“ çok gülme ağlayacaksın.” cılar tayfası. ne zaman ağzım dolu dolu gülsem ortamdan bir tanesi fırlayıp hemen hevesimi kursağımda bırakıyor. her ne kadar inanmasam da; “acaba başıma bir şey mi gelecek?”,” araba mı çarpacak?”, ailemden birine bir şey mi olacak?” gibi en kötü olasıklar aklıma geliyor ve tüm şevkim kırılıyor. kahrolsun bu tayfa!
devamını gör...

merhaba genç kafa'cılar,

kafa sözlüğün ilk katılımcılarından biriyim ben de, çoğunuz gibi.
burada geçen zamanda bir çok mesele gördük birlikte, çözülenler de oldu, görünen o ki, hala çözüm bekleyenler de var.

herkes, kendi görebildiği, düşünebildiği, algılayabildiği oranda isteklerle gündemde başlıklar açtı, tanımlar girdi. çünkü farklı yaş, farklı eğitim, farklı kültürlerden insanlarız hepimiz .

benim söylemim diğer bir yazara ters gelebildi , başka bir yazarın söylemi isteği de bana ki bundan doğal birşey olamaz.

3-4 bin kişinin olduğu sözlükte, insanlar artık başlıklardan birbirini tanıyor duruma geldi ki, bu da katılımcı sayısının gerçekten az olduğunun bir göstergesi.

sözlük gündemine yön veren kişiler artık belli durumda. şu bir türlü alışamadığım skor listelerine bakıldığında, neredeyse aynı kisilerin olduğunu görmek zor değil.

doğrusunu söylemek gerekirse, ne etliye ne sütlüye muhabbetini güdüyorlarsa , burda ne işleri var demek geliyor ilk etapta içimden ama demiyorum bunu, çünkü kendi adıma bunu bir sorun olarak görmek istemiyorum.
klasik güncel türk halkının bir yansıması olarak görüyorum bu durumu ben ve bu düşüncedeki insanların, katılmamasının, katılmasından daha iyi olacağını düşünüyorum.

bireysel olarak benim en çok dikkatimi çeken durum, az sayıdaki katılımcının da, lütfen yanlış anlamasınlar, çok boş, fındık kabuğu doldurmayacak, gerçek yaşamdan oldukça uzak, lay lay lom bir havada birşeyler yapmya çalıştıklarını görüyorum.
ülkede işsizlik varmış, ekonomik sorunlar varmış, özgürlükler kısıtlanıyormuş, hukuk yerlerde
sürünüyormuş , vs.vs. hiiç bunlardan bi haber tarzda başlıklar, tanımlar...

önceki gün dü sanırım, akışın anlık fotosunu alıp, ' bunların hangisine ne yazalım ' diyerek başlık açtım, anında kaydoldu gitti .

yani aslında bu az sayıdaki katılımcı da herşeyin farkında, ne kadar boş işlerle uğraşıldığını görüyorlar ama tercihlerini yine o şekilde davranmaktan yana kullanıyorlar.

bazen gerçekten zaten az sayıdaki bu gündem belirleyen katılımcıların yaşlarını çok merak ediyorum .
çünkü, okulların kapalı olmasından
da mütevellit, evde oturan lise hatta ortaokul talebeleriyle aynı yerdeyiz, hatta onlar çoğunluktalar düşüncesine kapılıyorum.
bu kesinlikle birilerini yargılama sorgulama meselesi değil, lütfen yanlış anlamayın,
bu, kendimize, yaşımıza, düşüncelerimize daha fazla uyan bir yer arayışı meselesi .
yoksa, gençlerin çoğunlukta olduğu bir yerde, gelin sabah akşam ekonomi , siyaset vs konuşalım deme gibi bir lüksümüz zaten olamaz.
ama, ucundan azıcık da olsa, ' yaa evet, burada hayata benim penceremden bakanlar da var ' demek istiyor insan bazen.

bazı yazarlar şimdi gelip, ' ya senin istediğin gibi siyaset mi, konuşalım, bize ne devlet işlerinden, biz kafa dağıtıyoruz burada ..' diyecekler veya düşünecekler ama , ne söylemeye çalıştığımı anlayacak az da olsa yazarın burada bulunduğundan da eminim doğrusu.

bunu bir tercih, kültür, kuşak çatışması biçimine dönüştürmeden,
biraz daha dişe dokunur başlıklar açacak, tanımlar yapacak yazar kapasitesi var burada, bundan eminim ben, ama onlar da baktılar olmuyor, gerçek dünya kimsenin umurunda değil, gençler burada makara peşinde, bir çoğu yazmayı bıraktı. benim bildiklerim var ki, pes ettiler .
sözlük, şu anda sözlükten çok, liseli gençlerin muhabbet ortamı gibi, kafeler kapanınca kafa sözlük kafeye döndürülmüş durumda .

burayı biraz da yönetimin ilk başlardaki tutumu bu hale getirdi.

yok 800 tanıma kitap verecez dediler, yok adınızı süsleyip instagramda orda burda gösterip sizi meşhur edeceğiz dediler,
yok haftalık puan olacak, her hafta birinci seçip, boynuna çelenk takacağız dediler,
haa kötü mü ettiler, elbette kötü etmediler ama bizim toplumun bazı şeyleri anlaması için henüz zamana ihtiyacımız olduğu gerçeğini gözardı ettiler.

3 günde 1500 tanım giren yazarlar yarattılar. bunu başka yerde görmedim de duymadım da ben .

böyle olunca da, sözlüğe benim penceremden bakanlar için, burası çekilmesi güç bir yer haline geldi kısa sürede.

benim bu eleştirilerim yıkıcı değil, yapıcı eleştiriler, bu şekilde devam edemez, ederse de belli bir seviyenin üstüne çıkamaz diyorum bütün iyi niyetimle .

aralarda sürekli iyi niyetle gözlem ve düşüncelerimi paylaşıyorum dememe rağmen, yine de birilerinin gelip, tepkisel tavır göstereceğini biliyor , tüm yazarları biraz daha dikkatli, biraz daha kayda değer başlık ve tanımlar yapmaya davet ediyorum.

tüm yazarlara ve yönetime saygıyla.

edit: - yazımda defalarca yıkıcı değil, yapıcı düşüncelerle bunları yazıyorum, amacım kimseyi tektiplestirmek değil desem de, birileri yine karşı taarruza geçmekten geri kalmıyor nedense .

- ' ağbi ' kelimesinden rahatsız olan yazarlar olmuş, kendilerini tenzih ediyorum. tamamen iyiniyetle, gönülden gelen bir yaklaşım biçimiydi benim için.

- 600 tanımım varken gidiyorum deyip, üstüne 600 tanım daha yaptığımı araştırmışlar, bulmuşlar,
bazen kişide kalması gereken özel durumlar vardır, bu da onlardan biridir, evet gidiyordum, kalmama bana göre değerli olan bir gelişme vesile olmuştur.

- ismi önemli olmayan bir sözlükte daha önce bulunduğumu bulmuş bir yazar .
bunda sorun ne anlamadım.
buradaki bir çok kişi daha önce başka başka sözlüklerdeydiler zaten, suç mu bu ? hala farklı sözlüklerde yazmaya devam edenler bile var içimizde.
haa, o ekran görüntüsündeki amaç, söz konusu sözlüğün, gidenin arkasından terbiyesizce yapıştırdığı
' turkish airlines ' yazısına atıfta bulunmak ise, yanlış bir yerden girilmiş, çünkü o sözlükte kendi isteğiyle çıkıp gidenin arkasından herkesin profiline o ifade konuyordu zaten .
ayrıca söz konusu sözlükten de , yine burada görüp, bugün de paylaştığım kronik sorunlar yüzünden kendim ayrıldım.

- bu kadar uzun bir yazıda, bazı imla hatalarına dikkat çeken değerli yazarlar olmuş, affetsinler, hata hepimize mahsus bir durum.

- farklı fikirlerin çıkması son derece normal , ancak farklı fikirlerde amaç önemlidir sayın yazarlar .
ben amacımı defalarca açıkça söyledim, eksiğim, yanıldığım yerler olabilir, ama bu , sözlükte şu an sorunlar olduğu gerçeğini değiştirmez.
mesele, sorunları görmezden gelip, hasır altı etmek mi , yoksa elbirliğiyle tedbir almak mı olmalıdır?
devamını gör...

bir zaman makinanız yoksa pişmanlığın hiç bir faydası yoktur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hayaletlerden oluşan yazarlardır. hepsi hayalet.

futbol başlığı açarız yazmazlar.
seks başlığı açarız yazmazlar.
tanım okurlar ama okumuyor numarası yaparlar.

ne biçim çevrimiçi yazarsınız lan siz!
devamını gör...

30 yıl aynı yatağa girdiği adamdan dahi utanan o kadar çok anadolu kadını var ki yazık. bu durum ciddi bir toplumsal baskı sonucu ortaya çıkan problemdir. cinselliği bir tabu haline getiren, konuşulmasından araştırılmasından hele ki evlenmeden deneyimlenmesinden sakınılan toplumlarda ortaya çıkması normal olan bir diyalogtur.
devamını gör...

sabah ezanından önce yazmak adetim değil ama belki vakit bulamam. şimdiden hayırlı bayramlar.*

dipçe: yoldaş bayramlaşmaya gelen yazarlara kapıdan kinder sürpriz yumurta veriyormuş. ilgililere duyurulur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kandırmayın hanfendiyi bishoujo japonca memati demek hayırlı olsun..
devamını gör...

abimin vefatından sonra bir süreliğine hafıza kaybı yaşadım. kendisiyle ilgili hiçbir şey hatırlamıyor, sanki hayatımdan silinmiş gibi hissediyordum. tek hatırlayabildiğim çocukluk zamanlarımızdı.

şöyle; aramızda sekiz yaş vardı ve uçurtma uçurmak için evimizden biraz uzakta açık alana götürürdü beni, bisikletinin ön kısmındaki demire otururdum ve o direksiyona yön verirken ben uçurtmayı kırmamak için dikkatle tutmaya çalışırdım(her defasında kırılır gidip yenisini alırdık). neyse bu hatırladığım tek anıydı ve bir süre sadece bunu zihnimde canlandırdım. kendisiyle küsmüştük alakasız bir nedenden ve son zamanlarında yanında olamadığım için epey üzgündüm.

o dönem erkek arkadaşım vardı ve benim için bir tshirt yaptırmış. üzerinde iki küçük çocuk vardı küçük kızın elinde uçurtma, abisinin elinden tutuyor ve bisikletle çok güzel bir yolda ilerliyorlar. altında da “barış daima içinde” yazıyordu.
hayatım boyunca aldığım en güzel hediye bu ve hep böyle kalacağına inanıyorum.
devamını gör...

haliç kongre merkezi'nde düzenlenen, ekonomi reformları tanıtım toplantısı'nda yapmış olduğu açıklamadır. saray'ın günlük gideri 10 milyon tl'yi bulurken ne desek anlamsız olacak bir açıklama.

buradan
devamını gör...

kaynak

tevfik fikret ne güzel demiş:

bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay…

yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
devamını gör...

eski yunancada nefret etmek anlamındaki ''misein'' ve kadın anlamındaki ''gyne'' kelimelerinin birleşimiyle ortaya çıkmış kadın nefreti/kadın düşmanlığı anlamına gelen kavram. kadınlardan abartılı bir şekilde nefret etmektir. çoğunlukla erkeklerde görülür.* genelde altında yatan sebepler erkeğin küçük yaşlarda annesi, ablası gibi güvendiği karşı cins tarafından beklentilerinin boşa çıkarılması* gibi sebeplerdir. cinsiyet ayrımcılığı, şiddet, kadınların cinsel obje olarak görülmesi gibi şeylerin ortaya çıkmasından sorumludur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fotoğraf sanatçısı michael eastman kentlerdeki yapıların iç ve dış mimari fotoğraflarını belgeliyor. bu fotoğrafı da küba havana'da çekmiş.
devamını gör...

merhabalar canım portakallar!
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak'ın ilk konsepti belli oldu!
aslında aklımda başka bir tema vardı ancak ilk yayın hepimiz için özel olsun istedim. bu yüzden de konseptimiz 90'lar türkçe pop!

eğer "yayına benim de elim değsin, dur kız sen yapamazsın tek başına, bizsiz olur mu hiç!" diyorsanız ne duruyorsunuz? aklınızdaki şarkıyı yazsanıza! *

evet, n'apıyoruz? bu başlık altına perşembeye kadar çok ama çok sevdiğiniz, radyoda çalınmasını istediğiniz 90'lar şarkılarını yazıyoruz. en çok istenen şarkıları bir liste yapıyorum ve çalma listesine ekliyorum. hatta mesela şey diyebilirsiniz "ben arnavut kaldırımını çok seviyorum yahu, bana eski sokakları, gençliğimi hatırlatıyor ya da delikanlım'ı dinlerken az mı hüzünlenmedik, bitirdin bizi yıldız!" "bu şarkı mutlaka çalma listesinde olsun bengaripsengüzeldünyaumutlu, eklemezsen darılırım! " siz isteyin, ben ekleyeceğim söz!

böylelikle ilk hafta konseptiyle bu başlık altında 90'ları yad etmiş olmaz mıyız, oluruz bence.* 90'lar türkçe pop çok güzel siz de gelsenize.!*
yayın saatimiz perşembe 20:30-22:00 aman geç kalmayın erken gelin.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ps: afiş için cenk'in arka bahçesi'ne çok teşekkür ediyorum. başının etini yemiş olabilirim bir miktar affet .*
devamını gör...

finlandiya dünya kadın kuruluşu tarafından yüzyılın en başarılı yüz kadınından biri olarak onurlandırılan ayşe yıldız kenter (1928-2019) devlet sanatçısı ve unıcef türkiye iyi niyet elçisi olmuştur.
profesyonel yaşama ilk adımı ankara devlet tiyatrosu’nda shakespeare’in ‘12. gece’ oyunu ile oldu. muhsin ertuğrul’un mektubu, 12 aralık 1948: “yıldız, iki gözüm kızım, bugün senin meslek hayatına ilk adımını attığın mübarek bir gündür. ‘mübarek’ diyorum, çünkü shakespeare gibi bir dahinin on ikinci gece kadar güzel bir eserinde baş kadın rolü oynayarak sahneye atılmak, şimdiye kadar çok az bahtiyara nasip olmuştur. fakat sakın bu başlangıç seni gurura sürüklemesin, bilakis daha çok çalışmaya ve daimi bir tevazua bağlasın. esasen ben senin dürüst ve kuvvetli seciyenden bunu bekliyorum.”
kardeşi müşfik kenter ve eşi şükran güngör ile kent oyuncuları topluluğunu kurdu. daha sonraki yıllarda sürekli olarak amerika birleşik devletleri ve birleşik krallık'ta "değişen eğitim metotları" ve "oyunculuk metotları" üzerine çalışmalar yaptı.
1962’de tiyatro hizmetlerinden ötürü “yılın kadını” seçildi ve behzat butak ile birlikte "ilhan iskender tiyatro ödülü"nü kazandı. sinema oyuncusu olarak üç kez “altın portakal” ödülüne layık görüldü.
100’e yakın oyun sergiledi. shakespeare, çehov, bertolt brecht, eugène ıonesco, harold pinter, edward albee, tennessee williams, alan ayckbourn, arthur miller, tom stoppard, brian friel, neil simon, david mamet, athol fugard, sergey kokovkin gibi pek çok yazarların yanı sıra melih cevdet anday, oktay rıfat horozcu, necati cumalı, güner sümer, adalet ağaoğlu, zeki özturanlı, güngör dilmen, muzaffer izgü gibi pek çok türk yazarının oyunlarını da sahneye koydu, oynadı.
1984'te roma’daki italyan kültür birliğince “adalaide ristori” ödülüne layık görüldü
1989 yılında, korsika - bastia film festivalinde “hanım” filmindeki rolüyle “en iyi kadın oyuncu” ödülünü aldı.
1991 yılında tiyatro sanatına hizmetlerinden ötürü uluslararası lions kulübünün “the melvin jones” ile ödüllendirildi.
iki kez ulvi uraz “en iyi kadın oyuncu”, üç kez de aynı dalda avni dilligil ödülüne laik görüldü.
1994'te “konken partisi” oyunundaki fonsla rolü ile “olağanüstü yorum” ödülünü aldı.
1995'te kültür bakanlığınca, tiyatro sanatına katkılarından ötürü “onur” ödülüne layık gördü. kenter’e aynı yıl tiyatro sanatına katkılarından dolayı “mevlana kardeşlik ve barış ödülü” verildi.
1996’da magazin gazetecileri derneği tarafından ramiz ile jülide’deki jülide rolü için “en iyi kadın oyuncu” ödülü verildi.
19 mayıs 1997'de uluslararası istanbul festivali tarafından ömür boyu tiyatro sanatına katkısından dolayı verilen onur ödülü yıldız kenter’e dame diana rigg tarafından takdim edildi.
1998’de ankara sanat kurumu “yılın kadın sanatçısı” ödülü, 1998 muhsin ertuğrul yaşam boyu tiyatro sanatına katkılarından dolayı onur ödülü, 1998 cumhurbaşkanlığı büyük kültür ve sanat ödülü, “martı” adlı oyunda madam arcadina rolüyle 1999, afife tiyatro ödülleri - en iyi kadın oyuncu ödülü aldı.
kendisi son derecede mütevazi, saygı dolu ve nazik bir hanımefendiydi. boğaziçi sahilinde yürüyüş yapanlar ile tatlı sohbetler ederdi, nur içinde yatsın.
devamını gör...

* elektriğe yüzde 50 ila yüzde 125 arası zam geldi.
* doğalgaza yüzde 25 zam geldi.
* otoyol ve köprülere zam geldi.
* köprülerden artık tek değil, çift yönden para alınacak.
* mazota 1 lira 29 kuruş, benzine 61 kuruş ve lpg’ye 78 kuruş zam geldi.
* vergi, harç ve cezalara %36 zam geldi.
* mtv oranına yüzde 25 zam geldi.
* emlak vergilerine zam geldi.
* zorunlu trafik sigortasına zam geldi.
ekleme: yeni zamlar geldi
* marmaray'a yüzde 36 zam geldi.

evet, akp ile 90'ları ve 2001'i mumla aradığımız, o günlerden bin kat daha ağır günleri yaşıyoruz.

(bkz: durmak yok yola devam)

not: satılmış, yandaş ve ahlaksız medya, pek tabii saray talimatı ile zamları haber yapmıyor. hiç biri zamlardan bahsetmiyor!!.
devamını gör...

mod oluşuna en sevindiğim sözlük yazarlarından biri. aynasızlardan tarafa geçtiğine göre sözü olan kafa sözlük amblemli dansöz kıyafetini, cüzi bir miktar karma puan karşılığında mağazaya koymasını temenni ediyorum*swh


edit; hibe sözü alınmıştır. bizzat kendisi tarafından. evet, tarafından.
devamını gör...

(bkz: kaderini sev)
her şeyin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin. bunun yerine herşeyin olması gerektiği gibi olmasını dileyin - o zaman hayatınız daha iyi olacaktır."
devamını gör...


mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. hayat sana karanlık, manasız gelir. insan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı, ağzını açmayı bile istemez.
hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. hava sıkıcı ve manasızdır. ya fazla sıcak ya fazla soğuk ya fazla yağmurludur. gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar.
aklını başına derleyip bu ruh haletini tahlil etmek istersin. insan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir.

kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. çünkü nedense hepimizde maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır bunu yapmazsak büsbütün çılgına döneriz.
mamafih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktan ölürlerdi. bu depresyon kelimesine yapışıp iç sıkıntısının uçsuz bucaksız denizinde bocalarken karşına uzun zamandan beri görmediğin bir ahbap çıkar. kılık kıyafetinin düzgünce olduğunu görür görmez derhal aklına kendi meteliksizliğin gelir ve gafil dostundan talihin varsa bir iki lira borç alırsın...

işte ondan sonra mucize başlar. şiddetli bir rüzgar ruhundan bir sis tabakasını sıyırıp götürmüş gibi içinin birdenbire aydınlandığını, bir hafiflik, bir genişlik duyduğunu görürsün. eski sıkıntı pır deyip uçmuştur. gözlerin etrafa memnuniyetle bakar ve sen de gevezelik edecek bir arkadaş aramaya başlarsın.
işte, iki gözüm, ciltlerce kitabın, saatlerce tefekkürün yapamadığı işi iki kirli kağıt başarır.

sen ruhumuzun bu kadar ucuz bir bedel mukabilinde takla atmasını haysiyetine yediremediğin için belki daha asil sebepler peşinde koşarsın, gökyüzünde birkaç yüz metre daha yükselen bir bulut yahut ensene doğru esen serince bir rüzgar yahut o esnada aklına gelen zekice bir fikir, sana bu değişmenin sebebi gibi görünmek ister.
fakat söz aramızda, iş bunun tamamıyla tersinedir, cebimize giren iki lira sayesindedir ki havanın biraz açıldığını görmek, rüzgarın serinliğini hissetmek hatta akıllıca şeyler düşünmek mümkün olmuştur...


(bkz: içimizdeki şeytan)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim