fotoğraf-ı nud
(bkz: mabad-ı teşhîr)
devamını gör...
bal yerine reçel yapan arı (yazar)
dosyasını aradık taradık bulamadık. hakkında bilgi sahibi değiliz. bir kgb ajanını zor durumda bıraktığı için evinin sokağında simit satacağız anlaşıldı.
devamını gör...
insanı mutlu eden bedava şeyler
güzel şeylerin çoğu parayla satın alınamaz. güzel bir havayı mesela parayla satın alamazsınız. aşk bedavadır mesela, mutlu olmak da bedavadır. ama bunlar karın doyurmaz.
orhan veli'nin dediği doğrudur, yalnız acı su artık bedava değildir. mutluluk bile paraya endekslenmiş, paran yoksa sen mutlu olsan da başkaları seni mutsuz eder.
yine de güzel havalarda mutlu olma şansımız var. bizi bu güzel havalar mahvetmesin
...
peynir ekmek değil ama
acı su bedava;
kelle fiyatına hürriyet,
esirlik bedava;
bedava yaşıyoruz, bedava.
orhan veli'nin dediği doğrudur, yalnız acı su artık bedava değildir. mutluluk bile paraya endekslenmiş, paran yoksa sen mutlu olsan da başkaları seni mutsuz eder.
yine de güzel havalarda mutlu olma şansımız var. bizi bu güzel havalar mahvetmesin
...
peynir ekmek değil ama
acı su bedava;
kelle fiyatına hürriyet,
esirlik bedava;
bedava yaşıyoruz, bedava.
devamını gör...
beyin yakan filmler
ingilizce adıyla: mind bending. bu türde oldukça fazla içerik tüketmeme rağmen hala bıkmadığım ender film türlerinden biri.
-fight club
-exam
-forgotten
-el cuerpo
-ıdentity (kesinlikle izleyin)
-donnie darko
-memento
-the sixth sense (çok tutuldu amma velakin filmi 5.dakikasında anlamıştım ben)
-1403
-orphan
-gone girl
-the uninvited
-basic instinct
-sliver
-şah mat
- girdap (twisted 2004)
-mystic river
-the others
-vanilla sky
-ex machina
-upgrade
evet, hepsini izledim.
-fight club
-exam
-forgotten
-el cuerpo
-ıdentity (kesinlikle izleyin)
-donnie darko
-memento
-the sixth sense (çok tutuldu amma velakin filmi 5.dakikasında anlamıştım ben)
-1403
-orphan
-gone girl
-the uninvited
-basic instinct
-sliver
-şah mat
- girdap (twisted 2004)
-mystic river
-the others
-vanilla sky
-ex machina
-upgrade
evet, hepsini izledim.
devamını gör...
lafı gediğine koymak
kendini kahraman gibi hissedersin.baş yukarıda omuzlar dik, vay be bu işin de hakkından geldik.
devamını gör...
sözlük radyosunda çalacak ilk parça
başlatmayın uleyn kızıl orduya. bu çalacak:
devamını gör...
bir gün öleceğini bile bile yaşamak
doya doya yaşayabilmek için gerekli olan bilinçtir. bir sonun var olduğunu bilen kişinin hayatı daha anlamlıdır, daha tutkuludur; sevdiklerine sarılmadan önce bunun son olabileceğini bilir ve daha sıkı sarılır, evden çıkmadan önce annesini mutlaka öper, yeni aldığı elbiseyi giymek için özel bir günün gelmesini beklemez. ölmekten korksak da yaşamak ağır basmalı biraz da sevgili yazarlar*
devamını gör...
kozmik takvim
evrenin yaşının yani büyük patlama'dan günümüze dek geçen 13,5 milyarlık zaman diliminin 365 güne uyarlanmasıyla oluşan takvim. astrofizikçi carl sagan tarafından popülerleştirilmiştir.
bu takvimde önemli olaylar şöyle seyreder:
1 ocak: büyük patlama
büyük patlamadan sonra evren genişlemeye başladı ve soğudu. 200 milyon yıl her yer karanlıktı.
10 ocak: ilk yıldızların ışığı doğdu.
13 ocak:ilk küçük galaksi oluşmaya başladı.
15 mart: samanyolu galaksisi oluşmaya başladı.
31 ağustos: güneşimiz doğdu.
21 eylül: yaşam başladı.
9 kasım: canlılar nefes almaya, hareket etmeye, beslenmeye, seks (üreme) yapmaya başladılar.
17 aralık: hayvanlar karaya çıkmaya başladı. (ilk çıkan hayvanlardan biri de tiktaliktir.)
28 aralık: ilk çiçek açtı.
ve aralığın son haftası tüm hayvanlar evrim geçirdi.
30 aralık: chicxulub adlı göktaşı dünya'ya düştü dinazorların nesli tükendi.
31 aralık
son saati: insanın evrimi
23:59:46 : kayda geçmiş tüm tarihi veriler (yazının icadı)
23:59:53 : hz. musa'nın doğumu
23:59:54 : buda'nın doğumu
23:59:55 : hz. isa'nın doğumu
23:59:56 : hz. muhammed'in doğumu
23.59.59 : bilmediğimiz olguları açıklama da
bilimi kullanmaya başlamamız
bu takvimde önemli olaylar şöyle seyreder:
1 ocak: büyük patlama
büyük patlamadan sonra evren genişlemeye başladı ve soğudu. 200 milyon yıl her yer karanlıktı.
10 ocak: ilk yıldızların ışığı doğdu.
13 ocak:ilk küçük galaksi oluşmaya başladı.
15 mart: samanyolu galaksisi oluşmaya başladı.
31 ağustos: güneşimiz doğdu.
21 eylül: yaşam başladı.
9 kasım: canlılar nefes almaya, hareket etmeye, beslenmeye, seks (üreme) yapmaya başladılar.
17 aralık: hayvanlar karaya çıkmaya başladı. (ilk çıkan hayvanlardan biri de tiktaliktir.)
28 aralık: ilk çiçek açtı.
ve aralığın son haftası tüm hayvanlar evrim geçirdi.
30 aralık: chicxulub adlı göktaşı dünya'ya düştü dinazorların nesli tükendi.
31 aralık
son saati: insanın evrimi
23:59:46 : kayda geçmiş tüm tarihi veriler (yazının icadı)
23:59:53 : hz. musa'nın doğumu
23:59:54 : buda'nın doğumu
23:59:55 : hz. isa'nın doğumu
23:59:56 : hz. muhammed'in doğumu
23.59.59 : bilmediğimiz olguları açıklama da
bilimi kullanmaya başlamamız
devamını gör...
mazmun
divan şiirinin olmazsa olmazıdır. önce divan şiiri için çok kısaca:
birkaçı dışında çoğu divan şairimizin sadece bir divanı vardır. koskoca nedim, dasdaracık bir cildin içinde başlar ve biter. eğer bu divan’ın da sık sık tekrarlanan bölümlerini, padişah ya da vezire yaranmak için sulandırılmış kısımlarını çıkarırsanız ya da sırf biçime uygun gelsin diye şişirilmiş bölümlerini saymazsanız, geriye birkaç beyit, birkaç dize kaldığını görürsünüz. bu durum çoğu divan şairi için aynıdır.
'divan şiiri'ne adını veren divanlar, kasidelerle (-->padişah ya da vezire yaranmak için sulandırılmış kısımlarla) başlar. bu kasidelerin de çeşitleri ve divana konulma sıraları vardır. bir divan şairinin iyi bir şair olup olmadığı ise kendisinin de en çok önemsediği 'gazel'lerine bakarak anlaşılır. sözlük yazarlarının divan şiirini örneklemek için seçtiği beyitlerin neredeyse tamamı 'gazel' beyitleridir.
şimdi bu ön açıklamalardan sonra, 'mazmun'a yeniden dönecek olursak; ortak islam kültürü içinde, kalıp ölçülerle ((gbkz: aruz)), kalıp nazım şekilleri ile ve ortak hayal dünyası içinde 'özgün' şiire rastlamak cidden zordur.
kurallar, yüzlerce yıl öncesinden belirlenmiş, sınırlar çizilmiştir.
yukarıda sözünü ettiğimiz 'gazel'ler divan şiirinde şairlerin, özgünlüklerini, yaratıcılıklarını, yeteneklerini konuşturacakları, gösterecekleri tek alandır diyebiliriz. gazellerin ana teması bilindiği gibi 'aşk'tır. bu aşk, dünyevi bir aşk da olabilir, ilahi bir aşk da. her ne olursa olsun, 'aşk' anlatılacağı zaman, anlatılacak bir sevgili de var demektir. öyleyse 'sevgili' divan şiirinde nasıl anlatılır?
mazmunlarla. evet, mazmun dediğimiz, her hayali önceden belirlenmiş benzetmelerin oluşturduğu mazmunlarla.
-namık kemal'in tanzimat şiiri'nde yenilik yaparken eleştirdiği ve belirttiği gibi- eğer şairlerin anlattıkları kağıda resim olarak çizilse, karşılaşılacak 'sevgili' bir 'gulyabani' gibidir: çirkin ve korkunç, kesinlikle gerçek olmayan.
nedir en çok kullanılan mazmunlar; kaş, yay gibidir, kirpik oktur, gözler ateş saçar, boy öyle uzundur ki, selvi ağacı yanında halt etsin, bel kopacak kadar incedir, saçlar ya yılandır ya hristiyan keşişlerinin cübbelerine bağladıkları kuşaktır, dinden çıkarır, ağız zaten yoktur........bu böyle devam eder.
konu çok uzun ve kapsamlı. oysa amacım bilimsel bir makale oluşturmak değil, yalnızca bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak, ey sevgili okur. bu nedenle, bu konuya ilişkin, 'namık kemal'in divan şiiri üzerine düşüncelerini irdeleyen bir yüksek lisans makalesi'ni de şuraya bırakayım ve aradan çekileyim.
buradan
birkaçı dışında çoğu divan şairimizin sadece bir divanı vardır. koskoca nedim, dasdaracık bir cildin içinde başlar ve biter. eğer bu divan’ın da sık sık tekrarlanan bölümlerini, padişah ya da vezire yaranmak için sulandırılmış kısımlarını çıkarırsanız ya da sırf biçime uygun gelsin diye şişirilmiş bölümlerini saymazsanız, geriye birkaç beyit, birkaç dize kaldığını görürsünüz. bu durum çoğu divan şairi için aynıdır.
'divan şiiri'ne adını veren divanlar, kasidelerle (-->padişah ya da vezire yaranmak için sulandırılmış kısımlarla) başlar. bu kasidelerin de çeşitleri ve divana konulma sıraları vardır. bir divan şairinin iyi bir şair olup olmadığı ise kendisinin de en çok önemsediği 'gazel'lerine bakarak anlaşılır. sözlük yazarlarının divan şiirini örneklemek için seçtiği beyitlerin neredeyse tamamı 'gazel' beyitleridir.
şimdi bu ön açıklamalardan sonra, 'mazmun'a yeniden dönecek olursak; ortak islam kültürü içinde, kalıp ölçülerle ((gbkz: aruz)), kalıp nazım şekilleri ile ve ortak hayal dünyası içinde 'özgün' şiire rastlamak cidden zordur.
kurallar, yüzlerce yıl öncesinden belirlenmiş, sınırlar çizilmiştir.
yukarıda sözünü ettiğimiz 'gazel'ler divan şiirinde şairlerin, özgünlüklerini, yaratıcılıklarını, yeteneklerini konuşturacakları, gösterecekleri tek alandır diyebiliriz. gazellerin ana teması bilindiği gibi 'aşk'tır. bu aşk, dünyevi bir aşk da olabilir, ilahi bir aşk da. her ne olursa olsun, 'aşk' anlatılacağı zaman, anlatılacak bir sevgili de var demektir. öyleyse 'sevgili' divan şiirinde nasıl anlatılır?
mazmunlarla. evet, mazmun dediğimiz, her hayali önceden belirlenmiş benzetmelerin oluşturduğu mazmunlarla.
-namık kemal'in tanzimat şiiri'nde yenilik yaparken eleştirdiği ve belirttiği gibi- eğer şairlerin anlattıkları kağıda resim olarak çizilse, karşılaşılacak 'sevgili' bir 'gulyabani' gibidir: çirkin ve korkunç, kesinlikle gerçek olmayan.
nedir en çok kullanılan mazmunlar; kaş, yay gibidir, kirpik oktur, gözler ateş saçar, boy öyle uzundur ki, selvi ağacı yanında halt etsin, bel kopacak kadar incedir, saçlar ya yılandır ya hristiyan keşişlerinin cübbelerine bağladıkları kuşaktır, dinden çıkarır, ağız zaten yoktur........bu böyle devam eder.
konu çok uzun ve kapsamlı. oysa amacım bilimsel bir makale oluşturmak değil, yalnızca bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak, ey sevgili okur. bu nedenle, bu konuya ilişkin, 'namık kemal'in divan şiiri üzerine düşüncelerini irdeleyen bir yüksek lisans makalesi'ni de şuraya bırakayım ve aradan çekileyim.
buradan
devamını gör...
30 yaş üstü yazarlar uçurulsun kampanyası
ay nereye uçuracaksınız. beni bi hollanda'ya uçursanıza
devamını gör...
devlet bahçeli'nin sınavlar kaldırılsın çağrısı
alperenler barajı geçemiyormuş.
şaka şaka ama bir o kadar da gerçek.
sanırım bu ülkedeki her gencin hayalidir bu, kalkmalı ve bu sistem düzelmeli ama nasıl?
tanıdıkları olanlar güzel üniversite ve bölümlere hemen yerleşir. böyle çıkışlar yapmak için elinde bi plan olmalı.
önerilerle gelmelisin yoksa ne anlamı.
üniversite sınavı kalksın! hadi kalksın bakalım
şaka şaka ama bir o kadar da gerçek.
sanırım bu ülkedeki her gencin hayalidir bu, kalkmalı ve bu sistem düzelmeli ama nasıl?
tanıdıkları olanlar güzel üniversite ve bölümlere hemen yerleşir. böyle çıkışlar yapmak için elinde bi plan olmalı.
önerilerle gelmelisin yoksa ne anlamı.
üniversite sınavı kalksın! hadi kalksın bakalım
devamını gör...
sulugöz
samimiyeti ve videolarının çoğunda verdiği mesajlarla yeri gelip güldüren yeri gelip düşündüren mükemmel bir youtube kanalı.
japon hamza ve sulugöz en sevdiğim youtube kanalları diyebilirim. yapılan işin içinde emek, komiklik, mesaj ve bilgilendirici unsurlar olunca bayılıyorum. bu konuda gözüm kapalı iki kanalı da önerebilirim.
japon hamza ve sulugöz en sevdiğim youtube kanalları diyebilirim. yapılan işin içinde emek, komiklik, mesaj ve bilgilendirici unsurlar olunca bayılıyorum. bu konuda gözüm kapalı iki kanalı da önerebilirim.
devamını gör...
astral seyahat
astral seyahat ruhun göbek kısmındaki bir kordon ile ayrılarak gerçek zamanlı olarak dolaşmasıdır. zamanında çok fazla araştırma yapmıştım, astral seyahat yapmak için beynin uyku durumuna geçmemesi ve ruhsal olarak çok sakin olmamız gerekiyormuş. söylenenlere göre astral boyutta uzaya bile çıkabiliyormuşuz. ve hz. mevlana'nın da astral seyahat yaptığı söyleniyor. ben ne kadar isteyerek yapmaya çalışsam da beceremedim. ama istemsiz olarak bir kere yaşadığım bir durumum vardı.
ben lise yaşlarındayım o zamanlar. yazları 70 haneli küçük bir köyde çiftçilik yapıyoruz kışın ise ilçeye gelip okul hayatımı sürdürüyorum. işte astral seyahat anım köyde geçirdiğimiz bir yaz gününde yaşanıyor.
ailemin bir işi çıkmıştı, o zamanlar, ilçeye gitmeleri gerekiyordu. yaklaşık 1 hafta köyde yalnız kalmam gerekiyordu. yalnız kalmam gerekiyordu çünkü kurban için bir tane kuzu almıştık hayvana bakacak birilerinin olması gerekiyordu. neyse ilk günler biraz bekar hayatı yaşamakta zorlandım. yemek, bulaşık, bahçe işleri falan. tabi bilenler bilir köyde boş durulmaz illaki ufak tefek işler vardır. günümü dolu dolu geçiriyordum.
sabah 10-11 gibi kalkıyor kahvaltı yapmadan evcil güvercinlerimi besliyordum. tabi kedi gelirse diye kuşların başında beklemem gerekiyordu. ardından kuşları kümese koyup kahvaltımı yapıyor ardından koyunu beslemeye gidiyordum. sürekli aynı otlardan da yemiyordu, bahçede her ottan 1-2 demet olacak şekilde ellerimle besliyordum. o sırada telefonumda olan 8 şarkıyı en baştan tekrar tekrar dinliyordum. koyunu besledikten sonra yaz öğle sıcakları malûm eve hapsediyor insanı. serinlik çökene kadar evde oyalanıyordum. tam da bu oyalanma sırasında resim çizmeye bile başlamıştım. hava kararmadan hayvanları bir daha besliyor, ve telle çevrilmiş bahçenin kapısını zombiler basacakmış gibi sıkıca bağlıyordum. yani o günlerde mental olarak o kadar pozitif, o kadar dingin o kadar rahattım ki hayatımda ruhsal olarak en iyi zamanlarımdı.
kusura bakmayın o zamanlarda neler yaptığımı bir bir anlattım şimdi astral seyahati anlatmaya geçeyim. yukarıda anlattığım rutin işleri yaptığım bir günün akşamıydı. saat 2 civarı uykum yok ama saat geç oldu uyuyayım diye yatağa girdim. uykumda (uyku mu astral seyahat mi bende bilmiyorum ama garip bir şeyler var) süzülerek evden ayrıldığımı ve sanki seyahat halindeki bir arabanın üzerine çıkmışım ama araba pamuktan, o kadar hafif süzülüyorum. köy yolundan süzülerek köyden çıktığımı hatırlıyorum. ve o zamanlar köyden 7km uzakta pancar ektiğimiz tarla var. süzülerek tarla yoluna girdiğini ve bizim komşu tarlada mavi bir tank (su tankı) gördüğümü hatırlıyorum. daha fazla detayı hatırlayamadım zaten uykum bu kısımda bir gürültü ile bölündü. uyuduğum odanın demir korkuluklarına birisi vuruyordu.* evde yalnızım telle çevrili bahçenin kapısını sıkıca bağlamışım nasıl olur da korkuluğa birisi vurur.* korkudan yataktan kalkıp pencereye bakamadım o sırada. 5-10 dk dinledim dışarıyı ses gelmeyince bir daha, çıkıp pencereye baktım hiçbir şey göremedim.
neyse sabah oldu güneş her yeri aydınlattı. ben her zaman olduğu gibi hayvanları beslemeye çıktım. baktım bahçe kapısı benim bağladığım gibi duruyordu. eee dün beni uyandıran gürültü neydi peki. hala bilmiyorum gürültünün ne olduğunu. bu olayların yaşandığı sırada benim gördüğüm rüya ve astral seyahat hakkında tek bir şey bile hatırlamıyorum. bir kaç gün sonra annem babam ilçeden köye geldiler. oturduk bahçede çay sohbet falan. çizdiğim resimleri gösteriyorum. o sırada birden aklıma geldi, "baba bizim komşu tarladaki mesut abinin hiç mavi tankı var mıydı" diye sordum. mesut'un hiç tankı yoktu dedi. bende rüyada gördüğüm şeyleri anlattım. güldük geçtik öyle.
sonraki gün babamla pancar tarlasına gidip bakacağız suya ihtiyacı var mı yok mu. hazırlandık motorsiklete atladık yola çıktık. tarla yolundaki tepeyi aştığım gibi rüyamda gördüğüm tankın aynısı gördüğüm yerde duruyor. rengi, konumu hepsi gördüğüm gibi. bu yaşadığım olayın beynin bir oyunu mu olduğunu yoksa astral seyahate mi çıktığımı bende tam olarak bilmiyorum. ama emin olduğum bir şey varsa o tankı orada hiç görmedim, babamlar yokken bir kere bile evden çıkıp tarlaya gitmedim. yani tarlaya gitmiş olsam belki gördüm ama fark etmedim, bilinç altımda bunu rüyamda karşıma çıkardı desem öyle bir durumda yok. çok garip bir olaydı. sonrasında astral seyahatin ne olduğunu öğrendim ve yapmak için çok deneme yaptım ama olmadı. bence o zamanki ruhsal dinginliğime ulaşamadığım için yapamıyorum* işte bu da böyle garip bir anıydı
ben lise yaşlarındayım o zamanlar. yazları 70 haneli küçük bir köyde çiftçilik yapıyoruz kışın ise ilçeye gelip okul hayatımı sürdürüyorum. işte astral seyahat anım köyde geçirdiğimiz bir yaz gününde yaşanıyor.
ailemin bir işi çıkmıştı, o zamanlar, ilçeye gitmeleri gerekiyordu. yaklaşık 1 hafta köyde yalnız kalmam gerekiyordu. yalnız kalmam gerekiyordu çünkü kurban için bir tane kuzu almıştık hayvana bakacak birilerinin olması gerekiyordu. neyse ilk günler biraz bekar hayatı yaşamakta zorlandım. yemek, bulaşık, bahçe işleri falan. tabi bilenler bilir köyde boş durulmaz illaki ufak tefek işler vardır. günümü dolu dolu geçiriyordum.
sabah 10-11 gibi kalkıyor kahvaltı yapmadan evcil güvercinlerimi besliyordum. tabi kedi gelirse diye kuşların başında beklemem gerekiyordu. ardından kuşları kümese koyup kahvaltımı yapıyor ardından koyunu beslemeye gidiyordum. sürekli aynı otlardan da yemiyordu, bahçede her ottan 1-2 demet olacak şekilde ellerimle besliyordum. o sırada telefonumda olan 8 şarkıyı en baştan tekrar tekrar dinliyordum. koyunu besledikten sonra yaz öğle sıcakları malûm eve hapsediyor insanı. serinlik çökene kadar evde oyalanıyordum. tam da bu oyalanma sırasında resim çizmeye bile başlamıştım. hava kararmadan hayvanları bir daha besliyor, ve telle çevrilmiş bahçenin kapısını zombiler basacakmış gibi sıkıca bağlıyordum. yani o günlerde mental olarak o kadar pozitif, o kadar dingin o kadar rahattım ki hayatımda ruhsal olarak en iyi zamanlarımdı.
kusura bakmayın o zamanlarda neler yaptığımı bir bir anlattım şimdi astral seyahati anlatmaya geçeyim. yukarıda anlattığım rutin işleri yaptığım bir günün akşamıydı. saat 2 civarı uykum yok ama saat geç oldu uyuyayım diye yatağa girdim. uykumda (uyku mu astral seyahat mi bende bilmiyorum ama garip bir şeyler var) süzülerek evden ayrıldığımı ve sanki seyahat halindeki bir arabanın üzerine çıkmışım ama araba pamuktan, o kadar hafif süzülüyorum. köy yolundan süzülerek köyden çıktığımı hatırlıyorum. ve o zamanlar köyden 7km uzakta pancar ektiğimiz tarla var. süzülerek tarla yoluna girdiğini ve bizim komşu tarlada mavi bir tank (su tankı) gördüğümü hatırlıyorum. daha fazla detayı hatırlayamadım zaten uykum bu kısımda bir gürültü ile bölündü. uyuduğum odanın demir korkuluklarına birisi vuruyordu.* evde yalnızım telle çevrili bahçenin kapısını sıkıca bağlamışım nasıl olur da korkuluğa birisi vurur.* korkudan yataktan kalkıp pencereye bakamadım o sırada. 5-10 dk dinledim dışarıyı ses gelmeyince bir daha, çıkıp pencereye baktım hiçbir şey göremedim.
neyse sabah oldu güneş her yeri aydınlattı. ben her zaman olduğu gibi hayvanları beslemeye çıktım. baktım bahçe kapısı benim bağladığım gibi duruyordu. eee dün beni uyandıran gürültü neydi peki. hala bilmiyorum gürültünün ne olduğunu. bu olayların yaşandığı sırada benim gördüğüm rüya ve astral seyahat hakkında tek bir şey bile hatırlamıyorum. bir kaç gün sonra annem babam ilçeden köye geldiler. oturduk bahçede çay sohbet falan. çizdiğim resimleri gösteriyorum. o sırada birden aklıma geldi, "baba bizim komşu tarladaki mesut abinin hiç mavi tankı var mıydı" diye sordum. mesut'un hiç tankı yoktu dedi. bende rüyada gördüğüm şeyleri anlattım. güldük geçtik öyle.
sonraki gün babamla pancar tarlasına gidip bakacağız suya ihtiyacı var mı yok mu. hazırlandık motorsiklete atladık yola çıktık. tarla yolundaki tepeyi aştığım gibi rüyamda gördüğüm tankın aynısı gördüğüm yerde duruyor. rengi, konumu hepsi gördüğüm gibi. bu yaşadığım olayın beynin bir oyunu mu olduğunu yoksa astral seyahate mi çıktığımı bende tam olarak bilmiyorum. ama emin olduğum bir şey varsa o tankı orada hiç görmedim, babamlar yokken bir kere bile evden çıkıp tarlaya gitmedim. yani tarlaya gitmiş olsam belki gördüm ama fark etmedim, bilinç altımda bunu rüyamda karşıma çıkardı desem öyle bir durumda yok. çok garip bir olaydı. sonrasında astral seyahatin ne olduğunu öğrendim ve yapmak için çok deneme yaptım ama olmadı. bence o zamanki ruhsal dinginliğime ulaşamadığım için yapamıyorum* işte bu da böyle garip bir anıydı
devamını gör...
türk kadınlarının kendini prenses zannetmesi
bunu söyleyen/onaylayan bir erkek arkadaşım evlendi ve kız çocuğu sahibi oldu. kızını "prensesim" diye seviyordu en son görüştüğümde...
devamını gör...
girift radyo yayını
bu salı da saat 21.00 da aykut ile kimbilir neler konuşup, kimbilir ne güzel müzikler dinleyecegimiz, keyifli olmasını umduğumuz radyo programı.
takribi 2 saat sonra görüşmek üzere!
(takribi kelimesini ilk defa cümle içerisinde kullandım, umarım doğru kullanmışımdır)
takribi 2 saat sonra görüşmek üzere!
(takribi kelimesini ilk defa cümle içerisinde kullandım, umarım doğru kullanmışımdır)
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın! hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olacakmış gibi bir gün.
the morning by philipp otto runge
the morning by philipp otto runge

devamını gör...
bağdaş kuramadığı için meditasyon yapamayan budist
eğer şu anki halimle budist olsaydım içinde bulunacağım grup olurdu.
sebebi ise kilolu olmamdır.
sebebi ise kilolu olmamdır.
devamını gör...