gayet iyi filozof tadında insanlarımız var ama ortaya çıkmıyorlar, düşünsene daha dünya düzdür diyen var bu torpaklarda yeğenim?
devamını gör...
kim demiş çıkmadı diye?..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
delirme korkusu.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

(bkz: bir şeyma subaşı kolay yetişmiyor)
devamını gör...
başlıktaki her tanımı tek tek okudum ve geneli haklı.

modern köleye dönüşmüş, hayatta kalabilme telaşıyla meşgul insanlarız. ayrıca okumaya, dinlemeye, araştırmaya meraklı insanlar da değiliz. birkaç üstte bir yazar iki üç kişinin adını yazmış mesela, ilk defa ondan duydum. çünkü bizim gündemimiz magazindir, futboldur. bu insanlar televizyona da çıksa kimse açıp da felsefeciyi, profesörü dinlemez. bakın deprem ülkesiyiz, ne depremler atlattık ve hâlâ büyük deprem bekleniyor. peki kaç kişi kaç deprem profesörü tanıyor, kaç kişi bu insanları dinliyor, kaç kişi ne yapacağını biliyor?

bir kere bu ülkede din her alanda hakimdir. nasıl ki deprem için allah bilir, allah korusun gibi çözümler ve çıkarımlar var; bu felsefede de böyle olur. felsefecinin söyleyeceği her şey bir dindar tarafından dinle çürütülüp yok edilir. bu ülkede farklı olmak zordur. denildiği gibi ezberci eğitim sistemi bile farklı düşünmeye izin vermez. o verse din ve toplum vermez. başımıza icat çıkarma olayı sonuna kadar haklı. giden sistemi bozmamak gerekir bu ülkede. sen giden bir sistem yok ki desen de daha sistemin gitmediğini kabul ettiremediğin adama fikrini nasıl ettireceksin.

sonra sözü kimin söylediği de çok önemlidir bu ülkede. herhangi bir konuda senle farklılığı varsa o adam bitmiştir, ne dese boş. çünkü biz insanların çeşitli farklılıkları olabileceğini kabul edebilen bireyler değiliz. mesela milletin çoğunun ters düştüğü işçi partisi hiç mi doğru birşey söylemez. ama o adamların bir görüşünü paylaşıp bu konuda haklılar dedim mi bırak şu pkklıyı denilip konu kapatılır. hayatı boyunca kusursuz gitmiş insan var mı. bir insan bir konuda yanlış düşünüyorsa her konuda hep yanlış mı düşünüyordur.

mesela bu ülkeden celal şengör gibi bir adam çıkmış ama o adamın söylediği neyi söylersem söyliyim bırak şu herifi kendi b.kunu yemiş atayiz denilip adamın itibarını alaşağı etmeye çalışan tanıdıklarım var. bu insanlar sadece benim çevremdeki üç beş kişi değil ki. ülkede dolu. o yüzden bu adamlar burda canlı yayına katıldığında survivor kadar izlenmiyor ama adamları konuşması için avrupa'da seminerlere davet ediyorlar.

bizi bağlamaz felsefe, bilim falan. kim kimi nerde düdüklüyor bize ondan haber ver sen.

ayrıca bizim herhalde delirmemek, intihar etmemek için beynimizin geliştirdiği bir mekanizma olarak alaycılığımız çok yaygınlaştı. hakikaten ciddi olamıyoruz. ne olursa olsun espri yapıp geçiyoruz. ben de bu uzun yazıyı ti'ye alarak bitireyim. nasıl filozofumuz yok, şenol güneş öldü mü?
devamını gör...
dünyada çıkmış mı sanki? hepi topu toplasan 50 tane filozof var zaten. dünya tarihi komple düşünüldüğünde bu sayı dipnot bile olamaz. buçuk filozofları saymazsan o kadar bile yok. aristoteles , platon , descartes , kant, al işte bitti gitti. batı da papağan gibi bunları sayıklayıp duruyor . başka yok çünkü. hadi hepsini okumaya başladın diyelim. 3 ayda hepsini yalayıp yutarsın. al sen de oldun filozof.

bi de ilk tanımda teoman duralı hocanın böyle bir söz söylediğine dair bir video var. teoman hoca o sözü genetik anlamda falan söylemiyor. omurgasız türkler diye bir kitabı var hocanın. o kitapla ilgili bir ropörtajda böyle bir şey söylüyor . videonun tamamı izlendiğinde genetik olarak bunu kast etmediği anlaşılacaktır. böyle bir iddiada bulunmak zaten hocayı ırkçı ve ya kafatasçı biri olarak görmeyi gerektirir ki öyle biri olmadığını cümle alem bilir.

türklerin tarihi macerasından bahsediyor ve özellikle son 200 yıllık süreçte türklerin elinden bu imkanın alındığını söylüyor. öyle bir imkanımız olmadı diyor yani. en nihayetinde kendi düşüncesi ve yorumudur. doğru bile olsa her sözüne katılacak değiliz. velev ki onu kast etsin yani ne olacak? katılmadığını belirtirsin olur biter.
devamını gör...
çıkmama değil çıkamama desek daha doğru olur gibi.
okuma alışkanlıkları yok,
insanlar temel ihtiyaçlarının derdine düşmüş,
değişikliğe ve yeniliğe ilgileri sıfır,
meraklı ve araştırmacı değiller,
eğitim sorgulatmadan çok sınırlandırıyor,
öğretmenler (hepsi değil tabi ki) boynuza kulağı geçirtecek yeterlilikte olamıyor.
günümüzde eğitimin kalitesinin düşük olduğunu bile diyemem bana göre direkt; kalitesiz, sıkıcı, ezberci, aptal ve unutkan yapıyor gibi. yoksa her haltın ayrıntısına kadar hatırlayan beynim neden derslere gelince hiç okula gitmemiş gibi hissettiriyor? (üniversitenin ilk yılında çok şey unutmuştum. böyle bir saçmalık nasıl olabilir? sayısal bölümden eşit ağırlık bölümü seçtim diye değil bence. ve bu aralar sınava çalışan kuzenlerim geliyor yanıma; "şu soruya(mat/geo) bakar mısın?" diyor. birkaçına baktım diğer birkaçında basit şeyleri hiç öğrenmemişim gibi bilemedim yani. çoğu derste çok iyiydim. aptal gibi hissetmiştim gözlerim dolmuştu. "bilmiyorum bunları, biliyor musun hatırlamıyorum bile diyemiyorum. çok kötü hissediyorum. ben okula gitmedim mi?" diye en son hüngür hüngür ağlamıştım. yanıma 4-5 kez gelmişlerdi. bir daha gelmediler. önlerinde ağlamaya meraklı değildim ama ne yapayım çok müşkül bir durumdaydım. :'()
liseye dönüp felsefe derslerini nasıl geçirdiğimizi özet geçeyim belki bu biraz anlaşılırlığı sağlar;
hatırlıyorum 9' da ben tüm farklı dersler için heyecan ve mutluluk içindeydim. felsefede bu derslerden biriydi. terimsel kelimeler, doğru düzgün telaffuz edemediğimiz filozof isimleri vs. kadın öğretmen ders kitabından işliyordu ve bu kadar. bizi düşünmeye itmiyor, paradoks soruları sormuyor veya yer alsa da geçiyordu. ama hatırlıyorum ki sınavda "aynı derede iki kez yıkanamazsın." sözünü açıklamamızı istemişti. benim için çocuk oyuncağıydı ama bazılarının 30 puanını almıştı.
lise 3'te yine kadın öğretmenimiz (başkası) konuları bize anlattırdı. ve bana o zaman "allah'ın varlığının kanıtları" adlı bir konu gelmişti. din felsefesinde herkes bir şeyler araştırmıştı yani performans ödevi olarak. öğretmen arada soru sorup bilgini ölçüyordu ya da soruyla zekânı ölçüp cevaplayıp cevaplamayacağini anlamaya çalışıyordu. eksik yerlerde kendi tamamlıyordu. ve o kadar kişi içinde öğretmeni saymazsak konuyu 2 kişi işliyorduk. bence bunun sebebi de o sınıflara kadar kitap okuma alışkanlıklarınin olmamasındandı. anlama ve açıklama hızları çok vasattı. kolay bir ders değil ama bu kadar da abartı bir zorluğu yoktu bence. ki dersin en başı cevaplardan çok sorularla ilgilendiğini belli etmişti.
bu dersin hakkı oku geç değil ve o yıllarda hiçbir öğretmen bize hiç kitap önerisi bile yapmadı. atıyorum performans ödevleri veriliyor ya mesela "sanat felsefesinde iyinin, güzelin ve doğrunun açıklamalarını yaparken şu kitabı alabilirsiniz. içinde birçok filozofun birbirinden farklı ya da benzer tanımları var."
ve o filozoflar bunları kendine göre tanımlamış mesela. ama bize niye sormuyor "size göre iyi nedir?" gibi. ilk bize sorsun mesela, beynimizin algılamadan düşünmeye yaradığını da kavrayabilelim, merak edelim vs. ama yok. anca hegel şöyle demiş, sokrates böyle, aristo vs.
bilmiyorum ama bu derslerde öğretmenlerin öğrencileri derse çok kattığını da düşünmüyorum. ilgi uyandırmiyorlar, sıkıcı hâle getiriyorlar. aslında çok zevkliydi de zevksiz geçti çoğu zaman. ne az kişi ne çok kişi, ortası bana denk gelmedi.
burada bununla bir grup açılmış olsaydı pek alanım olmasa da katılırdım sadece dinlesem veya okusam bile yeterdi. bilenlerden bir şeyler kapmak bile harika olurdu. ve bu araştırmaya iterdi. bir nevi hobim hâline gelirdi.
ve ben doğrudan hiçbir felsefe kitabı okumadım. dersler gibi sıkıcı olduğunu düşündüm.
onun dışında kitap içine aroma tarzı ya da yoğun aroma gibi katılmış kitapları okudum. bunlar çok zevkliydi mesela. ama çevremde bunlar için insan yoktu. sürekli okumaktan ziyade beyin fırtınası olayını seviyordum ben..:/
devamını gör...
tek bir şey var aklimda.bir cümle.provasiz olarak aklimda piril piril ışıldadı birden.

'kant , boşuna almanya'dan cikmadi.'

felsefeyle uğrasmak icin derinlik gerekir,perspektif gerekir, türkler pragmatik insanlardir.türklerden de cikan iyi felsefeciler var elbette ama çağlar boyu unutulmayacak, bir sistem olusturmayi basarmis ve meslektaslarina örnek olmus bir felsefeci,bnim hatirladigim kadariyla cikmamis .orijinal olmak farkli birsey.kant,nietzsche,husserl,heidegger,kierkegaard,hobbes,makyavelli vd. orijinaldi.fark bu.
devamını gör...
(bkz: şenol güneş) neyinize yetmiyor. açın youtube'da basın toplantılarını izleyin, ufkunuz açılsın.*
devamını gör...
çoğunlukla survival mode da yaşadığımızdandır. oysa düşünebilmek hayat üzerine kafa yorabilmek için hayatın biraz dışına çıkabilmek gerekir. bir şey hakkında düşünebilmek değerlendirmeler yapabilmek için onun içinde olmamanız gerekir biraz. o yüzden depresyona girince her şey anlamsız geldiğinde gerçekten de hayatın anlamının ne olduğu üzerine düşünürsünüz çünkü hayatın akışı dışına çıkarsınız biraz. ki güzeldir bazen ya zorlama amaçların umutların olmadığı sadece varoluşun derin gerçekliğinin acısının hissedildiği , insanın kendi benliğinin , benliklerinin biraz daha farkına vardığı zamanlar...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"türklerden filozof çıkmamasının nedenleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim