yazar: reşat nuri güntekin
yayım yılı: 1922
yayımlandığı tarihte büyük ses uyandırmış olan eser çoğu kız çocuğuna feride isminin konulmasına sebep olmuştur. eser feride ile kamran'ın aşkını anlatır. feride'nin küçük yaşta anne babasını kaybetmesine ve kamran ile yaşadığı zorluklara rağmen kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir kadın karakter olması etkileyicidir.
reşat nuri güntekin, anadolu'yu iyi analiz etmiş ve eserlerinde çok iyi yansıtmıştır.
yayım yılı: 1922
yayımlandığı tarihte büyük ses uyandırmış olan eser çoğu kız çocuğuna feride isminin konulmasına sebep olmuştur. eser feride ile kamran'ın aşkını anlatır. feride'nin küçük yaşta anne babasını kaybetmesine ve kamran ile yaşadığı zorluklara rağmen kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir kadın karakter olması etkileyicidir.
reşat nuri güntekin, anadolu'yu iyi analiz etmiş ve eserlerinde çok iyi yansıtmıştır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bulut" tarafından 06.12.2020 19:31 tarihinde açılmıştır.
21.
leon frapie (1863-1945) adlı fransız yazarın 1897 yılında yazdığı l’ınstitutrice de province (taşra öğretmeni) adlı romanından intihaldir.
gallica.bnf.fr/ark:/12148/b...
bu tür intihaller cumhuriyetin ilk yıllarında çok sık rastlanan, çok doğal karşılanan ve ayıplanmayan şeylerdi. intihal bazen eser tümden alınarak, bazen "esinlenerek(!)" yapılırdı.
nitekim cahit sıtkı'nın abbas şiiri yanlış anımsamıyorsam baudlaire'den araklama.
bir başka örnek tevfik fikret'in rubabı şikeste adlı şiiri
gallica.bnf.fr/ark:/12148/b...
bu tür intihaller cumhuriyetin ilk yıllarında çok sık rastlanan, çok doğal karşılanan ve ayıplanmayan şeylerdi. intihal bazen eser tümden alınarak, bazen "esinlenerek(!)" yapılırdı.
nitekim cahit sıtkı'nın abbas şiiri yanlış anımsamıyorsam baudlaire'den araklama.
bir başka örnek tevfik fikret'in rubabı şikeste adlı şiiri
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/06/20/bnrix0noqwulvdby-t.jpg)
devamını gör...
22.
yayın tarihi 1923 yazılmış ancak bu yanlış bir bilgi düzeltilirse iyi olur. neden kıl kıl düzeltme istedim çünkü 1922'yılında atamız cephedeyken bir şekilde zaman bulup bu güzel romanı okumuş. 1923 öncesinde çoktan ünlenmiş eser.
çalıkuşu'na intihal demek için fransız yazarın eseriyle ne oranda bir benzerlik olduğunu açıklamak yararlı olurdu. konu örgüsünü temel almışsa sadece buna intihal demek doğru olmaz. taşra öğretmeni romanının herhangi bir çevirisini bulamadığım için yorum yapamayacağım ancak sanat camiasından biri olarak belli şablonun temel alınmasının intihal sayılmayacağını belirtmem gerekir. umarım öyledir çünkü ünlü şairlerimizin yaptığı gibi direk çeviri şeklindeyse çok üzülürüm. bu konuda daha pozitif düşünmemin sebebi çalıkuşu'nun türk toplumunun yapısını anlatan çokça detay içermesi. o dönemdeki fransız toplumuyla aradaki farklılıkları düşünecek olursak, romanın ana hatlarının frapie'den alındığı ancak türk toplumunun sorunlarına özgün olarak romanın yazıldığı tahminini yapabilirim. tabii bu ancak tahmindir. kitabın çevirisini bulursam ne oranda benzerlik taşıdığını yazabilirim. alıntılama konusu çok tartışmaya açık bir konu sanatta, mesela fazıl say'ın eserlerinde çokça geçen bazı müzikal temalar romantik dönemdeki bestecilerin hatta beethoven'ın çokça kullandığı temaları içeriyor.
müziği bilen birisiyseniz o yerleri dinlerken e baya araklamış buraları dersiniz ancak bunlara bir intihal suçlaması yapılmıyor müzik camiasında çünkü bu müzikal temalar bestecilik ve armoni derslerinde öğretilen müzikal yapılar halini almışlar uzun zamandır. çalıkuşu'nda da umarım böyle bir durum vardır...
çalıkuşu'na intihal demek için fransız yazarın eseriyle ne oranda bir benzerlik olduğunu açıklamak yararlı olurdu. konu örgüsünü temel almışsa sadece buna intihal demek doğru olmaz. taşra öğretmeni romanının herhangi bir çevirisini bulamadığım için yorum yapamayacağım ancak sanat camiasından biri olarak belli şablonun temel alınmasının intihal sayılmayacağını belirtmem gerekir. umarım öyledir çünkü ünlü şairlerimizin yaptığı gibi direk çeviri şeklindeyse çok üzülürüm. bu konuda daha pozitif düşünmemin sebebi çalıkuşu'nun türk toplumunun yapısını anlatan çokça detay içermesi. o dönemdeki fransız toplumuyla aradaki farklılıkları düşünecek olursak, romanın ana hatlarının frapie'den alındığı ancak türk toplumunun sorunlarına özgün olarak romanın yazıldığı tahminini yapabilirim. tabii bu ancak tahmindir. kitabın çevirisini bulursam ne oranda benzerlik taşıdığını yazabilirim. alıntılama konusu çok tartışmaya açık bir konu sanatta, mesela fazıl say'ın eserlerinde çokça geçen bazı müzikal temalar romantik dönemdeki bestecilerin hatta beethoven'ın çokça kullandığı temaları içeriyor.
müziği bilen birisiyseniz o yerleri dinlerken e baya araklamış buraları dersiniz ancak bunlara bir intihal suçlaması yapılmıyor müzik camiasında çünkü bu müzikal temalar bestecilik ve armoni derslerinde öğretilen müzikal yapılar halini almışlar uzun zamandır. çalıkuşu'nda da umarım böyle bir durum vardır...
devamını gör...
23.
bu kitabı ilk gördüğümde epey küçüktüm, annemin elinden düşürmediği bir kitaptı. ben de epey merak ettiğim için okumuştum fakat o yaşlarda kitabı farklı yorumlamışım. şu an ise annemin o kitabı neden çok sevdiğini anlıyorum. çünkü feride bir çok insana -ve özellikle kadınlara- umut veren cesaretlendiren bir karakterdi. ve böyle bir kitap yazdığı için reşat nuri güntekin'e hayran olmamak elde değil.
devamını gör...
24.
dönüp dönüp tekrar okuduğum bir eser.
haksızlığı ve ihaneti kabul etmeyen bir kadın portresi çizmesi çok etkilemişti. her okuduğumda yeni pencereler katar bana.
okumayan herkesin muhakkak okuması gerektiğini düşünüyorum.
haksızlığı ve ihaneti kabul etmeyen bir kadın portresi çizmesi çok etkilemişti. her okuduğumda yeni pencereler katar bana.
okumayan herkesin muhakkak okuması gerektiğini düşünüyorum.
devamını gör...
25.
atatürk'ün başucu kitabı, reşat nuri güntekin'in ölümsüz eseri.
kitapta feride, anne babasız kalmış ve teyzesinin yanında büyümüştür. teyzesinin oğlu kamran'a küçüklüğünden beri âşıktır kamran da keza öyle. evlenecekleri gün kamran'ın ihanet ettiği bilgisi faride'ye ulaşınca feride düğünden kaçar ve kamran'a aldattığını öğrendiğine dair bir mektup bırakır.
uzun zamandır öğretmenlik yapmak isteyen feride, anadolu'nun birçok yerinde öğretmenlik yapar, birçok zorlukla karşılaşır fakat buna rağmen pes etmez. hep görmek istediğimiz o güçlü kadını feride karakterinde görmekteyiz.
kitap sadece bu kadarla kalmıyor muhteşem bir okuma süreci sunuyor. ertelenmemesi gereken bir eser.
yazarla ilgili birkaç bilgi:
istanbul'da doğar, kız kardeşi öldüğü için tek çocuk olarak büyür. birçok okulda öğretmenlik ve müdürlük yapar. öğretmenlik yaptığı erenköy lisesinden mezun olan kendi öğrencisi ile 1927 yılında evlenir. çalıkuşu kitabı vakit gazetesinde yayımlandıktan sonra tanınmaya başlar. bir süre çanakkale milletvekili olarak türkiye büyük millet meclisinde görev alır.
reşat nuri güntekin'e akciğer kanseri teşhisi konduktan sonra tedavi için londra'ya gider ancak gittikten bir hafta sonra vefat eder.
kitapta feride, anne babasız kalmış ve teyzesinin yanında büyümüştür. teyzesinin oğlu kamran'a küçüklüğünden beri âşıktır kamran da keza öyle. evlenecekleri gün kamran'ın ihanet ettiği bilgisi faride'ye ulaşınca feride düğünden kaçar ve kamran'a aldattığını öğrendiğine dair bir mektup bırakır.
uzun zamandır öğretmenlik yapmak isteyen feride, anadolu'nun birçok yerinde öğretmenlik yapar, birçok zorlukla karşılaşır fakat buna rağmen pes etmez. hep görmek istediğimiz o güçlü kadını feride karakterinde görmekteyiz.
kitap sadece bu kadarla kalmıyor muhteşem bir okuma süreci sunuyor. ertelenmemesi gereken bir eser.
yazarla ilgili birkaç bilgi:
istanbul'da doğar, kız kardeşi öldüğü için tek çocuk olarak büyür. birçok okulda öğretmenlik ve müdürlük yapar. öğretmenlik yaptığı erenköy lisesinden mezun olan kendi öğrencisi ile 1927 yılında evlenir. çalıkuşu kitabı vakit gazetesinde yayımlandıktan sonra tanınmaya başlar. bir süre çanakkale milletvekili olarak türkiye büyük millet meclisinde görev alır.
reşat nuri güntekin'e akciğer kanseri teşhisi konduktan sonra tedavi için londra'ya gider ancak gittikten bir hafta sonra vefat eder.
devamını gör...
26.
hayatta en çok okuduğum kitaptır. tek okumak yetmez deyip tüm versiyonlarını izledim. yetti mi yine yetmedi çalıkuşu olup çıkmak istedim ama hamurumda bir şeyler eksik.
konumuza gelecek olursak bir kadının hayatta sadece bir seçeneğe sahip olmadığını gösterir. günümüz dünyası insanları bunu sindirmiş olsa bile yazıldığı dönemler de bir ilki gerçekleştirmiştir. sonu hakkında ise bazı hayal kırıklıklarım var. sadece güçlü bir kadının toplumla savaşını konu olarak esas alan bu kitabın aşka eninde sonunda yenilmiş olması çoğunluğa hayal ettiği mutlu sonu vermiş olsa bile beni yeterince tatmin etmedi. o yüzden gerçeği yok sayıp kendi sonumu yazdım bu kitaba. bunu esas alırsan muazzam bir kitap.
paralel evrenlerin birinde çalıkuşu diğerinde feride'nin hemşiresiyim *. buna tüm kalbimle inanıyorum.
konumuza gelecek olursak bir kadının hayatta sadece bir seçeneğe sahip olmadığını gösterir. günümüz dünyası insanları bunu sindirmiş olsa bile yazıldığı dönemler de bir ilki gerçekleştirmiştir. sonu hakkında ise bazı hayal kırıklıklarım var. sadece güçlü bir kadının toplumla savaşını konu olarak esas alan bu kitabın aşka eninde sonunda yenilmiş olması çoğunluğa hayal ettiği mutlu sonu vermiş olsa bile beni yeterince tatmin etmedi. o yüzden gerçeği yok sayıp kendi sonumu yazdım bu kitaba. bunu esas alırsan muazzam bir kitap.
paralel evrenlerin birinde çalıkuşu diğerinde feride'nin hemşiresiyim *. buna tüm kalbimle inanıyorum.
devamını gör...
27.
bildiğim kadarıyla atatürk'ün en sevdiği kitapmış. benim de öyle...
çok fazla var ama içinden en sevdiğim cümle "insan sevmek felaketine uğradı mı tutsak gibi bir şey oluyor."
çok fazla var ama içinden en sevdiğim cümle "insan sevmek felaketine uğradı mı tutsak gibi bir şey oluyor."
devamını gör...
28.
merhum reşat nuri güntekin romanı. tarihi, dram, psikolojik, aşk, gerilim... ne ararsanız var. ancak baskın duygu; dönemin tüm o tarihi şartları içerisinde aşktır. bu sebeple aşk romanı olarak da, kayıtlara geçmiştir.
dönemini çok iyi yansıtır. bugün git yarın gelci memurları, yönünü tamamen batıya çevirmiş, içinden çıktığı topluma yabancılaşmış monşerleri, yavaş yavaş iptidai gerçekliğinden sıyrılıp topluma yararlı işler yapmak isteyen kadınlarını, dil bilmenin, bildiğini göstere göstere cesurca hareket etmenin gerekliliğini yoksa içinde bulunulan toplumun asla seni ciddiye almayacağını öyle güzel anlatır ki ... şaşar kalırsınız.
roman yazım itibariyle; birinci ağızdan yazılmış, baş kahramanın başına gelen olayları günlük tarzında ele alan bakış açısına sahiptir. yer yer yazar, tanrısal bakış açısına yer verir.
kitabın iki kez mini dizisi, bir kez de uzun metrajlı dizisi çekilmiştir. ancak yazarın baskın üslubunu, senaryo ve kast ekibindeki etkisini, hemen hissedersiniz. sanki yazar da, filmin içerisindedir ve her an müdahalede bulunmaktadır.
bir türkiye gerçeğini zekice ve ince bir üslupla işlemiştir yazar. ancak benim için henüz zamanı gelmemiş bi eserdir. ilk ergenliğimden beridir, başlar başlar yarıda bırakırım. ancak filmini, hem türkan şoray - kartal tibetli olan siyah-beyaz versiyonunu hem de aydan şener - kenan kalav'lı, kısmen yeni ve renkli versiyonunu izledim. hem de defalarca kez izledim. ancak okumamın henüz zamanı gelmedi. daha çok atanıp buz gibi evde tek başıma kaldığım o anda okumam gerektiğini düşünüyorum ve tek romantik hayalim *...
filminin müziklerini ise; esin engin yapmıştır. bu 1:
ve bu 2, en sevdiğim müzikleridir: *
son olarak sizi, dizi/kitap ile ilgili en sevdiğim alıntıyla başbaşa bırakayım:
"bir zamanlar benim de kamuran adlı bir düşmanım, kamuran adlı bir düşmanım vardı... "
dönemini çok iyi yansıtır. bugün git yarın gelci memurları, yönünü tamamen batıya çevirmiş, içinden çıktığı topluma yabancılaşmış monşerleri, yavaş yavaş iptidai gerçekliğinden sıyrılıp topluma yararlı işler yapmak isteyen kadınlarını, dil bilmenin, bildiğini göstere göstere cesurca hareket etmenin gerekliliğini yoksa içinde bulunulan toplumun asla seni ciddiye almayacağını öyle güzel anlatır ki ... şaşar kalırsınız.
roman yazım itibariyle; birinci ağızdan yazılmış, baş kahramanın başına gelen olayları günlük tarzında ele alan bakış açısına sahiptir. yer yer yazar, tanrısal bakış açısına yer verir.
kitabın iki kez mini dizisi, bir kez de uzun metrajlı dizisi çekilmiştir. ancak yazarın baskın üslubunu, senaryo ve kast ekibindeki etkisini, hemen hissedersiniz. sanki yazar da, filmin içerisindedir ve her an müdahalede bulunmaktadır.
bir türkiye gerçeğini zekice ve ince bir üslupla işlemiştir yazar. ancak benim için henüz zamanı gelmemiş bi eserdir. ilk ergenliğimden beridir, başlar başlar yarıda bırakırım. ancak filmini, hem türkan şoray - kartal tibetli olan siyah-beyaz versiyonunu hem de aydan şener - kenan kalav'lı, kısmen yeni ve renkli versiyonunu izledim. hem de defalarca kez izledim. ancak okumamın henüz zamanı gelmedi. daha çok atanıp buz gibi evde tek başıma kaldığım o anda okumam gerektiğini düşünüyorum ve tek romantik hayalim *...
filminin müziklerini ise; esin engin yapmıştır. bu 1:
ve bu 2, en sevdiğim müzikleridir: *
son olarak sizi, dizi/kitap ile ilgili en sevdiğim alıntıyla başbaşa bırakayım:
"bir zamanlar benim de kamuran adlı bir düşmanım, kamuran adlı bir düşmanım vardı... "
devamını gör...
29.
her canım sıkıldığında rastgele bir sayfasını açıp okuduğum güzide bir reşat nuri romanı. bir zamanlar sosyal medyada bir geyik dönmüştü: her genç kızın ortamlardan uzaklaşıp bir köy okulunda öğretmenlik yapma hayali vardır ve buna çalıkuşu sendromu denir diye. ne kadar hoşuma gitmişti. ve çok da doğruydu. her genç kadın vakti zamanında çalıkuşu sendromuna yakalanmıştır. feride hepimizin yüreğine dokunan bir karakterdi. biz kitabı okudukça feride güçlendi, feride büyüyüp güçlendikçe biz kitabı okuduk. içimizdeki feridelere zeval gelmesin, kamranlar belasını bulsun efendim.
devamını gör...
30.
reşat nuri güntekin'in kaleme aldığı,büyük ilgi gören muhteşem bir eser.romanın ana karakteri feride'nin serüveni, yaşadığı derin bir hayal kırıklığı sonrasında nişanlısını, ailesini istanbul'da bırakarak anadolu'nun küçük bir köyüne öğretmen olmasıyla başlıyor.
devamını gör...
31.
reşat nuri güntekin'in ünlü romanı. istanbul kökenli bir ailenin kızı olan ve anadolu'ya öğretmen olarak giden feride'nin kamuran ile yaşadığı aşkı anlatır. dizisi de çekilmiştir.
devamını gör...
32.
annemin ilk okuduğu kitapmış. o kitabı saklamış yıllar sonra tesadüf bulmuştum okuyup saklayacaksan veririm dedi okudum şimdi bende annemden imzalı durur bende.dizisini pek sevmemiş sıkılmıştı. kendiside öğretmen olmak istemiş ancak dedem izin vermemiş. belki de bu yüzden bu kitabın yeri ayrıdır annemde.
devamını gör...
33.
başyapıt resmen olumsuz olaylar olsa da com keyifle okunacak bir kitap dizisi de ayrı bir zevk veriyor bana insan izledikçe ve okudukça keyif alıyor karakterler tamamen oturmuş
devamını gör...
34.
öncelikle her satırının altını ısrarla çizmek istediğim bir tanım oldu. bunu bi baştan belirteyim. elimden gelse her tümceyi, tek tek boldlayacaktım ancak okunma zorluğunu ve tanım sistemini bildiğim için yapmamayı uygun (!) gördüm, vazgeçtim. tanımı, bu bağlamda okur ve değerlendirirseniz, çok mutlu olurum.
şimdi tanıma geçelim:
az önce başlıkta, tam da yukarıda, hemen bir üstteki tanımdaki ithamları*, iddiaları, düşünce sistemini görünce evet, elbette beynimden vurulmuşa döndüm, sarsıldım. bu nasıl bakış açısı?.. yazarın kendisine de yazdım. ilettim durumu...
sarsılmışlığım, yıllarca dizisini izlediğim ve bize inatla vurgulanıp, kafamıza kalkılıp duran buz gibi bir gerçeklik. reşat nuri güntekin... o büyük yazar, büyük okuyucu... insanların içini, dışını, her halini okuyan, yetinmeyip; toplumun gümüşünü, altınını, bronzunu; sorunlarını içten ve dıştan, dış bükey, iç bükey, enlemesine ve boylamasına ele almıştır derken ve överken onu; illa ki bir yerlerinden kafamızı karıştıran, beynimizi kaşındıran, karıncalandıran o muhteşem husus var ya o husus, buz gibi yüzüme çarptırıldı: sarsıldım!..
yoksa yazar; uysal kadınlar, sevilmeyi hak eder, diğerleriyse; koşturup durmaya, nafile mücadele etmeye devam eder ve hayat bir kadın için tırnak içerisinde, tek başına bir kadın için başında bir erkek olmayan bir kadın için zordur. çok zordur, mu demek istemiş?
bir kadın, yine tırnak içerisinde hoyrat bir kadın, hatta yazarın inatla ve üstüne basa basa vurguladığı, hayatın verdiği yaralardan mütevellit hoyrat, uçarı, yaramaz ve dağda, bayırda durmaz bir çalıkuşu gibi deli bir kadın, sevilmeyi, değer görmeyi, parantez içerisinde aldatılmamayı ki yazar bunu da bir yanlış anlama olarak sunar ki kamuran, ah üzümlü kekim (!), şöbiyetim (!), gülbeşekeri seviyorum de (!), gülbeşekeri çok seviyorum de (!), gülbeşekeri çok çok çok seviyorum de (!)m benim, sanki çok masumdur (!), çok günahsız (!) dır da normalde; feride en sonunda delirmiş, kendini anadolu'nun en ücra kasabalarına bir maceraya atmışken suçludur. aslında kamuran'ı dinlemelidir!.. öyle mi?*
yazar beyefendiciğimin, feride'yi bu maceraya hatta maceradan maceraya sürüklerken aslında amacı; anadolu'nun içler acısı durumunu gözler önüne sermektir. zira yapılan devrimler, kazanımlar ve bir devrin savaşı, kadınların konumu hakkındaki yapılanlar anlamlansın, ihtiyaçlar, gözler önüne serilsin. nitekim yazar beyefendiciğim, pek muhterem reşat nuri güntekin hazretleri (!), romanını, 1 ağustos 1921 ilâ 1 aralık 1921 tarihleri arasında vakit gazetesinde tefrika usulüyle peyderpey yayınlamış ve okuyucuya parantez içerisinde tüm çıplaklığıyla anadolu'yu gözler önüne sermiştir...
şimdi hal boyle olunca, feride'nin haşarılığı, ve sevilmek için gösterdiği bunca hoyratlık acaba onun annesini erken yaşta kaybedip, teyzelerinin yanına geçmesi ve baba sevgisinden mahrum bir psikolojiyle şımarık büyümesi hatta büyümemesi, sevilmek ya da sevilmemek adına bir tercih durumu mudur, yoksa tamamiyle kadının yeryüzündeki -bakın sadece türkiye demiyorum- dünya üzerindeki konumundan mıdır? ne demek istiyorsun reşat (!) ?.. mezarından diriltmek isteseydim şayet , dirilteceğim on yazardan biri, sen olurdun!
bir anlamda kafam karıştı. hoş, dizilerini izlerken de böyle böyle olmadı değil ya*... işte o karışıklık ve bulanıklık artık nihayet buldu gibi..*
kitabı okuyun, dizileri de izleyin. hayır, o son popüler olan fahriye-burak özçivitli olanı değil; diğerlerini...*
elbetteki yatırım tavsiyesidir. her türk kadını okumalıdır. ona ek; her türk genci de okusa; türk çocuğu, ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır!..*
şimdi tanıma geçelim:
az önce başlıkta, tam da yukarıda, hemen bir üstteki tanımdaki ithamları*, iddiaları, düşünce sistemini görünce evet, elbette beynimden vurulmuşa döndüm, sarsıldım. bu nasıl bakış açısı?.. yazarın kendisine de yazdım. ilettim durumu...
sarsılmışlığım, yıllarca dizisini izlediğim ve bize inatla vurgulanıp, kafamıza kalkılıp duran buz gibi bir gerçeklik. reşat nuri güntekin... o büyük yazar, büyük okuyucu... insanların içini, dışını, her halini okuyan, yetinmeyip; toplumun gümüşünü, altınını, bronzunu; sorunlarını içten ve dıştan, dış bükey, iç bükey, enlemesine ve boylamasına ele almıştır derken ve överken onu; illa ki bir yerlerinden kafamızı karıştıran, beynimizi kaşındıran, karıncalandıran o muhteşem husus var ya o husus, buz gibi yüzüme çarptırıldı: sarsıldım!..
yoksa yazar; uysal kadınlar, sevilmeyi hak eder, diğerleriyse; koşturup durmaya, nafile mücadele etmeye devam eder ve hayat bir kadın için tırnak içerisinde, tek başına bir kadın için başında bir erkek olmayan bir kadın için zordur. çok zordur, mu demek istemiş?
bir kadın, yine tırnak içerisinde hoyrat bir kadın, hatta yazarın inatla ve üstüne basa basa vurguladığı, hayatın verdiği yaralardan mütevellit hoyrat, uçarı, yaramaz ve dağda, bayırda durmaz bir çalıkuşu gibi deli bir kadın, sevilmeyi, değer görmeyi, parantez içerisinde aldatılmamayı ki yazar bunu da bir yanlış anlama olarak sunar ki kamuran, ah üzümlü kekim (!), şöbiyetim (!), gülbeşekeri seviyorum de (!), gülbeşekeri çok seviyorum de (!), gülbeşekeri çok çok çok seviyorum de (!)m benim, sanki çok masumdur (!), çok günahsız (!) dır da normalde; feride en sonunda delirmiş, kendini anadolu'nun en ücra kasabalarına bir maceraya atmışken suçludur. aslında kamuran'ı dinlemelidir!.. öyle mi?*
yazar beyefendiciğimin, feride'yi bu maceraya hatta maceradan maceraya sürüklerken aslında amacı; anadolu'nun içler acısı durumunu gözler önüne sermektir. zira yapılan devrimler, kazanımlar ve bir devrin savaşı, kadınların konumu hakkındaki yapılanlar anlamlansın, ihtiyaçlar, gözler önüne serilsin. nitekim yazar beyefendiciğim, pek muhterem reşat nuri güntekin hazretleri (!), romanını, 1 ağustos 1921 ilâ 1 aralık 1921 tarihleri arasında vakit gazetesinde tefrika usulüyle peyderpey yayınlamış ve okuyucuya parantez içerisinde tüm çıplaklığıyla anadolu'yu gözler önüne sermiştir...
şimdi hal boyle olunca, feride'nin haşarılığı, ve sevilmek için gösterdiği bunca hoyratlık acaba onun annesini erken yaşta kaybedip, teyzelerinin yanına geçmesi ve baba sevgisinden mahrum bir psikolojiyle şımarık büyümesi hatta büyümemesi, sevilmek ya da sevilmemek adına bir tercih durumu mudur, yoksa tamamiyle kadının yeryüzündeki -bakın sadece türkiye demiyorum- dünya üzerindeki konumundan mıdır? ne demek istiyorsun reşat (!) ?.. mezarından diriltmek isteseydim şayet , dirilteceğim on yazardan biri, sen olurdun!
bir anlamda kafam karıştı. hoş, dizilerini izlerken de böyle böyle olmadı değil ya*... işte o karışıklık ve bulanıklık artık nihayet buldu gibi..*
kitabı okuyun, dizileri de izleyin. hayır, o son popüler olan fahriye-burak özçivitli olanı değil; diğerlerini...*
elbetteki yatırım tavsiyesidir. her türk kadını okumalıdır. ona ek; her türk genci de okusa; türk çocuğu, ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır!..*
devamını gör...
35.
reşat nuri güntekin'in en çok okunan ve adını duyuran eseri.feride,romanın baş kahramanıdır.kitapta duygusal bir olay anlatılmaktadır.ilk okuduğumda beni çok etkilemişti.tam puan verebilirim.
devamını gör...
36.
her kuşağın zevkle okuduğu ölümsüz bir eser. reşat nuri güntekin'in yarattığı feride adlı idealist öğretmenin zeyniler köyünde öğretmenlik yapan feride polat olduğuna dair rivayetler var.
devamını gör...
37.
reşat nuri güntekin’in en sevdiğim ve beni çokça ağlatan romanlarından biridir. ana kahramanımız olan feride’nin başına daha ne kadar kötü bir şey gelebilir dedikçe bir sonraki satır ve sayfa da daha ne kadar kötü olabileceğini bize gösteriyor. ah feridem ah.
kitap kesinlikle uyarlanan diziyle aynı değil bu kitaba yapılmış en büyük ayıplardan biridir.
kitabımızın konusu çok güzel, eğitimli, görgülü kısacası istanbul terbiyesiyle büyüyüp yetişen feride’nin yaşadığı hayat konu alınır.
teyzesi’nin oğluna (kamurana) gönlünü kaptıran kızımız düğün günü öğrendikleriyle herkesi ve her şeyi geride bırakıp çeker gider
ve anadolunun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yapmaya başlar. ilerleyen bölümlerde feride’nin bir kız çocuğu evlat edinmesi ve gelişen olaylar o kadar acıklıdır ki kitabı okurken kahrolmamak elde değil.
feride’nin güzelliği, gittiği çalıştığı her kasabada başına bela olmuş, eksik olmayan sıkıntılarına sıkıntı eklemiştir. bu sıkıntıların önünü kesmek için bir gün güvenip değer verdiği kendinden oldukça büyük olan doktor bir dostuyla evlenir. evlilik kağıt üstündedir ve tek amaç komşuların ve diğer herkesin dillerinde dolanan dedikodulara bir son vermek için yapılmıştır.
öğretmenlik yaptığı yıllarda günlük tutan feride, yaşadıklarını günbegün günlüğüne aktarmıştır. ancak bilmediği bir şey vardır. yıllar sonra bu günlük sevgili kocası doktorumuzun karşısına çıkacaktır. defteri yıllarca feride den saklayan doktorumuz vefat etmeden önce ferideye vasiyet olarak koca bir zarf ve kutu hazırlar. hazırladığı bu kutuyu o öldükten sonra kamura’nın eline geçmesini ister. bu vasiyet yıllar önce yarın kalan bir hikayenin tekrar ortaya çıkmasını sağlar.peki yıllar sonra tekrar bir araya gelen bu ikili bu sefer başarabilecekler midir? bu sorunun cevabını ancak kitabın sonunda öğreniyoruz.
kitap muazzam. akış ve olay örgüsü insanı olaylara ve kitaba adeta bağlıyor. hüzünlü bir hayat hikayesi olan feride sizleri çokça etkileyecektir. keyifli okumalar.
kitap kesinlikle uyarlanan diziyle aynı değil bu kitaba yapılmış en büyük ayıplardan biridir.
kitabımızın konusu çok güzel, eğitimli, görgülü kısacası istanbul terbiyesiyle büyüyüp yetişen feride’nin yaşadığı hayat konu alınır.
teyzesi’nin oğluna (kamurana) gönlünü kaptıran kızımız düğün günü öğrendikleriyle herkesi ve her şeyi geride bırakıp çeker gider
ve anadolunun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yapmaya başlar. ilerleyen bölümlerde feride’nin bir kız çocuğu evlat edinmesi ve gelişen olaylar o kadar acıklıdır ki kitabı okurken kahrolmamak elde değil.
feride’nin güzelliği, gittiği çalıştığı her kasabada başına bela olmuş, eksik olmayan sıkıntılarına sıkıntı eklemiştir. bu sıkıntıların önünü kesmek için bir gün güvenip değer verdiği kendinden oldukça büyük olan doktor bir dostuyla evlenir. evlilik kağıt üstündedir ve tek amaç komşuların ve diğer herkesin dillerinde dolanan dedikodulara bir son vermek için yapılmıştır.
öğretmenlik yaptığı yıllarda günlük tutan feride, yaşadıklarını günbegün günlüğüne aktarmıştır. ancak bilmediği bir şey vardır. yıllar sonra bu günlük sevgili kocası doktorumuzun karşısına çıkacaktır. defteri yıllarca feride den saklayan doktorumuz vefat etmeden önce ferideye vasiyet olarak koca bir zarf ve kutu hazırlar. hazırladığı bu kutuyu o öldükten sonra kamura’nın eline geçmesini ister. bu vasiyet yıllar önce yarın kalan bir hikayenin tekrar ortaya çıkmasını sağlar.peki yıllar sonra tekrar bir araya gelen bu ikili bu sefer başarabilecekler midir? bu sorunun cevabını ancak kitabın sonunda öğreniyoruz.
kitap muazzam. akış ve olay örgüsü insanı olaylara ve kitaba adeta bağlıyor. hüzünlü bir hayat hikayesi olan feride sizleri çokça etkileyecektir. keyifli okumalar.
devamını gör...
38.
fransız yazar leon frapie'nin l'institutrice de province adlı eserinden intihaldir.
gallica.bnf.fr/ark:/12148/b...
gallica.bnf.fr/ark:/12148/b...
devamını gör...
39.
çalıkuşu, reşat nuri güntekinin yazdığı en önemli şaheserlerinden birisidir. çalıkuşu'nun başkarakterleri, istanbullu bir ailenin genç öğretmen kızı feride ve feride'nin teyzesinin oğlu kamuran'dır. feride, savaşın sürdüğü yıllarda anadolunun uzak bir köyüne öğretmen olarak atanır fakat köy halkı çok yobazdır üstelik bir kadının kendisinden nitelikli olmasını asla hazmedemezler. feride, binbir zorluk içerisinde kırsaldaki yobazlığa karşı mücadele verir. çalıkuşu, aynı zamanda ulu önder atatürk'ün de sevdiği bir romandır. çalıkuşu; 1966, 1986 ve 2013 yıllarında üç kez filme çekilmiştir.
reşat nuri güntekin'in gericiliği eleştirdiği "çalıkuşu" adlı ünlü romanı
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/12/06/ofhpwas5si5tlhky-t.jpg)
devamını gör...
40.
ah benim guzel calıkusum. gonlunu kamran a katırdı. ne oldu simdi?
aynı anda iki kadını idare ediyormus.
erkeklere serefsiz deyince kızıyorsunuz.
hepsi aynı soy bunların:)
aynı anda iki kadını idare ediyormus.
erkeklere serefsiz deyince kızıyorsunuz.
hepsi aynı soy bunların:)
devamını gör...