101.
yaradandan ötürü mü?
devamını gör...
102.
söylemek için farklı yolları bulunan, genelde söylenemeyen ya da hissettirilmeyen bir söz öbeği.
devamını gör...
103.
insanı önce mutlu eden sonra mutsuz eden iki kelime.
devamını gör...
104.
(bkz: merhaba poğaçacı) *
devamını gör...
105.
belli bir yaştan sonra "yemeyen" sözdür.
devamını gör...
106.
onur akın'dan
seviyorum seni ekmeği tuza banıp banıp yer gibi şarkısı ile cana işleyendir.
seviyorum seni ekmeği tuza banıp banıp yer gibi şarkısı ile cana işleyendir.
devamını gör...
107.
bu iki kelimeyi duymak istemiyorum. ben artık karşımda beni anlayan bir adam istiyorum. beni anlayan gözler görmek istiyorum. çok yandı dilim bu yalan yüzünden. yalana kanacak yolu çoktan geçtim. bir tane dahi yalana yer yok hayatımda. ben gerçek, ne istediğini bilen, beni ve ne demek isteyip ne demek istemediğimi anlayabilecek birini istiyorum hayatımda. hepsinden de önemlisi, kendisini bilen ve anlayan bir adam için tamam derim artık ben.
aç yatarım ama o haram lokmayı yemem. ölürüm ama yine de yalana evet demem. ömrüm yandı benim ömrüm! ikincisi asla olmaz. izin vermem buna. bir keşkeye daha yer yok ömrümde. bu da böyle biline.
aç yatarım ama o haram lokmayı yemem. ölürüm ama yine de yalana evet demem. ömrüm yandı benim ömrüm! ikincisi asla olmaz. izin vermem buna. bir keşkeye daha yer yok ömrümde. bu da böyle biline.
devamını gör...
108.
söylemesi benim için en zor cümledir. o yüzden bana söylendiğinde önemi büyüktür, çünkü herkes için özel olduğunu zannederim. halbuki günümüzde dile pelesenk olmuş, cinsel ilişkiye giden yolda en garanti seçenek olarak görünür hale gelmiştir bu iki kelime.
devamını gör...
109.
seni sevmiyorumla başlayan akabinde senden nefret ediyorum ile devam eden cümleleri çoğu kez günlüğüme yazmıştım. yazmak tehlikeli olmaya başladı bir zaman sonra çünkü yazdıkça unutamıyordum. aklına kazınıyor duyguların artık. sonra değiştim artık desende sana izin vermeyen tonlarca yazı oluyor karşında . bir zamanlar 2007 den beri tuttuğum bir defter vardı. artık bende kin oluşturmaya başladığını fark edince sayfalarını da teker teker yırtıp attım. bu cümleleri babam için söylerdim hep sanki benden uzak olsa daha iyi olacakmışım gibi. ben nasıl bir şekilde istediysem artık isteğim gerçekleşti . ama ben daha çok üzülmüştüm. iyi olucam zannederken yanlış şeyleri isteğimi fark ettim. şimdi uzağız birbirimizden sarılamıyoruz öpemiyoruz birbirimizi . bazen konuşuyoruz ve artık ikimizde farkındayızki birbirimizin değerini uzak kalınca anladık. seviyorsanız seviyorum demeniz gerekir ve bazen söylemeden hissettirmeniz. daha çok da hissettirmeniz.
devamını gör...
110.
beni seviyorum olarak değişmeli.
devamını gör...
111.
samimi olarak, duymayı en çok istediğim söz...
ama gerçekten... öyle laf olsun diye değil... hissederek...
ama nerede.........
ama gerçekten... öyle laf olsun diye değil... hissederek...
ama nerede.........
devamını gör...
112.
doğru kişiye hiç söyleyemediğim içimden "ulan keşke söyleseydim" dediğim sözdür. o da söylemedi ama gitti.
devamını gör...
113.
öldür beni.
devamını gör...
114.
"yarasın"
devamını gör...
115.
söylemesi kolay olama asıl olayı hissettirmek olan cümle.
devamını gör...
116.
117.
seni seviyorum demedi bana hiç ama öyle anlamlı şeyler söyledi ki.
devamını gör...
118.
gözleri ile bunu söyleyebildiğini duyuyorsanız gerçektir.
devamını gör...
119.
-seni büyük harflerle seviyorum.
-söylediğin iyi oldu, bunu duymak için kedi gibi şirinlik yapmaktan sıkılmıştım gerçekten.
-anlamadım.
-anlamayacak bir şey yok. bu cinsler arası ilkel bir oyun, iki tarafta içindeki canavarı gizleyip melek gibi görünür. iki tarafta kendisinin muhteşem biri olduğu konusunda karşısındakini ikna eder ve böylece birbirilerini sevdiklerini söyleyip buna inanırlar.
-oyun mu?
-cinsler arası evet. şöyle düşün beni sevdiğini söylemeseydin oyunculuğumdan yada yeteneğimden şüpheye düşecektim. yoksa hiç birimiz sevilmeye layık olduğumuzdan değil.
-kim kazandı peki bu oyunu.
-bazı oyunlarda kazanmak yada kaybetmek diye bir şey yoktur. ilk sen düştün diyebiliriz. beni sevdiğini söylemek zorundaydın, çünkü buna karşılık vereceğime seni ikna etmiştim.
-beni sevmiyor musun yani?
-ben bu oyunu oynamayı seviyorum desem daha doğru olur. ayrıca kendini sevilmeye layık gördüğün içinde egona hayran kaldım.
-benim hislerim gerçek, karşılıklı olmak zorunda değil.
-benim hislerimin istediğin gibi olmaması sahte oldukları anlamına gelmez. benim gibi seninde içinde bir canavar var. belkide canavarlarımızı tanıştırmalıyız en başta yada onları gizlememeliyiz. böylece kartlar açık oynayabilirdik.
-neden kötü olduğum yönlerimi göstereyim ki bunu kim görmek istesin ki?
-neden bazı yönlerine senin bir parçan değilmiş gibi davranıyorsun ki? benden öfkeni gizledin, benden yalanlarını gizledin, benden suçlarını, hatalarını, kabahatlerini gizledin. canavarını hep mağaraya geri ittin benden sakladın onu.
-eğer öyle bir şey varsa bunu sende yaptın.
-evet çünkü oyun bu, canavarı sakla, avı tuzağa çek, yakala ve canavarı özgür bırak.
-sen kafayı yemişsin.
-beni aldatamazsın. herkes sevdiğinden sıkılır, herkes uğruna öleceği kadını daha çekici bir hatun görünce unutur.
-bunlar senin içinde geçerli.
-evet ama ben gözlerinin içine bakıp utanmadan seni seviyorum demedim hemde büyük harflerle.
-tamam bu benim hatam evet kötü yönlerim var bunlardan mı bahsetmemi istiyorsun. senden bunları gizlemedim ama kimse de bunlardan bahsetmez ki.
-bana bilmediğim bir şey anlatamazsın. benden farklı değilsin. herkes aynıdır. bizi farklı gösteren şey büründüğümüz karakterler. yaptığımız psikolojik makyajla zihinleri manipüle ediyoruz. cinsler arası bir tiyatrodur bu, en iyi oyuncular birbirini ikna eder ve evleninceye kadar inatla sabrederler.
hayat bir performans sanatları merkezidir. sokağa çıkarsın ve kim olduğunu oynarsın. herkes sana nasılsın diye sorar, bok gibisindir ama iyiyim dersin, kimse gerçekte nasıl olduğunu umursamaz ama sen nezaketini korursun daima çünkü numara yapıyorsun. numaraya numarayla karşılık veriyorsun. sevgiye sevgi nefrete nefret. senden nefret eden birini sevmek için onu ancak doğurman gerek. ancak kendi parçanı sevebilecek kadardır toleransın.
-ben bu şekilde düşünmemiştim hiç...
-profesyoneller düşünmez, düşünmek için kırılmak dökülmek ezilmek ve hırplanmak gerekir.
-anlamadım.
-anlayamazsın çünkü bu başka bir muhabbetin konusu. belki benden nefret ettiğini büyük harflerle haykırmak için gelirsen üzerine konuşabiliriz. benim nefrete ihtiyacım var seni canavarımın sevmesine dayanabilir misin bilmiyorum.
-tüm bunları anlatmak yerine kafamda sıkabilirdin.
-canavarlara kurşun işlemez.
-söylediğin iyi oldu, bunu duymak için kedi gibi şirinlik yapmaktan sıkılmıştım gerçekten.
-anlamadım.
-anlamayacak bir şey yok. bu cinsler arası ilkel bir oyun, iki tarafta içindeki canavarı gizleyip melek gibi görünür. iki tarafta kendisinin muhteşem biri olduğu konusunda karşısındakini ikna eder ve böylece birbirilerini sevdiklerini söyleyip buna inanırlar.
-oyun mu?
-cinsler arası evet. şöyle düşün beni sevdiğini söylemeseydin oyunculuğumdan yada yeteneğimden şüpheye düşecektim. yoksa hiç birimiz sevilmeye layık olduğumuzdan değil.
-kim kazandı peki bu oyunu.
-bazı oyunlarda kazanmak yada kaybetmek diye bir şey yoktur. ilk sen düştün diyebiliriz. beni sevdiğini söylemek zorundaydın, çünkü buna karşılık vereceğime seni ikna etmiştim.
-beni sevmiyor musun yani?
-ben bu oyunu oynamayı seviyorum desem daha doğru olur. ayrıca kendini sevilmeye layık gördüğün içinde egona hayran kaldım.
-benim hislerim gerçek, karşılıklı olmak zorunda değil.
-benim hislerimin istediğin gibi olmaması sahte oldukları anlamına gelmez. benim gibi seninde içinde bir canavar var. belkide canavarlarımızı tanıştırmalıyız en başta yada onları gizlememeliyiz. böylece kartlar açık oynayabilirdik.
-neden kötü olduğum yönlerimi göstereyim ki bunu kim görmek istesin ki?
-neden bazı yönlerine senin bir parçan değilmiş gibi davranıyorsun ki? benden öfkeni gizledin, benden yalanlarını gizledin, benden suçlarını, hatalarını, kabahatlerini gizledin. canavarını hep mağaraya geri ittin benden sakladın onu.
-eğer öyle bir şey varsa bunu sende yaptın.
-evet çünkü oyun bu, canavarı sakla, avı tuzağa çek, yakala ve canavarı özgür bırak.
-sen kafayı yemişsin.
-beni aldatamazsın. herkes sevdiğinden sıkılır, herkes uğruna öleceği kadını daha çekici bir hatun görünce unutur.
-bunlar senin içinde geçerli.
-evet ama ben gözlerinin içine bakıp utanmadan seni seviyorum demedim hemde büyük harflerle.
-tamam bu benim hatam evet kötü yönlerim var bunlardan mı bahsetmemi istiyorsun. senden bunları gizlemedim ama kimse de bunlardan bahsetmez ki.
-bana bilmediğim bir şey anlatamazsın. benden farklı değilsin. herkes aynıdır. bizi farklı gösteren şey büründüğümüz karakterler. yaptığımız psikolojik makyajla zihinleri manipüle ediyoruz. cinsler arası bir tiyatrodur bu, en iyi oyuncular birbirini ikna eder ve evleninceye kadar inatla sabrederler.
hayat bir performans sanatları merkezidir. sokağa çıkarsın ve kim olduğunu oynarsın. herkes sana nasılsın diye sorar, bok gibisindir ama iyiyim dersin, kimse gerçekte nasıl olduğunu umursamaz ama sen nezaketini korursun daima çünkü numara yapıyorsun. numaraya numarayla karşılık veriyorsun. sevgiye sevgi nefrete nefret. senden nefret eden birini sevmek için onu ancak doğurman gerek. ancak kendi parçanı sevebilecek kadardır toleransın.
-ben bu şekilde düşünmemiştim hiç...
-profesyoneller düşünmez, düşünmek için kırılmak dökülmek ezilmek ve hırplanmak gerekir.
-anlamadım.
-anlayamazsın çünkü bu başka bir muhabbetin konusu. belki benden nefret ettiğini büyük harflerle haykırmak için gelirsen üzerine konuşabiliriz. benim nefrete ihtiyacım var seni canavarımın sevmesine dayanabilir misin bilmiyorum.
-tüm bunları anlatmak yerine kafamda sıkabilirdin.
-canavarlara kurşun işlemez.
devamını gör...
120.
kedilerim sayesinde bu sözü çok söylerim. hatta seni çok seviyorum "pamuklu prensim-prensesim" der en içten canıma katarak öperim.
devamını gör...