gece saat 1 gibi hadi kucukparkta piyasa atalım diye yola çıktığımız 4 arkadaşla (biri babasından arabayı kaçırmıştı) ansızın gelen birbirimizi gazlama coşkusuyla çanakkale'ye gidip sabahın köründe şehitlikte dua etmek ve o günün de akşamında maydonoz kullanan bir arkadaşın çanakkale barlar sokağında yaşlı bir adamın yanına gidip amca bana karı lazım dedikten sonra yaşlı amcanin arkadaşımıza derin derin bakıp p***nk miyim ben a.. koduğum çocuğu dedikten sonra bizim yarila yarila gulmemiz akabinde arkadaşımızın da sinirli bı sekilde yaşlı olmasa s...tim belasını demesi.
çok absürt bı 24 saatti.
devamını gör...
bir kaç gün önce denizde yaşadığım bir anımı anlatmak istiyorum sizlere sevgili yazarlar. kendi halimde hamsi misali kızlarla yüzerken biraz ilerlemek istedim. hamsi tanesi olarak derinlere doğru kulaç atmaya çalışırken yan tarafta benimle yarışan biri oldunu fark ettim. biraz gidip duruyorum o da benden biraz ileri gidip bekliyor. sonra ben onu tekrar geçiyorum duruyorum peşimden gelip beni geçiyor o da duruyor. bir yarış haline döndü hırslandım. en uzakta ben olucam en derinde ben duracağım kimse beni geçemez olay inada da bindi.böyle biraz devam ettik ben gidiyorum o geliyor ben gidiyorum o geliyor. en son beyefendi bir isyanda bulundu ‘ kıvırcık çok yoruldum ilerleme artık. boğulursun diye peşine düştüm biraz daha gidersen ben boğulucam hadi geri dönelim lütfen.’dedi. tabi ki erkek bir bireyin bana ne yapıcağımı söylemesine izin vericek biri değilim o kim ki bana karışıyor benim kimse tarafından korunmaya ihtiyacım yok o kim. kendisine dönüp ‘ düşündüğünüz için teşekkür ederim, geri dönüyorum’ diyip gülümsedim ve usulca kızların yanına kıyıya gittim. böylede dik duruşlu biriyimdir.
devamını gör...
onu gülen gözlerle, gülümsemesiyle, damatlığının içinde gördüğüm anı ölsem unutmam. üç gün önce bahar gözlüm diye seven adamın o damatlığı giymesini, o masaya oturup evet demesini, başka bi kadının koynuna girmesini asla unutmam. unutmamalıyım da. küçük bi özlem kırıntısı dahi hissettiğimde, gözümde onun için yaş belirdiğinde, hatıraları kalbimi yokladığında o anı hatırlamalıyım işte. aşağılık biri olduğunu, bir damla merhamete sahip olmadığını, çok seviyorumlarının altında yatan yalancılığını hatırlamalıyım.
unutursam bana hatırlatın olur mu?
bazen canım çok yanıyor..
devamını gör...
tek tek insanlara versem ömrü boyunca unutamayacağı o kadar çok extreme anım var ki sürekli bir yenisi eklendiği için kolay unutuyorum ama her şeyi unuturum depremden sonra hatay da geçirdiğim üç ayı unutamam.
devamını gör...
ailesinin evi olan arkadaşım benim iki anahtarımı kıskanmıştı... dairede yaşayınca mecbur iki anahtar oluyor. birisi dış kapısı için, diğeri de dairenin kapısı için. onun tek anahtarı olduğu için anahtarlarımı kıskanmıştı. başka derdin olmasın, ne diyim...

amerika'ya taşınma hayalleri vardı... ama 'işi bitiren, atılgan' kişilerin onunla gelmesini istiyordu. birkaç o tarz arkadaşıma sormuştu. kendisi bu sorumluluk getiren işlerden ısrarla kaçıyordu. grup projeleri olunca öylece oturup hiçbir şey yapmayarak ayağına her şeyin gelmesini isterdi. farklı bir kişiliği vardı. şimdi de ne yapacağı belirsiz. öylesine bir bölüm okuyacağına kalıbımı basarım da, neyse. benim tüm söylediklerime (gülünecek olmayanlara bile) istisnasız gülüp beni küçük düşürmeye çalışsa da başaramadı. arkadaşları vardı ama ben değildim onlardan birisi. bir saçma sapan kavga sonucunda arkadaşlığımız bozulmuştu zamanında. seninle her zaman bir 'insanmışsın' gibi konuşmaya çalıştım ama bana yaptığın muameleye eş değer değildi. ondan dolayı sana diyecek iki çift lafım var: karma senin için geliyor, bekle, güzelim, bekle. *
devamını gör...
gülerek gittiğim yollardan , ağlayarak geri döndüğüm günleri asla unutmam ...
devamını gör...
deprem anı.

kıyamet kopuyor sanmıştım.
koptu nitekim.
devamını gör...
sene 94 veya 95. o zaman babamın dükkanı var.
çalışan da 15 kişi civarı. tabi ustalar ve garsonlar harici 20 yaş ve altı. o zamanlarda izinler tam gün değildi. herkes sabah gelir, hazırlığa yardım eder, izinli olanlar 13:00 - 13:30 gibi izne çıkardı.

neyse bir gün motorcu, komi ve mutfaktaki çırak konuşuyorlar aralarında. işte akşam konser var, şöyle güzel olacak, böyle güzel olacak diye konuşuyorlar. ben de dedim ki " ben de geleceğim ". yok dediler sen gelmezssin, doğan usta* izin vermez.

neyse saat 1'e yaklaştı. o zaman da çocuk dışarı çıkar, akşam ezanına kadar gelmez, kimse de sormazdı. çünkü dışarısı güvenliydi o zmanlarda.
ben de dükkandan çıktım gittim karşı ışıklarda bunları beklemeye başladım.

bunlar geldiler tabi. ben de inat etmişim. bindik minibüse kadıköy. vapurla eminönü. oradan yedikule zindanları.

yedik içtik, derken saat 19:00 oldu. biz de açık hava konseri, bekliyoruz.

baba bir çıktı, aman yarabbi. yaktın beni dünya'yı ilk söyledi. bir baktım herkes üstünü çıkarıyor.
üstünü çıkaran cebinden jileti alıyor başlıyor çizmeye.

hayatımda öyle bir manzara görmedim. daha 10 yaşındayım anca. ulan dedim bu millet kendini kesiyorsa demek ki bu müslüm gürses çok büyük sanatçı.

o gün babayla ilk tanışmamdı. sonrası hayranı oldum zaten.

nur içinde yat baba.
devamını gör...
türkiye'nin politik olarak çok karanlik ekonomik olarak ise aydınlık yıllarında henüz ben daha çocukken dublex evimizin terasında ailecek döşek sermiş o yaz gecesinin hafif esintisinde yatıyorduk.

dublex ev ve balkonda yatma olayi absürt gelebilir ama köyden gelmiş bizimkiler nihayetinde.

gece uyumadan önce gökyüzünü izliyordum. birden şeklen kuşa benzeyen dış çeperi beyazla içi turkuaz mavisiyle kaplı bir şey uçarak tepemizden geçti. herkes uyuyor ama ben heyecandan sabaha kadar uyuyamamıştım.
özellikle belirli bir düzlemde geçtikten sonra birden gözden kayboldu. ama ne bir ses ne başka bir fiziki tepki oldu.

bugün bile aklıma geldikce düşünürüm o şey ufo olabilir miydi diye. çünkü eminim ki o uçak da değildi başka bir şey de değildi.

bu da böyle bir anım.
şeklini de atayım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kuyruk kısmının şekli yoktu.
devamını gör...
üniversite de yurtta çok kalabalık bir kız grubu düşünün. 23.00 ' dan sonra dışarı çıkmak yasak tabi. hepimizin fani nasıl dondurma çekiyor anlatamam. birilerinin getirmesi gerekiyordu. getirecek kimse olmadığı için yurttan çıkmak gerekiyordu. iki arkadaşım hasta numarası yapıp yurttan çıktılar sağlık ocağına gidiyoruz diye
o gece de en sıkıntılı memur ve en ponçik güvenlik nöbetçi. ( güvenliklerle aramızın iyi olması) .
neyse. bizim arkadaşlar 15-20 dk sonra geldiler. birinin kapsunonuna doldurmuş dondurmaları. kızın astım hastalığı var acele etmişler koştur koştur gelince tabi. kız nefes almakta zorlanmış
neyse odaya geldiler sapasağlam tam dondurmaları açtık yicez arkadaşım " astım krizine" girdi. ksjdksjsksks
herkes aşırı derecede panik oldu.
ben koştum hemen yere düşmeden yetiştim.
bir şekilde çantasından ilacını bulduk sıktık.
sonrasında kendine geldi.
yanarım yanarım da kendime dondurma alamadığıma yanarım dedi lsjskakak
aradan birkaç gün geçince durum güvenliğe anlatıldı.
devamını gör...
geçtiğimiz 4 kasım'da çok eğlenceli bir gün geçirdim ve hiç unutamıyorum. göztepe'ye gitmiştim. tam otobüs durağına yaklaşmışken otobüsün geldiğini görüp yakalamak için koşmuş ve son anda yetişmiştim. iyi ki de yetişmişim. bindiğimde şöför yolun kapalı olduğunu ve ethemefendi durağından sonra güzergahının dışına çıkacağını söyledi. yine de bineyim dedim. otobüs erenköy'e geldiğinde değişik bir macera olsun diye düşündüğüm için bilerek inmedim, güzergahının dışına çıktı ve sahrayıcedit'in ve merdivenköy'ün ara yollarından dolaşarak göztepe ssk hastanesinin oradan kendi yoluna girdi. indim, önce göztepe dönercisi'nde bir dürüm yedim. oradan kadıköy'e geçmeyi düşünüyordum, yokuş aşağı, bağdat caddesi'ne indim. kadıköy iskelesindeki vapur kafe'de kahve içip tatlı yemeyi düşünüyordum. çiftehavuzlar'da 16d beklerken otobüs durağa geldi, fakat o sırada şarkı dinlediğim için binemedim. tam şöför kapıyı kapatmış gidecekken son anda otobüsün camını tıklattım ve şansıma şöför kapıyı açtı. mutlu bir şekilde üst kata geçtim. o gün fenerbahçe'nin maçı vardı ve kadıköy'e bundan habersiz gelmiştim. her taraf formalı insan doluydu. söğütlüçeşme'den kadıköy'e yürürken, çarşı durağına geldiğimde maç olan günler sokak müziği yaparak insanları coşturan grup şamata'yı gördüm. onlardan "bu fasulya 7 buçuk lira" şarkısını çalmalarını istedim ve beni kırmayıp söylediler. çok mutlu ettiler beni, 10 lira attım. iskeleye geldiğimde bir filtre kahve, yanında da kırmızı kadife pasta aldım. ama heyecandan kahvemi sütlü istemeyi unutmuşum. sonradan bunu farkettiğimde ısrar etsem de benden süt için fiyat farkı istemediler. kahvemi içip, tatlımı yedim. çok güzel ve eğlenceli, sevdiğim birçok şeyin olduğu, hiç unutamadığım bir gün oldu.
devamını gör...
lise 3 falandım sanırım.o zamanlar babam devlet okulundan özel okula vermişti.sınıfta 5 erkektik 5 erkek demişken sınıf mevcudu 5 ve hepimiz erkektik.her türlü garip şey olay bizden çıkıyordu okulda.bi gün edebiyat hocası tiyatro yapıcaz 18 mart için katılmanızı istiyorum demişti.ben çimen olmak istemiştim ama olamamıştım işte.neyse gel zaman git zaman provalar yapılıyor ama nerde şehrin kız meslek lisesinde.kız meslek lisesine kazık gibi 10 erkek dikersen nolur?biz prova yaparken karşı odada soyunma odasında olan kızlar bizim oraya sütyen mi fırlatmadı dersin,inleme sesi mi çıkarmadı dersin.neyse tiyatro günü rolü bekliyoruz koro şarkı söylüyor,bi arkadaş sıcaktan uyumuş içerde rolüne daha var baya.elinde tahtadan tüfekle uyumuş çocuk sanırsın hakkari dağ komando tugayında.bizim aklımızdan p*çlik geçiyor tabiki bunu furkan rolün geldi lan kalk kalk diye uyandırdık.garibim inanıp sahneye doğru fırlamasın mı elinde tüfekle.rolu gerçeğe alıp cidden çanakkale cephesine uçar gibi gitti edebiyat hocamız sizin yapacağınız işi diyip onu da o anki role alıp ders içlerimize düşük puan vermişti.daha komiği okulumuz gelen velilere 18 mart'ı anımsatsın diye üzüm hoşafı tarzı şeyler veriyordu.ertesi gün okula gittiğimizde baktık hoşafın yarısı damacanada duruyor danışmada.ordaki abladan onu istedik.ne yapacaksınız sorusuna hiiç içicez dedik ama nasıl içicez.ingilizce hocamız el yapımı alkolden anlardı.sorduk hocam bunu nasıl şarap yaparız.dedi az maya şeker atın bekletin.biz bunu duyunca bi arkadaşa verdik ve üzüm hoşafından şarap yaptık.bu da böyle bi anımdır.
devamını gör...
tarih 12 mart 1997.
yer ankara 19 mayıs stadyumu.
cumhurbaşkanlığı kupası
fenerbahçe -malum oluşum.
torinolu kaçak şaban torinoda bir halt yiyememiş türkiye 'ye dönmüştü.
o zamanlar aristokratik oluşumu yavaş yavaş halkın klubune evriltme devreleri.vahap beyaz'lar , mağarlar, zımparatorlar, haluk ulusoy 'lar,mesut yılmaz'lar (allah rahmet eylemesin) pensilvanyalılar vs.
sabah erken saatte gittik fenerbahçe tarafı şenlik, kalabalık, köfteciler ,seyyar satıcılar bir curcuna bir eğlence.
turuncu vişne çürüklü taraftar sayısı o zaman yeni yeni artıyor ama yine de az.onlar azınlık kendilerine ayrılan kısımda sessiz sedasız .(zaten zor doldurdular kendilerine ayrılan yeri.)
biz dalga geçiyoruz torinolu şaban diye diye.
kaçak pensilvanyali bize 3 tane attı o gün.
devre arasında meşale yaktık arkadaşlarla.arkadaslar sönmeden fırlattılar baya uzağa saha içine yakın koşu alanına yetiştirdiler.
ben meşelayi tam firlatamadim.
meşale en öndeki adamın kafasına geldi.
"hangi bilmeme ne bilmem ne ..." diye söverken.polis beni gördü ve "mavi t-shirt 'lu ." diye eliyle göstererek bağırdı.
(o zamanlar eski polis kiyafetlerini bilen bilir.koyu yeşil kasketli olurlar ve stadyumda yüzleri seyirciye dönük belli aralıklarla dururlardi .)

ne oldu sonrasında sizce.
o kadar kalabalıkti ki bizim tribün herkes ayakta hani iğne atsan yere düşmez diye bir deyim var ya gerçekten öyleydi.
taraftarlar önce benim t-shirt 'ümü üstümden çıkardılar.
sonra beni bulamasinlar diye aralarında dolastirdilar.
10-15 dk. stadyumda oradan oraya beni kaçırdılar ve kendimi üstsüz şekilde kale arkasının (gecekondu derler o bölüme) en sol üst köşesinde buldum.adama bir şey oldu diye ve beni yakalayacak polisler diye ödüm kopmuştu.
zaten maç bitmeden stattan ayrılmıştık.
devamını gör...
çok sevdiğim dostum, bana hediye hoparlör göndermişti. gönderdiği aracıdan alıp, eve dönüp bir heyecanla kutuyu açışımı, çalıştırıp son ses dinleyişimi, hiç unutmam.
devamını gör...
odama öfkeyle girip beni öldüreceğini düşündüğüm o an. o anı ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. ama o an beni o an kadar hiçbir zaman üzmeyecek. bunu bilmek güzel.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının asla unutmam dediği anıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim