yazar: oğuz atay
yayım yılı: 1971
türk edebiyatının değerli isimlerinden biri olan oğuz atay'ın ilk romanıdır. değeri sonradan anlaşılan eser içerisinde alışılmışın dışında bir teknik ve kurguyla yazılmış 3 öykü barındırmaktadır; tutunamayanlar'ın, turgut özben'in ve selim ışık'ın öyküsünü.
selim ışık'ın intihar ettiğini gazetelerden öğrenen arkadaşı turgut özben'in ''neden'' arayışını konu alır.
yayım yılı: 1971
türk edebiyatının değerli isimlerinden biri olan oğuz atay'ın ilk romanıdır. değeri sonradan anlaşılan eser içerisinde alışılmışın dışında bir teknik ve kurguyla yazılmış 3 öykü barındırmaktadır; tutunamayanlar'ın, turgut özben'in ve selim ışık'ın öyküsünü.
selim ışık'ın intihar ettiğini gazetelerden öğrenen arkadaşı turgut özben'in ''neden'' arayışını konu alır.
- 1970 trt roman ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "muck the system" tarafından 16.11.2020 18:29 tarihinde açılmıştır.
61.
beğenenlerin aksine en az üç kez başlayıp yarım bıraktığım eserdir.
dördüncü kez başladığımda inat edip bitirmiştim. ancak bittiğinde beni çok fazla etkilediğini hissetmemiştim.
eğer hoşlandığınız bir tarz değilse vakit kaybı olur.
dördüncü kez başladığımda inat edip bitirmiştim. ancak bittiğinde beni çok fazla etkilediğini hissetmemiştim.
eğer hoşlandığınız bir tarz değilse vakit kaybı olur.
devamını gör...
62.
şuan okuduğum ve ortalarında olduğum kitap. kesinlikle efsane olmakla birlikte turgutun psikolojisini bu kadar iyi yazmış olması efsane. okuma alışkanlığınız yoksa ağır gelebilir ama varsa mutlaka okuyun.
devamını gör...
63.
ben tutunamayanları bitiremiyenlerdenim oğuz atay'ın nerdeyse bütün kitaplarını bitirdim ama tutunamayanları kitabını bir türlü bitiremedim 2 senedir yazları kitabı okumak için oturuyroum ama bir türlü olmuyor
devamını gör...
64.
9. sınıfta okuyup hiçbir şey anlamamış, 12. sınıfta tekrardan elime almamla birlikte benim için "dünyanın en güzel kitabı" olarak nitelendirilmiş bir kitaptır. demek ki bazı şeyleri anlamak için deneyim gerekiyormuş. insan bir şeyleri yaşanarak öğreniyor.
devamını gör...
65.
edebiyat kültür özentilerinin uzak durması gereken ama durmadıkları eser. hakiki,saf, edebiyata takık değilseniz ağzınıza sakız etmeyin. derin mevzular. herkes için değil. kürk mantolu madonna sevicileri yeterince şamata yapıyor zaten sağ olsunlar.
devamını gör...
66.
selim'in soy adı "ışık" turgut'unki "özben" şeklinde özetlenebilecek kitaptır.
ayrıca selim'in, karısının saçlarından başlayıp evdeki mobilyalara hatta duvar saatinin rengi de dahil olmak üzere kahverengi nefretini kustuğu monolog, bu kitabın bahsi ne zaman geçse hala aklıma ilk gelen bölümdür.
ayrıca selim'in, karısının saçlarından başlayıp evdeki mobilyalara hatta duvar saatinin rengi de dahil olmak üzere kahverengi nefretini kustuğu monolog, bu kitabın bahsi ne zaman geçse hala aklıma ilk gelen bölümdür.
devamını gör...
67.
kitaptaki imgesel anlatımın yıllar sonra somutlaştığı bir başka insanlık dramıdır.
bbc'nin haberine göre geçen yıl afganistan'ın başkenti kabil'den amerikan güçleri çekilirken uçaklarına tutunmaya çalışan, uçaklar havalandıktan sonra da düşerek yaşamını kaybeden, çoğu genç ve kaç kişi oldukları hala daha tam olarak bilinmeyen afganistanlılar. bu gençlerden biri olan fida muhammed'in babası ise tutunmaya çalışanlar olduğunu bildikleri halde uçakların neden havalandığını sorgulayarak bu ölümlerin istenilseydi durdurulabileceğini düşünüyor.
bbc'nin haberine göre geçen yıl afganistan'ın başkenti kabil'den amerikan güçleri çekilirken uçaklarına tutunmaya çalışan, uçaklar havalandıktan sonra da düşerek yaşamını kaybeden, çoğu genç ve kaç kişi oldukları hala daha tam olarak bilinmeyen afganistanlılar. bu gençlerden biri olan fida muhammed'in babası ise tutunmaya çalışanlar olduğunu bildikleri halde uçakların neden havalandığını sorgulayarak bu ölümlerin istenilseydi durdurulabileceğini düşünüyor.
devamını gör...
68.
edebiyatımızda önemli bir yeri olsa da benim yıllar önce okurken en keyif aldığım şey anlatımdaki ironiydi. yazar bazı şeyleri eleştirirken aynı zamanda her şeyle çok iyi dalga geçmeyi de becermişti. uydurma ustası oğuz atay. üstünde de hiç emanet durmuyor. harika işler çıkarmış bu konuda.
aşk sağlığı enstitüsünün bültenine göre, bir yıl içinde sadece on iki bin yüz on altı muhallebicide buluşma, yedi bin sekiz durakta buluşma (bunun bin sekiz yüz yirmi beşi gerçekleşmemiş), bin dört yüz altmış iki çeşitli açık yer gezintisi (parklar, kırlar, adalar vs.) ve yalnız altı yüz on iki sinema locası olayı tespit edilmiş. buna gizli aşkları da ekleyin. gizli aşk sayısının da ihtimal hesaplarına göre dört bin altı yüz kadar olduğu tahmin ediliyor. emniyet genel müdürlüğünün tespit ettiğine göre de (yuvarlak olarak) yüz yirmi altı bin sekiz yüz bakıpta iç çekme, kırk dört bin dolmuşta ya da otobüste hafifçe temas, dört bin iki yüz peşinden gidip de vazgeçme, sekiz yüz elli eve kadar izleme ve on beş bin yedi yüz uzaktan aşık olma ve sadece (bu sayı kesin) sekiz yüz on dört ümitsiz aşk olayı kaydedilmiş. bu arada, park bekçileri, seksen iki bin kadar çifti düdük çalarak, tabanca çekerek ve benzeri tehditlerle korkutmuş. parklar, bahçeler ve kırlar genel müdürlüğüne göre de, altmış bin papatya sevgi falı için koparılmış ve aşıkların üzerinde uzandığı yirmi sekiz bin metrekarelik bir alanın çimleri ezilmiş. tahmini zarar, yarım milyon lira civarında.
aşk sağlığı enstitüsünün bültenine göre, bir yıl içinde sadece on iki bin yüz on altı muhallebicide buluşma, yedi bin sekiz durakta buluşma (bunun bin sekiz yüz yirmi beşi gerçekleşmemiş), bin dört yüz altmış iki çeşitli açık yer gezintisi (parklar, kırlar, adalar vs.) ve yalnız altı yüz on iki sinema locası olayı tespit edilmiş. buna gizli aşkları da ekleyin. gizli aşk sayısının da ihtimal hesaplarına göre dört bin altı yüz kadar olduğu tahmin ediliyor. emniyet genel müdürlüğünün tespit ettiğine göre de (yuvarlak olarak) yüz yirmi altı bin sekiz yüz bakıpta iç çekme, kırk dört bin dolmuşta ya da otobüste hafifçe temas, dört bin iki yüz peşinden gidip de vazgeçme, sekiz yüz elli eve kadar izleme ve on beş bin yedi yüz uzaktan aşık olma ve sadece (bu sayı kesin) sekiz yüz on dört ümitsiz aşk olayı kaydedilmiş. bu arada, park bekçileri, seksen iki bin kadar çifti düdük çalarak, tabanca çekerek ve benzeri tehditlerle korkutmuş. parklar, bahçeler ve kırlar genel müdürlüğüne göre de, altmış bin papatya sevgi falı için koparılmış ve aşıkların üzerinde uzandığı yirmi sekiz bin metrekarelik bir alanın çimleri ezilmiş. tahmini zarar, yarım milyon lira civarında.
devamını gör...
69.
canım ablam bana hediye ettiğin anlamlı kitabın bendeki izleri....
bu kitaba başlamadan hakkındaki hiçbir fikrim yoktu . kimileri aşırı övmüş kimileri ise aşırı yermiş. değil oğuz atay'ı bir başka yazarı da eleştirmek haddim değil lakin bir okur olarak bu kitaba tutunmak için gerçekten çok çabaladım. araştırmama göre en çok yarım bırakılan kitaplar arasında birinci oluşu bana bu kitabı kesinlikle okumalıyım dedirtmişti. gerçekten de kitabı okurken hiç ara vermeden -biraz fazlaca bir süre geçmesine rağmen kendimi koltuklardan diğer koltuklara atıp ruhsal betimlemelerin içerisinde koştururken buldum ne zaman tutacak beni sabırla bekledim. başta kendime sonra turgut'a ve selim'in tüm çevresine öfkelendim selim ışık'ın yalnızlığı ve çevresi tarafından anlaşılmaması beni derinden etkiledi kitaptaki bazı cümleler beni mutlak sonsuzluğa götürürken bazıları da bir o kadar sıkıcı gereksiz ve yazarın okuyucuyu boşu boşuna yorduğunu düşündürdü fakat kitapta beni asıl düşündüren şey ve benim hayatıma katkı sağlayayan durum aslında birçok insanın kendisinin bile farkında olmadan hayata tutunamadıkları belli kalıpların içine sokuldukları o kalıba girmek istemeyenlerin ise üzerinin bir şekilde çizildiği gerçeği ile yüzleştirdi evet hayattaki atılışlar yıkılışlar ve savruluşlar hep insanlara has bir durumdu. insanlar diğer insanların gözüne girmek için birtakım işler peşinde koşup yorulurlar en sonunda pes ederler ve pes ettikleri için diğer insanlar onları suçlarlar sanki kendilerinin hiç suçları yokmuş gibi.... yorulan insanların hayallerini küçümserler değersizleştirirler ve onları bulanık gayelerinpeşinde koşmakla suçlarlar keşke anlatmadan anlaşılsak kelimelerin gücüne ihtiyaç duymadan hislerimizi konuştursak ama güzeli konuşsak maalesef insanları güzeli ifade gücünden de yoksun bıraktılar belki de insanlar kendi hatalarını görmek istemedikleri için diğer insanları suçluyor, kusurlarının acısını başkalarına çektiriyorlardı
"adam silahını çıkarttı ve ateş etti."
artık selim ölmüştü. fakat şunu atlamıştı intihar ederken. asıl ölüm "kalbin selasının" okunmasıdır. asıl ölüm yaşarken ölmektir.bu incelemeyi burada noktalıyor başkaca güzel eserlerle görüşmek dileğiyle...
bu kitaba başlamadan hakkındaki hiçbir fikrim yoktu . kimileri aşırı övmüş kimileri ise aşırı yermiş. değil oğuz atay'ı bir başka yazarı da eleştirmek haddim değil lakin bir okur olarak bu kitaba tutunmak için gerçekten çok çabaladım. araştırmama göre en çok yarım bırakılan kitaplar arasında birinci oluşu bana bu kitabı kesinlikle okumalıyım dedirtmişti. gerçekten de kitabı okurken hiç ara vermeden -biraz fazlaca bir süre geçmesine rağmen kendimi koltuklardan diğer koltuklara atıp ruhsal betimlemelerin içerisinde koştururken buldum ne zaman tutacak beni sabırla bekledim. başta kendime sonra turgut'a ve selim'in tüm çevresine öfkelendim selim ışık'ın yalnızlığı ve çevresi tarafından anlaşılmaması beni derinden etkiledi kitaptaki bazı cümleler beni mutlak sonsuzluğa götürürken bazıları da bir o kadar sıkıcı gereksiz ve yazarın okuyucuyu boşu boşuna yorduğunu düşündürdü fakat kitapta beni asıl düşündüren şey ve benim hayatıma katkı sağlayayan durum aslında birçok insanın kendisinin bile farkında olmadan hayata tutunamadıkları belli kalıpların içine sokuldukları o kalıba girmek istemeyenlerin ise üzerinin bir şekilde çizildiği gerçeği ile yüzleştirdi evet hayattaki atılışlar yıkılışlar ve savruluşlar hep insanlara has bir durumdu. insanlar diğer insanların gözüne girmek için birtakım işler peşinde koşup yorulurlar en sonunda pes ederler ve pes ettikleri için diğer insanlar onları suçlarlar sanki kendilerinin hiç suçları yokmuş gibi.... yorulan insanların hayallerini küçümserler değersizleştirirler ve onları bulanık gayelerinpeşinde koşmakla suçlarlar keşke anlatmadan anlaşılsak kelimelerin gücüne ihtiyaç duymadan hislerimizi konuştursak ama güzeli konuşsak maalesef insanları güzeli ifade gücünden de yoksun bıraktılar belki de insanlar kendi hatalarını görmek istemedikleri için diğer insanları suçluyor, kusurlarının acısını başkalarına çektiriyorlardı
"adam silahını çıkarttı ve ateş etti."
artık selim ölmüştü. fakat şunu atlamıştı intihar ederken. asıl ölüm "kalbin selasının" okunmasıdır. asıl ölüm yaşarken ölmektir.bu incelemeyi burada noktalıyor başkaca güzel eserlerle görüşmek dileğiyle...
devamını gör...
70.
beni hayata tutunduran kitap diyebilirim. en tutunamadığım zamanlarda bile nasıl tutunmam gerektiğini öğrendiğim, kendimi özümsediğim ve benim de yazdıklarıma yansıyan ancak okurken tutunabilenlerin okuyup, bitirebiliceği bir kitaptır.
devamını gör...
71.
okumayı çok istediğim kitaplardan siparişte verdim üstelik gelmesini bekliyorum. ama yazılan yorumları okuduğumda gözümü korkutmaya başladı. konusu içindeki öyküleri ilgi çekici merak ediyorum bi yandan .
devamını gör...
72.
yarım bırakacağım düşüncesiyle bir türlü okumaya başlayamadığım eser gördüğüm kadarıyla bir çok kişi tutunamamış çünkü yakın zamanda okursam bir güncelleme yaparım kitap hakkında
devamını gör...
73.
fularımızı takalım.
berna moran'ın dediği gibi oğuz atay joyce, kafka ve nabokov'un anlatım tekniklerini dur ulan şunu da deneyeyim diyerek romana yedirmeye çalıştığı için insanı boğan, okuyucuyu zorlayan, sıkış tıkış bir roman ortaya çıkarmıştır. meşhur 15. bölüm kadar insanı yoran başka bir şey yazılmadı daha türkiye'de. bu bir eleştiridir fakat bu teknikler, tekniklerden kastımız günlük, noktalama işaretsiz, şiir incelemeli kısımların hepsi belli bir amaca hizmet etmektedir. bana kalırsa en mühim yanlarından biri işte bu detaycılığı, en ince ayrıntısına kadar planlanmışlığı. hatalı bir şekilde alelade yazılmış bir metin olarak algılanıyor çoğu zaman fakat özü kesinkes öyle değil.
eksik alımlanışlarından biri de yalnızca bir bunalım romanı sanılması. aslında bir tşk geçiş var tamamen. selim bahsettiği her konuyu alaya almaktadır. mesela mal edinme hırsıyla tüketici toplumun dişlilerinden biri olmuşsan, selim seninle de tşk geçiyor haberin olsun. günümüz bireyi başkalaşım geçirmeyip yani özellikle bizim gibi memleketlerde sayıları çok olan pötiburjuva tayfa değişmedikçe bu metin kalıcı olmaya devam edecek. etrafınıza bakarsanız selim'in tiksindiği her tiplemeyi görürsünüz. turgut da bu tiplerden biridir fakat selim ölü haliyle onu aydınlatmıştır ki aşikar olduğu üzere soyadı ışık. bu yapmacık yaşantıdan onu kurtarmıştır, en azından zihnen.
geçen yeğen kitapların arasından bunu çıkarmış karalamak için. üniversite 2'deyken okumuştum bunu. aldım elinden, baktım şöyle bir nereleri çizmişim ne notlar almışım diye, 3 katlanmış a4 de çıktı içinden. çağrışım gücü o derece yüksek ki aklıma neler neler getirmiş, ne konular hakkında cümle cümle saçmalamışım haddi hesabı yok. üzerine çok söz söylendi, çok yazı yazıldı, hala söyleniyor hala yazılıyor. uzun bir süre bu devam edecek. kalite bir şekilde kalıcı oluyor.
roman popülerleştikçe cringeleşti. hatta bir ara olric alıntıları dönüyordu her yerde, insanın midesini bulandırıyorlardı. allahtan soyları tükendi bu tiplerin. hayırlı ramazanlar.....
berna moran'ın dediği gibi oğuz atay joyce, kafka ve nabokov'un anlatım tekniklerini dur ulan şunu da deneyeyim diyerek romana yedirmeye çalıştığı için insanı boğan, okuyucuyu zorlayan, sıkış tıkış bir roman ortaya çıkarmıştır. meşhur 15. bölüm kadar insanı yoran başka bir şey yazılmadı daha türkiye'de. bu bir eleştiridir fakat bu teknikler, tekniklerden kastımız günlük, noktalama işaretsiz, şiir incelemeli kısımların hepsi belli bir amaca hizmet etmektedir. bana kalırsa en mühim yanlarından biri işte bu detaycılığı, en ince ayrıntısına kadar planlanmışlığı. hatalı bir şekilde alelade yazılmış bir metin olarak algılanıyor çoğu zaman fakat özü kesinkes öyle değil.
eksik alımlanışlarından biri de yalnızca bir bunalım romanı sanılması. aslında bir tşk geçiş var tamamen. selim bahsettiği her konuyu alaya almaktadır. mesela mal edinme hırsıyla tüketici toplumun dişlilerinden biri olmuşsan, selim seninle de tşk geçiyor haberin olsun. günümüz bireyi başkalaşım geçirmeyip yani özellikle bizim gibi memleketlerde sayıları çok olan pötiburjuva tayfa değişmedikçe bu metin kalıcı olmaya devam edecek. etrafınıza bakarsanız selim'in tiksindiği her tiplemeyi görürsünüz. turgut da bu tiplerden biridir fakat selim ölü haliyle onu aydınlatmıştır ki aşikar olduğu üzere soyadı ışık. bu yapmacık yaşantıdan onu kurtarmıştır, en azından zihnen.
geçen yeğen kitapların arasından bunu çıkarmış karalamak için. üniversite 2'deyken okumuştum bunu. aldım elinden, baktım şöyle bir nereleri çizmişim ne notlar almışım diye, 3 katlanmış a4 de çıktı içinden. çağrışım gücü o derece yüksek ki aklıma neler neler getirmiş, ne konular hakkında cümle cümle saçmalamışım haddi hesabı yok. üzerine çok söz söylendi, çok yazı yazıldı, hala söyleniyor hala yazılıyor. uzun bir süre bu devam edecek. kalite bir şekilde kalıcı oluyor.
roman popülerleştikçe cringeleşti. hatta bir ara olric alıntıları dönüyordu her yerde, insanın midesini bulandırıyorlardı. allahtan soyları tükendi bu tiplerin. hayırlı ramazanlar.....
devamını gör...
74.
atay, nabokov hayranlığını gizlemiyor zaten. roman basıldığı günden itibaren bu etki tartışılmış. iyi edebiyatı takip edip kendine atmak alkışlanası bir hareket. yukarıda gayet güzel anlatıldığı üzere, bunalım bi roman da değildir. sanırım bu izlenim ilk iki bölümü okuyup bırakanların çoğunlukta olmasından kaynaklanıyor.
romanın en güçlü kısmı yerelliğidir. istediğin kadar joyce, nabokov hatmet; toplumunu atay kadar analiz edemezsen, o devlet dairesindeki odacı sahnesini, ülkenin kurtulduğu güne dair pasajı yazamazsın. biçim içerik arasındaki bu füzyon açısından dönemine kadar eşsizdir. bu onu, harika edebiyatçılar listesine taşır.
eksiği yok mu? var. çoğu iyi eserimizde gördüğümüz gibi bunda da ciddi bir kadın problemi var. kadın problemli erkeklerimizi anlatmak başka, kitabı bundan kurtaramamak başka. içerik değil meta problemi var.
romanın popüler olması, instagram alıntı kitabı haline gelmesi de bana batmıyor. 17 yaşımda okumuştum, 27 yaşında tekrar okumaya söz vermiştim, gecikmeli de olsa yaptım. aynı keyfi alamadım, bambaşka bir keyif aldım. bu da çok iyi bir eser olduğunun bendeki bir başka kanıtı.
romanın en güçlü kısmı yerelliğidir. istediğin kadar joyce, nabokov hatmet; toplumunu atay kadar analiz edemezsen, o devlet dairesindeki odacı sahnesini, ülkenin kurtulduğu güne dair pasajı yazamazsın. biçim içerik arasındaki bu füzyon açısından dönemine kadar eşsizdir. bu onu, harika edebiyatçılar listesine taşır.
eksiği yok mu? var. çoğu iyi eserimizde gördüğümüz gibi bunda da ciddi bir kadın problemi var. kadın problemli erkeklerimizi anlatmak başka, kitabı bundan kurtaramamak başka. içerik değil meta problemi var.
romanın popüler olması, instagram alıntı kitabı haline gelmesi de bana batmıyor. 17 yaşımda okumuştum, 27 yaşında tekrar okumaya söz vermiştim, gecikmeli de olsa yaptım. aynı keyfi alamadım, bambaşka bir keyif aldım. bu da çok iyi bir eser olduğunun bendeki bir başka kanıtı.
devamını gör...
75.
ilk okuduğumuzda tam anlaşılmayacak ama
bıraktığı etkiden dolayı tekrar okumak isteyeceksin.
ikinci okuduğunda arkadaşlığı daha iyi anlayacak olup sen de onlar gibi oyunlar uydurmaya çalışacaksın,
ama bu oyunları oynayacak arkadaşın olmayacak.
geçmişi özleyecek ve günümüzün derin yalnızlığı içinde bir oğuz atay olacaksın,
kimse seni anlamayacak ve modern hayata tutunamayan biri olarak ömrüne ya son vereceksin, ya da alışmaya çalışacaksın.
bıraktığı etkiden dolayı tekrar okumak isteyeceksin.
ikinci okuduğunda arkadaşlığı daha iyi anlayacak olup sen de onlar gibi oyunlar uydurmaya çalışacaksın,
ama bu oyunları oynayacak arkadaşın olmayacak.
geçmişi özleyecek ve günümüzün derin yalnızlığı içinde bir oğuz atay olacaksın,
kimse seni anlamayacak ve modern hayata tutunamayan biri olarak ömrüne ya son vereceksin, ya da alışmaya çalışacaksın.
devamını gör...
76.
tutunamayanlar, oğuz atayun yazdığı en muhteşem eseridir. bu kitapta derin tahliller, muhteşem psikolojik betimlemeler, müthiş bir kurgu ve hayalgücü vardır. bu kitapta insan düşüncelerinin karmaşık yapısı ve derin duyguları anlatılır. bu kitap, öyle muhteşem bir kitaptır ki okuyanda bir daha okuma isteği uyandırır.
oğuz atay'ın "tutunamayanlar" adlı meşhur kitabı
oğuz atay'ın "tutunamayanlar" adlı meşhur kitabı
devamını gör...
77.
turgut özben üniversiteden yakın arkadaşı selim ışık'ın intiharını gazetelerden öğrenir ve sindiremez. selim'in arkadaşlarını birbiriyle tanıştırma adeti yoktur. turgut selim'i daha iyi anlayabilmek ve de intiharının sebebini öğrenebilmek için arkadaşlarını araştırmaya başlar. süleyman kargı'ı ile tanışır ve ondan selim'e ait şarkılar ile açıklamasını edinir. işte bu açıklama kısmında tutunamayanları selim, süleyman kargı'nın ağzından açıklamıştır. tutunamayanları bir hayvan misali tasvir eder fakat asıl kastettiği hayatta kendi namına bir yer edinememiş, etrafınca anlaşılmamış, ötekileştirilmiş insanlardır; tutunamayanlar selim, turgut, süleyman, esat , aysel , metin, günseli - bunlar selim'in yakınlarıdır- melanidir. tutunamayanlar bizlerizdir. selim bunu öyle güzel betimler ki tutunamayanlar kendilerini hemen tanırlar. turgut bu süreçte kafasındaki sesi kabullenir ve onu olric olarak tanırız. olric, turgut'un destekçisidir ve ona yoldaşlık eder. turgut günseli'den -selim'in kız arkadaşı- selim'in son dönemlerinde yazdığı günlükleri alır. onun aslında atlatamadığı bir nezlenin pençesinde olduğunu ve bu bitmeyen ateşin onun psikolojisini etkileyip aslında çok korktuğu ölüme yaklaştırdığını bu şekilde öğrenir ve kendi deyimiyle bir gün" adam kapıyı açtı, içeri girdi ve tabancasını çıkararak ateş etti." bundan sonra turgut eski turgut değildir ve de yaşantısına geri dönmez. tüm parasını bankadan çeker, uzun bir tren yolculuğuna çıkar.
devamını gör...
78.
sürekli kafasında yaşayanlar ve zihninde uçsuz bucaksız teori üretenlerin ve tabi ki hayata tutunamayanların mutlaka okuması gereken bir kitap. gerçi hayata tutunanların da okuması gerek. sonuçta selim hayata tutunamayanı turgut hayata tutunanı temsil ediyor. * illaki duymuşsunuzdur bir yerde kulaklarınıza çalınmıştır şu meşhur olric. kafanızdakine bir isim koydunuz mu bilmiyorum ama burda bir ismi var. ortada bir yerde kalmışların kitabı işte. * kitap biraz zorlasa da beni, okurken çok zevkliydi. *
ben iç dünyama dönüyorum orda hayal kırıklığına yer yok
deyip noktayı koyalım.
ben iç dünyama dönüyorum orda hayal kırıklığına yer yok
devamını gör...
79.
zamansız gidişi ile keşke daha çok yaşasaydı diye bizleri buruk bırakan oğuz atay'ın 670 sayfalık baş yapıtı olarak kabul edilir.
selim ışık ve turgut özben karakterleri ön plandadır.
intihar eden arkadaşının tutunamayışını irdeler.
beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. tedirgin etme beni. bu sefer geride bir şey bırakmadım. tasımı tarağımı topladım geldim. neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim.
selim ışık ve turgut özben karakterleri ön plandadır.
intihar eden arkadaşının tutunamayışını irdeler.
beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. tedirgin etme beni. bu sefer geride bir şey bırakmadım. tasımı tarağımı topladım geldim. neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim.
devamını gör...
80.
altını çizerek okuduğum,
okurken hakkını verdiğim,
bitirdiğimde bulunduğum yıla nasıl döneceğimi düşündüğüm,
hala okumayanları ilk okuduklarında yaşayacakları his yüzünden deli gibi kıskandığım,
selim ışıkla yatıp kalktığım, oğuz atayla içten içe sohbet ettiğim, turgut özben gibi dost aradığım,
ara ara açıp çizdiğim yerleri okuyarak her kelimesini beynime kazımaya çalıştığım harika eser.
okuyun.
okutturun.
“tutunacak bir dalımız kalmıyor. tutunamıyoruz.”
ah oğuz atay.
okurken hakkını verdiğim,
bitirdiğimde bulunduğum yıla nasıl döneceğimi düşündüğüm,
hala okumayanları ilk okuduklarında yaşayacakları his yüzünden deli gibi kıskandığım,
selim ışıkla yatıp kalktığım, oğuz atayla içten içe sohbet ettiğim, turgut özben gibi dost aradığım,
ara ara açıp çizdiğim yerleri okuyarak her kelimesini beynime kazımaya çalıştığım harika eser.
okuyun.
okutturun.
“tutunacak bir dalımız kalmıyor. tutunamıyoruz.”
ah oğuz atay.
devamını gör...