yazarlardan riyakarlık örnekleri
başlık "makinist" tarafından 25.03.2021 20:30 tarihinde açılmıştır.
21.
riyakarlığın temelinde egoistlik yatar aslında. herkeste olan fakat çok da gösterilmek istenmeyen bir duygu. çünkü sevilmek takdir edilmek isteriz değil mi? boş boşuna düşmanlar kazanmak istemeyiz. kimse tarafından sevilmemek ne dip bir duygu.-parlat kendini parlatabildiğin kadar -o yüzden çoğu zaman gülümsememiz gereken yerde gülümsemeyi, üzülmesen bile durumu kurtarmak için üzülmüş gibi davranmayı, sevmediğimiz bir insanla tokalaşmayı ilkel savunma mekanızmamızla aslında farklı olan duygularımızı gizlemeyi ve onun tam tersini yapmaya programlarız kendimizi. aman ağzımızın tadı bozulmasın... peki bu maske bizden ne götürür? içtenliğimizi... riyakarlık farketmeden bizi bizden götürür... derinlerde bir yerde değersizlik duygusuyla yaşayan insanların kaderidir. hem kendine hem de karşındakine zarar verirsin farketmeden.
devamını gör...
22.
suriyelilere kapıları ardına kadar açan bu adamdır
aileme attığı iftiralar yüzünden hiç bir zaman affetmeyeceğim kişidir.
aileme attığı iftiralar yüzünden hiç bir zaman affetmeyeceğim kişidir.
devamını gör...
23.
"bir arkadaşımın" eski sevgilisi arkadaşım haklı sebeplerle ondan ayrıldı diye ağlayıp zırlayıp bir de utanmadan sağda solda olanları anlatmıştı. ama sonradan öğrendik ki kendisi önceki sevgililerinden sıkıldığı için ayrılıyormuş ve bundan gayet gurur duyarak anlatıyormuş. resmen kendine yapılmasını istemediği şeyi başkalarına yapmak yahu. şimdi bu iki yüzlülük değil de nedir? bir arkadaşımın başına gelmiş yani benim falan değil sjdhscj
devamını gör...
24.
geçen ben bir mesaj attıysam o beş mesaj atıyordu, şimdi ben on mesaj atıyorum dönmüyor bile anasını satayım. cık cık cık... hadi be kızım...
devamını gör...
25.
ortaokul ve lise yıllarımdan beri mangalda kül bırakmayacak şekilde sadece akustik kayıt ve akustik icrayı savunmam, bizim dönemin en büyük akımı break dansa eşlik eden synthesizer ve elektronik müzik bir yana dursun, azıcık müdahale edilmiş müzikleri dinleyenlere bile edilmedik laf bırakmamam ve fakat, zaman içinde dijital kayıt ve rötuş tekniklerinin gelişmesinden sonra, ettiğim tüm tenkitlere konu olan davranışları bizzat yapıyor olmam. artık aldığım amatör kayıtlarda bile, sağda solda kara propagandasını yaptığım dinamik alan sıkıştırmasını da, ton oynamalarını da, her türlü kasaplık işlemlerini uyguluyorum. yetmezmiş gibi, uzun zamandır en sevdiğim swing türü de elektro swing. bir zamanlar elektronik müzik dinleyen istisnasız herkese dudak büken ben değilmişim gibi... pişmanım hakim bey.
devamını gör...
26.
komik gözüküp değerler söz konusu olunca aniden fazlasıyla ciddi olmak.
gidip gelmek de diyebiliriz.
hangisi gerçek, onu allah bilir.
riyakarlık mı denge mi, onu da allah bilir.
gidip gelmek de diyebiliriz.
hangisi gerçek, onu allah bilir.
riyakarlık mı denge mi, onu da allah bilir.
devamını gör...
27.
aklıma hiç gelmeyen birtakım örnekler.
açıkçası, insanların yaptığı riyakârlıklar beni değil kendilerini kötü duruma düşürdüğünden, bu güne dek benim hayatıma büyük bir etki bırakan herhangi bir örneğini hatırlamıyorum. riyakârlık yapandan uzak durduğum için fazla sorun yaşamıyorum bu tiplerle. zaten genel olarak insanlara hemen güvenmek gibi bir özelliğim yok. o yüzden de artık pek beklemediğim davranışlar görmüyorum yakın çevremdeki kişilerden.
sözlükte durum biraz daha farklı. burada kimse kimseyi tanımadığı için, kimsenin bir başkasına, tanımadan etmeden sataşmasını beklemiyorum. o yüzden gelip sataşan olduğu zaman şaşırıyorum gerçekten çünkü benim yapmadığım anormal bir şeyi başkasının bana yapması her zaman tuhafıma gitmiştir. onlara da söyleyeceğim şey şu: kendi iç huzursuzluğunuza çekmeyin insanları. kimse sizin bozuk düzen iç yapınızın ya da hastalıklı ruh halinizin yansımalarına katlanmak zorunda değil.
açıkçası, insanların yaptığı riyakârlıklar beni değil kendilerini kötü duruma düşürdüğünden, bu güne dek benim hayatıma büyük bir etki bırakan herhangi bir örneğini hatırlamıyorum. riyakârlık yapandan uzak durduğum için fazla sorun yaşamıyorum bu tiplerle. zaten genel olarak insanlara hemen güvenmek gibi bir özelliğim yok. o yüzden de artık pek beklemediğim davranışlar görmüyorum yakın çevremdeki kişilerden.
sözlükte durum biraz daha farklı. burada kimse kimseyi tanımadığı için, kimsenin bir başkasına, tanımadan etmeden sataşmasını beklemiyorum. o yüzden gelip sataşan olduğu zaman şaşırıyorum gerçekten çünkü benim yapmadığım anormal bir şeyi başkasının bana yapması her zaman tuhafıma gitmiştir. onlara da söyleyeceğim şey şu: kendi iç huzursuzluğunuza çekmeyin insanları. kimse sizin bozuk düzen iç yapınızın ya da hastalıklı ruh halinizin yansımalarına katlanmak zorunda değil.
devamını gör...
28.
bu insanlar özünde kıskanç insanlardır. her zaman sahip olamadıkları şeylerde gözleri oldukları için devamlı yalan söyler, herkese ayrı ayrı işlerine geldiği gibi davranır hayal dünyalarında yaşarlar. asla saygımı kazanamayacak olan tiptir. acınasıdır. lisede böyle bir kız vardı. adının yalan olduğunu söyleseler şaşırmazdım. bir gün askere gitmiş olan(kızın askere gittiğinden haberi yok) yarı ünlü birini geçen gün gördüğünü söylemişti. askerde olduğunu söyleyince de "bilmiyorum" falan diyip kıvırmaya çalıştı. tam bir rezillik. yani sen onu görsen ne oluur, görmesen ne olur. hayata hava atmak için gelmiş, içi hava ile dolu boş balonlardır bu insanlar.
devamını gör...
29.
riyakarlık = siyasal islam.
1000 tane örnek sayabilirim ama ne lazım hepsi birbirine benzer.
1. adam sırf insanlar bahsetsin diye on haneli köyde 500 kişilik cami yaptırdı, ama sorsan iki öğrenciye burs vermez. yer: batman
2. adam, dokuz kere hacca gitti, süriyelilere ait toprakları satarak aldığı parayla. yer: şırnak
3. adam, 55 kpss puanlı adamı 87 puan alan adamın önünde işe aldı. yer: ankara
4. adam, oruç tutmazdı ve namaz kılmazdı fakat alevilerin yemeği yenmez derdi. yer: izmir
1000 tane örnek sayabilirim ama ne lazım hepsi birbirine benzer.
1. adam sırf insanlar bahsetsin diye on haneli köyde 500 kişilik cami yaptırdı, ama sorsan iki öğrenciye burs vermez. yer: batman
2. adam, dokuz kere hacca gitti, süriyelilere ait toprakları satarak aldığı parayla. yer: şırnak
3. adam, 55 kpss puanlı adamı 87 puan alan adamın önünde işe aldı. yer: ankara
4. adam, oruç tutmazdı ve namaz kılmazdı fakat alevilerin yemeği yenmez derdi. yer: izmir
devamını gör...
30.
hayatımın dönüm noktası olan ve arkadaş seçimimde, daha dikkatli olmam gerektiğini öğrenmemi sağlayan bir riyakârlık ya da bana göre kalleşlik örneğini anlatacağım başlık. biraz uzun ve can sıkıcı olabilir. kusura bakmayın.
üniversite zamanları, hayatı daha yeni öğrenmeye başladığım yıllardı. farklı bir şehir, yeni yeni insanları tanımanın vermiş olduğu heyecan... yeni tanıştığım ve memleketlerimizin yakın olduğu bir arkadaşım vardı. bir yıl kadar uzun bir arkadaşlığımız olmuştu. kendisi otobüs yolculuğu yapardı, ben de uçak. bir gün kendisine, beraber yolculuk yapalım demiştim. param yok, uçak bileti alamam dediğinde ben sana alırım dedim ki sorun bu değil. ikimizde öğrenciydik ve durumunun iyi olduğunu da biliyordum ama arkadaş işte kıyamıyorum. yolculuk yapacağımız gün memleketime geldi ve getiren kişi erkek arkadaşı. sorun şu ki erkek arkadaşım dediği kişi aslında ikinci erkek arkadaşı ve birinci erkek arkadaşını tanıyorum. bir şey söyleyemedim o an. bir yerde oturduk yemek yedik, muhabbet ettik. ilk defa orada gördüğüm bir çocuktu ve hayatımda ilk defa bir insanın aşkla bakan gözlerine şahit olmuştum.
daha sonra sorduğumda, üniversiteye gelmeden önce de erkek arkadaşı olduğunu ve çocuğun ona deli gibi aşık olduğunu ve ne isterse aldığını, bunun da hoşuna gittiğini söylemişti. açıkçası çok tuhaf hissetmiştim ama karışmadım ve bir yorumda yapmadım. herkesin kendi hayatı, bana ne diyordum içimden. bir zaman sonra bu arkadaş memleketine gitti ve beni aradı. erkek arkadaşı kaza yapmış. sebebi ise şöyle; elinde bir buket ve hediye ile evine gidip sürpriz yapmak istemiş çocuk, benim arkadaş dediğim insanda habersiz geldi diye hakaret edip evden kovmuş. çocuk ağlayarak ayrılmış oradan. alkol almış ve bariyerlere girmiş.
kendisine, hastaneye gitmesini söylediğim halde gitmedi! durumu nedir öğren dediğim halde umursamadı. hayatımda, sadece bir kere gördüğüm bir çocuk için üzülüp ağladığımda ki ev arkadaşım bile görmediği halde ağladı benimle birlikte ama karşı tarafın gülmesi beni çok sinirlendirmişti. ilk başlarda şoka girdi sandım ama değildi.
bacağı kesildi! 20 gün komada kaldı ve öldü çocuk! ikiyüzlülüğün en kralını gördüğüm cümle ise şu oldu bende: 'benim uğrumda adamlar ölüyor be, bu da son hediyesiydi bana.'*
ben de ikiyüzlüydüm belki de. orada söylemedim gerçekleri, sustum. inanmadım da en başta öldüğüne, internete düşen haberi görünce bile kabullenemedim bir kere gördüğüm insanın öldüğüne. aklıma geldikçe üzülürüm yine. hayat bu kadar basit olmamalı, bir insan bu kadar kolay harcanmamalı.
üniversite zamanları, hayatı daha yeni öğrenmeye başladığım yıllardı. farklı bir şehir, yeni yeni insanları tanımanın vermiş olduğu heyecan... yeni tanıştığım ve memleketlerimizin yakın olduğu bir arkadaşım vardı. bir yıl kadar uzun bir arkadaşlığımız olmuştu. kendisi otobüs yolculuğu yapardı, ben de uçak. bir gün kendisine, beraber yolculuk yapalım demiştim. param yok, uçak bileti alamam dediğinde ben sana alırım dedim ki sorun bu değil. ikimizde öğrenciydik ve durumunun iyi olduğunu da biliyordum ama arkadaş işte kıyamıyorum. yolculuk yapacağımız gün memleketime geldi ve getiren kişi erkek arkadaşı. sorun şu ki erkek arkadaşım dediği kişi aslında ikinci erkek arkadaşı ve birinci erkek arkadaşını tanıyorum. bir şey söyleyemedim o an. bir yerde oturduk yemek yedik, muhabbet ettik. ilk defa orada gördüğüm bir çocuktu ve hayatımda ilk defa bir insanın aşkla bakan gözlerine şahit olmuştum.
daha sonra sorduğumda, üniversiteye gelmeden önce de erkek arkadaşı olduğunu ve çocuğun ona deli gibi aşık olduğunu ve ne isterse aldığını, bunun da hoşuna gittiğini söylemişti. açıkçası çok tuhaf hissetmiştim ama karışmadım ve bir yorumda yapmadım. herkesin kendi hayatı, bana ne diyordum içimden. bir zaman sonra bu arkadaş memleketine gitti ve beni aradı. erkek arkadaşı kaza yapmış. sebebi ise şöyle; elinde bir buket ve hediye ile evine gidip sürpriz yapmak istemiş çocuk, benim arkadaş dediğim insanda habersiz geldi diye hakaret edip evden kovmuş. çocuk ağlayarak ayrılmış oradan. alkol almış ve bariyerlere girmiş.
kendisine, hastaneye gitmesini söylediğim halde gitmedi! durumu nedir öğren dediğim halde umursamadı. hayatımda, sadece bir kere gördüğüm bir çocuk için üzülüp ağladığımda ki ev arkadaşım bile görmediği halde ağladı benimle birlikte ama karşı tarafın gülmesi beni çok sinirlendirmişti. ilk başlarda şoka girdi sandım ama değildi.
bacağı kesildi! 20 gün komada kaldı ve öldü çocuk! ikiyüzlülüğün en kralını gördüğüm cümle ise şu oldu bende: 'benim uğrumda adamlar ölüyor be, bu da son hediyesiydi bana.'*
ben de ikiyüzlüydüm belki de. orada söylemedim gerçekleri, sustum. inanmadım da en başta öldüğüne, internete düşen haberi görünce bile kabullenemedim bir kere gördüğüm insanın öldüğüne. aklıma geldikçe üzülürüm yine. hayat bu kadar basit olmamalı, bir insan bu kadar kolay harcanmamalı.
devamını gör...
31.
sözü ile özü bir olmayan insanlar.. her zaman yanındayız, seninleyiz vs sözlerine kanarsınız ama gerçekten ihtiyacınız olduğunda asla yanınızda yokturlar. sadece atıp tutmayı bilirler..icraat yok..
devamını gör...
32.
bu coğrafya komple bir riyakarlık örneği. birazdan vereceğim örneklerin kıyısında köşesinde bir yerinde kendinizi bulacağınıza eminim. bu vesileyle belki bir farkındalık yaratırım da kendimize çeki düzen verme telaşına bürünürüz. ne diyelim, kelebek etkisi diyelim. birimizde bile gerçekleşecek olan küçücük bir güzellik birçok şeyi onarır belki de.
özgürlük mesela; hani şu herkesin yalnızca kendisi için istediği. erkeklerin kadınları aşağılamak, evlendiklerinde kadını kendisine bağımlı hale getirip sadık kalacak kadar dahi karaktere sahip olmayıp daha hoş sohbet bir kadın görünce, şu kendine bağımlı bıraktığı kadını başından atmak, çocuklarına bile beş kuruş nafaka vermeme özgürlüğünü talep etmeleri gibi mesela. bir kadına, bir çocuğa, bir hayvana şiddet uygulayıp öfkeme yenik düşebiliyorum özgürlüğüne sığınmak istemeleri. tam tersi kadınların erkekleri yalnızca cüzdan ya da güvence olarak görmekte ısrar etme özgürlüğü var bir de. *
ya da değiştirelim perspektifimizi kadınlara gelelim biraz daha; kendisi örtünmek isterken şort giyen, etek giyen ya da güzel bir sese, gülüşe sahip kadına or*sp* damgasını yapıştıran ona taciz edilmeyi hak görme özgürlüğü… aksi de pek mümkün inancının gerekliliğini yerine getiren kadınlara 2.sınıf insan muamelesi yapmaya çalışan, cahil yobaz damgasını vurabilme özgürlüğünü de es geçmeyelim. ya da biraz nezaket sahibi bir insana denk gelindiğinde kitlesel olarak o insanı ezme özgürlüğünü kendimize hak görmemize ne dersiniz?
bir gün kendimizden önce başka insanların özgürlükleri için mücadele etmeyi öğrendiğimizde riyakarlıktan sıyrılacağız ve burası yaşanabilir bir ülke olacak.
biraz da her şeye kulp takmalarımıza değinmek isterim. herhangi bir insana güzel bir düşünce söylemeye vakit ayıramayacak kadar kendi hayatımızla meşgulken, en ufak bir gerginlikte tüm meşguliyetleri kenara bırakıp en önde kavgaya tutuşmaya ne demeli? riyakarlık bile utanıyordur bu hırçınlıktan. iyiliğe, güzele, sevgiye hiç vaktimiz yok, öyle yok ki en sevdiklerimize bile hediye alırken 3 parmak hareketi kadar düşünce ve vakit ayırıyoruz. dünyanın en özel şeyi olabilecek bir durumu bile başkalarının fikirlerine emanet ediyoruz. ama falancanın kocasının/karısının aldığı çiçeğin böceğin küçüklüğünü eleştirmeye, yermeye saatlerimizi harcıyoruz.
ya da bu entry’nin ardından bazı sivriler çıkacaktır ‘’ülkemizle ne ilgisi var yauv burası cennet cennet, batı bizden çok mu iyi hede hödö’’ şeklinde. kendi kapısını çok güzel temizlemiş gibi batıyla sidik yarışına girmek de neyin nesi diyorum önden bu riyakârlığı elbise yapıp baştan ayağa kuşanmış arkadaşlara. *
velhasılıkelam daha yazabileceğim milyon tane örnek olduğunu biliyorsunuz ancak herhangi bir şarkının, videonun bile normal hızda izlenmeye tahammül edilemediği bir çağda benim 3milyon satırlık entrym eziyetten başka bir şeye dönüşmeyecektir eminim ki. *
yeterince buhranlara sevk ettiysem sizleri fularımı çıkarıyorum çocuklar. *
özgürlük mesela; hani şu herkesin yalnızca kendisi için istediği. erkeklerin kadınları aşağılamak, evlendiklerinde kadını kendisine bağımlı hale getirip sadık kalacak kadar dahi karaktere sahip olmayıp daha hoş sohbet bir kadın görünce, şu kendine bağımlı bıraktığı kadını başından atmak, çocuklarına bile beş kuruş nafaka vermeme özgürlüğünü talep etmeleri gibi mesela. bir kadına, bir çocuğa, bir hayvana şiddet uygulayıp öfkeme yenik düşebiliyorum özgürlüğüne sığınmak istemeleri. tam tersi kadınların erkekleri yalnızca cüzdan ya da güvence olarak görmekte ısrar etme özgürlüğü var bir de. *
ya da değiştirelim perspektifimizi kadınlara gelelim biraz daha; kendisi örtünmek isterken şort giyen, etek giyen ya da güzel bir sese, gülüşe sahip kadına or*sp* damgasını yapıştıran ona taciz edilmeyi hak görme özgürlüğü… aksi de pek mümkün inancının gerekliliğini yerine getiren kadınlara 2.sınıf insan muamelesi yapmaya çalışan, cahil yobaz damgasını vurabilme özgürlüğünü de es geçmeyelim. ya da biraz nezaket sahibi bir insana denk gelindiğinde kitlesel olarak o insanı ezme özgürlüğünü kendimize hak görmemize ne dersiniz?
bir gün kendimizden önce başka insanların özgürlükleri için mücadele etmeyi öğrendiğimizde riyakarlıktan sıyrılacağız ve burası yaşanabilir bir ülke olacak.
biraz da her şeye kulp takmalarımıza değinmek isterim. herhangi bir insana güzel bir düşünce söylemeye vakit ayıramayacak kadar kendi hayatımızla meşgulken, en ufak bir gerginlikte tüm meşguliyetleri kenara bırakıp en önde kavgaya tutuşmaya ne demeli? riyakarlık bile utanıyordur bu hırçınlıktan. iyiliğe, güzele, sevgiye hiç vaktimiz yok, öyle yok ki en sevdiklerimize bile hediye alırken 3 parmak hareketi kadar düşünce ve vakit ayırıyoruz. dünyanın en özel şeyi olabilecek bir durumu bile başkalarının fikirlerine emanet ediyoruz. ama falancanın kocasının/karısının aldığı çiçeğin böceğin küçüklüğünü eleştirmeye, yermeye saatlerimizi harcıyoruz.
ya da bu entry’nin ardından bazı sivriler çıkacaktır ‘’ülkemizle ne ilgisi var yauv burası cennet cennet, batı bizden çok mu iyi hede hödö’’ şeklinde. kendi kapısını çok güzel temizlemiş gibi batıyla sidik yarışına girmek de neyin nesi diyorum önden bu riyakârlığı elbise yapıp baştan ayağa kuşanmış arkadaşlara. *
velhasılıkelam daha yazabileceğim milyon tane örnek olduğunu biliyorsunuz ancak herhangi bir şarkının, videonun bile normal hızda izlenmeye tahammül edilemediği bir çağda benim 3milyon satırlık entrym eziyetten başka bir şeye dönüşmeyecektir eminim ki. *
yeterince buhranlara sevk ettiysem sizleri fularımı çıkarıyorum çocuklar. *
devamını gör...
33.
öyle gizli saklısından bir örnek vermeyeceğim. açık açık el birliğiyle bir grup insanın riyakarlığını anlatmaya çalışacağım elin döndüğünce (fışt nasıl kelime oyunu ama)
bir zamanlar bir şeyin yönetim ekibinde 14 kişi varmış. bu şeyin patronu(vekil patron) 4 yıl içinde tam bir "mad king" e dönüşmüş. her aldığı karar saçmalık dolu, hemen hemen her aldığı karar hatalıymış. geriye kalan 13 kişilik grubu kısaca anlatmak gerekirse, o ülkenin kaymak tabakası en güzel okullarda okumuş çocukları, yetişkin olarak en -aydın- kesimindenlermiş. böyle aklı başında insanlara ortada bir yanlış gördüğünü anlatabilmek , bu saçmalıkları gören diğerlerinden bir tanesine (mesela anorik olsun) gayet mantıklı gelmiş. sırasıyla önce mad king, sonra 13 kişilik yuvarlak masa şövalyelerine, önce ortada bir hata olduğunu anlatmaya çalışmış, kimse kulak asmamış tabi. garibim anorik, saf anorik, şövalyelerin bu durumdan haberdar olmadıklarını düşünmüş. ancak parça parça her görüşmesinde şövalyelerin durumlardan gayet haberdar olduklarını farketmiş. 1-2 değil hemen hemen hepsi bu saçmalıkları görüyor, ancak mad king'i karşılarına almak istemedikleri için ses çıkarmıyorlarmış. hatta yuvarlak masaya geldiklerinde hepsi kararları savunur, hatta hatta yeri geldiğinde savunma işini mad king'e bırakmaz olmuşlar, ancak dışarıda anorik gibi birileri ile karşılaştıklarında aynı kararları anorikmişçesine eleştiriyorlarmış.
anorik savaşmayı bırakıp beklemiş tabi, bunca iki yüzlülük adamı hasta eder, bu kadar riyakarlık kendi kendini yok eder demiş. olanların sonrası için uzun bir climax yazmayacağım (gözünüz aydın ), 4 tanesi hariç hepsini kovmuşlar.
gerçek bir hikayedir.
hayal eklemesi: anorik'i başa geçirmişler, sen ne bulunmaz hint kumaşısın, sen gel buralara bak, dükkanın önünü sula, vay efendim bu ne şey bir anorik püff, inanılmaz.
bir zamanlar bir şeyin yönetim ekibinde 14 kişi varmış. bu şeyin patronu(vekil patron) 4 yıl içinde tam bir "mad king" e dönüşmüş. her aldığı karar saçmalık dolu, hemen hemen her aldığı karar hatalıymış. geriye kalan 13 kişilik grubu kısaca anlatmak gerekirse, o ülkenin kaymak tabakası en güzel okullarda okumuş çocukları, yetişkin olarak en -aydın- kesimindenlermiş. böyle aklı başında insanlara ortada bir yanlış gördüğünü anlatabilmek , bu saçmalıkları gören diğerlerinden bir tanesine (mesela anorik olsun) gayet mantıklı gelmiş. sırasıyla önce mad king, sonra 13 kişilik yuvarlak masa şövalyelerine, önce ortada bir hata olduğunu anlatmaya çalışmış, kimse kulak asmamış tabi. garibim anorik, saf anorik, şövalyelerin bu durumdan haberdar olmadıklarını düşünmüş. ancak parça parça her görüşmesinde şövalyelerin durumlardan gayet haberdar olduklarını farketmiş. 1-2 değil hemen hemen hepsi bu saçmalıkları görüyor, ancak mad king'i karşılarına almak istemedikleri için ses çıkarmıyorlarmış. hatta yuvarlak masaya geldiklerinde hepsi kararları savunur, hatta hatta yeri geldiğinde savunma işini mad king'e bırakmaz olmuşlar, ancak dışarıda anorik gibi birileri ile karşılaştıklarında aynı kararları anorikmişçesine eleştiriyorlarmış.
anorik savaşmayı bırakıp beklemiş tabi, bunca iki yüzlülük adamı hasta eder, bu kadar riyakarlık kendi kendini yok eder demiş. olanların sonrası için uzun bir climax yazmayacağım (gözünüz aydın ), 4 tanesi hariç hepsini kovmuşlar.
gerçek bir hikayedir.
hayal eklemesi: anorik'i başa geçirmişler, sen ne bulunmaz hint kumaşısın, sen gel buralara bak, dükkanın önünü sula, vay efendim bu ne şey bir anorik püff, inanılmaz.
devamını gör...
34.
riyakarlık ikiyüzlülüktür. hayatın farklı alanlarında denk gelinebilecek bir olgudur.
insan demiyorum sadece çünkü hayvanlarda da görülebilir. mesela bir kediye yemek verirsin ve senin yanında kalır , sana kendini sevdirir. ama yarın bir bakmışsın bir gün sana yaptıklarını eve yeni gelen birine yapıyor ve sana yapmıyor. bu da aslında basitinden bir riyakarlık örneğidir.
her insan aslında biraz riyakardır ama bana göre sebepsiz yere riyakarlık etmek hiç hoş değildir.
insan demiyorum sadece çünkü hayvanlarda da görülebilir. mesela bir kediye yemek verirsin ve senin yanında kalır , sana kendini sevdirir. ama yarın bir bakmışsın bir gün sana yaptıklarını eve yeni gelen birine yapıyor ve sana yapmıyor. bu da aslında basitinden bir riyakarlık örneğidir.
her insan aslında biraz riyakardır ama bana göre sebepsiz yere riyakarlık etmek hiç hoş değildir.
devamını gör...
35.
önüne gelince kadın, evliliğe gelince bakire arama ikiyüzlülüğü.
devamını gör...
36.
vaktiyle yetmez ama evet diye bağıranlar. yetmez ama evet baskılı t-shirt giyenler.
devamını gör...
37.
üniversite 1'de çok sevdiğim, yurt arkadaşı olduğum, birbirimize her konuda destek olduğumuzu düşündüğüm (!), yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen bir arkadaşım vardı. ilk dönem hep beraber takıldık, yapışık ikili gibi gezdik, birimiz nereye öbürü orayaydı anlayacağınız ama ikinci dönem başka insanlarla tanıştık, anlaştık, vakit geçirmeye başladık. ikimiz de birbirimizin anlaştığı insanları tanıyorduk ama sadece ayaküstü konuşup uzaktan selam veriyorduk. o insanlardan nefret etmiyorduk ama can ciğer kuzu sarması da değildik.
benim gözümde her zaman o farklı biriydi. onunla eğlendiğim gibi kimseyle eğlenmiyordum. o gün eğer onunla vakit geçiremediysem, ihmal ettiysem mutlaka gece odasına gidip sohbet etmeye çalışıyordum. beraber kahve içip gülüşüp eğleniyorduk. gündüzleri başka insanlarla eğleniyor olabilirdik ama gece her zaman bize aitti.
bir gün gelip 'ben artık o insanlarla görüşmeni istemiyorum. onlar yüzünden bana vakit ayırmıyorsun. ayrıca o insanlar sana uygun değil' dedi. ilk önce şaşırdım. sebebini sorduğumda bana düzgün cevaplar veremedi, sürekli kekeledi. ilk başlarda o başka insanların benimle ilgili kötü şeyler söylediğini duyup beni üzmemek için mi söyleyemiyor diye düşündüm. bazen içindeyken bir şeyin iyi ya da kötü olduğunun farkına varmazsınız ya acaba o mu benim yerime mi farkına vardı dedim kendi kendime. birkaç gün uykularım kaçtı. bir tarafta çok değer verdiğim yurt arkadaşım, diğer tarafta da yeni tanıştığım bir arkadaş grubu. neler olup bittiğini anlayamadığım bir kaosun içinde buldum kendimi.
iki gün sonra ise olanlar oldu. yeni tanıştığım arkadaş grubum benimle acil görüşmek istedi. beni karşılarına alıp ilk önce sakinleştirdiler. güçlü olmam gerektiğini ve mantıklı düşünerek hareket etmemin sağlıklı olacağını sürekli vurguladılar. ardından da yurt arkadaşımın benimle ilgili dediği şeyleri anlattılar.
yurtta odasına sürekli gittiğim ve onunla vakit geçirmeye çalıştığım için arsız demiş bana. odamda tek kişi kaldığım için bana acımış ve yalnız olduğumu düşündüğü için odasına gitmemi kabul etmiş. (aman ne büyük lütuf!)
hoşlandığı insandan ret cevabı almasının sebebi de benmişim çünkü o insan aslında benden hoşlanıyormuş, ben onun aklını çelmişim, ben olmasaymışım her şey güzel olurmuş, yani kısacası onun hoşlandığını bile bile kuyruk sallamışım o insana. (aman ne karaktersizmişim be!)
zavallının önde gideniymişim. hiçbir insan beni sevemezmiş. güzel de değilmişim. kim napsınmış benim gibi birini? insanlar bana acıdığı için sevgili olurlarmış; ben üzülürüm, dağılırım, mahvolurum diye düşündükleri için de ayrılamazlarmış. anlayacağınız eziğin önde gideniymişim.
hayatın üzülmek için kısa olduğunu düşündüğüm ve mutlu biri olmayı kendime yakıştırdığım için hep gülmeye, kahkaha atmaya çalışan bir insanım. 'ağzı ayrık' dedikleri insanlar var yaa işte onlardan biriyim. hatta yerli yersiz gülerim. bundan dolayı da çok pot kırmışlığım var. buna bile laf etmiş. aslında çok sinirli ve kötümser biriymişim. bu neşeli hallerimse sadece maskeden ibaretmiş. beni sevsinler diyeymiş çünkü ilgi manyağıymışım.
anlayacağınız beni berbat ve zavallı biri olarak görüyormuş. bunları gidip sorduğumda hiçbir şey demedi, sessizliği en büyük cevabıydı zaten. o gün orada bitti her şey. birbirimizin yüzüne bakmadık bir daha. ne selam ne sabah hiçbir şey yoktu. iki yabancı gibi geçip gidiyoruz birbirimizin yanından.
bu arada sizlere şunu da söyleyeyim: arkadaş grubumla görüşmemi istememesinin asıl sebebi de dediği şeylerin benim kulağıma gelmesini istememesiymiş. madem yüzüme söyleme cesaretin yok niye arkamdan dersin ki bunları? böyle bir korkaklığı düşmanıma bile yaşatmasın allah.
kısacası dostlarım hayatta kimseye %100 güvenmeyin. hangimizin güvendiği dağlara kar yağmadı ? hangimiz insan ilişkilerinde hayal kırıklığına uğramadı? darbeyi hep en yakınımızdan yemedik mi? hayatınızdaki hainler hep çevrenizden çıkmadı mı?
bu olaydan önce insanlara güvenmeye 100'den başlıyordum. yaptıkları hataya göre de eksiliyordu bu sayı. ama şimdi 0'dan başlıyorum güvenmeye. karşı taraftan gördüğüm şeylerle bu değer artıyor. kendimi ancak böyle koruyabilirim diye düşünüyorum artık. çünkü riyakarlığın nereden geleceği belli değil :(
kalben sevmiyorsanız, eğlenmiyorsanız, size uymadığını düşünüyorsanız, acıyorsanız, sonradan yaptıklarınızı yüzüne vuruyorsanız bırakın o insanları. sahte gülüşlerinize, arkadan konuşmalarınıza, iyilik timsali davranışlarınıza kimse muhtaç değil. gölge etmeyin başka ihsan istemez.
benim gözümde her zaman o farklı biriydi. onunla eğlendiğim gibi kimseyle eğlenmiyordum. o gün eğer onunla vakit geçiremediysem, ihmal ettiysem mutlaka gece odasına gidip sohbet etmeye çalışıyordum. beraber kahve içip gülüşüp eğleniyorduk. gündüzleri başka insanlarla eğleniyor olabilirdik ama gece her zaman bize aitti.
bir gün gelip 'ben artık o insanlarla görüşmeni istemiyorum. onlar yüzünden bana vakit ayırmıyorsun. ayrıca o insanlar sana uygun değil' dedi. ilk önce şaşırdım. sebebini sorduğumda bana düzgün cevaplar veremedi, sürekli kekeledi. ilk başlarda o başka insanların benimle ilgili kötü şeyler söylediğini duyup beni üzmemek için mi söyleyemiyor diye düşündüm. bazen içindeyken bir şeyin iyi ya da kötü olduğunun farkına varmazsınız ya acaba o mu benim yerime mi farkına vardı dedim kendi kendime. birkaç gün uykularım kaçtı. bir tarafta çok değer verdiğim yurt arkadaşım, diğer tarafta da yeni tanıştığım bir arkadaş grubu. neler olup bittiğini anlayamadığım bir kaosun içinde buldum kendimi.
iki gün sonra ise olanlar oldu. yeni tanıştığım arkadaş grubum benimle acil görüşmek istedi. beni karşılarına alıp ilk önce sakinleştirdiler. güçlü olmam gerektiğini ve mantıklı düşünerek hareket etmemin sağlıklı olacağını sürekli vurguladılar. ardından da yurt arkadaşımın benimle ilgili dediği şeyleri anlattılar.
yurtta odasına sürekli gittiğim ve onunla vakit geçirmeye çalıştığım için arsız demiş bana. odamda tek kişi kaldığım için bana acımış ve yalnız olduğumu düşündüğü için odasına gitmemi kabul etmiş. (aman ne büyük lütuf!)
hoşlandığı insandan ret cevabı almasının sebebi de benmişim çünkü o insan aslında benden hoşlanıyormuş, ben onun aklını çelmişim, ben olmasaymışım her şey güzel olurmuş, yani kısacası onun hoşlandığını bile bile kuyruk sallamışım o insana. (aman ne karaktersizmişim be!)
zavallının önde gideniymişim. hiçbir insan beni sevemezmiş. güzel de değilmişim. kim napsınmış benim gibi birini? insanlar bana acıdığı için sevgili olurlarmış; ben üzülürüm, dağılırım, mahvolurum diye düşündükleri için de ayrılamazlarmış. anlayacağınız eziğin önde gideniymişim.
hayatın üzülmek için kısa olduğunu düşündüğüm ve mutlu biri olmayı kendime yakıştırdığım için hep gülmeye, kahkaha atmaya çalışan bir insanım. 'ağzı ayrık' dedikleri insanlar var yaa işte onlardan biriyim. hatta yerli yersiz gülerim. bundan dolayı da çok pot kırmışlığım var. buna bile laf etmiş. aslında çok sinirli ve kötümser biriymişim. bu neşeli hallerimse sadece maskeden ibaretmiş. beni sevsinler diyeymiş çünkü ilgi manyağıymışım.
anlayacağınız beni berbat ve zavallı biri olarak görüyormuş. bunları gidip sorduğumda hiçbir şey demedi, sessizliği en büyük cevabıydı zaten. o gün orada bitti her şey. birbirimizin yüzüne bakmadık bir daha. ne selam ne sabah hiçbir şey yoktu. iki yabancı gibi geçip gidiyoruz birbirimizin yanından.
bu arada sizlere şunu da söyleyeyim: arkadaş grubumla görüşmemi istememesinin asıl sebebi de dediği şeylerin benim kulağıma gelmesini istememesiymiş. madem yüzüme söyleme cesaretin yok niye arkamdan dersin ki bunları? böyle bir korkaklığı düşmanıma bile yaşatmasın allah.
kısacası dostlarım hayatta kimseye %100 güvenmeyin. hangimizin güvendiği dağlara kar yağmadı ? hangimiz insan ilişkilerinde hayal kırıklığına uğramadı? darbeyi hep en yakınımızdan yemedik mi? hayatınızdaki hainler hep çevrenizden çıkmadı mı?
bu olaydan önce insanlara güvenmeye 100'den başlıyordum. yaptıkları hataya göre de eksiliyordu bu sayı. ama şimdi 0'dan başlıyorum güvenmeye. karşı taraftan gördüğüm şeylerle bu değer artıyor. kendimi ancak böyle koruyabilirim diye düşünüyorum artık. çünkü riyakarlığın nereden geleceği belli değil :(
kalben sevmiyorsanız, eğlenmiyorsanız, size uymadığını düşünüyorsanız, acıyorsanız, sonradan yaptıklarınızı yüzüne vuruyorsanız bırakın o insanları. sahte gülüşlerinize, arkadan konuşmalarınıza, iyilik timsali davranışlarınıza kimse muhtaç değil. gölge etmeyin başka ihsan istemez.
devamını gör...
38.
3 yıldır, gider ortağı olup kira ve elektrik suyu paylaştığımız ortağıma, 36 ay boyunca tek bir fatura ödeyip bunu da ben ödedim demeyişine, kiraların yarısını bana düzgün ödemeyişine ve aksamaların tamamının ortağımın gecikmesi nedeni ile olmasına, ödemelerden doğan aramızdaki cari hesabın 3 yıllık ortalama bakiyesinin 400 tl olması ve hep alacaklı olmam üzerine;
topla birader eşyalarını, ofisin kalan kısmı bana lazım senin payını abim destek olacak (gerçekten oluyor) dediğimde, dostuma kazık atmış sayılmam. whatsapp durumda karı koca bana giydirmeye başlamaları üzerine de yarın topla birader eşyaları ertesi gün kilidi değiştiriyorum demem.
artık ben mi riyakarım, o mu bilemedim.
topla birader eşyalarını, ofisin kalan kısmı bana lazım senin payını abim destek olacak (gerçekten oluyor) dediğimde, dostuma kazık atmış sayılmam. whatsapp durumda karı koca bana giydirmeye başlamaları üzerine de yarın topla birader eşyaları ertesi gün kilidi değiştiriyorum demem.
artık ben mi riyakarım, o mu bilemedim.
devamını gör...
39.
bencil olup sende ki her şeyi alır ve seni içi boş sevgisine küs artık birilerine güvenmeyen bir birey haline getirir. riyakarlar böyledir.
devamını gör...
40.
özgürlük kavramının kendi tekelinde olduğunu düşünen insanlar.
devamını gör...