dünya klasikleri / edebiyat
8.4 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

üç kere okuduğum bir gogol amca hikayesi. fena eleştiri yapıp fena eleştiriye tutulmuştur. öykünün ardından dönemin en ünlü eleştirmeni belinski'nin eleştirisine bakabilirsiniz. ayrıntı yayınlarında bu eleştiri de mevcut. kısa klasikleri ayrıntıdan okuyun bence, keza dostoyevski'nin insancıklar'ını da çok iyi ele almışlar.
devamını gör...
nikolay vasilyeviç gogol'ün yazmış olduğu, dostoyevski'nin hakkında hepimiz gogol'ün palto'sundan çıktık dediği, kısa ve etkileyici bir hikaye. rus edebiyatında gerçekçilik akımının öncüsüdür. yoksulluk ve kimsesizliğe karşı bir insanın mücadelesi memur akakiyeviç üzerinden anlatılır.



akakiyeviç öyle bir anlatılır ki siz onu memuriyetten başka bir şeye gönül vermeyeceğine, veremeyeceğine ikna olursunuz. ancak bir palto sevdası başlar. mesele burada palto sevdası değil ya işte neyse. *)

ben paltoyu insan ömrüne benzettim. yıprandıkça ömrü azalıyor insanın. daha önce de söylediğim gibi akakiyeviç memuriyetten başka bir şeyle ilgilenmez ve eprimiş paltosu onu soğukta hasta edip yavaş yavaş ölüme götürürdü muhtemelen; en azından ben böyle hayal ettim. ancak akakiyeviç ise insan olmanın verdiği farkındalık sayesinde belki de palto işine girer. palto uğruna da ömrünü verir. öyle ya da böyle palto ömrünü yedi bitirdi yani. tam bir açmaz.

paltosunu kutlamak için arkadaşlarının toplanması ve değişik bir mutluluk yaşamasını da ölüme yakın olan insanların ölmeden önceki son dinginliğine benzettim. insanlar ölmeden bir kaç gün önce adeta eskisinden bile daha dinç görünüyorlar bazen.

akakiyeviç'in terziye eskimiş paltosuna yama yapması için verdiği parayı terzinin yeni paltoyu yapmadan önce kendisine verilmiş bir bahşiş yahut avans gibi bir şey olarak görmesi de ayrı ve anlamlı bir detaydı benim için.

akakiyeviç öyle tutkundu ki işine, ruhunun var olabilmesi ve kendisini dışa vurabilmesi için olmazsa olmazı olan bedeninin ruhuna çıkardığı sorun (üşüme sorunu!), bana beden ruhun hapishanesidir, dedirtmişti.

kimsesiz ve bir başınaydı. onu da anlatmak isterdim ama anlatabilseydim zaten ben de bir şeyler yazabiliyor olurdum.
devamını gör...
müthiş bir gogol öyküsüdür.

rus edebiyatı denince nitelikli okurların aklına hep belli başlı figürler gelir. bu kaçınılmazdır. belki de her edebiyatın bu tür tekrar eden satırları vardır ama sanki bu rus edebiyatında çok daha belirgin. bana öyle geliyor da olabilir ama elime rus bir yazarın kitabını alınca sanki çok iyi bildiğim bir sokakta yürürmüş gibi bir hisse kapılıyorum.

örnek vermek gerekirse; sanki her romanda şeker alacak parası olmadığı için çayı şekersiz için birisi var, ya da çayını mutlaka votka katan birileri. kıyafetleri eskidiği için sürekli bir yerlerine yama yaptıranlar mutlaka var. oda oda kiralanan bir apartmanda çatı katında soğuktan titreyen birileri mutlaka çıkar karşımıza. daha yüksek seviyede bir memur olmak isteyen biri, soylu partilere karışmaya çalışan düşük seviyeli bir memur, bukleli saçları yanaklarına dökülen genç bir soylu, sert bakışımla soğuk ama yakışıklı bir subay...

ama tüm bunların arasında sıyrılıp çıkan tek şey, en yukarıda ışıl ışıl parlayan tek şey : palto... (bkz: dostoyevski) “ hepimiz bir paltodan çıktık” demiş... o palto’ işte bu palto...
devamını gör...
(bkz: nikolay vasilyeviç gogol) tarafından yazılmış, rus edebiyatının en önemli eserlerinden biri. o ki dostoyevski hepimiz gogol'un palto'sundan çıktık demiştir. bu sözüyle bu eserin hem rus hem dünya edebiyatında ne kadar önemli bir yeri olduğu ifade etmek istemiştir. zira bu eser kendisinden sonra gelen bir çok psikolojik, kara mizah ve toplumu ve bireyleri eleştiren romanlar, öyküler, tiyatro oyunları üzerinde etki bırakmıştır. gogol bu hikayede baş kahramanımız akaki akakiyeviç üzerinden bürokrasi, memuriyet ve sistem eleştirisi yapıyor. bu arada hatırlatmakta fayda var gogol'un kendisi de bir memurdur. ve neredeyse tüm ömrü boyunca kronik depresyondan müzdariptir. bana bu 2 haliyle kafka'yı anımsatır. kafka da bir memur ve depresyon mağduru, o da eserlerinin hemen hepsinde bürokrasi, sistem ve otorite eleştirisi yapar. öyle ki (bkz: dava) kitabı tamam bu konuyu ele almıştır.
rus edebiyatında sonradan çoğu eserde gördüğümüz sanki kahramanlar kitap kahramanı değil de gerçekten sen ben gibi yaşayan sıradan insanlarmış hissi palto'da çok net hissediliyor. akaki sanki devlet dairesinde birlikte çalıştığım bir arkadaşım, ya neden ben bu adama yardımcı olmuyorum neden arkadaşlık kurup depresyonuna iyi gelmiyorum falan diyorum okurken.
hülasa; zaten kısa bir öykü olması sebebiyle neredeyse tek oturuşta bitirilebilecek bir kitap. ve bir çok kişi için dostoyevski'nin hepimiz gogol'un palto'sundan sonra çıktık demesi okumak için yeterli sebep bence.
devamını gör...


akakiy akayiyeviç’in annesi takvimdeki isim önerilerini beğenmeyip çocuğuna eşinin adını koymuş. iyi, hoş, güzel fakat babasına bu isim nasıl koyuldu? sudoku sudokuyeviç… ne kadar saçmaysa akakiy akayiyeviç de bir o kadar saçma. hikayenin devam kısmında akakiy’in çevresindeki insanların iş çıkışında kalan enerjileri ile sosyalleştikleri, davetlere katıldıkları veya tiyatro gösterimlerine gittiklerini anlatıyorlar. akakiy ise işten çıkıp eve vardığında alelacele yemeğini yiyip, eve getirdiği işi yapmaya devam ediyor. bu onu asosyal biri yapar mı? olabilir fakat bu tercih edilmiş bir yalnızlık. adam bundan keyif alıyor ve yaşamını böyle sürdürüyor. kimseye de dalga geçmek düşmez.
nitekim akakiy’de kendimi gördüm. davet edildiğim yerlere gitme mecburiyetim yoksa, yalnızlığımı tercih ediyorum. halimden de gayet memnunum. kendimle geçirdiğim zamanlarımı seviyorum. durup, düşünmeye zamanım olmasını, koşturmadan yorulup halletmem gereken evrak işlerimi bitirdiğimde, birikmiş dizimden bir bölüm açıyorum… kafa sözlük dizi film kulübü ile izleyeceğim filme zamanımın kalmasını seviyorum. kitap okumak istiyorum boş vakitlerimde, sosyalleşmek değil. üç ayda bir arkadaşımla buluşsam, epey yeterlidir. neyse yalnız olan herkesin acınası bir halde olmadığına değindiğime göre, ismini sevdiğimin akakiy’ine dönelim.

tam da kendine bir amaç edinmişliğin mutluluğuna ermişken, tam da paltosuna sarılıp kısa bir an için partilemiş, keyiften dört köşe olmuşken ölümü ile afallattı beni. kısacık, bir anlık mutluluğu bile çok gören hayat, sen ne zalimsin.



kitabı bir kaç güne yayarak okudum. kıyamadım, bitsin istemedim. şimdi “sabahlığımı” giyip, kalemimi elime alma vakti.
devamını gör...
prolater bir devrimin rusya gibi bir ülkede kopma ihtimalinin olmadığı öngörüsü marks'ın 20. yy'de yanlışlanan pekaz savından biridir.
marks'ın o yıllarda rus klasiklerinden haberinin olup olmadığını bilmiyorum. lakin halkın kendi gerçekliğiyle bağını bu kadar sağlam kurabilen sanatçılar yetiştiğini bilseydi o günlerde fikri değişik olurdu.

dar gelirli, namuslu olmaya mahkum edilmiş bir insanın öyküsüdür. karl marks bu öyküyü okusaydı kanaatimce fikirlerini etkiliyebilirdi. zira marks bilimsel sosyalist teorisinde sürekli bireyi varlığın yozlaştırdığı iddeasındadır. gorki toplumu marks'tan daha iyi çözümler bu öyküsünde. zira bireyi varlık kadar yoksulluk da yozlaştırır.
devamını gör...
gogol'un paltosu.
paltoların en meşhuru. en yenisisi, en havalısı, en güzeli...

akakiy akayiyeviç hikaye'nin baş kahramanı. meşhur palto'nun sahibi. bahtsız, kederli bir hayatın içinde altın gibi parlayan karakter. o örnek bir insan. o çok değerli. hayatın sildiği, insanların sadece dış görünüşe önem verdiği bir zamanda yaşamaya çalışan bir insan. mesleğine kendini adayan, yaptığı işin ehli, para ile yıldızı barışmayan akakiy. bayıldım bu karaktere. gogol onu ne kadar dibe soksa o kadar yukarı çıkarmış. akakiy her anlatımda kutsal bir varlığa büründü bir yıldıza dönüştü. sabrı, aza kanaatı, kimseye benzememesi onu iyi yaptı. biliyoruz ki bu hikayeler de iyiler kazanmaz ama gogol zorla kazandırttı. intikamını aldı.

rus edebiyat'ının mihenk taşı gogol'un anlatımındaki mizahi tat damağınızda uzun bir süre kalıyor. insanların vahşiliği, aşağılık kompleksi, güç deneylerini nefretle okuyorsunuz. o insanlardan tiksiniyorsunuz. vicdanı tartmadan yaşamanın yaşamak olmadığını o duyguyu hissettiğinde uykuların nasıl kaçıverildiğini şıp deyip anlayabiliyorsun. zavallı olan kadersiz akakiy değil zalim insanoğluydu. akakiy, yaşamındaki, ruhundaki eksikliği koca bir boşluk duygusuyla kapatmaya çalışıyordu. onun kimseye zararı yoktu.

kader bir paltoyu layık görmedi ona. hortlak değil de tolstoy'un insan ne ile yaşar hikayesindeki melek olsaydı bari. zalımlarrr

kitabın ciğerimi parçalayan haykırışı:
rahat bırakın, ne diye üzüyorsunuz beni?
devamını gör...
bugün, hep duyduğum bir sözün anlamı büyüdü benim için. neydi o? dostoyevski'nin dediği "hepimiz gogol'un palto'sundan çıktık" sözü.

bazı filmleri, kitapları, öyküleri merak ettiğim hâlde sebepsiz beklettiğim olur bazen. bu öykü de onlardan biri. hatta beş öykünün yer aldığı kitabın dört öyküsünü okuyup bu öyküyü yine okumamıştım. tuhaf.

epey içselleştirdim ve kendimden bir şeyler yakaladım okurken. bir kısmında gogol:

"akakiy akakiyeviç, kadının öğüdünü dinledikten sonra, düşünceli düşünceli odasına doğru yürüdü. geceyi nasıl geçirdi, bunu düşünmeyi, kendilerini onun yerine koyabilenlere bırakıyorum."

dediğinde ben çoktan onun ruh hâline bürünmüştüm. empatiden ziyade, akakiy'i sahiden tanıdığımı hissediyordum. bence o mutlu ya da mutsuz diye tanımlayamayacağımız bir karakter. belki ömrünün daha ilk yıllarında insanlarla arasına bir duvar örmüş ve bu duvarın gölgesinden de hiç rahatsız olmamıştı. onun yalnızlığı, sessizliği, kendini işine adayışı aynı zamanda güvenli alanıydı. gogol bunu öyle güzel işlemişti ki zannediyorum onun yaşamını bir insan değil de bir palto/cansız bir varlık değiştirebilirdi. duyduğu heyecan ve yaşadığı büyük hezeyan da yine insanlarla doğrudan ilgili değildi. bence akakiy o paltoyu baştan uca, her bir ipliğine kadar hak ettiğini bildiği için böylesine bağlıydı. onunla duyduğu gurur; aç kalışının, yokluk çekişinin bir simgesiydi.

akakiy, yazmayı seven konuşmayı sevmeyen bir adamdı. aslında yazmaya olan tutkusunu da paltoyla benzer bir şekilde ele alabiliriz. hayatında sahip olduğu somut ya da soyut, kısıtlı şeylerin anlamlarını yüceltmek istiyordu. en çok bu noktada bağ kurdum onunla. yaptığının, bir eşyayı sevmekten öte bir şey olduğunu biliyordum.
devamını gör...
gogol’un kısa öyküsüdür. burun öyküsündeki gibi hiciv ve sembolleştirme burada da görülür.

akakiy akakiyeviç, daha kaderi bebekliğinden belli olan bir devlet memurudur. dairedeki görevi yazıları temize geçmek olan akakiy, sakin, efendi ,saygılı biri olmakla birlikte, çalışma arkadaşlarının dalga geçmelerine sürekli maruz kalır. en çok dalga geçilen konu da artık ahı gitmiş vahı kalmış paltosudur. paltosunu terziye götürür ve ‘imkansız,tamir edilemez; yenisini almanız lazım’ cevabını alır. yıllık 400 ruble geliri olan bir memur için 80 rublelik bir palto almak hayal gibidir.

akakiy’in amaçsız, sıradan ve monoton hayatı için palto diktirme süreci bir nevi macera olmuştur. çünkü palto alma sürecinde rutinini değiştirmiş, yemeklerini kısmış, yatağa aç girmiş ama hep hayalinde yeni mantoya kavuşmak olduğu için mutlu uyumuştur. hayatında ilk defa bir ‘amacı’ vardır. aylar sonra yeni paltosuna baktığında aslında hayatında ilk defa olan ‘hedefinin’ sonucuna bakmaktadır; başardığı hedefine. öyle ki yürüyüşü de , duruşu da değişmiştir.

paltosunu bürodakiler gördüğünde ona karşı davranışları bile değişmiştir. nasreddin hoca’nın ‘ye kürküm ye’ hikayesinde olduğu gibi.

paltosunu çaldırdığında ise bunalıma girmiş; kimin kapısını çalsa aşağılanmış ve kovalanmıştır. yardım için gittiği görevlileri anlatırken, bürokrasinin saçma sapan ağını da mizahi dilden anlatmıştır.

akakiy, zaten eski paltosuyla bir şekilde alışmış,hayata devam ederken; yeni bir paltonun ona yaşattığı farklılığı tatmıştır bir kere. şimdi eskisi gibi olmasına imkan yoktur. ölür, hayaleti insanların paltosunu çalmaya başlar. burada burun hikayesindeki gibi yine halk dilinde yayılan efsanelerle bitirmiş. bana göre bu hayalet hikayesi de bir nevi insanların vicdanıdır. ona yardım etmemiş insanların yaşadığı vicdan azabıyla bazı hayaller görmesi ve bunun dilden dile yayılmasıdır.

öyküyü daha iyi anlamak için farklı yorumlar okudum ve çoğu yorum tutarsızdı. herkes öyküden farklı anlamlar çıkarmış. benim öyküden çıkardığım anlam yukarıdaki gibidir. severek okudum, her satırından zevk aldım.
devamını gör...
benim için özel bir anısı olan bir öykü. burada başlığı görünce hüzünlendim yine. gogolun bir delinin hatıra defteri: palto burun üç öyküsünün de aynı kitapta basılı olanını okumuştum. hepsi yüzde ufak bir tebessüm bırakan hikayeler, yazım tarzı çok özgün seviyorum rus edebiyatını.
devamını gör...
palto edebiyat dünyası için neden önemlidir? çünkü eserlerde o güne kadar küçük insanlar ve onların dertlerine bu kadar yer verilmez. kitapta anlatılan basit bir memurun havaların soğumasıyla bir palto edinmek için nelere katlandığı. eseri bu kadar etkileyici kılan kimsenin umursamadığı, günü birlik yaşayan ve hatta bazen yaşamakta zorluk çeken bu insanın yaşadığı üzücü olayları bu kadar iyi anlatmasıdır. salon hayatından sonra böyle hayatları da anlatan bir kitap yazılması diğer yazarları da etkiler ve eserlerde toplumun alt kesimini daha çok görür oluruz.

kitapta bir de dikkat çekilen önemli bir karakter de benim için mühim adamdı. mühim adamlar aslında çok mühim olmamalarına rağmen böyle gözükmek için altlarına acımasız davranır, onlarla dalga geçer. her konuştuğunda kibre kapılıp "siz benim kim olduğumu biliyor musunuz" der. karşısında bir insan olduğunun farkında olmaz. onun da duyguları olabileceğini düşünmez. onun için insanları aşağılamak bir güç göstergesidir. günümüzde de böyle mühim adamcıkları bol bol etrafınızda görebilirsiniz.

palto akıcı, okuyanı derinden etkileyen, hiçbir zaman geçerliliğini kaybetmeyecek bir klasik. mutlaka okunması gereken bir kitap.
devamını gör...
okunacak çok fazla kitap okuyacak çok az ömür var klişesinden yola çıkarak sesli kitap alemine dalmaya karar verdim. ilk adres: gogol'un palto
akın altan beycim sağ olsun tertemiz sesiyle nasıl güzel okumuş, dinlemelere doyamıyorum.
akaki akakiyeviç'in paltosuna aşkını içeren kitap. :d

bir devlet dairesinde memur olan akakiyeviç önce her tarafı yama içinde, sabahlığa dönmüş paltosu yüzünden ezikleniyor, sonra yeni diktirdiği paltosuyla meşhur rus toplantılarının aranan ismi oluyor. ye kürküm ye hesabı.

gogol üslubunu ve genel anlamda rus edebiyatını sevenler için mutlaka okunması gereken bir kitap.
devamını gör...
mont fiyatlarını gördükten sonra öykünün içinde yaşayan bir karakter olduğumu düşünüyorum. gogol'un öyküsü, birçok yazar "biz gogol'un paltosundan çıktık" gibi söylemlerde bulunmuş, o denli önemli görülüyor.


sürekli kahramanımız üç beş kuruş biriktirip mont almak istiyor, ama alamıyor. sürekli bir debelenme hali, soğuk rus havasını kitabı okurken içimde hissetmiştim resmen. etkileyici bir kitap.
devamını gör...
istediği kadar batıp çıksada arkasında sırtını dayadığı sermaye kaynağı olanlar yani kaybetme derdi kaybetme korkusu olmayanlar hazıra dağ mı dayanır vecizesi edilgen olanlar halı kilim altlarında giysi ceplerinde bozuk para aramamış olanlar gogol'un paltosundan çıkamazlar o hissiyatı zor anlarlar o empatiyi zor kurarlar.yokluğun yoksulluğun ne menem bir şey olduğunu zenginler varsıllar için ilginç komik sıradışı görülebilir belki ama bir palto alabilmek için sıradan basit bazıları için çerez parası olan bir palto alabilmek için ne bedeller ödendiğini küçük insanların gariplerin garibanların ne büyük savaşlar verdiğini akakiy akakiyeviç özelinde anlatır gogol ama adı akakiy olmuş john olmuş mary olmuş ayşe olmuş ahmet olmuş küçük insanların sayısı o kadar çok ki her geçen gün kapitalist çark sistem dünyayı öyle bir öğütüyor ki akakiy akakiyeviç gibi küçük insanların sayısı azalacağına yok olacağına durmadan artıyor nerede eşitlik kardeşlik özgürlük nerede insan hakları evrensel beyannamesi nerede üstünlerin hukuku değil de hukukun üstünlüğü.. nerede olduğunu biliyorum hiç bir yer adlı ülkede hiç bir yer adlı gezegende hiç bir yer adlı galakside.
devamını gör...
nikolay gogol’un paltosu akıcı bir dille ele alınmış bi çırpıda okunabilecek bir kitap...her sabah erkenden uyanıp gittiğimiz iş yerinde “sıradan” görünebilmek adına satın aldığımız takım elbiseler ve bunun hüzünlü gülünçlüğünü anlatan derin bir kitap...bizler, rus gerçekçilerinin aksine, hâlâ gogol’ün palto’sunun içindeyiz.
devamını gör...
gogol'un uzun öyküsü. kitapta kendi halinde ve kıt kanaat geçinen bir memur anlatılır. paltosu çok eskiyip giyilmeyecek hale geldiğinde palto alabilmek için epeyce uğraşır ve olaylar gelişir. 60 sayfa kadar zaten özetlesem kitap biter* o sebeple dikkatimi çeken kısımlarla ilgili yazacağım. baş karakterimiz olan memur, mektupları yazıları temize çekmektedir ve bu işte fazlasıyla iyidir. tek bir harfi bile hatalı, biçimsiz yazmaz bir kez yazacak gibi olur kitabin bir bölümünde çığlık atar o an ancak yine de düzgün yazmıştır. işinde iyidir iyi olmasına lakin ne terfi alır ne de maaşına zam yapılır. kendisi de yaptığı işten fazlasıyla memnundur görece daha üst bir iş verildiğinde gerildikçe gerilir sonunda dayanamaz eski işini geri ister. akşamları eve gittiğinde de işten mektup getirmediyse kendi evinden hususi bir yazı bulur ve onu temize çeker hayatı işi olmuştur. işte bu derece işinde iyi olsa da bir insan patronundan zam istemedikçe çoğu patron zam yapmaz halen günümüzde geçerli. bir de bilgi ve tecrübesinin üstünde bir işi almak insanı inanılmaz gerer ancak işi kotaramama riski olsa da -ki bu risktir geren- yine de üstüne gittikçe, çabaladıkça gelişeceği de bir gerçektir. korku sebebiyle kişi bundan vazgeçilmemelidir.


bir diğer husus gogol'un terfi alınca huyu suyu değişen memurlara yönelttiği eleştiridir. bir memur terfi almaya görsün bir anda daha fazla saygı bekler, ciddileşir sertleşir. kendinde insanları azarlama hakkı görür. "mühim adam"dan bahseder mesela o mühim adamdir çünkü bütün astlarina bunu deklare eder, onlara hadlerini bildirir. onu görünce astları hazır ola geçmelidir hem astlarını hem vatandaşı gördüğü en ufak yanlışta paylamayı kendine görev bilmiştir. işi olmamasına rağmen saatlerce bekletir birini, böylece arkadaşının gözünde itibarinin arttığını düşünür. sonra arkadaşına karşı böbürlenecek ya bakin ben nasil bir makamdayim neler yapabiliyorum diye 50lerinde bir adamı boş yere beklettiği yetmezmiş gibi bir de çocuk gibi azarlar ve koltukları kabarır. gogol mühim adamın terfiden önce karakterinin böyle olmadığından da bahseder nispeten iyi bir insandır öncesinde, ancak terfiden hemen sonra astlarına tahakküm kurabilmek için sertleşmiş, ciddileşmiş sonra da kötü denilebilecek bir insana dönüşmüştür. bu husus ta hala geçerliliğini koruyan bir durumdur. birkaç kişinin bile üstü yöneticisi olunduğunda, laubaliliğe izin vermemek ve işin düzgün yapılmasını sağlamak gerekir ama bir taraftan da haksızlık etmemek, karakter ve prensiplerinden ödün vermemek te gerekir.
devamını gör...
akakiyeviç gibi bir palto alabilmeniz için para biriktirmemiz gereken bir ülkede yaşıyoruz artık. öyküyü okuduğunuzda bu ne sefalet dedirtiyor insana, yavaş yavaş aynı duruma düşmüşüz haberimiz yok. rus romanı karakteri gibi yaşıyoruz adeta..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"palto (öykü)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim