kendime saygım var davranışları
ağız şapırdatmamak
ağız şapırdatarak yemek yiyenlerin ne kendisine ne başkasına saygı duyduğuna inanmıyorum
insan neden böyle bir şey yapar anlamış da değilim
ağız şapırdatarak yemek yiyenlerin ne kendisine ne başkasına saygı duyduğuna inanmıyorum
insan neden böyle bir şey yapar anlamış da değilim
devamını gör...
ağlayamamak
galiba ağlamanın hayatım boyunca güçsüzlük ve utanç verici bir şey olduğunu düşündüm. hatırlıyorum da ben küçük yaşlardayken ailecek izlediğimiz duygusal filmler olurdu. filmi izlerken aile fertlerinin hepsi ağlardı ya da gözleri dolardı.ben ise tek tek onlara bakıp ,gözümden süzülmeye çalışan göz yaşlarını çaktırmadan silerdim.daha sonra da ağlamamış gibi yapıp yüzlerine gülerdim.şimdilerdeyse yine ağlayamıyorum fakat bazen çok acayip bir şey oluyor .evde yalnız başına çok komik bir film izlerken esprilere katıla katıla gülme esnasında bir anda hıçkırarak ağlamaya başlıyorum. tabi sonra hemen geçiyor ve sadece yine bunu ben biliyorum.
devamını gör...
geceye bir hikaye bırak
zenginlik
şehre gidip kendilerine güzel bir iş kurup zengin olma hayallerini gerçekleştirmek isteyen iki kan kardeş sırtlarına da eşyalarını yükleyip yola çıkmışlardı. o kadar çok iyi anlaşıyorlardı birinin ayağına taş değse yardım ediyorlar birbirlerine aralarında geçen her diyalogda ise kıkır kıkırdayarak gülüyorlardı. rastladıkları mekanlara da uğrayıp karınlarını bir güzel doyuruyorlar aynı zamanda sevdiklerine kavuşmanın düşüyle sevgililerine hediyeler alıyorlar. kendi hikayelerinin kahramanı olmak hissini düşlüyor kahkahalar ile gülüyor, oynaya zıplaya yola devam ediyorlardı…
aralarındaki gülüşmeler sonlanmış sessizce yan yana yürüyorlardı. sessizlikten sıkılmıştı uzun boylu esmer genç ellerini cebinden çıkarıp kollarını iki yanda sallandırarak başını güneşe doğru kaldırmış güneşin battığını fark edince arkadaşına dönüp asker duruşu yaptı arkadaşı da onu taklit ederek o da durdu.
konuşmaya başladı uzun boylu esmer genç, orta boylu al yanaklı sarışın şişman arkadaşına “tolunay hava kararmak üzere şurada bir ateş yakıp dinlenelim daha sonra yola devam ederiz. yoksa üşüyerek hasta oluruz.” dedi. arkadaşı ona dönüp tam ona söylenecekken bir anda yüzüne gelen ışıkla kafasını yukarıya kaldırdı mavi gökyüzündeki şeffaf olan aya bakıp “ulan zaman ne çabuk geçiyor yahu” dedi dikkatini arkadaşına verip sorusunu alaycı sözlerle cevaplandırdı “o sıska vücudun üşemesin, dinlenelim şahmeran.” dedi.
hemen ateş yakılacak alan arandılar fakat birinin beğendiğini diğeri beğenmiyor o olmaz bu olmaz deyip didişiyorlardı aralarındaki anlaşmazlık kalmamaları ve yürümeye devam etmelerini sağladı. adım attıklarında gözlerini kamaştıran ağaçların arasındaki hareketli ışığa bakıp kafalarını birbirine yaklaştırıp öylece durdular bir süre sonra karşıya doğru yürümeye başladılar. karşılarında küçük pembe bir kulübeyle karşılaştılar. başlarını sokacak bir ev bulduklarına sevindiler yoksa bu soğukta donacaklardı oldukları yerde zıplıyorlar gülen gözleri birbirini bulunca önce birbirlerine uzun bir süre bakıp sarıldılar ve anlık hareket ederek ellerini birleştirerek kulübeye doğru koşmaya başladılar…
kulübenin kapısını iki kez çaldılar fakat kapıyı açan kimse olmadı. kafalarında tek bir soru vardı peki bu ışık nasıl olurdu da buradan gelirdi. şahmeran bir sözü hatırladı ve tolunay’a bahsetti ‘atalarımız boşuna dememiş “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” ya birisi var içeride kapının sesini duymuyor ya da bu bir tuzak.’ dedi ikisi de sanki aynı şeyi düşünmüş gibi aynı anda ‘burada birileri olmalı ya da bir oyun bu’ dediler ve tolunay bir kez daha çaldı kapıyı şahmeran ise kulübenin camlarında içeriye bakmaya çalıştı fakat ne kapı açan ne de içeride birileri görünmüyordu. tüm ümitlerini kesip oldukları yere çöküp dizlerine sarıldılar şahmeran derin bir iç çekerek sırtını kapıya yaslayınca bir anda kendini yerde buldu. işte kapı açılmıştı. hemen yerinden kalkıp tolunay ile içeri doğru baktılar ikisi de karşılarında gördükleri şeye inanamadılar…
içeriye girmek için kapı ağzında birbirlerini itip kakıyorlardı ki bir hışımla ikisi de aşkla baktıkları sandığın önüne düştüler sandığa doğru emekleyerek dizlerini ikiye katlayıp ayaklarının üstüne oturup sandıktaki sarı sarı göz kamaştıran altınlara, birbirinden güzel incilere ve pırlantalara bakıp zengin olduk dediler. tolunay ‘ben bu zenginliği şahmeran ile paylaşırsam payıma çok az şey düşer en iyisi hepsi benim olmalı bir şekilde onu oyalamalı ve sandık bende kalmalı.’ diye düşündü. o bunları düşünürken arkadaşı bakıyordu ona karşı samimiyetsiz bir gülümseme ile bakışları üzerinden çekilmesini sağladı sandıktaki ganimetlere bakmaya devam ederken şahmeran da arkadaşının düşündüğü gibi ‘bu altınların hepsi benim olmalıydı’ diye düşündü. düşüncüleri sözcükleri buldu sözcükler tolunay’a karşı olan cümlelere dönüştü ‘bu paralar benim çünkü ışıkları da kulübeyi de ilk ben gördüm sen peşime düştün’ dedi. arkadaşı bu cümle karşısında yıkıldı bunları duymayı beklemiyordu hemen toparlanıp arkadaşı gibi sert ve sinirli bakışlar atarak ses tonunun güçlü çıktığından emin ‘nereden geliyor bu özgüven sana bunları ilk ben gördüm altınlar benim hakkım’ dedi altınları avuçlayarak dudaklarını altınlara götürüp öptü…
ikisi de farklı düşlere daldılar altınların hayalini kurup zenginliği hayal ettiler… düşlerinden ayrıldıklarında kavga edip birbirlerini dinlemeyerek sadece aynı anda konuşup kötü sözler söyleyerek birbirlerinin canını acıttılar. aralarında oluşan bu gerginlik büyüyerek arttı. ikisi de bu zenginlik karşısında birbirlerini duymuyordu.
sırtları birbirine bakıyor hiç konuşmadılar, uzunca bir süre sessizlik hakimdi kulübeye, tekmeyle açılan kapının önünde dikilen uzun boylu baştan aşağı siyah giyen adam sessizliği bağırarak bozdu. ‘altınlarımı almaya gelen de kim böyle’ dedi. iki genç birbirine bakıp tek ağızdan ‘sende kimsin?’ dediler adam kızmış olmalıydı ki sert bir ses tonuyla ‘ben değil sizde kimsiniz’ dedi. şahmeran samimi olmayan gülümsemesiyle ‘biz şehre gideceğiz hava kararınca dinlenmeye karar verdik buranın da kimsesiz olduğunu görünce burada kalmaya karar verdik. değil mi tolunay’ dedi önce adama doğru konuşarak sonra arkadaşına bakıp onu onaylamasını istediği tolunay’a, tolunay korkmuş halde boşluğa doğru konuştu ‘e. ev…evet arkadaşım doğru söylüyor.’ dedi.
altınlarını da alıp buradan ayrılıyorlardı ki adam sinirle konuştu ‘defolun evimden çaldığınız altınlarımı da yerine bırakın!’ dedi. hiç düşünmeden tolunay ‘nereden senin altınların oluyor?’ dedi adam hemen evin sahibi olduğunu gösteren zigon sehpanın üstündeki ona ait olan fotoğrafları işaret etti. evin, altınların o adama ait olduğunu anlayan iki genç altınları ve kurdukları tüm hayalleri geri de bırakarak kulübeden çıktılar.
köylerinin yolunu ailelerine döndüler bu yolda anladılar ki asıl zenginlik dayanışma ve insanın birbirine duyduğu sevginin kazandırdığı dostluktu. onlar şimdi köylerinde babalarından kalan tarlayı ekip biçerek, birbirleriyle yardımlaşarak zengin hayatlarını yaşıyorlar.
ykmcsnn
(bkz: bkz: https://medium.com/@ykmcsnn/bir-%C3%B6yk%C3%BC-yaz-c79ec64e877f))
şehre gidip kendilerine güzel bir iş kurup zengin olma hayallerini gerçekleştirmek isteyen iki kan kardeş sırtlarına da eşyalarını yükleyip yola çıkmışlardı. o kadar çok iyi anlaşıyorlardı birinin ayağına taş değse yardım ediyorlar birbirlerine aralarında geçen her diyalogda ise kıkır kıkırdayarak gülüyorlardı. rastladıkları mekanlara da uğrayıp karınlarını bir güzel doyuruyorlar aynı zamanda sevdiklerine kavuşmanın düşüyle sevgililerine hediyeler alıyorlar. kendi hikayelerinin kahramanı olmak hissini düşlüyor kahkahalar ile gülüyor, oynaya zıplaya yola devam ediyorlardı…
aralarındaki gülüşmeler sonlanmış sessizce yan yana yürüyorlardı. sessizlikten sıkılmıştı uzun boylu esmer genç ellerini cebinden çıkarıp kollarını iki yanda sallandırarak başını güneşe doğru kaldırmış güneşin battığını fark edince arkadaşına dönüp asker duruşu yaptı arkadaşı da onu taklit ederek o da durdu.
konuşmaya başladı uzun boylu esmer genç, orta boylu al yanaklı sarışın şişman arkadaşına “tolunay hava kararmak üzere şurada bir ateş yakıp dinlenelim daha sonra yola devam ederiz. yoksa üşüyerek hasta oluruz.” dedi. arkadaşı ona dönüp tam ona söylenecekken bir anda yüzüne gelen ışıkla kafasını yukarıya kaldırdı mavi gökyüzündeki şeffaf olan aya bakıp “ulan zaman ne çabuk geçiyor yahu” dedi dikkatini arkadaşına verip sorusunu alaycı sözlerle cevaplandırdı “o sıska vücudun üşemesin, dinlenelim şahmeran.” dedi.
hemen ateş yakılacak alan arandılar fakat birinin beğendiğini diğeri beğenmiyor o olmaz bu olmaz deyip didişiyorlardı aralarındaki anlaşmazlık kalmamaları ve yürümeye devam etmelerini sağladı. adım attıklarında gözlerini kamaştıran ağaçların arasındaki hareketli ışığa bakıp kafalarını birbirine yaklaştırıp öylece durdular bir süre sonra karşıya doğru yürümeye başladılar. karşılarında küçük pembe bir kulübeyle karşılaştılar. başlarını sokacak bir ev bulduklarına sevindiler yoksa bu soğukta donacaklardı oldukları yerde zıplıyorlar gülen gözleri birbirini bulunca önce birbirlerine uzun bir süre bakıp sarıldılar ve anlık hareket ederek ellerini birleştirerek kulübeye doğru koşmaya başladılar…
kulübenin kapısını iki kez çaldılar fakat kapıyı açan kimse olmadı. kafalarında tek bir soru vardı peki bu ışık nasıl olurdu da buradan gelirdi. şahmeran bir sözü hatırladı ve tolunay’a bahsetti ‘atalarımız boşuna dememiş “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” ya birisi var içeride kapının sesini duymuyor ya da bu bir tuzak.’ dedi ikisi de sanki aynı şeyi düşünmüş gibi aynı anda ‘burada birileri olmalı ya da bir oyun bu’ dediler ve tolunay bir kez daha çaldı kapıyı şahmeran ise kulübenin camlarında içeriye bakmaya çalıştı fakat ne kapı açan ne de içeride birileri görünmüyordu. tüm ümitlerini kesip oldukları yere çöküp dizlerine sarıldılar şahmeran derin bir iç çekerek sırtını kapıya yaslayınca bir anda kendini yerde buldu. işte kapı açılmıştı. hemen yerinden kalkıp tolunay ile içeri doğru baktılar ikisi de karşılarında gördükleri şeye inanamadılar…
içeriye girmek için kapı ağzında birbirlerini itip kakıyorlardı ki bir hışımla ikisi de aşkla baktıkları sandığın önüne düştüler sandığa doğru emekleyerek dizlerini ikiye katlayıp ayaklarının üstüne oturup sandıktaki sarı sarı göz kamaştıran altınlara, birbirinden güzel incilere ve pırlantalara bakıp zengin olduk dediler. tolunay ‘ben bu zenginliği şahmeran ile paylaşırsam payıma çok az şey düşer en iyisi hepsi benim olmalı bir şekilde onu oyalamalı ve sandık bende kalmalı.’ diye düşündü. o bunları düşünürken arkadaşı bakıyordu ona karşı samimiyetsiz bir gülümseme ile bakışları üzerinden çekilmesini sağladı sandıktaki ganimetlere bakmaya devam ederken şahmeran da arkadaşının düşündüğü gibi ‘bu altınların hepsi benim olmalıydı’ diye düşündü. düşüncüleri sözcükleri buldu sözcükler tolunay’a karşı olan cümlelere dönüştü ‘bu paralar benim çünkü ışıkları da kulübeyi de ilk ben gördüm sen peşime düştün’ dedi. arkadaşı bu cümle karşısında yıkıldı bunları duymayı beklemiyordu hemen toparlanıp arkadaşı gibi sert ve sinirli bakışlar atarak ses tonunun güçlü çıktığından emin ‘nereden geliyor bu özgüven sana bunları ilk ben gördüm altınlar benim hakkım’ dedi altınları avuçlayarak dudaklarını altınlara götürüp öptü…
ikisi de farklı düşlere daldılar altınların hayalini kurup zenginliği hayal ettiler… düşlerinden ayrıldıklarında kavga edip birbirlerini dinlemeyerek sadece aynı anda konuşup kötü sözler söyleyerek birbirlerinin canını acıttılar. aralarında oluşan bu gerginlik büyüyerek arttı. ikisi de bu zenginlik karşısında birbirlerini duymuyordu.
sırtları birbirine bakıyor hiç konuşmadılar, uzunca bir süre sessizlik hakimdi kulübeye, tekmeyle açılan kapının önünde dikilen uzun boylu baştan aşağı siyah giyen adam sessizliği bağırarak bozdu. ‘altınlarımı almaya gelen de kim böyle’ dedi. iki genç birbirine bakıp tek ağızdan ‘sende kimsin?’ dediler adam kızmış olmalıydı ki sert bir ses tonuyla ‘ben değil sizde kimsiniz’ dedi. şahmeran samimi olmayan gülümsemesiyle ‘biz şehre gideceğiz hava kararınca dinlenmeye karar verdik buranın da kimsesiz olduğunu görünce burada kalmaya karar verdik. değil mi tolunay’ dedi önce adama doğru konuşarak sonra arkadaşına bakıp onu onaylamasını istediği tolunay’a, tolunay korkmuş halde boşluğa doğru konuştu ‘e. ev…evet arkadaşım doğru söylüyor.’ dedi.
altınlarını da alıp buradan ayrılıyorlardı ki adam sinirle konuştu ‘defolun evimden çaldığınız altınlarımı da yerine bırakın!’ dedi. hiç düşünmeden tolunay ‘nereden senin altınların oluyor?’ dedi adam hemen evin sahibi olduğunu gösteren zigon sehpanın üstündeki ona ait olan fotoğrafları işaret etti. evin, altınların o adama ait olduğunu anlayan iki genç altınları ve kurdukları tüm hayalleri geri de bırakarak kulübeden çıktılar.
köylerinin yolunu ailelerine döndüler bu yolda anladılar ki asıl zenginlik dayanışma ve insanın birbirine duyduğu sevginin kazandırdığı dostluktu. onlar şimdi köylerinde babalarından kalan tarlayı ekip biçerek, birbirleriyle yardımlaşarak zengin hayatlarını yaşıyorlar.
ykmcsnn
(bkz: bkz: https://medium.com/@ykmcsnn/bir-%C3%B6yk%C3%BC-yaz-c79ec64e877f))
devamını gör...
guernica
#491745
colin powell saddam yönetiminin ''nükleer silahları var'' çığırtkanlığını yapmak ve destek için birleşmiş milletlere gittiğinde, savaşa karar verdiklerini açıklamak istemişti.
o ana kadar tüm duyurular bu halının önünde yapılıyordu.
ancak, çığlık atan kadınlar, parçalanan uzuvlar, patlamalar ve bombaların kötü bir etki yaratacağını düşünerek halıyı kaldırdılar. ve açıklamayı öyle yaptılar.
öyle etkili bir resimdir bu.
www.nytimes.com/2003/02/05/...
colin powell saddam yönetiminin ''nükleer silahları var'' çığırtkanlığını yapmak ve destek için birleşmiş milletlere gittiğinde, savaşa karar verdiklerini açıklamak istemişti.
o ana kadar tüm duyurular bu halının önünde yapılıyordu.
ancak, çığlık atan kadınlar, parçalanan uzuvlar, patlamalar ve bombaların kötü bir etki yaratacağını düşünerek halıyı kaldırdılar. ve açıklamayı öyle yaptılar.
öyle etkili bir resimdir bu.
www.nytimes.com/2003/02/05/...
devamını gör...
insan sarrafı olmak
tahtakale de eğitimini tamamlayan biri olarak, ve 36 yıldır ticaretin içinden biri olarak, bir kişiyi tanımam en çok bir saatimi alır. iddialıyım bu konuda, özelikle dolandırıcılar konusunda.
devamını gör...
finch
abi oturalım finch'i yazalım diye düşündük. sonuçta tom hanks baş rol. baya üstüne düşünülecek bir film ortaya koymuşlar bence. ana fikir, olay örgüsü, filmin can yakan diyalektiği falan baya baya garip ama bir o kadar da etkileyici...
konu şu bir güneş patlaması sonucu after kıyamet senaryosu mevcut ortalık darma duman. barınma, beslenme hayatı idame ettirme aşırı derecede zor koşullar altında devam etmekte. bir nevi günümüz türkiyesi :)
tom hanks abimiz zannımca bilim insanı ve asosyal bir kişiliğe sahip; toplumdan ve insan temelli herhangi bir yapılaşmadan uzak. ufak bir köpekle kendisi arasında insani bir bağ kurmuş ve kendi benlik arayışları içerisinde sahiplendiği köpek onun arınması için gerekli bütün materyalleri oluşturmuş. filmin devamında seyreden bütün olaylar insan eliyle var olan bir robotun insan kimliği, ahlakı ve benliği oluşturup oluşturamayacağı ile alakalı; bence... yahu hakkını asla yiyemem o nasıl bir oyunculuk 1940'lar türkiyesinden fırlayan bir veremli gibi kan kusmalar öksürmeler falan bütün oscarlar sana feda olsun.
filmi seyrederken yaklaşık 5-6 kere durdurup diyalogları inceledim. o kadar kaliteli anektodlar edindim ki ileriye dönük bireysel diyaloglarımda kullanabileceğim birden fazla fikir dahi mevcut. zaman zaman sıradan bilim kurgu eserlerine selam çaksa dahi tom hanks kalitesine yakışır bir film final projesi olduğunu düşünüyorum.
filme genel olarak puanım 6.5/10. izlenmeli ama izletilmesi elzem mi e orası meçhul?
konu şu bir güneş patlaması sonucu after kıyamet senaryosu mevcut ortalık darma duman. barınma, beslenme hayatı idame ettirme aşırı derecede zor koşullar altında devam etmekte. bir nevi günümüz türkiyesi :)
tom hanks abimiz zannımca bilim insanı ve asosyal bir kişiliğe sahip; toplumdan ve insan temelli herhangi bir yapılaşmadan uzak. ufak bir köpekle kendisi arasında insani bir bağ kurmuş ve kendi benlik arayışları içerisinde sahiplendiği köpek onun arınması için gerekli bütün materyalleri oluşturmuş. filmin devamında seyreden bütün olaylar insan eliyle var olan bir robotun insan kimliği, ahlakı ve benliği oluşturup oluşturamayacağı ile alakalı; bence... yahu hakkını asla yiyemem o nasıl bir oyunculuk 1940'lar türkiyesinden fırlayan bir veremli gibi kan kusmalar öksürmeler falan bütün oscarlar sana feda olsun.
filmi seyrederken yaklaşık 5-6 kere durdurup diyalogları inceledim. o kadar kaliteli anektodlar edindim ki ileriye dönük bireysel diyaloglarımda kullanabileceğim birden fazla fikir dahi mevcut. zaman zaman sıradan bilim kurgu eserlerine selam çaksa dahi tom hanks kalitesine yakışır bir film final projesi olduğunu düşünüyorum.
filme genel olarak puanım 6.5/10. izlenmeli ama izletilmesi elzem mi e orası meçhul?
devamını gör...
feminist
feminist, feminizm savunucusu. peki feminizm ne anlama geliyor? sadece kadın haklarını savunan ve dile getiren bir ideoloji değildir feminizm. maalesef kadınlar daha fazla ezilen kısmı temsil ettiği için ilk akla gelen kadın hakları. aslında feminizm herkes, her insan içindir. kadınları üstün görmenin değil, kadın erkek eşitliğinin derdindedir. kadınların ve erkeklerin eşitliğini savunan herkes feminizm temsilcisidir.
kadın olarak fazladan bir ayrıcalık istemiyoruz. herhangi bir insanın dini, dili ,ırkı ve cinsiyeti ve de cinsel tercihi daha fazla ya da daha az saygı görmesi anlamına gelmiyor.
bir şarkı bırakıyorum buraya buradan.
kadın olarak fazladan bir ayrıcalık istemiyoruz. herhangi bir insanın dini, dili ,ırkı ve cinsiyeti ve de cinsel tercihi daha fazla ya da daha az saygı görmesi anlamına gelmiyor.
bir şarkı bırakıyorum buraya buradan.
devamını gör...
aziz pavlus
bugün bildiğimiz hristiyanlığın gerçek kurucusudur. isa’nın yalnızca adı var hristiyanlıkta. kendisi yahudi olmasına rağmen roma vatandaşıdır, bu o dönemde çok önemli hakların kapısını aralıyordu. havari petrus‘un hristiyanlığı yalnızca bir yahudi mezhebi olarak görmesine karşı çıkmıştır, roma vatandaşı olmasının verdiği rahatlıkla hristiyanlığı anadolu üzerinden tüm batıya yaymıştır. hz. isa’yı hayatı boyunca rüyası hariç hiç görmemiştir.
devamını gör...
sergey brin ve larry page
sergey brin : 21 ağustos 1973'te moskova'da dünyaya gelmiştir. brin'in hem anne hem babası moskova eyalet üniversitesi'nden matematikçi olarak mezun olmuşlardır.
brin altı yaşındayken ailesi amerika'ya göç etmiş ve maryland'a yerleşmişlerdir.
brin ilk ve orta eğitimini maryland'de almış ayrıca maryland üniversitesi'nde matematik prefesörü olan babasından yüksek matematik eğitimi almıştır. daha sonra maryland üniversitesi'ne giden sergey burada matematik ve bilgisayar bilimleri dersleri almış.
ve larry gibi onur derecesiyle mezun olduktan sonra stanford üniversitesi'nden bilgisayar bilimleri dalında master derecesi almıştır.

larry page: 26 mart 1973'te michigan'da dünyaya gelmiştir.
larry dünyaya geldiğinde babası michigan eyalet üniversitesi'nde yapay zeka üzerine doktora çalışmaları yapmaktaydı, annesi ise aynı üniversitede programlama dersleri vermekteydi. larry ilk ve orta öğrenimini michigan'da yaptıktan sonra michigan üniversitesi bilgisayar mühendisliği bölümünü onur derecesiyle bitirmiştir.
ayrıca stanford üniversitesi'nde bilgisayar bilimleri hakkında master derecesi almıştır.

google'ın kurucularından olan bu iki genç, para peşinde koşan iş adamları değildi. sadece iyi bir arama teknolojisi oluşturmak isteyen iki hackerdı. yapılandırdıkları google'ın nasıl sonuçlanacağı hakkında en ufak bir fikirleri yoktu. içleride sadece yeni bir şey üretme ve üst düzey bir teknoloji geliştirme isteği vardı. 90'larda popüler olan ve ağırlığını piyasaya koymuş olan yahoo ve lycos gibi birçok arama motoru zamanında ciddiye almadıkları google tarafından sönük bırakıldı.
brin altı yaşındayken ailesi amerika'ya göç etmiş ve maryland'a yerleşmişlerdir.
brin ilk ve orta eğitimini maryland'de almış ayrıca maryland üniversitesi'nde matematik prefesörü olan babasından yüksek matematik eğitimi almıştır. daha sonra maryland üniversitesi'ne giden sergey burada matematik ve bilgisayar bilimleri dersleri almış.
ve larry gibi onur derecesiyle mezun olduktan sonra stanford üniversitesi'nden bilgisayar bilimleri dalında master derecesi almıştır.

larry page: 26 mart 1973'te michigan'da dünyaya gelmiştir.
larry dünyaya geldiğinde babası michigan eyalet üniversitesi'nde yapay zeka üzerine doktora çalışmaları yapmaktaydı, annesi ise aynı üniversitede programlama dersleri vermekteydi. larry ilk ve orta öğrenimini michigan'da yaptıktan sonra michigan üniversitesi bilgisayar mühendisliği bölümünü onur derecesiyle bitirmiştir.
ayrıca stanford üniversitesi'nde bilgisayar bilimleri hakkında master derecesi almıştır.

google'ın kurucularından olan bu iki genç, para peşinde koşan iş adamları değildi. sadece iyi bir arama teknolojisi oluşturmak isteyen iki hackerdı. yapılandırdıkları google'ın nasıl sonuçlanacağı hakkında en ufak bir fikirleri yoktu. içleride sadece yeni bir şey üretme ve üst düzey bir teknoloji geliştirme isteği vardı. 90'larda popüler olan ve ağırlığını piyasaya koymuş olan yahoo ve lycos gibi birçok arama motoru zamanında ciddiye almadıkları google tarafından sönük bırakıldı.

devamını gör...
evernevergreen
hayatım boyunca duyduğum en güzel iltifatı kendisi için de söyleyeceğim: ‘tam bir cumhuriyet kadını’. cumhuriyet kadar aydınlık ve güzel bir insan.
hoş sohbetliği bir yana, yazarlığı da harika. kültürlü, farklı ve çeşitli konularda bilgi sahibi, okuyan ve kendisini de okutturan nadide yazarlardan.
hoş sohbetliği bir yana, yazarlığı da harika. kültürlü, farklı ve çeşitli konularda bilgi sahibi, okuyan ve kendisini de okutturan nadide yazarlardan.
devamını gör...
2022 yılı asgari ücretin 4250 tl olması
2017 1404 tl 400 $
2018 1603 tl 427 $
2019 2020 tl 382 $
2020 2324 tl 393 $
2021 2826 tl 384 $
2022 4250 tl 270$
2018 1603 tl 427 $
2019 2020 tl 382 $
2020 2324 tl 393 $
2021 2826 tl 384 $
2022 4250 tl 270$
devamını gör...
normal sözlük'te takılmak vs sınavlara çalışmak
sınavlarınıza çalışın guzum. buralara takılmayın okuyun memur olun.
devamını gör...
selefilik
şu sıralar moda. silahlanmalar, bazı yerlere tehdit içerikli yazılar bırakmalar falan. her yerdeler, dikkat etmeliyiz.
devamını gör...
galyum
son yıllarda mühendisler galyum metali ile bazı metalleri karıştırarak çok sağlam ve elastik bir madde elde ettiler. bu alaşımın ileride robotlarda deri olarak kullanılabilmesi söz konusudur.
devamını gör...
ev sahiplerinin biraz şey olması
ıyi bir ev sahibiyseniz kötü bir kiracıya, kötü bir ev sahibiyseniz de iyi bir kiracıya denk gelme durumu.
kiracıya evi teslim etmeden önce evdeki kombinin bakımını yaptırdık verdik. her şey tıkırında çalışıyor. oturdu 1 sene evde. pat telefon "kombi bozuldu yaptırın". eee güzel kardeşim, ey beynini de kiraya vermiş kardeşim biz sana çalışan kombiyi verdik mi? verdik. bakımını yaptırıp verdik mi? verdik. 1 sene o evde kim oturdu? sen. biz niye yaptırıyoruz? oturup eden, bozan sensin.
bir de kiracıyı iyi bulup, tepesine çıkan kötü ev sahibi örneği vereyim. demokratik insanız sonuçta. birini yererken diğerini övmek olmaz.
bakıyor kiracı kirasını gününde ödüyor, evi kendi eviymiş gibi bakıyor. ev sahibi ne yapıyor? evden çıkın, kirayı arttırdım gibi bahanelerle kapıya dayanıyor.
kısacası her ikisine de yaranamazsınız, evinizi satın ya da ev satın alın.
ah be yoldaş şöyle emlakçı, sahibinden.com gibi reklamlar alsan da şu tanımın sonuna reklam koysaydım.
çalışıyor ama kafası basmıyor reklam işlerine bu çocuğun...
kiracıya evi teslim etmeden önce evdeki kombinin bakımını yaptırdık verdik. her şey tıkırında çalışıyor. oturdu 1 sene evde. pat telefon "kombi bozuldu yaptırın". eee güzel kardeşim, ey beynini de kiraya vermiş kardeşim biz sana çalışan kombiyi verdik mi? verdik. bakımını yaptırıp verdik mi? verdik. 1 sene o evde kim oturdu? sen. biz niye yaptırıyoruz? oturup eden, bozan sensin.
bir de kiracıyı iyi bulup, tepesine çıkan kötü ev sahibi örneği vereyim. demokratik insanız sonuçta. birini yererken diğerini övmek olmaz.
bakıyor kiracı kirasını gününde ödüyor, evi kendi eviymiş gibi bakıyor. ev sahibi ne yapıyor? evden çıkın, kirayı arttırdım gibi bahanelerle kapıya dayanıyor.
kısacası her ikisine de yaranamazsınız, evinizi satın ya da ev satın alın.
ah be yoldaş şöyle emlakçı, sahibinden.com gibi reklamlar alsan da şu tanımın sonuna reklam koysaydım.
çalışıyor ama kafası basmıyor reklam işlerine bu çocuğun...
devamını gör...
en sevilen ahmet kaya şarkısı
yanımdasın susuyorsun,
susuyor konuşmuyorsun,
bakıyor görmüyorsun,
dokunsan donacağım,
içimde intihar korkusu var,
bir gülsen ağlayacağım,bir gülsen,
kendimi bulacağım...
-içimde ölen biri var.
susuyor konuşmuyorsun,
bakıyor görmüyorsun,
dokunsan donacağım,
içimde intihar korkusu var,
bir gülsen ağlayacağım,bir gülsen,
kendimi bulacağım...
-içimde ölen biri var.
devamını gör...
sözlük dergi yazılarını bekliyor
sevindirici.
devamını gör...
türk düşmanlarının ortak özellikleri
sanırım bu özelliklerin en başında türk kimliği hariç her türlü kimliği savunmak gelir. bu kişiler için tüm diğer kimlikler, türklüğe karşı savunulması gereken birer cephedir.
bu kişilere göre ırkçılığın tanımı, türküm diyebilmektir. eğer türklük dışındaki herhangi etnik kimliğe sahip olduğunuzu iddia ediyorsanız, bu sizin en doğal insani hakkınızdır.
bu kişiler açısından, türk tarihini övmeniz sizin insafa gelmez azılı bir faşist olduğunuz anlamına gelebilir.
atatürk'ü adının anılması, bu kişilerin başını döndürüp gözlerini karartır. suratlarında gizli bir nefret ifadesi belirir.
eli kanlı, kafatasçı bir faşist olmak için ağzınızdan türk adının çıkması bile yeterlidir.
tarih bilgileri, türklerin tüm tarih boyunca haksızlık yaptığı üzerinedir. diğer tüm milletler türklerin sahip oldukları üzerinde hak sahibidirler. türkler ise en fazla istilacı veya hırsız olabilirler.
son olarak, bu kişiler türklerin hiçbir konuda haksızlığa uğrayamayacağını düşünürler.
bu kişilere göre ırkçılığın tanımı, türküm diyebilmektir. eğer türklük dışındaki herhangi etnik kimliğe sahip olduğunuzu iddia ediyorsanız, bu sizin en doğal insani hakkınızdır.
bu kişiler açısından, türk tarihini övmeniz sizin insafa gelmez azılı bir faşist olduğunuz anlamına gelebilir.
atatürk'ü adının anılması, bu kişilerin başını döndürüp gözlerini karartır. suratlarında gizli bir nefret ifadesi belirir.
eli kanlı, kafatasçı bir faşist olmak için ağzınızdan türk adının çıkması bile yeterlidir.
tarih bilgileri, türklerin tüm tarih boyunca haksızlık yaptığı üzerinedir. diğer tüm milletler türklerin sahip oldukları üzerinde hak sahibidirler. türkler ise en fazla istilacı veya hırsız olabilirler.
son olarak, bu kişiler türklerin hiçbir konuda haksızlığa uğrayamayacağını düşünürler.
devamını gör...
büyük olan çocukların kardeşlerine yaptıkları eşek şakaları
iyi bir abla olduğumu fark ettiren başlıktır.*
devamını gör...