canlı yayın açılış programı
adam röportaj verirken bile çalışıyor
devamını gör...
türk babalarının bir ömrü kaliteli beyaz peynir aramakla geçirmesi
arkadaşım nurettin ile dandanakan savaşı'nı konuşup horasan'ın jeopolitik önemi ve selçukluların devlet yönetiminde attığı adımları tartışıp analiz ederken aklıma gelen düşünce.
masanın üzerindeki karper peynire baktım. o da bana baktı. sonra yedim. afiyet olsun abi.
evet ne diyordum sevgili dostlarım. babalarımız bir kutu ezine peynirinin nerede olduğunu bulabilmek için bir ömrü arayışla geçiriyor. ellerine oradan buradan, işyerindeki arkadaşın köyünden vesair peynirler geçiyor lakin hiçbiri mükemmel beyaz peynir değil. hatta öyle ki, birçoğu mükemmel olmaktan fersah fersah uzak, fabrikasyon peynirler.
babacığınız sağsa yanına gidin, yanınızda değilse telefonla arayıp sorun:
"baba nasılsın?" diye.
"iyiyim aynı oğlum-kızım senden n'aber?" der.
bu pek düşünülmeden verilen cevabın arkasında aslında büyük bir anlam gizlidir. o da şudur: "bir ömrü mükemmel kalitede beyaz peyniri aramakla geçiriyorum."
babaların bu arayış halinde olduğu kutsal yiyeceği düşünmediği bir zaman dilimi yoktur. evet, uykuda bile...
şimdi babamı anlayabiliyorum. baba değilim henüz ama anlayabiliyorum babamı. bir gün onun durumunda olacağım çünkü. biz erkeklerin toplumsal kodlarında sünnet, ilk aşk, askerlik, iş, aşk, evlilik, çocuk sıralamasında son hedefi budur. bu arayışa hiçbir zaman ulaşamadan göçüp gideceğiz ancak...
mükemmel, tıpkı platon'un dediği gibi 'idealar' dünyasında gizlidir.
ama onu aramakla geçen bir ömür bile dostlarım, inanın boşa geçmez.
masanın üzerindeki karper peynire baktım. o da bana baktı. sonra yedim. afiyet olsun abi.
evet ne diyordum sevgili dostlarım. babalarımız bir kutu ezine peynirinin nerede olduğunu bulabilmek için bir ömrü arayışla geçiriyor. ellerine oradan buradan, işyerindeki arkadaşın köyünden vesair peynirler geçiyor lakin hiçbiri mükemmel beyaz peynir değil. hatta öyle ki, birçoğu mükemmel olmaktan fersah fersah uzak, fabrikasyon peynirler.
babacığınız sağsa yanına gidin, yanınızda değilse telefonla arayıp sorun:
"baba nasılsın?" diye.
"iyiyim aynı oğlum-kızım senden n'aber?" der.
bu pek düşünülmeden verilen cevabın arkasında aslında büyük bir anlam gizlidir. o da şudur: "bir ömrü mükemmel kalitede beyaz peyniri aramakla geçiriyorum."
babaların bu arayış halinde olduğu kutsal yiyeceği düşünmediği bir zaman dilimi yoktur. evet, uykuda bile...
şimdi babamı anlayabiliyorum. baba değilim henüz ama anlayabiliyorum babamı. bir gün onun durumunda olacağım çünkü. biz erkeklerin toplumsal kodlarında sünnet, ilk aşk, askerlik, iş, aşk, evlilik, çocuk sıralamasında son hedefi budur. bu arayışa hiçbir zaman ulaşamadan göçüp gideceğiz ancak...
mükemmel, tıpkı platon'un dediği gibi 'idealar' dünyasında gizlidir.
ama onu aramakla geçen bir ömür bile dostlarım, inanın boşa geçmez.
devamını gör...
devlet bahçeli bir tutarlılık örneğidir
tutarlılık mı adam tutarlılığa tepki olarak dogmuus.
devamını gör...
ölmesi gereken türk gelenekleri
kuşak bağlama. kız isteme. kına. nişan. başlık parası.silah. damada tuzlu kahve. daha çok şey sayarım.
devamını gör...
spectacular
en sevdiğim ingilizce kelime . anlamı muhteşemdir. özellikle ingiliz aksanıyla söylendiğinde ayrı bir tatlılık kazanır. (bkz: sipekteqüla) gibi.
devamını gör...
judas priest
metal müziğin tanrıları olarak anılan, 1968'de kurulan, solistliğini rob halford'ın yaptığı ingiliz heavy metal müzik grubudur. metal müziğe deri kıyafetler giyme alışkanlığını öğreten gruptur.
en sevilen şarkıları breaking the law, living after midnight, painkiller'dır. ama benim favorim her zaman hellrider'dan yana olmuştur.
en sevilen şarkıları breaking the law, living after midnight, painkiller'dır. ama benim favorim her zaman hellrider'dan yana olmuştur.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
bir zaman makinanız yoksa pişmanlığın hiç bir faydası yoktur.
devamını gör...
turistin görebileceği herkesi aşılayacağız
keşke sağlıkçı ailelerinin de turistler kadar kıymeti olsaydı. bizi asiladiniz tamam ama anamız babamız eşimiz nolcak dediğimizde evlerinize gitmeyin dediniz. yurtlara, lojmanlara, misafirhanelere tiktiniz. ağlaya ağlaya camdan babama el salladigim zamanları hatırlıyorum. şimdi ise yine biz hastanede ailelerimiz ise evlerindeyken turistler denizlerimizde bizim suremedigimiz keyfi sürüyor.
ben artık yoruldum sözlük. çalışmaktan hasta bakmaktan değil, bu değersizlikten, bu iki yuzlulukten.
ben artık yoruldum sözlük. çalışmaktan hasta bakmaktan değil, bu değersizlikten, bu iki yuzlulukten.
devamını gör...
çizgi ötesi
flatliners, gerilim/bilim kurgu türünün kült örneklerinden bir tanesi. çekildiği tarih ve ele aldığı konu itibarıyla zamanının ötesinde bir film. özellikle karakterlerin işleniş biçimi, korkuları, hırsları, çocukluk travmaları ve tüm bunların yaptıkları deneye olan etkisi muazzam bir şekilde işlenmiş. benim için nelson ve david karakterlerinin yeri ayrıdır. iki muazzam zekanın farklı karakter özellikleri taşımaları sebebiyle yaşadıkları sinir harbi bence filmin lokomotif noktası. bu iki karakterin çizginin ötesine geçmekten ziyade yarattıkları zihinsel ve duygusal çizgi, filmin en büyük başarısı.
mevzu ölümden sonra yaşananlar(!) olsa da, filmin verdiği mesaj ya da benim filmden aldığım mesaj tamamen yüzleşme üzerineydi. ne halt yerseniz yiyin, hangi dine mensup olursanız olun, -cesur, korkak, narsist, yardımsever- hangi karakter özelliklerini taşırsanız taşıyın, yediğiniz nanelerle yüzleşin mesajını inceden inceye alıyorsunuz. nelson'un mezarlık sahnesi muazzamdır. hele o ağaca tüneyişi yok mu? vallahi billahi o adama bile acır hale geliyorsunuz bir yerden sonra. halüsinasyonların veriliş biçimi, mekan seçimleri falan gerilim ögelerini ciddi anlamda kuvvetlendiriyor. filmi nelson-david karşıtlığı üzerinden izlemek, yukarıda da söylediğim gibi filmin en keyifli yanı. o ayrıntıyı es geçmemek lazım.
yeni versiyonu için çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim zira beğenmedim. uzun uzadıya da yazmak istemiyorum. tekrar çekilen filmlerde bu sıkıntıyı her daim yaşıyorum. taklitler genelde asıllarını yaşatıyor. 1990 yapımı olan filmi, bu türü seviyorsanız ve izlemediyseniz kesinlikle izleyin derim.
ölmek için güzel bir gün! * kötü de olabilir tabi. izleyin görün.
mevzu ölümden sonra yaşananlar(!) olsa da, filmin verdiği mesaj ya da benim filmden aldığım mesaj tamamen yüzleşme üzerineydi. ne halt yerseniz yiyin, hangi dine mensup olursanız olun, -cesur, korkak, narsist, yardımsever- hangi karakter özelliklerini taşırsanız taşıyın, yediğiniz nanelerle yüzleşin mesajını inceden inceye alıyorsunuz. nelson'un mezarlık sahnesi muazzamdır. hele o ağaca tüneyişi yok mu? vallahi billahi o adama bile acır hale geliyorsunuz bir yerden sonra. halüsinasyonların veriliş biçimi, mekan seçimleri falan gerilim ögelerini ciddi anlamda kuvvetlendiriyor. filmi nelson-david karşıtlığı üzerinden izlemek, yukarıda da söylediğim gibi filmin en keyifli yanı. o ayrıntıyı es geçmemek lazım.
yeni versiyonu için çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim zira beğenmedim. uzun uzadıya da yazmak istemiyorum. tekrar çekilen filmlerde bu sıkıntıyı her daim yaşıyorum. taklitler genelde asıllarını yaşatıyor. 1990 yapımı olan filmi, bu türü seviyorsanız ve izlemediyseniz kesinlikle izleyin derim.
ölmek için güzel bir gün! * kötü de olabilir tabi. izleyin görün.
devamını gör...
kitap ayracı olarak kullanılan en tuhaf şey
hiçbir şey bulamadığım için makarna paketi koymuştum. ayraç yerine makarna paketini nereden buldum ben de bilmiyorum.
devamını gör...
bağlaç olan te
böyle bir te görünce beynimde 1 sinaps kopuyor, nöronlar intihar ediyor, yaşama hevesim uçup gidiyor.
devamını gör...
yazarların şu an içtiği içecek
şarap; hem kalbe yararlı hem soğuk ayaklara. için ısının, yanında bir de şiir kitabı okuyun.
devamını gör...
birden fazla kez izlenebilecek filmler
ghajini.
yıldızlar arası.
yeşil yol.
forrest gump.
leon.
incir reçeli
delibal
7. koğuştaki mucize.
hunger games.
esaretin bedeli.
hacker.
uyumsuz.
yıldızlar arası.
yeşil yol.
forrest gump.
leon.
incir reçeli
delibal
7. koğuştaki mucize.
hunger games.
esaretin bedeli.
hacker.
uyumsuz.
devamını gör...
öyle birine aşık ol ki
güven ve huzur versin.
devamını gör...
yazarların sevdikleri tablolar
üsküdar, ibrahim çallı (1882 – 1960)

ressam roben efendi’den de resim dersleri alan ibrahim çallı, şeker ahmet paşa’nın önerisi üzerine 1906 yılında şimdiki adı mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi olan dönemin sanayi-i nefise mektebi’ne girdi. altı yıllık okulu üç yılda bitirme başarısı gösterdi.
türk resminde, ibrahim çallı ve arkadaşları, “1914 kuşağı türk ressamları”, “türk izlenimcileri” ve “çallı kuşağı” olarak anılırlar. çallı, resim alanında batı anlayışına yönelik bir sürece girilmesinde öncü isimlerden biri olmuştur.
kaynak

ressam roben efendi’den de resim dersleri alan ibrahim çallı, şeker ahmet paşa’nın önerisi üzerine 1906 yılında şimdiki adı mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi olan dönemin sanayi-i nefise mektebi’ne girdi. altı yıllık okulu üç yılda bitirme başarısı gösterdi.
türk resminde, ibrahim çallı ve arkadaşları, “1914 kuşağı türk ressamları”, “türk izlenimcileri” ve “çallı kuşağı” olarak anılırlar. çallı, resim alanında batı anlayışına yönelik bir sürece girilmesinde öncü isimlerden biri olmuştur.
kaynak
devamını gör...
türkiye’nin bir cümlelik özeti
devamını gör...
tanıdıkların üzerine araba sürmek
türklere özgü davranışlardan biridir. yolda görülen tanıdığın üstüne araba sürerek selam vermek bizden başka hangi milletin aklına gelirdi ki?

devamını gör...
sıkılmak
kitap okuyorum bi süre sonra sıkılıyorum.
video izliyorum sıkılıyorum.
el işi, kanaviçe falan yapıyorum sıkılıyorum.
resim karalıyorum sıkılıyorum.
ders çalışıyorum sıkılıyorum.
dergi elime geçince okuyorum sıkılıyorum.
hayvanımla ilgileniyorum sıkılıyorum.
yazı yazıyorum sıkılıyorum.
salona gidiyorum sıkılıyorum, geri dönüyorum yine sıkılıyorum.
insanların arasında sıkılıyorum ama yokluklarında da sıkılıyorum.
kendimden sıkılıyorum.
manita yapalım cici cici konuşuruz diyorum lan ondan bile sıkılıyorum.
haz yok haz
yok
video izliyorum sıkılıyorum.
el işi, kanaviçe falan yapıyorum sıkılıyorum.
resim karalıyorum sıkılıyorum.
ders çalışıyorum sıkılıyorum.
dergi elime geçince okuyorum sıkılıyorum.
hayvanımla ilgileniyorum sıkılıyorum.
yazı yazıyorum sıkılıyorum.
salona gidiyorum sıkılıyorum, geri dönüyorum yine sıkılıyorum.
insanların arasında sıkılıyorum ama yokluklarında da sıkılıyorum.
kendimden sıkılıyorum.
manita yapalım cici cici konuşuruz diyorum lan ondan bile sıkılıyorum.
haz yok haz
yok
devamını gör...