makyajını sil tecavüzden kurtul
"nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça."
devamını gör...
define adası
yalan değil, çocukken ben de define adasının peşine düşmeyi aklımdan geçirdim. hatta bunun için bir sandal çalmışlığım bile var. tabii ki size kendi hikayemi anlatıp sonra define adasından bahsedeceğim. çünkü huylu huyundan vaz geçmez:
define adasını ilk okuduğumda jim ile aynı yaştaydım ve o zaman da kitaplarda ya da filmlerde gördüğüm şeylerin gerçek olduğuna inanmak ya da kendimi buna inandırmak gibi huylarım vardı. bu hala da devam etmekte. hatta k-pax filmini izledikten sonra kevin spacey’nin kabuğunu soymadan büyük bir iştahla muz yediğini görünce ben de aynısını yapmış ama aynı sonucu alamamıştım. o zamanlar jim’le aynı yaşta değildim.
define adasını okuduktan sonra harita metod defterden kopardığım kareli bir kağıda definenin yerini gösteren bir harita çizdim. kardeşim her zaman bana inanmaya hazır olduğu için onu da yanıma alıp yaşadığımız yerin hemen yanında olan karadeniz’in küçük limanının yolunu tuttum. yaşadığımız köy bir liman köyü olduğu ve akrabalarımın çoğu balıkçı olduğu için kürekli bir sandal bulmam zor olmadı. önce ben atladım sandala sonra da kardeşime yardım ettim. define adası yolculuğu böyle bir yardımlaşma ruhu ile başladı. annemin yaptığı poğaçalar ve yaptığımız işe uygun olsun diye önceden zulaladığım balık krakerleri koyduğum çanta da yanımdaydı.
kürekleri yerleştirmeden önce demiri çekip sandalın tutsaklığına son verdim. sonra da usta bir denizci olduğum ve jim’den bir eksiğimin olmadığını düşündüğüm için küreklere asıldım ve bir süre sonra sandalı harekete geçirmeyi başardım. eğer korsanlara yakalanmazsak defineye ulaşmak çok kolay olacaktı. yaklaşık 15 metre - bu çokça deniz mili yapıyordu o zaman benim için- gittikten sonra. kardeşimin saçmasapan hareketleri sandalın dengesini bozmaya başladığında tahtadan olmasa da gerektiğinde tahta etkisi yapan bacağımla kendisini tekmeleyerek sakinleştirdim. sonuçta kaptan bendim.
yolculuğumuz daha iyi gidebilirdi çünkü gece vakti limanda kimse olmazdı. 30 metreye ulaştığımda dayımın limanın karşısından bağıran sesini duymasaydım her şey planladığım gibi gidecekti ama maalesef yakalanmıştık. gerisin geri sandalı aldığım yere götürmek zorunda kaldım. demir attık dayım sandalı bağladı. bizi güzelce fırçaladıktan sonra eve gidene kadar arkamızdan bakacağını söyleyip bizi bıraktı. ben büyük bir hayal kırıklığı yaşarken kardeşim ağladı ağlayacak haldeydi. kaptan asla gemisini terk etmezdi ve tayfalarını düşünürdü önce. ben de başka bir gece tekrar define avına çıkacağımızı söyledikten sonra kardeşime kırmızı paketini açtığım balık krakerleri verdim. ben hüzünle uzaklara dalmış bir kaptan olarak yürürken eve doğru, kardeşim de adada yıllar geçirmiş yaşlı bir denizci gibi krakerlere yumulmuştu bile. macera böyle sona erdi.
stevenson’ın define adası da aşağı yukarı böyle bir hikaye ama çok destansı, çok büyüleyici. siz isteseniz o define adası öyküsünü okuyun.
define adasını ilk okuduğumda jim ile aynı yaştaydım ve o zaman da kitaplarda ya da filmlerde gördüğüm şeylerin gerçek olduğuna inanmak ya da kendimi buna inandırmak gibi huylarım vardı. bu hala da devam etmekte. hatta k-pax filmini izledikten sonra kevin spacey’nin kabuğunu soymadan büyük bir iştahla muz yediğini görünce ben de aynısını yapmış ama aynı sonucu alamamıştım. o zamanlar jim’le aynı yaşta değildim.
define adasını okuduktan sonra harita metod defterden kopardığım kareli bir kağıda definenin yerini gösteren bir harita çizdim. kardeşim her zaman bana inanmaya hazır olduğu için onu da yanıma alıp yaşadığımız yerin hemen yanında olan karadeniz’in küçük limanının yolunu tuttum. yaşadığımız köy bir liman köyü olduğu ve akrabalarımın çoğu balıkçı olduğu için kürekli bir sandal bulmam zor olmadı. önce ben atladım sandala sonra da kardeşime yardım ettim. define adası yolculuğu böyle bir yardımlaşma ruhu ile başladı. annemin yaptığı poğaçalar ve yaptığımız işe uygun olsun diye önceden zulaladığım balık krakerleri koyduğum çanta da yanımdaydı.
kürekleri yerleştirmeden önce demiri çekip sandalın tutsaklığına son verdim. sonra da usta bir denizci olduğum ve jim’den bir eksiğimin olmadığını düşündüğüm için küreklere asıldım ve bir süre sonra sandalı harekete geçirmeyi başardım. eğer korsanlara yakalanmazsak defineye ulaşmak çok kolay olacaktı. yaklaşık 15 metre - bu çokça deniz mili yapıyordu o zaman benim için- gittikten sonra. kardeşimin saçmasapan hareketleri sandalın dengesini bozmaya başladığında tahtadan olmasa da gerektiğinde tahta etkisi yapan bacağımla kendisini tekmeleyerek sakinleştirdim. sonuçta kaptan bendim.
yolculuğumuz daha iyi gidebilirdi çünkü gece vakti limanda kimse olmazdı. 30 metreye ulaştığımda dayımın limanın karşısından bağıran sesini duymasaydım her şey planladığım gibi gidecekti ama maalesef yakalanmıştık. gerisin geri sandalı aldığım yere götürmek zorunda kaldım. demir attık dayım sandalı bağladı. bizi güzelce fırçaladıktan sonra eve gidene kadar arkamızdan bakacağını söyleyip bizi bıraktı. ben büyük bir hayal kırıklığı yaşarken kardeşim ağladı ağlayacak haldeydi. kaptan asla gemisini terk etmezdi ve tayfalarını düşünürdü önce. ben de başka bir gece tekrar define avına çıkacağımızı söyledikten sonra kardeşime kırmızı paketini açtığım balık krakerleri verdim. ben hüzünle uzaklara dalmış bir kaptan olarak yürürken eve doğru, kardeşim de adada yıllar geçirmiş yaşlı bir denizci gibi krakerlere yumulmuştu bile. macera böyle sona erdi.
stevenson’ın define adası da aşağı yukarı böyle bir hikaye ama çok destansı, çok büyüleyici. siz isteseniz o define adası öyküsünü okuyun.
devamını gör...
aynı kıza yürüyen sözlük yazarları veri tabanı
(bkz: artıkparlamayanyıldız)
yengeniz olur kendisi. eğer yürüyorsanız, geri geri yürüyün, kavga çıkmasın.
tanım: işe yarayabilitesi olan veritabanı.
edit: yengeniz mesaj attı. yengeniz, yengeniz değilmiş. saçma sapan şeyler yazma hakkımda dedi. bıçaklamakla tehdit etti beni hatta. hani yürüyecekseniz aklınızda bulunsun.
yengeniz olur kendisi. eğer yürüyorsanız, geri geri yürüyün, kavga çıkmasın.
tanım: işe yarayabilitesi olan veritabanı.
edit: yengeniz mesaj attı. yengeniz, yengeniz değilmiş. saçma sapan şeyler yazma hakkımda dedi. bıçaklamakla tehdit etti beni hatta. hani yürüyecekseniz aklınızda bulunsun.
devamını gör...
ilk yardım
herhangi bir kaza veya yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun kötüye gitmesini önleyebilmek amacı ile olay yerinde, tıbbi araç gereç aranmaksızın, mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalardır.
kendinizin, sevdiklerinizin veya diğer insanların hayatını kolaylıkla kurtarabilirsiniz.
allah korusun deriz ama olası trafik kazası, deprem, yangın vb. durumlarda ilk yardımı uygulamanız gerekir.
ilkyardım sitesi
sağlık bakanlığı ilk yardım el kitabı pdf formatında ilk yardım kitabı
cep telefonunuza da ilk yardım mobil uygulamanızı yüklemek ve ilk yardımı öğrenmeniz tavsiye olunur.
kendinizin, sevdiklerinizin veya diğer insanların hayatını kolaylıkla kurtarabilirsiniz.
allah korusun deriz ama olası trafik kazası, deprem, yangın vb. durumlarda ilk yardımı uygulamanız gerekir.
ilkyardım sitesi
sağlık bakanlığı ilk yardım el kitabı pdf formatında ilk yardım kitabı
cep telefonunuza da ilk yardım mobil uygulamanızı yüklemek ve ilk yardımı öğrenmeniz tavsiye olunur.
devamını gör...
torpille işe giren insan
torpilinin görev süresi dolduğunda ya da o makamdan ayrıldığında sap gibi ortada kalmaktadırlar. üzülüyor muyum? hayır tabii. işe girerken kimbilir kimlerin hakkını yiyerek oraya geliyorsun ve her ay maaşını alıp gönül rahatlığıyla harcıyorsun.
son yerel seçimlerde de gördüğümüz üzere yönetimi el değiştiren illerde işten çıkarmalar epey gündem oldu. şu hayatta özellikle türkiye'deki ortamda birilerinin adamı olarak bir yerlere gelmek çok mantıklı bir iş değil.
kul hakkı nedir? nasıl yenir? başlıklı kitaba katkıda bulunabilir tümü.
son yerel seçimlerde de gördüğümüz üzere yönetimi el değiştiren illerde işten çıkarmalar epey gündem oldu. şu hayatta özellikle türkiye'deki ortamda birilerinin adamı olarak bir yerlere gelmek çok mantıklı bir iş değil.
kul hakkı nedir? nasıl yenir? başlıklı kitaba katkıda bulunabilir tümü.
devamını gör...
dış görünüşe önem vermiyorum diyen insan
nedense hep güzel kızlar-erkekler vardır kollarında niye acaba?
devamını gör...
bugün benim doğum günümdü
ilk defa bu kadar yalnız kutladım bu günü yarım şişe şarapla avutmaya çalıştım kendimi.bugün neden kendimi balkondan atmıyorum kafama sıkmıyorum diye çok düşündüm yaşamamın anlamı yok ailem arkadaşlarım uzakta aldatıldım sevilmedim hiç boşa yaşadım 23 yılı neyi kutlayayım şimdi ölüme bir yıl daha yaklaşmayı mı
devamını gör...
sigarayı bırakmak
hayata yeniden başlamanın formülüdür. yıllardır oksijen değil de zehir soluduğunun farkına varmaktır.
devamını gör...
bizim yaşımızda ebeveynlerimiz
babam ben yaşlardayken muhtemelen askerdeydi. annem 3. çocuğunu yeni doğurmuştu ve el işleri yaparak para kazanıyordu. ben, mezun ve 2 yıldır işsizim.
devamını gör...
portakal
çok sevdiğim bi sözün içinde geçen meyve.
“portakal’ı mandalina’ya çeviremezsin.”
burda ele alınan konu insan karakteridir.
“portakal’ı mandalina’ya çeviremezsin.”
burda ele alınan konu insan karakteridir.
devamını gör...
sokak performansları
son bir kaç gündür, düştüğüm * grup.
sanırım ben keman insanıyım.
sanırım ben keman insanıyım.
devamını gör...
köygöçüren
zehirli bir mantar çeşidi. şu kırmızı olup üstünde benekler olan var ya o işte.
devamını gör...
mimar kemaleddin
eserlerinden biri hababam sınıfı filminin çekildiği çamlıca kız lisesi olan mimardır.
devamını gör...
hidroflorik asit
hidrojen florür bileşiğinin sudaki çözeltisine verilen isimdir. özellikle cam işleme sanayiinde kullanılır. camı aşındırıcı etkisi olduğundan dolayı, cam şişelerde saklanamazlar. berrak sıvı halinde olup, hf olarak tanımlanır. kaynak
breaking bad isimli dizide risin zehri ile birlikte adını duyduğumuz asit. plastik varilin içinde insan eritmesi ile meşhur.
breaking bad isimli dizide risin zehri ile birlikte adını duyduğumuz asit. plastik varilin içinde insan eritmesi ile meşhur.
devamını gör...
ana
(bkz: ana)
maksim gorki romanda devrim öncesi kitlelerin uyanışını ve aydınlanma sürecini işler. kitabın en etkileyici karakteri pavelin annesi pelageyadır. pelageya halkın içinden ve eğitimsiz biridir. çara ve kiliseye son derece bağlıdır. hatta oğluna zarar geleceğini düşünerek çoğu zaman onu vazgeçirmeye ve engel olmaya çalışır. kitabın bence en vurucu kısmı pelageya ananın bu süreçte oğlu ve arkadaşlarından etkilenerek sürekli kendini geliştirmesi ve yaşadığı değişim sürecidir. ilgi kültür sanat ve oda yayınevlerinin çevirileri bende mevcut. iki çeviri de birbirinden kötü. aşağıya pavel ve annesi arasında geçen kısa bir konuşmayı bırakıyorum.
- yasak kitaplar okuyorum anne. devletimiz bu kitapların okunmasını yasakladı çünkü bu kitaplarda, halkın gerçekleri yazıyor. halk eğer bu gerçeklerin farkına varırsa devlet, onu idare edemez. bu kitaplar gizli gizli basılır. eğer bende bu kitapların olduğunu bilseler, hemen hapse tıkarlar. yani kendi gerçeğini öğrenmek isteyen birini hapse atarlar anne, anladın mı?
korku dolu gözlerle oğlunu dinleyen anne, zor nefes alır gibiydi. onun halindeki yabancılaşmayı sezdiği için korkusu iki katına çıkmıştı. pavelin sesindeki kararlılık ve ciddiyet karşısında bir hamle daha yapmak istedi :
- bunları neden okuyorsun oğlum?
pavel başını kaldırdı, ince bıyıklarını parmaklarının arasına aldı ve annesine baktıktan sonra yine aynı tonla cevap verdi:
- gerçeği öğrenmek için...
pavel bunları yavaş yavaş söylemişti. bayan pelageya, oğlunun kalbine giren şey her ne ise -o, buna o kadar inanmıştı ki- söküp atmanın kolay olmadığını sezmişti. yaşadıklarını gözünün önüne getirdi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
pavel annesinin bu haline yine sakin bir edayla karşılık verdi ve onu yanına çekti:
- ağlama anne. düşünsene, bu yaşadığımız hayata, hayat mı denir? kırk yaşındasın ve bugüne kadar doğru dürüst yüzün gülmedi. hep acı çektin. babamı düşün anne. çaresizlikten ve acizlikten her gün döverdi seni. onu daha iyi anlıyorum çünkü hiçbir şey yapamamanın verdiği sıkıntıyla böyle davranıyordu. otuz yıl çalıştığı fabrika bir zamanlar sadece iki tane binaydı. şimdi koskocaman bir şehir oldu. fabrikalar, insanlar çalıştıkça gelişir ve çoğalır ama insanlar çalıştıkça ölürler... sy 16
maksim gorki romanda devrim öncesi kitlelerin uyanışını ve aydınlanma sürecini işler. kitabın en etkileyici karakteri pavelin annesi pelageyadır. pelageya halkın içinden ve eğitimsiz biridir. çara ve kiliseye son derece bağlıdır. hatta oğluna zarar geleceğini düşünerek çoğu zaman onu vazgeçirmeye ve engel olmaya çalışır. kitabın bence en vurucu kısmı pelageya ananın bu süreçte oğlu ve arkadaşlarından etkilenerek sürekli kendini geliştirmesi ve yaşadığı değişim sürecidir. ilgi kültür sanat ve oda yayınevlerinin çevirileri bende mevcut. iki çeviri de birbirinden kötü. aşağıya pavel ve annesi arasında geçen kısa bir konuşmayı bırakıyorum.
- yasak kitaplar okuyorum anne. devletimiz bu kitapların okunmasını yasakladı çünkü bu kitaplarda, halkın gerçekleri yazıyor. halk eğer bu gerçeklerin farkına varırsa devlet, onu idare edemez. bu kitaplar gizli gizli basılır. eğer bende bu kitapların olduğunu bilseler, hemen hapse tıkarlar. yani kendi gerçeğini öğrenmek isteyen birini hapse atarlar anne, anladın mı?
korku dolu gözlerle oğlunu dinleyen anne, zor nefes alır gibiydi. onun halindeki yabancılaşmayı sezdiği için korkusu iki katına çıkmıştı. pavelin sesindeki kararlılık ve ciddiyet karşısında bir hamle daha yapmak istedi :
- bunları neden okuyorsun oğlum?
pavel başını kaldırdı, ince bıyıklarını parmaklarının arasına aldı ve annesine baktıktan sonra yine aynı tonla cevap verdi:
- gerçeği öğrenmek için...
pavel bunları yavaş yavaş söylemişti. bayan pelageya, oğlunun kalbine giren şey her ne ise -o, buna o kadar inanmıştı ki- söküp atmanın kolay olmadığını sezmişti. yaşadıklarını gözünün önüne getirdi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
pavel annesinin bu haline yine sakin bir edayla karşılık verdi ve onu yanına çekti:
- ağlama anne. düşünsene, bu yaşadığımız hayata, hayat mı denir? kırk yaşındasın ve bugüne kadar doğru dürüst yüzün gülmedi. hep acı çektin. babamı düşün anne. çaresizlikten ve acizlikten her gün döverdi seni. onu daha iyi anlıyorum çünkü hiçbir şey yapamamanın verdiği sıkıntıyla böyle davranıyordu. otuz yıl çalıştığı fabrika bir zamanlar sadece iki tane binaydı. şimdi koskocaman bir şehir oldu. fabrikalar, insanlar çalıştıkça gelişir ve çoğalır ama insanlar çalıştıkça ölürler... sy 16
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
ailesiyle vakit geçirmeyen adam gerçek bir ‘adam’ değildir. (don vito corleone)
(bkz: the godfather)
(bkz: the godfather)
devamını gör...
rus kızları vs türk kızları
böyle başlıklara yazmaktan nefret ediyorum ama bildiğim bir konu olduğu için dayanamadım. sayın yazarlar beni affedin.
alın size ortalama bir rus kızı. internette rus kızı yazıp aratınca bunlar gelmez karşınıza. ama rus kızlarının büyük çoğunluğu böyledir. bakın çirkiler demiyorum ama abartılacak bir şeyleri de yok yani.
türk kızlarına/kadınlarına gelince; anadolu çok kozmopolit bir coğrafyada olduğundan gen karışımı gayet güzel sonuçlar çıkarıyor. dikkat edin farklı milletler ne kadar çok karışırsa güzellik ve sağlık o kadar artar. bir çok ülke görmüş ve turizmde çalışan bir abiniz olarak söylüyorum; türk kadını dünya ortalamasının çok üzerinde bir güzelliktedir.
hah alın rus kızı...
olum bu kadar ezik-nefret dolu olmayın lan. objektif olarak söylüyorum türk kadını dünyanın en güzel kadınıdır.
alın size ortalama bir rus kızı. internette rus kızı yazıp aratınca bunlar gelmez karşınıza. ama rus kızlarının büyük çoğunluğu böyledir. bakın çirkiler demiyorum ama abartılacak bir şeyleri de yok yani.
türk kızlarına/kadınlarına gelince; anadolu çok kozmopolit bir coğrafyada olduğundan gen karışımı gayet güzel sonuçlar çıkarıyor. dikkat edin farklı milletler ne kadar çok karışırsa güzellik ve sağlık o kadar artar. bir çok ülke görmüş ve turizmde çalışan bir abiniz olarak söylüyorum; türk kadını dünya ortalamasının çok üzerinde bir güzelliktedir.
hah alın rus kızı...
olum bu kadar ezik-nefret dolu olmayın lan. objektif olarak söylüyorum türk kadını dünyanın en güzel kadınıdır.
devamını gör...