kadınların beğenilme arzusu
kadının değil, insanın özünde vardır beğenilme arzusu. sen mağara adamı gibi mi dolaşıyorsun, hayır.
devamını gör...
sözlük radyosu sloganı
kullanılacağından veya ihtiyaç olduğundan değil de maksat yaratıcılığı tetiklemek olsun diyerekten aklıma "kafadan kontak radyo" sloganını getiren başlıktır.
kafadan kontak;
80, 90'lı yıllar ve kısmen 2000'lerin başlarında çocuk olanların çok kullandığı, günümüzde unutulan bir tabir.
kafa sözlük logosuna da atıfta bulunan; çılgın, deli, arıza anlamlarına gelir.
kontak kelimesi ayrıca temas, bağlantı ve ilgi gibi anlamlar taşıdığı için, kafa sözlük yönetiminden yazarlarına etkileşim ortamı sunan bir mecra algısı yaratır.
eyyorlamam bu kadar.
kafadan kontak;
80, 90'lı yıllar ve kısmen 2000'lerin başlarında çocuk olanların çok kullandığı, günümüzde unutulan bir tabir.
kafa sözlük logosuna da atıfta bulunan; çılgın, deli, arıza anlamlarına gelir.
kontak kelimesi ayrıca temas, bağlantı ve ilgi gibi anlamlar taşıdığı için, kafa sözlük yönetiminden yazarlarına etkileşim ortamı sunan bir mecra algısı yaratır.
eyyorlamam bu kadar.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
benim gibi hisseden benim düşüncelerime ortak olan bir insanla konuşmayı çok isterdim. ama bu insanları nasıl secip ayiklayabiliriz? hepsiyle tek tek tanışıp düşüncelerini anlamaya çalışmak çok yorucu olur. keşke yolda geçen kalabaliklarda insan kendine en yakın kişiyi bulabilecek bı hisse sahip olsa. o insanları çekse hayatına. zira öbür türlü ne kendini açıklamak kolay, ne de başkasını anlamaya çalışmak.
devamını gör...
islam dininin peygamberinden muhammed diye bahsedilmesinden rahatsız olmak
öncelikle ne denmesi isteniyordu diye sormak istediğim başlık ?
inancın olup olmaması ya da ne olduğu mühim değil ama saygı önemli ve zorunlu.
birde başlık açan arkadaş kemalistim diye özellikle vurgulamış. ne alaka ?
sonra bunlar gibiler yüzünden ayrıştırıcı gruplar oluyor işte.
inancın olup olmaması ya da ne olduğu mühim değil ama saygı önemli ve zorunlu.
birde başlık açan arkadaş kemalistim diye özellikle vurgulamış. ne alaka ?
sonra bunlar gibiler yüzünden ayrıştırıcı gruplar oluyor işte.
devamını gör...
doğrusunu unutturan sözler
bayramınızı enişten duygularımla kutlarım
devamını gör...
kalbi kırılmış bir kadının yapabilecekleri
yapabileceği en ağır şey onu kıran insanı hiç var olmamış gibi yoksaymasıdır.
devamını gör...
sinirsiz stressiz bir hayat
birçoğumuz için ütopya gibi bir şeydir.
devamını gör...
dil polisi
her ortamda vardır bunlar. hani öyle dili çok iyi bildiklerinden değildir çoğu zaman. ancak lise grameri ve diliyle konuşurlar. galatı meşhur desen bilmezler. ağızlarında çürütemedikleri tek sakız de da bağlacıdır. türk dilinin kaç harfi vardır, hangi harfler hangi dilin ve kültürün etkisiyle yerleşmiştir haberi yoktur. x veya w ile yazılan bir kelime varsa küplere binerler, yabancı sözlere tahammülü yoktur. hatalı bu diye bas bas bağırırken hata sözcüğünün arapça kökeninden habersizdir.
ama olsun yine de onlar ye kürküm yecilerdir. içerik nedir ki şeklin yanında onlara göre.
verecek bilgisi yoktur, sözlerinin yarısı yanlış, yarısı eksiktir ama olsun o "ki" bağlacına abanmıştır
mantıklı argüman sunamaz, eşek gibi anırır ama olsun "veya" bağlacı doğru yazılmıştır.
türkçeyi anasından değil sıraları kırık dökük okulda öğrenen kürdü, arabı, es kaza memlekete gelmiş afganı faslıyı kuantum fiziğinde dahi olsa bile dinlemez, hala türkçe konuşamamakla suçlar, aşağılar, telaffuzuna takılır . iş sadece "coook güzelll " diyen ingilize, fransıza, almana geldi mi gururundan geçilmez. hele bu dillerde bir türkçe kelime bulursa keyfinden yanına yaklaşılmaz.
kendi milletinden biri es kaza ingizlice kullanırsa ortalık yıkılır. ne dilin nasıl öğrenildiğinden, nasıl geliştiğinden haberi vardır ne de umursar. çifte standarttaki standardın kökenine bakmadan çifter çifter atar.
bunlar en çok içeriklerini beğenmedikleri başlıklardan sonra ortaya çıkar. söyleyecek sözü yoktur ama ona göre türkçe biliyordur. noktası, virgülü vardır küfrederken .
ben gramer bilmem çok fazla. hayatta öğrenememişimdir de, da, ki , hede , bödö bağlaçlarını nasıl yazacağımı. küfrederken noktalama kullanmam zaten. onun yerine bilgi ve kelime biriktirdim hayatım boyunca derdimi anlatabilmek için. hayatta sadece bir ünlem olmanın ötesine gidemeyecek dil polisini takmam. çünkü cümle yoksa ünlem anlamsızdır. ünlem ancak cümlenin sonuna geldiğinde anlam kazanır.
ama olsun yine de onlar ye kürküm yecilerdir. içerik nedir ki şeklin yanında onlara göre.
verecek bilgisi yoktur, sözlerinin yarısı yanlış, yarısı eksiktir ama olsun o "ki" bağlacına abanmıştır
mantıklı argüman sunamaz, eşek gibi anırır ama olsun "veya" bağlacı doğru yazılmıştır.
türkçeyi anasından değil sıraları kırık dökük okulda öğrenen kürdü, arabı, es kaza memlekete gelmiş afganı faslıyı kuantum fiziğinde dahi olsa bile dinlemez, hala türkçe konuşamamakla suçlar, aşağılar, telaffuzuna takılır . iş sadece "coook güzelll " diyen ingilize, fransıza, almana geldi mi gururundan geçilmez. hele bu dillerde bir türkçe kelime bulursa keyfinden yanına yaklaşılmaz.
kendi milletinden biri es kaza ingizlice kullanırsa ortalık yıkılır. ne dilin nasıl öğrenildiğinden, nasıl geliştiğinden haberi vardır ne de umursar. çifte standarttaki standardın kökenine bakmadan çifter çifter atar.
bunlar en çok içeriklerini beğenmedikleri başlıklardan sonra ortaya çıkar. söyleyecek sözü yoktur ama ona göre türkçe biliyordur. noktası, virgülü vardır küfrederken .
ben gramer bilmem çok fazla. hayatta öğrenememişimdir de, da, ki , hede , bödö bağlaçlarını nasıl yazacağımı. küfrederken noktalama kullanmam zaten. onun yerine bilgi ve kelime biriktirdim hayatım boyunca derdimi anlatabilmek için. hayatta sadece bir ünlem olmanın ötesine gidemeyecek dil polisini takmam. çünkü cümle yoksa ünlem anlamsızdır. ünlem ancak cümlenin sonuna geldiğinde anlam kazanır.
devamını gör...
sen de yap güzel oluyor
hepimizin vombatların ürkekliği ile yaşadığımız dünya da, aslında herkese karşı iyimser, ciddi, resmi, soğukkanlı, yardım sever ve bizden ona bir kötülüğün gelmeyeceğini hissetirip onun size zarar verme sebebinin ve cesaretinin olamayacağını havası göstermenin herkesin sempati ve merakını kazandırır.
devamını gör...
ayı piyasası
ayı piyasası, yatırımcının piyasa ile ilgili beklentilerinin kötümser olduğu, ekonominin daraldığı ve işsizliğin arttığı genel ekonomik durumu ifade eder. ayı piyasasında geleceğe yönelik kötümser beklentiler hakimdir, giderek daha az sayıda yatırımcı alış yaptığı için varlık fiyatları düşüş sürecine girer. yüksek işsizlik oranı ve düşen varlık fiyatları ayı piyasasını karakterize eden iki temel özelliktir. bununla birlikte ayı piyasası yaklaşan ekonomik durgunluk veya negatif büyüme sürecinin habecisi olarak görülür. zira ekonomik durgunluk beklentisi işsizliğin artmasını körükler ve kötümser beklentiler daha az yatırımcının piyasaya girmesine neden olur.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
birbirinden güzel şarkılar ile huzur arayışına çıktık. bakalım nereye gideceğiz.
devamını gör...
ibrahim üzülmez
her şeyi tamdı. bir tek kafasını kaldırıp orta açmayı bilmiyordu. zaten onu da yapsam milan da oynarım gibilerinden bir laf etmişti zamanında.
devamını gör...
instagram'da engellenmek
o kaybetmiş bacım, madem konuşmayacaktı neden anonimlikten çıkıp instagrama taşımış olayı? neyse, denizde çok balık var.*
devamını gör...
insanlar büyüdükçe hayallerinin küçülmesi
akıllara babam ve oğlum filmini getiren durumdur. yaş arttıkça insanın gerçekliğe yaklaşmasından ve biraz da öğrenilmiş çaresizlikten dolayı olduğunu düşündüğüm durumdur aynı zamanda.
devamını gör...
kitapların pahalı olduğu gerçeği
alım gücümle karşılaştırınca bana da pahalı geliyor kitaplar fakat yurt dışında da daha ucuz olduğunu düşünmüyorum. bildiğim kadarıyla yurt dışında yazarlar daha fazla telif ücreti alıyor ve kitap ücretleri daha yüksek. yanılıyorsam, düzeltilmekten de memnun olurum.
burada çoğu yazarın kitap başına kazandığı para daha düşük öğrendiğim kadarıyla, basım maliyeti de ücretle önemli bir etken elbette. sözün özü kitapların pahalı olduğunu düşünmüyorum.
burada çoğu yazarın kitap başına kazandığı para daha düşük öğrendiğim kadarıyla, basım maliyeti de ücretle önemli bir etken elbette. sözün özü kitapların pahalı olduğunu düşünmüyorum.
devamını gör...
fakirliğini tek cümleyle anlat
saçımı evde boyuyorum,
benim saçım girdap gibi, omuz hizamda kestim ama yinede, 2 haftada bir normal bir saçın 4 katı malzeme anca yetiyor, yıkandıktan sonra da, sakin olması için, bilumum krem ve yağları avuç avuç, yine bir girdap edasıyla yuttuğundan, evde boyamak için bile zengin olmak gerekiyor, bence beni fakirleştiren, saçım :)
resmen bakmakla yükümlü olduğum bir nüfus, okuttuğum bir çocuk kadar masrafı var,
kuaföre gidince de, saçımı boyatıcam diyorum mesela, bu fiyatlar sizin için geçerli değil diyorlar, sana x2, zaten x2 den de fazla masraf olduğundan, benim açık sözlü kuaförüm "senden para kazanmıyoruz biliyorsun değilmi" diye de belirtiyor sağolsun, yani benim bu konuda, evde yada ucuz bir kuaförde bile, fakir olma lüksüm yok :(
üstelik bu kadar masrafa, açıp savuramıyorumda, o kadar malzemeyi araba lastiğine sürseniz ipek gibi olur, benimki sağolsun plastik taklidi yapıyor,
sadece, içinde ne varsa, o aşırı pahalı olan kerastes le yıkayınca güzel yüzünü gösteriyor, saçım da benim gibi müşkülpesent galiba.
benim saçım girdap gibi, omuz hizamda kestim ama yinede, 2 haftada bir normal bir saçın 4 katı malzeme anca yetiyor, yıkandıktan sonra da, sakin olması için, bilumum krem ve yağları avuç avuç, yine bir girdap edasıyla yuttuğundan, evde boyamak için bile zengin olmak gerekiyor, bence beni fakirleştiren, saçım :)
resmen bakmakla yükümlü olduğum bir nüfus, okuttuğum bir çocuk kadar masrafı var,
kuaföre gidince de, saçımı boyatıcam diyorum mesela, bu fiyatlar sizin için geçerli değil diyorlar, sana x2, zaten x2 den de fazla masraf olduğundan, benim açık sözlü kuaförüm "senden para kazanmıyoruz biliyorsun değilmi" diye de belirtiyor sağolsun, yani benim bu konuda, evde yada ucuz bir kuaförde bile, fakir olma lüksüm yok :(
üstelik bu kadar masrafa, açıp savuramıyorumda, o kadar malzemeyi araba lastiğine sürseniz ipek gibi olur, benimki sağolsun plastik taklidi yapıyor,
sadece, içinde ne varsa, o aşırı pahalı olan kerastes le yıkayınca güzel yüzünü gösteriyor, saçım da benim gibi müşkülpesent galiba.
devamını gör...
artık anlamı kalmayan şeyler
bir söz var duyduğum;
"bir şeyler hala mümkün olabilir ama artık mühim değil."
evet tam da bu.
"bir şeyler hala mümkün olabilir ama artık mühim değil."
evet tam da bu.
devamını gör...
hafta içi gayet güzel giderken hafta sonu dağıtıp boşluğa düşmek
tanımı görüyor ve sonuna kadar destekliyorum. haftaiçi sorumlulukların verdiği yük ve yapmak zorunda olmamın bilinciyle tüm işlerimi yerine getirirken cuma günü tüm sistemim çöküyor. yapacağım ne varsa cumadan pazara kadar ittiriyorum, pazar gününü hiç ediyorum böylece.
devamını gör...
ortaokulda 4 kız toplanıp hepsi grubu kurmak
çoğumuzun yaptığı şeydir. ayıptır söylemesi ben hep eren'dim.
devamını gör...
eniac
eniac -ingilizce: electronic numerical integrator and computer türkçe: elektronik sayısal entegreli hesaplayıcı-, elektrikle çalışan ve elektronik veri işleme kapasitesine sahip ilk bilgisayardır. yaklaşık 167 m² bir alana sığıyordu ve ağırlığı 30 tondu.

amerika birleşik devletleri tarafından ıı.dünya savaşı sırasında inşa edilmiştir. amerikalı fizikçi john mauchly, amerikalı mühendis j. presper eckert, jr. ve pennsylvania üniversitesi'ndeki moore elektrik mühendisliği okulu'ndaki meslektaşları, tamamen elektronik bir bilgisayar inşa etmek için hükümet tarafından finanse edilen bir projeye öncülük ettiler. ordu ile sözleşme altında ve herman goldstine yönetiminde, 1943 başlarında eniac üzerinde çalışmalar başladı. ertesi yıl, matematikçi john von neumann grupla sık sık istişarelere başladı.
eniac, evrensel bir bilgisayarın hayaline çok yakındı. topçu menzil tabloları için hesaplama değerleri yapmak amacıyla özel olarak tasarlanmıştı, ve onu daha genel olarak kullanışlı bir makine yapacak bazı özelliklerden yoksundu. talimatları makineye iletmek için panolar kullanırdı; bu, talimatlar bu şekilde "programlandığında" makinenin elektronik hızda çalışması avantajına sahipti. bir kart okuyucudan veya başka bir yavaş mekanik cihazdan okunan talimatlar, tamamen elektronik eniac'a ayak uyduramazdı. dezavantajı, makineyi her yeni sorun için yeniden kablolamanın günler sürmesiydi. bu öylesine bir sorumluluktu ki, ancak biraz cömertlikle programlanabilir olarak adlandırılabilirdi.
yine de eniac, o güne kadar yapılmış en güçlü hesaplama cihazıydı. ilk programlanabilir genel amaçlı elektronik dijital bilgisayardı. charles babbage’ın analitik motoru (19. yüzyıldan) ve ingiliz 2. dünya savaşı bilgisayarı colossus gibi, koşullu dallanmaya sahipti; yani, bazı verilerin değerine dayalı olarak farklı talimatlar uygulayabilir veya talimatların uygulama sırasını değiştirebilirdi. (örneğin, eğer x> 5 o zaman 23. satıra git.) bu, eniac'a çok fazla esneklik sağladı ve belirli bir amaç için oluşturulmuş olsa da, daha geniş bir problem yelpazesi için kullanılabileceği anlamına geliyordu.
enıac çok ama çok büyüktü. moore okulu'nun 50'ye 30 fitlik (15'e 9 metre) bodrum katını işgal ediyordu, burada 40 panel u şeklinde, üç duvar boyunca düzenlenmişti. her panel yaklaşık 2 fit genişliğinde, 2 fit derinliğinde ve 8 fit yüksekliğindeydi(0,6 metre - 0,6 metre - 2,4 metre). 17.000'den fazla vakum tüpü, 70.000 direnç, 10.000 kapasitör, 6.000 anahtar ve 1.500 röle ile o zamana kadar inşa edilmiş en karmaşık elektronik sistemdi. enıac, 174 kilowatt ısı üreterek (kısmen tüp ömrünü uzatmak için) sürekli çalışıyor ve dolayısıyla kendi klima sistemine ihtiyaç duyuyordu. saniyede 5.000 adede kadar ekleme yapabiliyordu, bu da elektromekanik öncüllerinden birkaç kat daha hızlıydı. o ve vakum tüpleri kullanan sonraki bilgisayarlar birinci nesil bilgisayarlar olarak bilinirler. (1500 mekanik röle ile enıac hala daha sonraki tamamen elektronik bilgisayarlara geçiş halindeydi.)
şubat 1946'da tamamlanan eniac, hükümete 400.000 dolara mal olmuştu ve kazanmaya yardımcı olmak için tasarlandığı savaş sona ermişti. ilk görevi bir hidrojen bombasının inşası için hesaplamalar yapmaktı. makinenin bir kısmı washington, d.c.'deki smithsonian enstitüsü'nde sergilenmektedir.
kaynak

amerika birleşik devletleri tarafından ıı.dünya savaşı sırasında inşa edilmiştir. amerikalı fizikçi john mauchly, amerikalı mühendis j. presper eckert, jr. ve pennsylvania üniversitesi'ndeki moore elektrik mühendisliği okulu'ndaki meslektaşları, tamamen elektronik bir bilgisayar inşa etmek için hükümet tarafından finanse edilen bir projeye öncülük ettiler. ordu ile sözleşme altında ve herman goldstine yönetiminde, 1943 başlarında eniac üzerinde çalışmalar başladı. ertesi yıl, matematikçi john von neumann grupla sık sık istişarelere başladı.
eniac, evrensel bir bilgisayarın hayaline çok yakındı. topçu menzil tabloları için hesaplama değerleri yapmak amacıyla özel olarak tasarlanmıştı, ve onu daha genel olarak kullanışlı bir makine yapacak bazı özelliklerden yoksundu. talimatları makineye iletmek için panolar kullanırdı; bu, talimatlar bu şekilde "programlandığında" makinenin elektronik hızda çalışması avantajına sahipti. bir kart okuyucudan veya başka bir yavaş mekanik cihazdan okunan talimatlar, tamamen elektronik eniac'a ayak uyduramazdı. dezavantajı, makineyi her yeni sorun için yeniden kablolamanın günler sürmesiydi. bu öylesine bir sorumluluktu ki, ancak biraz cömertlikle programlanabilir olarak adlandırılabilirdi.
yine de eniac, o güne kadar yapılmış en güçlü hesaplama cihazıydı. ilk programlanabilir genel amaçlı elektronik dijital bilgisayardı. charles babbage’ın analitik motoru (19. yüzyıldan) ve ingiliz 2. dünya savaşı bilgisayarı colossus gibi, koşullu dallanmaya sahipti; yani, bazı verilerin değerine dayalı olarak farklı talimatlar uygulayabilir veya talimatların uygulama sırasını değiştirebilirdi. (örneğin, eğer x> 5 o zaman 23. satıra git.) bu, eniac'a çok fazla esneklik sağladı ve belirli bir amaç için oluşturulmuş olsa da, daha geniş bir problem yelpazesi için kullanılabileceği anlamına geliyordu.
enıac çok ama çok büyüktü. moore okulu'nun 50'ye 30 fitlik (15'e 9 metre) bodrum katını işgal ediyordu, burada 40 panel u şeklinde, üç duvar boyunca düzenlenmişti. her panel yaklaşık 2 fit genişliğinde, 2 fit derinliğinde ve 8 fit yüksekliğindeydi(0,6 metre - 0,6 metre - 2,4 metre). 17.000'den fazla vakum tüpü, 70.000 direnç, 10.000 kapasitör, 6.000 anahtar ve 1.500 röle ile o zamana kadar inşa edilmiş en karmaşık elektronik sistemdi. enıac, 174 kilowatt ısı üreterek (kısmen tüp ömrünü uzatmak için) sürekli çalışıyor ve dolayısıyla kendi klima sistemine ihtiyaç duyuyordu. saniyede 5.000 adede kadar ekleme yapabiliyordu, bu da elektromekanik öncüllerinden birkaç kat daha hızlıydı. o ve vakum tüpleri kullanan sonraki bilgisayarlar birinci nesil bilgisayarlar olarak bilinirler. (1500 mekanik röle ile enıac hala daha sonraki tamamen elektronik bilgisayarlara geçiş halindeydi.)
şubat 1946'da tamamlanan eniac, hükümete 400.000 dolara mal olmuştu ve kazanmaya yardımcı olmak için tasarlandığı savaş sona ermişti. ilk görevi bir hidrojen bombasının inşası için hesaplamalar yapmaktı. makinenin bir kısmı washington, d.c.'deki smithsonian enstitüsü'nde sergilenmektedir.
kaynak
devamını gör...