421.
neyin gerçek olup olmadığının ayırdında zorlandığımız bugünlerde, ben bir düşünce yapısının doğruluğunu şöyle sınıyorum:
eğer bir şeyi duyduğumda ''oha dahiyane!'' dediysem o hikmet dolu bir şey değildir; ama ''e bu zaten böyle, ne var bunda?'' diyorsam o şeyde büyük bir hikmet vardır. asıl o şeyin zaten öyle oluşunun nedeninin arkeolojisi, kişiyi zorla da olsa gerçekliğin ta içine sokacaktır; kişinin kendisini kandırmasının önüne geçecektir.
eğer bir şeyi duyduğumda ''oha dahiyane!'' dediysem o hikmet dolu bir şey değildir; ama ''e bu zaten böyle, ne var bunda?'' diyorsam o şeyde büyük bir hikmet vardır. asıl o şeyin zaten öyle oluşunun nedeninin arkeolojisi, kişiyi zorla da olsa gerçekliğin ta içine sokacaktır; kişinin kendisini kandırmasının önüne geçecektir.
devamını gör...
422.
"eğer bir şeyde iyiysen, onu asla bedavaya yapma."
(the dark knight)
(the dark knight)
devamını gör...
423.
bilgiye g.tümüzle erişemeyeceğimizden, tüm bilgiler akıl ile doludur. bu tanım hariç. *
devamını gör...
424.
masallah beyin kivrimlariniza saglik ufkum açildi iki katina çikti.(bkz: swh)
devamını gör...
425.
her şey, schrödinger'in denklemine hapsolmuş bir dalgadan ibarettir.
devamını gör...
426.
bir toplumun kullandığı dilde var olan kelimeler, o topluma dair yaşantıyı, anlayışı da içinde barındırır.
mesela bugün ihtiyar kelimesini duyduğumuzda zihnimizde avurtları çökmüş, yüzü kırışık dolu, bir elinde baston bir insan tasavvur ediyoruz. oysa ihtiyar arapça kökenli ama artık türkçeleşmiş bir kelime. ihtiyar’ın asıl anlamı “seçkin”, “hayırlı”dır.
ihtiyar heyeti de aslında köyün muhtarı, köyün öğretmeni, köyün imamı gibi seçilmiş kişilerden oluşur.
ama çoğu kişi ihtiyar heyetini köyün yaşlıları olarak biliyor.
mesela bugün ihtiyar kelimesini duyduğumuzda zihnimizde avurtları çökmüş, yüzü kırışık dolu, bir elinde baston bir insan tasavvur ediyoruz. oysa ihtiyar arapça kökenli ama artık türkçeleşmiş bir kelime. ihtiyar’ın asıl anlamı “seçkin”, “hayırlı”dır.
ihtiyar heyeti de aslında köyün muhtarı, köyün öğretmeni, köyün imamı gibi seçilmiş kişilerden oluşur.
ama çoğu kişi ihtiyar heyetini köyün yaşlıları olarak biliyor.
devamını gör...
427.
ıstakozlar narin ve yumuşak bir yapıya sahip hayvanlardır fakat dışlarında sert esnemez bir yapıya sahip bir kabukları vardır. ıstakoz büyüdükçe bu kabuk onu sıkıştırır, rahatsız etmeye başlar ve daha fazla büyüyebilmesi için kabuğunu kırması gerekmektedir ve bunu birkaç kez tekrar eder. abraham twerski bu durumu insanın gelişimine bağlar. rahatsız ve baskı altında hissettiğimiz anlar bizi büyümeye, gelişime götüren anlardır. eğer ıstakozların bir doktoru olsaydı, doktora gider ve doktor ona bir antidepresan yazar, rahatsızlık hissinden kurtulurdu. bunun sonucunda asla büyüyemezdi. eğer zorlukları uygun şekilde kullanırsak, zorluklar aracılığıyla büyüyebiliriz.
devamını gör...
428.
brenda ann spencer, 1979 yılının ocak ayında bir pazartesi günü, evinin penceresinden karşıdaki ilkokulun öğrencilerine ateş açtı. 2 yetişkinin öldüğü, 8'i çocuk 9 kişinin yaralandığı olaydaki sorgusunda sebep olarak pazartesi günlerini sevmediğini söyledi.
pazartesileri sevmiyorum isimli bu şarkının ilham kaynağı da bu olay oldu:
pazartesileri sevmiyorum isimli bu şarkının ilham kaynağı da bu olay oldu:
devamını gör...
429.
11 dakika sonra geceyarısının gelmesiyle balkabağına dönüşmekten korkuyorum.
devamını gör...
430.
bilgiler öğrenerek öğrenilir. saçma oldu bu ya.
devamını gör...
431.
-osmanlı'da kölelik vardı. buna ister cariye diyin isterseniz mısır'da ki erkek-kadın köleler diyin isterseniz de istanbul'da kurulan kölelik pazarları diyin. sadece batı'ya kıyasla görece daha geniş hakları vardı. ör: batı da köle evin malı sayıldığından sahibi-sahibesi ölse bile işine devam ederdi. bizdekiler ise evin sahibi/sahibesine ait sayıldığından o öldüğünde azat olmuş olurdu.
-osmanlı'da faizde uygulamada vardı. buna verilen isim "mendil parasıydı". meslek birlikleri/loncalar, üyelerine kredi verirdi. bunu dönemden döneme değişse de belirli bir faiz oranıyla yapardı ve para mendil içerisinde verilirdi. işte faizi mendil parası sayılırdı. genelde de %7-10 arasında bir faiz uygulanırdı. son olarak ticaret içerisinde üyeler yine kendi aralarında mendil parası alırdı. zorunlu değildi.
-türkiye resmî olarak 2. dünya savaşına girdi. türkiye müttefikler tarafında yer alacak şekilde mihver devletlerine savaş 23 şubat 1945'te resmen savaş ilân etti. 1945'te müttefiklerin kazanacağı artık belirginleşmişti. üstelik maddi açıdan zor durumda olan ülke, gerek müttefiklerin kendi arasındaki ticarete dahil olabilmek gerekse de kendi aralarındaki para alışverilerinden pay alabilmek için yapılmıştır. bu diplomatik açıdan başarılı bir hâmleydi. çünkü tr ağustos 1945'te (mayıs ayında almanlar'ın teslim olduğu) savaşta hem kurşun atmamış hem de kazanan tarafta yer almıştır. devamında da göründüğü kadar hayırlı olmayacak ancak dönem şartları açısından almak zorunda olduğu marshall yardımlarından pay alabilmiştir.
-1.dünya savaşı'ndan sonra işgale abd'de destek verdi. bir fiil karadeniz ve izmir işgallerinde birlikleri bulundu:
abd itilaf devletleri'ne osmanlı'nın anadolu'da kalan topraklarının işgalinde yardımcı oldu. abd'nin işgale yardımı lojistik destekle sınırlı kalmadı. abd izmir'in işgaline uss arizona ve üç tane savaş gemisiyle koruma sağladı.[5] 7 haziran 1922'de yunan savaş gemileri (aralarında averof zırhlı kruvazörü bulunuyordu) ve abd savaş gemileri uss sands, uss mcfarland ve uss sturtevant rum çetelerine destek olmak için samsun ve trabzon'u bombaladılar.[6] gemilerin samsun'a 400 top atışı yapmalarına karşın türkler tek bir topla sadece 25 atışla karşılık verebildi.[7] samsun'un bombalanmasında 4 türk öldü ve 3 türk yaralandı. ayrıca şehirde büyük oranda maddi hasar meydana geldi ve onlarca bina da oturulamaz duruma geldi.[7]
(link: tr.wikipedia.org/wiki/Türk_...)
--her ne kadar yer yer bende sevmesem de 3 ulusalcı isim bundan kitaplarında ve programlarında bahsetti:
---banu avar,
---sinan meydan,
--- hulki cevizoğlu,

-osmanlı'da faizde uygulamada vardı. buna verilen isim "mendil parasıydı". meslek birlikleri/loncalar, üyelerine kredi verirdi. bunu dönemden döneme değişse de belirli bir faiz oranıyla yapardı ve para mendil içerisinde verilirdi. işte faizi mendil parası sayılırdı. genelde de %7-10 arasında bir faiz uygulanırdı. son olarak ticaret içerisinde üyeler yine kendi aralarında mendil parası alırdı. zorunlu değildi.
-türkiye resmî olarak 2. dünya savaşına girdi. türkiye müttefikler tarafında yer alacak şekilde mihver devletlerine savaş 23 şubat 1945'te resmen savaş ilân etti. 1945'te müttefiklerin kazanacağı artık belirginleşmişti. üstelik maddi açıdan zor durumda olan ülke, gerek müttefiklerin kendi arasındaki ticarete dahil olabilmek gerekse de kendi aralarındaki para alışverilerinden pay alabilmek için yapılmıştır. bu diplomatik açıdan başarılı bir hâmleydi. çünkü tr ağustos 1945'te (mayıs ayında almanlar'ın teslim olduğu) savaşta hem kurşun atmamış hem de kazanan tarafta yer almıştır. devamında da göründüğü kadar hayırlı olmayacak ancak dönem şartları açısından almak zorunda olduğu marshall yardımlarından pay alabilmiştir.
-1.dünya savaşı'ndan sonra işgale abd'de destek verdi. bir fiil karadeniz ve izmir işgallerinde birlikleri bulundu:
abd itilaf devletleri'ne osmanlı'nın anadolu'da kalan topraklarının işgalinde yardımcı oldu. abd'nin işgale yardımı lojistik destekle sınırlı kalmadı. abd izmir'in işgaline uss arizona ve üç tane savaş gemisiyle koruma sağladı.[5] 7 haziran 1922'de yunan savaş gemileri (aralarında averof zırhlı kruvazörü bulunuyordu) ve abd savaş gemileri uss sands, uss mcfarland ve uss sturtevant rum çetelerine destek olmak için samsun ve trabzon'u bombaladılar.[6] gemilerin samsun'a 400 top atışı yapmalarına karşın türkler tek bir topla sadece 25 atışla karşılık verebildi.[7] samsun'un bombalanmasında 4 türk öldü ve 3 türk yaralandı. ayrıca şehirde büyük oranda maddi hasar meydana geldi ve onlarca bina da oturulamaz duruma geldi.[7]
(link: tr.wikipedia.org/wiki/Türk_...)
--her ne kadar yer yer bende sevmesem de 3 ulusalcı isim bundan kitaplarında ve programlarında bahsetti:
---banu avar,
---sinan meydan,
--- hulki cevizoğlu,


devamını gör...
432.
deniz kestanesi bulunan sular kirletici barındırmayan temiz sulardır.
mevsim geçişlerinde sudaki kirleticiler çok olduğu için midye tüketilmemesi tavsiye edilir.
sifonu çektiğiniz zaman oluşan baloncuklar patladıkları zaman partikülleri 5 metre kadar havaya fırlatır bu yüzden kapak kapatılmadan çekilmiş her sifon... gibili şeyler.
mevsim geçişlerinde sudaki kirleticiler çok olduğu için midye tüketilmemesi tavsiye edilir.
sifonu çektiğiniz zaman oluşan baloncuklar patladıkları zaman partikülleri 5 metre kadar havaya fırlatır bu yüzden kapak kapatılmadan çekilmiş her sifon... gibili şeyler.
devamını gör...
433.
20 mayıs 1989 tarihinde bir rus binbaşı, amerika'ya iltica etmek için savaş uçağı olan mig-29 kaçırmış, kaçırırken vurulmuş ve mecburen trabzon havalimanına inmiştir..

aleksandr zuyev isimli rus bir pilot* uzun zamanıdır amerika'ya iltica etmek istiyordu.. 20 mayıs 1989 günü canına tak etmiş ve uçağı çalacağı tiflis'teki hava üssündeki arkadaşlarının yanına gitmiş, yanında getirdiği uyuşturucu içeren yiyecek içeceklerden ikram etmiştir.. bunlarla arkadaşlarını uyutan aleksandr zuyev hemen oradaki tulumlardan birini giymiş ve pistte bekleyen mig-29 savaş uçaklarından birinin yanına gitmiştir.. uçağı uçuşa hazırlarken nöbetçi askerlerden biri tarafından farkedilir ve hemen uçaktan uzaklaşması söylenir.. çünkü normalde uçakların uçuşa hazırlanması teknisyenler tarafından yapılmaktadır.. nöbetçi garipliği farkedip yanına gittiğinde münakaşaya girerler ve nöbetçi tarafından kolundan vurulur.. ama bu sırada zuyev de kendi tabancasını çıkarıp nöbetçiyi vurmuştur.. diğer nöbetçiler de bu silah seslerini duyup oraya gelene kadar uçağın hazırlıklarını yapmadan hemen içine binmiş, denizin muhtemelen 1-2 metre üzerinden 10 dakika mesafedeki trabzon havalimanına inmiştir.. burada o saatte kapalı olan havalimanında kimse tarafından farkedilmeden* uçağı indirmiş, ardından havalimanından çıkıp bir taksi bulup hastaneye gitmiştir.. ve resmi olarak iltica etmiştir..

tabi bu sırada ruslar onu vurmak ve kaçmasını engellemek için alarma geçmiş ve hemen arkasından qra** uçaklarını havalandırsa da, zuyev çok alçaktan uçtuğu için, ne rusların radarına, ne de bizim hava sahasındaki radarlara yakalanmıştır..
ruslar bu hain pilotlarının trabzona indiğini haber alınca hemen pilotu ve uçağı geri istemiştir.. amerikalılar ise aksini istemektedirler, çünkü hava alanında ne kadar durursa inceleyecek o kadar vakitleri olmaktadır.. bizimkiler gelin alın uçağınızı demiş ve sonraki gün bir il-76 uçağı ve içinde teknisyenlerle ruslar uçağı almaya gelmişlerdir.. uçağı kaldırmışlar ve bizden 2 adet f-5 uçağı refakati ile mig-29, ülkesine geri dönmüştür..

aleksandr zuyev ise, amerika'ya iltica etmek istediğini söylemiş ve cia adamı alıp götürmüştür.. orada mig-29 ile ilgili bildiği her şeyi anlattığı söyleniyor..
zuyev hedefini gerçekleştirdi, cia korumasında uzun süre uçuş öğretmenliği yaptı ve 14 haziran 2001 yılında seattle'da bir yak-52 uçağını kullanırken bilinmeyen bir sebep ile düştü ve öldü..

mig-29 dönemine göre oldukça ileri teknolojilere sahipti.. en büyük özelliği helmet-mounted sight, yani kaska entegre görüş denilen teknolojiydi.. savaş uçaklarındaki hedefe kilitlenme ve kullanıcı arayüzü görüntülerinin uçağın içindeki bir ekrana değil, pilotun kaskına verildiği teknolojiye sahipti.. dogfight'larda büyük bir avantaj sağlıyordu, bu teknoloji sayesinde uçaktaki makineli tüfekler ve füzeler pilotun baktığı yere doğru yönelebiliyor/gidebiliyordu.. o zamanki amerikan uçaklarında, bırakın amerikan uçağını, hiç bir uçakta böyle bir teknoloji yoktu, makineli tüfekle ateş edebilmek için uçağı hedefe doğru yöneltmek gerekiyordu..

ruslar bu teknolojiyi 80'lerde bulmuş, amerikalıların kullanımı ise, muhtemelen zuyev sayesinde anca 2000'li yıllarda olmuştur..

aleksandr zuyev isimli rus bir pilot* uzun zamanıdır amerika'ya iltica etmek istiyordu.. 20 mayıs 1989 günü canına tak etmiş ve uçağı çalacağı tiflis'teki hava üssündeki arkadaşlarının yanına gitmiş, yanında getirdiği uyuşturucu içeren yiyecek içeceklerden ikram etmiştir.. bunlarla arkadaşlarını uyutan aleksandr zuyev hemen oradaki tulumlardan birini giymiş ve pistte bekleyen mig-29 savaş uçaklarından birinin yanına gitmiştir.. uçağı uçuşa hazırlarken nöbetçi askerlerden biri tarafından farkedilir ve hemen uçaktan uzaklaşması söylenir.. çünkü normalde uçakların uçuşa hazırlanması teknisyenler tarafından yapılmaktadır.. nöbetçi garipliği farkedip yanına gittiğinde münakaşaya girerler ve nöbetçi tarafından kolundan vurulur.. ama bu sırada zuyev de kendi tabancasını çıkarıp nöbetçiyi vurmuştur.. diğer nöbetçiler de bu silah seslerini duyup oraya gelene kadar uçağın hazırlıklarını yapmadan hemen içine binmiş, denizin muhtemelen 1-2 metre üzerinden 10 dakika mesafedeki trabzon havalimanına inmiştir.. burada o saatte kapalı olan havalimanında kimse tarafından farkedilmeden* uçağı indirmiş, ardından havalimanından çıkıp bir taksi bulup hastaneye gitmiştir.. ve resmi olarak iltica etmiştir..

tabi bu sırada ruslar onu vurmak ve kaçmasını engellemek için alarma geçmiş ve hemen arkasından qra** uçaklarını havalandırsa da, zuyev çok alçaktan uçtuğu için, ne rusların radarına, ne de bizim hava sahasındaki radarlara yakalanmıştır..
ruslar bu hain pilotlarının trabzona indiğini haber alınca hemen pilotu ve uçağı geri istemiştir.. amerikalılar ise aksini istemektedirler, çünkü hava alanında ne kadar durursa inceleyecek o kadar vakitleri olmaktadır.. bizimkiler gelin alın uçağınızı demiş ve sonraki gün bir il-76 uçağı ve içinde teknisyenlerle ruslar uçağı almaya gelmişlerdir.. uçağı kaldırmışlar ve bizden 2 adet f-5 uçağı refakati ile mig-29, ülkesine geri dönmüştür..

aleksandr zuyev ise, amerika'ya iltica etmek istediğini söylemiş ve cia adamı alıp götürmüştür.. orada mig-29 ile ilgili bildiği her şeyi anlattığı söyleniyor..
zuyev hedefini gerçekleştirdi, cia korumasında uzun süre uçuş öğretmenliği yaptı ve 14 haziran 2001 yılında seattle'da bir yak-52 uçağını kullanırken bilinmeyen bir sebep ile düştü ve öldü..

mig-29 dönemine göre oldukça ileri teknolojilere sahipti.. en büyük özelliği helmet-mounted sight, yani kaska entegre görüş denilen teknolojiydi.. savaş uçaklarındaki hedefe kilitlenme ve kullanıcı arayüzü görüntülerinin uçağın içindeki bir ekrana değil, pilotun kaskına verildiği teknolojiye sahipti.. dogfight'larda büyük bir avantaj sağlıyordu, bu teknoloji sayesinde uçaktaki makineli tüfekler ve füzeler pilotun baktığı yere doğru yönelebiliyor/gidebiliyordu.. o zamanki amerikan uçaklarında, bırakın amerikan uçağını, hiç bir uçakta böyle bir teknoloji yoktu, makineli tüfekle ateş edebilmek için uçağı hedefe doğru yöneltmek gerekiyordu..

ruslar bu teknolojiyi 80'lerde bulmuş, amerikalıların kullanımı ise, muhtemelen zuyev sayesinde anca 2000'li yıllarda olmuştur..
devamını gör...
434.
rtx 3090 ekran kartlarinin icinde 28 trilyon 300 milyar tane transistor vardir.
devamını gör...
435.
kült film aslında çoğumuzun bildiği gibi ünlü olan fil anlamına gelmiyor. kült filmin asıl anlamı sinemalarda yayımlandığı an tutmayıp sonrasında ünlü olmasıdır.
devamını gör...
436.
atomun çoğu boşluktur. eğer bir atomu bir futbol sahası kadar büyütebilseydik, çekirdeğinin boyutu sadece bir kum tanesinin boyutu kadar olurdu ve sahanın geri kalanı bomboş olurdu.
devamını gör...
437.
teorik fizikçi michio kaku der ki;
karbon atomlarından oluşan grafen o kadar sağlam bir yapıdır ki, bir fili bir kalem üzerine yerleştirip kalemi de tek bir grafen tabakası üzerinde dengeye getirseniz, grafenin yırtılmadığını görürdünüz.
karbonun grafen dizilimi aşağıdaki şekilde gördüğünüz gibidir:

görselin kaynağı
karbon atomlarından oluşan grafen o kadar sağlam bir yapıdır ki, bir fili bir kalem üzerine yerleştirip kalemi de tek bir grafen tabakası üzerinde dengeye getirseniz, grafenin yırtılmadığını görürdünüz.
karbonun grafen dizilimi aşağıdaki şekilde gördüğünüz gibidir:

görselin kaynağı
devamını gör...
438.
amerika birleşik devletleri jeoloji araştırmaları kurumu'na* göre, eğer dünya üzerindeki tüm buzullar küresel ısınma nedeniyle erirse, dünya genelinde deniz seviyesindeki yükselme miktarının yaklaşık 70 metre olacağı öngörülüyor ve eğer bu gerçekleşirse, dünyadaki kıyı şehirleri tamamen sular altında kalacak.
devamını gör...
439.
dünyanın en derin çukuru, mariana çukurdur 10.994 metredir
devamını gör...
440.
süreğen veya kronik hastalığı olanlar da ülkelerin engelli nufüslarına dahil edilir. kanser, tansiyon veya diyabet gibi hastalıklardan bahsediyorum.
devamını gör...