21.
bilinçli organizmaların her biri kendi pernceresinden baktığında farklı anlamlar elde edecektir. hatta bu anlamlar zaman akışı içinde değişecektir de. bilinç dışı organizmaların dışında, "hayatın bir amacı var mıdır?" sorusunu, bilimin cevapladığına henüz tanıklık etmedim.
fakat konunun asıl cevabını vermektense başka bir açıdan, konunun kıyısında fikir beyan etmek isyiyorum.
özellikle az gelişmiş toplumlarda felsefe yapmayan, hayatı sorgulamamış, cevap aramamış kişilerin yaşamını sürdürmesi toplumsal sıkıntılara sebep oluyor. kişiler, öyle bilinçsiz öyle sorumsuz yaşıyor ki hayatı daha da çekilmez ve acı dolu kılıyor. hayata fazla anlam yüklüyoruz. gereğinden fazla ciddiye alıyoruz. hiç yok olmayacak, sonsuza dek varolacak gibi yaşıyoruz. durum böyle olunca işleri daha karmaşık ve zor hale sokuyoruz.
bütün bu nefret, zulmetme, hırsızlıklar, dolandırıcılıklar, aldatmalar ve daha sayabileceğimiz bir takım kötülükler hayata farklı anlamlar yüklemekten kaynaklanıyor olabilir.
işin özü, bizler özel canlılar değiliz. bilimin kanıtladığı şekliyle bizler bu doğanın meydana getirdiği, tıpkı diğerleri gibi var olan organizmalarız. bunu anlamak için biraz okumak ve araştırmak yeterli. kulaktan kulağa geçen, deney ve gözlemle ispatlanmamış bilgilere inanıp savunmak şuursuzluktan başka bir şey değildir. annenizden babanızdan ya da vs. büyüklerinizden size aktarılan bu tür inanışlara nasıl bu kadar körü körüne bağlanabiliyorsunuz ve onları şiddetle savunuyorsunuz? hiç kendinizi derinlemesine sorguladınız mı?
işte bu sorgulamayan insanlar, hayat üzerine kafa yormayan insanlar çoğunluktalar ki sağlıksız bir toplum örneği görüyoruz. hayata geriğinden fazla anlamlar yüklüyoruz. oysa ki biraz düşünsek, abartmasak, kendimize ve insan türüne bu kadar fazla anlam yüklemesek daha mutlu olacak ve rahatlayacağız.
muhtemelen bu yazımı okumayıp, başlığı gördüğü için tanım girip sonra da çıkan insanlar olacaktır.
bu da toplumun bir gerçeği. ama az sayıda da olsa farklı fikirlere açık, okuyan, eleştiren ve fikre karşı fikir açıklayan insanlar da olacaktır.
konudan fazla sapmadan hayatın amacına dönersek, önce kendimizi sonra çevremizi tanımaya çalışıp, biraz düşünürsek, hayatın amacının belki de abarttığımız kadar önemli olmadığını, kişiden kişiye değişebildiğini, zamanla farklılaştığını anlayabiliriz. belki yanılıyorumdur da...
fakat konunun asıl cevabını vermektense başka bir açıdan, konunun kıyısında fikir beyan etmek isyiyorum.
özellikle az gelişmiş toplumlarda felsefe yapmayan, hayatı sorgulamamış, cevap aramamış kişilerin yaşamını sürdürmesi toplumsal sıkıntılara sebep oluyor. kişiler, öyle bilinçsiz öyle sorumsuz yaşıyor ki hayatı daha da çekilmez ve acı dolu kılıyor. hayata fazla anlam yüklüyoruz. gereğinden fazla ciddiye alıyoruz. hiç yok olmayacak, sonsuza dek varolacak gibi yaşıyoruz. durum böyle olunca işleri daha karmaşık ve zor hale sokuyoruz.
bütün bu nefret, zulmetme, hırsızlıklar, dolandırıcılıklar, aldatmalar ve daha sayabileceğimiz bir takım kötülükler hayata farklı anlamlar yüklemekten kaynaklanıyor olabilir.
işin özü, bizler özel canlılar değiliz. bilimin kanıtladığı şekliyle bizler bu doğanın meydana getirdiği, tıpkı diğerleri gibi var olan organizmalarız. bunu anlamak için biraz okumak ve araştırmak yeterli. kulaktan kulağa geçen, deney ve gözlemle ispatlanmamış bilgilere inanıp savunmak şuursuzluktan başka bir şey değildir. annenizden babanızdan ya da vs. büyüklerinizden size aktarılan bu tür inanışlara nasıl bu kadar körü körüne bağlanabiliyorsunuz ve onları şiddetle savunuyorsunuz? hiç kendinizi derinlemesine sorguladınız mı?
işte bu sorgulamayan insanlar, hayat üzerine kafa yormayan insanlar çoğunluktalar ki sağlıksız bir toplum örneği görüyoruz. hayata geriğinden fazla anlamlar yüklüyoruz. oysa ki biraz düşünsek, abartmasak, kendimize ve insan türüne bu kadar fazla anlam yüklemesek daha mutlu olacak ve rahatlayacağız.
muhtemelen bu yazımı okumayıp, başlığı gördüğü için tanım girip sonra da çıkan insanlar olacaktır.
bu da toplumun bir gerçeği. ama az sayıda da olsa farklı fikirlere açık, okuyan, eleştiren ve fikre karşı fikir açıklayan insanlar da olacaktır.
konudan fazla sapmadan hayatın amacına dönersek, önce kendimizi sonra çevremizi tanımaya çalışıp, biraz düşünürsek, hayatın amacının belki de abarttığımız kadar önemli olmadığını, kişiden kişiye değişebildiğini, zamanla farklılaştığını anlayabiliriz. belki yanılıyorumdur da...
devamını gör...
22.
hayatın amacı yoktur. insanın amacı hayatı dilediği gibi yaşamaktır. insan ölür, hayat devam eder. oksijen olduğu sürece var olacaktır.
devamını gör...
23.
hayatın amacı sana biçilen ömürde, mutlu, iyi, başarılı olmaya çalışmaktır.
hayatın amacı ölümdür der bir şiirde oruç aruoba' ydı sanırım, hayatın amacı değil, hayatın bedeli ölümdür olsa olsa, bir hayat yaşarsın, ama karşılığında da ölmeyi kabul edeceksin. yoksa yok...
hayatın amacı ölümdür der bir şiirde oruç aruoba' ydı sanırım, hayatın amacı değil, hayatın bedeli ölümdür olsa olsa, bir hayat yaşarsın, ama karşılığında da ölmeyi kabul edeceksin. yoksa yok...
devamını gör...
24.
okul okumak, işe girmek, evlenmek ve ölmek.
şunların dışında amaç falan yok.
eğer babadan zengin olup hayata bilmem kaç sıfır önde başlamıyorsanız hayatta yapacağız şeyler sınırlıdır.
şunların dışında amaç falan yok.
eğer babadan zengin olup hayata bilmem kaç sıfır önde başlamıyorsanız hayatta yapacağız şeyler sınırlıdır.
devamını gör...
25.
numerolojinizi hesaplayarak şimdiye kadar nasıl bir yaşam sürdüğünüzü ve bu dünyadaki amacınızı öğrenebilirsiniz. isminizi, soyisminizi, doğum tarihinizdeki sayıları toplayıp, çıkan sayılarıda birbiri ile topluyorsunuz. kafasında canlandıramayan youtubedan izlesin nasıl hesaplandığını.
devamını gör...
26.
yok öyle bir şey, inanmıyorum ben!*
devamını gör...
27.
yaşanan hayatlara göre değişir.
devamını gör...
28.
bir mücadeledir hayat, tutunduğunuz yerin farkına bile varamadan, bedenlerinizin aniden kaybolduğu...
amaç mı arıyorsun? al sana bir amaç; ''mutlu etmek her canlıyı!''
insan demeden, bitki demeden...
uyacak mısın peki bu amaca, kurtulacak mısın bencilliğinden?
sahip olmak mı yoksa yegane amacın?
her şeye sahip olmak! peki sahip oldun diyelim, alıp nereye götüreceksin?
''iyi yaşamak'' diyecek gibi bir halin var ama diyemiyorsun?
tamam felsefe yapmak yok, dök içini rahatla...
iyi yaşayacaksın tabii, her şeye sahip olacaksın. bunda bir sakınca yok.
peki birileri, senden daha kötü yaşamadıkça, senin iyi yaşadığını nereden anlayacağız?
dünyada herkesin 1 milyon dolarlık bir yatı varsa, senin sahip olduğun 1 milyon dolarlık yat, iyi bir yaşamın göstergesi olabilir mi?
ancak birileri aç, muhtaç olmalı ki, senin hayat konforun bir anlam kazansın, değil mi?
konudan uzaklaşmadık merak etme, hala hayatın amacındayız.
biraz daha zorla kendini, nedir amaç?
''huzurlu bir şekilde hayata gözleri yumabilmek?''
peki nedir bu huzur?
son ana kadar her üstüne düşen görevi yapmış olmanın bünyede yarattığı tarifi imkansız o duygu seli mi?
evlatlarının, torunlarının mutlu ve huzurlu olduğunu görebilmek mi son nefesinde?
evet yaklaşıyorsun...
biraz daha sabırlı ol... daha martılara gelmedik.
hayatı bize, o martılar anlatacak.
hayat, yürürken bastığın çimen... uyurken kulağının etrafında vızıldayıp seni çıldırtan o sivrisinek hayat...
gezmek için geldiğin istanbul'da, vapurun kıçından attığın simit parçalarından nasibini almaya çalışan martılardır hayat.
onların amacıdır aslında, senin hayatının da amacı...
hiç martı büyüttün mü sen?
doğduğu günden öldüğü güne, son nefesine kadar hayatında olabildin mi hiç?
''hayat, iki gün önce kıyıya vurdu ve hiç olmadığı kadar yorgundu..''
artık yaşamak için bir sebebi kalmamış gibiydi... korkmuyordu da ölmekten... onu gören herkes telaş içindeyken o, büyük bir huzurla sadece denizi izledi.
amacın nedir? diye sorsan, cevap bile veremeyecek haldeydi... ölecekti besbelli..
lüzumsuz bir dalga onu kıyıya atmıştı. kanatlarını açtı ve o dalga ile yanıma süzüldü.. yaşlanmıştı artık, yorgundu...
5 tane yavru büyütmüştü, inanın hiç kolay değil.
peki neden ölmek için o günü seçmişti? hiç mi takati yoktu; o güzelim deniz, peki parlayan güneş de mi hiç mest edemedi?
o'nun için hayatın amacı belliydi.
karnını doyurabilmek, uçabilmek, güvenliğini sağlayabilmek ve belki de en önemlisi, yavrularını, başlarının çaresine bakabilecek olgunluğa kavuşturabilmek.
o benim martımdı! yavruyken bile gelir, kanoma konardı.. ellerimle besledim onu hep. sonrasında yavrularını da besledim..
açık denizde istavritin, palamudun peşinde sürüklenirken, hep onu seyrettim ve her seferinde aynı soruyu sordum; ''bu hayvanın hayattaki amacı nedir?''
kanatlarını açıp kendini karasularıma attığı an, bir bakışı vardı. işte o an bana, hayatın amacını söyledi sanki;
''benim miadım doldu dostum, hayatın tadına artık geride bıraktığım yavrular bakacak..''
işte o an anladım, hayatın somut bir amacı yoktu cidden.
hayat aslında bir tattı ve bu tadın da bir miadı vardı.
amaç mı arıyorsun? al sana bir amaç; ''mutlu etmek her canlıyı!''
insan demeden, bitki demeden...
uyacak mısın peki bu amaca, kurtulacak mısın bencilliğinden?
sahip olmak mı yoksa yegane amacın?
her şeye sahip olmak! peki sahip oldun diyelim, alıp nereye götüreceksin?
''iyi yaşamak'' diyecek gibi bir halin var ama diyemiyorsun?
tamam felsefe yapmak yok, dök içini rahatla...
iyi yaşayacaksın tabii, her şeye sahip olacaksın. bunda bir sakınca yok.
peki birileri, senden daha kötü yaşamadıkça, senin iyi yaşadığını nereden anlayacağız?
dünyada herkesin 1 milyon dolarlık bir yatı varsa, senin sahip olduğun 1 milyon dolarlık yat, iyi bir yaşamın göstergesi olabilir mi?
ancak birileri aç, muhtaç olmalı ki, senin hayat konforun bir anlam kazansın, değil mi?
konudan uzaklaşmadık merak etme, hala hayatın amacındayız.
biraz daha zorla kendini, nedir amaç?
''huzurlu bir şekilde hayata gözleri yumabilmek?''
peki nedir bu huzur?
son ana kadar her üstüne düşen görevi yapmış olmanın bünyede yarattığı tarifi imkansız o duygu seli mi?
evlatlarının, torunlarının mutlu ve huzurlu olduğunu görebilmek mi son nefesinde?
evet yaklaşıyorsun...
biraz daha sabırlı ol... daha martılara gelmedik.
hayatı bize, o martılar anlatacak.
hayat, yürürken bastığın çimen... uyurken kulağının etrafında vızıldayıp seni çıldırtan o sivrisinek hayat...
gezmek için geldiğin istanbul'da, vapurun kıçından attığın simit parçalarından nasibini almaya çalışan martılardır hayat.
onların amacıdır aslında, senin hayatının da amacı...
hiç martı büyüttün mü sen?
doğduğu günden öldüğü güne, son nefesine kadar hayatında olabildin mi hiç?
''hayat, iki gün önce kıyıya vurdu ve hiç olmadığı kadar yorgundu..''
artık yaşamak için bir sebebi kalmamış gibiydi... korkmuyordu da ölmekten... onu gören herkes telaş içindeyken o, büyük bir huzurla sadece denizi izledi.
amacın nedir? diye sorsan, cevap bile veremeyecek haldeydi... ölecekti besbelli..
lüzumsuz bir dalga onu kıyıya atmıştı. kanatlarını açtı ve o dalga ile yanıma süzüldü.. yaşlanmıştı artık, yorgundu...
5 tane yavru büyütmüştü, inanın hiç kolay değil.
peki neden ölmek için o günü seçmişti? hiç mi takati yoktu; o güzelim deniz, peki parlayan güneş de mi hiç mest edemedi?
o'nun için hayatın amacı belliydi.
karnını doyurabilmek, uçabilmek, güvenliğini sağlayabilmek ve belki de en önemlisi, yavrularını, başlarının çaresine bakabilecek olgunluğa kavuşturabilmek.
o benim martımdı! yavruyken bile gelir, kanoma konardı.. ellerimle besledim onu hep. sonrasında yavrularını da besledim..
açık denizde istavritin, palamudun peşinde sürüklenirken, hep onu seyrettim ve her seferinde aynı soruyu sordum; ''bu hayvanın hayattaki amacı nedir?''
kanatlarını açıp kendini karasularıma attığı an, bir bakışı vardı. işte o an bana, hayatın amacını söyledi sanki;
''benim miadım doldu dostum, hayatın tadına artık geride bıraktığım yavrular bakacak..''
işte o an anladım, hayatın somut bir amacı yoktu cidden.
hayat aslında bir tattı ve bu tadın da bir miadı vardı.
devamını gör...
29.
hayatın bir amaç olma ihtimali yoktur. gayet olağan bir süreçtir. sonumuzun ölüm olduğunu bildiğimiz halde ne amaçla olursa olsun yaşamak zorunda olmaktır. ayrıca insan oğlunun insan olabilme ve olamama arasında gidip geldiği bir süreçtir. zırvaladık işte. amaçsızca :))
devamını gör...
30.
valla bir sürü felsefi söz yazmak ve meriçlik yapmak isterdim ama ben sadece emekli olmayı bekliyorum.
tek amacım o.
çocuklar da üniversiteyi bitirir o zamana kadar herhalde.
başka bir olayım yok.
(bkz: düz adam sami)
tek amacım o.
çocuklar da üniversiteyi bitirir o zamana kadar herhalde.
başka bir olayım yok.
(bkz: düz adam sami)
devamını gör...
31.
yemek, içmek, hayatta kalmak ve üremek şeklindeki tüm canlıların ortak amacı dışında senin ona yüklediğin amaçlardır.
devamını gör...
32.
ne kadar kalbe dokunursan o kadar iyi.
benim için bu kadar basittir hayatın amacı.
çocukların, sokakta karşılaşılan kedi köpeklerin, seni hiç tanımayanların kalbine dokunmak güzel şey. bir hareket, bir tebessüm, seni bilmese bile ona yaptığın bir el uzatım.
böyle şeyler yaparak, kendimi huzurlu kılıyorum, içim hoş oluyor, seviyorum bu tarz şeyleri.
yoksa, sahip olacağım bir ev bir araba, benim hayatımın amacı olamaz, olmadı ve hiç olmayacaktır.
ben oyunun sonunu böyle tamamlamayacağım.
benim için bu kadar basittir hayatın amacı.
çocukların, sokakta karşılaşılan kedi köpeklerin, seni hiç tanımayanların kalbine dokunmak güzel şey. bir hareket, bir tebessüm, seni bilmese bile ona yaptığın bir el uzatım.
böyle şeyler yaparak, kendimi huzurlu kılıyorum, içim hoş oluyor, seviyorum bu tarz şeyleri.
yoksa, sahip olacağım bir ev bir araba, benim hayatımın amacı olamaz, olmadı ve hiç olmayacaktır.
ben oyunun sonunu böyle tamamlamayacağım.
devamını gör...
33.
belirli bir amacı yoktur. canının istediğini yaptığın , eğlenebildiğin şeylere odaklandığın sürece yaşamını anlamlı kıldığın nir döngüdür. fazla da irdelememek gerek :)
devamını gör...
34.
bence tatlı
devamını gör...
35.
spank
devamını gör...