geceye bir söz bırak
devamını gör...
evli erkeğin arkadaşlarıyla 2 saat takılması
benim üst komşu bırak 2 saati 20 dakika bana oturmaya gelse en az 2 defa ariyo eşi nerde kaldın diye.
devamını gör...
tanım tanımamazlık
bahsi geçen konu hakkında yazarken konu hakkında azıcık olsun bilgi, ipucu vermeme konusunda inat etme durumu. bir tür insanlık suçu. sözlükte bu komik duruma düşenlerin hatası genelde sonuna bildirme eki getirdikleri her cümlenin bir tanım olduğunu sanmaları oluyor.
mesela şu başlığın altına girip "beni çıldırtan durumdur." yazsaydım, bu yazımı okuyan kişi tanım tanımamazlık nedir ne değildir bilmeyecekti. yalnızca şahsımla ilgili bir durumu bildirmiş olacaktım, bunu yapmak istersem facebook'a yazmalıyım. beni sözlükte okuyan insanların vaktini boşa harcamamalıyım.
sözlükte gittikçe artan bu avam hareketi derhal tanım nedir bilenler tarafından bastırılmalı, geleceği parlak olan bu sözlüğün üstünü kara bulutların kaplamasına izin verilmemelidir.
mesela şu başlığın altına girip "beni çıldırtan durumdur." yazsaydım, bu yazımı okuyan kişi tanım tanımamazlık nedir ne değildir bilmeyecekti. yalnızca şahsımla ilgili bir durumu bildirmiş olacaktım, bunu yapmak istersem facebook'a yazmalıyım. beni sözlükte okuyan insanların vaktini boşa harcamamalıyım.
sözlükte gittikçe artan bu avam hareketi derhal tanım nedir bilenler tarafından bastırılmalı, geleceği parlak olan bu sözlüğün üstünü kara bulutların kaplamasına izin verilmemelidir.
devamını gör...
türkiye'nin en güzel kadını
o kendini biliyor!
devamını gör...
uzat sarı saçlarını rapunzel
orijinal versiyonda rapunzel hapsedildiği kulede şarkı söylerken sesini duyan bir prens onun muhteşem güzelliğini görüp aşık olur. prens sarmaşıklı kuleye tırmanır ama cadı tarafından kör edilir. prens sevdiği kızdan vazgeçmez ve rapunzel’in kadife sesini takip ederek sarmaşıklara tutuna tutuna ona ulaşır. rapunzel gözyaşlarını prensin gözlerine sürerek onu iyileştirir. sonrasında ise iyilik perisi olup kafa sözlük’e gelmeye karar verir. uzat sarı saçlarını rapunzel nicki ile gelmek için altın sarısı saçlarını uzatır. amacı bizi cadılardan, trollerden, orklardan koruyup sihirli sözleri ile ruhlarımızı iyileştirmektir.
sihirli tanımların ile sözlüğü çoşturuyorsun rapunzel. hoş geldin güzel yazar.
sihirli tanımların ile sözlüğü çoşturuyorsun rapunzel. hoş geldin güzel yazar.
devamını gör...
kösedağ savaşı
relax isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.
türkiye selçuklu devleti ile moğol devleti arasında yaşanmış olan savaştır.
2. gıyaseddin keyhüsrev, devletin yönetimini sadettin köpek isimli vezirine bırakınca devlet içinde olumsuzluklar başlamıştır.
halk, vezir sadettin köpek’e ve devletin yönetimine karşı yoğun tepki göstermiştir.
halkın bu tepkileri bir süre sonra isyan niteliğine taşındı ve bu süreçte, 1240 yılında anadolu’da baba ishak isyanı baş gösterdi.
baba ishak isyanı sonucu türkiye selçuklu devleti zayıfladı.
türkiye selçuklu devleti’nin zayıflaması, moğol devleti’nin anadolu’ya girişini kolaylaştırdı.
1243 yılında yaşanan bu savaş sonucunda moğol devleti’ne yenilen türkiye selçuklu devleti yıkılma sürecine girdi.
yine bu savaş sonucunda anadolu sahasındaki türk siyasi birliği bozulmuş, çok sayıda bağımsız beylik kurulmuştur.
türkiye selçuklu devleti moğol devleti’nin egemenliğine girmiştir.
devleti ele geçiren moğolların ticaret yollarını ve önemli şehirleri yağmalaması sonucu ticari hayat neredeyse durma noktasına gelmiştir.
yine moğolların bu şehirleri yağmalaması ve ağır vergiler koyması, devlet içinde ekonomik yapının bozulmasına neden olmuştur.
moğol devleti’nin baskısından kurtulmak isteyen türkmenlerin batıya doğru göç etmeleri bu bölgedeki türk nüfusunun artmasına neden olmuştur.
zaten savaşın tek olumlu sonucu da bu gelişmedir.
moğolların baskısı nedeniyle çok sayıda türkmen boyunun ve türk bilim insanının anadolu’ya gelmesi, buranın türkleşme sürecini hızlandırmıştır.
türkiye selçuklu devleti ile moğol devleti arasında yaşanmış olan savaştır.
2. gıyaseddin keyhüsrev, devletin yönetimini sadettin köpek isimli vezirine bırakınca devlet içinde olumsuzluklar başlamıştır.
halk, vezir sadettin köpek’e ve devletin yönetimine karşı yoğun tepki göstermiştir.
halkın bu tepkileri bir süre sonra isyan niteliğine taşındı ve bu süreçte, 1240 yılında anadolu’da baba ishak isyanı baş gösterdi.
baba ishak isyanı sonucu türkiye selçuklu devleti zayıfladı.
türkiye selçuklu devleti’nin zayıflaması, moğol devleti’nin anadolu’ya girişini kolaylaştırdı.
1243 yılında yaşanan bu savaş sonucunda moğol devleti’ne yenilen türkiye selçuklu devleti yıkılma sürecine girdi.
yine bu savaş sonucunda anadolu sahasındaki türk siyasi birliği bozulmuş, çok sayıda bağımsız beylik kurulmuştur.
türkiye selçuklu devleti moğol devleti’nin egemenliğine girmiştir.
devleti ele geçiren moğolların ticaret yollarını ve önemli şehirleri yağmalaması sonucu ticari hayat neredeyse durma noktasına gelmiştir.
yine moğolların bu şehirleri yağmalaması ve ağır vergiler koyması, devlet içinde ekonomik yapının bozulmasına neden olmuştur.
moğol devleti’nin baskısından kurtulmak isteyen türkmenlerin batıya doğru göç etmeleri bu bölgedeki türk nüfusunun artmasına neden olmuştur.
zaten savaşın tek olumlu sonucu da bu gelişmedir.
moğolların baskısı nedeniyle çok sayıda türkmen boyunun ve türk bilim insanının anadolu’ya gelmesi, buranın türkleşme sürecini hızlandırmıştır.
devamını gör...
en sevilen yazar başlığında nickinizin olmaması
üzülmedim. çünkü sözlükteki arkadaşlık kurduğum çoğu insanın beni gerçekten sevdiğini biliyorum. sevilmek için illa oraya yazılmaya gerek yok. bana yazdıkları benim için kafi.
devamını gör...
jalapeno
meksika yöresine ait bir biberdir.
turşusu çok güzel olur.
turşusu çok güzel olur.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
...
heeey diyorum uluorta, bir ölü soldan sağa dönüyor
avcunda bir avuç mezar toprağı buz
bir ölü tırnak tırnak göçüyor karanlığa
tırnak tırnak koparak kayalarından
heeey diyorum uluorta, sürü kuşlar havalanıyor
toprak dalgalanıyor, sular dövüyor kıyılarını
ve bir yengeç âdem, pazarın ortasında
bir vurguna bir soyguna bir çalgına derken
bir çiçek sayıklıyor alnımın ortasında
bir kristal kırılıyor tören başlıyor
ve bozuk çalıyor
gramofon
...
bir heykele bir kuklaya
bir cambaza bir çarmıha
derken güzelim
oluyor gökyüzünde bir katar turna tren trafik
ve bozuk çalıyor gramofon ve bozuk çalıyor gramofon ve
bozuk
çalıyor boz
çalıyor fon
çalıyor ra
yani bu demek
hasan hüseyin / zor nakış
heeey diyorum uluorta, bir ölü soldan sağa dönüyor
avcunda bir avuç mezar toprağı buz
bir ölü tırnak tırnak göçüyor karanlığa
tırnak tırnak koparak kayalarından
heeey diyorum uluorta, sürü kuşlar havalanıyor
toprak dalgalanıyor, sular dövüyor kıyılarını
ve bir yengeç âdem, pazarın ortasında
bir vurguna bir soyguna bir çalgına derken
bir çiçek sayıklıyor alnımın ortasında
bir kristal kırılıyor tören başlıyor
ve bozuk çalıyor
gramofon
...
bir heykele bir kuklaya
bir cambaza bir çarmıha
derken güzelim
oluyor gökyüzünde bir katar turna tren trafik
ve bozuk çalıyor gramofon ve bozuk çalıyor gramofon ve
bozuk
çalıyor boz
çalıyor fon
çalıyor ra
yani bu demek
hasan hüseyin / zor nakış
devamını gör...
yıldız tilbe
bir türlü ne kendisini ne sesini sevemediğim, bu kadar sevilmesine de anlam veremediğim kişidir.
devamını gör...
ibn nefis
13. yy yaşamış bir hekimdir. küçük kan dolaşımını bulmuştur.
devamını gör...
şeyh sait isyanı
dillerine pelesenk ettikleri 'resmi tarihe inandırıldık' gevezelikleriyle, bilerek veya bilmeyerek, okuma yazma bilmez bir toprak ağasını dahi bir kahraman,bir önder gibi gösterdiklerinin farkında olmayan insanları bize gösteren başlık.
uzunca bir süredir, akıllarınca işlerine gelmeyen her tarihi hadiseyi; ''bu resmi tarihtir'', ''bu zırvadır'' minvalinde geveleyerek kendini tarih ve belge okuma uzmanı sanan bilgisizlere sormak gerekir: peki siz nereden okuyorsunuz bu tarihi? ingiliz resmi tarihinden mi? yaşamınız boyunca kaç tarihi vesika okuyup yorumladınız? ya da hepsini bırakın bir tarafa,resmi tarih diye bir şey var mıdır? eğer varsa çıkarırsınız resmi bir belgeyi,bu da yetmez; eksik kalan hususları siyasi ve ideolojik saplantılarınızdan sıyrılarak tarafsızca, tarihçilik metodu çerçevesinde yorumlayıp doğru tarihi ortaya koyarsınız.hoş,bu cenahın tarihçileri genelde mustafa armağan,kadir mısırlıoğlu gibi zevatlar olduğu için bu da pek mümkün görünmemektedir.bir de bu gerizekalılara ve onların tarihçiliğine paralel olarak bölücü terör örgütünün sözde ileri gelenleri bu konuda onları destekleyici yaklaşımlar ve tarihi değerlendirmelerde bulunurlar. bu teröristlerin ağzından ''resmi tarih'', ''kemalist tarih'' kavramlarını sık sık duyarsınız.oysa ki bunların hedeflerine tam olarak neyi koydukları ve karın ağrılarının ne olduğu çok net anlaşılabilir şeylerdir.
şıh sait ya da şeyh sait denilen okuma yazma bilmez bu cahil; yobaz ,gerici ve din kurumunu kullanarak aşiretinin gücüne güç katmış, bu güç ve nüfuzla da yerel bir servet değerindeki hayvanlarını,insanlara karın tokluğuna otlatan tipik bir feodal beyidir.cumhuriyetle birlikte ilerde bu nüfuzunu ve gücünü kaybedeceğini düşünüyordu.kimi yabancı istihbarat örgütlerinin raporlarında saitin ,öteden beri ingiliz istihbaratıyla ortak çalıştığı ve ayrılıkçı kürt hareketinin liderliğini üstlendiği yazsa da bu çapsızın bunu başarabilecek bir kabiliyetinin olmadığı ve bu sebeple doğrudan türkiye cumhuriyeti devleti sınırları içinde sözde bağımsız kürdistan amacıyla başlatılmış bir isyan olmadığı zaten bilinmektedir. söz konusu isyancı zaten mahkeme süreci boyunca bu kalkışmayı bir ''kıyam'' olarak nitelendirmekte ve diğer aşiret önderlerine gönderdiği mektupların çoğunda bunun bir cihat ve dini kurtarma hareketi olduğunu açıkça beyan etmektedir.dönemin bölücü örgütleri 'azadi' ve kürt teali cemiyeti nin planlama safhasında olayın direkt içinde olduğuna dair hiç bir belge ve bilgi bulunmamaktadır. hatta azadi örgütünün, söz konusu kalkışma neticesinde devletin isyanı bastırmak suretiyle bölgede gücünü artıracağından çekindiği ve ilk aşamada kalkışmaya engel olmak istediği bir çok belge ve delilde mevcuttur.elbette klasik bölücü huyları sonucu sonradan isyanın parçası ve destekleyicisi haline gelmişler ve isyan gerici ve ayrılıkçı bir niteliğe bürünmüştür.yine doğrudan saitin ingiliz istihbaratına çalıştığına dair belge olmamasına rağmen dönemin gizli ve askeri istihbarat servislerinin raporlarında ve bizzat gazi atatürk 'ün değerlendirmelerinde ingilizlerin isyanda parmağı olduğu, hatta bizzat tertipleyicileri olduğu vurgulanmıştır.lozan'da net bir bir çözüme kavuşturulamayan musul sorununun milletler cemiyeti'ne intikal etmesinden kısa bir süre sonra bu isyanın başlaması, sebep sonuç ilişkisi kurabilen azıcık zeka sahibi insan için bile durumu gayet özetler niteliktedir.
tüm bunları bir yana bıraktığımızda insanı hayretler içinde bırakan başka bir şey vardır ki; o da bölücülerle dinden geçinen siyasal anlayışın, cumhuriyete ve onun getirdiği yeni düzene karşı aynı içi boş eleştirel yaklaşımlarda nasıl ağız birliği ettiği ve nasıl bir kenetlenme halinde bulundukları gerçeğidir.bu şaşkınlığı üstümüzden atmak için ise emperyalizm kavramını ve onun kullandığı araçları iyi bilmek yeterli olacaktır.
uzunca bir süredir, akıllarınca işlerine gelmeyen her tarihi hadiseyi; ''bu resmi tarihtir'', ''bu zırvadır'' minvalinde geveleyerek kendini tarih ve belge okuma uzmanı sanan bilgisizlere sormak gerekir: peki siz nereden okuyorsunuz bu tarihi? ingiliz resmi tarihinden mi? yaşamınız boyunca kaç tarihi vesika okuyup yorumladınız? ya da hepsini bırakın bir tarafa,resmi tarih diye bir şey var mıdır? eğer varsa çıkarırsınız resmi bir belgeyi,bu da yetmez; eksik kalan hususları siyasi ve ideolojik saplantılarınızdan sıyrılarak tarafsızca, tarihçilik metodu çerçevesinde yorumlayıp doğru tarihi ortaya koyarsınız.hoş,bu cenahın tarihçileri genelde mustafa armağan,kadir mısırlıoğlu gibi zevatlar olduğu için bu da pek mümkün görünmemektedir.bir de bu gerizekalılara ve onların tarihçiliğine paralel olarak bölücü terör örgütünün sözde ileri gelenleri bu konuda onları destekleyici yaklaşımlar ve tarihi değerlendirmelerde bulunurlar. bu teröristlerin ağzından ''resmi tarih'', ''kemalist tarih'' kavramlarını sık sık duyarsınız.oysa ki bunların hedeflerine tam olarak neyi koydukları ve karın ağrılarının ne olduğu çok net anlaşılabilir şeylerdir.
şıh sait ya da şeyh sait denilen okuma yazma bilmez bu cahil; yobaz ,gerici ve din kurumunu kullanarak aşiretinin gücüne güç katmış, bu güç ve nüfuzla da yerel bir servet değerindeki hayvanlarını,insanlara karın tokluğuna otlatan tipik bir feodal beyidir.cumhuriyetle birlikte ilerde bu nüfuzunu ve gücünü kaybedeceğini düşünüyordu.kimi yabancı istihbarat örgütlerinin raporlarında saitin ,öteden beri ingiliz istihbaratıyla ortak çalıştığı ve ayrılıkçı kürt hareketinin liderliğini üstlendiği yazsa da bu çapsızın bunu başarabilecek bir kabiliyetinin olmadığı ve bu sebeple doğrudan türkiye cumhuriyeti devleti sınırları içinde sözde bağımsız kürdistan amacıyla başlatılmış bir isyan olmadığı zaten bilinmektedir. söz konusu isyancı zaten mahkeme süreci boyunca bu kalkışmayı bir ''kıyam'' olarak nitelendirmekte ve diğer aşiret önderlerine gönderdiği mektupların çoğunda bunun bir cihat ve dini kurtarma hareketi olduğunu açıkça beyan etmektedir.dönemin bölücü örgütleri 'azadi' ve kürt teali cemiyeti nin planlama safhasında olayın direkt içinde olduğuna dair hiç bir belge ve bilgi bulunmamaktadır. hatta azadi örgütünün, söz konusu kalkışma neticesinde devletin isyanı bastırmak suretiyle bölgede gücünü artıracağından çekindiği ve ilk aşamada kalkışmaya engel olmak istediği bir çok belge ve delilde mevcuttur.elbette klasik bölücü huyları sonucu sonradan isyanın parçası ve destekleyicisi haline gelmişler ve isyan gerici ve ayrılıkçı bir niteliğe bürünmüştür.yine doğrudan saitin ingiliz istihbaratına çalıştığına dair belge olmamasına rağmen dönemin gizli ve askeri istihbarat servislerinin raporlarında ve bizzat gazi atatürk 'ün değerlendirmelerinde ingilizlerin isyanda parmağı olduğu, hatta bizzat tertipleyicileri olduğu vurgulanmıştır.lozan'da net bir bir çözüme kavuşturulamayan musul sorununun milletler cemiyeti'ne intikal etmesinden kısa bir süre sonra bu isyanın başlaması, sebep sonuç ilişkisi kurabilen azıcık zeka sahibi insan için bile durumu gayet özetler niteliktedir.
tüm bunları bir yana bıraktığımızda insanı hayretler içinde bırakan başka bir şey vardır ki; o da bölücülerle dinden geçinen siyasal anlayışın, cumhuriyete ve onun getirdiği yeni düzene karşı aynı içi boş eleştirel yaklaşımlarda nasıl ağız birliği ettiği ve nasıl bir kenetlenme halinde bulundukları gerçeğidir.bu şaşkınlığı üstümüzden atmak için ise emperyalizm kavramını ve onun kullandığı araçları iyi bilmek yeterli olacaktır.
devamını gör...
depresyona giren kişiye söylenmemesi gerekenler
bunları söyleyen insanla ilişiğinizi kesin. çünkü net cahildir.
- haline şükret
- seninki de dert mi?
- psikiyatrinin verdiği ilaçlar işe yaramaz.
- haline şükret
- seninki de dert mi?
- psikiyatrinin verdiği ilaçlar işe yaramaz.
devamını gör...
23 nisan'da adminlik koltuğuna geçecek kişi
yoldaş'ın koltuğunu bilemem de kaldı ki bir bilen'in dediği gibi adam yerde oturuyor. ayıptır söylemesi yoldaştan çarptığım dolarlarla aldırdığım ısıtmalı masaj koltuğumu bir günlüğüne gencecik birine verebilirim. bana da gün doğar. al kardeşim çaylaklarla sen ilgilen 24 saat. gece 23.59 da bu insan kaçar.
devamını gör...
eşinin genital bölgesine demir çubuk sokarak öldüren adam
sözün bittiği yer. içeride şişlenmekten daha beter durumda olup ölüp kurtulmayı dilersin inşallah. umarım adalet düzgün işler yine dışarı salınmaz bu gibi insan olmayan mahluklar.
devamını gör...
musicbuddy
kafamın bir köşesinde şunu dinleyerek güneşin batışını izliyorum.
devamını gör...
carl gustav jung
psikanalizin devamlılığını sağlayan ve freud'un takipçisi olan psikoterapist. her ne kadar yasak aşkıyla anılsa da psikoloji bilimine katkıları çok fazladır. hayatının dönüm noktası, freud ile yollarının kesişmesi oldu.
jung kişiliğin tamamına verdiği psişe adıyla bilinç ve bilinçdışı duyguların hepsini bir arada topladı. bilinç ve bilinçdışının yanında camiasında yepyeni bir kavramdan söz etti ki bu kavram "kolektif bilinçdışı"dır.
örümcekten ya da daha önce hiç tecrübe etmediğimiz durumlardan korkmamızı ortak bilinçdışına örnek gösterdi ve buna arketip adını verdi. jung, yaşamının büyük bölümünde bu arketipleri araştırdı ve arketiplerin bazılarına ayrı bir önem verdi. bunlar persona, anima/animus, gölge ve ben'dir.
analitik psikolojide persona, toplumun onayını sağlamak için insanın dış dünyaya karşı taktığı maskedir. anima erkeğin içindeki kadın ruhunui; animus ise kadının içindeki erkek ruhunu temsil eder. gölge, insanın hayvani yönünü içerir. evrim tarihinden bize miras kalmıştır ve genel olarak ilişkilerimizi etkiler. ben ise, kişiliği örgütleyen öğedir. bir nevi, egonun karşılığıdır.
analitik psikoloji dipsiz bir kuyu bunlar da sadece özetin özeti olabilecek bilgiler. hazır üzerine çalışıyorken buraya da bırakayım belki merak eden birileri vardır dedim *
jung kişiliğin tamamına verdiği psişe adıyla bilinç ve bilinçdışı duyguların hepsini bir arada topladı. bilinç ve bilinçdışının yanında camiasında yepyeni bir kavramdan söz etti ki bu kavram "kolektif bilinçdışı"dır.
örümcekten ya da daha önce hiç tecrübe etmediğimiz durumlardan korkmamızı ortak bilinçdışına örnek gösterdi ve buna arketip adını verdi. jung, yaşamının büyük bölümünde bu arketipleri araştırdı ve arketiplerin bazılarına ayrı bir önem verdi. bunlar persona, anima/animus, gölge ve ben'dir.
analitik psikolojide persona, toplumun onayını sağlamak için insanın dış dünyaya karşı taktığı maskedir. anima erkeğin içindeki kadın ruhunui; animus ise kadının içindeki erkek ruhunu temsil eder. gölge, insanın hayvani yönünü içerir. evrim tarihinden bize miras kalmıştır ve genel olarak ilişkilerimizi etkiler. ben ise, kişiliği örgütleyen öğedir. bir nevi, egonun karşılığıdır.
analitik psikoloji dipsiz bir kuyu bunlar da sadece özetin özeti olabilecek bilgiler. hazır üzerine çalışıyorken buraya da bırakayım belki merak eden birileri vardır dedim *
devamını gör...
erkek adam ev işi yapar mı sorunsalı
bazı yazarlarımızın fikirlerine anlam verememekle beraber şunu söylemek isterim ki yerçekiminin olmadığını söyleyen,bebeklere yapılan aşıların işe yaramaz olduğunu söyleyen makaleler ve bilimsel yazılarda var.o zaman ne yapıyormuşuz her gördüğümüz duyduğumuz çalışmayı ciddiye almıyormuşuz.kaldı ki bir insan çok yemek yaptığı için yada ağır bir işte çalıştığı için kimliksel farklılaşmaya bürünmez aksine siz kadın şunu yapar erkek bunu yapar diye kesin yargılarla çerçevelediğiniz için yaptıkları size garip gelir.yani şunu demek istiyorum ki "kadınsılaşma" yada "erkeksileşme" diye bir şey yoktur. çünkü her insanın kendi doğruları ve kendi (bkz: nomal)leri vardır ve bu sizin normal sınırlarınız içinde kalmak zorunda değil yani demek istediğim bir kadın pekala sizin "kadınsı" bulduğunuz ojesini sürüp yine sizin "erkeksi" bulduğunuz dozeri kullanabilir.bu tamamen insanın öz benliğiyle alakalıdır ve ahlaksız bir durum yoktur. bana kalırsa iki tarafında işten kaçmak için uydurduğu bahanelerdir efendim.bunun yerine sizinle aynı temel görüşte biriyle bir hayat geçirmeniz daha kolay olacaktır.umarım derdimi anlatabilmişimdir.iyi geceler dilerim.
devamını gör...