soul
seni hiç anmayacağım 2020 derken, çıkıp gelen ve tahminimce oscar’ı alacak çok güzel bir film...
devamını gör...
favlayan yazarın asıl amacı
"aferim len doğru demişsin" demek.
devamını gör...
tarafsız bölge
ingilizcesi no man's land olup, iki taraf arasında oluşturulan askerden arınmış bölge manasında kullanılır. günümüzde iki kore arasında 1953 yılında belirlenen askerden arındırılmış bölge ve kıbrısta türk ve rum tarafı arasındaki yeşil hat tarafsız bölgelerdendir.
devamını gör...
mektup arkadaşlığı
ortaokulda ingilizce öğretmenimiz kanada da bir okulla anlaşmıştı. bütün sınıfın kanada da bir mektup arkadaşı vardı artık. mektubu beklemek bile keyifliydi. hala görüşürüz o arkadaşlarla. bir ara urfada çalışmıştım. çok merak edip urfaya bile gelmişlerdi. hey gidi günler.
devamını gör...
duşa çıplak giren insan
oha nasıl? ya ben mont bereyle giriyorum çift çorap giyiyorum üstüne yağmurluk giyip şemsiye alıyorum. insanlar delirmiş ya.
devamını gör...
tezer özlü sözleri
“hiçbir şeyin değişmeyeceği umutsuzluğuna kapıldığım kısa anlar kadar korkunç ve umutsuz anlar tanımıyorum.”
yaşamın ucuna yolculuk.
“insanın başkalarına söylemek istedikleri kendi duymak istedikleridir. yazdıkları, okumak istedikleridir.sevmesi sevilmeyi istediği biçimdedir.”
kalanlar.
yaşamın ucuna yolculuk.
“insanın başkalarına söylemek istedikleri kendi duymak istedikleridir. yazdıkları, okumak istedikleridir.sevmesi sevilmeyi istediği biçimdedir.”
kalanlar.
devamını gör...
şu an hissettiğiniz burukluğun sebebi
ağlıyorum, sürekli bir şeylere koşmaktan ; sürekli bir seyler beklenmesinden, her ne yaparsam yapayım kimseye yetememekten, iğrenç bencilliklerinden dolayı ağlıyorum. hatta ölesim var.
devamını gör...
basının yapması gereken görevi halkın üstlenmesi
bütün görevleri halkın üstlenmesi.
devamını gör...
regular show
-damadın mı, yoksa gelinin mi yakınısınız?
-eee... pastası olanın.
devamını gör...
online sistemin öğrencileri tembelleştirdiği gerçeği
4 yeğeni olan biri olarak gördüğüm kadarıyla hak verdiğim başlık. kopya çekemiyor olsalar da, eski heveslerinin olmayışı derslerini çok fazla etkiliyor.
devamını gör...
babaya rağmen yapılan şeyler
ben babama rağmen evlendim. ona rağmen yaptığım tek şey buydu. ölümünden önce bir keresinde şunu söylemeseydi ruhumun bir yeri hep yaralı kalacaktı ama neyse ben de bu sayede kendimi affetmiş oldum. neyi mi?
"neden onunla evlenmek istediğini hiç anlamadım ama doğru kararı verdiğine ikna oldum. kendini gerçekten tanımışsın meğer."
"neden onunla evlenmek istediğini hiç anlamadım ama doğru kararı verdiğine ikna oldum. kendini gerçekten tanımışsın meğer."
devamını gör...
kötü espriler
-antik kentte rüzgar nasıl eser?
-tarihi eser
-tarihi eser
devamını gör...
sevgiliyle ortak açılan instagram hesabı
'güvensizlik sebebiyle yapılmış bir eylem gibi. ya da korunma ya da ne bileyim ben eeh banane be.' başlığı.
genç arkadaşlar için belki (bakın belki diyorum hepiniz dahil değilsiniz.) anlaşılabilir. ama belli yaştaki insanların debelendiği bir çukurdur.
kim neden yapar tartışılır. bir tanıdığım kendi kullandığı halde bilinçli olarak kocasının adını da ekliyordu hesaplarına. malum burası türkiye dişi kişisini gören bazı mahluklar yapışıyor at sineği gibi. o da kendince bir önlem gibi görüyordu bunu rahat rahat kullanıyorum diyordu.
bunun dışında başka kullanım amaçlarıda var sanırım benim aklım pek basmıyor bu işlere. kocam, nişanlım, sevgilim her neyse işte neden onunla ortak hesap kullanırım? yoo kullanmam. açıkçası takip bile etmeyebilirim. benim sağım solum belli olmaz.
geçtiğimiz aylarda bir şahısla görüşüyordum bir kaç günün sonunda benim hesaplarımı sormadın ve takip etmedin sen beni benimseyemedin demişti. gözlerimi büyük büyük açıp bakmıştım. ne demeye çalışıyor diye. çünkü kurduğu cümlenin benim beynimde karşılığı yoktu.
işte bu başlığında aynı şekilde benim beynimde bir karşılığı yok. yapanın bir nedeni vardır. herhalde kendine göre de belki mantıklıdır. bana garip gelir o kendi içinde bunu özümsemiştir. banane der geçerim. herkesin ortak hesabına kimse karışamaz.
genç arkadaşlar için belki (bakın belki diyorum hepiniz dahil değilsiniz.) anlaşılabilir. ama belli yaştaki insanların debelendiği bir çukurdur.
kim neden yapar tartışılır. bir tanıdığım kendi kullandığı halde bilinçli olarak kocasının adını da ekliyordu hesaplarına. malum burası türkiye dişi kişisini gören bazı mahluklar yapışıyor at sineği gibi. o da kendince bir önlem gibi görüyordu bunu rahat rahat kullanıyorum diyordu.
bunun dışında başka kullanım amaçlarıda var sanırım benim aklım pek basmıyor bu işlere. kocam, nişanlım, sevgilim her neyse işte neden onunla ortak hesap kullanırım? yoo kullanmam. açıkçası takip bile etmeyebilirim. benim sağım solum belli olmaz.
geçtiğimiz aylarda bir şahısla görüşüyordum bir kaç günün sonunda benim hesaplarımı sormadın ve takip etmedin sen beni benimseyemedin demişti. gözlerimi büyük büyük açıp bakmıştım. ne demeye çalışıyor diye. çünkü kurduğu cümlenin benim beynimde karşılığı yoktu.
işte bu başlığında aynı şekilde benim beynimde bir karşılığı yok. yapanın bir nedeni vardır. herhalde kendine göre de belki mantıklıdır. bana garip gelir o kendi içinde bunu özümsemiştir. banane der geçerim. herkesin ortak hesabına kimse karışamaz.
devamını gör...
1 şubat 2021 izmir depremi
tüm izmirli arkadaşlara geçmiş olsun. bu kötü günleri bir gün hep birlikte atlatacağız umarım.
devamını gör...
aile evinden bir kez çıkınca tekrar oraya ait hissedememek
aslına bakarsanız bu kırılmadan sonra hiçbir yere ait hissedememek sorunu bu. o evden çıktığınız andan itibaren hayatınız şekillendirip kendi düzeninizi oluşturuyorsunuz çünkü. hiçbir şey bıraktığınız gibi kalmaz. siz de o evden çıktığınız kişi değilsinizdir artik.
evliliğimin kötü gittiği dönemlerde bunu yaşamış biri olarak şunu belirtmek isterim ki ;
o evde herşey size batar, masada duran bardağa bile ayar olur, evim gibi kokmuyor burası diye oturup ağlarsınız. yani ben öyle yapmıştım. neyse ki çok uzun sürmedi ve ben ait olduğum yerdeyim. aidiyet duygusu en kıymetli şeylerden biri. belki de en kıymetlisi. sonunu da bağlayamadim dağıldım biraz bu da böyle bir anımdır işte.
evliliğimin kötü gittiği dönemlerde bunu yaşamış biri olarak şunu belirtmek isterim ki ;
o evde herşey size batar, masada duran bardağa bile ayar olur, evim gibi kokmuyor burası diye oturup ağlarsınız. yani ben öyle yapmıştım. neyse ki çok uzun sürmedi ve ben ait olduğum yerdeyim. aidiyet duygusu en kıymetli şeylerden biri. belki de en kıymetlisi. sonunu da bağlayamadim dağıldım biraz bu da böyle bir anımdır işte.
devamını gör...
necmettin erbakan
siyasetçi, mühendis, akademisyen ve türkiye cumhuriyeti 23. başbakanı. istanbul erkek lisesi mezunu, okul birincisi. itü makine mühendisliği mezunu. lise birinciliği sebebiyle o dönem üniversiteye sınavsız giriş hakkı olmasına rağmen sınava girmeyi tercih ettiği belirtilir. özal ve demirel itü’den dönem arkadaşlarıdır. doktorasını almanya’da yapmış, 27 yaşındayken itü'de doçent olmuştur. 1964’te ise profesör olmuştur. siyasi hayatına bakıldığında kurduğu partiler hep aynı “bahane” ile kapatılmıştır. türk siyasi tarihinin en büyük dayatmaları ve kara lekelerinden ikisini yaşayanlardan biri erbakan’dır.
1-28 şubat post-modern darbesi
2-genel başkanı olduğu refah partisi’nin 1995 yılı genel seçiminden %21.4 oranı ile birinci parti çıkmasına rağmen diğer siyasi partilerin hiçbirinin koalisyona yanaşmaması (!!) sebebiyle hükümet kurma hakkının kendisinden alınıp %19.65 oy oranıyla ikinci parti olan anap’a verilmesidir ve onun da %19.18 oy oranıyla üçüncü parti olan doğru yol partisi ile koalisyon kurmasıdır. kurulan bu koalisyon kısa süreli aşk ilişkisi gibi sona erince bu kez doğru yol ve refah partisi bir koalisyona girmiştir. erbakan bu koalisyon hükümetinde 1 yıl başbakan olarak görev yapmıştır. bu 1 yıllık süreçte ülkenin ekonomik kalkınmasının nasıl olduğunu, (örn: türkiye ekonomisinde %7,5 oranında büyüme) ne kadar büyük bir kalkınma yaşandığını dönemin kaynaklarından öğrenmek mümkün. ama yetmedi. birileri yine o meşhur “bahaneyi” kullanmak için start bayrağını salladı. erbakan istifaya zorlandı ve başbakanlık görevini koalisyon ortağı tansu çiller'e devretmek için dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel'e istifasını sundu. tiyatronun ikinci perdesi burada başladı. demirel yeni hükümet kurma görevini nedense hali hazırda zaten hükümet ortağı olan doğru yol partisi genel başkanı tansu çiller'e değil, anap genel başkanı mesut yılmaz'a verdi. yılmaz’ın vekil sayısı hükümet kurmaya yetmediği için bu sefer ülkenin başına zaten bela olan koalisyon hükümetine iki değil üç parti ile devam edilmek üzere anap, dsp ve dtp ile (dyp’den ayrılanlar tarafından kurulan parti) hükümet kuruldu. sonrasında 28 şubat süreci başlamıştır.
halk hangi demokratik (!) düzlemde temsil edilmiş, demokrasi nasıl işlememiş, askeri vesayet nasıl tıkır tıkır çalışıp sivil irade yok sayılmış, anti militaristler nasıl gıkını çıkarmamış... işte 90’lı yıllar bu konuda tam bir utanç harikası!
1-28 şubat post-modern darbesi
2-genel başkanı olduğu refah partisi’nin 1995 yılı genel seçiminden %21.4 oranı ile birinci parti çıkmasına rağmen diğer siyasi partilerin hiçbirinin koalisyona yanaşmaması (!!) sebebiyle hükümet kurma hakkının kendisinden alınıp %19.65 oy oranıyla ikinci parti olan anap’a verilmesidir ve onun da %19.18 oy oranıyla üçüncü parti olan doğru yol partisi ile koalisyon kurmasıdır. kurulan bu koalisyon kısa süreli aşk ilişkisi gibi sona erince bu kez doğru yol ve refah partisi bir koalisyona girmiştir. erbakan bu koalisyon hükümetinde 1 yıl başbakan olarak görev yapmıştır. bu 1 yıllık süreçte ülkenin ekonomik kalkınmasının nasıl olduğunu, (örn: türkiye ekonomisinde %7,5 oranında büyüme) ne kadar büyük bir kalkınma yaşandığını dönemin kaynaklarından öğrenmek mümkün. ama yetmedi. birileri yine o meşhur “bahaneyi” kullanmak için start bayrağını salladı. erbakan istifaya zorlandı ve başbakanlık görevini koalisyon ortağı tansu çiller'e devretmek için dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel'e istifasını sundu. tiyatronun ikinci perdesi burada başladı. demirel yeni hükümet kurma görevini nedense hali hazırda zaten hükümet ortağı olan doğru yol partisi genel başkanı tansu çiller'e değil, anap genel başkanı mesut yılmaz'a verdi. yılmaz’ın vekil sayısı hükümet kurmaya yetmediği için bu sefer ülkenin başına zaten bela olan koalisyon hükümetine iki değil üç parti ile devam edilmek üzere anap, dsp ve dtp ile (dyp’den ayrılanlar tarafından kurulan parti) hükümet kuruldu. sonrasında 28 şubat süreci başlamıştır.
halk hangi demokratik (!) düzlemde temsil edilmiş, demokrasi nasıl işlememiş, askeri vesayet nasıl tıkır tıkır çalışıp sivil irade yok sayılmış, anti militaristler nasıl gıkını çıkarmamış... işte 90’lı yıllar bu konuda tam bir utanç harikası!
devamını gör...
fyodor pavloviç karamazov
edebiyatta en önemli 100 karakter, protagonist, antagonist vs. listesi yapılsa herhalde ilk otuza girerdi. ben otuzuncu sıraya koyabilirim. ya da... vazgeçtim, on beşinci sıraya koyuyorum.
pavloviç karamazov aslında basit bir insandır dosto'nun dediği üzere. hemen hemen her mujikte görülebilecek özelliklere sahiptir. yani sıradandır, bir esprisi yoktur.
fakat dostoyevski şunun da farkındadır: sıradanlık diye bir şey yoktur. her şey sıradandır, değişim imkansızdır. insanlar değişmez. bu sözleri raskolnikov'da, yani suç ve ceza'da duyuyoruz.
ve herkesin sıradan olma mevzusunu en güzel işleyen romanlarından biri de ölüler evinden anılar'dır. burada dosto'nun sıradan pavloviç karamazov'da göstermek istediği cevhere ulaşırız. en basit, kötü veya iyi insanda bile o aynı cevher vardır. yani varoluşumuz. zaten bu varoluşumuzun en dip noktasını da yeraltından notlar'da görürüz.
fyodor pavloviç karamazov'dan bahsetmiyor gibi gözükmemişimdir umarım. bu başka romanlardan (elbette dosto'nun) bahsetme nedenim karakterin yaratılışının daha iyi anlaşılması gerekmesi.
böylesine bir kadın düşkünü karakter, kendi kendine bir felsefeye de sahiptir. burada şöyle bir şey söylüyordu: "her kadında bir cevher vardır, önemli olan bunu görmek."
bu tarz bir şey söylüyordu işte... yani buradaki esas nokta, en sıradan insanın bile bir felsefesi, bir aklının olduğudur. onu diğerlerinden ayıran noktalar vardır elbet. belki başka insanlar gerçekten daha derindir, o içsel cevhere, varoluşa ulaşmak daha zordur. ama tünel ne kadar uzun olursa olsun illaki aydınlık vardır. pavloviç karamazov'un tüneli küçüktür. dolayısıyla fyodor pavloviç karamazov böyle anlaşılmalıdır.
ayrıyeten bir eleştirmenin dediği şey aklıma geldi... hangi eleştirmendi hatırlamıyorum ama insancıklar kitabında bütün ileriki romanlarındaki tiplemelerin mevcut olduğundan bahsetmişti. ippolit terentyev benzeri bir kişi hatırlıyorum mesela insancıklar'da.
ölümünden bahsetmeye gerek duymuyorum, en azından şimdilik. üzerine daha çok düşünmem gerekiyor. yine de ölümüyle doğan çevresel değişim çok önemli bir nokta. çocuklarındaki değişimler özellikle irdelenmelidir. bu da kısmi bir notum olsun geleceğe.
pavloviç karamazov aslında basit bir insandır dosto'nun dediği üzere. hemen hemen her mujikte görülebilecek özelliklere sahiptir. yani sıradandır, bir esprisi yoktur.
fakat dostoyevski şunun da farkındadır: sıradanlık diye bir şey yoktur. her şey sıradandır, değişim imkansızdır. insanlar değişmez. bu sözleri raskolnikov'da, yani suç ve ceza'da duyuyoruz.
ve herkesin sıradan olma mevzusunu en güzel işleyen romanlarından biri de ölüler evinden anılar'dır. burada dosto'nun sıradan pavloviç karamazov'da göstermek istediği cevhere ulaşırız. en basit, kötü veya iyi insanda bile o aynı cevher vardır. yani varoluşumuz. zaten bu varoluşumuzun en dip noktasını da yeraltından notlar'da görürüz.
fyodor pavloviç karamazov'dan bahsetmiyor gibi gözükmemişimdir umarım. bu başka romanlardan (elbette dosto'nun) bahsetme nedenim karakterin yaratılışının daha iyi anlaşılması gerekmesi.
böylesine bir kadın düşkünü karakter, kendi kendine bir felsefeye de sahiptir. burada şöyle bir şey söylüyordu: "her kadında bir cevher vardır, önemli olan bunu görmek."
bu tarz bir şey söylüyordu işte... yani buradaki esas nokta, en sıradan insanın bile bir felsefesi, bir aklının olduğudur. onu diğerlerinden ayıran noktalar vardır elbet. belki başka insanlar gerçekten daha derindir, o içsel cevhere, varoluşa ulaşmak daha zordur. ama tünel ne kadar uzun olursa olsun illaki aydınlık vardır. pavloviç karamazov'un tüneli küçüktür. dolayısıyla fyodor pavloviç karamazov böyle anlaşılmalıdır.
ayrıyeten bir eleştirmenin dediği şey aklıma geldi... hangi eleştirmendi hatırlamıyorum ama insancıklar kitabında bütün ileriki romanlarındaki tiplemelerin mevcut olduğundan bahsetmişti. ippolit terentyev benzeri bir kişi hatırlıyorum mesela insancıklar'da.
ölümünden bahsetmeye gerek duymuyorum, en azından şimdilik. üzerine daha çok düşünmem gerekiyor. yine de ölümüyle doğan çevresel değişim çok önemli bir nokta. çocuklarındaki değişimler özellikle irdelenmelidir. bu da kısmi bir notum olsun geleceğe.
devamını gör...