yazarların yaşadığı en utanç verici anı
başlık "obsesif psikolojik danisman" tarafından 19.11.2020 20:54 tarihinde açılmıştır.
21.
hiç unutamadığım bir anı geliyor, kemerlerinizi bağlayın dostlarım:
sene 2015, üniversitedeyim o zamanlar. ünlü opera sanatçısı luciano pavarotti'nin öğrencisi olan hakan aysev'in konseri varmış o nedenle babam bu haftasonu memlekete gel diye arıyor. çok merak ettiğim, sevdiğim bir sanatçı kendisi ve tabi ki gidiyorum. babam ailecek almış biletleri akşam gidiyoruz salona yerimizi alıyoruz.
hakan bey çıkıyor sahneye selamını veriyor güler yüzüyle ve bir anda başlıyor türkü söylemeye. ilk bir dk anlam veremiyorum herhalde ses açıyor falan diyorum, daha önce operaya da gitmediğim için. göz ucuyla bizimkilere bakıyorum hallerinden memnun gibiler, babama fısıldıyorum:
-baba bu adam niye türkü söylüyor? operacı değil mi?
-türkü gecesi yapmışlar bugün oğlum, baksana bilette yazıyor.
bir bilete bir babama bir de hakan aysev'e bakıyorum. ne kadar oyalandım bilmiyorum biletin üstünde buralarda bir yerlerde opera kısmı vardır şaka olmalı diye. bu arada arkadaşlar yanlış anlamayın türkü de dinlemeyi severim ama bu nasıl bir durum biliyor musunuz, serdar ortaç'ın nothing else matters söylediği videoyu hatırlayın, sokılovs nomedır havfaaar diye girdiği aynen. şimdi bu adamı akabinde enter sandman söylerken hayal edin. işkence değil mi? tam olarak katlandığım şey buydu sevgili dostlar. dakikalar geçmek bilmedi, ailemle geldiğim için salonu terk edemedim ve telefonuma gömüldüm. o zamana kadar twitter'ı bir okuyucu olarak kullanan ben bu anın isyanını paylaşmak istedim ve birazdan beni yerin dibine sokacak o hareketi yaptım;
"#hakanaysev, opera diye geldik, türkü gecesi çıktı. sen de bozdun çizgini."
şimdi ara ara aklıma geldikçe diyorum ulan jakstat sen kimsin adamın kariyeri hakkında böyle dehşet-ül vahşet yorum yapıyorsun? ayrıca sanane lan? sana mı soracaktı? nasıl sinirlenmiş, sıkılmışsam gönderdim gitti. aklıma da hiç kötü bir şey gelmiyor dinlemeye devam ettim. 10 dakika mola verildi, geri döndüğünde hakan aysev'in dudaklarından başımdan aşağı kaynar sular döken o kelimeler çıkıverdi;
-jakstat bey aramızda mı?
-...
(seyirci ışıkları açılır, hakan aysev bir eliyle alnını siper ederek karayı görmeye çalışan miço edasıyla kalabalığı tarar, ailem hafifçe doğrulup bana bakar.)
beynimden vurulmuşa döndüm. kıpkırmızı olduğumu hissediyordum. tek yapabildiğim ufak bir el hareketiyle bizimkilere sus işareti yapmak oldu. kendisi hakkımda şunu yazmış diyerek tivitimi okudu ve ekledi;
-yani bu gece bir dostumun daveti üzerine türkü gecesi diye kararlaştırdık biletlerde de yazıyor sevmiyorsanız neden geldiniz, bu gece hep birlikte eğlendiğimiz bir gece, değil mi dostlar!!
(kalabalık kahkaha ve alkışla onaylar.)
bir yandan babam sırıtarak konuşsana oğlum hadi diyor, önümdeki yanımdaki insanlar twitter pp'me zoom yaparak etrafı tarayıp beni bulmaya çalışıyorlar. o sırada yok olmak istedim ve sadece önüme bakarak ölü taklidi yaptım. o anın bitmesini bekledim.
-neyse, sanırım jakstat bey devre arasında çıkmış biz devam edelim, nerede kalmıştık?
gecenin sonuna kadar tek bir noktaya bakıp hiç kıpırdamadım. bu arada tivit epey "evet ya ben de beğenmedim" tarzı menşınlar aldı ama ben "babamın kurbanı oldum kusura bakmayın opera diye biliyordum" diye ekledim. gördü mü bilmiyorum ama okuduysa da bi güzel sövmüştür içinden. velhasıl kelam siz siz olun, bir şov bitmeden hakkında tivit atmayın. birini eleştirirken de sığ yorumlarda bulunmayın. yaşayarak öğreniyoruz işte.*
sene 2015, üniversitedeyim o zamanlar. ünlü opera sanatçısı luciano pavarotti'nin öğrencisi olan hakan aysev'in konseri varmış o nedenle babam bu haftasonu memlekete gel diye arıyor. çok merak ettiğim, sevdiğim bir sanatçı kendisi ve tabi ki gidiyorum. babam ailecek almış biletleri akşam gidiyoruz salona yerimizi alıyoruz.
hakan bey çıkıyor sahneye selamını veriyor güler yüzüyle ve bir anda başlıyor türkü söylemeye. ilk bir dk anlam veremiyorum herhalde ses açıyor falan diyorum, daha önce operaya da gitmediğim için. göz ucuyla bizimkilere bakıyorum hallerinden memnun gibiler, babama fısıldıyorum:
-baba bu adam niye türkü söylüyor? operacı değil mi?
-türkü gecesi yapmışlar bugün oğlum, baksana bilette yazıyor.
bir bilete bir babama bir de hakan aysev'e bakıyorum. ne kadar oyalandım bilmiyorum biletin üstünde buralarda bir yerlerde opera kısmı vardır şaka olmalı diye. bu arada arkadaşlar yanlış anlamayın türkü de dinlemeyi severim ama bu nasıl bir durum biliyor musunuz, serdar ortaç'ın nothing else matters söylediği videoyu hatırlayın, sokılovs nomedır havfaaar diye girdiği aynen. şimdi bu adamı akabinde enter sandman söylerken hayal edin. işkence değil mi? tam olarak katlandığım şey buydu sevgili dostlar. dakikalar geçmek bilmedi, ailemle geldiğim için salonu terk edemedim ve telefonuma gömüldüm. o zamana kadar twitter'ı bir okuyucu olarak kullanan ben bu anın isyanını paylaşmak istedim ve birazdan beni yerin dibine sokacak o hareketi yaptım;
"#hakanaysev, opera diye geldik, türkü gecesi çıktı. sen de bozdun çizgini."
şimdi ara ara aklıma geldikçe diyorum ulan jakstat sen kimsin adamın kariyeri hakkında böyle dehşet-ül vahşet yorum yapıyorsun? ayrıca sanane lan? sana mı soracaktı? nasıl sinirlenmiş, sıkılmışsam gönderdim gitti. aklıma da hiç kötü bir şey gelmiyor dinlemeye devam ettim. 10 dakika mola verildi, geri döndüğünde hakan aysev'in dudaklarından başımdan aşağı kaynar sular döken o kelimeler çıkıverdi;
-jakstat bey aramızda mı?
-...
(seyirci ışıkları açılır, hakan aysev bir eliyle alnını siper ederek karayı görmeye çalışan miço edasıyla kalabalığı tarar, ailem hafifçe doğrulup bana bakar.)
beynimden vurulmuşa döndüm. kıpkırmızı olduğumu hissediyordum. tek yapabildiğim ufak bir el hareketiyle bizimkilere sus işareti yapmak oldu. kendisi hakkımda şunu yazmış diyerek tivitimi okudu ve ekledi;
-yani bu gece bir dostumun daveti üzerine türkü gecesi diye kararlaştırdık biletlerde de yazıyor sevmiyorsanız neden geldiniz, bu gece hep birlikte eğlendiğimiz bir gece, değil mi dostlar!!
(kalabalık kahkaha ve alkışla onaylar.)
bir yandan babam sırıtarak konuşsana oğlum hadi diyor, önümdeki yanımdaki insanlar twitter pp'me zoom yaparak etrafı tarayıp beni bulmaya çalışıyorlar. o sırada yok olmak istedim ve sadece önüme bakarak ölü taklidi yaptım. o anın bitmesini bekledim.
-neyse, sanırım jakstat bey devre arasında çıkmış biz devam edelim, nerede kalmıştık?
gecenin sonuna kadar tek bir noktaya bakıp hiç kıpırdamadım. bu arada tivit epey "evet ya ben de beğenmedim" tarzı menşınlar aldı ama ben "babamın kurbanı oldum kusura bakmayın opera diye biliyordum" diye ekledim. gördü mü bilmiyorum ama okuduysa da bi güzel sövmüştür içinden. velhasıl kelam siz siz olun, bir şov bitmeden hakkında tivit atmayın. birini eleştirirken de sığ yorumlarda bulunmayın. yaşayarak öğreniyoruz işte.*
devamını gör...
22.
12-13 yaşlarında çilek sokağı bilen bilir orada ailemle gezinirken eşofman beğeniyoruz(tezgah yolun ortasında) sonra giyinme kabini olmadığı için sokağın ortasında altımı çıkarıp denemeye başlıyorum tabi aşırı bi kızarma ,utanma durumu bende , adamın biri üff bacaklara bak süt gibi dememle ağlamam bir olmuştu. yaşadığım en utanç verici an buydu.
devamını gör...
23.
ansızın gelen reglinin en olmadık durumlarda insanı zora sokması.
devamını gör...
24.
liseye başladığım ilk yıl sınıfta sıradan kalkmak için bacağımı fazla açtığım için okul pantolonum yırtılmıştı. ama öyle bir yırtılma değil. pantolonun bacakları birbirinden komple ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etmişti. henüz sabah 2. ders te yaşadığım için öğle arasını beklemek zorunda kalmıştım. öğlene kadar popom da ceket ile gezdim.
devamını gör...
25.
1.sınıfta kurtbaba kurtbaba tarzı bi oyun oynarken hızımı alamamamdan mütevellit herkesin önünde ağaca son sürat kafa atmam.
alnım balon gibi şişmişti ve yeşermişti, baya fiyona olmuştum.*
ardından annem lisede öğretmen olduğu için arada sırada okul servisine binip öyle eve gidiyordu, benim de o gün öğle arası o servise binme durumum söz konusuydu ve servise adımımı attığım anda tüm liseliler alnıma bakıp güldü.
alnım balon gibi şişmişti ve yeşermişti, baya fiyona olmuştum.*
ardından annem lisede öğretmen olduğu için arada sırada okul servisine binip öyle eve gidiyordu, benim de o gün öğle arası o servise binme durumum söz konusuydu ve servise adımımı attığım anda tüm liseliler alnıma bakıp güldü.
devamını gör...
26.
6. sınıfın yazında yaşadığım bir olaydır.
bilenler bilir bir zamanlar trt'de 19 mayıs günü ankara 19 mayıs stadyumunda gösteriler olurdu. senee, geçen sene. gösteri yapacak okullardan biri bizim okul, 3 sınıftan biri de bizim sınıf seçildi. neyse çalışma şöyle oluyordu: bizim ellerimize kare şeklinde dışı renklere boyanmış mukavvalar ve numaralar veriyorlardı. stadyuma gidiyorduk, aşağıdan bir adam hoparlörden şu numaralar kaldırsın dediğinde tak diye kaldırıyorduk. öyle indir kaldır şeklinde çalışıp dönüyorduk.
bir sorun vardı ki; 6. sınıfta benim boyum 1 metre civarında, kilom da 30 kg civarındaydı heralde. gerçekten çok ufak ve zayıf olduğumu hatırlıyorum. ben de lisede boy atanlardanım. o zamanlar çok küçüktüm ve bu kartonları bize 4 5 ayrı renkte veriyorlardı. hepsini taşıyamadığımız için boynumuza asıyorduk. diğer arkadaşlarımın bununla bir sorunları yoktu ama benim vardı. maalesef bunları boynuma taktığımda hem 4 5 tanesi ağırlık yapıyordu hem de diz kapağımdan daha aşağıya kadar iniyorlardı ve bunlarla yürümekte zorlanıyordum. yavaş yavaş, diz kapağımla ittirerek yürüyordum ya da ellerimle biraz havaya kaldırarak yürüyordum.
neyse 19 mayıs günü geldi, sabah istiklal marşından sonra biz yola çıkacağız. tüm okul toplanmış, biz de sırada en sağ taraftayız. neyse müdür bey anons geçti: "19 mayıs için stadyuma gidecek arkadaşlar sıra halinde otobüslete geçsin" dedi. en baştan yavaş yavaş yürümeye başladılar, tüm okulun önünden yürüyoruz. ben de yavaş yavaş, imparator penguenleri gibi yürüyorken bir anda, hayatım boyunca unutamayacağım, anlat istanbul'da altan erkekli'nin özge namal'ı fotoğrafçıyla bastığı sahneyle aynı derecede korkunç bir olay yaşandı.
her şey güzel giderken, öndeki yavşaklardan bir tanesi, sebebini anlamadığım bir şekilde koşmaya başladı. o koşunca hemen arkasındaki de koşmaya başladı, onun arkasındaki derken sıra hızla bana geliyordu ancak ben bir penguen gibi, diz kapaklarımla kartonlara vura vura ilerliyordum. ve o korkunç an geldi; önümdeki de koşunca aramızda bir boşluk oluştu. bu boşluğu gören arkamdaki kansız, sırtıma vurarak bana baskı yapmaya başladı: "koşsana lan şerefsiz" diyerek.
inanılmaz bir andı; koşamayacağımı biliyordum ama koşarsam başıma neler geleceğini kestiremiyordum. arkamda baskı vardı, solumdan tüm öğrenciler bizi izliyordu, sağımızda müdür kürsüden bizim gitmemizi ve konuşmasına devam etmeyi bekliyordu ve önümdekiyle aramız iyice açılmıştı. evet, o anda baskılara yenildim ve hayatımın en büyük hatasını yaptım; koşmaya karar verdim.
bir anda koşmaya çalışınca ayaklarım kartonlara takıldı ve ağırlığı vücudum kaldırmadı. ağırlık merkezinin yer değiştirmesi sonucu öne doğru yalpaladım, kendimi kurtarmaya çalışsam da olmadı ve yüz üstü yere yapıştım. tüm okul bana gülüyordu, hemen hocam gelip kaldırdı beni ama inanılmaz rezil olmuştum. o kadar utanıyordum ki sıyrılan avuç içlerimin acısını hissetmiyordum. sağa geçip yavaş yavaş devam ettim yoluma. arkamdaki şerefsizin kahkahası giderek uzaklaşıyor, arkadan gelenler de meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.
o gün, hayatımın en kötü günlerindendi. o günden sonra herhangi bir etkinliğe katılmamaya dikkat ettim. bir deluğanlının özgüvenini iki kartona harcatmıştık.
bilenler bilir bir zamanlar trt'de 19 mayıs günü ankara 19 mayıs stadyumunda gösteriler olurdu. senee, geçen sene. gösteri yapacak okullardan biri bizim okul, 3 sınıftan biri de bizim sınıf seçildi. neyse çalışma şöyle oluyordu: bizim ellerimize kare şeklinde dışı renklere boyanmış mukavvalar ve numaralar veriyorlardı. stadyuma gidiyorduk, aşağıdan bir adam hoparlörden şu numaralar kaldırsın dediğinde tak diye kaldırıyorduk. öyle indir kaldır şeklinde çalışıp dönüyorduk.
bir sorun vardı ki; 6. sınıfta benim boyum 1 metre civarında, kilom da 30 kg civarındaydı heralde. gerçekten çok ufak ve zayıf olduğumu hatırlıyorum. ben de lisede boy atanlardanım. o zamanlar çok küçüktüm ve bu kartonları bize 4 5 ayrı renkte veriyorlardı. hepsini taşıyamadığımız için boynumuza asıyorduk. diğer arkadaşlarımın bununla bir sorunları yoktu ama benim vardı. maalesef bunları boynuma taktığımda hem 4 5 tanesi ağırlık yapıyordu hem de diz kapağımdan daha aşağıya kadar iniyorlardı ve bunlarla yürümekte zorlanıyordum. yavaş yavaş, diz kapağımla ittirerek yürüyordum ya da ellerimle biraz havaya kaldırarak yürüyordum.
neyse 19 mayıs günü geldi, sabah istiklal marşından sonra biz yola çıkacağız. tüm okul toplanmış, biz de sırada en sağ taraftayız. neyse müdür bey anons geçti: "19 mayıs için stadyuma gidecek arkadaşlar sıra halinde otobüslete geçsin" dedi. en baştan yavaş yavaş yürümeye başladılar, tüm okulun önünden yürüyoruz. ben de yavaş yavaş, imparator penguenleri gibi yürüyorken bir anda, hayatım boyunca unutamayacağım, anlat istanbul'da altan erkekli'nin özge namal'ı fotoğrafçıyla bastığı sahneyle aynı derecede korkunç bir olay yaşandı.
her şey güzel giderken, öndeki yavşaklardan bir tanesi, sebebini anlamadığım bir şekilde koşmaya başladı. o koşunca hemen arkasındaki de koşmaya başladı, onun arkasındaki derken sıra hızla bana geliyordu ancak ben bir penguen gibi, diz kapaklarımla kartonlara vura vura ilerliyordum. ve o korkunç an geldi; önümdeki de koşunca aramızda bir boşluk oluştu. bu boşluğu gören arkamdaki kansız, sırtıma vurarak bana baskı yapmaya başladı: "koşsana lan şerefsiz" diyerek.
inanılmaz bir andı; koşamayacağımı biliyordum ama koşarsam başıma neler geleceğini kestiremiyordum. arkamda baskı vardı, solumdan tüm öğrenciler bizi izliyordu, sağımızda müdür kürsüden bizim gitmemizi ve konuşmasına devam etmeyi bekliyordu ve önümdekiyle aramız iyice açılmıştı. evet, o anda baskılara yenildim ve hayatımın en büyük hatasını yaptım; koşmaya karar verdim.
bir anda koşmaya çalışınca ayaklarım kartonlara takıldı ve ağırlığı vücudum kaldırmadı. ağırlık merkezinin yer değiştirmesi sonucu öne doğru yalpaladım, kendimi kurtarmaya çalışsam da olmadı ve yüz üstü yere yapıştım. tüm okul bana gülüyordu, hemen hocam gelip kaldırdı beni ama inanılmaz rezil olmuştum. o kadar utanıyordum ki sıyrılan avuç içlerimin acısını hissetmiyordum. sağa geçip yavaş yavaş devam ettim yoluma. arkamdaki şerefsizin kahkahası giderek uzaklaşıyor, arkadan gelenler de meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.
o gün, hayatımın en kötü günlerindendi. o günden sonra herhangi bir etkinliğe katılmamaya dikkat ettim. bir deluğanlının özgüvenini iki kartona harcatmıştık.
devamını gör...
27.
uzun bir yolculuk sırasında gece dinlenme tesislerinde durdu otobüs. sigarayı bırakalı 1 yılı geçmiş, nasıl canım sıkkın anlatamam, sigara içmeye bahane arıyorum. ya bir paket alayım o bitince zaten bir daha almam diye ikna ettim kendimi. gittim bir tane chesterfield mentollü alabilir miyim dedim. adam,iyi misiniz dedi. e gayet iyiyim ama öküz gibi bakıyorsun suratıma demek istedim, demedim tabii. en son ne zaman aldınız bu sigarayı dedi. dün dedim. hıı dün aldım. adam güldü ben size bu gece farklı bir sigara veriyim siz yarın nerden alıyorsanız tekrar alırsınız dedi. sigaramı içtim koltuğa oturdum google'a chesterfield mentollü yazdım ve da da da dan.
sigara sağlığa zararlıdır. bakın beni manevi olarak bile yordu. yalan söylemeye korkuyorum artık.
sigara sağlığa zararlıdır. bakın beni manevi olarak bile yordu. yalan söylemeye korkuyorum artık.
devamını gör...
28.
lise 2de falanım heralde sınıflar karılmış ben sayısalcıyım. neyse dil sınıfında hoşlaştığım bi hatun var, hatununda bana ilgisi var belli ama daha muhabbet yok. lise 1den yakın bi arkadaşımda dil seçmiş. ders bizim beden hoca 2. derste herkes kafasına göre takılsın dedi bende uçtum hemen dilcilerin dersine.ama midem nasıl bozuk. neyse dil sınıfında da 11 kişi var 1i erkek. hafız dersin ortasına doğru bir osurdum. hani sessiz ve sıcacık olurda insanı kokusu insanı kendisini geri sokar ya o cins.tam ben osurdum bizim arkadaşta nezle burnu nasıl akıyor muallaknin hocadan ben bi lavaboya gidebilirmiyim diye izin aldı çıktı. tüm osuruk olayı adamın üzerine kaldı. kızlar bunun arkasından nasıl saydıyor, hoca camı falan açtırdı ama koku 10 dk zor geçti. aklima geldikçe gülerim.
devamını gör...
29.
hangisini yazıyım bilemedim.....
hah. ilk 10'a girer.
sene 2013 kızılaya arkadaşların dershanelerine gittim, biraz oralarda takıldım sonra bi internet cafede bi kaç saat dota oynadim neyse sıhhiye' ye gidicem metroya yürürken 100 metre mesafe kala birden yağmur başladı bi anda donuma kadar islandım ve etrafımda kimse kalmadı. bende kendi kendime zaten donuma kadar ıslandım koşsam ne fark edicek dedim yavas yavas metronun girişine doğru geldim. ve o an filimdeymisim gibi hissettim. inanirmisiniz merdivenlerin basina geldim ben yukarıdaydım ve merdivenin aşağı ucunda en az 100 kişi yağmurun dinmesini bekliyor hepsi bana bakıyor bende o kalabalığa bakıyorum. aşağıya vardim allah var ayni hizli ve öfkeli 3 de araba kalabalığın içinden geçiyorya o sahnedeki araba gibi oldum elalem bir yol açtı görmeniz lazımdı.
hah. ilk 10'a girer.
sene 2013 kızılaya arkadaşların dershanelerine gittim, biraz oralarda takıldım sonra bi internet cafede bi kaç saat dota oynadim neyse sıhhiye' ye gidicem metroya yürürken 100 metre mesafe kala birden yağmur başladı bi anda donuma kadar islandım ve etrafımda kimse kalmadı. bende kendi kendime zaten donuma kadar ıslandım koşsam ne fark edicek dedim yavas yavas metronun girişine doğru geldim. ve o an filimdeymisim gibi hissettim. inanirmisiniz merdivenlerin basina geldim ben yukarıdaydım ve merdivenin aşağı ucunda en az 100 kişi yağmurun dinmesini bekliyor hepsi bana bakıyor bende o kalabalığa bakıyorum. aşağıya vardim allah var ayni hizli ve öfkeli 3 de araba kalabalığın içinden geçiyorya o sahnedeki araba gibi oldum elalem bir yol açtı görmeniz lazımdı.
devamını gör...
30.
lisede ingilizce öğretmenimin yeğeni olan kız beni sınıfın ortasında yanağımdan öpmüştü. üstelik bordo rengi ruju vardı.
benden bir kaç yaş büyüktü ama olsun.
o değilde suratım kızarmıştı yahu üzerine bütün sınıf kahkaha atmıştı.
benden bir kaç yaş büyüktü ama olsun.
o değilde suratım kızarmıştı yahu üzerine bütün sınıf kahkaha atmıştı.
devamını gör...
31.
ortaokulda kız futbol takımları kurulup turnuva yapılıyor. biz de finale kalmışız işte bir sınıfla. bütün okul da bizi izliyor büyük bir hengame var. ben de iyi oynuyordum. serbest vuruş yapılacak koydum topu önüme, koştum ve topun üstünden atladım... herkes kırıldı gülmekten ve ben de ağladım. maçı da kaybettik. çok kötüydü bir daha da futbol oynamadım zaten.
devamını gör...
32.
doğumum.
devamını gör...
33.
bir gün dolmuştayım, telefonla müzik dinliyorum o anda elim kulaklığa dolandı uğraşıyım derken kulaklık telefondan bi çıktı işte o an bütün karizma yerlerde. ferdi tayfur'un huzurum kalmadı şarkısı dolmuşu inletiyo a**.
devamını gör...
34.
beden dersinde regl olmak! beşe gidiyorsun ve hop kadınsın!
devamını gör...
35.
otobüste kız keserken kızın farketmesi.
devamını gör...
36.
instagram uygulamasına soru-cevap özelliğinin ilk geldiği zaman herkese seni seviyorum yazmıştım.
anonim olduğumu sanıyordum...
meğersem değilmişim yahu, rezil oldum.
ciddiye alanlar bile oldu, ben de seni seviyordum diyenler...
hayatımda hiç bu kadar yerin dibine girmemiştim sanırsam.
sonunda zar zor asıl niyetimin herkesi ufacık mutlu etmek olduğunu anlattım ama o bir iki saat eziyet gibiydi benim için.
tanım: yazarların en utandıkları anları paylaştığı başlık.
anonim olduğumu sanıyordum...
meğersem değilmişim yahu, rezil oldum.
ciddiye alanlar bile oldu, ben de seni seviyordum diyenler...
hayatımda hiç bu kadar yerin dibine girmemiştim sanırsam.
sonunda zar zor asıl niyetimin herkesi ufacık mutlu etmek olduğunu anlattım ama o bir iki saat eziyet gibiydi benim için.
tanım: yazarların en utandıkları anları paylaştığı başlık.
devamını gör...
37.
en utandığım mı bilmiyorum ama ortaokula giderken yaşadığım birkaç anıyı aklıma getiren başlık.
anadolu lisesindeyiz, ilkokuldan sonra gitmişiz. genelde zengin aile çocukları var. çoğu kreşten beri arkadaş. biz birkaç kişi dışarıdan gelmişiz, tuhaf bakıyorlar bize.
hazırlık sınıfındayım, bir forma altına giydiğim ayakkabım, bir de spor ayakkabım var (o da zorunlu diye). arkasından basarak çıkardığım için ayakkabımın taban dikişleri açılmış ve yürüdükçe birbirinden ayrılıyor. yapıştırsam da açılıyor. bir gün bir arkadaşımın bunu bana söylemesiydi beni utandıran.
sonra yine aynı sene, beden dersinde giydiğim eşofmanların her hafta aynı olduğunu söylemişti aynı kişi.
tüm bunlar yetmemiş, yine aynı kişinin giydiğim arkasında kocaman tommy yazan montumun gerçek olup olmadığını sorması oldu, yakıştıramamış olacak.
çocuğum, marka nedir bilmiyorum bile. sonra sonra ne olduğunu öğrendim, büyük olup senelerce durduğu için mont.
karı da (evet karı) yememiş içmemiş beni takip etmiş, bana takmış kafayı, her şeyimi sorgular olmuş. çok utanmış olacağım ki, bu satırlar çıktı ortaya işte.
anadolu lisesindeyiz, ilkokuldan sonra gitmişiz. genelde zengin aile çocukları var. çoğu kreşten beri arkadaş. biz birkaç kişi dışarıdan gelmişiz, tuhaf bakıyorlar bize.
hazırlık sınıfındayım, bir forma altına giydiğim ayakkabım, bir de spor ayakkabım var (o da zorunlu diye). arkasından basarak çıkardığım için ayakkabımın taban dikişleri açılmış ve yürüdükçe birbirinden ayrılıyor. yapıştırsam da açılıyor. bir gün bir arkadaşımın bunu bana söylemesiydi beni utandıran.
sonra yine aynı sene, beden dersinde giydiğim eşofmanların her hafta aynı olduğunu söylemişti aynı kişi.
tüm bunlar yetmemiş, yine aynı kişinin giydiğim arkasında kocaman tommy yazan montumun gerçek olup olmadığını sorması oldu, yakıştıramamış olacak.
çocuğum, marka nedir bilmiyorum bile. sonra sonra ne olduğunu öğrendim, büyük olup senelerce durduğu için mont.
karı da (evet karı) yememiş içmemiş beni takip etmiş, bana takmış kafayı, her şeyimi sorgular olmuş. çok utanmış olacağım ki, bu satırlar çıktı ortaya işte.
devamını gör...
38.
sözlüğü baz alırsak bir elfi bot zannettiğim andır. lakin kendileri pek alicenap olduklarından üç tel saç vererek kayığa bindirdi beni.
devamını gör...
39.
sevgilimin türk isimli porno arşivimi yakalaması sonucu utandım az miktar.
devamını gör...
40.
derste, sınavda veya herhangi bir sessiz ortamda karnımın guruldaması.
devamını gör...