mevlana celaleddin-i rumi
başlık "eugenederastignac" tarafından 04.03.2021 04:18 tarihinde açılmıştır.
81.
panteizm inancının yada düşüncesinin ağır bastığını düşündüğüm insandır. içinde bulunduğu zamanın çok ötesinde olduğunu düşünmüşümdür hep. (bkz: panteizm)
devamını gör...
82.
kapına geldim. ve ben, ben olmaktan vazgeçtim. sen yeter ki 'kim o' de. kim olmamı istiyorsan, o olmaya geldim.
sevdigim şiirlerinden biridir.
sevdigim şiirlerinden biridir.
devamını gör...
83.
13. yüzyılda yaşamış iran'lı (türk değil) ilahiyatçı, şair. geçen bir sohbette mevleviliktekkesi ve oğlancılık ile ilgili bir şeyler söylediğimde yaşanan şaşkınlık ve hatta kızgınlık üzerine dilimin döndüğünce bir şeyler karalayayım dedim.
mevlana'dan en çok "aşk" kelimesini duyar ve okuruz. fakat buradaki aşk'tan kastının ne olduğunu yorumlayabilmek için "ahmet özalp - islam ansiklopedisi" ne biraz göz gezdirerek hafızamı teyit etmeye çalıştım. ayrıca farklı kaynaklara da başvurarak kur’an’da "aşk" teriminin geçmediğini; daha çok "sevgi" kelimesinin "hubb" olarak ayetlerde yer aldığını gördüm.
"aşk" tabirine tasavvuf yönünden ilk olarak (bkz: imam gazali) 'nin eserlerinde görüldüğü ve mevlana'nın da bu şekilde takip edildiğine dair birçok referans var.
mevlana'nın "aşk" yorumuna istinaden, (bkz: mesnevi)'den birkaç alıntıyı olduğu gibi kopyalıyorum. (google search)
“aşk büyüklere baldır, çocuklara süt. o her gemiye yüklenen ve geminin ağırlığından fzla olduğu için batmasına sebep olan son yüktür.” (mesnevi, c. 3, 4672)
“aşıkın gıdası ekmeksiz ekmeğe aşık olmaktır./aşkında doğru olan kişi, varlığa bağlanmaz./aşıkların varlıkla işi yoktur. aşıklar karı sermayesiz elde ederler./kanatları yoktur, alemin etrafında uçarlar./elleri yoktur topu meydandan kaparlar.” (mesnevi, c. 3, 3020)
dolayısıyla aşk'ın kapsamının en azından mevlana için çok geniş olduğunu söylersek pek de yanılmış olmayız. naçizane yorumum ise bazen tanrı'yı, bazen ise beşeri bir aşk'ı tarif ettiği yönünde.
çoğu kaynağa göre mevlana'nın, şems ile tanışıklığı 1244 yılında konya'da gerçekleşiyor. bu arada aralarında yanılmıyorsam 30 yaş kadar fark da var. tanıştıkları günden itibaren hemen her anını şems ile sohbetlere ayırınca, gerek halktan, gerek ailesinden ciddi tepkiler ile karşılaşıyor mevlana.na'ya hatta fıkha uygun kıyafetleri giymeyi bile bıraktığını düşünenler oluyor. büyüyen tepkiler dolayısıyla şems, 2 yıl sonra şam'a gidiyor veya kaçıyor. ama mektuplaşmalar devam ediyor. ve sanırım kalıcı olarak geri dönmesini sağlayabilmek için evlatlığı olan (bkz: kimya hatun) ile evlendirmek ister. lakin mevlana'nın küçük oğlu alaeddin'in de kimya hatun'a aşıktır.
bundan sonrası tarihsel doğrulardan ziyade, tevatürlere dayanılarak oluşturulan savlar ile anlatılmıştır çoğu kaynakta. kimi tarihçilere göre şems, alaeddin ve yandaşları tarafından öldürülmüş; kimilerine göre ise şems, ortadan kaybolmayı tercih etmiş ve bir daha da bulunamamış veya ortalıkta gözükmemiştir.
ayrıca şems'in de birkaç sözünü paylaşmak gerekir diye düşünüyorum. yoruma açıktır;
“tebrizli şems altmışından sonra cilveler göreyim, işveler seyredeyim diye , beni yeniden gençleştirdi.” (muvahhid, 127-128)
"seni nasıl incitebilirim? ayağına bir öpücük kondurayım desem korkarım ki kirpiklerimin dikeni ayağına batar da rahatsız eder.” (makalat, 99-100)
yine şahsi yorumuma gelirsek; bana göre bir tinsel ilişki yanında, tensel bir ilişki olduğu da ortadadır. ha bu önemli midir? bu kadar yazmaya gerek var mıydı ? gibi sorular sorabilirsiniz; benim açımdan zerre önemi olmamakla beraber, mevlana'nın saçının teline bir zarar verecek bir tutum değildir. lakin, günümüzde dayatılan ahlak anlayışı ile islami / tarihi gerçekleri de bağdaştırıp, günümüz insanının (siyasilerin, cemaatlerin) ikiyüzlülüğünü görebilmek için yazmak istedim.
osmanlı'nın kuruluş yıllarında, özellikle orhan gazi dönemine dair, esir düşmüş hıristiyanlara karşı gösterilen "cana yakınlık" olduğu da kozmopolit tarihin bir gerçeğidir. 1.bayezid döneminde ise literatüre geçen "saray iç oğlanları" kurumunun / üyelerinin ise varlığını kanıtlamaya gerek yoktur diye düşünüyorum. bu ve bunun gibi kimilerine göre marjinal, kimilerine göre gayri ahlaki durum ve tutumlar tüm dinlerde ve tüm uygarlıklarda var olan gerçeklerdir. ben, sadece gözümüze sokulmaya çalışılan yapay bir ahlak kavramına istinaden bizlerden örnekler vermeye çalışıyorum.
yoksa papalık kurumunun ortaya çıkış hikayesine ilaveten vatikan'da vuku bulan ahlaksızlıkları, kapital ticaretin tavan yaptığı yerleri de başka bir yazıda anlatmaya çalışırım. ki eminim sizler de biliyorsunuzdur birçoğunu.
(bkz: ıı. murat) 'ın (bkz: kabusname) 'de yer alan görüşleri ve verdiği nasihat aynen şu şekildedir;
"ve yaz olunca avretlere meylet ve kışın oğlanlara, ta ki bedenen sağlam olasın. zira ki oğlan teni sıcaktır, yazın iki sıcak bir yere gelirse teni azıtır ve avret teni soğuktur, kışın iki soğuk bir yere gelse teni kurutur vesselam."
(bkz: fatih sultan mehmet) 'e ait bir gazelde ise;
"ey avni! talihin yaver gitti ve o sevgili misafirin oldu. fırsatı kaçırma; zira veyis bin cana bedeldir” ((gbkz: veyis), genç bir erkek çocuktur.)
neyse, mevlana'dan bahsedecekken konu nereye geldi. demem o ki dostlar;
bırakın sizlere dayatılan birtakım ahlak kurallarını, sözde yapay insani tavırları, netflix'i vb vb. hayatta, neyden keyif oluyorsanız onu yapın. siktir edin tepeden inme anlayışları.
ve en önemlisi bir şeylere şaşırmayın e mi ? uygarlıklar tarihi, bu ve bunun gibi binlerce gerçekle, şu an akla / mantığa sığdıramayacağınız vesikalarla dolu.
oğlancılığı eleştirelim, isyan edelim ama öte yandan "ne olursan ol, yine de gel." söylemini de dikkate alalım. e mi ?
haydi iyi geceler. her zaman diceylik olmaz.
(not : bu girdiyi yazarken kendi bildiklerim, görüşlerim haricinde yararlandığım kaynaklar;)
1- ahmet özalp - islam ansiklopedisi
2- türk şaman kültürü (atatürk üniversitesi doktora tezi)
3- reha çamuroğlu / ismail)
mevlana'dan en çok "aşk" kelimesini duyar ve okuruz. fakat buradaki aşk'tan kastının ne olduğunu yorumlayabilmek için "ahmet özalp - islam ansiklopedisi" ne biraz göz gezdirerek hafızamı teyit etmeye çalıştım. ayrıca farklı kaynaklara da başvurarak kur’an’da "aşk" teriminin geçmediğini; daha çok "sevgi" kelimesinin "hubb" olarak ayetlerde yer aldığını gördüm.
"aşk" tabirine tasavvuf yönünden ilk olarak (bkz: imam gazali) 'nin eserlerinde görüldüğü ve mevlana'nın da bu şekilde takip edildiğine dair birçok referans var.
mevlana'nın "aşk" yorumuna istinaden, (bkz: mesnevi)'den birkaç alıntıyı olduğu gibi kopyalıyorum. (google search)
“aşk büyüklere baldır, çocuklara süt. o her gemiye yüklenen ve geminin ağırlığından fzla olduğu için batmasına sebep olan son yüktür.” (mesnevi, c. 3, 4672)
“aşıkın gıdası ekmeksiz ekmeğe aşık olmaktır./aşkında doğru olan kişi, varlığa bağlanmaz./aşıkların varlıkla işi yoktur. aşıklar karı sermayesiz elde ederler./kanatları yoktur, alemin etrafında uçarlar./elleri yoktur topu meydandan kaparlar.” (mesnevi, c. 3, 3020)
dolayısıyla aşk'ın kapsamının en azından mevlana için çok geniş olduğunu söylersek pek de yanılmış olmayız. naçizane yorumum ise bazen tanrı'yı, bazen ise beşeri bir aşk'ı tarif ettiği yönünde.
çoğu kaynağa göre mevlana'nın, şems ile tanışıklığı 1244 yılında konya'da gerçekleşiyor. bu arada aralarında yanılmıyorsam 30 yaş kadar fark da var. tanıştıkları günden itibaren hemen her anını şems ile sohbetlere ayırınca, gerek halktan, gerek ailesinden ciddi tepkiler ile karşılaşıyor mevlana.na'ya hatta fıkha uygun kıyafetleri giymeyi bile bıraktığını düşünenler oluyor. büyüyen tepkiler dolayısıyla şems, 2 yıl sonra şam'a gidiyor veya kaçıyor. ama mektuplaşmalar devam ediyor. ve sanırım kalıcı olarak geri dönmesini sağlayabilmek için evlatlığı olan (bkz: kimya hatun) ile evlendirmek ister. lakin mevlana'nın küçük oğlu alaeddin'in de kimya hatun'a aşıktır.
bundan sonrası tarihsel doğrulardan ziyade, tevatürlere dayanılarak oluşturulan savlar ile anlatılmıştır çoğu kaynakta. kimi tarihçilere göre şems, alaeddin ve yandaşları tarafından öldürülmüş; kimilerine göre ise şems, ortadan kaybolmayı tercih etmiş ve bir daha da bulunamamış veya ortalıkta gözükmemiştir.
ayrıca şems'in de birkaç sözünü paylaşmak gerekir diye düşünüyorum. yoruma açıktır;
“tebrizli şems altmışından sonra cilveler göreyim, işveler seyredeyim diye , beni yeniden gençleştirdi.” (muvahhid, 127-128)
"seni nasıl incitebilirim? ayağına bir öpücük kondurayım desem korkarım ki kirpiklerimin dikeni ayağına batar da rahatsız eder.” (makalat, 99-100)
yine şahsi yorumuma gelirsek; bana göre bir tinsel ilişki yanında, tensel bir ilişki olduğu da ortadadır. ha bu önemli midir? bu kadar yazmaya gerek var mıydı ? gibi sorular sorabilirsiniz; benim açımdan zerre önemi olmamakla beraber, mevlana'nın saçının teline bir zarar verecek bir tutum değildir. lakin, günümüzde dayatılan ahlak anlayışı ile islami / tarihi gerçekleri de bağdaştırıp, günümüz insanının (siyasilerin, cemaatlerin) ikiyüzlülüğünü görebilmek için yazmak istedim.
osmanlı'nın kuruluş yıllarında, özellikle orhan gazi dönemine dair, esir düşmüş hıristiyanlara karşı gösterilen "cana yakınlık" olduğu da kozmopolit tarihin bir gerçeğidir. 1.bayezid döneminde ise literatüre geçen "saray iç oğlanları" kurumunun / üyelerinin ise varlığını kanıtlamaya gerek yoktur diye düşünüyorum. bu ve bunun gibi kimilerine göre marjinal, kimilerine göre gayri ahlaki durum ve tutumlar tüm dinlerde ve tüm uygarlıklarda var olan gerçeklerdir. ben, sadece gözümüze sokulmaya çalışılan yapay bir ahlak kavramına istinaden bizlerden örnekler vermeye çalışıyorum.
yoksa papalık kurumunun ortaya çıkış hikayesine ilaveten vatikan'da vuku bulan ahlaksızlıkları, kapital ticaretin tavan yaptığı yerleri de başka bir yazıda anlatmaya çalışırım. ki eminim sizler de biliyorsunuzdur birçoğunu.
(bkz: ıı. murat) 'ın (bkz: kabusname) 'de yer alan görüşleri ve verdiği nasihat aynen şu şekildedir;
"ve yaz olunca avretlere meylet ve kışın oğlanlara, ta ki bedenen sağlam olasın. zira ki oğlan teni sıcaktır, yazın iki sıcak bir yere gelirse teni azıtır ve avret teni soğuktur, kışın iki soğuk bir yere gelse teni kurutur vesselam."
(bkz: fatih sultan mehmet) 'e ait bir gazelde ise;
"ey avni! talihin yaver gitti ve o sevgili misafirin oldu. fırsatı kaçırma; zira veyis bin cana bedeldir” ((gbkz: veyis), genç bir erkek çocuktur.)
neyse, mevlana'dan bahsedecekken konu nereye geldi. demem o ki dostlar;
bırakın sizlere dayatılan birtakım ahlak kurallarını, sözde yapay insani tavırları, netflix'i vb vb. hayatta, neyden keyif oluyorsanız onu yapın. siktir edin tepeden inme anlayışları.
ve en önemlisi bir şeylere şaşırmayın e mi ? uygarlıklar tarihi, bu ve bunun gibi binlerce gerçekle, şu an akla / mantığa sığdıramayacağınız vesikalarla dolu.
oğlancılığı eleştirelim, isyan edelim ama öte yandan "ne olursan ol, yine de gel." söylemini de dikkate alalım. e mi ?
haydi iyi geceler. her zaman diceylik olmaz.
(not : bu girdiyi yazarken kendi bildiklerim, görüşlerim haricinde yararlandığım kaynaklar;)
1- ahmet özalp - islam ansiklopedisi
2- türk şaman kültürü (atatürk üniversitesi doktora tezi)
3- reha çamuroğlu / ismail)
devamını gör...
84.
mevlana ve şems ile ilgili ortaya atılan iddialara bir varsayım olarak yaklaşmak benim haddime değil. yaklaşık bin yıl önce yaşamış iki insan hakkında söylenen rivayetlerde benim dikkatimi çekmez. çünkü dünya üzerinde uzak doğusundan tutunda en batısına kadar insanlar üzerinde bir etki bırakmış iki insan. bu insanlar çilehanelerde haftalarca inzivaya çekilir bir parça ekmek bir yudum suyla derin sohbetlere girer, nefsani hiçbir aktivitede bulunmazken, ekmek ve su gibi daha hayati şeyleri bile çok az alarak nefis terbiyesi yapan insanlar hakkında böyle dedikodulara itibar etmek bana göre çok hadsizce ve küstahça bir olaydır. ölümünü hakka kavuştuğu için düğun günü saymış bir insandan söz ediyoruz. bu kadar dünyadan yüz çevirmiş bir insan sizce ne kadar nefis ve şehvetine düşkün olabilir. ben böyle düşünenlere m.akif'in bir sözünü hatırlatmak isterim. "konuşmak bir mana ise susmak binbir mana. herkes konuşmasına konuşur lakin sükut yürekli olana."
devamını gör...
85.
bence türkiye tarafından fazla abartılan tarihi şahşiyet.
devamını gör...
86.
kelime anlamı itibâriyle sahibimiz anlamına gelir. bu mânâda, ''mevlânâ'' ibâresi, bakara sûresinin son âyetinde kullanıldığı gibi ''mevlâ'' kelimesi enfâl sûresi 40. âyetinde de ''sahibimiz'' anlamında allah için kullanılmıştır. duhâ sûresi 41. âyetinde ise asli hâliyle ''yevme lâ yuğnî mevlen an mevlen şey'en velâhüm yünsarûn.'' meâlen ; ''o gün hiçbir dostun dostuna bir faydası dokunmaz, onlar başka yerden de yardım görmezler.'' şeklinde geçmektedir ki ''mevlen an mevlen'' ''dostun dostuna'' demektir. şu halde, ''mevlâ'' ve ''mevlânâ'' sözlerinin allah'tan başka kulları için kullanılmaması gerekir. nitekim hz. peygamber (s.a.v) bir hadisinde; ''... ve kimse de efendisine mevlâm (rabbim ve sahibim) diye hitab etmesin. lâkin efendim desin... çünkü sizin mevlânız aziz ve celil olan allah'tır" (müslim, el-elfâz mine'l-edeb, 3) buyurmaktadır.
bu tâbir, büyük mutasavvıflardan muhammed celâleddin-i rûmî için de kullanılmaktadır. muhammed celâleddin'in babası sultânu'l ulemâ (âlimlerin sultanı) lâkabıyla meşhur bahâeddin veled, annesi ise mü'mine hatun'dur. o zamanlar bir türk beldesi olan şimdilerde ise afganistan sınırları içinde olan horasan'ın belh şehrinde doğmuştur. türk'tür. zirâ, rûbâîlerinde;
''beni yabancı yerine koymayın ben bu mahalledenim
ben sizin mahallenizde kendimi arıyorum
düşman gibi görünüyorsam da düşman değilim
hintçe konuşuyorsam da aslım türk'tür.” sözleri ile kendisini ifade etmiştir. en önemli eseri mesnevî'dir. molla abdurrahman câmî, mesnevî'yi ve muhammed celâleddin'i kastederek; '' peygamber değildir ama kitâbı vardır.'' demiştir. bundan başka divân-ı kebîr, mektûbât, mecâlis-i seb'a ve fîhi mâ fih isimlerinde eserleri bulunmaktadır. muhammed celâleddin'e izâfe edilen ;
''gel, gel, gene gel, gene gel !
her ne olursan ol, gene gel !
kâfir isen de, mecûsî isen de, putperest isen de gene gel.
bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değil;
yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gene gel !” şiiri son mesnevîhan merhum şefik can'a göre necmüddin-i kübrâ'ya; ziyâ paşa'nın ''harâbât'' isimli eserine göre ise bu şiirin ebu said fazlullah bin ebu'l-hayr'a ait olduğu bildirilmektedir.
bu tâbir, büyük mutasavvıflardan muhammed celâleddin-i rûmî için de kullanılmaktadır. muhammed celâleddin'in babası sultânu'l ulemâ (âlimlerin sultanı) lâkabıyla meşhur bahâeddin veled, annesi ise mü'mine hatun'dur. o zamanlar bir türk beldesi olan şimdilerde ise afganistan sınırları içinde olan horasan'ın belh şehrinde doğmuştur. türk'tür. zirâ, rûbâîlerinde;
''beni yabancı yerine koymayın ben bu mahalledenim
ben sizin mahallenizde kendimi arıyorum
düşman gibi görünüyorsam da düşman değilim
hintçe konuşuyorsam da aslım türk'tür.” sözleri ile kendisini ifade etmiştir. en önemli eseri mesnevî'dir. molla abdurrahman câmî, mesnevî'yi ve muhammed celâleddin'i kastederek; '' peygamber değildir ama kitâbı vardır.'' demiştir. bundan başka divân-ı kebîr, mektûbât, mecâlis-i seb'a ve fîhi mâ fih isimlerinde eserleri bulunmaktadır. muhammed celâleddin'e izâfe edilen ;
''gel, gel, gene gel, gene gel !
her ne olursan ol, gene gel !
kâfir isen de, mecûsî isen de, putperest isen de gene gel.
bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değil;
yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gene gel !” şiiri son mesnevîhan merhum şefik can'a göre necmüddin-i kübrâ'ya; ziyâ paşa'nın ''harâbât'' isimli eserine göre ise bu şiirin ebu said fazlullah bin ebu'l-hayr'a ait olduğu bildirilmektedir.
devamını gör...
87.
halil inalcık'ın da şüpheyle baktığı anadolu tarikatıdır. yüceltildiği kadar değerli birisi değildir. afganistan kökenlidir. moğollarla iş birliği yaparak anadolu'nun moğol istilasına su taşımıştır. moğollara karşı direnen ahi evren tarikatıyla düşmandır. konuyla ilgili bir kitap var kaynak olarak onu sonra yazarım.
afganistan kökenli olduğu için afganların oğlancılık geleneklerinden şaşmayan bir aşkı vardır.
afganistanda erkek çocuklar fuhuşa zorlanıyor
edit1: arkadaşlar afganistan kökenli yazdım hemen muhalefet olmuşsunuz. keşke fetö'ye de böyle muhalefet etseydiniz. ben bilmiyor muyum afganistan'ın kuruluş yılını sizce? o coğrafya'da küçük yaşta erkek çocukları yaşlı erkeklerin himayesine verilir. böyle bir kültür var yüzlerce yıldır. bu oğlan çocuklarına tarikat evlerinde kadın kıyafetleri giydirilir, dansöz gibi oynatılır, tecavüz edilir, sistematik şekilde bedeni ve emeği sömürülür. bizim türk tarihimizde ve geleneğimizde böyle bir adet var mıdır? bu saçmalıklar osmanlı devleti'ne işte bu mevlana gibi tarikatlerle sızmıştır. fatih sultan mehmet'in ilk yaptığı şey ordu ile tarikat ilişkisini kesmek oldu. kendi tarihinizi bilmeden bana ne idüğü belirsiz bir adamı savunmayın. halil inalcık bile bu tarihi kişiliğe şüpheli yaklaşıyor diyorum bana savunma mektubu yazıyorsunuz. herifin nerden gelip nereye gittiği beni ilgilendirmez, osmanlı'dan önce türk kadını savaşıyormuş. bacıyan- rum diye kadın örgütü varmış. her nasıl oluyorsa harem sistemi geliyor ve türk kadını ile birlikte türk kimliği yok edilmeye çalışıyor. bu gerçeğe eren mustafa kemal atatürk'ün devrimlerine bakın biraz.
mevlana, türkiye için bir kültür mirası, doviz geliri, turistin ilgisini çeken çıngıraklı bir oyuncaktan başka bişey değil. asyalılar falan bayılıyor böyle şeylere. adamlarda toplum kültürü yok, o kadar bireyseller ki özeniyorlar tarikatlara. fetö'nün asya yapılanmasını da biraz araştırın isterseniz.
edit2: mevlana'nın sözleri tabi ki ingilizceye çevrilecek. ingiltere'nin sömürge tarihini okursanız biraz anlarsınız. ingilizler, gittikleri yerlerde önce el yazmalarını ve parşomenleri toplar. bunları tercüme ederler ve kütüphanelerde saklarlar. bütün bueserle ingiliz aristokrasisi için neden çok önemlidir biliyor musunuz? koyunları gütmek için.
günümüzde yunus emre divanı'nın dünya'daki tek yazılı hali neden vatikan'da çıkıyor?
yunsu emre divanı vatikan arşivinden çıktı
hala tozpembe bakıyorsunuz dünya'ya. mevlana, ingilizce'ye çevrilmiş de insanları etkiliyormuş da falan filan. bu hristyan aristokratların arşivlerinde budizmin, maniheizmin, hinduizmin, kabalanın, antik mısır dininin, yahudiliğin, islamın en eski yazılı eserleri var. adamlar sizin dininizin geçmişini sizden daha iyi biliyor be. üstelik bu eserler hiç türkçe'ye çevrilmiyor. asrın lideri recep tayyip erdoğan döneminde kaç islami eser türkçe'ye çevrildi? bak ben size bir tanesini gösteriyim: #1671391 ali babacan'ın eşinin tercüme ettiği bir eser. bakın da öğrenin kimler kimlerle
edit 3: başlık altına kaynaklar akıyor.
mevlana moğol ilişkileri üzerine
afganistan kökenli olduğu için afganların oğlancılık geleneklerinden şaşmayan bir aşkı vardır.
afganistanda erkek çocuklar fuhuşa zorlanıyor
edit1: arkadaşlar afganistan kökenli yazdım hemen muhalefet olmuşsunuz. keşke fetö'ye de böyle muhalefet etseydiniz. ben bilmiyor muyum afganistan'ın kuruluş yılını sizce? o coğrafya'da küçük yaşta erkek çocukları yaşlı erkeklerin himayesine verilir. böyle bir kültür var yüzlerce yıldır. bu oğlan çocuklarına tarikat evlerinde kadın kıyafetleri giydirilir, dansöz gibi oynatılır, tecavüz edilir, sistematik şekilde bedeni ve emeği sömürülür. bizim türk tarihimizde ve geleneğimizde böyle bir adet var mıdır? bu saçmalıklar osmanlı devleti'ne işte bu mevlana gibi tarikatlerle sızmıştır. fatih sultan mehmet'in ilk yaptığı şey ordu ile tarikat ilişkisini kesmek oldu. kendi tarihinizi bilmeden bana ne idüğü belirsiz bir adamı savunmayın. halil inalcık bile bu tarihi kişiliğe şüpheli yaklaşıyor diyorum bana savunma mektubu yazıyorsunuz. herifin nerden gelip nereye gittiği beni ilgilendirmez, osmanlı'dan önce türk kadını savaşıyormuş. bacıyan- rum diye kadın örgütü varmış. her nasıl oluyorsa harem sistemi geliyor ve türk kadını ile birlikte türk kimliği yok edilmeye çalışıyor. bu gerçeğe eren mustafa kemal atatürk'ün devrimlerine bakın biraz.
mevlana, türkiye için bir kültür mirası, doviz geliri, turistin ilgisini çeken çıngıraklı bir oyuncaktan başka bişey değil. asyalılar falan bayılıyor böyle şeylere. adamlarda toplum kültürü yok, o kadar bireyseller ki özeniyorlar tarikatlara. fetö'nün asya yapılanmasını da biraz araştırın isterseniz.
edit2: mevlana'nın sözleri tabi ki ingilizceye çevrilecek. ingiltere'nin sömürge tarihini okursanız biraz anlarsınız. ingilizler, gittikleri yerlerde önce el yazmalarını ve parşomenleri toplar. bunları tercüme ederler ve kütüphanelerde saklarlar. bütün bueserle ingiliz aristokrasisi için neden çok önemlidir biliyor musunuz? koyunları gütmek için.
günümüzde yunus emre divanı'nın dünya'daki tek yazılı hali neden vatikan'da çıkıyor?
yunsu emre divanı vatikan arşivinden çıktı
hala tozpembe bakıyorsunuz dünya'ya. mevlana, ingilizce'ye çevrilmiş de insanları etkiliyormuş da falan filan. bu hristyan aristokratların arşivlerinde budizmin, maniheizmin, hinduizmin, kabalanın, antik mısır dininin, yahudiliğin, islamın en eski yazılı eserleri var. adamlar sizin dininizin geçmişini sizden daha iyi biliyor be. üstelik bu eserler hiç türkçe'ye çevrilmiyor. asrın lideri recep tayyip erdoğan döneminde kaç islami eser türkçe'ye çevrildi? bak ben size bir tanesini gösteriyim: #1671391 ali babacan'ın eşinin tercüme ettiği bir eser. bakın da öğrenin kimler kimlerle
edit 3: başlık altına kaynaklar akıyor.
mevlana moğol ilişkileri üzerine
devamını gör...
88.
herkes ölüp gidiyor.
bir sen mi kalacaksın?
ha iki gün fazla, ha iki gün az yaşayacaksın.
ateşte kül, toprakta gül olacaksın.
mühim olan yaşarken insan olacaksın.*
bir sen mi kalacaksın?
ha iki gün fazla, ha iki gün az yaşayacaksın.
ateşte kül, toprakta gül olacaksın.
mühim olan yaşarken insan olacaksın.*
devamını gör...
89.
kendisini çok sevip saygı duyanlar için mesnevi cilt-5 eşek hikayesini* okumalarını tavsiye ederim, mutlaka aydınlanıp güzel eser mesnevi hakkında bir fikir sahibi olacağınızı düşünüyorum. mesneviyi bulmakla uğraşmak istemeyenler özelden yazabilirler görselleri atabilirim.
devamını gör...
90.
kendi zamanının sjw başı moğol ajanı. zerre sevmem saymam.
devamını gör...
91.
"o değil de bunlar şemsle şeymiş ahahahahahaha"
minvalinde geyik yapma isteği uyandıran, düşünür olduğu iddia edilen şahs.
minvalinde geyik yapma isteği uyandıran, düşünür olduğu iddia edilen şahs.
devamını gör...
92.
mesneviden erotik hikayeler..
adıyla önemli bir çalışma kitap halinde basılmıştı.
mutlaka temin edin.
zoofili, pedofili, her türlü yanlış, korkunç, çirkin eğilim mevcut hikayelerinde.
mevlevilerin başucu kitabı olarak kutsallaştırdıkları kitapların hemen hepsinde akla ziyan şeyler bulabilirsiniz..
adıyla önemli bir çalışma kitap halinde basılmıştı.
mutlaka temin edin.
zoofili, pedofili, her türlü yanlış, korkunç, çirkin eğilim mevcut hikayelerinde.
mevlevilerin başucu kitabı olarak kutsallaştırdıkları kitapların hemen hepsinde akla ziyan şeyler bulabilirsiniz..
devamını gör...
93.
94.
bugün de mevlanaya sarıyoruz günü sanırım. bizim millet kadar yetiştirdiği ender değerleri kötüleme meraklısı yoktur büyük ihtimalle.
devamını gör...
95.
insanı gördüklerinden ibaret sayma, göremediklerinde ara,
içidir hakikatin resmi, dışı sadece bir manzara....
içidir hakikatin resmi, dışı sadece bir manzara....
devamını gör...
96.
kolay değil mum olmak
ışık vermek için önce yanmak lazım.
bunu söylemiş adam.
kolay değilmiş hakikaten üstad.
ışık vermek için önce yanmak lazım.
bunu söylemiş adam.
kolay değilmiş hakikaten üstad.
devamını gör...
97.
şeyh galip belki kendisini anlayan son arif kişilerdendir. günümüz külahlı sahtekârları çok sömürür mevlevi kültürünü, bunlara kulak vermemek lazım. kendine mevlevi diyenler dahi hiçbir şey bilmiyor mevlana hazretleri hakkında, sadece edebiyatını yaparlar. mevlevilik yolu, nakşi yolu kadar nasipli değildir. seyri süluk olmadan şeyh olunmaz, arif olunmaz. ama bu günümüz mevlevileri raks ederek bu işi tamam sanıyorlar herhalde. bana öyle geliyor. en çok bildikleri sandıkları kişi mevlana hazretleridir, ama onu bile tanımazlar. beni çok konuştunuz ama az anladınız, diyor zaten pîr. mevlevilikte ilk çatlaklar ne zaman oluşmuş aslında iyice incelemek lazım, araştırmak lazım.
devamını gör...
98.
şems-i tebrîzî ile arasında bir aşk olduğu düşünülür. ben de aynı şeyleri düşünüyorum çünkü mevlana, şems-i tebrîzî gittikten sonra kendini yıllarca bir odaya kapatmış ve kimseyle görüşmemiştir. hatta mevlana'nın eşcinsel olduğu düşünülüyor. ben mevlana'dan genel olarak hoşlanmıyorum ve gerçekten abartılan bir insan olduğunu düşünüyorum. mesnevisindeki cinsel hikâyelerin saçma olduğunu düşünüyorum. hele de kabak hikayesi... umarım gerçek değildir.
devamını gör...
99.
bildiğin moğol ajanı bir türk düşmanıdır.
devamını gör...
100.
bu şahsa mevlana diyenin kendisine saygısı yoktur, bu kafir müşrik allah'a hamd olsun ki fikirleriyle beraber yok oldu, hala bazı münafık mürtedler olsa da, onlar da allah'ın yüce izniyle yok olacak. yaşadığı çağın en büyük ve ismi bilinen din tüccarıdır, allah'a ve resulüne iftiralar atan bu şahıslar allah'a hamd olsun ki gereken cezayı çekecekler, türkiye'deki islam anlayışının bu kadar yozlaşmasının sebebi ta kendisidir. beraberinde islam dışında bir din olan tarikatçılık ve tasavvuf düşünceleri ülkemizde gelişmiştir, şu andaki bir çok tarikatın da gözdesidir celaleddin-i afgâni.
devamını gör...