her seferinde akıllara bir dönem sokak sokak gezdirilip barış manço'nun arabası gösterilen, hüüü bu benim arabam diye ağlatılan, barış manço reenkarnesi çocuğu getiren öldükten sonra yeniden başka bir formda dünyaya gelme inancıdır.
devamını gör...
ruh.. bedenden ayrı, bedeni kiracı gibi kullanan öz varlık şeklinde tanımlanırsa yaratıcı zeka, hayalgücü kendini mutlu edecek şeyler icat etmekte sınır tanımaz.
bilinç dersek, sen olanlar; duyguların, düşüncelerin, deneyimlerin, hormonlarınla, beslenmenle, öğrendiklerinle ve yalnızca bedeninle ilişkili olarak var demiş oluruz.
bu korkunç değil.
devamını gör...
yahudi inancında ceza sistemlerinden birisidir.
büyük din alimi ısaac luria shaar hagilgulim adlı eserinde bundan bahseder. zaten manası ruh göçü kapısı demek.
devamını gör...
bir dahakine kralsın be oğlum
devamını gör...
andy weir tarafından yazılan yumurta adlı kısa kitap bence güzel ve farklı bir bakış açısı getiriyor. aslında ölümden sonraki hayatı anlatmayı hedeflesede ucundan biraz reenkarnasyonada bağlanabilir bence.
yumurta
öldüğünde evine gitmek üzere yoldaydın.

bir araba kazasıydı. pek özel bir kaza sayılmaz belki ama yine de ölümcül. geride karını ve iki çocuğunu bıraktın. acısız bir ölümdü. acil servis çalışanları seni kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar fakat nafile. vücudun öylesine darmadağın olmuştu ki, böylesi daha iyi, güven bana.

ve böylece benimle tanıştın.

“ne… ne oldu?” diye sordun. “neredeyim?”

“öldün”, dedim doğrudan konuya girerek. lafı dolandırmanın alemi yok.

“bir… bir kamyon vardı, tekerleri kayıyordu…”

“hee”, dedim

“öldüm? öldüm mü?”

“hee. ama üzülme herkes ölür”, dedim

etrafına bakındın. hiçlik vardı. sadece sen ve ben. “neresi burası?”, diye sordun, “ahiret mi?”

“aşağı yukarı”, dedim

“sen tanrı mısın?”, diye sordun.

“hee”, diye cevap verdim. “ben tanrıyım”

“çocuklarım… karım”, dedin.

“ne olmuş onlara?”

“onlar iyi olacaklar mı?”

“işte benim de görmek istediğim tam da bu,” dedim. “az önce öldün ve esas derdin ailen. işte bu güzel bir şey”

bana hayretle baktın. sence ben tanrı’ya benzemiyordum. sadece bir adamdım. veya belki de bir kadın. müphem bir otorite figürü, o da belki. sonsuz kudreti olan birinden çok yatılı okul öğretmenine benzetiyordum.
“merak etme”, dedim. “onlar iyi olacak. çocukların seni her şeyiyle muhteşem bir insan olarak hatırlayacaklar. seni hor görecek kadar seninle vakit geçirmemişlerdi. karın ise dışarından ağlar görünecek, fakat içten içe rahatlayacak. açık olmak gerekirse, evliliğin parçalanıyordu. eğer senin için teselli olacaksa, rahatladığı için çok vicdan azabı hissedecek.”

“oh” dedin. “peki şimdi ne olacak? cennete ya da cehenneme falan mı gideceğim.”

“hiçbiri”, dedim. “yeniden doğacaksın.”

“ah”, dedin. “demek hindular haklıymış.”

“tüm dinler kendilerince haklılar”, dedim. “yürü benimle.”

boşlukta ilerlerken yanımda yürüdün. “nereye gidiyoruz?”

“aslında hiçbir yere”, dedim. “sadece, konuşurken yürümek hoşuma gidiyor.”

“peki tüm bunların anlamı nedir?”, diye sordun. “yeniden doğduğumda sadece boş bir sayfa olacağım, öyle değil mi? bir bebek. böylece tüm deneyimlerim ve hayatım boyunca yaptığım hiçbir şeyin anlamı olmayacak.”

“pek öyle değil!”, dedim. “içinde, tüm geçmiş yaşamlarının bilgisine ve deneyimlerine sahipsin. sadece şu anda bunları hatırlamıyorsun.”
durdum ve omuzlarından tuttum seni. “ruhun senin hayal edebileceğinden çok daha muhteşem, güzel ve muazzam. insan beyni, senin varlığının ancak küçük bir bölümünü içinde barındırabilir. bu, sıcak mı soğuk mu diye bir bardak suya parmağını sokmak gibi bir şey. bardağa kendinden minnacık bir parça bırakırsın, ve bu ufacık parçayı geri çıkardığında onun kazandığı tüm deneyimleri edinirsin.

son 48 yıldır bir insanın içindeydin, bu yüzden henüz muazzam benliğinin geri kalanına uzanıp onu hissetmedin. burada yeterince uzun süre kalsak her şeyi hatırlamaya başlardın. fakat bunu her yaşamdan sonra yapmanın bir anlamı yok. “

“o halde, kaç kere yeniden doğdum?”

“pek çok, pek pek çok kez. ve pek çok farklı yaşama doğdun.”, dedim ”bu sefer milattan sonra 540 yılında yaşayan çinli bir köylü kızı olarak doğacaksın.”

“bekle, nasıl yani?”, diye şaşaladın. “beni zamanda geriye mi gönderiyorsun?”

“eh, sanırım teknik olarak öyle. senin bildiğin şekliyle zaman, sadece senin evreninde geçerli. benim geldiğim yerde işler biraz daha farklı.”

“geldiğin yerde mi?”, diye sordun.

“oh evet.”, diye açıkladım. “ben de bir yerlerden geliyorum. başka bir yerden tabii ki. ve benim gibi başkaları da var. biliyorum oranın nasıl olduğunu öğrenmek isteyeceksin, fakat dürüst olmak gerekirse zaten anlamazdın.”

“oh”, dedin biraz hayal kırıklığına uğrayarak. “fakat bir dakika… eğer başka zamanlarda ve başka insanlar olarak yeniden doğuyorsam, zamanın bir noktasında kendimle iletişime geçmiş olabilirim”

“elbette. her zaman yaşıyorsun bunu. ve her bir yaşamın sadece kendi ömrünü bildiği için bunun olduğundan haberin bile olmuyor.”

“peki ama tüm bunların anlamı ne?”

“gerçekten mi?”, diye sordum. “gerçekten mi? bana hayatın anlamını mı soracaksın? biraz beylik bir soru değil mi sence de?

“eh yine de mantıklı bir soru”, diye ısrar ettin.

gözlerine baktım. “hayatın anlamı, bu evreni yaratmamın tek sebebi, senin olgunlaşman.”

“yani insanlığın demek istiyorsun. bizlerin olgunlaşmamızı istiyorsun”

“hayır, sadece sen. tüm bu evreni senin için yarattım. her bir yaşamla büyüyor, olgunlaşıyor ve daha büyük ve daha ulu bir zeka haline geliyorsun.”

“sadece ben mi? peki ama ya diğer herkes?”

“başka kimse yok”, dedim. “bu evrende sadece sen ve ben varız.”

bana boş boş baktın. “fakat dünyadaki onca insan…”

“hepsi sensin. senin farklı yaşamların.”

“bir dakika. ben herkes miyim!?”

“şimdi anlıyorsun”, dedim tebrik eder şekilde sırtına vurarak.

“dünyada yaşamış tüm insanlar benim öyle mi?

“veya yaşayacak olan, evet”

“ben abraham lincoln’üm”

“evet ve john wilkes booth da sensin”, diye ekledim.

“ben hitler’im”, dedin tiksinerek.

“ve öldürdüğü milyonlar da sensin.”

“isa da benim?”

“ve onu takip eden herkes de sensin.”

sessizleştin bir an.

“ne zaman birine işkence etsen”, dedim “kendine işkence ettin. yaptığın tüm iyilikleri, kendine yaptın. tüm insanların hissettiği tüm mutlu ve acı anların hepsini sen hissettin.”

uzun bir süre düşündün.

“neden?” diye sordun bana. “neden bunları yapıyorsun?”

“çünkü bir gün, benim gibi olacaksın. çünkü sen busun. sen benim türümdensin. sen benim çocuğumsun.”

“vooo”, dedin kuşkuyla. “yani ben bir tanrı mıyım?”

“hayır. henüz değil. sen bir fetüssün. hala büyüyorsun. ancak tüm zamanlar boyunca yaşanabilecek tüm insan hayatlarını yaşadıktan sonra doğabilecek kadar büyüyeceksin.”

“yani tüm bu evren,” dedin. “burası sadece…”

“bir yumurta.”, diye cevapladım. “şimdi senin için bir dahaki hayatına devam etme vakti.”

ve seni gitmen gereken yola yolladım.
(alıntı)
devamını gör...
vay be, sabah sabah ne okudum ya yukarıda öyle.
eline sağlık değerli nazar boncuğu. başlığı görünce, reenkarnasyon mu ehe yok ki yazmaya gelmiştim.

şimdi ofiste çayımı yudumlayarak bu anlatı üzerine düşünüyorum.
devamını gör...
inanışa göre, ruhun defalarca enkarne olarak çıktığı tekamül/ruhsal büyüme yolculuğudur. her beden sadece yeni bir giysidir ve öz değişmez. bedenlenilen her yaşama bir veya birçok şeyi öğrenmek/ öğretmek, büyümek/büyütmek, borçları ödemek (karma) vb. sebeplerle gelinir ve tümü aslında bedenlenmeden önce ruhun bizzat seçtiği deneyimlerdir. yani kendi senaryonuzu yazar ve oynarsınız. seçtiğiniz aile dahi gelmeden evvel ruhsal ihtiyaçlarınız çerçevesinde bizzat sizin seçtiğiniz ailelerdir. burada kader inancıyla ters düşer. bu inanca göre dışınızda üst bir varlık yazmaz senaryoyu. tanrı inkarı değildir aslında. sadece neye ihtiyacı olduğunu belirleyen ruhun kendisidir. cezasını kendi verir seçtiği "kötü senaryolu"yaşamlarla. beşeri zihinle "neden böyle bir yaşamı ben seçeyim, deli miyim" denilse de öz varlık ruhsal bir katmanda çok başka bakmaktadır. varlık, dünyada konforlu yaşamı değil, ruhsal büyümeyi hedefler. bunun için yanması gerekiyorsa yanmayı seçecek ve pişecektir. * buradan hareketle cennet cehennem inanışı da yoktur. orası yazdığınız senaryo vesilesiyle burasıdır.

kötü olarak tanımlanılan tüm ruhlar ise esasında sizin de bir zamanlar olduğunuz kişilerdir. en zor kabullenilen detay burasıdır. çünkü
herkes eksik, biz tam. herkes kötü, biz iyiyizdir. oysa bir zamanlar herkesin geçmiş bir çok yaşamında şu anda belki de asla hazmedemeyeceği türden kötülükler yaptığını, "bir insan bunu nasıl yapar" dediğiniz herşeyi sizin de vaktiyle yaptığınızı ifade eder. karşılaşılan her insana tekamül düzeyini göz önünde bulundurarak kibir içermeden bir ebeveyn şevkatiyle bakmayı ve hoşgörüyü dikte eder. henüz ilkokul'a giden birini düzgün yazamıyor diye hırpalamamaya, yermemeye yönlendirir. "gördüğün sensin"dir özü.

sonraki yaşamın ana hatlarını ise mevcut yaşamdaki eylemler belirleyecektir. ne başarılamadıysa o sorunlarla tekrar karşılaşılacak ve yeni yaratılan karmalar ödenecektir. sadece "hoşgörü" için dahi defalarca gelmek gerekebilmektedir.

tasavvufta da kendine yer edinmiş bir inanış olduğu görülmekte. tersine tekamül olmadığı söylenir. yani tekamül ileriye doğrudur.
bu noktada mevlana'dan bir alıntı ile devam edeyim.


taş olarak ölmüştüm, bitki oldum.
bitki olarak öldüm ve hayvan oldum.
hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum.
öyleyse ölümden korkmak niye?
hiçbir sefer kötüye dönüştüğüm,
ya da alçaldığım görüldü mü?
bir gün insan olarak ölüp,
ışıktan bir yaratık,
rüyaların meleği olacağım.
fakat yolum devam edecek,
allah’tan başka her şey kaybolacak
.


çoğumuzun ali ekber çiçek 'in haydar haydar türküsü olarak bildiği sıdkı baba'nın düş oldum şiirinde de benzer ifadeler yer almaktadır.

amaç bir daha gelmeyi gerektirmeyecek seviyeye ulaşmak, tanrı özüne en yakın seviyeye erişmektir. bu sağlanana dek bu döngünün içinde ruhun sıkıştığı beden hücresine hapsolma durumudur.
cehennem budur.

felsefe penceresinden bakıldığında insanî, ahlakî donanıma, "insan" olmaya çalışan biz prototiplere katkı sağlar gibi gözükür.

voltaire:
'iki kez doğmuş olmak bir kez doğmuş olmaktan daha şaşırtıcı değildir" diyerek mümkün olabileceğine vurgu yapmıştır.

konu ile ilgili michael newton, roger woolger, dolares cannon kitapları isabetli kaynaklardır.

günümüzde regresyon terapileriyle geçmiş yaşamlara göz atma ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. fakat bunlar sahte anılar mıdır? bilinçaltı çöplüğü müdür? jung'un ifade ettiği gibi kollektif bilinç yansımaları mıdır? yoksa gerçekten bunlar doğru mudur? bilinmez. ama insanın henüz erişemediği muamma dehlizlerinden biridir.
devamını gör...
ruh göçü.


teknik olarak materyalistlerin inanmaması gereken kavram.
devamını gör...
devamını gör...
yok diyor cmylmz.
devamını gör...
ruh göçü olduğuna inanılan kavram. ölen kişinin ruhunun doğan yeni bir bedende olduğuna inanılan eylem.

tarihi çok eski olmakla birlikte reenkarneye inananların sayısının 1 milyardan fazla olduğu belirtilmiştir.


 ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğine inanan 
spiritüalistlerin bu olaya verdiği addır. 
devamını gör...
var olduğuna inanırım. ancak tek isteğim dünyaya bir daha gelmeyecek biçimde fiziksel karmamı tamamlayıp bir sonraki hayatlarımı astral dünyalarda yaşamak. çünkü dünya gerçekten karanlık bir yer ve benim ruhum ışığa aç.
devamını gör...
reankarnasyon, özellikle (bkz: hinduizm)*, (bkz: budizm)*ve bazı esoterik ve spiritüel inanç sistemlerinde önemli bir rol oynar.

reankarnasyon, ruhun ölüm sonrasında bedenin farklı bir formunda yeniden doğduğuna inanılan bir kavramdır. reankarnasyon inancına göre, ruh sürekli olarak döngüsel bir şekilde beden değiştirir ve birçok farklı yaşam deneyimi yaşar.

bu inanışa göre, kişinin yeni bir bedende doğumuyla birlikte geçmişteki yaşamlarından getirdiği deneyimler, öğretiler ve karmik etkiler de taşınır. reankarnasyon inancına sahip olanlar, bir yaşamda yapılan eylemlerin ve davranışların sonraki yaşamları etkilediğine inanır ve bu döngünün ruhun evrimi ve gelişimi için bir fırsat olduğunu düşünürler.
devamını gör...
ruh ölümsüzdür ancak beden değil. sadece fiziksel kozmosta olmaz reenkarnasyon. tıpkı fiziksel bedenimiz ölümle tanıştığı gibi astral bedenimiz de astral dünyada defalarca değişir. ruhumuz fiziksel karmadan kurtulana kadar dünyaya farklı bedenlerde dönmeye devam eder, ancak fiziksel karmasını tamamladıktan sonra astral bedenlerde kalıcı bir döngü sağlayabilir. bunun ötesinde de nedensel boyut yatar. nedensel varlıklar çok üstün varlıklardır ve insanların hayallerinde gerçekleştirebildiği her şeyi gerçek hayatta yerine getirebilirler.
devamını gör...
ruh göçü de denilebilir. insanın aslında tek bir ruhla tekrar ve tekrar bedenlendiği ve evvelde veya gelecekte başka bir bedende aynı ruh ile dünyaya gelmesi inanışıdır. islam tarafından reddedilen bu olaya 1 milyardan fazla kişi inanıyor.
inananlar için en büyük kanıt pollock ikizleridir. 1957'de ölen ablalarının ruhuyla 1964'te tekrar dünyaya geldiklerine inanılıyor.
oldukça ilginç bir hikaye
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
öldükten sonra kişinin yeni bir bedende var olacağı inancıdır.
buna göre her ölen kişi asla sonsuza dek yok olmaz, her yeni doğan insanda ölen birinden esintiler vardır, ona benzer. böylece aslında hiç kimse yok olmaz.
devamını gör...
ruh göçü, ölümden sonra yeni bir bedende dirilme inancı olarak kısaca özetlenir.

ölen birine benzer kimseyle tanışamamak ise reenkarnasyonun olmadığını kanıtlar gibi. (bence)
devamını gör...
bazı kültür ve inançlarda var olduğuna inanılan durum. özelikle hindistanda bir çok vaka var ki reenkarnasyona kanıt olabilecek nitelikte.
devamını gör...
ay ben gülerim.

saçma sapan bir inanış.
devamını gör...
insanlar bazen önceden yaşadıkları bir anı sanki yine yaşıyormuş, sanki o olanlar önceden de yaşanmış duygusuna kapılırlar. bu, çoğumuzun yaşadığı enteresan bir duygudur. reenkarnasyon inancı da, tarihten bu yana pek çok insan ve toplum tarafından tartışılmış bir konudur. hatta antik yunan, antik mısır, mayalar gibi çok eski tarihlerde de mevzubahis olmuştur. reenkarnasyon, diğer ismiyle ruh göçü , insanın yaşadığı bedenin içerisinde dokunamadığı, göremediği ama var olduğuna inanılan bir ruhun yaşadığı inancıdır. yani, ruhun devamlı bedene kavuşması inancıdır. yani, insan öldükten sonra ruhu başka bir bedende hayat bulur. tabi ki ruh, önceki yaşamına dair hiçbir şey hatırlamamaktadır. reenkarnasyon inancına göre ruh, insandan insana olduğu kadar insandan başka bir canlıya da göçebilir. insan vücudundan ayrılan ruh, hayvan, bitki veya çiçek bünyesine geçebilir. hayvan, bitki, çiçekten göç eden ruh da insan vücuduna geçebilir. reenkarnasyon inancı, daha çok budizm, hinduizm, sihizm gibi hint dinlerinde geçerlidir. hıristiyanlık dininde de tartışmaya açık olan reenkarnasyon inancı, diğer semavi dinler olan islamiyet ve musevilik dinlerinde tartışmaya kapalı, bahsi dahi geçmemektedir. konuyu özetlersek, reenkarnasyon inancı farklı, ilgi çekici ve tartışmalı bir inançtır. kimisine göre mantıken uygun bir inançken, kimilerine göre mantık dışı, olması imkansız, ahiret inancına aykırı bir inançtır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"reenkarnasyon" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim