sınav kağıdına soruların aynısı yazmak
boş kağıt vermeye utandığım için hemen hemen her sınav yapıyordum. çünkü çalışmıyordum.
e: mod, başlığı düzeltebilir misin? ''aynısı'' yerine ''aynısını'' olacaktı.
e: hocam cömert davranıyordu, 5 puan veriyordu sağ olsun :)
e: mod, başlığı düzeltebilir misin? ''aynısı'' yerine ''aynısını'' olacaktı.
e: hocam cömert davranıyordu, 5 puan veriyordu sağ olsun :)
devamını gör...
nedir bu kadar zor olan sorusu
durum değiştirmektir. alışılmış, süregelen, bilindik olan risksizdir.zor olan konfor alanından çıkmaktır. bu her şey için geçerlidir. yeni bir iş , yeni şehir ,yeni insan. başarı için mutluluk için de çıkmak gerekiyor konfor alanından. bir şeyi keşfetmek, fark edilmeyeni görebilmek ya da hiç var olmamış bir şeyi icat etmek. bunlar için farklı bir yere bakman, yeni bir şeyi görmen gerekir. zordur durum, yer değiştirmek ama unutulmamalı ki tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar; ya da şehre bir yabancı gelir.
devamını gör...
suç ve ceza
gençken okuduğum dostoyevski romanıdır.
geçenlerde indirimdeyken görüp aldım ve tekrar okudum. tekrar hayran kaldım hatta yaşım büyüdüğü için daha fazla hayran kaldım. bence yazılmış en büyük romanlardan bir tanesi. dostoyevski'nin nasıl büyük bir yazar olduğunun en büyük göstergesi. bir insan elinden çıkan en büyük eserlerden birisi.
zaten suç ve ceza kitabını dünyada hemen hemen her insan biliyor. çok normal herkesin okuması ve üstünde düşünmesi gereken bir eser.
dostoyevski bu kitabı 1866 yılında yayınlamıştır. bir dergide 12 ay boyunca yayınlanıyor ve sonra tek cilt olarak yayınlanıyor. bu eserin büyük bir eser olma sebebi dönemidir bence. 1866 yılında nasıl böyle bir kurgu yazabilir bir insan aklım cidden almıyor. insan psikolojisi nasıl böyle detaylı bilinçli bir şekilde tasvir ediliyor anlamıyorum. müthiş gerçekten müthiş.
dostoyevski 5 yıl süren sibirya sürgününden sonra yazıyor bu kitabı. böyle düşününce daha anlamlı geliyor okuduğumuz metin. karakterler ve karakterlerin iç dünyası neden bu kadar karamsar anlıyoruz. dönemin rusya'sını bütün gerçekliğiyle görüyoruz. sefalet, fakirlik, yoksulluk, açlık gibi kavramları gerçekçi şekilde görüyoruz. hatta okurken raskolnikov karakterine hak verdiğimiz bile oluyor. kendimizle hesaplaşma içine giriyoruz. üzerinde bu kadar düşündüren bir eser yazdığı için dostoyevski oluyor kitabın yazarı. dostoyevski'den başkası böyle bir eseri kolay yazamıyor. o yüzden dünyanın en büyük şairleri arasında kendisi.
dostoyevski güzel bir hikaye anlatırken muhteşem tespitleriyle bizi selamlıyor. çok iyi bir gözlemci olduğunu bize gösteriyor.
herkesin, gidebileceği bir yeri olmalı. çünkü öyle bir an olur ki, insanın mutlaka bir yere gitmesi gerekir.
sefaletin, yoksulluğun, açlığın ne demek olduğunu çok gerçekçi şekilde anlatıyor. karakterlerin psikolojik analizleri ve kendileriyle hesaplaşmaları hayran bırakıyor.
eskiden okuduğum zaman bunlara bu kadar dikkat etmemiştim. tekrar okurken tekrar hayran kaldım daha detaylı düşündüm daha detaylı okudum. bence suç ve ceza bir kere değil bir kaç kere okunmalıdır.
kitabın konusunu yazmak istemiyorum çok bilinen çok meşhur bir eser. hissettiklerimi ve dikkat ettiklerimi anlatmaya çalıştım. mutlaka üzerine düşünülmesi gereken çocuklarımıza falan okutmamız gereken bir eser.
ayrıca bu eser sadece dostoyevski'ye değil dünya edebiyatına çok büyük katkılar yaptı. filmler, diziler, kitaplar bir sürü şey bu eserden etkilenerek ortaya çıktı. belki insan psikolojisini anlatmak isteyen yazarlar ilham aldı.
son olarak çok hoşuma giden bir kısımla yazımı sonlandırıyorum.
insanlar ikiye ayrılırlar. yalnızca insan soyunun üremesine yarayan basit insanlar, yeni bir şey söyleyebilme yeteneğine sahip üstün insanlar. kanuna boyun eğen, toplumun kurallarını uysallıkla benimseyen ve idare edilmekten zevk alanlar, birinci kategorideki insanlardır, idare edilmek onların vazifesidir. ikinci kategoridekiler, kurallara karşıdır, ya kanun bozucudur, yada kanun koyucu. bu insanlar, durumu daha iyiye doğru değiştirmek için, kafa yorarlar, çare ararlar ve durumu düzeltmek için kan dökmeleri gerekiyorsa tereddüt etmezler.
geçenlerde indirimdeyken görüp aldım ve tekrar okudum. tekrar hayran kaldım hatta yaşım büyüdüğü için daha fazla hayran kaldım. bence yazılmış en büyük romanlardan bir tanesi. dostoyevski'nin nasıl büyük bir yazar olduğunun en büyük göstergesi. bir insan elinden çıkan en büyük eserlerden birisi.
zaten suç ve ceza kitabını dünyada hemen hemen her insan biliyor. çok normal herkesin okuması ve üstünde düşünmesi gereken bir eser.
dostoyevski bu kitabı 1866 yılında yayınlamıştır. bir dergide 12 ay boyunca yayınlanıyor ve sonra tek cilt olarak yayınlanıyor. bu eserin büyük bir eser olma sebebi dönemidir bence. 1866 yılında nasıl böyle bir kurgu yazabilir bir insan aklım cidden almıyor. insan psikolojisi nasıl böyle detaylı bilinçli bir şekilde tasvir ediliyor anlamıyorum. müthiş gerçekten müthiş.
dostoyevski 5 yıl süren sibirya sürgününden sonra yazıyor bu kitabı. böyle düşününce daha anlamlı geliyor okuduğumuz metin. karakterler ve karakterlerin iç dünyası neden bu kadar karamsar anlıyoruz. dönemin rusya'sını bütün gerçekliğiyle görüyoruz. sefalet, fakirlik, yoksulluk, açlık gibi kavramları gerçekçi şekilde görüyoruz. hatta okurken raskolnikov karakterine hak verdiğimiz bile oluyor. kendimizle hesaplaşma içine giriyoruz. üzerinde bu kadar düşündüren bir eser yazdığı için dostoyevski oluyor kitabın yazarı. dostoyevski'den başkası böyle bir eseri kolay yazamıyor. o yüzden dünyanın en büyük şairleri arasında kendisi.
dostoyevski güzel bir hikaye anlatırken muhteşem tespitleriyle bizi selamlıyor. çok iyi bir gözlemci olduğunu bize gösteriyor.
herkesin, gidebileceği bir yeri olmalı. çünkü öyle bir an olur ki, insanın mutlaka bir yere gitmesi gerekir.
sefaletin, yoksulluğun, açlığın ne demek olduğunu çok gerçekçi şekilde anlatıyor. karakterlerin psikolojik analizleri ve kendileriyle hesaplaşmaları hayran bırakıyor.
eskiden okuduğum zaman bunlara bu kadar dikkat etmemiştim. tekrar okurken tekrar hayran kaldım daha detaylı düşündüm daha detaylı okudum. bence suç ve ceza bir kere değil bir kaç kere okunmalıdır.
kitabın konusunu yazmak istemiyorum çok bilinen çok meşhur bir eser. hissettiklerimi ve dikkat ettiklerimi anlatmaya çalıştım. mutlaka üzerine düşünülmesi gereken çocuklarımıza falan okutmamız gereken bir eser.
ayrıca bu eser sadece dostoyevski'ye değil dünya edebiyatına çok büyük katkılar yaptı. filmler, diziler, kitaplar bir sürü şey bu eserden etkilenerek ortaya çıktı. belki insan psikolojisini anlatmak isteyen yazarlar ilham aldı.
son olarak çok hoşuma giden bir kısımla yazımı sonlandırıyorum.
insanlar ikiye ayrılırlar. yalnızca insan soyunun üremesine yarayan basit insanlar, yeni bir şey söyleyebilme yeteneğine sahip üstün insanlar. kanuna boyun eğen, toplumun kurallarını uysallıkla benimseyen ve idare edilmekten zevk alanlar, birinci kategorideki insanlardır, idare edilmek onların vazifesidir. ikinci kategoridekiler, kurallara karşıdır, ya kanun bozucudur, yada kanun koyucu. bu insanlar, durumu daha iyiye doğru değiştirmek için, kafa yorarlar, çare ararlar ve durumu düzeltmek için kan dökmeleri gerekiyorsa tereddüt etmezler.
devamını gör...
girift radyo yayını
an itibariyle cümbür cemaat kulağımızın pasını silmek üzre beklemedeyiz anacığım.
nice güzel bayramlarımız olsun..
nice güzel bayramlarımız olsun..
devamını gör...
oral seks
bazı uzmanlara göre ağız ve gırtlak kanserine neden olduğu söylenen seks çeşidi.
ben kendi payıma vajinada uranyum olsa kemikten ilik emer gibi yine emüklerim.
ben kendi payıma vajinada uranyum olsa kemikten ilik emer gibi yine emüklerim.
devamını gör...
breaking bad
zevkler ve renkler tartışılmaz cümlesi her ne kadar kulağa hoş gelse de boş bir cümledir aslında. bu cümleyi her tartışmanın merkezine oturtmak makûl ve nesnel ölçütleri imkânsızlaştırma potansiyeline sahiptir. zirâ zevkler pekâlâ tartışılabilir ve bazı estetik ölçütler oluşturulabilir. nitekim tarih boyunca bu böyle olmuştur. kimse bugün bir bach ve ibrahim tatlıses kıyası yapmayacaktır. tabii ki bunları söylerken bu gibi aşırı örneklere yol açabilme potansiyelinden bahsediyorum. yoksa herkesin kendine göre bir estetik anlayışı, müzik ve dizi/film zevki ve genel olarak bireysel eğilimleri vardır. bunlar belirli sınırlar dâhilinde teveccüh ve saygıyı da herhalde hak ederler. ama bazen özellikle sosyal medyanın "dilsizlere dil olan" yapısı sonucunda acayip şeylerle karşılaşıyorum. doğrusu bu mecranın kendine göre bir dili de var ve ben genellikle bu dili anlayamıyorum. sözgelimi herhangi bir meseleden bahsederken kullanılan" şişirilmiş balon" ifadesi benim kulağımı tırmalıyor. örnekler çoğaltılabilir. bence dizi tarihinin en kaliteli yapımlarından biridir breaking bad. en iyi dizi nedir sorusuna nesnel ölçütler getirebilir miyiz emin değilim ama herhalde en iyilerinden biri demekte bir sakınca yok. her şeyden önce breaking bad trajikomik tecrübelerden tutun da dramaya kadar pek çok klasik unsuru barındırır. yakın bir tarihte öleceğini düşünen "örnek vatandaş" walter white zamanla bana kalırsa bir canavara dönüşmektedir. ve bu süreç müthiş işlenmiş yahu! öleceğini bilerek yaşayan tek varlık olarak insanın ölüm gerçeğiyle yüzleşmesini görüyoruz. ailesini düşünüyor mesela başlangıçta, kendisi öldükten sonra onların ne olacağını filan. ama bence bir süreden sonra insanın kötücül doğasını çok iyi gözlemleme şansımız oluyor. ki iyileşiyor aslında daha sonra, bir anda ölümün pençesinden sıyrılıyor. ama bu girdiği yoldan geri dönmesine sebebiyet vermiyor. belki de boğazına kadar kire battığı için geri dönüşü düşünemiyor. walter'ın müthiş zekâsı ve kibri de buna engel oluyor sanki. pinkman karakteri de müthiş işlenmiş. aaron zaten sesiyle ve oyunculuğuyla çok karizmatik bir adam. ilerleyen süreçte gustavo gibi baskın bir karakter ve mike gibi bence dizi tarihinin en sıradışı karakterlerinden birini görüyoruz. benim açımdan dizinin başka önemli bir tarafı ingilizce dinleme ve altyazı kullanma sürecimde önemli dizilerden biri olması. sebebini tam olarak bilmiyorum ama breaking bad bana çok anlaşılır bir ingilizce izlenimi vermişti. yani zorlanmadan takip edebiliyor ve anlıyordum genel olarak. dizide kullanılan muhteşem müzikler de etkileyici bence. hâlâ bazılarını dinlerim.
devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
bir çay koyun ocağa hadi bakim.
devamını gör...
seri artı oy veren melek
yazdıklarınıza saygı duyduğunu belirten melektir kendileri. ayrıca her tanımı artılamamaları çok hoş bir davranış sana uyarı da bulunuyorlar bak bunu artılamadım bu güzel değil demek istiyorlar seviyorum hepsini .
devamını gör...
hiç kimseden bir beklentisi olmayan insan
hayata küsmüş olabilir, çünkü insanlar doğası gereği beklentiye girerler, muhtemelen edindiği kötü tecrübeler neticesinde daha az üzülmek için beklentiye girmeyi bırakmıştır.
devamını gör...
türkoloji
geçmişte yaşamış ve bugün yaşamakta olan türklerin dilini, folklorünü araştıran bir bilim dalı. tahmin edilebileceği üzere batı'da, fransa'da, 1795 yılında doğmuştur. oradan rusya ve macaristan'a geçiyor ve bu iki ülke çok uzun dönem türkolojinin başkenti oluyor. türkolojinin türkiye'deki serüveni de atatürk döneminde türk dili tetkik cemiyeti ve türk tarih tetkik cemiyeti'nin kurulmasıyla başlamıştır. osmanlı'da ahmet vefik paşa, ali suavi gibi tanzimat aydınlarının hatta ve hatta kaşgarlı mahmut'un da türklük üzerine çalışmaları olmuş ama bunlar modern anlamda türkoloji örneği sayılmamaktadır.
günümüzde elli yedi ülkede türkoloji enstitüleri mevcuttur. türkiye ne yazık ki istenilen seviyede değildir ve tarihimizi yabancılardan öğrenmek gibi gülünç bir durumun içerisindeyiz.
günümüzde elli yedi ülkede türkoloji enstitüleri mevcuttur. türkiye ne yazık ki istenilen seviyede değildir ve tarihimizi yabancılardan öğrenmek gibi gülünç bir durumun içerisindeyiz.
devamını gör...
mutfakta sinir eden durumlar
hamam böceği ile karşılaşmak.
devamını gör...
ilk bakışta sevilmeyen insan
genelde sonrasında da sevilmez. çünkü ilk intiba iki kişinin tüm iletişiminin %60 ‘ını belirler.*
kişiler arası iletişim dersini veren o hocanın yalanıncısıyım.
kişiler arası iletişim dersini veren o hocanın yalanıncısıyım.
devamını gör...
il trillo del diavolo
yaygın bilindiği adıyla şeytan'ın titretişi sonatı, asıl adıyla sol minör'de keman sonatı, guiseppe tartini'nin en ünlü çalışmalarından birisidir. teknik açıdan zor geçişleriyle anımsanan çalışma, solo keman için hazırlanmıştır. ortalama bir performansı 15 dakika sürer.
hakkında pek çok efsane mevcuttur. bunlardan birisinde, tartini bir rüyasında, hizmetkarı ve öğretmeni olması karşılığında ruhunu şeytana satar. müzik dersinin sonunda çalıp çalamadığını görmek için kemanı şeytana verir. şeytan ustalıkla çalar ve tutkulu ve büyüleyici bir performans sergiler. tartini bu şekilde tarif etmiştir:
"çalıp çalamayacağına bakmak için kemanımı ona verdim. öylesine muazzam ve muhteşem bir sonat duyduğumda şaşkınlığım öyle seviyelerdeydi ki... en cesur fantazilerimde bile yanına yaklaşamadığım bir zeka ve sanatkarlıkla çalıyordu. büyülenmiş, başka diyarlara götürülmüş ve her şeyden kopup gitmiş hissettim; nefesim beni terketti ve uyandım."
uyandıktan sonra şeytanın müziğinin etkisinden çıkamayan tartini, duyduğu parçayı yeniden yaratmaya çalışır. ortaya çıkan parçanın şu ana kadar ki en sevdiği sonat olduğunu söylemesine rağmen, hayal kırıklığı sürmeye devam eder. daha sonra demiştir ki: "rüyamda duyduğum parça çok daha üstündü... eğer müzikten başka bir şeyle yaşamımı idame ettirebilecek olsam kemanımı parçalar ve müziği bırakırdım."
hakkında pek çok efsane mevcuttur. bunlardan birisinde, tartini bir rüyasında, hizmetkarı ve öğretmeni olması karşılığında ruhunu şeytana satar. müzik dersinin sonunda çalıp çalamadığını görmek için kemanı şeytana verir. şeytan ustalıkla çalar ve tutkulu ve büyüleyici bir performans sergiler. tartini bu şekilde tarif etmiştir:
"çalıp çalamayacağına bakmak için kemanımı ona verdim. öylesine muazzam ve muhteşem bir sonat duyduğumda şaşkınlığım öyle seviyelerdeydi ki... en cesur fantazilerimde bile yanına yaklaşamadığım bir zeka ve sanatkarlıkla çalıyordu. büyülenmiş, başka diyarlara götürülmüş ve her şeyden kopup gitmiş hissettim; nefesim beni terketti ve uyandım."
uyandıktan sonra şeytanın müziğinin etkisinden çıkamayan tartini, duyduğu parçayı yeniden yaratmaya çalışır. ortaya çıkan parçanın şu ana kadar ki en sevdiği sonat olduğunu söylemesine rağmen, hayal kırıklığı sürmeye devam eder. daha sonra demiştir ki: "rüyamda duyduğum parça çok daha üstündü... eğer müzikten başka bir şeyle yaşamımı idame ettirebilecek olsam kemanımı parçalar ve müziği bırakırdım."
devamını gör...
misvak'ın mehmet ceyhan karikatürü
cehaletin övüldüğü bir toplumda az bile. sen bunlara bakma hocam. senin arkanda binlerce yetiştirdiğin bilim insanı var. onların arkasında yedikleri haram lokmaları, haksız kazançları, emeksiz makamları var ve tutuşmaya başladılar. bizim hep aklımız hür, vicdanımız hür, irfanımız hür olacak.
devamını gör...
seni seviyorum
uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
ööyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
cemal süreya
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
ööyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
cemal süreya
devamını gör...
normal sözlük seni seviyorum mesajı etkinliği
(bkz: sen de haklısın feridun abi)
devamını gör...