yikarim keserim asarim calismiyor.bi canim var, kole olarak yasayacagima gel al derim. bana cis yasak hayir calismiyor, cok baski altinda hissediyorum, hastalaniyorum. simdiye kadar hayatimda bana sozunu gecirmis iki erkek oldu. biri eski esim, biri bir is yerinden yari gercek yari platonik askim. ozgur birakip cakt8rmadan kontrol ederek yaptilar bunu. askim bu mini etek fazla yakismis, sen en iyisi bunu evde bana giyle, askim sen bicir bicir cok sosyal bir kadinsin ama en cok zamani bana ayirman beni cok mutlu ediyorlarla.

ben alanim oldugunu bilmeliyim.
sonra saygi ve sevgi gordugum yerde tatli dille kuzu gibiyim.

bir nimet.
ben uzun zamandır bir nimetin bunca yokluğunu çekmemiştim. anlayamıyorum, anlam veremiyorum, kendime yabancılaştım. evriliyorum bir acayipleşiyorum, yeni kendimi anlayamıyorum. kocaman bir saçmalık, sanki başka dilde bir şeyler söyleniyor da avel avel bakıyorum. öfkeleşiyorum, ağlayasım geliyor, bişiler sıkışıyor, yolunu bulup akamıyor. ben anlam veremediğim için daha da giriftleşiyorum.
sal kızım. salllll.

önce anlamayı anladım, sonra neyi anladığımı.
anladım derinleri, sığımı anladım.
damağımda kaldı tadım.

k., bir aralar.

anlamamaktan evladir

anneni - babani anladigin yaşa gelmiş olmak

insanı tüm canlılardan ayıran. anlamak öğrenmeyi getirir. öğrenmekse insanlığın sonunu. büyük gerçekler köklü inançlarda da yer edinir, gerçekliğin ta kendisinde de. eski öğretilerde ilahi bir varlığın adını öğrenmek, onun üzerinde güç sahibi olunacağını ima eder. mısır mitolojisinde isis, ra'nın gizli tuttuğu gerçek bir adının olduğunu düşünür ve o gizli ismi öğrenmeye, onu anlamaya çabalar. böylece ra'nın güçlerini elde edebilecektir. paganizmde bu yine yaygın bir inançtır. ursula le guin yerdeniz serisinde bu yaklaşımdan ilham alır, patrick rothfuss kralkatili güncesinde hakeza. lilith'i tanrının neden öldürmediği, öldüremediği irdelenir örneğin. öğretide lilith'in tanrının gerçek adını bildiği, bu sebeple bir dokunulmazlığı olduğu düşünülür. musa tanrıya adını sorar, tanrı "ben neysem oyum" diye cevap verir. gerçek adını ona bahşetmez. anlamak insanı hem güçlü, hem de zayıf kılandır kısacası. insana tanrı ruhunu üflemiştir. huzur, refah ve mutluluk içerisinde sorumsuzca yaşama özgürlüğüne sahip olan insan yasak meyveyi yemiştir. iyi ve kötüyü ayırt edebilme kabiliyetini bahşeden ağacının meyvesini. iyi ve kötüyü bilmek, anlamaktır, bilinçtir. sartre da insanın özgür olmaya mahkum olduğundan bahseder. insan özgür olmaya mecburdur. bu özgürlük insanı bir bunaltıya sokar. çünkü insan anlayandır. ona göre;

"size yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır."
dostoyevski

önce bi durmayı gerektirir.
aydınlanma yaşadığınız an -ki en hızlı anlama halidir- hissettiğimiz beyinden vurulma hissi de o kısa andaki yoğun durma durumundan ileri gelir.
o yüzden anlayamıyorsanız durun ve uzaktan bakın.

anlayıp itiraf edememek çok kötü...anladım ben seni...hani biter ama uzatmalara bakarsın, 90+3...49+4... maçla alakan yoktur, dalayım şunun bacağına....