öğrenci kimlik kartı resmi
lisede müdür yardımcımız bilinçli bir insan olduğu için bizi gruplara, grupları da günlere bölerek fotoğrafımızı çekmişti bu yüzden üniversite sınavı için ucuz bilgisayar kamerasıyla çekilen fotoğrafım çok güzeldi. üniversiteye başladım, kimliği verdiler gözümden siyah bant geçiyor. baskı hatası yüzünden güzelim fotoğraf hiç oldu.
devamını gör...
gece balkonda sigara içmek
bir çok şeyden daha mutlu eden aktivite.
devamını gör...
ıssız sokaklarda yürürken güven veren şeyler
(bkz: avcı bıçağı)
o yoksa çelik asker matarası da olur. kafaya geçirildiğinde etkisiz hale getiremeyeceği canlı yoktur.
t: normal şartlarda hoş olmamasına karşın gerekli olan şeylerdir. işleri pisleşmeden halletmek isterseniz yaratıcılığınızı da konuşturabilirsiniz. büyük boy şemsiyeler bu konuda çok işlevseldir mesela swh.
o yoksa çelik asker matarası da olur. kafaya geçirildiğinde etkisiz hale getiremeyeceği canlı yoktur.
t: normal şartlarda hoş olmamasına karşın gerekli olan şeylerdir. işleri pisleşmeden halletmek isterseniz yaratıcılığınızı da konuşturabilirsiniz. büyük boy şemsiyeler bu konuda çok işlevseldir mesela swh.
devamını gör...
karlı kayın ormanında
karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin? ayışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
içimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?
memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak?
kayınların arasında
bir pencere, sarı sıcak.ben ordan geçerken biri:
'amca, dese, gir içeri.'
girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.
[nazım hikmet]
zülfü livanelinin bestesi ile
yürüyorum geceleyin.
efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin? ayışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
içimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?
memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak?
kayınların arasında
bir pencere, sarı sıcak.ben ordan geçerken biri:
'amca, dese, gir içeri.'
girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.
[nazım hikmet]
zülfü livanelinin bestesi ile
devamını gör...
hayvan çiftliği
george orwell'ın 1945'te yazdığı siyasal alegorik romanı. roman sovyet rusya'da sosyalizm adı altında dayatılan stalinizmin bir eleştirisidir.
hayvanlar artık emeklerini sömüren mr. jones (kapitalizmi ve/ve ya ekim devrimi'nde indirilen çar 2. nicholas'ı temsil eder) a karşı domuzlar liderliğinde isyan ederler (ekim/ bolşevik devrimi). yönetime daha zeki oldukları için domuzlar geçer (komunist parti liderlerini temsil eder). napoleon (stalin) ve snowball (trotsky)adındaki iki domuz yönetimin başındadır. tüm hayvanların eşit olacağı ve sadece kendileri için çalışacakları söylense de zamanla konulan kurallar tek tek manipülasyonlarla çiğnenmeye başlar. domuzlar insanlar gibi giyinmeye, insanlarla iş ortaklıkları yapmaya başlarlar. napoleon ve snowball arasında yel değirmeni inşaası (stalin ve trotsky'nin endüstriyelleşme hakkındaki zıt görüşleri) üzerine çıkan anlaşmazlıktan sonra napoleon köpeklerini (cheka, gizli sovyet polisi) snowball'un üzerine salarak onu çiftlikten yollar. fakat çiftlikte yaşanan her olumsuzlukta buna sebep olanın snowball olduğu şeklinde dedikodular düzenli olarak squealer (pravda, yandaş sovyet gazetesi) tarafından yayılır. hayvanlar defalarca kez yel değirmeni inşaa etmek zorunda bırakılır, domuzlar zenginleştikçe diğerleri daha da fakirler, iyice zorlanmaya başlarlar. çok çalışmaya kendini adamış at boxer (işçi sınıfı) bu uğurda canından olur. bu arada domuzlar artık insanlar gibi giyinmeye davranmaya başlamış, evde yaşamak yasak olduğu halde evde yaşamaya başlamışlar, insanlar gibi giyinmek yasak olduğu halde insanlar gibi giyinmeye başlamışlar ve hatta arka ayakları üzerinde insanlar gibi yürümeye başlamışlardır ki bu stalin yönetiminin kapitalizmden hiçbir farkı olmadığını göstermektedir. kurallarını yazdıkları duvardaki en temel kural "bütün hayvanlar eşittir" maddesi bile "bütün hayvanlar eşittir, bazıları daha eşit" şeklinde değiştirilmiştir. napoleon'un mr. pilkington (britanya) ve mr. frederick (hitler) ile yaptığı iş görüşmeleri de anlamlıdır. keresteleri mr. pilkington'a satacakken son anda sürpriz şekilde mr. frederick'e satması sovyet rusya ve almanya arasındaki saldırmazlık paktını, mr frederick'in sahte para ödemesi de hitler'in bu pakta uymayarak sovyet rusya'ya saldırmasını temsil eder. romanın sonunda artık o ana kadar manipüle edilip kendi zihinlerini sorgulayan hayvanlar domuzlar ve insanlar arasında hiçbir fark olmadığını kesin olarak anlarlar.
hayvanlar artık emeklerini sömüren mr. jones (kapitalizmi ve/ve ya ekim devrimi'nde indirilen çar 2. nicholas'ı temsil eder) a karşı domuzlar liderliğinde isyan ederler (ekim/ bolşevik devrimi). yönetime daha zeki oldukları için domuzlar geçer (komunist parti liderlerini temsil eder). napoleon (stalin) ve snowball (trotsky)adındaki iki domuz yönetimin başındadır. tüm hayvanların eşit olacağı ve sadece kendileri için çalışacakları söylense de zamanla konulan kurallar tek tek manipülasyonlarla çiğnenmeye başlar. domuzlar insanlar gibi giyinmeye, insanlarla iş ortaklıkları yapmaya başlarlar. napoleon ve snowball arasında yel değirmeni inşaası (stalin ve trotsky'nin endüstriyelleşme hakkındaki zıt görüşleri) üzerine çıkan anlaşmazlıktan sonra napoleon köpeklerini (cheka, gizli sovyet polisi) snowball'un üzerine salarak onu çiftlikten yollar. fakat çiftlikte yaşanan her olumsuzlukta buna sebep olanın snowball olduğu şeklinde dedikodular düzenli olarak squealer (pravda, yandaş sovyet gazetesi) tarafından yayılır. hayvanlar defalarca kez yel değirmeni inşaa etmek zorunda bırakılır, domuzlar zenginleştikçe diğerleri daha da fakirler, iyice zorlanmaya başlarlar. çok çalışmaya kendini adamış at boxer (işçi sınıfı) bu uğurda canından olur. bu arada domuzlar artık insanlar gibi giyinmeye davranmaya başlamış, evde yaşamak yasak olduğu halde evde yaşamaya başlamışlar, insanlar gibi giyinmek yasak olduğu halde insanlar gibi giyinmeye başlamışlar ve hatta arka ayakları üzerinde insanlar gibi yürümeye başlamışlardır ki bu stalin yönetiminin kapitalizmden hiçbir farkı olmadığını göstermektedir. kurallarını yazdıkları duvardaki en temel kural "bütün hayvanlar eşittir" maddesi bile "bütün hayvanlar eşittir, bazıları daha eşit" şeklinde değiştirilmiştir. napoleon'un mr. pilkington (britanya) ve mr. frederick (hitler) ile yaptığı iş görüşmeleri de anlamlıdır. keresteleri mr. pilkington'a satacakken son anda sürpriz şekilde mr. frederick'e satması sovyet rusya ve almanya arasındaki saldırmazlık paktını, mr frederick'in sahte para ödemesi de hitler'in bu pakta uymayarak sovyet rusya'ya saldırmasını temsil eder. romanın sonunda artık o ana kadar manipüle edilip kendi zihinlerini sorgulayan hayvanlar domuzlar ve insanlar arasında hiçbir fark olmadığını kesin olarak anlarlar.
devamını gör...
gerdek gecesi öncesi namaz kılmak
müslüman olmayanlar için (bkz: ben) gerek duyulmayan şeydir. çatara çutara bam bam bum bum şak şak. evet efendim, abazayız...
devamını gör...
hava soğuyunca gölge veren ağaçları unutmak
insanın vefasızlığını çok güzel bir şekilde anlatan sözdür. anlayana tabii.
devamını gör...
çalıkuşu
iki kez okuduğum nadir kitaplardandır ki benim için çok zordur bu. osmanlı toplumundaki kültürel ve ekonomik çöküşü ve anadolu'daki yansımalarını bir kadının gözünden anlatan çok güzel bir romandır. köy öğretmenliği yapan bir kadının modernleşme ve çağdaşlaşma mücadelesi, aydın çocuklar yetiştirebilme çabası ancak bu kadar romantik anlatılabilirdi.
cumhuriyetler romantizme ve romantik sanatçılara çok şey borçlu.
cumhuriyetler romantizme ve romantik sanatçılara çok şey borçlu.
devamını gör...
can sıkan hitap biçimleri
2 ismim var. birini çok seviyorum diğerinden nefret ediyorum*. o sevmediğim adımla hitap edilmesinden nefret ediyorum.
devamını gör...
işi gücü bırakıp islamla uğraşan tipler
ya kardeşim bırakın artık insanların ne yaptığını, ne ile meşgul olduklarını, sizi bağlayan nokta ne ? gelipte o insan özgürlüğüne müdahale ederse o zaman birebir çözülecek bir sorun doğar ortaya.
ama cidden sıktı, o bunu yapıyor, o şunla uğraşıyor muhabbetleri.
yapmayın birader, insanlar zaten iyi değil etmeyin birader.
ama cidden sıktı, o bunu yapıyor, o şunla uğraşıyor muhabbetleri.
yapmayın birader, insanlar zaten iyi değil etmeyin birader.
devamını gör...
freddie mercury
yaşam tarzı ve müziğe kattığı ruhla bütün ön yargıları parçalayan, özellikle ırkçılığa ve tür despotizmine karşı hunharca savaşan, yegane müzik dehası.
(bkz: queen)
(bkz: bohemian rhapsody)
(bkz: queen)
(bkz: bohemian rhapsody)
devamını gör...
fes
fesli deli diye tanınan biri takardı.
(bkz: kadir mısıroğlu) kendisi bir atatürk ve türk düşmanıydı. ateşi bol olsun.
(bkz: kadir mısıroğlu) kendisi bir atatürk ve türk düşmanıydı. ateşi bol olsun.
devamını gör...
candan erçetin'in en iyi şarkısı
söz vermiştin bana
yanı başımda yaşlanmaya.. halen beni benden alır bu şarkı.
yanı başımda yaşlanmaya.. halen beni benden alır bu şarkı.
devamını gör...
gece açlıktan uyuyamamak
askerdeyken çok kez başıma gelmiş olaydı. kardan yollar kapanınca levazım gelemezdi. erzak tükenince bisküvi ile yaşamaya çalışırdık. hey gidi günler...
devamını gör...
tanımadığın biriyle sohbet etmek
ilk ve son sohbet olacaksa edilen en dürüst sohbet olur.
devamını gör...
kitap alıntıları
şu an okuduğum gazap üzümlerinde altını çizdiğim bir kısım :
“gideceğimiz yer iki bin millik yolmuş diyorlar. ne kadar sürer sence, tom? haritada gördüm. koca dağlar var! kartpostallardaki gibi. onları aşıp gideceğiz. ne kadar sürer onca yolu gitmek acaba, tommy?”
“bilmiyorum. belki iki hafta, belki de, şansımız varsa, on gün falan. bak, anne, kaygılanmayı kes. dur, sana kodese girmekle ilgili bir şey söyleyeyim. habire çıkacağın günü düşünüp duramazsın. deli olur insan. yaşamakta olduğun günü düşüneceksin... her günü geldiği gibi al. ”
yıllardır şu durum bi geçsin bunu da o zaman yaparım gibi yaşıyorum ama böyle yaparak gelecek zamanı beklerken anı kaybettiğimi fark ettim, bi şeyleri beklemek zaten yeterince yıpratıcıyken, şimdiyi de yaşayamamak bu durumu iyice katmerliyor.
ara ara okuyacağım tomun bu sözlerini.
“gideceğimiz yer iki bin millik yolmuş diyorlar. ne kadar sürer sence, tom? haritada gördüm. koca dağlar var! kartpostallardaki gibi. onları aşıp gideceğiz. ne kadar sürer onca yolu gitmek acaba, tommy?”
“bilmiyorum. belki iki hafta, belki de, şansımız varsa, on gün falan. bak, anne, kaygılanmayı kes. dur, sana kodese girmekle ilgili bir şey söyleyeyim. habire çıkacağın günü düşünüp duramazsın. deli olur insan. yaşamakta olduğun günü düşüneceksin... her günü geldiği gibi al. ”
yıllardır şu durum bi geçsin bunu da o zaman yaparım gibi yaşıyorum ama böyle yaparak gelecek zamanı beklerken anı kaybettiğimi fark ettim, bi şeyleri beklemek zaten yeterince yıpratıcıyken, şimdiyi de yaşayamamak bu durumu iyice katmerliyor.
ara ara okuyacağım tomun bu sözlerini.
devamını gör...
ankara'da öz kızını hamile bırakan babanın evinin köylüler tarafından ateşe verilmesi
olay başlı başına canımı sıkmış olsa da, asıl dikkatimi çeken "ancak kürtaj için hamilelikte yasal sürenin aşılması nedeniyle bebeği aldıramayan h.a." kısmı oldu. işin tıbbi boyutunu bilemiyorum ama bu kızcağızı o bebeği doğurmak zorunda bırakacaksa vay bu ülkenin adaletinin haline.
midem bulanıyor artık.
midem bulanıyor artık.
devamını gör...
yosmam
kırım tatar türklerinin en sevdiği türkülerin başında gelir yosmam türküsü.
kemençemin telleri, yosmam, bağlamadır, bağlama.
gidersem de gelirim, yosmam, benim için ağlama.
alçaklara karlar yağar, inilmez olur.
gitti yarim uzaklara, görünmez olur.
kemençe çala çala, yosmam, ağrıdı parmaklarım.
al başından çemberi, yosmam, yüzün açılsın açılsın.
not: eskiden genç ve yakışıklı erkekler için de kullanılan yosma kelimesi anadolu’nun bazı yörelerinde “genç, güzel ve şen kadın” anlamına gelmektedir.
daha sonra “süslü ve modaya düşkün kadın” olarak kullanılan yosma, günümüzde hafifmeşrep kadınlar için de söylenmektedir.
yosma, bazı türki cumhuriyetlerinde kadın ziyneti anlamına da gelmektedir.
dilimizde gerçek anlamı dışında kullandığımız sözcüklerden biridir yosma.
halkımız tarafından "kötü" hale sokulup sonra da "küfür, hakaret" diye bir kenara atılmış o kadar çok "masum sözcük" var ki.
azerbaycanlı bir arkadaş anlatıyordu..."istanbul'da sevdiğim kıza yosmam deyince bastı tokadı, yosma senin anandır" diye bağırdı. *
kemençemin telleri, yosmam, bağlamadır, bağlama.
gidersem de gelirim, yosmam, benim için ağlama.
alçaklara karlar yağar, inilmez olur.
gitti yarim uzaklara, görünmez olur.
kemençe çala çala, yosmam, ağrıdı parmaklarım.
al başından çemberi, yosmam, yüzün açılsın açılsın.
not: eskiden genç ve yakışıklı erkekler için de kullanılan yosma kelimesi anadolu’nun bazı yörelerinde “genç, güzel ve şen kadın” anlamına gelmektedir.
daha sonra “süslü ve modaya düşkün kadın” olarak kullanılan yosma, günümüzde hafifmeşrep kadınlar için de söylenmektedir.
yosma, bazı türki cumhuriyetlerinde kadın ziyneti anlamına da gelmektedir.
dilimizde gerçek anlamı dışında kullandığımız sözcüklerden biridir yosma.
halkımız tarafından "kötü" hale sokulup sonra da "küfür, hakaret" diye bir kenara atılmış o kadar çok "masum sözcük" var ki.
azerbaycanlı bir arkadaş anlatıyordu..."istanbul'da sevdiğim kıza yosmam deyince bastı tokadı, yosma senin anandır" diye bağırdı. *
devamını gör...
nick değiştirme
en ufak bir torpil varsa bile bu büyük bir şeydir. adaletsizliğin, haksızlığın küçüğü olmaz, hepsi büyüktür.
devamını gör...