sözlüğü terk ediyoruz kampanyası
tutmayın küçük enişteyi, bırakın gitsin.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
hiç bilmediğim bir insana hiç kimseye anlatmadığım şeyler anlatmak isterdim. tek başıma olmadığımı hissetmek, buna tüm kalbimle şahit olmak isterdim.
devamını gör...
pame radyo yayını
öyle zengin bir coğrafyanın çocuklarıyız ki, müziği de sözü de tanıdık hep. hakkını vermek, kimin yüreğinden geçip sazına döküldüyse de bilmek gerek. müzik için birlikte çalışan tüm sanatçılara, ilham verenlere, çalıp söyleyenlere, dinleyip bu güne getirenlere şükranla...
bir teşekkür de dinleyip şarkılarda kendilerine ait bir şeyler bulan tüm sözlük radyosu dinleyenlerine. *
pame'nin 11 nisan 2021 tarihli bölümünün şarkı listesi için: youtube.com/playlist?list=P...
bir teşekkür de dinleyip şarkılarda kendilerine ait bir şeyler bulan tüm sözlük radyosu dinleyenlerine. *
pame'nin 11 nisan 2021 tarihli bölümünün şarkı listesi için: youtube.com/playlist?list=P...
devamını gör...
planes trains and automobiles
bir john hughes filmidir.
1987 yapımı bu komedi filminin senaristliğini de yönetmenliğini de john hughes yapmıştır ve film 2000 yılında gelmiş geçmiş en iyi komedi filmleri arasında yer almaktadır.

filmin başrollerinde iki dev komedyen var. biri çektiği her filmde anlatmak istediği bir derdi olan steve martin, diğeri ise hiçbir şey yapmadan bile komik olmayı başarabilen john candy.

yol hikayeleri her zaman iş yapar. ve bu hikayeler genelde eğlence dozu yüksek olan filmlerdir ancak kantarın topuzunun kaçması her şeyi berbat edebilir. bunun kötü örneklerini sinema perdesinde defalarca gördük ama bu film en iyi yol filmlerinden biri.
daha sonra benzerleri çok çekilmiş bir film hikayesi. iki adamın birlikte yolculuk yapması ve birinin diğerini sinir etmesi temalı bir klişe muhteşem işlendiğinde karşımıza neler çıkabileceğini görüyoruz filmde.
çok benzer bir film robert downey jr. ve zach galifianakis tarafından çok yakın zamanda çekildi. due date filmini izlediyseniz ve beğendiyseniz bu filmde daha iyisini ve daha fazlasını bulacaksınız. arayıp bulmanız ve bir an önce izlemeniz gereken harika bir film.
1987 yapımı bu komedi filminin senaristliğini de yönetmenliğini de john hughes yapmıştır ve film 2000 yılında gelmiş geçmiş en iyi komedi filmleri arasında yer almaktadır.

filmin başrollerinde iki dev komedyen var. biri çektiği her filmde anlatmak istediği bir derdi olan steve martin, diğeri ise hiçbir şey yapmadan bile komik olmayı başarabilen john candy.

yol hikayeleri her zaman iş yapar. ve bu hikayeler genelde eğlence dozu yüksek olan filmlerdir ancak kantarın topuzunun kaçması her şeyi berbat edebilir. bunun kötü örneklerini sinema perdesinde defalarca gördük ama bu film en iyi yol filmlerinden biri.
daha sonra benzerleri çok çekilmiş bir film hikayesi. iki adamın birlikte yolculuk yapması ve birinin diğerini sinir etmesi temalı bir klişe muhteşem işlendiğinde karşımıza neler çıkabileceğini görüyoruz filmde.
çok benzer bir film robert downey jr. ve zach galifianakis tarafından çok yakın zamanda çekildi. due date filmini izlediyseniz ve beğendiyseniz bu filmde daha iyisini ve daha fazlasını bulacaksınız. arayıp bulmanız ve bir an önce izlemeniz gereken harika bir film.
devamını gör...
intihar eden gençlere yapıştırılan damga
-değer miydi bir kız/ erkek için canına kıymaya.. (halbuki sevgilisi yoktur vefat edenin)
- o kadar aciz miydi, yazzııkkkk... (intiharın acziyetle uzaktan yakından alakası yoktur)
- ne var canım, ekmek elden su gölden yaşıyordu, rahat battı... (kişinin içinde bulunduğu ruh halinden bihaberlerdir.)
aslında o kadar çok yaftalama var ki.. bunları yazarken aklıma intihar eden arkadaşım geldi.. vefat ettiği gecenin sabahına almıştım korkunç haberini.. gözlerimden yaşlar akıyordu dolmuşta. hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.. dolmuştan inip evlerine doğru giderken, 2 kadının "ayyy, şurda bir çocuk intihar etmiş, boşu boşuna öldü zavallı" demelerinin üstüne patladım ve "ne biliyorsunuz da konuşuyorsunuz arkadaşım hakkında" dedim, ve yüzsüzlüğe bakın ki, aldığım cevap "ayyy, sen o kendini asan çocuğun arkadaşı mısınnnn"...... "kendini asan.." hayatımda, canımı acıtan anlardan bir tanesidir bu.. yutkunamadım.. ağlayamadım.. içimden siz ne anlarsınız dedim.. ve işte "damnant quod non intelligunt" sözü her şeyi açıklar oldu.. anlamadıklarını kınarlar.. halbuki bizler onlara "zavallılar" der geçeriz..
- o kadar aciz miydi, yazzııkkkk... (intiharın acziyetle uzaktan yakından alakası yoktur)
- ne var canım, ekmek elden su gölden yaşıyordu, rahat battı... (kişinin içinde bulunduğu ruh halinden bihaberlerdir.)
aslında o kadar çok yaftalama var ki.. bunları yazarken aklıma intihar eden arkadaşım geldi.. vefat ettiği gecenin sabahına almıştım korkunç haberini.. gözlerimden yaşlar akıyordu dolmuşta. hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.. dolmuştan inip evlerine doğru giderken, 2 kadının "ayyy, şurda bir çocuk intihar etmiş, boşu boşuna öldü zavallı" demelerinin üstüne patladım ve "ne biliyorsunuz da konuşuyorsunuz arkadaşım hakkında" dedim, ve yüzsüzlüğe bakın ki, aldığım cevap "ayyy, sen o kendini asan çocuğun arkadaşı mısınnnn"...... "kendini asan.." hayatımda, canımı acıtan anlardan bir tanesidir bu.. yutkunamadım.. ağlayamadım.. içimden siz ne anlarsınız dedim.. ve işte "damnant quod non intelligunt" sözü her şeyi açıklar oldu.. anlamadıklarını kınarlar.. halbuki bizler onlara "zavallılar" der geçeriz..
devamını gör...
popüler olan ancak sevmediğiniz şeyler
en çok satılan dönemlerinde bile (bkz: converse) ayakkabılar. bir türlü sevemedim, hiç giymedim..
devamını gör...
mıknatıs
efsaneye göre mıknatıs(magnes) sözcüğü sürüsünü otlatırken ayakkabısının çivileri ve sopasının demir ucu yere yapışıp kalan magnes adlı bir çobandan gelmektedir.
bir başka varsayıma göre mıknatıs(magnes) sözcüğü, mıknatıslık özelliği taşıyan manyetit taşların bolca bulunduğu manisa(magneisa) kentinden gelmektedir.
ilk başta sadece metalleri çekme özelliğiyle ilgilenilen bu taşların daha sonraları bir ipin ucuna serbestçe asıldığında yada bir tahta parçası üzerinde suya bırakıldığında daima kuzey güney doğrultusunu gösterdiği fark edildi. sonraki yıllarda mıknatısın bu özelliğinden yararlanılarak denizciler için pusulalar geliştirildi.
günümüzde evlerde buzdolaplarının kapısının kapalı kalmasını sağlayan şeritlerde, buzdolabı kapak süslerinde, pusulalarda, elektrik motorlarında olmak üzere pek çok alanda kullanılan mıknatıslar yaşamımızın vazgeçilmez unsurlarındandır.
bir başka varsayıma göre mıknatıs(magnes) sözcüğü, mıknatıslık özelliği taşıyan manyetit taşların bolca bulunduğu manisa(magneisa) kentinden gelmektedir.
ilk başta sadece metalleri çekme özelliğiyle ilgilenilen bu taşların daha sonraları bir ipin ucuna serbestçe asıldığında yada bir tahta parçası üzerinde suya bırakıldığında daima kuzey güney doğrultusunu gösterdiği fark edildi. sonraki yıllarda mıknatısın bu özelliğinden yararlanılarak denizciler için pusulalar geliştirildi.
günümüzde evlerde buzdolaplarının kapısının kapalı kalmasını sağlayan şeritlerde, buzdolabı kapak süslerinde, pusulalarda, elektrik motorlarında olmak üzere pek çok alanda kullanılan mıknatıslar yaşamımızın vazgeçilmez unsurlarındandır.
devamını gör...
saçım saçın olsun
kanser savaşçıları derneği üyelerinin, kanser hastalarının tedavi sürecinde geçici olarak dökülen saçlarından dolayı sosyal çevreden uzaklaşmamaları adına başlatılan, gönüllü olarak kadın veya erkek bağışçıların saçlarınının gönüllü kuoförlerde proje şartlarına uygun kesilerek yine gönüllü peruk atölyeleri tarafından peruk yapılması ve tanı almış veya saçları tedaviden dökülmüş kanser hastalarına bağışlanmasını kapsayan proje.
peruk talebi için dernek sorumlularına veya sosyal hesaplarından yine yetkililere ulaşmak yeterli.
daha detaylı bilgi için;
buradan
bağışlanacak saçların gönüllü kuaförler tarafından şartlara uygun kesilmesi gerekiyor. en az 30 cm ve birkaç örgü şeklinde, kuru olarak gönderilmeli. 3 yıl önce ilk bağışımı yapmıştım bende. saçlarım omuz hizasında kalmıştı. sonuçta kökü bendeydi ve yeniden uzadı. yaz sonunda yeniden bağış yapmayı düşünüyorum. bizim için çokta önemsiz olan bir şey bir kardeşimize mutluluk sebebi olabilir. saçım saçın olsun...
peruk talebi için dernek sorumlularına veya sosyal hesaplarından yine yetkililere ulaşmak yeterli.
daha detaylı bilgi için;
buradan
bağışlanacak saçların gönüllü kuaförler tarafından şartlara uygun kesilmesi gerekiyor. en az 30 cm ve birkaç örgü şeklinde, kuru olarak gönderilmeli. 3 yıl önce ilk bağışımı yapmıştım bende. saçlarım omuz hizasında kalmıştı. sonuçta kökü bendeydi ve yeniden uzadı. yaz sonunda yeniden bağış yapmayı düşünüyorum. bizim için çokta önemsiz olan bir şey bir kardeşimize mutluluk sebebi olabilir. saçım saçın olsun...
devamını gör...
yazarların engellediği ilk yazar
neden engelliyeyim ki? tanımlarında beyan ettiği fikre katılmıyorsam okur geçerim. kendimizi farklı düşüncelere kapatmamalıyız. ayrıca bizimle aynı düşüncede olmayan kişilerle günlük hayatta da karşılaşıyoruz. ben hiç 'engelle' butonu görmedim.
devamını gör...
aforizmalar
kafka, dünyanın en iyi aforizma yazarlarından biridir. bu kitabı ise bir yol gösterici olarak görünüp bu bilinçle okunmalıdır. bir nevi kutsal kitaptır kafka’nın aforizmalar’ı. sabah evden çıkmadan önce rast gele bir sayfa açıp günlük ruh halinizi düzenleyebilir. ya da okuduğunuz aforizmaya göre gelecek tahminlerinde bulunabilirsiniz.
haftalık şöyle bir uzgörü olabilir mesela:
1. gün: “ ders sensin, ne yazık ki, etrafta öğrenci yok.”
bu aforzimayı yorumlayarak etrafta sizin niteliklerinizi değerlendirecek kimsenin olmayacağı bir güne uyandığınızı anlayabilirsiniz ya da vizelerde öyle ya da böyle çuvallayacağınızı.
2. gün: “ dünyayla arandaki savaşımda, dünyanın yanında ol.”
bunu okuyunca aklınıza yaşadığınız hayatın başlamadan kaybedilmiş bir savaş olduğu ve çabalarımızın beyhude olduğu da gelebilir, küresel ısınma konusunda daha dikkatli davranmak adına bir şeyler yapmak gerektiği de.
3. gün: “ kafesin biri kuş aramaya çıktı.”
bu uyarı sizi özgürlüğün mümkünsüzlüğünü görmeye de davet edebilir, hayvan hakları yasasının hala yürürlüğe girmediğini görmeye de.
4. gün: “ bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamaktır mutluluk.”
yeryüzünde varlığımızın sahip olduğumuz kütleden daha fazla olamayacağı fikri de oluşabilir kafanızda bu sözle; mülk sahibi olarak mutluluğa erişmenin mümkün olamayacağı fikri de.
5. gün: “ ona sığınmazsa, insan yaşamdan nasıl zevk alabilir.”
bu cümleyle yaşamın kucağında kalan insanın direnmeden teslim olması fikri de çıkabilir ortaya; uzay araştırmaları yaparak koloni kurma fikrinin gereksizliği de.
ben size beş günlük bir rehber hazırladım. gerisi size kalmış. her güne, her ruh haline uygun bir kafka cümlesi vardır mutlaka.
haftalık şöyle bir uzgörü olabilir mesela:
1. gün: “ ders sensin, ne yazık ki, etrafta öğrenci yok.”
bu aforzimayı yorumlayarak etrafta sizin niteliklerinizi değerlendirecek kimsenin olmayacağı bir güne uyandığınızı anlayabilirsiniz ya da vizelerde öyle ya da böyle çuvallayacağınızı.
2. gün: “ dünyayla arandaki savaşımda, dünyanın yanında ol.”
bunu okuyunca aklınıza yaşadığınız hayatın başlamadan kaybedilmiş bir savaş olduğu ve çabalarımızın beyhude olduğu da gelebilir, küresel ısınma konusunda daha dikkatli davranmak adına bir şeyler yapmak gerektiği de.
3. gün: “ kafesin biri kuş aramaya çıktı.”
bu uyarı sizi özgürlüğün mümkünsüzlüğünü görmeye de davet edebilir, hayvan hakları yasasının hala yürürlüğe girmediğini görmeye de.
4. gün: “ bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamaktır mutluluk.”
yeryüzünde varlığımızın sahip olduğumuz kütleden daha fazla olamayacağı fikri de oluşabilir kafanızda bu sözle; mülk sahibi olarak mutluluğa erişmenin mümkün olamayacağı fikri de.
5. gün: “ ona sığınmazsa, insan yaşamdan nasıl zevk alabilir.”
bu cümleyle yaşamın kucağında kalan insanın direnmeden teslim olması fikri de çıkabilir ortaya; uzay araştırmaları yaparak koloni kurma fikrinin gereksizliği de.
ben size beş günlük bir rehber hazırladım. gerisi size kalmış. her güne, her ruh haline uygun bir kafka cümlesi vardır mutlaka.
devamını gör...
istanbul sözleşmesi
istanbul sözleşmesi, kadınların; her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşı korunmasını esas alan sözleşmedir.
özellikle son yıllarda belirli bir kesim heteroseksüel ve beyaz ya da kendini beyaz sanan erkekler (beyaz zannedenlere örnek olarak türk erkekleri mesela) ve ataerkil sistem yanlısı -stepne- kadınlar tarafından sürekli olarak söz konusu sözleşmenin, toplumun ve geleneksel aile kurumunun köküne dinamit koyacağı; bu durumun ise ne kadar kötü ve dehşet verici olduğu iddiası pompalanıyor. bu yapılan, basbayağı imtiyazlı bir kesimin mevcut imtiyazlarını kaybetme korkusuyla zehirli ve tarihi geçmiş fikirlerini bilinçli ve sistematik bir biçimde empoze etmeye çalışmasıdır. özellikle sosyal medya gibi anonim ve sanal mecralarda, son zamanlarda sıkça karşılaşılan bir durum artık bu. temelinde ise aynı, politikacılar ve din adamları tarafından yüzyıllardır insanları sindirmek ve bilinçlenmelerini önlemek maksadıyla kullanılan basit bir yöntem var; korku.
bu kesim, insanları sürekli olarak geleneksel aile ve benzeri eşitsizlik temelli kurumların ne kadar "iyi, ne kadar "güvenli" olduğuna inandırmaya çalışırken diğer taraftan bu "güvenli alandan" ayrılınca toplumun ne denli büyük bir kargaşaya sürükleneceği, nasıl yıkılacağı, her şeyin ne kadar kötü olacağı üzerine laf ebeliği yapıp durmakta. elbette onların gözünde "alternatif" diye bir şey söz konusu değil veya buna gayet art niyetli olarak değinmiyorlar.
şunu açıklığa kavuşturalım; insanlık tarihinde "geleneksel" aile kurumu var olmadan çok önce dahi insanlar topluluklar halinde yaşıyor ve bu topluluklarda çeşitli "düzenler" hüküm sürüyordu.
bu bahsedilen "geleneksel yapı" ezeli olmadığı gibi zamanla her "geleneksel" sosyal sistem parçasında ortaya çıkan entropi ve yozlaşmadan nasibini almıştır. bu noktada değişim bir gereklilik olmanın ötesinde kaçınılmazdır ve yine doğanın bir kanunu olarak (evet, malum kesimin o çok sevdiği ama sürekli kendi çıkarlarına çalışan doğa kanunları) değişim gerçekleştiğinde uyum da olağan ve kaçınılmaz olacaktır. elbette ki değişim süreçleri sancılı olur ancak yozlaşmış bir düzenin, sistemin veyahut kurumun çöküşü hiçbir toplumda, gezegende veya paralel evrende kaosa falan yol açmayacaktır.
dipnot: bu tür felaket tellalığı içeren söylemlerde çoğu zaman "ben kadına/kediye/kuşa/bilmem neye şiddeti savunmuyorum a.m.a " diyen bir güruh var. ne yazık ki yaptıkları beceriksiz bir rasyonalizasyon yapma çabasından öteye gitmiyor.
özellikle son yıllarda belirli bir kesim heteroseksüel ve beyaz ya da kendini beyaz sanan erkekler (beyaz zannedenlere örnek olarak türk erkekleri mesela) ve ataerkil sistem yanlısı -stepne- kadınlar tarafından sürekli olarak söz konusu sözleşmenin, toplumun ve geleneksel aile kurumunun köküne dinamit koyacağı; bu durumun ise ne kadar kötü ve dehşet verici olduğu iddiası pompalanıyor. bu yapılan, basbayağı imtiyazlı bir kesimin mevcut imtiyazlarını kaybetme korkusuyla zehirli ve tarihi geçmiş fikirlerini bilinçli ve sistematik bir biçimde empoze etmeye çalışmasıdır. özellikle sosyal medya gibi anonim ve sanal mecralarda, son zamanlarda sıkça karşılaşılan bir durum artık bu. temelinde ise aynı, politikacılar ve din adamları tarafından yüzyıllardır insanları sindirmek ve bilinçlenmelerini önlemek maksadıyla kullanılan basit bir yöntem var; korku.
bu kesim, insanları sürekli olarak geleneksel aile ve benzeri eşitsizlik temelli kurumların ne kadar "iyi, ne kadar "güvenli" olduğuna inandırmaya çalışırken diğer taraftan bu "güvenli alandan" ayrılınca toplumun ne denli büyük bir kargaşaya sürükleneceği, nasıl yıkılacağı, her şeyin ne kadar kötü olacağı üzerine laf ebeliği yapıp durmakta. elbette onların gözünde "alternatif" diye bir şey söz konusu değil veya buna gayet art niyetli olarak değinmiyorlar.
şunu açıklığa kavuşturalım; insanlık tarihinde "geleneksel" aile kurumu var olmadan çok önce dahi insanlar topluluklar halinde yaşıyor ve bu topluluklarda çeşitli "düzenler" hüküm sürüyordu.
bu bahsedilen "geleneksel yapı" ezeli olmadığı gibi zamanla her "geleneksel" sosyal sistem parçasında ortaya çıkan entropi ve yozlaşmadan nasibini almıştır. bu noktada değişim bir gereklilik olmanın ötesinde kaçınılmazdır ve yine doğanın bir kanunu olarak (evet, malum kesimin o çok sevdiği ama sürekli kendi çıkarlarına çalışan doğa kanunları) değişim gerçekleştiğinde uyum da olağan ve kaçınılmaz olacaktır. elbette ki değişim süreçleri sancılı olur ancak yozlaşmış bir düzenin, sistemin veyahut kurumun çöküşü hiçbir toplumda, gezegende veya paralel evrende kaosa falan yol açmayacaktır.
dipnot: bu tür felaket tellalığı içeren söylemlerde çoğu zaman "ben kadına/kediye/kuşa/bilmem neye şiddeti savunmuyorum a.m.a " diyen bir güruh var. ne yazık ki yaptıkları beceriksiz bir rasyonalizasyon yapma çabasından öteye gitmiyor.
devamını gör...
12 aralık 2020 türkiye'de kodlu adres sisteminin gelmesi
kimlik kodu, adres kodu. kendimi bir markette satılan, alınan, pazarlanan bir ürün gibi hissetmeye başladım. derin dünya oramıza buramıza çip takacak diyenlere duyrulur, yavrum o çipin kodu da geldi.
devamını gör...
türkan saylan
dedim;
dayan yüreğim dayan
mademki bu çocuklar türkan
mademki bu çocuklar saylan
gelecek onlarındır
gerisi yalan
değişir bu düzen
döner bu devran.
- zülfü livaneli
dayan yüreğim dayan
mademki bu çocuklar türkan
mademki bu çocuklar saylan
gelecek onlarındır
gerisi yalan
değişir bu düzen
döner bu devran.
- zülfü livaneli
devamını gör...
anlat istanbul
2005 yılında gösterime girmiş, senaryosunu ümit ünal’ın yazdığı, müziklerini gökhan kırdar’ın yaptığı bol ödüllü ve aldığı her ödülü ve fazlasını hak eden türk filmidir.
istanbul başlı başına bir masal kentidir. andersen de grimm kardeşler de ve benim hiç hoşlanmadığım la fontaine de istanbul masallarının karşısında şapka çıkartmak zorunda kalırdı.
istanbul’da geçen masalların sonunda gökten üç elma düşmez, düşse bile hak edene ulaşmaz, ulaşsa bile sahibine hayır getirmez. istanbul’un masalları aslında gerçektir. istanbul’un masalları karanlıktır. istanbul’un masalları bir vardır bir yoktur.
filmde herkesin bildiği 5 masal iç içe geçmiş hikayeler şeklinde ama istanbulca anlatılmakta. bu beş hikayenin bu kadar güzel anlatılmasının bir nedeni de her hikayenin ayrı bir yönetmen tarafından çekilmiş olması.
fareli köyün kavalcısı bu sefer hamelin köyünde geçmiyor. bir klarnetçinin hikayesi bu seferki ve bu filmin yönetmenliğini ümit ünal yapmış.

pamuk prenses öyküsünü kudret sabancı yönetmiş ama bu hikayede yedi cüce yok, cinsiyet ayrımına uğramış sekizinci cüce var. pamuk prenses, kötü kurt ve diğerleri ise yine istanbul dilinde anlatılmış.

külkedisi öyküsünü selim demirdelen yönetmiş ve benim en sevdiğim öykü sanırım bu oldu. külkedisi her zaman masum bir evlatlık kız olmayabilir, hele de bu masal istanbul’da geçiyorsa.

uyuyan güzel öyküsünün yönetmeni yücel yolcu. ben bu bölümde en çok selim akgül’ün oyunculuğunu beğendim.

ve beşinci masalımız kırmızı başlıklı kız ve yönetmeni de ömür atay. bu hikayede benim mutlu olduğum yan ise daha önce fatih akın’ın im juli filminde çok beğendiğim idil üner’in başrolde oynaması.

benden bu kadar, gerisini istanbul anlatsın. bir gündoğumunda galata köprüsünde görüşmek üzere.
istanbul başlı başına bir masal kentidir. andersen de grimm kardeşler de ve benim hiç hoşlanmadığım la fontaine de istanbul masallarının karşısında şapka çıkartmak zorunda kalırdı.
istanbul’da geçen masalların sonunda gökten üç elma düşmez, düşse bile hak edene ulaşmaz, ulaşsa bile sahibine hayır getirmez. istanbul’un masalları aslında gerçektir. istanbul’un masalları karanlıktır. istanbul’un masalları bir vardır bir yoktur.
filmde herkesin bildiği 5 masal iç içe geçmiş hikayeler şeklinde ama istanbulca anlatılmakta. bu beş hikayenin bu kadar güzel anlatılmasının bir nedeni de her hikayenin ayrı bir yönetmen tarafından çekilmiş olması.
fareli köyün kavalcısı bu sefer hamelin köyünde geçmiyor. bir klarnetçinin hikayesi bu seferki ve bu filmin yönetmenliğini ümit ünal yapmış.

pamuk prenses öyküsünü kudret sabancı yönetmiş ama bu hikayede yedi cüce yok, cinsiyet ayrımına uğramış sekizinci cüce var. pamuk prenses, kötü kurt ve diğerleri ise yine istanbul dilinde anlatılmış.

külkedisi öyküsünü selim demirdelen yönetmiş ve benim en sevdiğim öykü sanırım bu oldu. külkedisi her zaman masum bir evlatlık kız olmayabilir, hele de bu masal istanbul’da geçiyorsa.

uyuyan güzel öyküsünün yönetmeni yücel yolcu. ben bu bölümde en çok selim akgül’ün oyunculuğunu beğendim.

ve beşinci masalımız kırmızı başlıklı kız ve yönetmeni de ömür atay. bu hikayede benim mutlu olduğum yan ise daha önce fatih akın’ın im juli filminde çok beğendiğim idil üner’in başrolde oynaması.

benden bu kadar, gerisini istanbul anlatsın. bir gündoğumunda galata köprüsünde görüşmek üzere.
devamını gör...
sedef sebüktekin
benim sevdiğim türk kadın şarkıcılarından. sıkıcı değil yav. tam evde arabada sesli dinlemelik, kafa dağıtmalık şarkıları var kadının. 'bugün içicem' şarkısını pek severim...
devamını gör...
gelmiş bulundum
'...şiirler yazdım, kitaplar okudum
elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
derinlerde kaldım böyle bir zaman
kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum'
dizelerinin geçtiği bir (bkz: edip cansever) kitabı.
devamını gör...
sinestezi
kökleri yunanca syn yani " birlikte" ve aesthesis yani "algılamak" gibi iki anlamdan ortaya çıkar. zihinde beliren olayların, bilinç tetiklemesi sonucu ortaya çıkan istem dışı eşduyumlardır. diğer bir tabirle "birleşmiş duyular" diye de isimlendirilen, duyuların birlikte algılanması ve birbiriyle karışmasıdır. sinestezik bireylerde, doğum sırasında beyinlerindeki nöron bağlantıları, normal bireylere göre yok olmaz. bireylerde herhangi bir duyu, farklı bir duyuyu ortaya çıkarır. harflerin, tatların, kokuların, seslerin kendilerine özgü renklerle algılanmasıdır. bilim araştırmalarına göre her 20 kişiden biri, bir çeşit sinesteziye sahiptir. sineztesiyi, kimileri normal olmayan bir hastalık, kimileri de mistik bir mucize olarak görür. nikola tesla ve richard feynman gibi bilim insanlarında da rastlanmıştır.
devamını gör...
zeugmalı çingene kız
aslında kim olduğu, cinsiyeti gibi ayrıntılar üzerinde tartışmalar sürüyor. o mozaikte kullanılan renkler ve yüzdeki canlılıktan çok, asıl etkileyici kısım gözleri. bakanlara, farklı duygular anlatıyor bu gözler.
devamını gör...
bayramda köprü ve otoyolların ücretsiz olması
bayramda köprü ve otoyolları ücretsiz kullanabilirsiniz ama o yolları kullanmak için dışarı çıkarsanız 3150 lira ceza ödersiniz.
tam bir olacak o kadar skeci.
buradan buyrun ücretsiz
tam bir olacak o kadar skeci.
buradan buyrun ücretsiz
devamını gör...
