#ödüllü filmler

öne çıkanlar | diğer yorumlar

johne boyne’un 2006 yılında yayımladığı aynı isimli kitaptan 2008 yılında sinemaya uyarlanan filmdir.

film, 2. dünya savaşı sırasındaki toplama kamplarını, o toplama kampındaki bir yahudi çocukla, toplama kampının yakınına taşınan bir alman askerinin 8 yaşındaki çocuğunun arkadaşlığını ele almaktadır. bu arkadaşlık aralarında tel örgüler varken kuruluyor ve gelişiyor.

2. dünya savaşı diyoruz ama filmde ne kan var ne de havada uçuşan silahlar. onun yerine ezilmişlik hissi var, haksızlık var, hayalleri çalınan, ırkçılığa maruz kalan ve köle gibi çalıştırılan insanlar var. bir de tüm bu acılara rağmen savaş ve ırkçılık nedir bilmeyen, tel örgüler arasında arkadaşlık kuran iki minik var.

bu iki çocuğa savaşı anlatabilir misiniz? birinde neden çizgili pijamalar var ve hep onu giyiyor, neden dilediğince oyun oynayamıyor, yemek yiyemiyor, uyuyamıyor, elleri parçalanana kadar çalışmak zorunda kalıyor, anlatabilir misiniz? bir diğer çocuğa, arkadaşının neden tellerle örgülü bir yerde olduğunu açıklayabilir misiniz ? bu saçmalığı onlara kabul ettirebilir misiniz? cevap açık.
devamını gör...
izlerken ağlamayan birisi varsa benden uzak allah'a yakın olmasını dilediğim film, aklıma gelince bile gözlerim doluyor. bu şartları sağlayan diğer film ise (bkz: hayat güzeldir)dir.
devamını gör...

çizgili pijamalı çocuk, tanımlanması zor bir hikâye. genelde arka kapakta kitapla ilgili bazı ipuçları veririz. ama okumanın zevkini bozacağını düşündüğümüzden bu kitapta bunu yapmadık. bizce, neler olduğunu bilmeden okumaya başlamanız çok önemli. bu kitabı okumaya başladığınızda, bruno adında dokuz yaşındaki bir çocukla bir yolculuğa çıkacaksınız (ama bu kitap dokuz yaşındakiler için değil). ve er geç bruno ile birlikte bir tel örgüye varacaksınız. böyle tel örgüler dünyanın dört bir yanında var. umarız asla rastlamak zorunda kalmazsınız.


yayınevinin arka kapakta kitap ile ilgili herhangi bir bilgi vermekten kaçınmasına saygı göstererek yazının bundan sonrasının spoiler içerdiğini belirteyim. benden günah gitti.



kitap nazi almanya'sında babası yüksek rütbeli bir asker olan dokuz yaşındaki bir çocuğun hem kendi hayatındaki hem de ülkede gerçekleşen radikal değişikliklere bakışını aktarıyor. brunocuğumuz babasının görevi nedeni ile auschwitz toplama kampı manzaralı bir eve taşınmak zorunda kalır. bruno bir gün şans eseri tellerin arkasında yaşayan yaşıtı bir yahudi çocukla tanışır ve zamanla arkadaş olur. bu arkadaşlığı tüm yetişkinlerden gizli bir şekilde sürdüren iki çocuk gizli gizli buluşur, oyunlar oynar, sohbet eder ve bruno’nun getirdiği yemekleri paylaşırlar. ancak toplama kampının ne olduğu, neden arkadaşının sürekli çizgili pijama giydiğini, insanların neden orada tutulduğu gibi mevzuları bilmeyen ve doğal olarak çok da anlamayan bruno'nun keşif merakı ve arkadaşına duyduğu sevgi olayların hüzünlü bir şekilde sonlanmasına neden olacaktır.



dokuz yaşında bir çocuğun safça sorduğu sorularla yaşananların aslında ne kadar saçma olduğunu çok basit bir gerçeklikle ortaya koyan yazar hiç ajitasyona girmeden, dönemin olaylarına farklı bir perspektiften yaklaşmış.

johne boyne tarafından yazılan kitap daha sonra aynı isimle filme de uyarlandı ancak kitabını okumaya niyetliyseniz mümkünse spoiler yemeden okuyunuz. bir de oldukça hüzünlü bir hikaye olduğunu baştan söyleyeyim de ondan sonra yok plajda dalgaların sesini dinleyip güneşin tadını çıkartırken, efendime söyliyim havuz kenarında martinimi yudumlarken okuyayım diye aldım; zaten bir haftacık tatilim var onda da ağlamaktan içim çıktı gibi serzenişleri, bedduaları ve kulak çınlatmalarını kabul etmediğim konusunda peşin peşin anlaşalım.
devamını gör...
neden herkes çizgili pijama giyiyordu ? . .
. . .

eğer bir gün insanlığınızdan ödün verirseniz sadece bir çocuğun gözlerinin içine bakın. neden mi, hâla insanlığını kaybetmemiş, toplumun veya çevrenin hiç bir düşüncesinden etkilenmemiş, hiç bir şey empoze edilmemiş bir hayat göreceksiniz.

bana göre insanın en sağlıklı ve mantiklı düşündüğü dönem çocukluk dönemidir. çünkü insan o dönemde tertemiz duygulara sahiptir. işte sırf bu yüzden

keşke dünyayı çocuklar yönetse . . .


gelelim çizgili pijamalı çocuğa*
ben filmini izlemiştim o yüzden film bazında yoruayacam gerçi kitabıa çok da alakasız değildir. bana kalırsa önce kitabının okunması daha etkili olur.
hiç bir şekilde bana bir şeyler katmayan filmi izlemem. boşa zaman gibi gelir. film ufkunuzu genişletecek farklı bir pencereden bakmanızı sağlayacaktır. hatta şöyle söyleyeyim film bittiği anda konuyla ilgili araştırma yapma isteği gelecektir. yine izlesem yine araştırırım ben.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

john boyne'un dünya çapında ünlenmiş filme uyarlanmış , küçük bir çocuğun gözünden anlatmış, soykırım ve ırkçılığı konu alan bir film.
''bir tel örgü düşün. bir tarafında bir çocuk bir tarafında yine çocuk . . .
iki bambaşka ancak aynı masumiyette olan farklı yaşamı olan iki çocuk . . .''


nazi almanya'sının acımasızlığı ve gerçekliklerini gözler önüne seren bir film.
en acısı da bu filmin bir gerçeğin uyarlaması olduğudur! . .
filmi izlerken yüreğiniz sızlayabilir her saniyesi ayrı dokunaklı ayrı bir acı.

-kısa özet
bruno adındaki bir çocuk babasının işi sebebiyle başka bir eve taşınırlar. bruno bu bu durumu pek sevemez. alışmak için etrafı gezer çifliğe benzeyen bir yer görür penceresinden. ailesi bunları görmesini pek istemez. babası toplama kampının komutanıdır.
etrafı gezerken tel örgülerin olduğu yere gelir ve çizgili pijamalı çocuk ile tanışır. onları isimleri ile değil pijamalarındaki numaralar ile çağırırlar.
'' keşke sadece kendime ait bir adım olsaydı. ''

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bruno gördüklerine anlam veremez ve araştırmaya çalışır. her oraya geldiğinde çizgili pijamalı çocuğa da yemek getirir. bir dostluk başlar.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

işte bu kadar acı, bir soykırım, bir ırkçılık !

filmin en sonu hüngür şakır ağlatıyor. bn izlerken güzel bir sonla bitmesini beklerken. .
bruno ile çizgili pijamalı çocuk, tüm yahudilerin konulduğu gaz odasına kapatılır. birbirlerinin ellerini sımsıkı tutalar.*
ve acı bir şekilde ölürler.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
belki de tüm insanlığın yapması gereken tek şey buydu, sımsıkı tutmak
. . .


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

• • •
devamını gör...
uzun zamandır izlemeyi ertelediğim, bugün boş bir vakit bulup artık yapabilirsin kızım diyerek izlediğim filmdir. filmin konusunu kısa bir sürede kavrıyorsunuz ve kavradığınız andan itibaren sonunun nasıl olabileceğini tahmin ediyor fakat bir türlü konduramıyorsunuz. en azından benim için böyleydi..

beni en çok sinirlendiren kısmı bruno'nun korkuyla şumu'yu* satıp yalan söylemesiydi.
şumu'nun ise onu hemen affetmesi acı bir şekilde gülümsememe sebep olmuştu. çünkü başka kimsesi yoktu..

izlediğim ortam 1 saat boyunca dinlenerek ağlamama müsait bir yer olsaydı kesinlikle ağlardım sonunda. sessiz sessiz 'hayır, hayır böyle bitmeyecek, yetişebilirsin be adam hadi!' diyip durdum sadece..

izlemenizi tavsiye edebileceğim çok fazla insanlık dersi veren bir filmdi.
devamını gör...
kitaptan uyarlanmıştır. şunu rahat bir şekilde diyebilirim ki müthiş bir uyarlama. genel olarak kitaplar filme uyarlandığı zaman beklentinin altında kalır benim için. ama bu tam anlamıyla müthiş bir uyarlamaydı. yahudilerin zamanında yaşadıkları müthiş şekilde anlatılmış. filmin sonunda ciddi anlamda hüngür hüngür ağladım.
devamını gör...
film 2008 senesinde çıkmıştır. filmi bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine izlemiştim ve filmin sonunda hiç beklemediğim bir biçimde ağlamıştım. oysaki ben böyle beklememiştim. olaylar 2. dünya savaşı sırasında geçmektedir fakat herhangi bir savaş sahnesi gösterilmemekte. bilakis savaştan bile daha kötü olaylar yaşanan toplama kampı gösterilmektedir. insanlığın bir kez daha nasıl bu kadar acımasız olabileceğini gözler önüne seren bu filmi* herkesin izlemesi gerekmekte.

herşey bruno' nun ve ailesinin, babasının vazifesinden dolayı yaşadıkları yeri terk etmesiyle başlar. gittikleri yer ise bir toplama kampının yanıdır. kırsal bir yerde olan evlerinde dışarıya pek fazla çıkmazlar. bruno'nun odasının penceresinden ise toplama kapmı görünmekte. orayı çiftlik sana bruno gizlice evin arkasından oraya gider. herkesin pijama giyiyor olması da dikkatini çekmektedir. şans eseri karşılaştığı shmuel ile arkadaş olurlar. her gün aynı saatte buluşurlar. bruno shmuel' e neden teller olduğunu, hayvanların dışarı çıkmaması için olup olmadığını sorar. o zaman shmuel'un verdiği cevap beni derinden etkilemişti:
- "hayvanların mı? hayır bu teller insanların çıkmasını engellemek için."
+ "neden? ne yaptın?"
- "ben bir yahudi' yim."

insanların dinlerinden dolayı yargılamaları o kadar çok zoruma gitmişti ki... daha bir çocuk iken bütün bu zorbalıklara maruz kalmak çok zor. hele de sonu yok mu... adama "hadi daha hızlı, yetişebilirsin." desem de yetişememiş oluşu da beni çok üzmüştü.
devamını gör...
öncelikle bu filmin beni çok derinden etkilediğini dile getirmeliyim. arkadaşlarım çok güzel olduğundan bahsetmişti bir ara aklımda kalmıştı böylece.filmin sonu hiç beklediğim gibi olmadı. bruno'nun babasının yaptıklarının cezasını kendisinin çekmesi çok üzücü bir şey.

‌brunon ailesiyle birlikte berlin'de yaşamaktadır. ama sonra babasının görevi nedeniyle evini, arkadaşlarını bırakıp polonya' ya taşınmak zorunda kalmışlar. bruno gittiği yeri önce sevmez, çok sıkılır ve arkadaşlarını çok özler çünkü burda hiç arkadaşı yok. sadece odasının penceresinden görünen çiftliği ( toplama kampı) çok merak eder. ordaki insanların üstündeki pijamalar çocuğun dikkatini çok çeker babasına ve annesine söyler. bu insanlar insan bile sayılmaz. üstünde pijama olan hepsi yahudi ve "yahudiler insan değildir" diyorlar. bruno'nun babası bu kampın başındaki askerlerden biri ama ne eşinin ne de çocukların haberi vardır bundan. bruno bahçede salıncakta sallanırken ordan çıkan dumanları görür ve pis koktuğunu fark eder ve artık daha çok merak eder. bruno evden gizlice çıkar ve oraya gider. orda shmuel adında bir çocuk ile arkadaş olur. ama ikisi çok farklı hayatlar yaşamaktadır. shmuel çok açtır ve en istediği şey yemektir. bruno artık hep gelir onu görmeye ve ona yemek getirmeye çalışır. bir gün babası kaybolan ve onu aramaya çalışan shmuel bunu bruno' ya söyler ve bruno da onunla beraber aramak ister. giydiği pijamalardan bruno'ya da getirir ve yeri kazarak onun tarafına geçer. ama ne yazık ki bu bruno'nun sonu olur. ve o dumandan pis koku yanan elbiselerin kokusu değil yanan insanların konusuymuş. ve bu bruno'nun babasına bir ders olur. :(((
devamını gör...
oyuncu listesinde asa butterfield, jack scanlon, vera farmiga, david thewlis, amber beattie, rupert friend, zac mattoon o'brien, henry kingsmill, david hayman, sheila cameron hancock, cara horgan, richard johnson, domonkos németh, béla fesztbaum, jim norton ve gábor harsai gibi oyuncuların olduğu 2008 yapımı savaş/gerilim türündeki filmin yönetmenliğini ise mark herman yapmıştır.

film savaş sırasında evlerini bırakıp başka bir yere gitmek zorunda kalan bir aileyi anlatıyor ama daha çok çocuk üzerinden anlatıyor. ailenin babası bir komutan ve bir kampın başına gönderilmiştir. anne ve çocuklar ise bir çok şeyden habersiz yeni evlerinde yaşamaya ve öğrenmeye başlıyorlar. küçük çocuk geldiği yerdeki arkadaşlarını bıraktığı için hiç mutlu değildir ve haftalarca bu evde hiçbir şey yapmadan oturarak geçirir tabii evin içinde dönün tuhaflıkları da görmektedir mesela evin içinde patates soyan yaşlı bir adam asker zoru ile ona salıncak yapar ve çocuk salıncaktan düşüp dizini yaralayınca yaşlı adam ona yardım eder ve dizini sarar. aralarında geçen sohbet sonrası yaşlı adam bir doktor olduğunu söyler ama çocuk bunu ilginç bulur ve doktorluğu bırakıp patates soyma işine girmiş gibi anlar. daha sonra gezmeye çıkıp bir kamp bulur ve orada kampın köşesinde küçük bir çocuk vardır. burada çocuk bulduğu için mutlu bir şekilde onunla tanışıp konuşurlar ama daha sonra küçük çocuğu kamptan çağırırlar ve çocuk geri döner. bir çok kez buluştuktan sonra bir gün kamptaki çocuk evlerinde bardak temizlerken küçük çocuk onu görür ve onun buraya nasıl geldiğini sorunca ise çocuk ona parmaklar için küçük parmaklı biri lazımmış der. orada bulunan yemekten biraz küçük çocuğa verir ve içeri bir asker girip bunu çaldığını düşünür kamptaki çocuksa ona evdeki çocuğun verdiğini söyler asker sorduğunda ise çocuk hayır ben geldiğimde o yiyordu dediğinde ise asker onu oradan uzaklaştırıp diğer çocuğu da dövüp geri yollar. küçük çocuk onu evde bulamayınca kampa gider ve ondan özür diler daha sonra barışırlar ve günlerce tekrar orada buluşup konuşup oynarlar. ama bir gün babaları buradan da gitmeleri gerektiğini söylediğinde ise çocuk arkadaşına bunu söyler diğer çocuksa babasının kaybolduğunu söyler çocuk çubukla oynarken tellerin altından geçmenin mümkün olduğunu anlar ve çocuğun aklına bir fikir gelir babanı birlikte aramaya ne dersin der ve yarın için ondan kendisine kıyafet getirmesini ister kampta giyilenlerden. iki çocuk anlaşıp diğer gün buluşup tellerin altından kampa girip arkadaşının babasını aramaya başlarlar ama bir anda herkesi toplu bir şekilde bir yere götürürler. daha sonra çocuğun ailesi gitmeye yakın çocuğun nereye gittiğini anlamayıp onu aramaya koyulduklarında ise onun nerelerden geçtiğini ve tellerinden altından kampa girdiğini anladıklarında ise çok geçtir çünkü onu kamptaki herkesle birlikte yakmak için fırına koymuşlardı.

film güzel açıkçası insanların ne kadar vahşi olabileceğini ve bu vahşiliklerinin aslında kendilerine ne kadar zarar verebileceğini anlatıyor ama pek anlaşıldığını düşünmüyorum. bu filmi izleyip bam başka şeyler anlayanlar bile olacaktır ya da sadece bir film deyip geçecek olanlar daha da fazla olacaktır. neyse ben görevimi yapayım ve izleme tavsiyesi vereyim. ben de bir tavsiye üzerine izledim. arinna adlı yazara teşekkür etmek gerek güzel bir öneri. size de iyi seyirler dilerim umarım mesajı alırsınız tabii izlerseniz.
devamını gör...
ikinci dünya savaşı ile ilgili bağımsız sinemalar da dahil olmak üzere izlediğim çok fazla film var. bu savaşı farklı gözlerden görmek için oldukça faydalı. ww2 toplumsal olmasının yanında çok fazla bireysel hikaye de barındırıyor. milyonlarca insanın öldüğü ve sınırların yeniden belirlendiği bir dönem sonuçta.

filmlerin çoğunu da birden fazla kez izledim. ikinci kez izleneye cesaret edemediğim ender filmlerden biridir bu. izleyeli uzun yıllar oldu. hala ikinci kez izleme cesaretini kendimde bulamıyorum.
devamını gör...
film insanın empati yoksunluğunu sorguluyor anladığım kadarıyla ve bunu filmin içindeki insanlara çok büyük bir ders vererek yapıyor. tabii ders aslında bizim için ama empati yoksunluğu olanlar üzerine alınsın diye çekilmiş. fakat bir sorun varki bu tür duygulardan yoksun insanlar pek film izlemez izlese de bu tür filmleri izlemez hadi bir şekilde izledi diyelim bu filmden alması gereken mesajı almaz. yani insan değişmez bana göre özellikle değişmeye karşı alarjisi olanlar asla değişmez.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"çizgili pijamalı çocuk" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim