emrah serbes
alkollü araba kullanırken bir aileyi trafikte katletmiştir. kazadan sonra sürücü olarak bir başkasını göstermeye çalışmıştır. yaklaşık 1 hafta kadar kaçıp (muhtemelen kanındaki farklı maddelerin izini kaybettirmek içindir) sonra abuk sabuk bir mektup yazarak teslim olmuştur.
yaklaşık 3 yıl yatıp hükümetin garabet af yasasıyla dışarı çıkmıştır.
bundan ötesi yoktur.
yaklaşık 3 yıl yatıp hükümetin garabet af yasasıyla dışarı çıkmıştır.
bundan ötesi yoktur.
devamını gör...
normal doğum
sanılanın aksine doğumda yaşanan acı tamamen unutulmaz. bazı kadınlar acıyı en yüksek derecede hatırlarken bazılarının anıları daha siliktir sadece.
doğum ağrısı konusunu inceleyen bir araştırmada kadınların aslında bu acıyı unutmadığını ortaya koyuyor. ayrıca isveç’te 2000 kadın üzerinde yapılan ve ağrıyla ilgili hafızanın zaman içinde değişip değişmediğine bakıldı.
kadınlardan bu ağrının şiddetini doğumdan iki ay sonra ve 12 ay sonra derecelendirmeleri istendi. veriler ağrının unutulmadığını gösteriyordu. kadınların yüzde 60’ı her iki dönemde aynı derecede ağrı bildiriminde bulunmuş, üçte biri daha önce hangi dereceyi bildirdiklerini unutmuş, yüzde 18’i ise 12. ayda daha fazla ağrı çektiklerini ifade etmişti.
beş yıl sonra araştırmacılar kadınlarla yeni bir değerlendirme yaptı. bazı kadınların ağrıya dair hafızaları silikleşmiş, yarıya yakını ilk değerlendirmeden daha az acıya işaret etmişti; fakat ilk değerlendirmede en fazla ağrıdan söz edenlerde acıya dair hafıza etkisini yitirmemişti. ancak bu kötü anlama gelmiyordu. kadınlar doğum tecrübesini bir başarı olarak görüp, “doğum acısına katlandıysam her şeye katlanabilirim” sonucunu çıkarıyordu.
kaynak
doğum ağrısı konusunu inceleyen bir araştırmada kadınların aslında bu acıyı unutmadığını ortaya koyuyor. ayrıca isveç’te 2000 kadın üzerinde yapılan ve ağrıyla ilgili hafızanın zaman içinde değişip değişmediğine bakıldı.
kadınlardan bu ağrının şiddetini doğumdan iki ay sonra ve 12 ay sonra derecelendirmeleri istendi. veriler ağrının unutulmadığını gösteriyordu. kadınların yüzde 60’ı her iki dönemde aynı derecede ağrı bildiriminde bulunmuş, üçte biri daha önce hangi dereceyi bildirdiklerini unutmuş, yüzde 18’i ise 12. ayda daha fazla ağrı çektiklerini ifade etmişti.
beş yıl sonra araştırmacılar kadınlarla yeni bir değerlendirme yaptı. bazı kadınların ağrıya dair hafızaları silikleşmiş, yarıya yakını ilk değerlendirmeden daha az acıya işaret etmişti; fakat ilk değerlendirmede en fazla ağrıdan söz edenlerde acıya dair hafıza etkisini yitirmemişti. ancak bu kötü anlama gelmiyordu. kadınlar doğum tecrübesini bir başarı olarak görüp, “doğum acısına katlandıysam her şeye katlanabilirim” sonucunu çıkarıyordu.
kaynak
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın normal yazarlar
günaydın normal sözlük
bakalım her yazarın normali nasılmış.
bizim orda, normalde bu zamanda yayladan köye ot kamyonları iner.
tam olarak, derede rafting yapmak gibidir.
ben öyle bir kamyon yolculuğu sonrası dünyaya geldim.
anacım 8 aylık hamile idi, köy hayatının normali olduğu için, kamyonun üstünde sağa sola, aşağı yukarı sallanınca, bende o normale dahil olmaya karar verdim.
ha bir ay önce, ha bir ay sonra ne fark eder dedim.
normal bir köylü oldum.
nasipte, sözlükte normal bir yazar olmak da varmış.
oluruz bizde.
günaydın normal sözlük
bakalım her yazarın normali nasılmış.
bizim orda, normalde bu zamanda yayladan köye ot kamyonları iner.
tam olarak, derede rafting yapmak gibidir.
ben öyle bir kamyon yolculuğu sonrası dünyaya geldim.
anacım 8 aylık hamile idi, köy hayatının normali olduğu için, kamyonun üstünde sağa sola, aşağı yukarı sallanınca, bende o normale dahil olmaya karar verdim.
ha bir ay önce, ha bir ay sonra ne fark eder dedim.
normal bir köylü oldum.
nasipte, sözlükte normal bir yazar olmak da varmış.
oluruz bizde.
devamını gör...
birkaç dolar için

bir sergio leone filmidir. dolar üçlemesinin ikinci filmidir. birinci film için (bkz: bir avuç dolar).
film 1965 yapımıdır. spagetti western türündedir. 2 saat 12 dakikadır. filmin senaryosunu sergio leone yazmıştır. filmin yönetmenliğini yine sergio leone yapmıştır.
filmin başrollerini clint eastwood ve lee van cleef üstlenmiştir. oyuncular şu şekildedir. gian maria volontè, luigi pistilli, rada rassimov,
enzo petito, claudio scarchilli, john bartha, livio lorenzon, antonio casale, sandro scarchilli, benito stefanelli, angelo novi ve antonio casas.
filmin müziklerini ilk filmde olduğu gibi ve sergio leone filmlerinde olduğu gibi ennio morricone yapmıştır. ilk film için söylediğim gibi efsane bir insan. efsane bir sanatçı. gerçekten müzikleri olmasa bu filmler böyle olmazdı. acayip bir adam. filmden aldığım keyfi çok fazla arttırıyor. muhteşem müzikler yapmış. sahnelerle uyumu ve kullanılış biçimleri nefis. sağ olsun. o olmasaydı bu filmler bu kadar kaliteli olmazdı.
filmin konusu iki ödül avcısı, kötüleri yakalamaya çalışıyorlar. clint eastwood ve lee van cleef ayrı ayrı sürekli suçluları yakalarlar. bir gün filmin kötü karakteri gian maria volontè hapisten kaçar ve başına 10.000 dolar ödül koyulur. ödül avcılarımız onun peşine düşer ve olaylar başlar. burada gian maria volontè abiye bir parantez açmak istiyorum. son zamanlarda gördüğüm en iyi kötü karakterlerden birisiydi. çok karizma ve iğrençti. olması gerektiği gibi. adamı seyrederken sinir oldum müthişti. iyi performans sergilemiş. ayrıca bir hikayesi olan kötü karakterleri seviyorum ve bir hikayesi vardı. hoşuma gitti. filmin sonuna gelene kadar zevkle izledim.
clint eastwood ve lee van cleef çok güzel oynamışlar. birbirleriyle çok uyumluydular. ikisi de karizmatik ödül avcılarıydılar. eastwood abi önceki filmde nasılsa öyle oynamış. kostümlere ve puroya kadar her şey aynıydı. ağzında puro olmadığı kısımlar çok azdı ve öyle olması gerekiyor. bu adamı purosuz görünce çıplak görmüş gibi hissediyorum.
spoiler içeren kısımlara geçmeden önce bu filmi tavsiye ediyorum. sinema severler izlemişlerdir ama izlemeyenlere şiddetle tavsiye ederim. ayrıca bu film bir üçleme ve ilk filmin üzerinde bir filmdi. giderek güzelleşen bir seri. umarım diğer film bu filmden daha güzel olur.
ilk film için (bkz: bir avuç dolar).
evet sahnelere ve spoiler veren kısımlara gelecek olursak. clint eastwood ve lee van cleef şapka uçurma sahneleri gördüğüm en güzel ve en ilginç sahnelerden biriydi çok keyifliydi.
gian maria abinin hapisten kaçırılma sahnesi de çok güzeldi. ayrıca geriye dönüş sahneleri hüzünlü ve güzeldi. karaktere ısınmamızı sağladı. saat imgesi güzeldi. saat ve olayların albay ile birleşmesi hoş bir detaydı. filmde bulunan bütün karakterlerin racona uyması çok hoşuma giden bir detaydı. şerefsiziz, adam öldürürüz ama kurallarımız var dercesine racon sahibiydiler.
son olarak ise filmin son sahnesi muhteşemdi, inanılmazdı. aşırı iyiydi. o müzik o mekan. nefisti. oyuncuların yaptığı her hareket sahneyle uyumluydu. düello dediğin böyle olur. bu film için sergio abiye harbiden teşekkür ederim huzur içinde uyusun.
devamını gör...
şifre değiştir
kokpit bölümüne tıkladığınızda en alttan ikinci olan butondur.
var olan şifrenizi değiştirmenizi sağlar.
var olan şifrenizi değiştirmenizi sağlar.
devamını gör...
bilinmeyen bir kadının mektubu
şunu söylemeliyim ki stefan zweig'ın birçok okuduğum eserine bayılmıştım. onlardan biri bilinmeyen bir kadının mektubu dur. içselleştirmelere doyamadığım, hatıralarıyla birlikte ring caddesi'nde dolaştığım, dönemin siyasetini ve erkek-kadın ilişkilerini en iyi kurguya döken yazarlardan biri: stefan zweig.
zweig, novellalarında tezatlıkları seviyor. ulaşılmak istenen taraf bazen bir kişi olsa bile bazen bir kalp oluyor bazen de bir hedef oluyor fakat o hedefte her daim bir umursamazlık hakim. anlatıcı karakterlerin bitmek bilmeyen çabası bu kitapta da en çok göze batan çabalardan biri. kürk mantolu madonna'nın raif bey'i gibi kapıda beklemelerden tutun da amelie filmindeki gibi amaçlanmış kişiden başka kişilerin asla ve asla anlatıcıya tam olarak ulaşamadığı, kitapta esintileri olan konulardan. deneyimsizlik, sevgi konusundaki saflık, herhangi bir şeyden habersiz olması, manevi yöndeki eksiklikler bu kızı oluşturan parçalar.
bu kitapta hiçbir cümle boş değil, her cümle o kadar samimi ki bilinmeyen bir kadının sevdiği adam keşke siz olaymışsınız da bu mektubu size yazsaymış diyesiniz geliyor. 1920 yılında bir gün, postacı gelip de kapınıza böyle bir mektup bıraksa sizin de eliniz ayağınız düğümlenirdi.
zweig, novellalarında tezatlıkları seviyor. ulaşılmak istenen taraf bazen bir kişi olsa bile bazen bir kalp oluyor bazen de bir hedef oluyor fakat o hedefte her daim bir umursamazlık hakim. anlatıcı karakterlerin bitmek bilmeyen çabası bu kitapta da en çok göze batan çabalardan biri. kürk mantolu madonna'nın raif bey'i gibi kapıda beklemelerden tutun da amelie filmindeki gibi amaçlanmış kişiden başka kişilerin asla ve asla anlatıcıya tam olarak ulaşamadığı, kitapta esintileri olan konulardan. deneyimsizlik, sevgi konusundaki saflık, herhangi bir şeyden habersiz olması, manevi yöndeki eksiklikler bu kızı oluşturan parçalar.
bu kitapta hiçbir cümle boş değil, her cümle o kadar samimi ki bilinmeyen bir kadının sevdiği adam keşke siz olaymışsınız da bu mektubu size yazsaymış diyesiniz geliyor. 1920 yılında bir gün, postacı gelip de kapınıza böyle bir mektup bıraksa sizin de eliniz ayağınız düğümlenirdi.
devamını gör...
iz bırakan kitap cümleleri
"herkes ne diyecek?... fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki...
bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı? bu yaşıma kadar en iyi zamanlarım tam manasıyla yalnız kalabildiğim günler olmuştu.
(bkz: içimizdeki şeytan)
bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı? bu yaşıma kadar en iyi zamanlarım tam manasıyla yalnız kalabildiğim günler olmuştu.
(bkz: içimizdeki şeytan)
devamını gör...
küçükken inandığımız yalanlar
taşa oturma çocuğun olmaz ilerdee..
devamını gör...
ev işi yapan erkek
çok yoğun bir tempoda çalışıyorum. iş yerimde her gün ahmet mehmet pozitif oldu karantinada diye haber geliyor. babam koah hastası, yaklaşık 6 aydır aynı sofraya oturmuyorum onlar ile. evde maske ile geziyorum hatta çok fazla gezmemeye çalışıyorum. el yüz havlum ailemden farklı, kendi odamı kendim süpürüyorum, kendim topluyorum ailemi odama sokmuyorum. mecbur girmek zorunda kalırlarsa maskeyle giriyorlar. çarşaflarımı kendim değiştirip kıyafetlerimi kendim ayrı bir şekilde yıkıyorum. annemin yaptığı yemeği onlar aldıktan sonra gidip koyuyorum tabağa yedikten sonrada yıkıyorum. tabağım bıçağım hepsi ayrı. uzun zamandır böyle bir savaş veriyorum
devamını gör...
abdullah bin selam
en ünlü sahabilerdendir. yahudi alimken, müslüman olmuştur. hz. yusuf neslinden olduğuyla ilişkin rivayetler vardır. ayrıca, medine'deki 3 yahudi kabilesinden, en fitne-fesat çıkaranı olan beni kaynuka kabilesine mensuptu. tahmin edersiniz ki, kendi adı abdullah değildi, husayn idi. fakat müslüman olunca, hz. muhammed, kendisine abdullah adını vermiştir. hz. abdullah bin selam'ın babası da kendisi gibi yahudi bir alimdi. islam'ı seçmesiyle ilgili birkaç rivayet olsa da, aralarında en kabul göreni, hz. muhammed'e bazı sorular sorması ve cevabını alınca da, bunları ancak bir peygamberin bilebileceğini söyleyerek iman etmiş olmasıdır. josef horovitz bu rivayetin, daha sonraları müslüman olmuş olan yahudiler tarafından uydurulduğunu söyler. horovitz, hz. abdullah bin selam'ın son dönemlerde müslüman olabileceği fikrini ortaya atar ve hz. abdullah bin selam'ın erken dönemde müslüman olduğunu söyleyen birtakım kaynakların da asılsız olduğuna inanır. yine horovitz, hz. abdullah bin selam'ın cennetle müjdelendiği rivayetlerinin de sonradan ileri sürüldüğünü söyler. tüm bunların üzerine, yahudi olan horovitz'in, önceleri büyük bir yahudi alim olan hz. abdullah bin selam'ın sonradan müslüman oluşu fikrini kabullenemediği düşünülmüştür. tevrat ve talmud'u okumuş, bundan ilave incil'i de iyi bilen hz. abdullah, müslümanlar arasında da bir âlim olarak saygı görmüştür.
hz. abdullah, hz. peygamber'den 25 hadis rivayet etmiştir. bir uzun, ama güzel hadis var, onun son kısmı şöyledir;
...melekler dediler,
"ya rabbi! arştan daha büyük bir şey yarattın mı?"
allah buyurdu: "evet, aklı yarattım."
melekler sordular: "ya rabbi! o ne kadar büyüktür?"
allah buyurdu: "kumların sayısını bilir misiniz?"
melekler dediler, "hayır ya rabbi! bilemeyiz..."
allah buyurdu: "işte aklın da büyüklüğünü bilemezsiniz. ben, aklı kum taneleri gibi sınıflara ayırdım. kimine bir, kimine iki, kimine 3-4, bazısına da bir farak(eski bir ölçü), bazısına bir vesk(eski bir ölçü) bazılarına da daha fazlası verilmiştir." (bu rivayet, gazzali tarafından da aktarılmıştır fakat ben sıhhatini bilmiyorum)
hz. abdullah, hz. peygamber'den 25 hadis rivayet etmiştir. bir uzun, ama güzel hadis var, onun son kısmı şöyledir;
...melekler dediler,
"ya rabbi! arştan daha büyük bir şey yarattın mı?"
allah buyurdu: "evet, aklı yarattım."
melekler sordular: "ya rabbi! o ne kadar büyüktür?"
allah buyurdu: "kumların sayısını bilir misiniz?"
melekler dediler, "hayır ya rabbi! bilemeyiz..."
allah buyurdu: "işte aklın da büyüklüğünü bilemezsiniz. ben, aklı kum taneleri gibi sınıflara ayırdım. kimine bir, kimine iki, kimine 3-4, bazısına da bir farak(eski bir ölçü), bazısına bir vesk(eski bir ölçü) bazılarına da daha fazlası verilmiştir." (bu rivayet, gazzali tarafından da aktarılmıştır fakat ben sıhhatini bilmiyorum)
devamını gör...
doğrusunu unutturan yanlışlar
keşbiş olsun
mekanik center olsun
allah yardım cımbız olsun
bandıl (dumbell).
mekanik center olsun
allah yardım cımbız olsun
bandıl (dumbell).
devamını gör...
merdümgirizbirdeli
çok güzel tanımları bulunan yazardır. okurken samimiyetini hissettim. kendime neden yakın hissettim yahu derken merdümgiriz bir deli olan nick'ini gördüm. deli deliyi dakkada bulur, derler. bulduğum gibi de takibe aldım. sözlüğümüzde daim olman ve burada merdümgiriz olmaman dileğiyle. kafana kuvvet.
devamını gör...
kitap alıntıları
umutlarının öyle fazla coşmasına izin vermezsen, hayal kırıklığına uğramazsın..
john steinbeck - gazap üzümleri
devamını gör...
komplo teorilerini namusu gibi savunan tip
sabit fikirli kişilerdir. inandıklarını anayasanın değişmez bir maddesi gibi savunurlar. ikna edilmeye kapalıdırlar.
devamını gör...
şubat 2021 chp belediyeleri grevleri
kadıköy, ataşehir, kartal ve maltepe'nin ardından bugün itibariyle beşiktaş belediyesinin disk'e bağlı genel-iş sendikasının başlattığı grevler silsilesidir. son seçimde oy vermeme rağmen beşiktaş'ta sırf chp organize olamadı diye çöpler içerisinde yaşayacaksam şu pandemi döneminde, başlarım böyle işe!
ortada ilginç rakamlar dönüyor. belediyelerin twitter hesapları tüm yan ödemeler hariç yaklaşık 5000₺'lik maaşın kabul edilmediğini öne sürüyor. grev sonucunda bu ilçelerden dağ gibi çöp yığını olmuş sokak görüntüleri gelmeye başladı.
bir yandan yıllarını eğitimine harcamış, dil öğrenmiş ve özel sektörün baskısı altında ezilen ve çok daha düşük maaşlarda çalışmak zorunda kaldığı için söz konusu maaşları duyunca içinde infial oluşan kesim; öbür yanda "işçinin parasında niye gözünüz var, rahatsız oluyorsanız siz de grev yapın" diyen, sorunu yüksek işçi maaşında değil düşük özel sektör maaşında gören diğer kesim var.
ben burada chp'yi yürekten kutluyorum, eline biraz güç geçip de oylarını yükseltmeye başlamışken sokakların rezalet bir şekilde çöp dolduğu görüntülerin verilmesini engelleyemediği için. abuk sabuk sol gerici marjinal grupları pışpışlamanın cezasını çekiyorlar.
istediğiniz kadar bunun diğer partilerini oyunu olduğunu, kabahatin chp'de olmadığını savunun. sen işçinin kışkırtılmasını engelleyemeyip, yıllardır aktrollerin "sokaklar cehabe döneminde çöbdoluydu" argümanını destekleyecek tuzağa düşüyor ve benim sana verdiğim oyun değerini koruyamıyorsan; seni seçmiş halka ne olursa olsun çöp dolu sokaklar ile karşılık veriyorsan, atatürk'ün kurduğu partiyi belirli mezhep ve memleketlilerin dayanışma lokaline çeviriyorsan, iktidar olduğunda oyunun büyüğü ile mücadele edemeyeceksin demektir. dilerim mevcut durumdan bir ders çıkartırlar.
ben burada bir oyun olmadığını iddia etmiyorum. o kadar güçlü ve kontrollü olunmalıydı ki, oyun olsa bile tuzağa düşülmemeliydi. sonuçta bu tehlikeli güreşten galip çıkamayınca cezayı sana oy verenler çekiyor.
ortada ilginç rakamlar dönüyor. belediyelerin twitter hesapları tüm yan ödemeler hariç yaklaşık 5000₺'lik maaşın kabul edilmediğini öne sürüyor. grev sonucunda bu ilçelerden dağ gibi çöp yığını olmuş sokak görüntüleri gelmeye başladı.
bir yandan yıllarını eğitimine harcamış, dil öğrenmiş ve özel sektörün baskısı altında ezilen ve çok daha düşük maaşlarda çalışmak zorunda kaldığı için söz konusu maaşları duyunca içinde infial oluşan kesim; öbür yanda "işçinin parasında niye gözünüz var, rahatsız oluyorsanız siz de grev yapın" diyen, sorunu yüksek işçi maaşında değil düşük özel sektör maaşında gören diğer kesim var.
ben burada chp'yi yürekten kutluyorum, eline biraz güç geçip de oylarını yükseltmeye başlamışken sokakların rezalet bir şekilde çöp dolduğu görüntülerin verilmesini engelleyemediği için. abuk sabuk sol gerici marjinal grupları pışpışlamanın cezasını çekiyorlar.
istediğiniz kadar bunun diğer partilerini oyunu olduğunu, kabahatin chp'de olmadığını savunun. sen işçinin kışkırtılmasını engelleyemeyip, yıllardır aktrollerin "sokaklar cehabe döneminde çöbdoluydu" argümanını destekleyecek tuzağa düşüyor ve benim sana verdiğim oyun değerini koruyamıyorsan; seni seçmiş halka ne olursa olsun çöp dolu sokaklar ile karşılık veriyorsan, atatürk'ün kurduğu partiyi belirli mezhep ve memleketlilerin dayanışma lokaline çeviriyorsan, iktidar olduğunda oyunun büyüğü ile mücadele edemeyeceksin demektir. dilerim mevcut durumdan bir ders çıkartırlar.
ben burada bir oyun olmadığını iddia etmiyorum. o kadar güçlü ve kontrollü olunmalıydı ki, oyun olsa bile tuzağa düşülmemeliydi. sonuçta bu tehlikeli güreşten galip çıkamayınca cezayı sana oy verenler çekiyor.
devamını gör...
çocukken yapılan salaklıklar
televizyonun içine bu insanlarr nereden girer nereden çıkar diye cihazı parçalamaya çalışmak.
annem yetişip kurtarmış cihazı. hep söylerdi, oğlum sen yedi düvel düşmana bedelsin diye.
annem yetişip kurtarmış cihazı. hep söylerdi, oğlum sen yedi düvel düşmana bedelsin diye.
devamını gör...
forrest gump
bu film bize "sistem" hakkında çok şey anlatıyor. ne kadar zeki olduğunuzun hiçbir önemi yok. burada birkaç durum var;
ya sisteme uyum sağlarsınız, bu sizi orta sınıf yapar, belki çok şanslıysanız yüksek konumlar da elde edebilirsiniz.
ya da sisteme olması gerektiğinden yüzlerce kat daha fazla uyum sağlarsınız, bu sizi en nihayetinde zengin yapacaktır, kapitalizmi sonuna kadar kullanırsınız.
bir de sisteme hiç uyum sağlamama durumu var. en zenginlerin bir bölümünü de bunlar oluşturur ama bu biraz karışık bir konu.
forrest'a baktığımızda ortalama bir insandan daha aptal, daha az çevreye sahip bir insan. filmi izleyenlerin büyük bir bölümünden aptal olduğu da kesin. ama sonuç olarak o zengin oldu. kendisine verileni yapabileceği en hızlı şekilde bir robot gibi yapması bunun en önemli sebebi. işte aradaki fark burada. forrest'a bir proje verirseniz birkaç günde teslim eder, ortalama birine verirseniz projeyi tüm süreye yayar.
kısaca size verileni yaparsanız sistemin kölesi oluyorsunuz, size verilenin haddinden fazlasını yaparsanız kolayca yükseliyor, sistemin özgür kölesi oluyorsunuz. özgür köle mi? "bu değişik ne diyor böyle?" demeyin.
sisteme haddinden fazla uyup zengin oluyorsanız sistemin en tepesinde olanlara kazandığınızın çok daha fazlasını da kazandırıyorsunuz demektir. yani gene sizden yukarıdakilere kazandığınızdan daha fazla kazandırma durumu var.
ya sisteme uyum sağlarsınız, bu sizi orta sınıf yapar, belki çok şanslıysanız yüksek konumlar da elde edebilirsiniz.
ya da sisteme olması gerektiğinden yüzlerce kat daha fazla uyum sağlarsınız, bu sizi en nihayetinde zengin yapacaktır, kapitalizmi sonuna kadar kullanırsınız.
bir de sisteme hiç uyum sağlamama durumu var. en zenginlerin bir bölümünü de bunlar oluşturur ama bu biraz karışık bir konu.
forrest'a baktığımızda ortalama bir insandan daha aptal, daha az çevreye sahip bir insan. filmi izleyenlerin büyük bir bölümünden aptal olduğu da kesin. ama sonuç olarak o zengin oldu. kendisine verileni yapabileceği en hızlı şekilde bir robot gibi yapması bunun en önemli sebebi. işte aradaki fark burada. forrest'a bir proje verirseniz birkaç günde teslim eder, ortalama birine verirseniz projeyi tüm süreye yayar.
kısaca size verileni yaparsanız sistemin kölesi oluyorsunuz, size verilenin haddinden fazlasını yaparsanız kolayca yükseliyor, sistemin özgür kölesi oluyorsunuz. özgür köle mi? "bu değişik ne diyor böyle?" demeyin.
sisteme haddinden fazla uyup zengin oluyorsanız sistemin en tepesinde olanlara kazandığınızın çok daha fazlasını da kazandırıyorsunuz demektir. yani gene sizden yukarıdakilere kazandığınızdan daha fazla kazandırma durumu var.
devamını gör...
normal sözlük köy okuluna kitap yardımı etkinliği
madem "insanlar okumuyor" diye sürekli dert yanıyoruz; o halde taşın altına elimizi koyalım denilip düzenlenmiş bir kampanya. ayda 2 paket sigara az içilse karşılanabilecek düzeyde; en önemlisi hiç tanımadığınız insanlara yardım ediyorsunuz, sıfır menfaat! kilometrelerce uzaktan birinin gülümsemesine, teşekkürüne, duasına sebep oluyorsunuz; bence katılmamak için bir sebep yok.
hep eleştirecek değiliz, bu defa bir eksiği düzeltelim.
hep eleştirecek değiliz, bu defa bir eksiği düzeltelim.
devamını gör...
