yazarların çocukluk aşkları
başlık "beautifullybroken" tarafından 14.02.2021 02:07 tarihinde açılmıştır.
41.
42.
red kit. ciddiyim.
bir ara da karşı apartmandaki iş yerinde çalışan bir adama âşık olmuştum. taşındı gitti ofis. çok üzülmüştüm.
bir ara da karşı apartmandaki iş yerinde çalışan bir adama âşık olmuştum. taşındı gitti ofis. çok üzülmüştüm.
devamını gör...
43.
ilhan mansız. dünya kupası zamanında salsa gibi dergilerin orta sayfasında posteri çıkardı. defterimin arasına koymuştum bakıp bakıp hayal kurardım sonra da babam beni ona vermez diye üzülürdüm çünkü 7 yaşındaydım. evet ilk aşkımsın ilhan mansız sjsjsj
devamını gör...
44.
çocukluk ve ilkokul, ortaokul, lise aşkımdı kendisi. hiç konuşmazdık ama aramızda gizli bir bağ hep vardı. bi kere kafasına taş atmıştım, yarılmıştı. *üzülünce ben; “acımadı” filan demişti. çok naif, kibar bi çocuktu. aile dostumuzun oğluydu, hala görüşürüz. mükemmel bir eşi, iki güzel kızı var.
devamını gör...
45.
erdogan
devamını gör...
46.
(bkz: galatasaray)
devamını gör...
47.
sarışın sevdalısıydım çocukken. hep sarışınlara aşık olurdum.
çarli'nin melekleri hatırlayan vardır içinizde..
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2025/01/09/qsqhvng7rjfpqj71-t.jpg)
sabrina duncan (kate jackson),
jill munroe(farrah fawcett)
kelly garrett (jaclyn smith)
farrah tek sarışındı ve ben ona aşıktım.
çarli'nin melekleri hatırlayan vardır içinizde..
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2025/01/09/qsqhvng7rjfpqj71-t.jpg)
sabrina duncan (kate jackson),
jill munroe(farrah fawcett)
kelly garrett (jaclyn smith)
farrah tek sarışındı ve ben ona aşıktım.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2025/01/09/rbxnbfmpihncvjl3-t.jpg)
devamını gör...
48.
canan...
ben henüz ilköğretimde olduğum yıllarda atanan kaymakamn kızı. liseye gidiyor o da. okullarımız yan yana iki avlu içerisinde.
onu ilk gördüğümde, 30 agustosta ilçe meydanında toplanmış protokolün hemen yanında ayakta duruyordu. üzerinde beyaz bir elbise ve başında da saçlarını yarım toğladığı beyaz kurdeleli bir toka vardı.
sıra halinde protokolün önünden geçerken kuralı çiğneyip başımı protoke çevrince görmüştüm kahverebgi saçlarının omuzlarına dökülürken, dudak kıvrımları gururla kıvrılan gülümsemesini.
sonra göz göze geldik. gülümsemesi devam ederken bal sarısı gözlerinin çarptığı şanslı çocuktum. bir sızı girdi içime. kalbim ağzımdan çıkacak gibi oldum, yürüdük ilerledik ama ben o protokolden hiç geçemedim.
babasının görev yaptığı bir buçuk yıl boyunca okul avlusunun duvarından inmedim. birazdan zil çalacak, canan da belki dışarıya çıkacak...
asla tamı tamına denk gelmezdi teneffüs saatlerimiz. biz derse girmeden 2 dk önce onlar çıkardı.
oguz vardı bir de, canan nereye adım atsa orada biterdi. sevemedim oguz'u... bence canan da sevmedi onu... yani tamam birlikteyken ara sıra gülümsüyordu canan ama nezaketten bence. kabalık edemediğinden...
o zamanlar da soner arıca- adın bahardı dönüyor her müzik kanalında, radyolarda vs. istiyorum ki her çaldığında bu şarkı, canan anlasa benim ona nasıl vurgun olduğumu. ama yok tabii...
bir gün tanımadığım bir evin bahçesine daldım. çok güzel çiçekler vardı. topladım en güzellerini, demet yaptım. düştüm yola. gittim evlerine. onların da bahçelerinden girdim evlerine. en üstte, üçüncü katta oturuyorlardı, biliyorum. yavaş yavaş çıktım merdivenlerden... ama kapıyı çalmaya cesaret edemedim. ellerimdeki çiçekleri evin kapısına doğru savurdum ben, o sırada kapı açıldı...
canan...
nefesim kesildi, merhaba dedi. sesim çıkmadı. sadece seyrediyorum dizlerim titriyor... sonra yanıma geldi canan, saçlarıma dokundu... ne kadar güzel çiçekler bunlar dedi. ilk defa sesini bu kadar net işitiyordum. nasıl bayılmadım bilmiyorum ama daha beteri oldu. canan çiçekler için teşekkür ederken yanağımdan öptü. hiçbir şey düşünemez oldum işte. oradan nasıl çıktığımı hatırlamıyorum bile.
üç ay sonra filan da taşındılar. canan'a o kadar yaklaşabildiğim an olmadı bir daha.
ben henüz ilköğretimde olduğum yıllarda atanan kaymakamn kızı. liseye gidiyor o da. okullarımız yan yana iki avlu içerisinde.
onu ilk gördüğümde, 30 agustosta ilçe meydanında toplanmış protokolün hemen yanında ayakta duruyordu. üzerinde beyaz bir elbise ve başında da saçlarını yarım toğladığı beyaz kurdeleli bir toka vardı.
sıra halinde protokolün önünden geçerken kuralı çiğneyip başımı protoke çevrince görmüştüm kahverebgi saçlarının omuzlarına dökülürken, dudak kıvrımları gururla kıvrılan gülümsemesini.
sonra göz göze geldik. gülümsemesi devam ederken bal sarısı gözlerinin çarptığı şanslı çocuktum. bir sızı girdi içime. kalbim ağzımdan çıkacak gibi oldum, yürüdük ilerledik ama ben o protokolden hiç geçemedim.
babasının görev yaptığı bir buçuk yıl boyunca okul avlusunun duvarından inmedim. birazdan zil çalacak, canan da belki dışarıya çıkacak...
asla tamı tamına denk gelmezdi teneffüs saatlerimiz. biz derse girmeden 2 dk önce onlar çıkardı.
oguz vardı bir de, canan nereye adım atsa orada biterdi. sevemedim oguz'u... bence canan da sevmedi onu... yani tamam birlikteyken ara sıra gülümsüyordu canan ama nezaketten bence. kabalık edemediğinden...
o zamanlar da soner arıca- adın bahardı dönüyor her müzik kanalında, radyolarda vs. istiyorum ki her çaldığında bu şarkı, canan anlasa benim ona nasıl vurgun olduğumu. ama yok tabii...
bir gün tanımadığım bir evin bahçesine daldım. çok güzel çiçekler vardı. topladım en güzellerini, demet yaptım. düştüm yola. gittim evlerine. onların da bahçelerinden girdim evlerine. en üstte, üçüncü katta oturuyorlardı, biliyorum. yavaş yavaş çıktım merdivenlerden... ama kapıyı çalmaya cesaret edemedim. ellerimdeki çiçekleri evin kapısına doğru savurdum ben, o sırada kapı açıldı...
canan...
nefesim kesildi, merhaba dedi. sesim çıkmadı. sadece seyrediyorum dizlerim titriyor... sonra yanıma geldi canan, saçlarıma dokundu... ne kadar güzel çiçekler bunlar dedi. ilk defa sesini bu kadar net işitiyordum. nasıl bayılmadım bilmiyorum ama daha beteri oldu. canan çiçekler için teşekkür ederken yanağımdan öptü. hiçbir şey düşünemez oldum işte. oradan nasıl çıktığımı hatırlamıyorum bile.
üç ay sonra filan da taşındılar. canan'a o kadar yaklaşabildiğim an olmadı bir daha.
devamını gör...
49.
düşününce birden fazla çocukluk aşkım olduğunu ortaya çıkardığım başlık.
bu kalp şıpsevdi miymiş çocukken?
saçlarını çekip montumu montunun üzerine astığım kızçeleri ve cemal süreya gibi uzaktan sevdiklerimi saymazsam geriye üç kişi kalıyor. *
iki kızçeyi pek bariz sebeplerden dolayı eliyor çocukluk aşkım tamlamasını amir khan filmlerindeki gibi, göründüğünde şalı havalarda uçuşan ve o dönem minik kalbimde kelebekler uçuşturan nazlı yare teslim ediyorum.
#3261958 şurada kendisi hakkında birkaç şey yazmıştım.
böyle başlıklar hortlayınca insanın aklına geliveriyor.
vay anam vay. büyümeseydik de hayat güzelmiş yani.
bu kalp şıpsevdi miymiş çocukken?
saçlarını çekip montumu montunun üzerine astığım kızçeleri ve cemal süreya gibi uzaktan sevdiklerimi saymazsam geriye üç kişi kalıyor. *
iki kızçeyi pek bariz sebeplerden dolayı eliyor çocukluk aşkım tamlamasını amir khan filmlerindeki gibi, göründüğünde şalı havalarda uçuşan ve o dönem minik kalbimde kelebekler uçuşturan nazlı yare teslim ediyorum.
#3261958 şurada kendisi hakkında birkaç şey yazmıştım.
böyle başlıklar hortlayınca insanın aklına geliveriyor.
vay anam vay. büyümeseydik de hayat güzelmiş yani.
devamını gör...