yazarların yaşadığı en utanç verici anı
başlık "obsesif psikolojik danisman" tarafından 19.11.2020 20:54 tarihinde açılmıştır.
121.
ortaokulda merdivenlerden inerken okul eteğim merdivenin demirine takılmıştı ve boydan boya yırtılmıştı.fazlasiyla göz alıcı bir yırtmaç oldu.sonra olduğum yere çökekaldım.sonra arkadaşım o gün yanında getirdiği pantolonunu vermiştide o günü öyle atlatmıştım.
devamını gör...
122.
şimdi havuzlu ev bakarken aklıma geldi . alacağımdan degilde bir hayal olarak yani. belki ilerde yaptırırım prefabrik gibi plastik havuzlar varmış. ya beton atıp toprağa da olur gibi az uğraş mozaik döşeme. tabi suyun hijyeni gelişi gidişi motoru falan oluyor galiba.
bodrum da bir butik otelde kalırken baktım kimse yok otelde gündüz. baktım ki bir alman kadın çocuğuyla yüzüyor. çocuğun kolunda ördekler var öyle bir şey işte batmasın diye.
bunlar gitti ördekler kaldı.
bende iyi yuzemiyorum denizde hele panik yapıyorum. dalıyorum suya yüzüyorum yüzüyorum bir çıkıyorum aynı yerdeyim.
aldım ördekleri taktım koluma atladım havuza. ne güzel yüzüyorum. yeşil gövel ördek gibi daldım havuza . o ara şirketteki kızlar gelmiş beni kameraya alıyormuş ne yapıyorsun manyak diyolar. hepsini tehdit iş yalvar yakar hallettim gerçi. düşünsem böyle vardır bir kaç olay daha puuu.
bodrum da bir butik otelde kalırken baktım kimse yok otelde gündüz. baktım ki bir alman kadın çocuğuyla yüzüyor. çocuğun kolunda ördekler var öyle bir şey işte batmasın diye.
bunlar gitti ördekler kaldı.
bende iyi yuzemiyorum denizde hele panik yapıyorum. dalıyorum suya yüzüyorum yüzüyorum bir çıkıyorum aynı yerdeyim.
aldım ördekleri taktım koluma atladım havuza. ne güzel yüzüyorum. yeşil gövel ördek gibi daldım havuza . o ara şirketteki kızlar gelmiş beni kameraya alıyormuş ne yapıyorsun manyak diyolar. hepsini tehdit iş yalvar yakar hallettim gerçi. düşünsem böyle vardır bir kaç olay daha puuu.
devamını gör...
123.
ay o kadar çok var ki...
en beterini ilkokulda yaşadım sanırım. dışarda tuvalete girmekten hep çok korkardım küçükken. kapıyı kitlemem gerekecek ve dışarıdan açamayacaklar, ben de içerde kalacağım diye.
neyse... bir gün, son derse doğru artık patlama seviyesine geldim. tut babam tut...
en sonunda, okul çıkışında servislerin beklediği vızır vızır akan caddenin orta yerinde, arkadaşımla konuşurken mesanem kendini bıraktı.
olayın farkına varamadım başta. bir iki saniye sonra kızın "napıyosun?" diye soruşu ve şelale gibi akan çişimi hayretle seyredişi hala aklımda...ve hatırladıkça gülüyorum.
en beterini ilkokulda yaşadım sanırım. dışarda tuvalete girmekten hep çok korkardım küçükken. kapıyı kitlemem gerekecek ve dışarıdan açamayacaklar, ben de içerde kalacağım diye.
neyse... bir gün, son derse doğru artık patlama seviyesine geldim. tut babam tut...
en sonunda, okul çıkışında servislerin beklediği vızır vızır akan caddenin orta yerinde, arkadaşımla konuşurken mesanem kendini bıraktı.
olayın farkına varamadım başta. bir iki saniye sonra kızın "napıyosun?" diye soruşu ve şelale gibi akan çişimi hayretle seyredişi hala aklımda...ve hatırladıkça gülüyorum.
devamını gör...
124.
ilkokul 2.sınıftım, öğretmenimiz bizi 23 nisan provalarını izletmek için dışarı çıkarmıştı ama benim bir sorunum vardı, motoru bozmuştum. ve o esnada çok tuvaletim geldi, öğretmenimi çağırdım izin istemek için, öğretmenim ne yaptıysam, ne ettiysem bakmadı. tabi ilkokul çağındaki bir öğrenci için öğretmenden izin almadan su bile içemiyordunuz ya da ben içemiyordum. ben de bekledim ama yine çağırıyorum öğretmenim diye ama nafile. en sonunda altıma ettim. bu sefer öğretmen baktı ve öğretmene dedim ki öğretmemim tuvalete gidebilir miyim o da gidebilirsin demişti. gittim tuvalete sonra döndüm ve öğretmene öğretmenim ben altıma ettim eve gidebilir miyim diyemedim utandım ve 3 saat boyunca pis pis bekledim ve en sonunda okuldan çıktım. annem okul bahçesindeydi ve ona gerçeği itiraf ettim o da bağırarak "ne! altına mı yaptın?" dedi. tabi arkamdan da arkadaşlarım geçiyor full. çok utanmıştım o gün. utancımdan yerin dibine girdim o gün.
devamını gör...
125.
cok utanc verici 1 anım var. muhtemelen siz de utanicaksiniz.
simdi ben 5-6. sinif falanken, ders cikisi eve donuste, kendi kendime konusuyodum.
diceksiniz ki ee ne var bunda, abi sesli ve bagira bagira konusuyodum.
yani sokakta yururken, kalabaligin insanlarin arasinda, sesli bi sekilde kendimle konusuyodum.
millet bakiyodu boyle bu napiyo diye, hatta sizofrenim, hastayim zanneden dayilar bile oldu yolda cevirip.
suan hatirliyorum da baya rezil gunlerdi ya.
simdi ben 5-6. sinif falanken, ders cikisi eve donuste, kendi kendime konusuyodum.
diceksiniz ki ee ne var bunda, abi sesli ve bagira bagira konusuyodum.
yani sokakta yururken, kalabaligin insanlarin arasinda, sesli bi sekilde kendimle konusuyodum.
millet bakiyodu boyle bu napiyo diye, hatta sizofrenim, hastayim zanneden dayilar bile oldu yolda cevirip.
suan hatirliyorum da baya rezil gunlerdi ya.
devamını gör...
126.
aslında bir sürü şey olabilir ama bugün yine 90'lar hasretim depreşince spotify'dan 90'lar listemi bi açayım dedim. peş peşe çalan şarkılarla eskilere yolculuk yaparken arada bora öztoprak - ne olur çalınca aklıma lise yıllarımdan bir hikaye geldi. yeri gelmişken siz de dinleyin bence, anısı olmasa çok güzel parça aslında.
ergenliğimin nirvanasını yaşadığım o baş döndürücü yılların bir yaz gününde, şerefsiz kuzenimle haftasonu havuza gitmek üzere plan yapmıştık. öğleye doğru kahvaltı yapıp ordan da tesise geçecektik. anlaştığımız saatte buluştuk göt kuzenimle, hızlıca saçma sapan bi şeyler atıştırıp zaman kaybetmeden geçtik tesise.
hava öyle böyle sıcak değil. ergenlik ateşi ile yanan içimize, dışımızı yakan yakıcı bir güneş eşlik ediyor. cayır cayır hava. içli dışlı yanıyoruz. vardık sonunda. şortlar (ah o gevşek lastikli leş şort..) giyildi, havlular alındı ve nihayet yerimizi aldık havuz kenarında. o gavur şeyi gibi yanan havada tenimizi havuz suyu ile içimizi de havuz kenarındaki şemsiyelerin gölgelediği şezlonga uzanarak buz gibi gazoza abanmak suretiyle serinletmeye çalışıyoruz. o zaman gazoz vardı. tabii.. bir şezlonga bir havuza geçiyoruz. arada etraftaki güzel kızları falan kesiyoruz. duramıyoruz yerimizde. güneş, gençlik ateşi ve libido sağlı sollu vuruyor bünyeye. keyfimize diyecek yok.
derken.. bi ara, okuldan da aşina olduğum ama muhabbetimin olmadığı o güzel kıza rastladım. çağla.. o da gelmiş bi kaç arkadaşıyla belli ki. kızıl saçları, yüzündeki hafif çilleri, beyaz teni ile "buradayım!" diye bağırıyor resmen. fiziği de hayallerimde yarattığımdan çok farklı değil. belki sadece memeler daha küçük. ne hayali diye sormayın şimdi.. bildiğiniz ergen hayali işte. o şey olanından.. neyse lan işte anladınız siz. görür görmez vahşi bi "gotcha!!" çektim içimden. amigdalam zaten yeterince gelişmemiş olan neokorteks'im ile bağlantısını kesti o an. yaklaşık yüz milyon yıl önce gelişen ve mantıklı düşünmeyi sağlayan, duyguları kontrol edip değerlendirerek medeni insan davranışlarına yön veren bu düşünce merkezi, bu memeli hayvan beyninin en üst katmanı bir anda yüz milyon yıl öncesine geri döndü. öyle böyle dönmedi ama. sürüngen atalarımın o ilkel dürtü ve davranışları hakim oldu bi anda. yoksa kuzenimi de ortak ederek sergilediğim arizona kertenkelesi performanslarımın başka ne açıklaması olabilir ki? işe de yaradı gerçi.. sonunda fark etti beni çağla da. güzel de oldu, iyi de oldu.. ara ara bakışmalar, hafif tebessümler.. bulduğum karşılığın sayısı arttıkça benim coşkulu ilkelliğim de aynı nisbette arttı. taklalaaar, ters taklalar, balıklamalar, kurbağalamalar.. ulan ergenlik ne rezil bi şey be.. bu saçma sapan, ilkel, sözümona çiftleşmeye çok hazırım mesajları ile yüklü akrobatik hareketler o gün çok mantıklı ve havalı geliyordu. şimdiki gibi utanç verici değildi haliyle.
neyse, yukarıda da dediğim gibi, benim kuzen götün tekidir. hatta baya baya piçtir kendisi. işi gücü hibinelik. benim abartılı şovlarımın bi kaynağı olduğunu fark etmesi uzun sürmedi tabi. sonunda o da fark etti bakışmalarımızı.. ee yapacak ya bi şeyler.. yaptı sonunda. allah seni bildiği gibi yapsın lan kuzen. bi ara ben böyle havalı havalı havuz kenarında kıza caka satarak yürürken, sen gel benim şortu lap! diye çek aşağı.. her şeyim halka arz oldu o an. sönük pipim, en az ona rahmet okutacak kadar sönük toşbiklerim, gödüm.. artık gerçekten ilk insanım.. kendimi havuzun en yakın köşesinden hızlı bir refleks ile attım havuza.. en dibine daldım.. keşke balık olsaydım da akşama kadar çıkmadan orada kalabilseydim. suyun kaldırma kuvveti ile benim rezalete direnme azmim mücadele halindeydi. akciğerlerim yokmuş gibiydi. zaten suyun dışında da olsaydım fark eden bi şey olmazdı. utançtan nefes almak mümkün değildi. orada, yüzyden yaklaşık 2 metre derinde dünyanın su altındaki en çetin iç hesaplaşmasını yaşadım. bi lastiği gevşek şortuma küfrediyorum, bi şerefsiz kuzenime.. "ya kafana sokayım zorro, bu piç kuzenle böyle bi plan yapabildin ya, senin de hımına koyayım". küfür kıyamet.. o ana kadar devre dışı kalan serebral korteksim, orada, o havuz dibinde devreye girdi. bana ted talks yapıyor resmen. bi yandan da sövüyor bana. içim içimi yiyor.. "ne kadarını gördüler acaba? çağla da gördü herhalde.. ya görsün zaten ama böyle değil lan.. ulan herkes gördü götümü ya.. nasıl çıkcam ben burdan lan." böyle bi ton hayıflanmalar, pişmanlıklar, söylenmeler.. sanki bi götü olan ilk insan bendim. ilk defa bi götüm olduğu için isyan ettim. ne kadar kaldım orada bilmiyorum ama oradaki zaman mefhumu ve algısı farklıydı. zaten mümkün olsa önce havuz temelini sonra da sırasıyla dünyanın dış kabuğunu, ordan üst manto, alt manto, ordan çekirdek vs derken magmaya kadar inip yok edecektim kendimi. ee, sürüngen beyin dedik o kadar. hayatta tutacak ya beni, sudan çıkman lazım artık dedi kısıtlı imkanlarıyla ve o ana kadar pasif halde kalan beynimin ilgili diğer alanlarına "bu salak boğulacak böyle devam ederse, onu burdan çıkaracak bir mesaj gönderin kaslarına" diyebildi sonunda. kriz masası hemen devreye girdi: "havuzun çağla'ya en uzak köşesinden çıkabilirsin".. öyle yaptım. beyin müthiş bi şey lan. hipokampus hemen havuzun ve çağlanın konumunun bir haritasını çıkardı sağolsun. "şuraya doğru git" komutu verildi ve suyun altından kara kara düşünerek verilen adrese yöneldim. sonunda çıktım havuzdan ama ne çıkmak... çıktığımda her şey normale dönmüş gibiydi. ya da aslında hadisenin yaşandığı yere uzak bir köşe olması münasebetiyle, götümü göremeyen huzurlu bir azınlıktı buradakiler muhtemelen. uzaklaştım.. söve söve ayrıldım kalabalıktan bulabildiğim en tenha köşeden çıkıp kayıplara karıştım. havuz hoparlörlerinde bora öztoprak: "..bu kadar yakın olup bu kadar uzak durunca, bir soluk kadar yakın bir yıldız kadar uzak.." diyordu..
eh, senin hımına koim kuzen. sen insan değilsin. 20 yıl geçti ama bir gün, elbet bir gün ben de senin götünü pazar edicem. intikam soğuk yenen bi şey değil mi neticede.. bi 20 yıl daha beklerim ben, sorun değil.
edith piaf: yasaklı küfür şaapıldı.
ergenliğimin nirvanasını yaşadığım o baş döndürücü yılların bir yaz gününde, şerefsiz kuzenimle haftasonu havuza gitmek üzere plan yapmıştık. öğleye doğru kahvaltı yapıp ordan da tesise geçecektik. anlaştığımız saatte buluştuk göt kuzenimle, hızlıca saçma sapan bi şeyler atıştırıp zaman kaybetmeden geçtik tesise.
hava öyle böyle sıcak değil. ergenlik ateşi ile yanan içimize, dışımızı yakan yakıcı bir güneş eşlik ediyor. cayır cayır hava. içli dışlı yanıyoruz. vardık sonunda. şortlar (ah o gevşek lastikli leş şort..) giyildi, havlular alındı ve nihayet yerimizi aldık havuz kenarında. o gavur şeyi gibi yanan havada tenimizi havuz suyu ile içimizi de havuz kenarındaki şemsiyelerin gölgelediği şezlonga uzanarak buz gibi gazoza abanmak suretiyle serinletmeye çalışıyoruz. o zaman gazoz vardı. tabii.. bir şezlonga bir havuza geçiyoruz. arada etraftaki güzel kızları falan kesiyoruz. duramıyoruz yerimizde. güneş, gençlik ateşi ve libido sağlı sollu vuruyor bünyeye. keyfimize diyecek yok.
derken.. bi ara, okuldan da aşina olduğum ama muhabbetimin olmadığı o güzel kıza rastladım. çağla.. o da gelmiş bi kaç arkadaşıyla belli ki. kızıl saçları, yüzündeki hafif çilleri, beyaz teni ile "buradayım!" diye bağırıyor resmen. fiziği de hayallerimde yarattığımdan çok farklı değil. belki sadece memeler daha küçük. ne hayali diye sormayın şimdi.. bildiğiniz ergen hayali işte. o şey olanından.. neyse lan işte anladınız siz. görür görmez vahşi bi "gotcha!!" çektim içimden. amigdalam zaten yeterince gelişmemiş olan neokorteks'im ile bağlantısını kesti o an. yaklaşık yüz milyon yıl önce gelişen ve mantıklı düşünmeyi sağlayan, duyguları kontrol edip değerlendirerek medeni insan davranışlarına yön veren bu düşünce merkezi, bu memeli hayvan beyninin en üst katmanı bir anda yüz milyon yıl öncesine geri döndü. öyle böyle dönmedi ama. sürüngen atalarımın o ilkel dürtü ve davranışları hakim oldu bi anda. yoksa kuzenimi de ortak ederek sergilediğim arizona kertenkelesi performanslarımın başka ne açıklaması olabilir ki? işe de yaradı gerçi.. sonunda fark etti beni çağla da. güzel de oldu, iyi de oldu.. ara ara bakışmalar, hafif tebessümler.. bulduğum karşılığın sayısı arttıkça benim coşkulu ilkelliğim de aynı nisbette arttı. taklalaaar, ters taklalar, balıklamalar, kurbağalamalar.. ulan ergenlik ne rezil bi şey be.. bu saçma sapan, ilkel, sözümona çiftleşmeye çok hazırım mesajları ile yüklü akrobatik hareketler o gün çok mantıklı ve havalı geliyordu. şimdiki gibi utanç verici değildi haliyle.
neyse, yukarıda da dediğim gibi, benim kuzen götün tekidir. hatta baya baya piçtir kendisi. işi gücü hibinelik. benim abartılı şovlarımın bi kaynağı olduğunu fark etmesi uzun sürmedi tabi. sonunda o da fark etti bakışmalarımızı.. ee yapacak ya bi şeyler.. yaptı sonunda. allah seni bildiği gibi yapsın lan kuzen. bi ara ben böyle havalı havalı havuz kenarında kıza caka satarak yürürken, sen gel benim şortu lap! diye çek aşağı.. her şeyim halka arz oldu o an. sönük pipim, en az ona rahmet okutacak kadar sönük toşbiklerim, gödüm.. artık gerçekten ilk insanım.. kendimi havuzun en yakın köşesinden hızlı bir refleks ile attım havuza.. en dibine daldım.. keşke balık olsaydım da akşama kadar çıkmadan orada kalabilseydim. suyun kaldırma kuvveti ile benim rezalete direnme azmim mücadele halindeydi. akciğerlerim yokmuş gibiydi. zaten suyun dışında da olsaydım fark eden bi şey olmazdı. utançtan nefes almak mümkün değildi. orada, yüzyden yaklaşık 2 metre derinde dünyanın su altındaki en çetin iç hesaplaşmasını yaşadım. bi lastiği gevşek şortuma küfrediyorum, bi şerefsiz kuzenime.. "ya kafana sokayım zorro, bu piç kuzenle böyle bi plan yapabildin ya, senin de hımına koyayım". küfür kıyamet.. o ana kadar devre dışı kalan serebral korteksim, orada, o havuz dibinde devreye girdi. bana ted talks yapıyor resmen. bi yandan da sövüyor bana. içim içimi yiyor.. "ne kadarını gördüler acaba? çağla da gördü herhalde.. ya görsün zaten ama böyle değil lan.. ulan herkes gördü götümü ya.. nasıl çıkcam ben burdan lan." böyle bi ton hayıflanmalar, pişmanlıklar, söylenmeler.. sanki bi götü olan ilk insan bendim. ilk defa bi götüm olduğu için isyan ettim. ne kadar kaldım orada bilmiyorum ama oradaki zaman mefhumu ve algısı farklıydı. zaten mümkün olsa önce havuz temelini sonra da sırasıyla dünyanın dış kabuğunu, ordan üst manto, alt manto, ordan çekirdek vs derken magmaya kadar inip yok edecektim kendimi. ee, sürüngen beyin dedik o kadar. hayatta tutacak ya beni, sudan çıkman lazım artık dedi kısıtlı imkanlarıyla ve o ana kadar pasif halde kalan beynimin ilgili diğer alanlarına "bu salak boğulacak böyle devam ederse, onu burdan çıkaracak bir mesaj gönderin kaslarına" diyebildi sonunda. kriz masası hemen devreye girdi: "havuzun çağla'ya en uzak köşesinden çıkabilirsin".. öyle yaptım. beyin müthiş bi şey lan. hipokampus hemen havuzun ve çağlanın konumunun bir haritasını çıkardı sağolsun. "şuraya doğru git" komutu verildi ve suyun altından kara kara düşünerek verilen adrese yöneldim. sonunda çıktım havuzdan ama ne çıkmak... çıktığımda her şey normale dönmüş gibiydi. ya da aslında hadisenin yaşandığı yere uzak bir köşe olması münasebetiyle, götümü göremeyen huzurlu bir azınlıktı buradakiler muhtemelen. uzaklaştım.. söve söve ayrıldım kalabalıktan bulabildiğim en tenha köşeden çıkıp kayıplara karıştım. havuz hoparlörlerinde bora öztoprak: "..bu kadar yakın olup bu kadar uzak durunca, bir soluk kadar yakın bir yıldız kadar uzak.." diyordu..
eh, senin hımına koim kuzen. sen insan değilsin. 20 yıl geçti ama bir gün, elbet bir gün ben de senin götünü pazar edicem. intikam soğuk yenen bi şey değil mi neticede.. bi 20 yıl daha beklerim ben, sorun değil.
edith piaf: yasaklı küfür şaapıldı.
devamını gör...