normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
5161.
klima aldığım gün elektriğe %24 zam geldi aw.
devamını gör...
5162.
tüm duygudurumun aniden çökmesi diye bir şey var.
resmen sıfırlandım.
bu beyin çok garip bir şey.
sabah şarkı söyleyerek gidiyordun işe hani,
işte bazen de bazı şeyler bazı bazı böyledir.
resmen sıfırlandım.
bu beyin çok garip bir şey.
sabah şarkı söyleyerek gidiyordun işe hani,
işte bazen de bazı şeyler bazı bazı böyledir.
devamını gör...
5163.
insan kendi denizinden sıkılır mı?
sıkılmıştı işte insan, mavisi bile eski mavi değildi, tuzu bile yerinde değildi, tuzu bile bozulmuştu.
adam çekip gitmem lazım buralardan dedi kendi kendine, sandalına atladı yelkeni açtı, rotasını eski / ebedi ve ezeli / denizine çevirdi.
onun o çok alışık ve çok da yabancı sularına girdi, ne aradığını bilmiyordu, bir şey arayıp aramadığını da bilmiyordu aslında. tam o sırada kıyıdan eski, kadim bir şarkı yükseldi "o adam" diyordu şarkı, adam şaşırdı, bu şarkıları pek bilen olmazdı.
sesin olduğu tarafa doğru gitti, kadını gördü sonra, kayaların üstünde duran, mavi elbiseli, gölgesi mavi, ruhu yeşil bir kadın. bir eli dağlarda, bir eli denizlerde, aklı her daim bir adada olan bir kadın.
adam da aynı dille bir şarkı söylemeye başlayınca kadın da onu gördü, yüzünden belli belirsiz gölge gibi bir gülümseme geçti, adamın söylediği şarkılara ve sözlere aynı şekilde karşılık vermeye başladı.
adam korktu, çünkü kadın gerçek olamayacak kadar güzeldi, gerçek olamayacak kadar ulaşılmazdı, gerçek olamayacak kadar eski bir şarkıyı söylüyordu, adam o an ne kendine baktı, ne önüne, ne ardına baktı, yolu yolum olacak dedi, bana gel derse yolum yoludur.
hangi gecenin sabahındaydı bilinmez kadın eski bir şarkının içine o ana kadar bilinen tüm dillerdeki "gel" kelimesini koydu, adama yolladı.
adam duydu, adam anladı.
tek kelime etmeden sandalını kayalıklara ustalıkla yanaştırdı, kadın sandala bindi kadın tam oldu, adam tam oldu, denizler bir oldu ve o sabah arşipel doğdu.
sıkılmıştı işte insan, mavisi bile eski mavi değildi, tuzu bile yerinde değildi, tuzu bile bozulmuştu.
adam çekip gitmem lazım buralardan dedi kendi kendine, sandalına atladı yelkeni açtı, rotasını eski / ebedi ve ezeli / denizine çevirdi.
onun o çok alışık ve çok da yabancı sularına girdi, ne aradığını bilmiyordu, bir şey arayıp aramadığını da bilmiyordu aslında. tam o sırada kıyıdan eski, kadim bir şarkı yükseldi "o adam" diyordu şarkı, adam şaşırdı, bu şarkıları pek bilen olmazdı.
sesin olduğu tarafa doğru gitti, kadını gördü sonra, kayaların üstünde duran, mavi elbiseli, gölgesi mavi, ruhu yeşil bir kadın. bir eli dağlarda, bir eli denizlerde, aklı her daim bir adada olan bir kadın.
adam da aynı dille bir şarkı söylemeye başlayınca kadın da onu gördü, yüzünden belli belirsiz gölge gibi bir gülümseme geçti, adamın söylediği şarkılara ve sözlere aynı şekilde karşılık vermeye başladı.
adam korktu, çünkü kadın gerçek olamayacak kadar güzeldi, gerçek olamayacak kadar ulaşılmazdı, gerçek olamayacak kadar eski bir şarkıyı söylüyordu, adam o an ne kendine baktı, ne önüne, ne ardına baktı, yolu yolum olacak dedi, bana gel derse yolum yoludur.
hangi gecenin sabahındaydı bilinmez kadın eski bir şarkının içine o ana kadar bilinen tüm dillerdeki "gel" kelimesini koydu, adama yolladı.
adam duydu, adam anladı.
tek kelime etmeden sandalını kayalıklara ustalıkla yanaştırdı, kadın sandala bindi kadın tam oldu, adam tam oldu, denizler bir oldu ve o sabah arşipel doğdu.
devamını gör...
5164.
merhaba... yıllar sonra paçavralaşmış sözcüklerin en bakirini söyleyebilirim ancak sana... bilhassa o kadar çok zamana inanmıyorum ki, o kısa kirpikli gözlerini, yer çekimine kapılıp aşağıya kıvrılmış burnunu ve kırıklaşmış dudaklarını görmesem, heralde insanlara aptal muamelesi yapacaktım böyle bi soyutluğa inandıkları için çünkü.... onların taptıkları zaman bana ona karşı olan inançsızlığımdan başka bir şey vermedi...
merhaba hiç kimsem...
e f t e l y a...
(akdeniz'i cebinde taşıyan kız...)
2016 maviliği
devamını gör...
5165.
seni ağlatmadığıma ve acı çektirmediğime çok pişmanım. bunda senin kabahatin yok. başlama motivasyonumuzu devam ettirip sana obje gibi davranabilseydim, şu an pişman değil mutmain olurdum. nasip diyelim, demek ki bu duygu sana nasip değilmiş. eminim, kat be kat yaşatacak biri olacak. ve eminim “keşke o ben olsaydım” diyeceksin.
devamını gör...
5166.
kader...
daha dünyaya gelmeden bana ilk ölümcül darbeyi vurdun. kabus gibi bir çocukluk, lanet olası bir gençlik ve evlendirilmemle devam eden kahrolası bir hayat.
senden tek bir şey istedim be. gecelerce gözyaşı döktüm, her gördüğüm mutlu çiftte sol tarafım sızladı.
hep başkaları adına sevinmek, mutlu olmaya çalışmak ne kadar zor bilir misin sen?
bilmezsin tabi.
sen bilir misin hiç, konuşmadığı için kelimeleri unutan biri ne halde olur?
umurunda değil evet.
sen hiç bilir misin aşık olan birinin karşılığında sadece hayal kırıklığı görmesinin ne demek olduğunu?
boşvereyim değil mi...
sen bilmezsin değil mi, anlatacak hiç kimse olmamasını?
ben bildim, öğrendim sayende.
dünyaya gelmenin de bedeli olurmuş demek ki. sayende bunu da öğrendim.
şu saatte bana bunları yazdıran da sensin, o kapkara deftere kara kalemle yazan da.
ömrümü bitirmeme az kaldı evet ama senin yüzünden bu haldeyim ben.
her gece rahatsız ediyorsun, yaralarımı kanatıyorsun, gözlerime eziyet ediyorsun. bıkmıyorsun, usanmıyorsun.
azrail kapıyı çalınca da '' bak bu bu kadar yaşadı'' diyeceksin.
imza: hiç kimse için hiç kimse olan bir hiç...
daha dünyaya gelmeden bana ilk ölümcül darbeyi vurdun. kabus gibi bir çocukluk, lanet olası bir gençlik ve evlendirilmemle devam eden kahrolası bir hayat.
senden tek bir şey istedim be. gecelerce gözyaşı döktüm, her gördüğüm mutlu çiftte sol tarafım sızladı.
hep başkaları adına sevinmek, mutlu olmaya çalışmak ne kadar zor bilir misin sen?
bilmezsin tabi.
sen bilir misin hiç, konuşmadığı için kelimeleri unutan biri ne halde olur?
umurunda değil evet.
sen hiç bilir misin aşık olan birinin karşılığında sadece hayal kırıklığı görmesinin ne demek olduğunu?
boşvereyim değil mi...
sen bilmezsin değil mi, anlatacak hiç kimse olmamasını?
ben bildim, öğrendim sayende.
dünyaya gelmenin de bedeli olurmuş demek ki. sayende bunu da öğrendim.
şu saatte bana bunları yazdıran da sensin, o kapkara deftere kara kalemle yazan da.
ömrümü bitirmeme az kaldı evet ama senin yüzünden bu haldeyim ben.
her gece rahatsız ediyorsun, yaralarımı kanatıyorsun, gözlerime eziyet ediyorsun. bıkmıyorsun, usanmıyorsun.
azrail kapıyı çalınca da '' bak bu bu kadar yaşadı'' diyeceksin.
imza: hiç kimse için hiç kimse olan bir hiç...
devamını gör...
5167.
yoruldum dedikçe yokuş oldunuz, ama bu devran elbet dönecek..
devamını gör...
5168.
yakalannndımmm ahh yarraaağğlannndımm..
yakaladım seni seni
yakalandım beni beniii
yakaladım seni seni
yakalandım beni beniii
devamını gör...
5169.
gecenin rıhtımında sana bakıp dolunayı dizginler haldeyim.
puslu fırtınaların,gizli yağmurlarında beşeri çaresizliklerle baş başayım.
dileklerim,şakağıma dayadığım keşkelerimin korkusudur.
baktıkça dokusu bozulan denizlere karşı haykırışımdır geçmişim.
mevsimlerin silsilesinde içerim dünyanın zehr-i şerbetini de.
boynu bükük cümleler sarfeder göz bebeklerim.
köhne limanlardan alıp,harabe tersanelere çektiğim hatıralarımadır iç çekişlerim.
denizlerin vicdanına kalmış,gemiden inen, kayığa binen, mahzun bi' kaptanın hikayesinde gizliyim.
puslu fırtınaların,gizli yağmurlarında beşeri çaresizliklerle baş başayım.
dileklerim,şakağıma dayadığım keşkelerimin korkusudur.
baktıkça dokusu bozulan denizlere karşı haykırışımdır geçmişim.
mevsimlerin silsilesinde içerim dünyanın zehr-i şerbetini de.
boynu bükük cümleler sarfeder göz bebeklerim.
köhne limanlardan alıp,harabe tersanelere çektiğim hatıralarımadır iç çekişlerim.
denizlerin vicdanına kalmış,gemiden inen, kayığa binen, mahzun bi' kaptanın hikayesinde gizliyim.
devamını gör...
5170.
koyu yazılmış bir mısra gibiydi hayat.
ne tam okunabiliyordu, ne de görmezden gelinebiliyordu..altı çizilmiş bir yalnızlık gibi duruyordu satır aralarında..
kimse tam olarak ne dediğini bilmiyordu bu hayatın..ama herkes bir şey hissetmişti geçerken içinden.
bir burukluk.
bir eksiklik.
bir “keşke başka türlü yazılsaydı” sızısı.
zaman öyle bir anlatmıştı ki kafamıza vurarak,
hayat öyle silik silik yaşanacak bir şey değildi...
koyu yazılmalıydı..
hissedilmeli, vurmalı, bazen can yakmalıydı.
çünkü hafif yaşanan şeyler çabuk unutuluyordu.
ama o koyu yazılmış mısralar
öyle bir kalıyordu ki insanın içinde,
yıllar geçse bile silinmiyordu...
ne tam okunabiliyordu, ne de görmezden gelinebiliyordu..altı çizilmiş bir yalnızlık gibi duruyordu satır aralarında..
kimse tam olarak ne dediğini bilmiyordu bu hayatın..ama herkes bir şey hissetmişti geçerken içinden.
bir burukluk.
bir eksiklik.
bir “keşke başka türlü yazılsaydı” sızısı.
zaman öyle bir anlatmıştı ki kafamıza vurarak,
hayat öyle silik silik yaşanacak bir şey değildi...
koyu yazılmalıydı..
hissedilmeli, vurmalı, bazen can yakmalıydı.
çünkü hafif yaşanan şeyler çabuk unutuluyordu.
ama o koyu yazılmış mısralar
öyle bir kalıyordu ki insanın içinde,
yıllar geçse bile silinmiyordu...
devamını gör...
5171.
bugün kötü bir şey yazmayacağım...
kısa sürede inanılmaz güzel ilişkiler kurdum. kısa bir süre de kazandığım kalplerin mutluluğuna şahit oldum bu akşam.beni gördüklerinde gözlerinin içi gülen mükemmel insanlar...bunu o kadar geçiriyorlar kii bana. ben bunu o kadar hissediyorum ki içtenlikle.
göz gülümser mi? gülümsüyor işte...
şimdi gidip onu çok sevdiğimi söylicem.
çünkü gerçekten çok seviyorum...
diğeri hemcinsim değil, bunu ona söyleyemem ama o zaten bunun farkında...
teşekkür ederim iyi ki varsınız...
kısa sürede inanılmaz güzel ilişkiler kurdum. kısa bir süre de kazandığım kalplerin mutluluğuna şahit oldum bu akşam.beni gördüklerinde gözlerinin içi gülen mükemmel insanlar...bunu o kadar geçiriyorlar kii bana. ben bunu o kadar hissediyorum ki içtenlikle.
göz gülümser mi? gülümsüyor işte...
şimdi gidip onu çok sevdiğimi söylicem.
çünkü gerçekten çok seviyorum...
diğeri hemcinsim değil, bunu ona söyleyemem ama o zaten bunun farkında...
teşekkür ederim iyi ki varsınız...
devamını gör...
5172.
sevginin yetersiz kaldığı çağlarda büyüdüm ben. bildiğim tüm doğruların birer birer foyası çıktı ortaya. korktuğum ne varsa ona dönüştüm gün geçtikçe. mezarlığıma getirilen çiçeklere ah ettim içimden. sığınılan bahanelerin celladı oldum. sonunda kendi kalbimi söktüm. boynu bükülen bütün çiçeklerimin kökünü ben kazıdım tırnaklarımla. şimdi ise bir rakı masasında teslim ettim ruhumu ve bedenimi. akıl almaz bir çekilmenin kurbanı olmaya mecburum. aynı gün hem tanrı oldum hem kul. bıraktım kendimi anasonun baş döndürücü kokusuyla. artık özgür bir tutsağım.
devamını gör...
5173.
yine bu başlığa düştüm, biri beni engellesin şu başlıktan.
şimdi bir şeyler anlatsam fazla detay vereceğim özel hayatım hakkında, anlatmasam içim içimi yiyecek.
masadan günlüğümü almaya da üşeniyorum açıkçası.
gerçi yazsam da iyi gelmiyor artık. daha da yük oluyor sanki. kelime dağarcığım bile yetmiyor çoğu zaman.
maden suyum ile bakışıyoruz yazıya odaklanmadığım süreçlerde.
beypazarı'nı da hiç sevmem ama maden suyunu beypazarı'ndan tercih etmeyenleri tenha köşelerde vurdukları için başka bir seçeneğim yoktu.
o da beni sevmiyor, ben de onu sevmiyorum ama katlanıyoruz işte.
beypazarı olduğu bile belli değil garibanın.
üzerindeki ambalaj kağıdını sökerek onu kendisinden uzaklaştırdım çünkü.
en az benim kadar her şeyden uzaklaşmış ve çöpe atılmayı bekleyen durumda bekliyor enayi.
renginde bile meymenet yok, türbe yeşili mi kaldı.
öyle işte. kendimi üzdüğüm yetmediği için bir de gidip beypazarı şişesini üzeceğim.
çok gözüme batıyor şu sıralar.
şimdi bir şeyler anlatsam fazla detay vereceğim özel hayatım hakkında, anlatmasam içim içimi yiyecek.
masadan günlüğümü almaya da üşeniyorum açıkçası.
gerçi yazsam da iyi gelmiyor artık. daha da yük oluyor sanki. kelime dağarcığım bile yetmiyor çoğu zaman.
maden suyum ile bakışıyoruz yazıya odaklanmadığım süreçlerde.
beypazarı'nı da hiç sevmem ama maden suyunu beypazarı'ndan tercih etmeyenleri tenha köşelerde vurdukları için başka bir seçeneğim yoktu.
o da beni sevmiyor, ben de onu sevmiyorum ama katlanıyoruz işte.
beypazarı olduğu bile belli değil garibanın.
üzerindeki ambalaj kağıdını sökerek onu kendisinden uzaklaştırdım çünkü.
en az benim kadar her şeyden uzaklaşmış ve çöpe atılmayı bekleyen durumda bekliyor enayi.
renginde bile meymenet yok, türbe yeşili mi kaldı.
öyle işte. kendimi üzdüğüm yetmediği için bir de gidip beypazarı şişesini üzeceğim.
çok gözüme batıyor şu sıralar.
devamını gör...
5174.
(bkz: kışın okunacak başlıklar)
devamını gör...
5175.
ara ara sözlüğe uğrayıp bir de buraya iç döküp gitmek de adetimiz oldu he.
yine bir hayat güncellemesi o toz pembe ilişkiyle hayatın gerçeklerinin çatıştığı noktadayız. ve cidden çok zorlanıp çok yoruluyorum. elimde bir ip var. hem hayata bağlıyor hem ara ara çok acıtıyor. insan zorlanıyor en nihayetinde.
(: hoş benim hayatımın zor olmayan dönemi var mı o da muamma tabi.
insanların haklı çıkması ihtimali beni çok korkutuyor
yine bir hayat güncellemesi o toz pembe ilişkiyle hayatın gerçeklerinin çatıştığı noktadayız. ve cidden çok zorlanıp çok yoruluyorum. elimde bir ip var. hem hayata bağlıyor hem ara ara çok acıtıyor. insan zorlanıyor en nihayetinde.
(: hoş benim hayatımın zor olmayan dönemi var mı o da muamma tabi.
insanların haklı çıkması ihtimali beni çok korkutuyor
devamını gör...
5176.
deneyip beceremediklerim
- çay kaşığı ve cımbız yardımıyla sivrisinek yakalamak…
- meyveye zarar vermeden şeftalinin çekirdeğini çıkarmak... (kayısı hile yardımıyla oluyor)
- “siz bizim çekoslovaklaştırmadıklarımızdan mısınız” cümlesini ezbere tersten okumak.
- kedinin kuyruğuna iki düğüm atmak... tırmalanmak suretiyle vazgeçirildim.
- beşinci kata kadar basamakları arka arkaya yürüyerek çıkmak
- ceviz kıracağıyla hindistan cevizi kırmak
- barış manço’nun o “güzel” sesine 10 saniyeden fazla tahammül etmek
- çiviye çivi söktürmek.
- dilim dolaşmadan hyaluronik asit demek. eve tek başımayken söylüyorum da mağazada “sizde hyaluronic asit var mı” derken hayaşlurtonic falan diye foşurduyorum. niye hyaluronik asit almaya gidiyorsam. gıcıklık benimkisi.
- sütlü tatlı yemek. derhal böyyyyyyk geliyor.
- pişmiş yumurtayı kabuğunu kırmadan kabuktan çıkarmak. (üstte bir delik açtım tamam. o kadar zalım değiliz)
- çay kaşığı ve cımbız yardımıyla sivrisinek yakalamak…
- meyveye zarar vermeden şeftalinin çekirdeğini çıkarmak... (kayısı hile yardımıyla oluyor)
- “siz bizim çekoslovaklaştırmadıklarımızdan mısınız” cümlesini ezbere tersten okumak.
- kedinin kuyruğuna iki düğüm atmak... tırmalanmak suretiyle vazgeçirildim.
- beşinci kata kadar basamakları arka arkaya yürüyerek çıkmak
- ceviz kıracağıyla hindistan cevizi kırmak
- barış manço’nun o “güzel” sesine 10 saniyeden fazla tahammül etmek
- çiviye çivi söktürmek.
- dilim dolaşmadan hyaluronik asit demek. eve tek başımayken söylüyorum da mağazada “sizde hyaluronic asit var mı” derken hayaşlurtonic falan diye foşurduyorum. niye hyaluronik asit almaya gidiyorsam. gıcıklık benimkisi.
- sütlü tatlı yemek. derhal böyyyyyyk geliyor.
- pişmiş yumurtayı kabuğunu kırmadan kabuktan çıkarmak. (üstte bir delik açtım tamam. o kadar zalım değiliz)
devamını gör...
5177.
kendimden kaçmaya çalışırken, rotamın esasen bir fasit daireden ibaret olduğunu anlamam zor oldu. kaçışım beyhude, vardığım nokta ise hep aynıydı. çöpleşmiş zihnimin bataklığı beni çektikçe çekiyor, nefes almamı zorlaştırıyordu. korkuyordum… yapayalnız ve içsel bir karmaşanın içinde neyin neden olduğunu anlamlandırmaya çalışıyordum.
çığlık attığında sesinin çıkmadığı o en köhne kabuslara sıkışıp kalmıştım. her şey çok siyah. her yer çok karanlık…
düşüncesel bir kara delik oluşturmuştum kafamda. olan her şeyi içine çeken siyah bir girdap. renkler nerede? sahi ben en son ne vakit güldüm? içten ve yalansız. belirsizliklerle dolu bu hengamenin içinde içim bomboş şekilde savrulup duruyordum. ne bir umut ışığı vardı ne bir gökkuşağı.
küskün ve dargındım. kalbim de ziyadesiyle kırık. yaşam olgusuna ölü ruhumla katkıda bulunamazdım. cesur değilim ama titreye titreye kılıç kuşanmıştım. korkuyorum… ama savaşmaktan geri durmuyorum. belki de en çok bu yormuştu beni.
çığlık attığında sesinin çıkmadığı o en köhne kabuslara sıkışıp kalmıştım. her şey çok siyah. her yer çok karanlık…
düşüncesel bir kara delik oluşturmuştum kafamda. olan her şeyi içine çeken siyah bir girdap. renkler nerede? sahi ben en son ne vakit güldüm? içten ve yalansız. belirsizliklerle dolu bu hengamenin içinde içim bomboş şekilde savrulup duruyordum. ne bir umut ışığı vardı ne bir gökkuşağı.
küskün ve dargındım. kalbim de ziyadesiyle kırık. yaşam olgusuna ölü ruhumla katkıda bulunamazdım. cesur değilim ama titreye titreye kılıç kuşanmıştım. korkuyorum… ama savaşmaktan geri durmuyorum. belki de en çok bu yormuştu beni.
devamını gör...
5178.
zifiri sır gibi bir boşluk var içimde, içinde kaybolduğum. geceyi giydim üzerime ve bir zamanlar sahip olduğum bir şeylerin izini sürüyorum. sanki kalbim, uzun zaman önce terk edilmiş bir mabedin taşlarında yankılanan dualarla, yakınmalarla dolu. her şey suskun, kelimeler yüz çevirmiş, cümlelere dökülmez olmuşlar. duyanın etkilendiği, boş dağlarda yankılanan bir ses. ne olmuş yani, acısından dağları çatlatsa neye yarar, bir “hoş geldin” diyeni olmadıktan sonra. insanlar konuşuyor, ben susuyorum, dönüyorum kendi ateşimin etrafında. şimdi daha iyi anlıyorum antik metinleri, sadece toprak değildi insanın cevheri, acıyla akan gözyaşı da vardı. öyle yazmaz mı sümerlerde, babillerde? açın bakın işte, yok benim anlatacak takatim. ve işte şimdi buradayım. ne tam kırılmışım ne de tam sağlam. ama hala ayaktayım.
devamını gör...
5179.
ruhsal çöküntü başlar,dizginleyemezsem beynimi.
fikirlerimden dökülecekleri engeller dilimin kemiği.
korkularım gidiyor da sorgularım azalmıyor zihnimin içinden.
hangi mevsimde ararsam bulurum kendimi?
huzuru yârin kollarında bulacağıma eminim.
yazdığım cümlelere âhım bulaşırsa,ne olur seçimlerim?
yaşadığım dünya,zindanların en kuytusundan acılı karanlık.
acelesi olan kaderin varacağı yer,yatacağım toprak mıdır?
akışına bıraksam da depremler ile örülü ayazımı,vazgeçirir mi beni,yol ayrımı?
gayretlerimi sana sunuyorum tanrım.
yakından tanıyorum tiyatral maskeleri.
söküp atmaktayım içimdeki keşkeleri.
baktığımda görmekten yorulduğum bursa'nın manzarası sisli görünür gözümde.
bu şehir kimi kabul eder işin özünde?
çevreme karşı seçiciliğim niyedir?
kötülük geçirmez sadeliktedir, düşüncelerim.
ahımı duyar sabahlarım,uyanır bir gün daha kararlılığım.
yazarım,yazarım da dikişleri sökülür cümlelerimin.
her şiirim vedadır sevdiklerime.
veda ne zamandır bilemiyorum.
fikirlerimden dökülecekleri engeller dilimin kemiği.
korkularım gidiyor da sorgularım azalmıyor zihnimin içinden.
hangi mevsimde ararsam bulurum kendimi?
huzuru yârin kollarında bulacağıma eminim.
yazdığım cümlelere âhım bulaşırsa,ne olur seçimlerim?
yaşadığım dünya,zindanların en kuytusundan acılı karanlık.
acelesi olan kaderin varacağı yer,yatacağım toprak mıdır?
akışına bıraksam da depremler ile örülü ayazımı,vazgeçirir mi beni,yol ayrımı?
gayretlerimi sana sunuyorum tanrım.
yakından tanıyorum tiyatral maskeleri.
söküp atmaktayım içimdeki keşkeleri.
baktığımda görmekten yorulduğum bursa'nın manzarası sisli görünür gözümde.
bu şehir kimi kabul eder işin özünde?
çevreme karşı seçiciliğim niyedir?
kötülük geçirmez sadeliktedir, düşüncelerim.
ahımı duyar sabahlarım,uyanır bir gün daha kararlılığım.
yazarım,yazarım da dikişleri sökülür cümlelerimin.
her şiirim vedadır sevdiklerime.
veda ne zamandır bilemiyorum.
devamını gör...
5180.
sevgimin önemi yok
inandığım şeylerin önemi var
verdiğim sözlerin
doğru olduğunu düşündüğüm fikirlerin
önemi var
sevgimin özelliği yok
hayallerimin var
sevgim diyalektik
büyük büyük, ideal değil
sevgimin bir değeri yok
ben herkesi severim..
inandığım şeylerin önemi var
verdiğim sözlerin
doğru olduğunu düşündüğüm fikirlerin
önemi var
sevgimin özelliği yok
hayallerimin var
sevgim diyalektik
büyük büyük, ideal değil
sevgimin bir değeri yok
ben herkesi severim..
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2