yazarların en ilginç kaybolma anıları
başlık "aşeka" tarafından 24.04.2021 04:36 tarihinde açılmıştır.
41.
eskiden çalıştığım firmanın kısa süreliğine başka bir şubesine geçmiştim. ilk gün sabahçıydım. yanlış otobüse binip taa otogara kadar gitmiştim. yeri bilmiyorum tabi otogara yaklaştığımızı gösteren yazıyı görünce abladım. bi de diyorum içinden bu kadar uzak mıymış diye. oysaki 15 dk demişlerdi bana. bir sordum dediler burası tam tersi yön. indim karşıdanda binmem gereken otobüs geliyor. herkes bağırdı, şoför korna çaldı. adam durmadı gene de. bir 15 da orda bekledim soğukta. 1 saat geç kaldım işe. neyseki bir şey demedi oradaki müdür güldü geçti. sonra bayağı güldük ama. hatta bölge müdürüne de anlattık o da dedi gitmişken başka şehre gidip bir gezseydin demişti :)
devamını gör...
42.
kaybolmam oldukça olası ve basit bir durum. çünkü yer yön duygusu sıfır bir insanım. ama bulunmam çok komikti. okula kendim ilk kez. alışma süreci diye babam bırakmış ilk hafta. sonra kendin git bakalım artık dedi. ee tabi ki yanlış yerde indim eve dönerken. aradım dedim baba ben yanlış yerde indim. bulamıyorum evi. tamam sen kal orda dedi. hic tarif etmeden kayboldugum yerden geldi aldı beni. babalar bazen boyledir.
devamını gör...
43.
şehit ... anadolu lisesinde sınava gireceğim.
bir okulun köşesine kadar navigasyon ile geldim.
köşede bakkal var. 30 yıldır buradayım. yanlış gelmişsin. bu okul değil. çarşıdaki okullardan biridir dedi.
çarşıya gittim. 5 okul var. hiçbiri değil. bilen de çıkmıyor.
zaman azalıyor.
tekrar navigasyona güvendim. aynı bakkala çıktı. adam anlamıyon mu?
burası değil. burası ticaret lisesi dedi.
aşağıda yeni açılan okul var orasıdır belki diye akıl verdi.
gittim. orası da şehit ... ama ilkokul.
anadolu lisesi değil.
ilkokuldaki öğretmenlere sordum.
okulu bilmiyoruz ama adresi tarif edelim dediler.
bu sefer bakkala görünmeden ticaret lisesi'nin hocalarına sordum.
40 yıllık ticaret lisesi'nin adı değişmiş.
şehit ... anadolu lisesi olmuş.
herkesin başına geliyor. üzülme dediler.
bir okulun köşesine kadar navigasyon ile geldim.
köşede bakkal var. 30 yıldır buradayım. yanlış gelmişsin. bu okul değil. çarşıdaki okullardan biridir dedi.
çarşıya gittim. 5 okul var. hiçbiri değil. bilen de çıkmıyor.
zaman azalıyor.
tekrar navigasyona güvendim. aynı bakkala çıktı. adam anlamıyon mu?
burası değil. burası ticaret lisesi dedi.
aşağıda yeni açılan okul var orasıdır belki diye akıl verdi.
gittim. orası da şehit ... ama ilkokul.
anadolu lisesi değil.
ilkokuldaki öğretmenlere sordum.
okulu bilmiyoruz ama adresi tarif edelim dediler.
bu sefer bakkala görünmeden ticaret lisesi'nin hocalarına sordum.
40 yıllık ticaret lisesi'nin adı değişmiş.
şehit ... anadolu lisesi olmuş.
herkesin başına geliyor. üzülme dediler.
devamını gör...
44.
koyumu kaybettim, evet denizdeki koy.
urla'nın seferihisar tarafında kalan harika bakir koyları var. gittim, hazırlandım vs daldım zıpkınla.
kara sırtımda, deniz karşımda ben sol tarafa doğru yol aldım kıyı kıyı.
in çık, agaşon falan derken kıyıya çok bakmıyorsun tabi ki.
neyse tahmini 1 saat sonra suya indiğim koya dönmek amacıyla başladım palet vurmaya... gidiyorum gidiyorum yok!
en son sudan çıktım ve patiklerle keskin kayalarda yürüdüm. elimde zıpkın, paletler, ağırlıklar ve belimde balıklar.
ayaklarım kesildi.
ama buldum.
saate baktığımda totalde 3 saattir suda olduğumu fark ettim.
kendime de not ettim, bir daha kafam o kadar doluyken dalmayacağım.
urla'nın seferihisar tarafında kalan harika bakir koyları var. gittim, hazırlandım vs daldım zıpkınla.
kara sırtımda, deniz karşımda ben sol tarafa doğru yol aldım kıyı kıyı.
in çık, agaşon falan derken kıyıya çok bakmıyorsun tabi ki.
neyse tahmini 1 saat sonra suya indiğim koya dönmek amacıyla başladım palet vurmaya... gidiyorum gidiyorum yok!
en son sudan çıktım ve patiklerle keskin kayalarda yürüdüm. elimde zıpkın, paletler, ağırlıklar ve belimde balıklar.
ayaklarım kesildi.
ama buldum.
saate baktığımda totalde 3 saattir suda olduğumu fark ettim.
kendime de not ettim, bir daha kafam o kadar doluyken dalmayacağım.
devamını gör...
45.
of havaalanında kaybolmuştum iş görüşmesi vardı bende bir tane adama sordum yolu o da bende oraya gidiyorumgel sorarak bulalım dedi sonra ben malum güven sıfı bu adamı ektim başka bir kadına sordum o da oraya gidiyormuş gel gidelim dedi gidiyoruz gidiyruz yok bütün havaalanını tavaf ettik neredeyse . sonra bir kadın daha geldi sordu binayı bizde orayı arıyoruz diyince peşimizden geldi en sonunda yolda benim ektiğim adamla karşılaştık gelin burdanmış dedi ve yolu bulduk bazen güvenmek gerekir ama bilemedim şimdi güvenmesek daha iyi
devamını gör...
46.
ilkokul birinci sınıfa başladım, okulun ilk günüydü. annem beni okula bıraktı, sınıfta oturuyorum. sınıf öğretmenim, sınıftaki herkesin ismini sayıyor. benim ismim yok. sen diğer şubenin öğrencisisin, dedi çıkardı beni. diğer sınıfa gittim, orda da ismim yok. iki sınıf arasında pinpon topuna döndüm en sonunda da kaldım mı koridorun ortasında... zaten küçüğüm, sessiz ve çok çekingen bir çocuğum kendimi kimsesiz hissettim. neyse, dedim. eve gidiyim bari. özgüvene bak. çıktım okuldan ama yolu ilk kez sabah annemle yürürken görmüşüm. yolun yarısına geldim, bir köşe başında kalakaldım. düz mü gidicem sola mı dönücem? o köşe başını her gördüğümde hâlâ kendimi çaresiz hissediyorum. bir süre durdum, sonra bir genç kız benim kaybolduğumu fark etti. o da aynı okulda okuyormuş, beni alıp geri okula götürdü müdüre haber verdi. ben de annemler gelesiye kum parkında oturup salya sümük ağlamıştım.
ilginç olan kısmı ise şu, iki sınıf öğretmenin de ilgisizliği. birinci sınıf bebe, ordan oraya gönderilir mi şaşkın ördek yavrusu gibiyim zaten, bi ilgilensenize ben kimin öğrencisiyim bi öğrensenize be adamlar.
ilginç olan kısmı ise şu, iki sınıf öğretmenin de ilgisizliği. birinci sınıf bebe, ordan oraya gönderilir mi şaşkın ördek yavrusu gibiyim zaten, bi ilgilensenize ben kimin öğrencisiyim bi öğrensenize be adamlar.
devamını gör...
47.
geçen sene bir akşam izmir'den ankara'ya yola çıktığımda gece saat 3 civarında iznik gölünün orada buldum kendimi. dar yolun göl tarafında bulunan küçük otellerin önünde yol boyunca park etmiş haldeki araba çokluğu dikkatimi çekti de uyandım. nereye gidecektiysem artık.
devamını gör...
48.
ben hatırlamıyorum ama küçükken sürekli mutfak camından çıkıp kaybolduğum için mahallenin delikanlıları beni bulup getirirlermiş.
bir de genelde kaçtığım yerler iki üç mahalle aşağısıymış. nedense ben bunu hiç hatırlamıyorum.
en son evden kaçmayayım diye mutfak camına asma kilitli demir korkuluk yapmışlardı.
bir de genelde kaçtığım yerler iki üç mahalle aşağısıymış. nedense ben bunu hiç hatırlamıyorum.
en son evden kaçmayayım diye mutfak camına asma kilitli demir korkuluk yapmışlardı.
devamını gör...
49.
bizim ilçede her zaman birileri kaybolur ve belediye ilan bürosundan duyurulur diye başlar kaybolan şu şu yaşta erkek ya da kız çocuk diye devam eder. ben de günlerden bir gün kaybolmuştum herhalde o gün sivereği güzelce turlamışımdır. sonra polisler beni bulup 250 bin lira da elime verdikten sonra aileye teslimle son bulmuştu. anlayacağınız hem dolaştım hem para kazandım.
devamını gör...
50.
bakanlıkta kayboldum ben.
babam emekli bakanlık memuru, ben de o dönem anaokuluna gidiyorum. bakanlığın sığınak katında bir de kreş var memur çocukları için. o gün babamla aniden gelişen bir sebeple mesaiye kalmamız gerekiyor. çünkü bakan bir yere gitmiş ve babamın dairede bakanı beklemesi, geldiğinde birtakım işleri halledip öyle çıkması gerekiyor. normalde benim babamla birlikte olduğum günler daire arkadaşları, bakanın da bilgisi dahilinde olacak şekilde mesai programını kendilerine göre düzenleyip bizi eve gönderiyorlar. fakat o gün bir şey oluyor ve ben babamla birlikte mesaiye kalıyorum.
kendi adıma bir sorun yok. bildiğim, her gün gezdiğim mekanda gece uyuyacağım gibi bir durum benim için. bu nedenle babama sormadan her kapıdan içeri giriyorum. fakat o gün hiç görmediğim bir odanın kapısı açık. arkada deri panosu, atatürk'ün kocaman fotoğrafları, üst üste mavi dosyalar... "burası kimin odası ki?" diye dalıyorum içeri. bu odadaki her şey farklı... daha büyük, daha parlak, daha özenli... masaya geçip oturuyorum ve şaşkın şaşkın odaya bakakalıyorum. o sırada koridordan babamla bir adamın sesi geliyor ama kalkmak istemiyorum. koltuk, oda... her şey çok güzel. sonra kapıda iri yarı bir adam beliriyor, 'teşekkür ederim' diyerek giriyor içeri ve beni görüyor. şaşkın fakat gür bir ses tonuyla "sen kimsin?" deyiveriyor. benim panik dolu cevabım... "çocuğum ben... bak ayaklarım yere değmiyor. okuma yazma da bilmiyorum. kızma bana. bir şeye dokunmadım. geldim, atatürk'ün resmini gördüm, oturdum. başka da bir şey yapmadım. bakabilirsin her yere. gerçekten!" neyse ki gerçeği söylediğimi bir şekilde anlayıp beni sakince dışarı çıkardı, elime bir tomar kağıt ve tükenmez kalem tutuşturup babama teslim etti, herhangi bir şey de söylemedi babama.
daha sonra babamın şu sorusuyla her şeyi anladım. "kızım neredesin sen? saatlerdir seni arıyorum. hem senin bakanın yanında ne işin var? burası resmi daire. öyle gezilir mi hiç? otur odada sessizce"
sonra sabahları bir iki kere daha karşılaştık bakanla. o herkesin korktuğu, patlamaya hazır volkan bellediği adam, beni her gördüğünde sanki mesai arkadaşıymışım gibi "merhaba çocuk" diyip geçti yanımdan. belki kendisi hatırlamaz bile, ama o paniği ve bana olan sakin yaklaşımını hiç unutmayacağım.
babam emekli bakanlık memuru, ben de o dönem anaokuluna gidiyorum. bakanlığın sığınak katında bir de kreş var memur çocukları için. o gün babamla aniden gelişen bir sebeple mesaiye kalmamız gerekiyor. çünkü bakan bir yere gitmiş ve babamın dairede bakanı beklemesi, geldiğinde birtakım işleri halledip öyle çıkması gerekiyor. normalde benim babamla birlikte olduğum günler daire arkadaşları, bakanın da bilgisi dahilinde olacak şekilde mesai programını kendilerine göre düzenleyip bizi eve gönderiyorlar. fakat o gün bir şey oluyor ve ben babamla birlikte mesaiye kalıyorum.
kendi adıma bir sorun yok. bildiğim, her gün gezdiğim mekanda gece uyuyacağım gibi bir durum benim için. bu nedenle babama sormadan her kapıdan içeri giriyorum. fakat o gün hiç görmediğim bir odanın kapısı açık. arkada deri panosu, atatürk'ün kocaman fotoğrafları, üst üste mavi dosyalar... "burası kimin odası ki?" diye dalıyorum içeri. bu odadaki her şey farklı... daha büyük, daha parlak, daha özenli... masaya geçip oturuyorum ve şaşkın şaşkın odaya bakakalıyorum. o sırada koridordan babamla bir adamın sesi geliyor ama kalkmak istemiyorum. koltuk, oda... her şey çok güzel. sonra kapıda iri yarı bir adam beliriyor, 'teşekkür ederim' diyerek giriyor içeri ve beni görüyor. şaşkın fakat gür bir ses tonuyla "sen kimsin?" deyiveriyor. benim panik dolu cevabım... "çocuğum ben... bak ayaklarım yere değmiyor. okuma yazma da bilmiyorum. kızma bana. bir şeye dokunmadım. geldim, atatürk'ün resmini gördüm, oturdum. başka da bir şey yapmadım. bakabilirsin her yere. gerçekten!" neyse ki gerçeği söylediğimi bir şekilde anlayıp beni sakince dışarı çıkardı, elime bir tomar kağıt ve tükenmez kalem tutuşturup babama teslim etti, herhangi bir şey de söylemedi babama.
daha sonra babamın şu sorusuyla her şeyi anladım. "kızım neredesin sen? saatlerdir seni arıyorum. hem senin bakanın yanında ne işin var? burası resmi daire. öyle gezilir mi hiç? otur odada sessizce"
sonra sabahları bir iki kere daha karşılaştık bakanla. o herkesin korktuğu, patlamaya hazır volkan bellediği adam, beni her gördüğünde sanki mesai arkadaşıymışım gibi "merhaba çocuk" diyip geçti yanımdan. belki kendisi hatırlamaz bile, ama o paniği ve bana olan sakin yaklaşımını hiç unutmayacağım.
devamını gör...