bir diğer ismi ogahpah olan, a.b.d'de yaşayan, siouan dili konuşan ve farkında olmadan arkansas eyaletine ismini veren kızılderili kabilesidir.
eskiden ohio vadisinde yaşarken iroquoi saldırıları sonucu bugünkü arkansas topraklarına gittiler. onları ilk gören fransız kürk tacirleri, yanlarındaki algonkin'lere onların ismini sormuşlar. düşmanları olan algonkinler ise güneydekiler anlamında akansa demişler. fransızlar bu kelimeyi kabilenin ismi sanmışlar ve haritalarına akansa'ların yaşadığı yer diye kaydetmişler.
fransızlar sonraları quapaw'larla ticaret yapmış, sıkı fıkı olmuş, birçok kızılderili kadınla evlenmişlerdir. louisiana civarındaki natchez kabilesinin fransızlara karşı verdiği savaşta quapaw'lar ne yazıkki fransızları desteklemiştir.
amerikalılar geldikten sonra batıya gitmeleri söylenmiş, onlarda savaşmadan kabul etmişlerdir. bugün oklahoma'da bulunan bir rezervasyonda yaşamaktadırlar.
devamını gör...

çocukken merak edip karıştırdığım babamın kitaplığında duran tozlu ansiklopedilerdir. tam olarak okumak diyemeyiz ama kitap okumayı bana sevdiren güzel kitaplardı.
devamını gör...

dadaizm'in sınırlarında dolaşan sürrealist fransız şair. savaşı büyük bir dehşet ve çürümüşlük olarak görmüş, savaş yıllarında yaşadıklarının etkilerini le devoir'de yansıtmıştır. savaş yıllarından sonra dadaizm ile tanışmıştır ve aşağı yukarı aynı zamanda gerçeküstücü akıma katılım sağlamıştır. eluard öyle büyük bir okuma aşkı ile tutuşan bir figürdür ki savaş süresince nereye giderse gitsin kütüphanesi asla yanından ayırmayacak kadar ileri gitmiş hatta basit bir iş için dışarı çıkarken bile bir kaç kitabını yanından eksik etmemiştir. ben bunun hastalığı neticesinde çocukluğunda ve gençlik yıllarında pek eğitim görememesi ve bu süreçte gerçek bir otodidakt olarak kendi kendini eğitme alışkanlığı edinmesinden kaynaklı olduğu kanatindeyim. 20. yüzyılın gördüğü en iyi lirik şairlerden biridir. eski eşi olan ve daha sonra onu salvador dali için terk eden gala ile olan yazışmaları letters to gala isimli kitapta derlenmiştir ve okurken insanın ruhunu yorar. éluard aşkın ve devrimin şairi olarak anıldı ve bu şekilde de öldü. liberté bugün hâlâ özgürlüğün bir sembolü olarak öylece duruyor.

(bkz: la vie immédiate)
(bkz: cours naturel)
(bkz: les yeux fertiles)
(bkz: la rose publique)
(bkz: poèmes politiques)
(bkz: défense de savoir)
(bkz: la dame de carreau)
(bkz:  à toute épreuve)



--- alıntı ---

un hiver tout en branches et dur comme un cadavre

un homme sur un banc dans une rue qui fuit la foule

et que la solitude comble

place à l'appareil banal du désespoir

a ses miroirs de plomb

a ses bains de cailloux

a ses statues croupissantes

place à l'oubli du bien

aux souvenirs en loques de la vérité

lumière noire vieil incendie

aux cheveux perdus dans un labyrinthe

un homme qui s'est trompé d'étage de porte de clé

pour mieux connaître pour mieux aimer

où commence le paysage

a quelle heure

où donc se termine la femme

le soir se pose sur la ville

le soir rejoint le promeneur dans son lit

le promeneur nu

moins gourmand d'un sein vierge

que de l'étoile informe qui nourrit la nuit
ıl y a des démolitions plus tristes qu'un sou
ındescriptibles et pourtant le soleil s'en évade en

chantant
pendant que le ciel danse et fait son miel
ıl y a des murs déserts où l'idylle fleurit
où le plâtre qui se découd
berce des ombres confondues
un feu rebelle un feu de veines
sous la vague unique des lèvres
prenez les mains voyez les yeux
prenez d'assaut la vue

derrière les palais derrière les décombres

derrière les cheminées et les citernes

devant l'homme

sur l'esplanade qui déroule un manteau de poussière

traîne de fièvre

c'est l'invasion des beaux jours

une plantation d'épées bleues

sous des paupières écloses dans la foule des feuilles

c'est la récolte grave du plaisir

la fleur de lin brise les masques

les visages sont lavés

par la couleur qui connaît l'étendue

les jours clairs du passé

leurs lions en barre et leurs aigles d'eau pure

leur tonnerre d'orgueil gonflant les heures

du sang des aubes enchaînées

tout au travers du ciel

leur diadème crispé sur la masse d'un seul miroir

d'un seul cœur

mais plus bas maintenant profondément parmi les

routes abolies
ce chant qui tient la nuit
ce chant qui fait le sourd l'aveugle
qui donne le bras à des fantômes
cet amour négateur
qui se débat dans les soucis
avec des larmes bien trempées
ce rêve déchiré désemparé tordu ridicule
cette harmonie en friche
cette peuplade qui mendie

parce qu'elle n'a voulu que de l'or

toute sa vie intacte

et la perfection de l'amour.


--- alıntı ---
devamını gör...

eskide kalmış bir makam.

şu sıralar yeni anayasa ile gündeme getirmeleri olası.

ülke olarak yakında arabistan'a ya da devrim sonrası iran'a döneceğimiz kesinleşiyor gibi.
devamını gör...

böyle bir te görünce beynimde 1 sinaps kopuyor, nöronlar intihar ediyor, yaşama hevesim uçup gidiyor.
devamını gör...

hep soğuk en azından bir sıcak bir soğuk değil. çizgisi belli ilelebet soğuk , mabad kesenden hallice. yazarken üşüdüm.
devamını gör...

her koşulda haklı olduğunu düşünen insan davranışı. son sözü söylemesine izin verseniz bile söylenmeye devam eder. siz ses çıkarmadığınız sürece daha da hırçınlaşabilir, en makul çözüm ortamdan uzaklaşmaktır.
devamını gör...

dünyadaki eğitim sisteminin bizleri her şeyi olduğu gibi kabullenen kişiler yapmasından ötürü herkesin dalga geçerek ve alay ederek yaklaştığı, nesnel bakış açısıyla oturulup araştırılsa çoğu kişinin düşüncelerinin değişeceğine inandığım kuramdır. araştırmaya üşenenler ve önyargılarını baskılayamayanlar için kısaca söz edeyim: düz dünya kuramına göre dünya aşılması mümkün olmayan bir gökkubbeyle örtülüdür, düzdür ve hareketsizdir. bu kubbenin içinde birbirlerini izleyen hareketli güneş ile ay ve türlü yıldızlar yer alır. düz dünya kuramına göre dünyanın en ortası kuzey kutbudur. kubbe sistemli dünyanın dışı ise antarktika olarak bildiğimiz güney kutbuyla kaplıdır. bu nedenledir ki birçok ülke tarafından imzalanmış antarktika antlaşması bulunur (bu antlaşmaya göre antarktikada bir ülke kurulamaz ve kimse bu kıtayı derinlemesine gezemez). sanılanın aksine güneş dünyadan çok daha küçük olup ayla birlikte bu sistemin içinde dönmektedir. güneş izlediği yörüngeyle ekvator olarak bildiğimiz bölgeye dik açı yaparken kutuplar olarak bildiğimiz yerlere yine düşük açılı ışınlar yansıtmaktadır. ayrıca bu kurama göre bilmem kaç ışık yılı uzaklıkta galaksiler yoktur (bkz: nasa'nın yalanları). her şey bu kubbenin içinden ibarettir. yıldız olarak tanıdığımız şeylerse bilinenin aksine gezegenimsi cisimler değil, bir tür enerjidir buradan. dolayısıyla yıldızların enerjisi dünyamızı çeşitli yönlerden etkiler. düz dünya kuramının gerçek olduğunu işaret eden birkaç kanıt şunlardır: dünyanın küresel olmasından ötürü denizlerde görüş alanımızdan çıktığı varsayılan gemi gibi deniz taşıtlarının iyi zoom yapan kameralarla görünür olması ki dünya küresel olsaydı zoom ile ötesinin görünmemesi gerekirdi, gözümüzün görmemesi ise tamamen perspektif ile ilgilidir buradan. küresel şekilli ve eğimli olduğu sanılan dünyada uçakların kalkıştan sonra dümdüz hareket etmesi; kutup ve ekvator olarak adlandırdığımız bölgeler arasında dönüş hızı farkı olduğu bilinmesine karşın bu farkın hissedilmemesi ki en ufak hız değişimiyle eylemsisizlik kuvvetinden ötürü tepki veririz. ikna olmayanlar için şunu ekleyeyim: pusulaya göre sürekli batıya giden biri yeniden olduğu yere döner çünkü pusulanın kuzeyi gösteren ibresi kuzey kutbunu yani düz dünyanın ortasını gösterir ki yön kuzey yıldızına göre belirlendiğinden bu şaşmaz. ek olarak türk mitolojisinde dünyanın düz olduğuna, yerin ve göğün çeşitli katlarının olduğuna inanılır. yunan filozof sokrates'in döneminde de düz dünyaya inanılırdı. dahası “ey cin ve insan toplulukları! göklerin ve yerin uçlarından, bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.” (rahman-33) ayeti de sanıldığının aksine "uzay"a gidildiğini yalanlıyor zira gökkubbenin aşılmaz olduğu açıkça belirtilmiş. düz dünya kuramına göre de gökkubbe aşılmazdır, kapalıdır ve tüm evren içinde yer alır. yani inanılanın tersine evrende bir kum tanesi değiliz, evren bizler için muhteşem bir biçimde düzenlenmiş bir sistemdir. (bkz: dünya sağlık örgütünün simgesinde düz dünya olması)


gökyüzünü izleyen insanlar, bu döngünün dışında, gökyüzüne hakim olduğunu düşündükleri ve sürekli görebilecekleri bir gökcismi aramışlardır. bu sebepten yerinden ayrılmayan kutup yıldızı türklerdeki evren algılayışının önemli simgelerinden biri olmuştur. türkler, kutup yıldızı’nı tıpkı bir çadırın tepesini havada tutan merkez direğine benzetmiş ve ona “göğün direği” ismini vermişlerdir. türklerdeki evren anlayışının ilk adımı olarak görülen kutup yıldızı’nın etrafında ayın, güneşin, diğer yıldızların döndüğüne inanılmıştır.



akıllılar hep kuşku içindeyken aptallar küstahça kendinden emindir


2023 sonrası değerlenecek buralar.
devamını gör...

hayat bazen çok “keşke”.
insan sıralasa keşkelerini destan yazar ama en kıza telaffuzu yukarıda ki olurdu sanırım.
devamını gör...

probiyotik açısından bolca zengin bir içecek olduğu için kendi florasını seven kişidir.
candır o candır.
devamını gör...

altılı istenmesi. (bkz: ganyan).
devamını gör...

ne kadar kısa bir ömre, ne kadar unutulası bir yaşam şekline sahip olduğumu hatırlatan şeydir. bu farkındalık beni öğrenmeye ve insanları en az umursamaya itiyor.
devamını gör...

benim değil fakat babamın takım tutma hikayesi:

ısparta'nın küçük bir ilçesinde meydan denilen yerde bir çay ocağı vardı. çay ocağı diyorum, zira kadın erkek herkes gelirdi oraya, maç günleri maç izlenir, kadınlar kısır günü yapar, vatandaş oturur çay içer vs.

babam ilçenin üçbeş polis memurundan biridir o vakitler. o gün de çay ocağında oturmaktadır. şans ki aynı gün kayserispor-galatasaray maçı vardır ve çay ocağında oturan birkaç kişi de onu izlemektedir.*

babam eski sigara içicisidir. ve o gün o çay ocağında yarım saat boyunca süren bir öksürük krizine girer, dengesini kaybeder yere düşer, herkes toplanır başına. o anları "ölüme en yakın hissettiğim an" diye anlatırdı babam.
yıl 2004, babam yerde ölümüne öksürürken gördüğünü hatırladığı tek şey dev ekrandaki kayserispor atağıdır. işte o gün bu gündür babam kayserispor'u tutar. tam o gün yılların içicisi babam sigarayı da tamamen bırakır.

hatırladığım kadarıyla 2004 yılı, kayserispor'un süper lig'de oynadığı ilk yılmış.

bu arada kayseri ile en ufak bağımız yok:)
devamını gör...

muhammed'i eleştiren şiirler yazdığı için muhammed'in emriyle öldürülen 5 çocuk annesi kadın.
esmâ bint-i mervân bir şiirinde muhammed'i şairleri öldürttüğü için şöyle eleştiriyordu:
"düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz malik, nebit, avf oğulları!
düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz hazrec oğulları!
sizler, sizden olmayan, yanınıza gelen bir kimseye itaat ettiniz, boyun eğdiniz ki, o ne mudar'dandır, ne de mezhic'dendir!
başları kestikten sonra, hâlâ ondan pişmiş çorba umulduğu gibi umuyorsunuz! ondan bir şey uman aldanır, umudundan kesilir."

öldürüldükten sonra muhammed, '' onun için 2 keçi bile toslaşmaz'' demiştir.
devamını gör...

"kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz. almak, vermek; bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkar mahiyeti veren şeylerdir. ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır. bilmelidirler ki iki cins birbiriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, hayat ortağı demektir. bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimağı ve fikri sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir. memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim."*

aklıma ilk bu sözler geldi. şahsen bu paragrafta en çok ilk cümleye katılıyorum. kadın bir erkeğe verilmez ya da ona varmaz. hatta zaten aslında kız istemede kadının fikri sorulmaksızın direkt babaya hitap edilmesi de saygıdan dolayı gösterilse de çok doğru değil aslında. ama şöyle bir şey var ki bu eski bir adet. o zamanki mantığı çok da kötü ya da aslında o zamanki mantığı işte kadınları bir malmış gibi alıp verelim olayı değildi bence. yani ben öyle olduğunu düşünüyorum. sadece büyüklere saygıdan gibi duruyor bu adet. ki zaten artık çok fazla da bir numarası kalmadı. zaten babalar değil esasında kadınlar karar veriyor yollarını birleştirmek istedikleri erkeğe. erkek de aynı şekilde. bu yüzden bu kadar büyütmeye gerek yok aslında. hani öyle eskilerden bir adet ve kötü yorumlanmadığı sürece ve kötü bir şekilde uygulanmadığı sürece çok da büyük bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. bence asıl sıkıntı zihniyette. yukarıdaki yazıda olduğu gibi bir kadının alınıp verilebileceği gibi bir zihniyet varsa asıl sorun orada. ve eğer bu adet o zihniyetlerce yanlış yorumlanıyorsa işte sıkıntı burada. yoksa artık bu adeti böyle görmeye gerek yok. formalite gibi gelip geçiliyor. bunu nasıl yorumladığınıza bağlı. hem biraz da tanışmak olsun maksat. yoksa karar zaten verilmiş. o yüzden de önemli olan adetler değil önemli olan zihniyet. bu adete de bu kadar çok takmayın derim. sonuçta artık bunun çok da bir önemi de kalmadı. ister bu adeti yerine getirin ister getirmeyin. ama artık o kadar değeri ve önemi de kalmadığı için aşağılama gibi bir durum da yok aslında. siz sadece sabahattin ali'nin sözlerine dikkat edin derim*.
devamını gör...

bu gece uyku yok. zorlu, üzücü bir geceydi. sanki uyursam gerçekliğe uyanacağım gibi. uyursam kabul etmem gerekenleri özümseyeceğim gibi. uyursam öleceğim gibi.
devamını gör...

(bkz: kilo almak)
devamını gör...

muhtemelen pek çok insan için geçerli olan durum. maske takmak, sürekli elleri yıkamak/dezenfekte etmek ve hijyenin eskiye nazaran hayatımızda daha fazla yer alması sonucu gayet normal. sırf korona virüsten değil diğer virüs ve bakterilerden de korunmuş oluyorsunuz.
devamını gör...

karadeniz bölgesinde ağustos ayının tatlı çilesidir.
her dal aşağı çekilmesinde dalda olan, toz, böcek, salyangoz gibi olan ne varsa insanın içine dışına dolar.
bölge nemli olduğu için hava güzelse yapış yapış hava yağmurlu ise ıslak ıslak olur insan.
eğer araba yoksa toplanan fındıkları ya sepete ya çuvala doldurup o bayır senin bu bayır benim evin önündeki harmana sırtta taşımak gerekir.
tek güzel yanı, kalabalık toplamaktır. bol kahkahalı, yüksek sesli çok güzel muhabbetler dönebilir.
bir kaç yıldır yapmamıştım. bu ağustos yapmayı planlıyorum. daha doğrusu anacım benimle yapmayı planlıyor.
dilerim özlemişimdir. *
yazarım fındıklıktan size tabi takatim kalırsa. *
gine yeşillendi fındık dalları dinleyelim o vakit.
devamını gör...

salona gidince annesinden, mutfağa gidince abisinden, bahçeye çıkınca babasından, çalışma odasında ise ablasından azar işitme ihtimali yüksektir, sürekli nasihat dinlemek istemiyordur. dışarısı desen malum pandemi, anlayacağınız depresyon ile alakası yoktur...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim