normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3261.
işte bu gelgitli sarkaç
bu salınım
kökle kanat arasında
kanıtlıyor apaçık
dünya dönüyor daha.
ak bir lâv iniyor şakaklarımdan
ve kimbilir nerdeki mağaralarında
alışılmadık özbenliğimin
duyuyorum yankılanan
güm güm patlamalarını yüreğin.
merhaba, engel tanımayan dertlere!
bölün beni ikiye
ey kök ve kanat
merhaba!
bu salınım
kökle kanat arasında
kanıtlıyor apaçık
dünya dönüyor daha.
ak bir lâv iniyor şakaklarımdan
ve kimbilir nerdeki mağaralarında
alışılmadık özbenliğimin
duyuyorum yankılanan
güm güm patlamalarını yüreğin.
merhaba, engel tanımayan dertlere!
bölün beni ikiye
ey kök ve kanat
merhaba!
devamını gör...
3262.
valla hiç kasamayacağım. ruh halimi sıçratasım yok.
devamını gör...
3263.
ben bu hayata çok kırgınım. nasıl toplayacağını bilemediğim olayların içinde aklı selim tek insan olarak kaldığım için çok kırgınım. yüklerin hep omzumda olmasından dolayı çok kırgınım. her şey yoluna girdi derken her şeyi bu kadar karıştırdığı için çok kırgınım. hayallerim için elde ettiğim son şansımda her şeyi bu kadar karıştırdığı için çok kırgınım. olmayacak gözüyle baktığım hayalimi oldurtup sonrasında ondan beni vazgeçmeye mecbur bıraktığı için çok kırgınım. sırf bir şeylerin iyi olması için hayallerimden beni vazgeçirttiği için çok kırgınım. madem bu kadar karışacaktı her şey, bu dönemde mi karışmalıydı? bir sene sonra karışsaydı ne olurdu? ya da bir sene önce? belki önüme bakmam daha kolay olurdu. belki de elde etmiş olduğum hayalimin peşinden koşmak için imkanları oluşturmuş olacaktım. çok yoruldum ve çok kırgınım. bir şeylere böyle nasıl devam edebileceğim hiçbir fikrim yok. bu saatten sonra nereye gidersem gideyim hiçbir yerde olmayacakmış gibi hissediyorum. bu yük bu sefer ağır geldi. inanıyorum ki yaradan kaldıramayacağı yükü yüklemez kuluna ama ben kaldıramıyorum. senelerdir peşinde koştuğum hayalimi en olmayacak ihtimalden ve son şansımken elde etmiştim ve şimdi ondan vazgeçmek zorunda kalmayı kaldıramıyorum. olmuyor bu sefer. her şeyi kendim halletim ya da her şeyin altından bir şekilde kalkıp devam ettim ama bu sefer devam edemiyorum. toplayamıyorum. çok kırgın ve yorgunum ama benim payıma yine bir şeyleri halletmek düştü. yine kendim hariç her şeyin iyiliği için bir şeylerden vazgeçmek düştü. yine bir şeylere mecburum. toplanamıyorum ve bu sefer halledeceğime dair hiçbir umudum kalmadı.
devamını gör...
3264.
dün çok sevdiğim bir büyüğüm ile konuştum.
benim için çok değerli bir büyüktür.
benimle ilgili çoğu şeyi bilir sanırdım.
defalarca anlattığım bir iki şeyi anlatınca
benimle ilgili çoğu şeyi bilmediğini anladım.
hayat öyle sandığımız gibi değil. biri anlatıyor öteki full anlıyor. anlaşılmak ütopya sadece. kimse kimseyi anlattığı kadar anlamıyor.
hani olur ya, yeni bir iş gelir, bir şeyler anlatılır ama eksik anlarsın. anlayamazsın bazı şeyleri. iş dünyası olunca insan bi demotive olabiliyor. niye anlayamadım diyor. anlayamadın çünkü her anlatılanı anlamam mümkün değil.
öyle olsa matematik öğretmenlerinin işi çok kolay olurdu.
türev der, integral der geçerlerdi.
herkes bir başkasını en fazla kendi istediği kadar anlıyor. o da en fazla, muhatabın ilgisine ya da derdine bağlı. haliyle doğru anlamaktansa yanlış anlayabiliyor.
ezcümle anlaşılmamak kader değil bir nebze olsun anlaşılanlar şanslı insanlar. şanslı olmamak hayatın gerçeği.
anlaşılamadığından sen suçlu değilsin,
sarı saçlarından suçlu olan güzel.
kayahan bu şarkıyı hayatının bir dönemecinde iken yapmıştı.
bu kalleşlik belki bana yakışmıyor ama demişti ve en kolayını yapıp suçlamıştı.
benim için çok değerli bir büyüktür.
benimle ilgili çoğu şeyi bilir sanırdım.
defalarca anlattığım bir iki şeyi anlatınca
benimle ilgili çoğu şeyi bilmediğini anladım.
hayat öyle sandığımız gibi değil. biri anlatıyor öteki full anlıyor. anlaşılmak ütopya sadece. kimse kimseyi anlattığı kadar anlamıyor.
hani olur ya, yeni bir iş gelir, bir şeyler anlatılır ama eksik anlarsın. anlayamazsın bazı şeyleri. iş dünyası olunca insan bi demotive olabiliyor. niye anlayamadım diyor. anlayamadın çünkü her anlatılanı anlamam mümkün değil.
öyle olsa matematik öğretmenlerinin işi çok kolay olurdu.
türev der, integral der geçerlerdi.
herkes bir başkasını en fazla kendi istediği kadar anlıyor. o da en fazla, muhatabın ilgisine ya da derdine bağlı. haliyle doğru anlamaktansa yanlış anlayabiliyor.
ezcümle anlaşılmamak kader değil bir nebze olsun anlaşılanlar şanslı insanlar. şanslı olmamak hayatın gerçeği.
anlaşılamadığından sen suçlu değilsin,
sarı saçlarından suçlu olan güzel.
kayahan bu şarkıyı hayatının bir dönemecinde iken yapmıştı.
bu kalleşlik belki bana yakışmıyor ama demişti ve en kolayını yapıp suçlamıştı.
devamını gör...
3265.
"mutlu olmak" için ne kadar çok çabalarsam çabalayım "mutlu kalmak" için daha da çok çabalamam gerekiyor.
oysa böyle olmamalı.
oysa böyle olmamalı.
devamını gör...
3266.
ulan alaz nickaltını bütün terör örgütü bayraklarıyla doldurasım var. ve eminim buna en çok sen gülerdin dostum. ama o kadar manyakla uğraşamam. gerçi sen uğraşırdın ama ben uğraşamam.
bu yıl çok kaybım oldu. hepsine çok üzüldüm ama ilk kez hiç yüzyüze tanımadığım birine üzülüyorum. bok var demi lan. gerçi ben de kendime iyi bakmıyorum ama biliyorum ben kendimi. kafa iyiyken birileri kafamı kırmazsa 60a doğru kanser oluyorum. sigarayı bırakırsam 61. sür emekliliğin tadını 60ından sonra.
bu yıl çok kaybım oldu. hepsine çok üzüldüm ama ilk kez hiç yüzyüze tanımadığım birine üzülüyorum. bok var demi lan. gerçi ben de kendime iyi bakmıyorum ama biliyorum ben kendimi. kafa iyiyken birileri kafamı kırmazsa 60a doğru kanser oluyorum. sigarayı bırakırsam 61. sür emekliliğin tadını 60ından sonra.
devamını gör...
3267.
gecenin karanlığında beyhude bir yön bulma çabasındayım, farkındayım aynı dertlerin yanından bu kaçıncı geçişim,yol ortasında kararsız kalmışım, bak seçenekler iki şıka düşmüş işte; bu kaçıncı yanlışı seçişim..
devamını gör...
3268.
aslında bambaşka bir başlıkta film tanımı yazarken aklıma gelenleri dökmek için geldim buraya. bir filmde geçen bir cümle kişiyi nereden nerelere taşıyabiliyor? sans soleil adlı filmi izledim, film beni tahmin edebileceğimden daha şiddetle çarptı. japonyaya yazılmış bir aşk mektubu bu film. tam olarak öyle değil ama japonya hakkında ve japonya gözlemlerini içeren mektuplardan kesitler var. görüntüler de belgesel tadında. e benim ikinci vatan da japonya olunca, burnumda tüttü resmen.
filmin başında bir yer var. hokkaido adasını anlatıyor ve orada zenginler hokkaido'dan ana ada'ya uçakla gider, fakirler saatler süren vapur/tren yolculuğu yapmak zorundadır gibi bir cümle geçti. tabi benim yazdığım kadar kıroca bir ifadeyle değil, filmin genelinin sahip olduğu şiirsel bir dille. neyse konumuz bu değil, bunun bana hatırlattığı anım şöyle:
2014 yılında hokkaido'ya gittik, bir sempozyumda sunumumuz vardı. sonrasında da 2 hafta tokyo, kyoto, osaka gezisi yapacaktık. bu gezi için de japon tren bileti olan jr pass'imizi aldık. hokkaido'nun ana şehri sapporo'dan ayrılma vaktimiz geldiğinde trenimiz 22:20'de olmasına rağmen ben erken gidelim ne olur ne olmaz diye ısrar ettim ve 7 kişilik grubumuzu zorla tren garına götürdüm. grubun tek japonca bile kişisi olarak jr pass'lerimizi aktive edeceğimiz gişeye girip yardırmaya başladım. ancak konuşmanın bir yerinde arkamı dönüp nasılsa kaşkol halleder denildiği için grup içi şakalaşmaya başlayan gruptan yakın bir arkadaşıma attığım bakışla kızın yüzü kireç gibi oldu ve diğerlerine "durun bir sorun var" dedi.
sorun karşımdaki japonların japon olması, benim de ben olmamdı. bilet aktifleştirme gişesini tamı tamına 10 dakika önce kapattıkları için işlemimizi yapamayacaklarını, yarın sabah gişe açıldığında değiştirebileceğimizi söylediler. haklılardı, gişe kapanmıştı ve ben, ben olarak haksız olduğum bir konuda her ne kadar bilmediğimiz ve yabancı olduğumuz için bu durumla karşılaşmış olsak dahi ısrar edemezdim. *
22:20'deki trenimizin olduğu gara 19:40'ta gelmiş olmamıza rağmen, biletlerin parasını ödemiş olmamıza rağmen binemiyorduk! üstelik kalacak yerimiz yoktu ve japonya'da ücretsiz wifi ağı olmadığı için internet erişimimiz de yoktu. gerçekten dümdüz sokakta kalmıştık hızlı bir kararla son trene binip chitose havalimanına gittik, ama yeni bir sorun orası da geceleri kepenkleri indirip kapatılıyormuş. birkaç kişiye ne yapabileceğimizi sorduğumuzda 24 saat açık onsen var oraya gidin yatacak yer de var, tatami salonda sabaha dek uyursunuz dediler ama yanımdakiler türk. 5 kadın, 2 erkek. onsen diyorum ben soyunmam diyorlar. nalet olsun türklerin çıplaklıkla ilgili tabularına. sanki çok görmek istiyorum senin kıçını ben! üstelik soyunmak zorunda da değildik, sonraki onsen maceralarımda gördüm ki gerçekten de tatami odası oluyor uyumak için onsenlerin içinde.
neyse ki havalimanı oteli varmış, gittik ama yanımdakiler türk. fiyatı çok pahalı ben bu parayı vermem dediler. suratlarına doğrudan severler artık diyemedim, yine içimden küfredip sempozyumda sunum yaptığım posterleri altıma serdim. itiraz eden 4 kişi sabaha dek sokakta bir ileri bir geri yürürken, biz 3 kişi kıçımızı dönüp soğuk taşın üstüne serdiğimiz posterlerimizin üstünde fosur fosur uyuduk.
sabah 6da polis uyandırdı bizi ve ne yaptığımızı sordu. artık sinir bozukluğundan mı nedir en son uyuyan 3lüden bir arkadaş kıçının altındaki posteri kaldırmış polise çalışma konusunun sunumunu yapıyordu. ben o noktada koptum zaten. pasaportlarımız kontrol edildi ve polisler "deli bunlar bırakalım" diyerek bizi bıraktılar. 6:30 gibi havalimanı açıldı, 7:30 gibi tokyo uçağımıza bindik. ve zenginler gibi-!- sapporo'dan tokyo'ya ulaştık. *
her şeye -hatta gezi boyunca her şeye- itiraz eden dörtlüye ne oldu bilmiyorum. biz kıçını dönüp uyuyan üçlü bu perşembe meyhanede olacağız. 2014 gezimizi kesin yine yad ederiz. bu da böyle bir anımdır.
filmin başında bir yer var. hokkaido adasını anlatıyor ve orada zenginler hokkaido'dan ana ada'ya uçakla gider, fakirler saatler süren vapur/tren yolculuğu yapmak zorundadır gibi bir cümle geçti. tabi benim yazdığım kadar kıroca bir ifadeyle değil, filmin genelinin sahip olduğu şiirsel bir dille. neyse konumuz bu değil, bunun bana hatırlattığı anım şöyle:
2014 yılında hokkaido'ya gittik, bir sempozyumda sunumumuz vardı. sonrasında da 2 hafta tokyo, kyoto, osaka gezisi yapacaktık. bu gezi için de japon tren bileti olan jr pass'imizi aldık. hokkaido'nun ana şehri sapporo'dan ayrılma vaktimiz geldiğinde trenimiz 22:20'de olmasına rağmen ben erken gidelim ne olur ne olmaz diye ısrar ettim ve 7 kişilik grubumuzu zorla tren garına götürdüm. grubun tek japonca bile kişisi olarak jr pass'lerimizi aktive edeceğimiz gişeye girip yardırmaya başladım. ancak konuşmanın bir yerinde arkamı dönüp nasılsa kaşkol halleder denildiği için grup içi şakalaşmaya başlayan gruptan yakın bir arkadaşıma attığım bakışla kızın yüzü kireç gibi oldu ve diğerlerine "durun bir sorun var" dedi.
sorun karşımdaki japonların japon olması, benim de ben olmamdı. bilet aktifleştirme gişesini tamı tamına 10 dakika önce kapattıkları için işlemimizi yapamayacaklarını, yarın sabah gişe açıldığında değiştirebileceğimizi söylediler. haklılardı, gişe kapanmıştı ve ben, ben olarak haksız olduğum bir konuda her ne kadar bilmediğimiz ve yabancı olduğumuz için bu durumla karşılaşmış olsak dahi ısrar edemezdim. *
22:20'deki trenimizin olduğu gara 19:40'ta gelmiş olmamıza rağmen, biletlerin parasını ödemiş olmamıza rağmen binemiyorduk! üstelik kalacak yerimiz yoktu ve japonya'da ücretsiz wifi ağı olmadığı için internet erişimimiz de yoktu. gerçekten dümdüz sokakta kalmıştık hızlı bir kararla son trene binip chitose havalimanına gittik, ama yeni bir sorun orası da geceleri kepenkleri indirip kapatılıyormuş. birkaç kişiye ne yapabileceğimizi sorduğumuzda 24 saat açık onsen var oraya gidin yatacak yer de var, tatami salonda sabaha dek uyursunuz dediler ama yanımdakiler türk. 5 kadın, 2 erkek. onsen diyorum ben soyunmam diyorlar. nalet olsun türklerin çıplaklıkla ilgili tabularına. sanki çok görmek istiyorum senin kıçını ben! üstelik soyunmak zorunda da değildik, sonraki onsen maceralarımda gördüm ki gerçekten de tatami odası oluyor uyumak için onsenlerin içinde.
neyse ki havalimanı oteli varmış, gittik ama yanımdakiler türk. fiyatı çok pahalı ben bu parayı vermem dediler. suratlarına doğrudan severler artık diyemedim, yine içimden küfredip sempozyumda sunum yaptığım posterleri altıma serdim. itiraz eden 4 kişi sabaha dek sokakta bir ileri bir geri yürürken, biz 3 kişi kıçımızı dönüp soğuk taşın üstüne serdiğimiz posterlerimizin üstünde fosur fosur uyuduk.
sabah 6da polis uyandırdı bizi ve ne yaptığımızı sordu. artık sinir bozukluğundan mı nedir en son uyuyan 3lüden bir arkadaş kıçının altındaki posteri kaldırmış polise çalışma konusunun sunumunu yapıyordu. ben o noktada koptum zaten. pasaportlarımız kontrol edildi ve polisler "deli bunlar bırakalım" diyerek bizi bıraktılar. 6:30 gibi havalimanı açıldı, 7:30 gibi tokyo uçağımıza bindik. ve zenginler gibi-!- sapporo'dan tokyo'ya ulaştık. *
her şeye -hatta gezi boyunca her şeye- itiraz eden dörtlüye ne oldu bilmiyorum. biz kıçını dönüp uyuyan üçlü bu perşembe meyhanede olacağız. 2014 gezimizi kesin yine yad ederiz. bu da böyle bir anımdır.
devamını gör...
3269.
bu ara her şey sahte geliyor. insanlar, ilişkiler, hisler, gelecek, yaşam, diyaloglar. her şey.
devamını gör...
3270.
ve evet 23 aralık. tam bir yıl. kırkından sonra küpe takınca insan bunun kutlamasını da yapıyor. aslında normalde hiç hatırlamam ama bir de yarını var bunun. tam bir yıl önceki yarını. o yarın sanırım hayatımda yaşadığım en güzel günlerden biriydi. gelirsek yine bugüne. nazımın kol saati gibi bir gün aslında.
bir gün ölürsem 24 aralık olsun. ama yarın değil. ama 24 aralık olsun.
bir de eylül var tabi. gelişinin eylülü ve gidişinin eylülü. ama ille de 24 aralık.
ne kadar saçma olmaya başladı bu tarihlerin bir araya gelmesi. hatta tarih olarak da değil. günler birbirine giriyor adeta. en güzel günler en acı günlerle çakışmak zorumda mı ya. tıpkı babalar gününün babamın öldüğü güne denk gelmesi gibi. ve bu günlerin birbirine girmesi o kadar çok olmaya başladı ki. evet finali 24 aralık yap. sen de, ben de kurtulayım zamanı gelince.
lan bişeyden daha bahsedecektim. unuttum.
bir de yine seni çok özlüyorum.
bir gün ölürsem 24 aralık olsun. ama yarın değil. ama 24 aralık olsun.
bir de eylül var tabi. gelişinin eylülü ve gidişinin eylülü. ama ille de 24 aralık.
ne kadar saçma olmaya başladı bu tarihlerin bir araya gelmesi. hatta tarih olarak da değil. günler birbirine giriyor adeta. en güzel günler en acı günlerle çakışmak zorumda mı ya. tıpkı babalar gününün babamın öldüğü güne denk gelmesi gibi. ve bu günlerin birbirine girmesi o kadar çok olmaya başladı ki. evet finali 24 aralık yap. sen de, ben de kurtulayım zamanı gelince.
lan bişeyden daha bahsedecektim. unuttum.
bir de yine seni çok özlüyorum.
devamını gör...
3271.
şimdi ağlıyorum lakin bu konu için son ağlanışım bu olacak.
söz verebilir miyim ?
veririm ya.
seninle yüzleşmeye geliyorum.
tamam hadi belki sana bir şeyler sorarken yine ağlarım baba.
bilemiyorum.
sadece duyduklarım doğru mu?
bunu bilmek istiyorum.
stresten dudağımda uçuk çıktı işte en son.
kopartıp duruyorum düşündükçe.
olabildiğince kaygılıyım...
söz verebilir miyim ?
veririm ya.
seninle yüzleşmeye geliyorum.
tamam hadi belki sana bir şeyler sorarken yine ağlarım baba.
bilemiyorum.
sadece duyduklarım doğru mu?
bunu bilmek istiyorum.
stresten dudağımda uçuk çıktı işte en son.
kopartıp duruyorum düşündükçe.
olabildiğince kaygılıyım...
devamını gör...
3272.
yazıyorum, çiziyorum, döküyorum yine toplayamıyorum hiçbir şeyi. bazı şeylerin belirsizliği beni çok yoruyor. yaşayamadığım şeylerin burukluğu çöküyor içime. inandığım değerlerin yıkılışını kabullenemiyorum. her şey çok karıştı ve hiçbir zaman bu kadar çok karışmamıştı. elbet bu zamanlar geçecek ama böyle geçirdiğim zamanların telafisi olmayacak.
devamını gör...
3273.
dünya bir tur daha döndüğünde güneşin etrafında, hayatta olacak mıyım acaba, olacaksam da neler yaşıyor olacağım diye düşündüğüm günlerdeyim yine; doğum günümün birkaç gün öncesindeyim. benim için kıymetli zamanlar; hasar tespiti, değerlendirme, bakım, onarım ve hazırlık yapma günleri.
sordum kendime bu defa. neler olsun isterdin, dök bakalım düşüncelerini orta yere, bakalım bi'. zamanı geldikçe, gerçekleştilerse check atarız bir bir; küçük ya da büyük, zafer zaferdir, iş görür, olmadılarsa da neden olmadıklarına bakarız; işlevsellik, kıymetlimiss değil mi dedim. birkaç spesifik şey belirleyebildim ama ağırlıklı olarak soyutta kaldım ne yazık ki. sonra da bunu yapmanın neden bana uygun olmadığını, daha önceleri bunu denememiş olmamın benim için anlamlılığını keşfettim. gri alanları sevmiyorum. muğlaklıktan huzursuz oluyorum. kendime verdiğim "hayatıma bir şey, biri(leri) katması, beni, bedenimi, özelliklerimi artırması, mutlu olmamı sağlayacak 1,2,3... unsurlarını eklemesi gibi beklentilerim yok bu seneden, benden bir şey götürmesin kafi, ben razıyım kendimden ve hayatımdan" cevabı sinirimi çok bozdu. çünkü eminim ki önümüzdeki sene bu zamanlar kendime bugün bunları söylediğimi anımsayacak ve bir şeyler kaybetmiş miyim, kaybettiklerim ne kadar somut, ne kadar göreli bunları düşünüp duracağım. kendime anlamlı, dayanaklı cevaplar vermek için de kıçımı yırtacak ama muhtemeldir ki başaramayacağım öyle kolayca. kaybettiklerimiz (varlarsa) her zaman zararımıza olmayabiliyorlar. 2019'u 2020'ye bağlayacak olan günlerde buna benzer bir soru sormuş olsaydım kendime mesela, sene sonunda neyi kazandım, neyi kaybettim, bütün bunlar niye oldu diye düşünmekten kafayı yiyor olurdum. aynısının ya da bir benzerinin bir 365 gün sonra başıma gelmeyeceğinin garantisini kim verebilir?
ama sonuçta olan oldu. ister yazılı ister sözlü, isterseniz de düşün dünyanızda dile getirmiş, somutlaştırmış olduğunuz her sorunuzu peşinizde sürükler durursunuz çünkü. konuyla meselenizi sizi tam olarak tatmin edecek şekilde kapatmadığınız sürece sırtınızda bir yerlerden baş vermiş ve aradığınız cevabı bulmadıkça da uzayıp duran halatlar gibi sizinle birlikte devam ederler yolculuklarına düşünceleriniz. ıslandıkça, kirlendikçe diğer düşüncelerinizle birbirlerine karıştıkça, üzerine birileri ya da bir şeyler bastıkça da ağırlaşırlar. kesseniz, kopartsanız da kökünü kurutmazsanız, yine, yeniden, arsızca büyüyüp dururlar.
yine başıma ben ördüm çorabı anlayacağınız. zaten başka türlüsünün mümkün olmayacağının halatını bir süre kendimle birlikte yürütmüş sonra da azat etmiştim. kısfmet artık. bakalım.
sordum kendime bu defa. neler olsun isterdin, dök bakalım düşüncelerini orta yere, bakalım bi'. zamanı geldikçe, gerçekleştilerse check atarız bir bir; küçük ya da büyük, zafer zaferdir, iş görür, olmadılarsa da neden olmadıklarına bakarız; işlevsellik, kıymetlimiss değil mi dedim. birkaç spesifik şey belirleyebildim ama ağırlıklı olarak soyutta kaldım ne yazık ki. sonra da bunu yapmanın neden bana uygun olmadığını, daha önceleri bunu denememiş olmamın benim için anlamlılığını keşfettim. gri alanları sevmiyorum. muğlaklıktan huzursuz oluyorum. kendime verdiğim "hayatıma bir şey, biri(leri) katması, beni, bedenimi, özelliklerimi artırması, mutlu olmamı sağlayacak 1,2,3... unsurlarını eklemesi gibi beklentilerim yok bu seneden, benden bir şey götürmesin kafi, ben razıyım kendimden ve hayatımdan" cevabı sinirimi çok bozdu. çünkü eminim ki önümüzdeki sene bu zamanlar kendime bugün bunları söylediğimi anımsayacak ve bir şeyler kaybetmiş miyim, kaybettiklerim ne kadar somut, ne kadar göreli bunları düşünüp duracağım. kendime anlamlı, dayanaklı cevaplar vermek için de kıçımı yırtacak ama muhtemeldir ki başaramayacağım öyle kolayca. kaybettiklerimiz (varlarsa) her zaman zararımıza olmayabiliyorlar. 2019'u 2020'ye bağlayacak olan günlerde buna benzer bir soru sormuş olsaydım kendime mesela, sene sonunda neyi kazandım, neyi kaybettim, bütün bunlar niye oldu diye düşünmekten kafayı yiyor olurdum. aynısının ya da bir benzerinin bir 365 gün sonra başıma gelmeyeceğinin garantisini kim verebilir?
ama sonuçta olan oldu. ister yazılı ister sözlü, isterseniz de düşün dünyanızda dile getirmiş, somutlaştırmış olduğunuz her sorunuzu peşinizde sürükler durursunuz çünkü. konuyla meselenizi sizi tam olarak tatmin edecek şekilde kapatmadığınız sürece sırtınızda bir yerlerden baş vermiş ve aradığınız cevabı bulmadıkça da uzayıp duran halatlar gibi sizinle birlikte devam ederler yolculuklarına düşünceleriniz. ıslandıkça, kirlendikçe diğer düşüncelerinizle birbirlerine karıştıkça, üzerine birileri ya da bir şeyler bastıkça da ağırlaşırlar. kesseniz, kopartsanız da kökünü kurutmazsanız, yine, yeniden, arsızca büyüyüp dururlar.
yine başıma ben ördüm çorabı anlayacağınız. zaten başka türlüsünün mümkün olmayacağının halatını bir süre kendimle birlikte yürütmüş sonra da azat etmiştim. kısfmet artık. bakalım.
devamını gör...
3274.
bazı öğrencilerimin bazı isimlerini sadece ben biliyorum.
* sınav gözetmeni olduğum bir sınıfta öğrencinin birine sunshine dedim, 1 ay sonra dersten sonra yanıma gelip beni hatırlıyor musunuz hocam diye sordu. tabii ki hatırlıyorum sunshine dedim, mutlu oldu gülerek gitti.
* bir öğrencimin ismi ejderha. çok da tatlış bi kız aslında. ejderha deyince sinirli falan birini canlandırıyorum gözümde, ama alakası yok. insan ismini geçen gün öğrendim, ama benim için her zaman ejderha kalacak.
* başka bir öğrencinin adı stajyer. aslında ne benim öğrencimdi ne de benimle staj yaptı ama ismi stajyer kaldı. şu an yüksek lisans yapıyor, yine de benim için hala stajyer.
* başka birinin adı kuş.
* bi tane de ice baby var. rapçi ismiymiş, sizde ice baby dinleyicisi tipi var hocam demişti. kendisi dinliyormuş, ice baby oldu.
artık siz de biliyorsunuz.
* sınav gözetmeni olduğum bir sınıfta öğrencinin birine sunshine dedim, 1 ay sonra dersten sonra yanıma gelip beni hatırlıyor musunuz hocam diye sordu. tabii ki hatırlıyorum sunshine dedim, mutlu oldu gülerek gitti.
* bir öğrencimin ismi ejderha. çok da tatlış bi kız aslında. ejderha deyince sinirli falan birini canlandırıyorum gözümde, ama alakası yok. insan ismini geçen gün öğrendim, ama benim için her zaman ejderha kalacak.
* başka bir öğrencinin adı stajyer. aslında ne benim öğrencimdi ne de benimle staj yaptı ama ismi stajyer kaldı. şu an yüksek lisans yapıyor, yine de benim için hala stajyer.
* başka birinin adı kuş.
* bi tane de ice baby var. rapçi ismiymiş, sizde ice baby dinleyicisi tipi var hocam demişti. kendisi dinliyormuş, ice baby oldu.
artık siz de biliyorsunuz.
devamını gör...
3275.
saatlerce izlenilen bir tavan, sorulara cevap vermeyen duvarlar ve bitmek bilmeyen düşünce trafiği... severim aslında bunları, ama bazen oluyor yüreğimi bunaltıyor. sanki birisi kalbimi eline almış suyunu çıkarmaya çalışıyor. içimdeki zıtlıklara tahammül edemiyorum. "umut etmeden, umutsuzluğa da düşmeden" anlayışı beni çok zorluyor. etrafıma yaydığım sevgi ve değer dalgası beni içten içe tüketiyor. bazen oluyor almadan vermenin ne kadar zor olduğunu iliklerime kadar hissediyorum. geçtiğim yollar kararıyor, rüya ile gerçeği ayırt edemiyorum. kendi içimde düşünüp yaşamak bir kurt gibi içimden kemiriyor beni. çürümek yetmiyormuş gibi bir de iğrenç bir şekilde yok oluyorum. kurtulurum umuduyla sarıldığım insanlar bir bir kayboluyor. "kollarımı açınca boşluğu kucaklıyorum." tüm önlemlerime rağmen kayboluyorum. aynı yollarda kayboluyorum hem de. kayboldum kaybolmaya, bari dönüş yolunu bulabilsem. geri dönmek yerine yeni yollar bulmaya çalışıyorum, bu beni daha da batırıyor. sonucunda da koca bir mide bulantısı ile baş başa kalıyorum.
devamını gör...
3276.
önemli bir insan olmadığımı bilerek yaşamak gücüme gidiyor yaw...
kendimden sıkıldım. işe yaramazın biriyim ah ah.
kendimden sıkıldım. işe yaramazın biriyim ah ah.
devamını gör...
3277.
eskiden kendimle sadece konuşuyordum .
artık tartışmaya da başladım ...
yakında kavga eder karakola da düşeriz .
anlaşamıyoruz abiii ...
artık tartışmaya da başladım ...
yakında kavga eder karakola da düşeriz .
anlaşamıyoruz abiii ...
devamını gör...
3278.
izninizle biraz içimi dökmek isterim. bugün direksiyon sınavından ikinci kere kaldım. aslında gayet normal ve herkesin başına gelebilecek bir durum, ama içime bir dert oldu sözlük. sınavıma giren gözetmenlerden birinin laflarına ve tavrına ayrı, seyir halindeki kendi manasız hareketlerime ayrı sinir oldum. başarısızlığı asla kaldıramıyor, kendime bir türlü yediremiyorum. günlerce kafamda bu düşünceler dönüp duruyor. kendimi aptal gibi hissediyorum. öyle basite indirgiyor, öyle küçümsüyorum ki yaptığım hataları, azıcık aklı olan biri yapmazdı diyorum kendi kendime. böylece saatleri, günleri zehir ediyorum. avutma cümleleri, teselli niyetine anlatılmış tecrübeler zihnimin tuğla duvarlarından sekiyor. içerde ise sürekli kendini aşağılayan, hor gören biri. zaten yeterince var olan stresine bir de bunları ekleyerek kendine eziyet etmenin ne anlamı var ki? ama ediyorum işte sözlük. insanın en büyük düşmanı kendisi oluyor bazen, bu da öyle bir şey işte.
edit: bir sonraki sınavımda geçtim. hayır kendime zehir ettim de ne oldu diye de düşünüyorsun sonra. insanın kendiyle yaşaması çok zor :)
edit: bir sonraki sınavımda geçtim. hayır kendime zehir ettim de ne oldu diye de düşünüyorsun sonra. insanın kendiyle yaşaması çok zor :)
devamını gör...
3279.
karar aldım. bakalım ne kadar tutabileceğim. sevimsiz bir insana döneceğim belki de. olsun varsın.
devamını gör...
3280.
bunu da atlatırsak daha bize karada ölüm yok.
atlatabilmek için çok dua ediyorum, bakalım ne olacak…
atlatabilmek için çok dua ediyorum, bakalım ne olacak…
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2