geceye bir bilgi bırak

kaplanların 30 dişi varken köpeklerin 42 dişi vardır.

kaplanlarda 30 diş varken köpeklerde 42 diş vardır.

arveles birçok ağrıya iyi geliyor. bir yeriniz acırsa da iyi geliyor.
güvenin bana.

barış manço’nun 1979 yılında meşhur ettiği, sarı çizmeli mehmet ağa şarkısı bir efsane değil bir gerçektir.
mehmet ağa, aslen karamanlı bir "toprak ağası"yken, osmanlı dönemi yetkilileri mehmet ağayı çağırarak kıbrıs girne'de büyük bir arsa vermişler.
"karamandaki bahçelerin gibi ek, biç, halka iş ver, biz de sana toprak bağışlayalım. hayvancılığı ve tarımı geliştir" derler...
1810-1920 tarihleri arasında yaşamış karamandan kıbrıs’a 5 kardeşini de alıp gelmişler. yörük=türkmendir...
kıbrıs'taki köyünün adının göçeri olması, yörüklerin konar göçer hayatından gelmektedir. yörükler köyü de derlermiş "göçeri köyü"ne ..
sarı çizmeli mehmet ağa, devlete söz verdiği gibi tarımda ve hayvancılıkta binlerce kişi çalıştırır, iş verir büyük bir aile olurlar...
3 bin dönüm toprağı varmış. kavgalıları barıştırır, bekarları evlendirir, eşyalarını hediye eder, ev verir, en az da bir dönüm toprak bağışlarmış.
fakir fukara bir kahvehaneye, ya da lokantaya gittiğinde para ödemez, yer içer, tüm hesapları sarı çizmeli mehmet ağa’ya yazdırırlarmış.
ağa her cuma namaz öncesi esnafları dolaşır, halkın borçlarını ödermiş.
kendi gibi gönlü de zengin bu ağa, malını mülkünü hep başkalarının hesabını ödeyerek harcadığından, yokluk içinde ölmüştür.
torunları hala girne ili, dikmen beldesi, "göçeri köyü"nde yaşamaktadır.
işte bu hikayeyi 1971’de kıbrıs’a gittiğinde duyan ve araştıran barış manço, kabri ziyaret eder fakat çok bakımsızdır kabri.
sarı çizmeli mehmet ağa şarkısını yapar. sonrasında mehmet ağa’nın köyündeki mezarını yaptırır.



şimdi sözlerinin daha bir anlamlı olduğunu fark edeceksiniz.
"sarı çizmeli mehmet ağa"
yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi
yaz dostum selam almayana yiğit denir mi
yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için
yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi
yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
sarı çizmeli mehmet ağa bir gün öder hesabı
yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile
yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile
yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu
yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile
yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
sarı çizmeli mehmet ağa bir gün öder hesabı
yaz dostum barış söyler kendi bir ders alır mı
yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı
yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış
yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı
yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
sarı çizmeli mehmet ağa bir gün öder hesabı.

b12 siyanokobalamin ve metilkobalamin şeklinde olabilir. siyano olanı daha dengelidir. metil olanı ışıkla bozulabilir seviyede dengesizdir.

yapılan araştırmalara göre aşk, beyin kimyasında obsesif kompülsif bozukluğun yarattığı etkinin aynısını yaratmaktadır.

islam da muska kavramı aslında büyüler için kullanılır.

tabii günümüzde koruyucu dua vesaire olarak asanlar var kardeşim okumadığın duayı niye boynuna asıyorsun.

insan mutsuz hissettiğinde 3.5 saat boyunca sıkılmadan tavanı seyredebilir. (süre artırılabilir, kişisel deneyimlerden yola çıkılmıştır.)

teodise kavramına iliskin olarak birkaç cümle bırakayım size.

teodise kötülük problemine karşı tanrı savunusudur. kelime kökü de bu anlama gelir. çünkü teodise kavramı latince tanrı anlamına gelen "theous" ve adalet anlamına gelen"dike" kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.

kötülük problemi kısaca "mutlak kudretli, mutlak iyi ve mutlak adil bir tanrı ile kötülüğün bağdaşmayacağını" söyleyen felsefi bir problemdir. epikür konuyu formüle edip felsefesi bir problem olarak ortaya atınca bir takım filozoflar da tanrı ve kötülük kavramının nasıl bağdaşabileceğini açıklamaya çalıştılar. yani teodise yaptılar.

teodise konusunu ele alan her filozof olayı farklı bir şekilde değerlendirdi. kimi filozoflar teodise felsefelerini tanrının kudreti kimisi maddenin kötülüğünü üzerine temellendirdi.

konu çok uzun simdilik bu kadar ama vakit bulursam eklemeler yapmak isterim.

edit : ilk teodiseyi de buraya not düseim de bir katkim olsun . platon teodisesi efenim.

hiç ölümü tatmayan canlı var. latince adı turritopsis nutricula olan ve karayipler'de bulunan 4-5 milimetre çapındaki denizanası, dışarıdan canına kasteden olmazsa sonsuza kadar yaşıyor.

elinizle kurbağa tuttuğunuzda size sihil geçmez. sihil diye bilinen deri yapısı, kurbağanın tırtıklı yapısıdır.

incir ağaçlarının kökleri çok sağlam ve büyük olduğundan dolayı çevresine ev yapılamazmış. kökler evin temeline dolanıp sarsabilirmiş. bu nedenle ocağa incir ağacı dikmek terimi buradan gelirmiş.

tüm dünyada renk ve tonları üzerine ortak dili kullanmak için oluşturuluş ve her renge bir kod verilmiş katalog, karteladır.

rolling stones şarkısı olan "paint it black" aslında erkin koray'ın bir eylül akşamı şarkısından "ilham" alınarak yapılmıştır gruptan da bu açıklama geldi ama direkt araklamışlar bence.

amaterasu ukdesi.

tanrıçayı şapşal aşık gibi lanse eden mitolojik aşk hikayesindeki başrol karakterleridir.

şapşal tanrıçamız artemis, erkeklerden uzak durmaya yeminli artemis, hayatını okçuluğa adamış artemis, bir içim su artemis gitmiş, kaba saba hödük bir adama; orion'a vurulmuş. orion bey de az biraz tatlı dilli olmasından mütevellit, aklını çelivermiş hemen tanrıçanın.

gel zaman git zaman, artemis'in ağabeyi apollon, bakmış iş ciddiye biniyor, türlü engeller ve hinlikler türetmem lazım ki biricik kardeşimi bu kaba saba adama yem etmeyeyim.

derken bir gün, apollon bir bakmış ki orion denizde yüzüyor; açıldıkça da açılıyor, neredeyse gözden kaybolacak; hemen şimşekler çakmış kafasında, çağırmış artemis'i. bak demiş, taa denizin ortasında siyah bir şey var poşet gibi, sıkıysa fırlat oku vur buradan.

artemis de eski feminist ya, altında kalır mı, germiş yayı, fırlatmış oku; orion'un kafadan beri draaank diye girmiş ok.

sonradan farketmiş tabi artemis durumu, başlamış ağıtlar yakmaya. bakmış ki ağıt bir şey kazandırmıyor, bari demiş, bir araba yapayım, alayım orion'u götüreyim gök yüzüne, parlasın dursun gecelerce. o parladıkça ben onu düşüneyim demiş ve dediği gibi de yapmış. gitmiş gök yüzünün en karanlık yerine orion'u yerleştirmiş.

biz de günümüzde oraya orion takımyıldızı demişiz.

ben böyle de cıvık cıvık, mıç mıç bir mitolojik hikaye bilmek, duymak, yaşamak istemezdim şahsen.

acayip bir bilgiyle geliyorum. karıncaların kanatlarının çıkma sebebi çiftleşmeleriymiş.

ana gibi yar bağdat gibi diyar olmaz değil ane gibi yar bağdat gibi diyar olmaz ...

hani bildiğiniz milli parklar, birkaç kilometrekareden ibarettir. türkiye’de arabayla önünden geçersiniz, ''milli parkımıza hoşgeldiniz – milli parkımızdan selametle'' tabelasını okursunuz. plitviçe milli parkı, uçsuz bucaksız bir doğa. bütün dünyanın öyle olduğu hissine kapılıyorsunuz. duman gibi akan şelaleler, irili ufaklı yüzlerce göl, gölün yüzeyinde enayi gibi yakalanmayı bekleyen ama kimsenin ilişmediği sazanlar, sessizlik içindeki su sesi... çarşaf gibi durgun gölde yapılan gemicik yolculuğu... kurgu gibi ama gerçek... zannımca james cameron abimiz, 20 sene önce burayı ziyaret etmiş olabilir; avatar açısından.

milli park turu, tam 8 saat sürüyor. açıklamakta fayda var, bu 8 saat, hızlandırılmış bir tur.

8 0 skorunun üstüne isterse logosuna galaksiyi döşesin kurtarmaz.

srebrenitsa katliamından yıllar sonra toplu mezarların araştırıldığı bölgede insanlar bir şeyi fark ettiler. cesetlerin olduğu bölgede artemis diğer adıyla ölüm çiçeği olarak bilinen çiçeklerin sayısının artış göstermesiyle sadece bu çiçekle beslenen mavi kelebeklerin sayısı da hızla artmıştı. bunun fark edilmesiyle birlikte mavi kelebekler takip edilerek binlerce cesedin bulunduğu toplu mezarlara ulaşıldı. bu olaydan sonra mavi kelebekler srebrenitsa katliamının simgesi haline geldi.