asker zoruyla evlere girip aşı yapılsın
yok eve tank soksunlar...
devamını gör...
kısmet şov
kaan sezyum, deniz özturhan ve deniz alnıtemiz’in 2011 yılında açık mikrofon tarzında kurdukları stand-up kulübüdür. youtube kanallarını da bırakayım, muazzam konuşmacıları izleyebilirsiniz.
devamını gör...
felsefenin amacı soru sormak mı yoksa çözüm bulmak mı sorunsalı
amaç çözüme ulaşmak değildir.
asıl amaç çözüme ulaşılan yolun kendisidir.
asıl amaç çözüme ulaşılan yolun kendisidir.
devamını gör...
bir öğrencinin gece 12'de öğretmenine soru sorması
birincisi, gece 12 o kadar da geç bir saat değildir ama bir an için hocanın ballı sütünü içip, dişlerini fırçalayıp ninni eşliğinde akşam 9'da yatağa girdiğini varsayalım. o zaman hoca 12'de nasıl cevap verebiliyor. hayır, gördüysen bile cevap vermezsin yani. bu kadar sorun edilecek bir şey değil. madem uykuna bu kadar düşkünsün ve rahatsız edilmek istemiyorsun, yarın cevaplayıverirsin olur biter. öğrenci hemen şimdi cevapla diye bir şey dememiş.
ikincisi, hocanın verdiği cevaplar çok terbiyesizce.
üçüncüsü, öğrenci haklı olsa bile hocasına ironi amaçlı kalp atmamalı, (!) bu işareti kullanmamalı. her ne olursa olsun karşısındaki bir öğretmen ve kendisinden yaşça büyük.
bence, öğrenci haklıyken haksız duruma düşmüş.
edit: ben de ahlaki olarak 12'de yazılmasını doğru bulmuyorum, fakat yetişkin bir bireyin ortalama uyku süresi 6-8 saat. böyle düşününce çok da şey olmuyor tabii.
başka bir edit: ikna oldum. herkesin hayatını bilemeyebiliriz, hocanın attığı mesajları saymazsak öğrenci kesinlikle haksız.
ikincisi, hocanın verdiği cevaplar çok terbiyesizce.
üçüncüsü, öğrenci haklı olsa bile hocasına ironi amaçlı kalp atmamalı, (!) bu işareti kullanmamalı. her ne olursa olsun karşısındaki bir öğretmen ve kendisinden yaşça büyük.
bence, öğrenci haklıyken haksız duruma düşmüş.
edit: ben de ahlaki olarak 12'de yazılmasını doğru bulmuyorum, fakat yetişkin bir bireyin ortalama uyku süresi 6-8 saat. böyle düşününce çok da şey olmuyor tabii.
başka bir edit: ikna oldum. herkesin hayatını bilemeyebiliriz, hocanın attığı mesajları saymazsak öğrenci kesinlikle haksız.
devamını gör...
yazarların yakın gelecekteki hayali
aslında az önce bu başlığa bir tanım girmiştim ve tanımda aynen şunu yazmıştım " hayal mayal yok, kalmamış yani"...
sayamadığım yıldızların altında düşündüm biraz bunu. sahi her hayalin gerçekleşmesi gerekir mi? hayal değil mi bu yahu? olsun ya da olmasın, aklımla ve kalbimle; düşünmüş ve kurmuşum. kime ne?
sonra karşımdaki küçük ışıkları gördüm. telefonum pek iyi çekemese de...
hemen hemen manzara bu. aşağı köyün yollarındaki ışıklar bunlar.
ben küçükken yazları babaannemin yanında kalırken bir süre sonra sıkılır ve annemleri isterdim. babaannem de beni susturabilmek için "eğer yeterince dua edersen şu karşında gördüğün ışıklar var ya, heh işte onlar annenle babana yolu gösterirler ve onlar da çabucak buraya gelirler" derdi. gerçi geçen yıllarda babaanneme sordum " ben küçükken bunları bunları derdin, hatırlıyor musun?" diye. "ne bilem gızım ben, sorsana bakem ben dün yediğim yemeğe hatırleyon mu?" dedi. güldüm...
ve şunu hayal ettim.
/acaba yeterince dua edersem sen de o ışıklar sayesinde çabucak yanıma gelir misin?/
sayamadığım yıldızların altında düşündüm biraz bunu. sahi her hayalin gerçekleşmesi gerekir mi? hayal değil mi bu yahu? olsun ya da olmasın, aklımla ve kalbimle; düşünmüş ve kurmuşum. kime ne?
sonra karşımdaki küçük ışıkları gördüm. telefonum pek iyi çekemese de...

hemen hemen manzara bu. aşağı köyün yollarındaki ışıklar bunlar.
ben küçükken yazları babaannemin yanında kalırken bir süre sonra sıkılır ve annemleri isterdim. babaannem de beni susturabilmek için "eğer yeterince dua edersen şu karşında gördüğün ışıklar var ya, heh işte onlar annenle babana yolu gösterirler ve onlar da çabucak buraya gelirler" derdi. gerçi geçen yıllarda babaanneme sordum " ben küçükken bunları bunları derdin, hatırlıyor musun?" diye. "ne bilem gızım ben, sorsana bakem ben dün yediğim yemeğe hatırleyon mu?" dedi. güldüm...
ve şunu hayal ettim.
/acaba yeterince dua edersem sen de o ışıklar sayesinde çabucak yanıma gelir misin?/
devamını gör...
gözlerimi kaparım vazifemi yaparım
oyunun ilk sahnelendiği zamanlarda(1964-65) haldun taner'in bu yeni türüne ''tokat tiyatrosu'' diyenler olmuş. bu tokadın cezalandırmak için değil, gözlerinizi açın deyip hafifçe savrulurcasına atılan bir tokat olduğunu düşünüyorum. acıtmıyor, düşündürüyor. o dönem türkiye'sine, 4-5 yılda iktidar değiştirip halkın kısıtlanmasına, bazı kelimelerin mimlenmesine, kitapların yasaklanmasına şahitlik ediyoruz. tabi bunu vicdani ve efruz'un yaşadıklarına tanık olarak yapıyoruz.
efruz tam ‘’her şeyi ben bilirim’’ havasında olan, güçsüzü ezen, insanların hakkını yiyen, türlü dolaplar çeviren, yalanlar söyleyen ama her seferinde işleri yolunda giden günümüz tiplerinden biri. vicdani ise onun tam tersi bir karakter, büyüklerinin sözünden bunaltacak derecede çıkmayan, bakış açısı ''her şeyin iyisini büyükler, patronlar, iktidar bilir'' olan, insanları seven ama sevilmeyen, saygı gösterip saygı göremeyen biri. ona üzülmekten kendimi alamadım fakat aynı zamanda bu iki tipin de günümüz insanlarından iki kişi, karakter olması sinirlendirdi beni. efruz'a ve onun gibilere sinirlendim, dürüst olanın kaybetmesine sinirlendim, hatta vicdaniye bile sinirlendim, gözlerini kapatıp vazifesini yaptığı için. oysa, gözlerini açıp vazifesini yapmalıydı..
efruz tam ‘’her şeyi ben bilirim’’ havasında olan, güçsüzü ezen, insanların hakkını yiyen, türlü dolaplar çeviren, yalanlar söyleyen ama her seferinde işleri yolunda giden günümüz tiplerinden biri. vicdani ise onun tam tersi bir karakter, büyüklerinin sözünden bunaltacak derecede çıkmayan, bakış açısı ''her şeyin iyisini büyükler, patronlar, iktidar bilir'' olan, insanları seven ama sevilmeyen, saygı gösterip saygı göremeyen biri. ona üzülmekten kendimi alamadım fakat aynı zamanda bu iki tipin de günümüz insanlarından iki kişi, karakter olması sinirlendirdi beni. efruz'a ve onun gibilere sinirlendim, dürüst olanın kaybetmesine sinirlendim, hatta vicdaniye bile sinirlendim, gözlerini kapatıp vazifesini yaptığı için. oysa, gözlerini açıp vazifesini yapmalıydı..
devamını gör...
erdoğan'dan eylem yapabilirsiniz açıklaması
ağam bizimle eğleni.
devamını gör...
avustralya'da süpermarketler'in çocuklara göz hakkı standı kurması
tabi çok sosyal ve alım gücü yüksek bir ülke. suistimal edilmesi zor. almanya da falan yapamazsın bunu bizim türkler anasını ağlatır o standın.
devamını gör...
pandemonium
yunanca ''pan''* ve ''demonium''* un birleşiminden meydana gelmiş, tüm şeytanların bulunduğu yer olarak çevrilebilecek kelime.
john martin'in 1825 tarihli eserinin adı aynı zamanda.

john milton'ın 1667'de yazdığı paradise lost şiirinde pandemonium cehennemin başkenti olarak geçiyor, john martin de bu şiirin bir bölümünü resmetmiş. tabloda lavların arasında şeytanın muhtemelen bir isyan başlatmak için ellerini havaya kaldırdığını görüyoruz.
john martin'in eserleri genelde görkemli manzaralardan oluşuyor ama bu tablo özellikle beni korkutuyor: sağ üstteki şimşek detayı, lavların kırmızısı ve şeytanın varlığı gerçekten cehenneme bakıyormuşum izlenimi uyandırıyor.
tablo louvre müzesi'nde sergileniyor.
john martin'in 1825 tarihli eserinin adı aynı zamanda.

john milton'ın 1667'de yazdığı paradise lost şiirinde pandemonium cehennemin başkenti olarak geçiyor, john martin de bu şiirin bir bölümünü resmetmiş. tabloda lavların arasında şeytanın muhtemelen bir isyan başlatmak için ellerini havaya kaldırdığını görüyoruz.
john martin'in eserleri genelde görkemli manzaralardan oluşuyor ama bu tablo özellikle beni korkutuyor: sağ üstteki şimşek detayı, lavların kırmızısı ve şeytanın varlığı gerçekten cehenneme bakıyormuşum izlenimi uyandırıyor.
tablo louvre müzesi'nde sergileniyor.
devamını gör...
sözlükle ilgili bir dedikodu yap
bir bilen açacağı başlıkları unutmasın diye önce kağıda yazıp sonra sözlüğe aktarıyormuş.
devamını gör...
guy roux
dünya futbolunda öyle bir teknik adam varki eşi benzeri görülmemiş işlere imza attı. o adam guy roux. hepmizin bilgisayar oyunlarında, fm/cm oynarken yapmak istediklerini gerçek hayatta yaptı guy roux. benimde guy roux ile tanışmam daha 10 yaşındayken izlediğim bir belgesel başladı. olivier kapo o zaman auxerre sol açığıydı heyytt bee.
guy roux genç yaşta futbolu bıraktıktan sonra, teknik direktör olmaya karar verir. yıl 1961, o yıllarda amatör bir kasaba takımı olan auxerre'in teknik direktör aradığını duyar. guy roux, amatör takım olan auxerre kulübüne gerekirse odun bile kesip taşıyabileceğini söylediği bir iş başvuru mektubu gönderir. iş başvuruları arasında en az parayı isteyen ve en genç olan guy roux'dur. kulüp onu seçer ve 500 frank karşılığında imza atarak eşi benzeri görülmemiş bir maceraya başlar genç roux.
genç roux'un ilk hedefi kasaba ile takımı bütünleştirmekti. kasabada kapı kapı gezerek takım için yardım toplamaya başlar. kasabanın kadınlarından takıma forma ve eşorfman dikmesini bile ister. çiftçilerden gübre ve toprak ister. auxerre'in ilk futbol sahası bu gübreler ile oluşuyor. genç roux herşeyi ile kendini kulübe adıyor.
yıl 1970, 9 yıl çalışmasının karşılığını alan roux, takımı 3. lige yani profesyonel lige taşıyor. yıl 1980, auxerre ligue 2'de şampyon olarak 1. lige yükseliyor. aynı sezon ikinci lig takımı olmasına rağmen fransa kupasında finale kadar yükseliyor ancak penaltılar ile nantes'e kaybediyor. 1983/1984 sezonunda sürpriz bir şekilde ligi 3. bitiriyor ve takımı uefa kupasına taşıyarak büyük bir başarı elde ediyor o küçük kasaba takımı ile roux. guy roux ve öğrencileri her sene uefa kupasına katılarak tecrübe elde etmeye devam ettiler.
1992/1993 sezonunda artık avrupa kupalarında iyice tecrübelenen guy roux ve öğrencileri, sırasıyla kopenhag, standart liege ve çeyrek finalde bir önce ki sezonun uefa şampiyonu güçlü ajax'ı dize getirerek uefa kupasında yarı finale kadar yükseliyor. yarı finalde borussia dortmund'da penaltılar ile eleniyor auxerre.
guy roux artık genç değildir. tecrübeli ve avrupa kupalarında başarılı bir teknik direktördür ama birşeyler eksiktir. o da lig şampiyonluğu. 1995/1996 sezonunda roux'un auxerre'i ve dönemin güçlü takımı psg kıyasıya bir şampiyonluk mücadelesine girerler. guy roux ve auxerre sezon sonunda ipi göğüsler ve artık fransanın en büyüğü olmuşlardır. o küçük kasaba takımı artık fransa şampiyonu apoleti ile şampiyonlar ligindeydi. şampiyonlar ligi çeyrek finalinde yine dortmund'a boyun eğdiler.
guy roux 44 yıl boyunca auxerre'i çalıştırdı. amatör ligden aldığı takımı dünya çapında tanınır hale getirdi. şampiyonlar ligi çeyrek finali, uefa yarı finali, fransa ligi şampiyonluğu başarıları elde etti. bunların yanında dünya futboluna eric cantona, akale, kapo, basile boli, enzo scifo ve mexes gibi sayısız yıldız kazandırdı.
2005 yılında guy roux auxerre teknik direktörlüğünü bıraktıktan sonra takım kayıplara karıştı. bu sezon biraz toparlanarak ligue 2 de ilk 2 mücadelesi veriyor. belki çıkarlar bu sezon ligue 1'e. kapı kapı gezip yardım toplayarak başlayan bir macera, avrupa ve fransa devi olarak bitti.
guy roux genç yaşta futbolu bıraktıktan sonra, teknik direktör olmaya karar verir. yıl 1961, o yıllarda amatör bir kasaba takımı olan auxerre'in teknik direktör aradığını duyar. guy roux, amatör takım olan auxerre kulübüne gerekirse odun bile kesip taşıyabileceğini söylediği bir iş başvuru mektubu gönderir. iş başvuruları arasında en az parayı isteyen ve en genç olan guy roux'dur. kulüp onu seçer ve 500 frank karşılığında imza atarak eşi benzeri görülmemiş bir maceraya başlar genç roux.
genç roux'un ilk hedefi kasaba ile takımı bütünleştirmekti. kasabada kapı kapı gezerek takım için yardım toplamaya başlar. kasabanın kadınlarından takıma forma ve eşorfman dikmesini bile ister. çiftçilerden gübre ve toprak ister. auxerre'in ilk futbol sahası bu gübreler ile oluşuyor. genç roux herşeyi ile kendini kulübe adıyor.
yıl 1970, 9 yıl çalışmasının karşılığını alan roux, takımı 3. lige yani profesyonel lige taşıyor. yıl 1980, auxerre ligue 2'de şampyon olarak 1. lige yükseliyor. aynı sezon ikinci lig takımı olmasına rağmen fransa kupasında finale kadar yükseliyor ancak penaltılar ile nantes'e kaybediyor. 1983/1984 sezonunda sürpriz bir şekilde ligi 3. bitiriyor ve takımı uefa kupasına taşıyarak büyük bir başarı elde ediyor o küçük kasaba takımı ile roux. guy roux ve öğrencileri her sene uefa kupasına katılarak tecrübe elde etmeye devam ettiler.
1992/1993 sezonunda artık avrupa kupalarında iyice tecrübelenen guy roux ve öğrencileri, sırasıyla kopenhag, standart liege ve çeyrek finalde bir önce ki sezonun uefa şampiyonu güçlü ajax'ı dize getirerek uefa kupasında yarı finale kadar yükseliyor. yarı finalde borussia dortmund'da penaltılar ile eleniyor auxerre.
guy roux artık genç değildir. tecrübeli ve avrupa kupalarında başarılı bir teknik direktördür ama birşeyler eksiktir. o da lig şampiyonluğu. 1995/1996 sezonunda roux'un auxerre'i ve dönemin güçlü takımı psg kıyasıya bir şampiyonluk mücadelesine girerler. guy roux ve auxerre sezon sonunda ipi göğüsler ve artık fransanın en büyüğü olmuşlardır. o küçük kasaba takımı artık fransa şampiyonu apoleti ile şampiyonlar ligindeydi. şampiyonlar ligi çeyrek finalinde yine dortmund'a boyun eğdiler.
guy roux 44 yıl boyunca auxerre'i çalıştırdı. amatör ligden aldığı takımı dünya çapında tanınır hale getirdi. şampiyonlar ligi çeyrek finali, uefa yarı finali, fransa ligi şampiyonluğu başarıları elde etti. bunların yanında dünya futboluna eric cantona, akale, kapo, basile boli, enzo scifo ve mexes gibi sayısız yıldız kazandırdı.
2005 yılında guy roux auxerre teknik direktörlüğünü bıraktıktan sonra takım kayıplara karıştı. bu sezon biraz toparlanarak ligue 2 de ilk 2 mücadelesi veriyor. belki çıkarlar bu sezon ligue 1'e. kapı kapı gezip yardım toplayarak başlayan bir macera, avrupa ve fransa devi olarak bitti.
devamını gör...
enseye şaplak atmak
yapılmaması gereken gereksiz bir el şakası. ense bölgesine alınan hafif darbeler dahi kişiye ciddi zararlar verebilir. ilerleyen dönemde parkinson'a götüren bir sürecin başlangıcı olabilir. yapmayın, yaptırmayın, yapanı görürseniz sinkaflı kelimeler kullanabilirsiniz.
devamını gör...
binali yıldırım'ın 4 yıl önce yaptığı konuşmayı erdoğan'ın yapması
helal olsun adama, iki konuşmanın aynı olduğunu farkettiği için değil iki konuşmayı dinleyebilecek kadar sabırlı olduğu için.
devamını gör...
atforvendetta
mekana oturuldugunda garsondan hesap talebinde bulunmamasi gereken kisi.
abi hesap sembolu bellidir, bu arkadas eliyle “marti” isareti yapiyo???
abi hesap sembolu bellidir, bu arkadas eliyle “marti” isareti yapiyo???
devamını gör...
ben cem adrian sorularınızı yanıtlıyorum
selam, youtube'daki yabancıların sizin summer time yorumunuza reaksiyon videoları çekmeleri furyası hakkında ne düşünüyorsunuz?
devamını gör...
(tematik)
medulla spinalis
medulla spinalis, bulbus(medulla oblongata)'dan başlayarak vertikal düzlemde aşağı uzanan sinir ağıdır.
bu ağ, columna vertebralis adı verilen omurga kemikleri ile korunmaktadır. etrafında 3 kat meninks (dura-arachnoid-pia mater) bulunur. ayrıca birçok ligament ile de korunmaktadır.
önemli bir anatomik prensip burada da çalışır. vücutta en korunması gereken, en önemli yapılar daha içerde muhafaza edilir. medulla spinalis ve ensefalon(beyin) kemiklerin içerisindedir, çünkü nöral doku kemiklerden daha önemlidir. aynı şekilde kollarda ve bacaklarda asıl korunması gerekenler kemikler olduğundan kemikler daha içte yerleşimlidir, kaslar onu korur şekilde dışarıda yerleşir.
medulla spinalis, beyinden farklı olarak gri maddeyi içeride, beyaz maddeyi dışarıda muhafaza eder. burada gri madde(substantia grisea) nöronların somalarıdır, beyaz madde (substantia alba) aksonlarıdır. aksonlar medulla spinalisin dorsal root(arka kök) kısmından afferentleri (getirici duyu lifleri) getirirler. içeride sinaps yapıp bir motor nörona bilgi aktarırlar. böylece ventral root(ön kök) aracılığıyla efferent lifler medulla spinalisten çıkar ve refleks cevabı oluştururlar.
medulla spinalis vertebra(omur)lardan farklı olarak segmentler halinde incelenir. vertebralar romen rakamları ile, segmentler ise latin sayıları ile ifade edilir.
--ilk 8 segment servikal(boyun) segmentleridir. atlas(c1)in üstünden 1. servikal segment çıkar.
7. omur(c7)'nin altından da 8. servikal segment çıkar.
--toraks (göğüs) bölgesinde ise 12 segment bulunur t1 vertebranın altından 1. segment çıkar.
--lumbar(bel) bölgesinde 5 segment bulunur. l1 vertebranın altından 1. segment çıkar.
--sakral(kalça) bölgesinde 5 segment bulunur. ancak sacrum kemiği embriyolojik gelişimde ayrı 5 kemik olmasına rağmen, erişkin insanda tek bir kemiktir.
-coccyx(kuyruk sokumu) bölgesinde ise genellikle 1 segment bulunur. ancak tek bir kemik gözükse bile embriyolojik olarak 4 vertebradan oluşan bir yapıdır.
medulla spinalis 'conus medullaris' ismi verilen bir anatomik bölge ile sonlanır. bu sonlanma bölgesi erkeklerde l1-l2 arası, kadınlarda l2 alt ucu, çocuklarda ise l3'e kadar inebilmektedir.
conus medullaris bitiminden sonra piamater devam eder ve, filum terminale liflerini sarar. dura mater ise coccygeal 1. segmentte sonlanır. dolayısıyla dura mater bitimine kadar olan lifler filum terminale internum, sonrakiler fium terminale externum'dur.
l1 spinal segmentten başlayarak aşağı doğru inen bir diğer yapı cauda equina'dır. bu yapı at kuyruğuna benzer bir yapı olduğundan ismi de at kuyruğudur.
medulla spinalis 2 özel bölgede bombeşme yapar. bunlara intumescentia denir.
-intumescentia cervicalis = c4-t1 segmentleri arasındadır. plexus brachialis'i oluşturur.
-intumescentia lumbosacralis = l2-s3 segmentleri arasındadır. plexus lumbosacralisi oluşturur.
medulla spinalisten çıkan otonom sinir sistemine ait lifler de özel 2 bölgede bulunur.
-t1 l2 arası
-s2 s5 arası
bu lifler sempatik pregangliyonik liflerdir.
kaynak
(bkz: vertebrae)
(bkz: plexus brachialis)
(bkz: plexus lumbosacralis)
(bkz: conus medullaris)
(bkz: cauda equina)
bu ağ, columna vertebralis adı verilen omurga kemikleri ile korunmaktadır. etrafında 3 kat meninks (dura-arachnoid-pia mater) bulunur. ayrıca birçok ligament ile de korunmaktadır.
önemli bir anatomik prensip burada da çalışır. vücutta en korunması gereken, en önemli yapılar daha içerde muhafaza edilir. medulla spinalis ve ensefalon(beyin) kemiklerin içerisindedir, çünkü nöral doku kemiklerden daha önemlidir. aynı şekilde kollarda ve bacaklarda asıl korunması gerekenler kemikler olduğundan kemikler daha içte yerleşimlidir, kaslar onu korur şekilde dışarıda yerleşir.
medulla spinalis, beyinden farklı olarak gri maddeyi içeride, beyaz maddeyi dışarıda muhafaza eder. burada gri madde(substantia grisea) nöronların somalarıdır, beyaz madde (substantia alba) aksonlarıdır. aksonlar medulla spinalisin dorsal root(arka kök) kısmından afferentleri (getirici duyu lifleri) getirirler. içeride sinaps yapıp bir motor nörona bilgi aktarırlar. böylece ventral root(ön kök) aracılığıyla efferent lifler medulla spinalisten çıkar ve refleks cevabı oluştururlar.
medulla spinalis vertebra(omur)lardan farklı olarak segmentler halinde incelenir. vertebralar romen rakamları ile, segmentler ise latin sayıları ile ifade edilir.
--ilk 8 segment servikal(boyun) segmentleridir. atlas(c1)in üstünden 1. servikal segment çıkar.
7. omur(c7)'nin altından da 8. servikal segment çıkar.
--toraks (göğüs) bölgesinde ise 12 segment bulunur t1 vertebranın altından 1. segment çıkar.
--lumbar(bel) bölgesinde 5 segment bulunur. l1 vertebranın altından 1. segment çıkar.
--sakral(kalça) bölgesinde 5 segment bulunur. ancak sacrum kemiği embriyolojik gelişimde ayrı 5 kemik olmasına rağmen, erişkin insanda tek bir kemiktir.
-coccyx(kuyruk sokumu) bölgesinde ise genellikle 1 segment bulunur. ancak tek bir kemik gözükse bile embriyolojik olarak 4 vertebradan oluşan bir yapıdır.
medulla spinalis 'conus medullaris' ismi verilen bir anatomik bölge ile sonlanır. bu sonlanma bölgesi erkeklerde l1-l2 arası, kadınlarda l2 alt ucu, çocuklarda ise l3'e kadar inebilmektedir.
conus medullaris bitiminden sonra piamater devam eder ve, filum terminale liflerini sarar. dura mater ise coccygeal 1. segmentte sonlanır. dolayısıyla dura mater bitimine kadar olan lifler filum terminale internum, sonrakiler fium terminale externum'dur.
l1 spinal segmentten başlayarak aşağı doğru inen bir diğer yapı cauda equina'dır. bu yapı at kuyruğuna benzer bir yapı olduğundan ismi de at kuyruğudur.
medulla spinalis 2 özel bölgede bombeşme yapar. bunlara intumescentia denir.
-intumescentia cervicalis = c4-t1 segmentleri arasındadır. plexus brachialis'i oluşturur.
-intumescentia lumbosacralis = l2-s3 segmentleri arasındadır. plexus lumbosacralisi oluşturur.
medulla spinalisten çıkan otonom sinir sistemine ait lifler de özel 2 bölgede bulunur.
-t1 l2 arası
-s2 s5 arası
bu lifler sempatik pregangliyonik liflerdir.
kaynak
(bkz: vertebrae)
(bkz: plexus brachialis)
(bkz: plexus lumbosacralis)
(bkz: conus medullaris)
(bkz: cauda equina)
devamını gör...
yaş ilerledikçe azalan şeyler
alttan almalarim azaliyor, hatta bitti... yas olmus otuz, verimli gecirecegim zamanim artik kisitli. o zamani degmeyecek seylere,degmeyecek kisilere müsamaha gostererek neden harcayayim? omrumun en guzel senelerini hiç etmisim zaten...
devamını gör...
kitap yazmak için bilgili olmaya artık gerek duyulmaması
ne tarz bir bilgiden bahsediyoruz tam emin değilim ama eğer teknik bir kitap değilse katıldığım önerme.
sevdiğim yazarların romanları haricinde yazma eyleminin kendisi hakkındaki düşüncelerini de okumayı seviyorum. elbette bu üretim süreci pek çok farklı yazar için farklı cereyan ediyordur ama bir iki örnek üzerinden ilermek istiyorum. türkçe olarak yayınlanmış bütün kitaplarını okuduğum yazar haruki murakami mesleğim yazarlık kitabında bu konuya oldukça değiniyor*. kendisi bir üniversite eğitimi almış olsa da (edebiyat değil) o dönemin siyasi olaylarının da içinde olduğu pek çok etmenden pek okula uğramadan bir şekilde mezun oluyor. karısı ile ufak bir bar açıyor ve sabahtan akşama kadar eşşek gibi çalışıp borçlarını ödemeye çalıştıkları oldukça yoğun bir koşuşturma içine giriyorlar. bu koşuşturma içinde bir gün oturup bir kitap yazmaya karar veriyor. yazar olmak gibi bir düşüncesi olduğundan değil, bu daha çok bir ihtiyaç gibi. kitabı yazıyor, bitiriyor ve elindeki tek nüshayı bir dergiye yolluyor. sonrasında gönderdiğini bile unutup normal hayatına geri dönüyor. evet edebiyat dünyasına girişi böyle de sıradan bir şekilde. şu an bildiğiniz üzere kendisi dünyaca tanınan, pek çok ödülleri olan ve kitapları bilmem kaç dile çevrilen bir yazar kendisi.
yine bilim kurgu ve fantazya'nın kraliçesi ursula k. le guin kadınlar rüyalar ejderhalar* kitabındaki bir makalesinde bilimkurgu edebiyatı yazınından bahsederken benzer bir konuya değiniyor. bilimsel ve teknolojik konularda üst düzey bilgiye haiz olabilirsin. var olan tüm bilim kurgu, fantastik, mitolojik kitapların kurgu şablonunu da çözmüş olabilirsin*. tüm bunları ustaca birleştirdiğinde de ortaya şeklen fena olmayan bir kitap çıkartabilirsin. metnin içinde bir iki sembole göndermelerini de yapıp popüler kültür içerisinde gayet güzel paralar da kazanbilirsin. ama sen asıl kendi ruhunun ya da benliğinin en karanlık kuytu köşelerine bakma cesaretini gösterip, insanlığın kolektif bilincinde var olan arketiplere, sembollere ve güdülere erişmiyorsan gerçek bir şey yaratma şansın pek yok.
sözün kısası bilgi çağında "bilgi" biraz fazla abartılan bir kavram. eskiden bilgiye çok ufak bir kesim sahip olabiliyordu. bu yüzden de bir iktidar alanıydı ancak günümüzde bilgi parmaklarımızın ucunda*. kitap yazmak için bilgi yığınından çok daha özel bazı şeylere ihtiyaç var. zaten o "özel" şeye sahip yazarların kitaplarını okuduğunuz zaman bunu hemen anlıyorsunuz. daha önce dönüp bakmadığınız (ya da bakmaya korktuğunuz) noktaya gelip çat diye basıyor, sizi tedirgin ediyor, büyülüyor, gerçeğe yaklaştırıyor ve gerçekten uzaklaştırıyor.
hulen yine yazmışız üç paragraf...
neyse durumu olmayanlar için dev hizmet! özet geçiyorum: yazmak haktııır, bilgisiz şirinler de vaaardır!
sevdiğim yazarların romanları haricinde yazma eyleminin kendisi hakkındaki düşüncelerini de okumayı seviyorum. elbette bu üretim süreci pek çok farklı yazar için farklı cereyan ediyordur ama bir iki örnek üzerinden ilermek istiyorum. türkçe olarak yayınlanmış bütün kitaplarını okuduğum yazar haruki murakami mesleğim yazarlık kitabında bu konuya oldukça değiniyor*. kendisi bir üniversite eğitimi almış olsa da (edebiyat değil) o dönemin siyasi olaylarının da içinde olduğu pek çok etmenden pek okula uğramadan bir şekilde mezun oluyor. karısı ile ufak bir bar açıyor ve sabahtan akşama kadar eşşek gibi çalışıp borçlarını ödemeye çalıştıkları oldukça yoğun bir koşuşturma içine giriyorlar. bu koşuşturma içinde bir gün oturup bir kitap yazmaya karar veriyor. yazar olmak gibi bir düşüncesi olduğundan değil, bu daha çok bir ihtiyaç gibi. kitabı yazıyor, bitiriyor ve elindeki tek nüshayı bir dergiye yolluyor. sonrasında gönderdiğini bile unutup normal hayatına geri dönüyor. evet edebiyat dünyasına girişi böyle de sıradan bir şekilde. şu an bildiğiniz üzere kendisi dünyaca tanınan, pek çok ödülleri olan ve kitapları bilmem kaç dile çevrilen bir yazar kendisi.
yine bilim kurgu ve fantazya'nın kraliçesi ursula k. le guin kadınlar rüyalar ejderhalar* kitabındaki bir makalesinde bilimkurgu edebiyatı yazınından bahsederken benzer bir konuya değiniyor. bilimsel ve teknolojik konularda üst düzey bilgiye haiz olabilirsin. var olan tüm bilim kurgu, fantastik, mitolojik kitapların kurgu şablonunu da çözmüş olabilirsin*. tüm bunları ustaca birleştirdiğinde de ortaya şeklen fena olmayan bir kitap çıkartabilirsin. metnin içinde bir iki sembole göndermelerini de yapıp popüler kültür içerisinde gayet güzel paralar da kazanbilirsin. ama sen asıl kendi ruhunun ya da benliğinin en karanlık kuytu köşelerine bakma cesaretini gösterip, insanlığın kolektif bilincinde var olan arketiplere, sembollere ve güdülere erişmiyorsan gerçek bir şey yaratma şansın pek yok.
sözün kısası bilgi çağında "bilgi" biraz fazla abartılan bir kavram. eskiden bilgiye çok ufak bir kesim sahip olabiliyordu. bu yüzden de bir iktidar alanıydı ancak günümüzde bilgi parmaklarımızın ucunda*. kitap yazmak için bilgi yığınından çok daha özel bazı şeylere ihtiyaç var. zaten o "özel" şeye sahip yazarların kitaplarını okuduğunuz zaman bunu hemen anlıyorsunuz. daha önce dönüp bakmadığınız (ya da bakmaya korktuğunuz) noktaya gelip çat diye basıyor, sizi tedirgin ediyor, büyülüyor, gerçeğe yaklaştırıyor ve gerçekten uzaklaştırıyor.
hulen yine yazmışız üç paragraf...
neyse durumu olmayanlar için dev hizmet! özet geçiyorum: yazmak haktııır, bilgisiz şirinler de vaaardır!
devamını gör...

