çok çok kabaca üreme karşıtlığı denilse de, temelleri ve açıklamaları mantıklı ve etik sebeplere oturtulmuş felsefi bir görüştür.

bu konuyu tartışmak için önce insanı nereye konumlayacağımıza karar vermek gerekir. eğer insanı içgüdülerinin kölesi olan bir canlı olarak düşünürsek, yaşam amacını hayatta kalmak ve üremek olarak varsayarak konuyu basitçe kapatmak mümkün. fakat insan aklının içgüdüleri ile savaşa girdiğine kani olduysak konu artık tartışmaya açıktır. bir de dini temellerle konuyu tartışmak çok zor olacaktır. çünkü ahiret inancı yaşamın zorluklarına katlanmanın karşısında bir ödül vadeder ve konuya etik olarak yaklaşmak kolay olmaz.

antinatalistler üremeye ahlaki açıdan baktıklarında etik bulmazlar. çünkü ortada söz hakkı olmayan yeni doğacak olan birey vardır. ve yaşama fırlatılmak büyük riskleri de beraberinde getirir.

yaşamdan alınabilecek iki karşıt duyguyu baz alırsak, bunlar haz ve acı olacak, acı çoğu insan için terazide ağır basan kefede olacaktır. acıyı her zaman büyük buhranlar olarak düşünmek hatalı olur. yaşadığımız ufak stresler de acı kefesini yavaşça dolduracaktır. kendi yaşamına uzaktan bakmayı başarabilen insanların çoğu bu iki duygu arasındaki kıyasta hangisinin kazandığını görebilecektir.

bu görüşü düşünürken ana merkeze yaşayanı değil, yaşayan adayını koymak gerekir. çünkü yaşayan için artık geç kalınmıştır. henüz yaşamda olmayan için ise haz ve acıdan bahsedilemez. hiçlik vardır. ve eğer doğmazsa , farkındalık olmayacağından yaşayacağı hazlardan mahrum olması söz konusu olamaz. evet haz yoktur ama bir mahrumiyet de yoktur. aynı zamanda acı da yoktur. bu ise mazoşist bireyler haricinde kimse için sorun olmayacaktır.

peki neden hep üreme desteklenir. bunun en büyük sebebi çoğu insanın hala çok içgüdüsel davranarak konunun üzerinde hiçbir şekilde düşünememesidir. bile isteye değil, çoğu insan neden ürediğini düşünemez. sadece ister ve ürer. bu mekanizmaya ise en büyük katkıyı devletler sunar. tüm uygulamaları ile üremeyi destekler. çünkü devletin ihtiyacı tarih boyunca işgücü, asker ve vergi olmuştur.

konunun derinlerine inmek isteyenler için son dönem antinatalistlerden olan david benatar’ın better never to have been: the harm of coming into existence ( türkçeye, keşke hiç olmasaydık :var olmanın kötülüğü, olarak çevrildi) kitabını öneri olarak bırakayım. bir de kitap içerisinde geçen bir sözü;
"hayata varolmayışın kutsal sükunetini bozan, faydasız bir zaman dilimi olarak da bakabilirsiniz."- arthur schopenhauer
devamını gör...

beni de takip etmeye başladığını fark etmemle ufak çaplı bi şok yaşayıp nolduğunu ve nedenini merak ettiğim durum**.
devamını gör...

çocukların patavatsızca konuşmaları da bazı ebevenylerin “bak görüyor musun ne kadar zeki çocuk?” demesine sebep oluyor.

patavatsızlığın zeka ile ilgisi olmadığından haberi ya yok ya da kılıf uyduruyorlar.
devamını gör...

insanlıktan utanmama sebep olan videodaki bir cümledir.
hayatta her şeyi parayla çözmeye alışmış insanlık nedir bilmeyen tiplere cuk oturan bir cümledir.
umarım rahat uyuyorsunuzdur yataklarınızda.
bu video canımı çok ama çok acıtan bir videodur.
devamını gör...

tanımları güzel olan aynı zamanda beğeni konusunda da eli bol olan yazar arkadaşımız.
devamını gör...

halbûki bir bilseler insanların oy hakları için geçmişte ne mücadeleler verdiklerini, acaba yine de oy vermezler miydi diye sordurtan nedenler silsilesidir.
devamını gör...

korkarak kendimizi ifade edemez olduk.kişi'nin özgüveni'nin kırılmasına iç dünyasıyla çatışma yaşamasına sebep olur ki bu en tehlikesi.önemli olan benim kendimi anlamam kendi akıl terazimden doğru olanı geçirmem beni anca bu tatmin eder diğerleri varsın yanlış anlasın ki ben anlatmak için elimden geleni yapmışsam o anlamamışsa o da onun çabasızlığıdır.seni anlamak istemeyen zaten başta yanlış anlamaya müsait'dir.doğru olan içtenliğimi bir başkasına kendimi ifade ederken kaybetmememdir.
devamını gör...

ricky gervais tarafından: “tim burton’ın istediği tüm saçma şeyleri giyebilecek tek oyuncu, eveeet johnny depp” denerek tanımlanmış oyuncu.*

üst düzey bir mizah, altına imzamı atıp gülüyorum.*
devamını gör...

sigaram bitti uykum yok.
devamını gör...

şahsım olur. laf anlamazlara laf anlatmayla uğraşmak istemediğim zamanlarda ismimi bile sorsalar bilmiyorum derim, o kadar ki bıktım insanlardan, hatta tiksindim. hepsinden nefret ediyorum! şu efsaneyi de yazmadan geçemicem; bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir. kimin sözüydü bu, bilmiyorum.
devamını gör...

araştırmaktır.
o başlık var mı diye iyice kurcalamaktır.
aynı başlıktan varsa veya aynı başlığın farklı isimli olanı varsa başlık açmamaktır.
devamını gör...

sessiz, sakin, kendi halinde, kendi dünyasında, kimseye karışmayan, kimseyi rahatsız etmeyen, arada bir büyüklerini ziyarete giden hanım hanımcık minnoş bir kız çocuğu gibi canlanıyor zihnimde. alıp bööyle, evin manzarası güzel bir köşesine oturtup dede cikilataları, nene kurabiyeleri eşliğinde dizlerimin ağrılarından, efendime söylim kalbimin teklemesinden filan bahsedip sonra da cebine harçlık sıkıştırıp evine tombiş tombiş gönderesim var. tombiş gönderim nasıl oluyor bilmiyorum ama denicem. keyifli sözlükler pambik yazar.
devamını gör...

giderseniz yarasa çorbalarını tatmanız gereken çinin en güzel şehirlerinden biridir. siz de bir yarasa yiyip dünyanın anasını ağlatmak ister misiniz?
devamını gör...

nickim güzelce anlatıyor.
devamını gör...

cowboy bebop soundtrackları bir efsanedir.
ha gerilimli olsun diyosanız death noteda dolu var ondan.
devamını gör...

nedenini biliyorum ama asla bir şey yapmiyorum. çünkü ona bile gücüm yok.
devamını gör...

"sonra akşam oldu, sonra gece
üstü karalanmış bir gün gibiydik
"
devamını gör...

bunun psikoloji bozukluğuyla falan alakası yok. insan delirse de bazı şeylerin farkında olur. karşısındakinin bebek olduğunu anlamayacak kadar olmazsın. bu vahşet. benim aklım bazı şeyleri almıyor. madem öldürecektin en başından önlem alsaydın korunsaydın, istemeden olduysa aldırsaydın, hadi ona da geç kaldın doğurdun bir kurumun kapısına falan bırak kaç. öldürürken bile sadistçe öldürmenin mantığına vicdanına benim kafam basmıyor. her doğuranın anne olamadığı gibi, her insanda insan olamıyor. çok yazık.
devamını gör...

oldschool olduğumdan mütevellit haylayf.
devamını gör...

soğuk bir ocak ayının sabahında, adamın biri washington metro istasyonunda çöp bidonunun yanına dikilir ve önüne kemanının kılıfını sererek keman çalmaya başlar. 45 dakika boyunca birbirinden güzel 6 klasik eser çalar. çoğu insanın işe gitmek için hareketlendiği bu yoğun saat süresince önünden 1100 kişi geçer.

bu insanların bir çoğu istasyonda keman çalındığından bile habersizdir, duymazlar. duymak istemezler. kemancı onlar için sadece bir hayalettir.

çalmaya başladıktan sadece 3 dakika sonra orta yaşlı bir adam müzisyenin çaldığını fark eder. önce yavaşlar, bir kaç saniyeliğine durur ve sonrasında hızlı adımlarla yürümeye başlar günlük işlerinden geri kalmasın diye.

bir kaç dakika sonra kemancı ilk bir dolarlık bahşişini alır; bir bayan parayı kemancının önüne geçerken atmış ve hiç durmadan yoluna devam etmiştir.

bir kaç dakika sonra birisi dinlemek için duvara yaslanır. saatine bakar ve tekrar yürümeye başlar. besbelli ki adam işine geç kalmıştır.

kemancıya en çok dikkat eden ise üç yaşında bir çocuktur. annesi alelacele çekiştirirken kendisini, durup kemancıya bakar. sonunda annesi kuvvetlice çekiştirir çocuğu ve çocuk sürekli arkasına bakarak yürümeye başlar. bu olay diğer bir çok çocuk tarafından tekrarlanır, fakat istisnasız tüm ebeveynler çocuklarını yürümeye devam etmeye zorlar.

kemancının 45 dakikalık gösterisi boyunca sadece 6 kişi durup bir süre dinler. 20 kişi kendisine para verir, sonra yine normal bir şekilde yürümeye devam eder. bu gösterinin sonucunda 32 dolar toplar kemancı. gösterisi bitip de etrafa sessizlik hakim olduğunda hiç kimse fark etmez bile. kimse alkışlamaz yada tanımaz.

kimse az önce dünyadaki yazılan eserler arasındaki en eşsiz 6 parçayı 3.5 milyon dolar değerindeki kemanıyla çalan bu kişinin dünyanın en yetenekli müzisyenlerinden joshua bell olduğunun farkına varmaz.

konser biletleri ortalama 100 dolardan yok satan bu adam kendisini kimseye dinletememiştir.

bu gerçek bir hikayedir. joshua bell’in bu metro istasyonunda kimliği belirsiz bir şekilde verdiği mini konser washington post tarafından algılama, zevk ve insanların önceliklerini kapsayan sosyal araştırmanın bir parçası olarak tertip edilmiştir.

amerika ulusal senfoni orkestrası müzik direktörü leonard slatkin’e, dünyanın en iyi keman virtüözünün metro istasyonunda 1000 kişiye performans sergileseydi nasıl bir tablo ortaya çıkardı diye sorulduğunda 35-40 kişi tanır, 75-100 kişi zaman ayırıp ya dinler ya dinlemez diye cevap vermiştir. kaç para bahşiş toplar diye sorulduğunda ise slatkin, 150 dolar olarak tahminde bulunmuştur.

slatkin tahmininde yanılmıştır. insanlar bu büyük müzisyene hak ettiği ilgiyi göstermemiştir.

vakıa dış görünüş her şey değilse de kesinlikle çok şeydir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim