doğum günü
hatırlattığımda annemin bisküvili pasta yaptığı, akşamleyin babam işten eve geldiğinde yer sofrasında yenilen yemeğin ardından çayın yanında sözde islam dinine aykırı denilerek kutlamama havasında geçirdiğim; ailem dışında tanıdığım hiç kimse tarafından kutlandığını hatırlamadığım ve dolayısıyla ne doğum günü pastası üflediğim ne doğum günü hediyesi aldığım bir gündür. esasında pasta ve hediye, bu iyi günde o doğum günü çocuğunun yalnız olmadığını göstermek için bir temsildir. yine de insan o ortamı yaşamak istiyor. bundan dolayıdır içimde kalan bir ukde olsa gerek, kişileri rehbere kaydederken doğum günü kısmını da bir şekilde doldurup o gün geldiğinde o kişinin o gününü kutlayıp iyi dileklerimi diliyorum. mesela bugün de öyle yaptım. dershaneden karşılıklı merhabalaşmaktan öteye gitmediğim bir kişiyi kurulan bir whatsapp grubu sayesinde rehbere eklemiş, facebook’ta gezinirken hakkında kısmından bu detayı öğrenmiş, bu gün gelince de ilk kez bu şekilde ona -kutuplaştırıcı ve gergin ortamda sapık damgası yemeyi göze alarak- mesaj attım. şansıma anlayışlı çıktı da kendine göre bu ince hareketim için teşekkür etti. o teşekkürün bir nebze beni mutlu ettiğini itiraf edeyim.
devamını gör...
oysa herkes güldürür sevdiğini
olması gereken şeydir. tamam huysuz atışmalar tuz biber ama fazla tuz zaten böbreklere zarar.
devamını gör...
kristal ağlayan kadınlar
bu bir şiir başlığı değil ama olsaydı da hiç fena olmazdı değil mi?
evet böyle bir hastalık var gerçekten.
tanı konulamayan bir hastalık olduğundan da bu şekilde girmek zorunda kaldım.

dünyanın farklı yerlerinde bu hastalıktan muzdarip üç kadın yaşıyor.*
1-) satenik karazyan (ermenistan):
satenik 24 yaşında genç bir kadın. yaklaşık iki yıldır bu hastalıktan muzdarip. ilk başta satenik, diş doktorundayken gözüne toz kaçtığını düşündü, yakınları ilse gözünde cam parçacıkları olduğunu zannetti. ancak o günden bu güne karazyan her gün sayısı 50’ye kadar varabilen keskin kristalleri gözünden çıkarmak zorunda kalıyor.
buradan
2-) laura ponce (brezilya):
41 yaşında bir öğretmen olan laura'nın gözlerinden beyaz plaklar çıkıyor. hava ile temas edince sertleşip kristalize olan bu plaklar laura için bazen günlerce hatta haftalarca süregelen bir kabus oluyor . laura 15 yaşından beri bu hastalıkla mücadelede ediyor. doktoru hastalığın nedeninin aşırı keratin üretiminden kaynaklanabileceğini düşündüğünü belirtiyor.

3-) hasnah mohamed meselmani (lübnan):
1996 yılında daha 12 yaşındayken dökmeye başladı ilk kristal göz yaşlarını. oldukça keskin olmasına rağmen gözüne zarar vermeyen kristaller başta oldukça popüler bir hal alsa da sonrasında yalanlandı. kızın babasının sihirbazlık yaptığı bile söylendi. hasnah ise hala kristal gözyaşları döküyor.
buradan
evet böyle bir hastalık var gerçekten.
tanı konulamayan bir hastalık olduğundan da bu şekilde girmek zorunda kaldım.

dünyanın farklı yerlerinde bu hastalıktan muzdarip üç kadın yaşıyor.*
1-) satenik karazyan (ermenistan):
satenik 24 yaşında genç bir kadın. yaklaşık iki yıldır bu hastalıktan muzdarip. ilk başta satenik, diş doktorundayken gözüne toz kaçtığını düşündü, yakınları ilse gözünde cam parçacıkları olduğunu zannetti. ancak o günden bu güne karazyan her gün sayısı 50’ye kadar varabilen keskin kristalleri gözünden çıkarmak zorunda kalıyor.
buradan
2-) laura ponce (brezilya):
41 yaşında bir öğretmen olan laura'nın gözlerinden beyaz plaklar çıkıyor. hava ile temas edince sertleşip kristalize olan bu plaklar laura için bazen günlerce hatta haftalarca süregelen bir kabus oluyor . laura 15 yaşından beri bu hastalıkla mücadelede ediyor. doktoru hastalığın nedeninin aşırı keratin üretiminden kaynaklanabileceğini düşündüğünü belirtiyor.

3-) hasnah mohamed meselmani (lübnan):
1996 yılında daha 12 yaşındayken dökmeye başladı ilk kristal göz yaşlarını. oldukça keskin olmasına rağmen gözüne zarar vermeyen kristaller başta oldukça popüler bir hal alsa da sonrasında yalanlandı. kızın babasının sihirbazlık yaptığı bile söylendi. hasnah ise hala kristal gözyaşları döküyor.
buradan
devamını gör...
geceye bir poyraz karayel repliği bırak
+ “bu aşk işleri niye bu kadar zor?”
– “kıymetli de ondan herhalde. itin kopuğun elinde rezil olmasın diye bize iteliyolar.”
– “kıymetli de ondan herhalde. itin kopuğun elinde rezil olmasın diye bize iteliyolar.”
devamını gör...
röntgen
gerçek mucidi philipp lenard olan, şans eseri röntgen olarak varsayılan icat.
hatta tesla, röntgen'den çok daha önceleri x-ışınlarını kullanıyordu bile, fakat o dönemde ingilterede yanan labaratuvarındaki çalışmalar yarım kalmış, kurtarabildikleri çalışmalarını ise röntgen'e postalayıp, bu icadın yapılabilmesine ön ayak olmuştur.
o sıralar 2 kişiye nobel verilmeyişi sebebiyle ve verilen nobelin geri alınamayacağı sebebiyle, röntgen, röntgenin mucidi sayılmış, lenard'a ise gönlü olsun diye sonraki yıllarda nobel verilmiş.
lenard'dan da söz ederken; kendisinin bir nazi olduğunu da eklemek gerekir.
hatta tesla, röntgen'den çok daha önceleri x-ışınlarını kullanıyordu bile, fakat o dönemde ingilterede yanan labaratuvarındaki çalışmalar yarım kalmış, kurtarabildikleri çalışmalarını ise röntgen'e postalayıp, bu icadın yapılabilmesine ön ayak olmuştur.
o sıralar 2 kişiye nobel verilmeyişi sebebiyle ve verilen nobelin geri alınamayacağı sebebiyle, röntgen, röntgenin mucidi sayılmış, lenard'a ise gönlü olsun diye sonraki yıllarda nobel verilmiş.
lenard'dan da söz ederken; kendisinin bir nazi olduğunu da eklemek gerekir.
devamını gör...
yakın arkadaşının sözlükte hangi yazar olduğunu bulmak
insanı mutlu eden, arkadaşımı ne de doğru seçmişim diye düşündürten olay
devamını gör...
entry girmediği halde yazılanları okuyup artı veren yazar
benim. bir hevesle girdim bu sözlüğe ama yazamıyorum. birçok başlığın entrysini okuyorum, 'benim yazacağım şeyler zaten yazılmış' deyip entry giremiyorum. garip bir hastalığa yakalandım çıkamıyorum işin içinden.
devamını gör...
hayatı güzelleştiren ufak detaylar
öylesine yazılmıs minik notlar..sebepsiz mutlu olurum..
devamını gör...
korona'ya bir cümle kur
neye sebep olduğunu bilseydin , yine de gelir miydin?
bizden aldıkların neden bizden fazla?
bizden aldıkların neden bizden fazla?
devamını gör...
trust ziva 21821 kulaküstü kulaklık
carrefour'dan 50 tl'ye aldığım ve uzun süre keyifle kullandığım kulaklığım. şimdi 70tlden başlıyor. fiyatına göre çok kaliteli bir ürün. bassları benim çok hoşuma gidiyor, o fiyata göre çok iyi. uzun süre kulakta kalınca ağrı yapıyor ama. kullanıcı puanım 7/10. 3 puanı nereden kırdın sayın yazar derseniz kulağı ağrıtması derim.
edit: bana uzun süre yol arkadaşlığı eden, fiyatına göre ve benim çok da anlamama rağmen mükemmel bass verdiğini düşündüğüm bu güzel kulaklığımın ömrü çok kısa bir süre önce son buldu. hem de kendisine emanet ettiğim kardeşim tarafından... neyse canı sağ olsun.
kardeşim sağ olsun yerde bırakmış, sandalyeyi çekerken de fark etmemiş, garibim kulaklık onlarca kilo yükün altında kalarak yamulmuştu.
ama harbiden güzel kulaklıktı kendisi. bana uzun süre yol arkadaşlığı etti. düşürmelerime, spordayken kulağımda uzun süre durması ve ter yemesine rağmen bana mısın demedi. dayandı da dayandı yani. böyle bir sonu hak ettiğini düşünmüyorum.
ayrıca 50 liraya aldığım, daha sonra 70 liralara kadar çıkan bu kulaklık şimdilerde yüz liradan aşağı fiyatta satılmıyor. yine de harika bir fiyat/performans ürünü olduğunu düşünüyorum.
edit: bana uzun süre yol arkadaşlığı eden, fiyatına göre ve benim çok da anlamama rağmen mükemmel bass verdiğini düşündüğüm bu güzel kulaklığımın ömrü çok kısa bir süre önce son buldu. hem de kendisine emanet ettiğim kardeşim tarafından... neyse canı sağ olsun.
kardeşim sağ olsun yerde bırakmış, sandalyeyi çekerken de fark etmemiş, garibim kulaklık onlarca kilo yükün altında kalarak yamulmuştu.
ama harbiden güzel kulaklıktı kendisi. bana uzun süre yol arkadaşlığı etti. düşürmelerime, spordayken kulağımda uzun süre durması ve ter yemesine rağmen bana mısın demedi. dayandı da dayandı yani. böyle bir sonu hak ettiğini düşünmüyorum.
ayrıca 50 liraya aldığım, daha sonra 70 liralara kadar çıkan bu kulaklık şimdilerde yüz liradan aşağı fiyatta satılmıyor. yine de harika bir fiyat/performans ürünü olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
çocuk sahibi olmamak için sebepler
yetersizlik olarak düşünmemek lazım. belki de yeterli hissetmekten dolayı olabilir.
bir şeye sahip olmayı istememek, mantık olarak nasıl yetersizlik olarak görülür anlamıyorum.
ya da toplumun çok büyük bir kısmının desteklediği bir fikri hayata geçirmek neden cesaret olsun. toplumun karşı durduğu bir fikri, kendine ait olduğu için yaşamak cesaretsizlik olabilir mi?
evliliğin ilk yıllarında toplum bunu sizden bekler.
ilerleyen zamanlarda bu kez de sizden neden çocuk sahibi olmadığınızla ilgili bir açıklama bekler.
toplumu önemli görüp açıklama yapmaya çalışırsanız, bu tacize ve baskıya esir oldunuz demektir. tekrar tekrar anlatmanız gerekir çünkü.
bu konuyu kafa dengi gördüğüm ve iyi anlaştığım insanlara bile anlattığımda bu açıklamamı ama diye kesiyorlar. saygısızlığı düşünebiliyor musunuz? benim ve eşimin hayatıyla ilgili vermiş olduğumuz bir kararı "ama" diye kesiyorlar. şimdi bu sağlıklı bir ruh hali mi?
üstelik çocuk sahibi olmakla ilgili fikirlerini biraz sorguladığımda, örneğin birini evlat edinmeyi asla düşünmeyen, zaten doğmuş ve çaresizlikler içine hapsolmuş birini kurtarmayı istemeyen, önemli olan birine sevgi verebilmekken üstün olduğunu düşündüğü genlerini aktarmanın daha zevkli olacağını düşünen insanlar.
çocuk sahibi olmayı istemeyen insanların nedenleri çok daha mantıklı, insaflı geliyor bana. diğerleri bu arada bebeklerinin yüzüne emoji koyuyorlar.
ısrarla öğretilmesi gereken şu ki : herkes aynı hayatı yaşamayacak.
keşke ölümsüzlük arzumuzu çocuk yaparak değil de eserler ve iyilik bırakarak tatmin etmeyi öğrenebilsek.
bir şeye sahip olmayı istememek, mantık olarak nasıl yetersizlik olarak görülür anlamıyorum.
ya da toplumun çok büyük bir kısmının desteklediği bir fikri hayata geçirmek neden cesaret olsun. toplumun karşı durduğu bir fikri, kendine ait olduğu için yaşamak cesaretsizlik olabilir mi?
evliliğin ilk yıllarında toplum bunu sizden bekler.
ilerleyen zamanlarda bu kez de sizden neden çocuk sahibi olmadığınızla ilgili bir açıklama bekler.
toplumu önemli görüp açıklama yapmaya çalışırsanız, bu tacize ve baskıya esir oldunuz demektir. tekrar tekrar anlatmanız gerekir çünkü.
bu konuyu kafa dengi gördüğüm ve iyi anlaştığım insanlara bile anlattığımda bu açıklamamı ama diye kesiyorlar. saygısızlığı düşünebiliyor musunuz? benim ve eşimin hayatıyla ilgili vermiş olduğumuz bir kararı "ama" diye kesiyorlar. şimdi bu sağlıklı bir ruh hali mi?
üstelik çocuk sahibi olmakla ilgili fikirlerini biraz sorguladığımda, örneğin birini evlat edinmeyi asla düşünmeyen, zaten doğmuş ve çaresizlikler içine hapsolmuş birini kurtarmayı istemeyen, önemli olan birine sevgi verebilmekken üstün olduğunu düşündüğü genlerini aktarmanın daha zevkli olacağını düşünen insanlar.
çocuk sahibi olmayı istemeyen insanların nedenleri çok daha mantıklı, insaflı geliyor bana. diğerleri bu arada bebeklerinin yüzüne emoji koyuyorlar.
ısrarla öğretilmesi gereken şu ki : herkes aynı hayatı yaşamayacak.
keşke ölümsüzlük arzumuzu çocuk yaparak değil de eserler ve iyilik bırakarak tatmin etmeyi öğrenebilsek.
devamını gör...
can sıkan durumlar
çorapla ıslak terlik giymek..
devamını gör...
terapi niteliğindeki alışkanlıklar
ikisi bir arada nescafe
müzik
deniz esintisi
sarılmak
öpmek
gülmek
ormanda yürüyüş
hayvan kardeşlerimizle vakit geçirmek
çocukların masumiyetini hissetmek
müzik
deniz esintisi
sarılmak
öpmek
gülmek
ormanda yürüyüş
hayvan kardeşlerimizle vakit geçirmek
çocukların masumiyetini hissetmek
devamını gör...
insan olun biraz (yazar)
kitap sarrafı olarak gördüğüm, bilgi birikimi karşısında şapka çıkarttığım bir yazar. hep yazsın. hep okuyalım. var olsun.
devamını gör...
banyoya girmeye üşenmek
ev sobalı olduğu için kışın çoğu zaman yaşadığım durumdur.
devamını gör...
kişinin aşık olduğunu anladığı an
okuduklarımdan sonra hiç aşık olmadığımı tekrardan fark ettim. bu güzel duygularınıza sahip çıkın dostlarım, güzel şeyler bunlar.
devamını gör...
sevgili bulma yöntemleri
otomata jeton atıyorsunuz sonra iki saat içinde evinize geliyor.
(bkz: denendi onayalandı)
o seni buluyor.
(bkz: denendi onayalandı)
o seni buluyor.
devamını gör...
yazarların sevdiği ön yargıları
insanlara güvenmemek
devamını gör...
yolda yürürken bir anda durup sohbet etmeye başlayan teyze grubu
genellikle pazardan ya da ev oturmasından dönüyorlardır. 3 ya da 5 kişiden oluşurlar. yolun ortasında aheste aheste yürüyüp konuşurlarken birden tam kaldırımın orta yerinde durup daha hararetli konuşmaya başlarlar. o anda dünya umularında değildir. sen arkadan geçmeye çabalarsın, pardon bir saniye dersin ama nafile çünkü teyzeler duymazlar çünkü teyzeler için o an hayat durmuştur. sesini biraz daha yükseltip pardon geçebilir miyim dediğin an seni duyarlar ve sanki yolu kapatmamışçasına, kendi yaptıkları çok normalmiş gibi sert bir ifadeyle geç geç derler ve ters ters bakarlar. ılginç.
devamını gör...
