eurovision saati radyo yayını
eurovision konusunda ilgisi ve en ince ayrıntılara hakimiyetiyle tanıdığımız twelvepointsgoesto ile eurovision şarkı yarışması tarihinde yunanistan'ın serüvenini konuşacağız.
ara ara karşı kıyının ilginçliklerinden de dem vuracağımız eğlenceli bir yayın olacak. tüm meraklıları bekliyoruz. *
ara ara karşı kıyının ilginçliklerinden de dem vuracağımız eğlenceli bir yayın olacak. tüm meraklıları bekliyoruz. *
devamını gör...
celladıma gülümserken çektirdiğim resmin arkasındaki satırlar
ismet özel'in ismet özel olduğu zamanlarda yazdığı muazzam şiiridir:
--- alıntı ---
ben ismet özel, şair, kırk yaşında.
her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
her şeyi gördüm içim rahat
gök yarıldı, çamura can verildi
linç edilmem için artık bütün deliller elde
kazandım nefretini fahişelerin
lanet ediyor bana bakireler de.
sözlerim var köprüleri geçirmez
kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
uçtum ama uçuşum
radarlarla izlendi
gayret ettim ve sövdüm
bu da geçti polis kayıtlarına.
haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi nepal'de kalmış
slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde.
acaba kim bilen doğrusunu? hatta ben
kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
sanki ne anlıyorum?
ola ki
şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın
sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
ve sonunda estetik bir
idam belki!
evet, evet ruhu olmak
bütün bunları sağlayamaz insana.
doğruysa bu yargı
bu sonuç
bu çıkarsama
neden peki her şeyi bulandırıyor
ertelenen bir konferans
geç kalkan bir otobüs?
milli şefin treni niçin beyaz?
ruslar neden yürüyorlar berlin'e?
ne saçma! ne budalaca!
dört incil'den yuhanna'yı
tercih edişim niye?
ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
yo, hayır
yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?
gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?
bakın ben, bir çok tuhaf
marifetimin yanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
üstüme yoktur ödeme hususunda
sözün gelişi
üyesi olduğunuz dernek toplantısında
bir söyleve ne dersiniz?
bir söylev: büyük insanlık ideali hakkında!
yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
kazanana vertigolar, nostaljiler
karasevdalar çıkar.
yapılsın adil pazarlık
yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
ne yapsam
döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı.
(1984)
--- alıntı ---
--- alıntı ---
ben ismet özel, şair, kırk yaşında.
her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
her şeyi gördüm içim rahat
gök yarıldı, çamura can verildi
linç edilmem için artık bütün deliller elde
kazandım nefretini fahişelerin
lanet ediyor bana bakireler de.
sözlerim var köprüleri geçirmez
kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
uçtum ama uçuşum
radarlarla izlendi
gayret ettim ve sövdüm
bu da geçti polis kayıtlarına.
haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi nepal'de kalmış
slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde.
acaba kim bilen doğrusunu? hatta ben
kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
sanki ne anlıyorum?
ola ki
şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın
sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
ve sonunda estetik bir
idam belki!
evet, evet ruhu olmak
bütün bunları sağlayamaz insana.
doğruysa bu yargı
bu sonuç
bu çıkarsama
neden peki her şeyi bulandırıyor
ertelenen bir konferans
geç kalkan bir otobüs?
milli şefin treni niçin beyaz?
ruslar neden yürüyorlar berlin'e?
ne saçma! ne budalaca!
dört incil'den yuhanna'yı
tercih edişim niye?
ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
yo, hayır
yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?
gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?
bakın ben, bir çok tuhaf
marifetimin yanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
üstüme yoktur ödeme hususunda
sözün gelişi
üyesi olduğunuz dernek toplantısında
bir söyleve ne dersiniz?
bir söylev: büyük insanlık ideali hakkında!
yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
kazanana vertigolar, nostaljiler
karasevdalar çıkar.
yapılsın adil pazarlık
yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
ne yapsam
döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı.
(1984)
--- alıntı ---
devamını gör...
#ülkemdemülteciistemiyorum
arkadaşlar sanırım hepimiz artık biraz olsun huzur istiyoruz.
ülkede dallas'a döndü yemin ediyorum.
bu ırkçılık değil , ne alaka, sadece aşayiş, huzur ve güven istiyoruz.
edebiyle gelip, kimseyi rahatsız etmeyen siyahilerle, balkan ve kırım göçmenleriyle kim problem yaşadı.
kim diyor gelen çeçen, çerkes de gitsin.
onlarda müslüman ama büyük bir farkla, biri gaspçı, tecavüzcü, diğeri işinde gücünde.
biz artık gece sokağa rahat çıkmak,, gözümüzün arkada kalmasını istemiyoruz.
onca derdimizin üstüne dert eklemek, az bi kafa dağıtalım diye girdiğimiz sosyal medyada yeni bir ölüm yada tecavüz haberi görmek istemiyoruz.
özetle edebiyle gelen ırklar kalsın, edepsizleri geldikleri cehenneme geri yollayalım.
ülkede dallas'a döndü yemin ediyorum.
bu ırkçılık değil , ne alaka, sadece aşayiş, huzur ve güven istiyoruz.
edebiyle gelip, kimseyi rahatsız etmeyen siyahilerle, balkan ve kırım göçmenleriyle kim problem yaşadı.
kim diyor gelen çeçen, çerkes de gitsin.
onlarda müslüman ama büyük bir farkla, biri gaspçı, tecavüzcü, diğeri işinde gücünde.
biz artık gece sokağa rahat çıkmak,, gözümüzün arkada kalmasını istemiyoruz.
onca derdimizin üstüne dert eklemek, az bi kafa dağıtalım diye girdiğimiz sosyal medyada yeni bir ölüm yada tecavüz haberi görmek istemiyoruz.
özetle edebiyle gelen ırklar kalsın, edepsizleri geldikleri cehenneme geri yollayalım.
devamını gör...
moderatör hazall'ın sömürgeciliğe maruz kalıyor olması
an itibariyla, kominizm ayagina kapitalist duzenin sömurgesi altinda oldugumu ogrendigim baslik... bu arada övüldüm mü gömuldum mu anlamadim, bu detaya hic girmiyorum bile. ayrica türkce engelli ne demek? adamin asabini bozma ümüğünü sıkarım.*
(bkz: uğraşma benimle uğraşırım seninle)
(bkz: uğraşma benimle uğraşırım seninle)
devamını gör...
ikinci el
kullanılmış demektir.
herhangi bir şeyi sıfır hali ile alıp kullanan kişinin o şeyi elden çıkarmasıdır.
herhangi bir şeyi sıfır hali ile alıp kullanan kişinin o şeyi elden çıkarmasıdır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarına ne oluyor sorunsalı
önce yüceltiyorlar sonra çıkardıkları yerden indiriyorlar. yüreği nahif yazarlarımız da sözlüğü terk etmekte buluyor çareyi.
devamını gör...
sözlük radyosunda yayınlanacak ilk program
kesinlikle dinleyeceğim program.*
devamını gör...
taylorizm
ilkeleri amerikalı iktisatçı ve mühendis frederick winslow taylor tarafından 1880'lerde geliştirilmiş olan ve 1911 yılında yayımladığı "bilimsel yönetimin ilkeleri" (the principles of scientific management) adlı eseri ile ortaya konmuş olan bir üretim yöntemidir. sanayi devrimi'nin getirdiği makineleşmenin bir sonucu olarak işçi emeğinden mümkün olduğu kadar fazla yararlanmayı hedef tutmuştur. işçinin bir makine gibi çalışmasını amaçlayan bu sistem ilk kez 19. yüzyılın sonlarında amerika’da uygulanmıştır.
devamını gör...
bilgisayar tamircisine güvenmemek
haklı olan duygudur. tamircinin birisi bilgisayarım ani kapanma sorunu yaşayınca ruslar tehdit ediyor 300 dolar verirsen bilgisayarındaki veriler kurtulur demişti. istemiyorum kurtulmasın verilerim deyince yarın gel al bilgisayarını hallederiz dedi.
devamını gör...
tek başına mutlu olabilen insan
kendi kendine yetebilen insandır.
her anlamda.
her anlamda.
devamını gör...
tek bakışta insan analizi yeteneği
böyle bir yetenek olsa olsa annelerde olur. etrafımdaki hangi insan için dikkat et dediyse haklı çıktı.
devamını gör...
ekmek arasına en çok yakışan yiyecek
kokoreç, balık.
devamını gör...
clara (yazar)
yazarın özenle seçtiği alıntılarda gönül dinlendiren bir şeyler var.
mahlasını görünce aklıma şu şarkı geliyor hep, küçük bir armağanla keyifli sözlükler diliyorum.
mahlasını görünce aklıma şu şarkı geliyor hep, küçük bir armağanla keyifli sözlükler diliyorum.
devamını gör...
yeraltı
2012 yapımı bir zeki demirkubuz filmi.
dostoyevski'nin muazzam kitabı yeraltından notlar kitabının farklı bir uyarlaması gibiydi. kitaptaki edebi duygusu bu tarz sanat filmlerinde de etkisini kaybetmiyor. her sahnede bir sayfa anlayışı hakim. izlemiyorsunuz okuyorsunuz karakterleri, söylenilen her cümle bir yazar titizliğinde hazırlanmış. gelelim baş karaktere canlandıran kişi engin günaydın. onun için ne diyebilirim ki? müthiş yetenek, ayakta alkışlanacak oyuncu. bu rolün umursamazlığına, çaresizliğine, kara mizahına acayip hakim. tam bir yeraltı adamı olmuş diyebilirim. zaten film yönetmeni, görüntü yönetmeni ve oyuncusu dahil olmak üzere bir çok yerde ödül alıyor. nihal yalçın'ın performansına da ayrı hayran kaldım. doğallığıyla fark yaratan oyunculardan.
baş karakter muharrem herşey'den sıkılmış çevresindeki sıradanlık, ikiyüzlülük ve tuhaflıktan bunalmış olacak ki bu durumu kaldıramayan birine dönüşüyor. hiçbir şey den keyif alamayan karanlık bir ruh hâline bürünüyor. bir hayvan sesi taklit edecek kadar tepkisiz insanların arasında.
başlanılan yer ile bitirilen yer aynı. trajikomik çok sahne var. absürt geçişler flim'in ruhuna oldukça uymuş. sesler, nefes alış verişler akılda kalıcı. özetle özenilmiş.
tabii her anlatıcı gibi zeki demirkubuz kendi hayat'ıyla ilgili kesitlerde ortaya koymuş. hayatına girmiş bazı insanları eleştirmiş, çakma solculukları ele almış. nuri bilge ceylan'ada ağır gönderme var. düşünsenize kendi filmin ve her şey'e gönderebilirsin. bu kişiler izlerken adam ne güzel laf soktu bana diyor mu acaba?
film'de geçen bu iki kelimeyi hemen kaptım:
hissetmezsen, fark etmezsin ki.
nereden biliyorsun? ya fark ediyorsa? diye sorular sorulmaya devam ediyor.
dostoyevski'nin muazzam kitabı yeraltından notlar kitabının farklı bir uyarlaması gibiydi. kitaptaki edebi duygusu bu tarz sanat filmlerinde de etkisini kaybetmiyor. her sahnede bir sayfa anlayışı hakim. izlemiyorsunuz okuyorsunuz karakterleri, söylenilen her cümle bir yazar titizliğinde hazırlanmış. gelelim baş karaktere canlandıran kişi engin günaydın. onun için ne diyebilirim ki? müthiş yetenek, ayakta alkışlanacak oyuncu. bu rolün umursamazlığına, çaresizliğine, kara mizahına acayip hakim. tam bir yeraltı adamı olmuş diyebilirim. zaten film yönetmeni, görüntü yönetmeni ve oyuncusu dahil olmak üzere bir çok yerde ödül alıyor. nihal yalçın'ın performansına da ayrı hayran kaldım. doğallığıyla fark yaratan oyunculardan.
baş karakter muharrem herşey'den sıkılmış çevresindeki sıradanlık, ikiyüzlülük ve tuhaflıktan bunalmış olacak ki bu durumu kaldıramayan birine dönüşüyor. hiçbir şey den keyif alamayan karanlık bir ruh hâline bürünüyor. bir hayvan sesi taklit edecek kadar tepkisiz insanların arasında.
başlanılan yer ile bitirilen yer aynı. trajikomik çok sahne var. absürt geçişler flim'in ruhuna oldukça uymuş. sesler, nefes alış verişler akılda kalıcı. özetle özenilmiş.
tabii her anlatıcı gibi zeki demirkubuz kendi hayat'ıyla ilgili kesitlerde ortaya koymuş. hayatına girmiş bazı insanları eleştirmiş, çakma solculukları ele almış. nuri bilge ceylan'ada ağır gönderme var. düşünsenize kendi filmin ve her şey'e gönderebilirsin. bu kişiler izlerken adam ne güzel laf soktu bana diyor mu acaba?
film'de geçen bu iki kelimeyi hemen kaptım:
hissetmezsen, fark etmezsin ki.
nereden biliyorsun? ya fark ediyorsa? diye sorular sorulmaya devam ediyor.
devamını gör...
annesinin yakışıklı oğlum dediği çocuğun tipsiz olması
kendisi benim abim olur. şu çocuğun yakışıklı olduğunu bir ben göremiyorum galiba... annem bir de abimi "minik oğlum" diye sever. ben de "1.90 boyundaki çocuğun neresi minik?" diye tepki verdiğimde dünyanın en kıskanç insanı ilan edilirim... benim için de bir sigara yakarsanız sevinirim dostlar...
devamını gör...
i dare do all that may become a man
tiyatro tanrısı olarak kabul edilen, ingiliz diline onlarca yeni sözcük kazandırmış olan william shakespeare’in macbeth oyununda geçen bir cümledir. macbeth bu sözü lady macbeth’e söyler: insan olmak adına yapıyorum.
shakespeare kahramanının bu sözü neden söylediği üzerinde fazla durmayacağım, sadece şunu söyleyebilirim ki karakter insan olmak adına arzularına, isteklerine gem vuracağını ve bunun sonucunda da işlemeyi planladığı cinayeti işlemeyeceğini anlatmak için kurar bu cümleyi
yıllar önce insanolunbiraz mahlasını kullanmaya başladığımda aklımda bu cümle vardı ve insanolunbiraz kendini shakespeare’in bu oyununa ve bu oyuna aynı cümle ile gönderme yapan v for vendetta filmine borçludur.
bir hamakta kuzenlere filmleri hikaye gibi anlatarak başlayan yolculuk çeşitli yazarlık serüvenleri sonucunda buraya geldi ve içim çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki yaptığım her şeyi, yazdığım her şeyi insan olmak adına yapıyor, insan olmak adına yazıyorum.
gezi direnişi esnasında bir duvara insan olun biraz yazıldığını gördüğümde sanki bir şeyler başarmış gibi hissettim kendimi. yazılarım okununca, yazdığım bir yazıdan sonra insanlardan iletiler gelince bir kibirle değil insan olmaya yaklaştığımı hissetmenin huzuruyla mutlu oluyorum.
mesleğim gereği anlatmaya mahkumum. ve bu dünyanın en özgür mahkumiyeti. geniş zamanın s takılı labirentlerinde dolaşmakla yetinmiyorum. her gün sınıfıma günün kitabı ve günün filmini de öneriyorum. hepimiz insan olmak için çabalıyoruz. çok eski bir mottodur bu benim yazdığım: insanoğlunun kurtuluşu sinema ve edebiyattadır. sanattadır.
iyi insan olmak zor değil, zorlaştırılmış bir eylemdir. aslında çok kolay başarabileceğimiz bir eylemi, içinden çıkılmaz bir hale sokuyoruz. yapmayalım desem ne çıkar! insan olmayı beceremedik. yapacağız bu işkenceyi kendimize.
insana olan mesafem de bu yüzden aslında. hayır, sayın okur bir çelişki yok bu tanımda. biz insan olmayı beceremeyen insanlarız. fiziksel olarak insan tanımını karışlasak da zihinsel ve ruhsal olarak insan olmaya çok uzağız. sudan korkan balık gibi düşünün insanı, yükseklik korkusu olan kartal gibi, vejeteryan bir akbaba gibi ya da aseksüel bir tavşan gibi.
doğamızın bize emrettiği şeyleri yanlış yorumlamaktan vaz geçmemiz gerek. yoksa yolumuz çok uzun. ben bazı şeyleri unutmadım. siz de unutmayın. zarfsız kuşlar bekleyen uğur kaymaz’ı, çaresizliği tatmamış insanlara sessizce feryat eden dilek özçelik’i, cebinde çok az parası olduğu ve alacak başka bir şey bulamadığı için luppo alan ve alay konusu olan kardeşimi, kimsemin artık hatırlamadığı güldünya tören’i.
hafızam lanetimse razıyım lanetlenmeye. unutmadımaklımda. unutmayacağım. ben aklımda tuttuğum her şeyle merhametimi sivriltiyorum. insan olmak adına yapıyorum ve dahasını da yapabilirim.
shakespeare kahramanının bu sözü neden söylediği üzerinde fazla durmayacağım, sadece şunu söyleyebilirim ki karakter insan olmak adına arzularına, isteklerine gem vuracağını ve bunun sonucunda da işlemeyi planladığı cinayeti işlemeyeceğini anlatmak için kurar bu cümleyi
yıllar önce insanolunbiraz mahlasını kullanmaya başladığımda aklımda bu cümle vardı ve insanolunbiraz kendini shakespeare’in bu oyununa ve bu oyuna aynı cümle ile gönderme yapan v for vendetta filmine borçludur.
bir hamakta kuzenlere filmleri hikaye gibi anlatarak başlayan yolculuk çeşitli yazarlık serüvenleri sonucunda buraya geldi ve içim çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki yaptığım her şeyi, yazdığım her şeyi insan olmak adına yapıyor, insan olmak adına yazıyorum.
gezi direnişi esnasında bir duvara insan olun biraz yazıldığını gördüğümde sanki bir şeyler başarmış gibi hissettim kendimi. yazılarım okununca, yazdığım bir yazıdan sonra insanlardan iletiler gelince bir kibirle değil insan olmaya yaklaştığımı hissetmenin huzuruyla mutlu oluyorum.
mesleğim gereği anlatmaya mahkumum. ve bu dünyanın en özgür mahkumiyeti. geniş zamanın s takılı labirentlerinde dolaşmakla yetinmiyorum. her gün sınıfıma günün kitabı ve günün filmini de öneriyorum. hepimiz insan olmak için çabalıyoruz. çok eski bir mottodur bu benim yazdığım: insanoğlunun kurtuluşu sinema ve edebiyattadır. sanattadır.
iyi insan olmak zor değil, zorlaştırılmış bir eylemdir. aslında çok kolay başarabileceğimiz bir eylemi, içinden çıkılmaz bir hale sokuyoruz. yapmayalım desem ne çıkar! insan olmayı beceremedik. yapacağız bu işkenceyi kendimize.
insana olan mesafem de bu yüzden aslında. hayır, sayın okur bir çelişki yok bu tanımda. biz insan olmayı beceremeyen insanlarız. fiziksel olarak insan tanımını karışlasak da zihinsel ve ruhsal olarak insan olmaya çok uzağız. sudan korkan balık gibi düşünün insanı, yükseklik korkusu olan kartal gibi, vejeteryan bir akbaba gibi ya da aseksüel bir tavşan gibi.
doğamızın bize emrettiği şeyleri yanlış yorumlamaktan vaz geçmemiz gerek. yoksa yolumuz çok uzun. ben bazı şeyleri unutmadım. siz de unutmayın. zarfsız kuşlar bekleyen uğur kaymaz’ı, çaresizliği tatmamış insanlara sessizce feryat eden dilek özçelik’i, cebinde çok az parası olduğu ve alacak başka bir şey bulamadığı için luppo alan ve alay konusu olan kardeşimi, kimsemin artık hatırlamadığı güldünya tören’i.
hafızam lanetimse razıyım lanetlenmeye. unutmadımaklımda. unutmayacağım. ben aklımda tuttuğum her şeyle merhametimi sivriltiyorum. insan olmak adına yapıyorum ve dahasını da yapabilirim.
devamını gör...
normal sözlük’teki çaylakların kaliteli olması
sebebi ekşi sözlük'te yıllardır staj görmüş olmalarıdır.
devamını gör...


