bu kadar online yazar sadece okuyacaksa neden yazar oldu sorunsalı
hiç okumayanlardan, başka fikirleri umursamayanlardan daha iyi olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
görmek
jose saramago’nun devam kitabıdır.
görmeye başlamak yeniden; bembeyaz bir körlükten kurtulup yeniden tüm renkleriyle dünyayı seyredalabilmek değildir aslında. saramgo’nun körlük romanında bir anda körlük salgınına tutulan şehre geri döneriz ancak “demokrasi”nin rafa kaldılırıldığı, anarşinin hüküm sürdüğü o dönemin üzerinden dört yıl geçmiştir.şehir olağan durumuna dönmüştür, hatta demokrasinin bizlere sunduğu en büyük “özgürlük”lerden biri olan seçim zamanı bile gelmiştir.
kör olduktan sonra yeniden görmeye başladığı yanılgısına kapılan şehir sakinleri asıl uyanışı bu seçim esnasında yaşayacaktır. şehrin hala bir ismi yoktur, bilinmeyen bir kentin başkentidir orası ve doktorun karısı hala orada yaşamaktadır. seçim günü bastıran ve muson yağmurlarını andıran şiddetli yağmur oy sandıkları başında bekleyen insanları önce sıradan bir doğa olayının etkileyeceği kadar etkiler.
ama saatler ilerledikçe ve oy kullanmaya bir avuç insandan fazlsı gelmeyince arada bir görevlilerden biri kafasını uzattıp merak ve endişeyle gelip giden var mı diye bakmak için kapıya yönelir ancak gelen yoktur. saat 4 olduğunda, yani sandıkların kapanmasına 1 saat kala insanlar oy kullanmaya gelir ve merak ve endişe böylelikle giderilmiş olur.
ancak bu rahatlama sadece oy sayımı başlayana kadar süre zira kullanılan oyların %70’i boş çıkmıştır. hükümet, devlet aciln toplantılar yapar ve bunun bir komplo olduğuna hükmettikleri için de seçimleri yenilerler ancak bu sefer alınan sonuç daha vahimdir, zira oyların %83’ü boş çıkmıştır.
bunun üzerine önce sorumlular aranmaya başlanır ve şüphelilerin başında 4 sene önce kör olmayan tek kişi olan doktorun karısı vardır. sorguya alınır ancak 4 sene önce kargaşa esnasında olanlarla ilgili yapılan tehditlere rağmen bir sonuç çıkmaz. hiçbir sonuç elde edemeyeceğine inanan hükümet kenti yalnız bırakmaya karar verir. bu, şehrin sonu olacak ve anarşiyle başa çıkamayan şerhir yola girecektir. manasızlığı kendinden menkul bir olağanüstü hal ilan edilir. medya her zaman yaptığı gibi çarptırılmış haberler sunar. suç yaratarak kendine durumdan vazife çıkartan polis ve asker şehri terk etme hazırlıklarına başlar. hükümetin bir gece yarısı sessizce şehri terk etme planı şehir sakinlerinin “ışıkları” ile sekteye uğratılsa da şehirden ayrılmayı başarırlar.
ancak umdukları olmaz ve şehir devlet ve hükümet olmadan da kendi kendini idare etmeye devam eder hem de eskisinden daha iyi bir şekilde.
saramago,devleti, hükümetleri, polisi, askeri ve medyayı, yani iktidarın elebaşlarını bize umut verecek şekilde ve alabildiğine sertçe eleştirir bu romanında ve bizler anlarız ki körlükten kurtulmanın yolu sadece görmek değildir, körlük illeti ancak ve ancak “görmek”le alt edilebilir.
görmeye başlamak yeniden; bembeyaz bir körlükten kurtulup yeniden tüm renkleriyle dünyayı seyredalabilmek değildir aslında. saramgo’nun körlük romanında bir anda körlük salgınına tutulan şehre geri döneriz ancak “demokrasi”nin rafa kaldılırıldığı, anarşinin hüküm sürdüğü o dönemin üzerinden dört yıl geçmiştir.şehir olağan durumuna dönmüştür, hatta demokrasinin bizlere sunduğu en büyük “özgürlük”lerden biri olan seçim zamanı bile gelmiştir.
kör olduktan sonra yeniden görmeye başladığı yanılgısına kapılan şehir sakinleri asıl uyanışı bu seçim esnasında yaşayacaktır. şehrin hala bir ismi yoktur, bilinmeyen bir kentin başkentidir orası ve doktorun karısı hala orada yaşamaktadır. seçim günü bastıran ve muson yağmurlarını andıran şiddetli yağmur oy sandıkları başında bekleyen insanları önce sıradan bir doğa olayının etkileyeceği kadar etkiler.
ama saatler ilerledikçe ve oy kullanmaya bir avuç insandan fazlsı gelmeyince arada bir görevlilerden biri kafasını uzattıp merak ve endişeyle gelip giden var mı diye bakmak için kapıya yönelir ancak gelen yoktur. saat 4 olduğunda, yani sandıkların kapanmasına 1 saat kala insanlar oy kullanmaya gelir ve merak ve endişe böylelikle giderilmiş olur.
ancak bu rahatlama sadece oy sayımı başlayana kadar süre zira kullanılan oyların %70’i boş çıkmıştır. hükümet, devlet aciln toplantılar yapar ve bunun bir komplo olduğuna hükmettikleri için de seçimleri yenilerler ancak bu sefer alınan sonuç daha vahimdir, zira oyların %83’ü boş çıkmıştır.
bunun üzerine önce sorumlular aranmaya başlanır ve şüphelilerin başında 4 sene önce kör olmayan tek kişi olan doktorun karısı vardır. sorguya alınır ancak 4 sene önce kargaşa esnasında olanlarla ilgili yapılan tehditlere rağmen bir sonuç çıkmaz. hiçbir sonuç elde edemeyeceğine inanan hükümet kenti yalnız bırakmaya karar verir. bu, şehrin sonu olacak ve anarşiyle başa çıkamayan şerhir yola girecektir. manasızlığı kendinden menkul bir olağanüstü hal ilan edilir. medya her zaman yaptığı gibi çarptırılmış haberler sunar. suç yaratarak kendine durumdan vazife çıkartan polis ve asker şehri terk etme hazırlıklarına başlar. hükümetin bir gece yarısı sessizce şehri terk etme planı şehir sakinlerinin “ışıkları” ile sekteye uğratılsa da şehirden ayrılmayı başarırlar.
ancak umdukları olmaz ve şehir devlet ve hükümet olmadan da kendi kendini idare etmeye devam eder hem de eskisinden daha iyi bir şekilde.
saramago,devleti, hükümetleri, polisi, askeri ve medyayı, yani iktidarın elebaşlarını bize umut verecek şekilde ve alabildiğine sertçe eleştirir bu romanında ve bizler anlarız ki körlükten kurtulmanın yolu sadece görmek değildir, körlük illeti ancak ve ancak “görmek”le alt edilebilir.
devamını gör...
maaş alındıktan sonraki gün
ödemelerin tümünü yapıp geri kalan parayla geçinmeye çalıştığın günün başlangıcıdır.
devamını gör...
türk tipi teselli yöntemleri
''ya canım valla hiç üzülme inan insanın kısmeti hiç beklemediği bir anda geliyor. rabbim sana da nasip etsin en hayırlısından bir tane inşallah'' -herkesi kendisi gibi evlilik meraklısı sanan kız arkadaşın kendince çok anlamlı bulduğu tesellisi. azalarak bitin artık.
devamını gör...
sigmund freud
insan denilen yaratığın basitliğini açıkladığından sevilmeyen deha.
devamını gör...
mareşal fevzi çakmak
orsalesta anafor ukdesi.
osmanlı imparatorluğu subayı, paşası, türkiye cumhuriyeti devletinin ilk ve en uzun süre görev yapmış genel kurmay başkanı, mustafa kemal atatürk'ten sonra türkiye cumhuriyeti'nin 2. ve son mareşal rütbesindeki subayı.
kendisi 1876 istanbul doğumludur. babası da albay rütbesinde bir subaydır. kuleli askeri lisesi ve harbiye ya da günümüz adıyla kara harp okulu öğreniminin ardından piyade teğmen olarak osmanlı ordusunda göreve başlamıştır. 2 yıllık görevinin ardından mekteb-i erkan-i harbiye ya da günümüz adıyla harp akademisi eğitimine katılarak kurmay sınıfı yüzbaşı* rütbesi ile mezun olmuştur.
sırp ve arnavut çetelere karşı balkanlarda mücadelelerde görevlendirilmiş, başarıları nedeniyle erken terfiler alarak kısa sürede albay rütbesine yükselmiştir.
2. balkan savaşı'nın sonunda tuğgeneral* olmuştur.
1.dünya savaşı'nda kolorodu komutanı olarak çanakkale ve kafkas cephelerinde savaşmış, savaşın sonunda korgeneral olmuştur.
mondros mütarekesi'nin ardından erkan-ı harbiye reisliği'ne yani bugünki genel kurmay başkanlığı'na atanmış, ardından da harbiye nazırlığı yani bugünki adıyla milli savunma bakanlığı görevlerini yürütmüştür.
istanbul'un itilaf devletlerinin resmen işgalinin ardından görevlerini bırakarak anadolu'ya geçmeye karar vererek ankara'ya ulaşmış ve mustafa kemal atatürk tarafından törenle karşılaşmıştır.
1.dönem tbmm'ye vekil olarak katılmasının ardından istanbul hükümeti tarafından rütbeleri ve nişanları alınarak hakkında yakalama ve idam kararları çıkarılmıştır.
tbmm tarafından, kurtuluş savaşı'nda milli savunma bakanı olarak görevlendirilmiştir.*
kütahya-eskişehir muharebeleri'nde garp cephesi ordusu'nun yenilmesinin ardından genel kurmay başkanı ismet inönü görevinden azledilerek, bu göreve getirilmiş ve kurtuluş savaşı'nın askeri komutasını almış ve tbmm kararı ile orgeneral olmuştur.
sakarya meydan muharebesi'nde mustafa kemal atatürk ile birlikte komuta etmiş, büyük tarruz'un askeri planlarını hazırlamıştır.
kurtuluş savaşı'nda komuta ettiği meydan muharebelerindeki başarılarından ötürü, başkomutan mustafa kemal atatürk'ün tbmm'ye sunduğu öneri ile mareşal olmuştur.
savaşın ardından genel kurmay başkanlığı'nın kaldırılması nedeniyle milletvekilliğine dönmüştür. genel kurmay başkanlığı'nın tekrar ihdas edilmesi üzerine vekillik görevinden vazgeçerek askerlik görevine geri dönmüş ve genel kurmay başkanı olarak görev yapmıştır.
kurtuluş savaşı süreci dahil olmak üzere toplam 23 sene genel kurmay başkanı olarak görev yapmasının ardından, o dönem çıkarılan yasa ile yaş haddinden emekli edilmiştir.
ankara'da genel kurmay başkanlığı bahçesinde yer alan bir adet at heykeli vardır. o heykelin olduğu yer mareşal fevzi çakmak'ın atını bağladığı yerdir. onun anısına at heykeli yapılmıştır.
osmanlı imparatorluğu subayı, paşası, türkiye cumhuriyeti devletinin ilk ve en uzun süre görev yapmış genel kurmay başkanı, mustafa kemal atatürk'ten sonra türkiye cumhuriyeti'nin 2. ve son mareşal rütbesindeki subayı.
kendisi 1876 istanbul doğumludur. babası da albay rütbesinde bir subaydır. kuleli askeri lisesi ve harbiye ya da günümüz adıyla kara harp okulu öğreniminin ardından piyade teğmen olarak osmanlı ordusunda göreve başlamıştır. 2 yıllık görevinin ardından mekteb-i erkan-i harbiye ya da günümüz adıyla harp akademisi eğitimine katılarak kurmay sınıfı yüzbaşı* rütbesi ile mezun olmuştur.
sırp ve arnavut çetelere karşı balkanlarda mücadelelerde görevlendirilmiş, başarıları nedeniyle erken terfiler alarak kısa sürede albay rütbesine yükselmiştir.
2. balkan savaşı'nın sonunda tuğgeneral* olmuştur.
1.dünya savaşı'nda kolorodu komutanı olarak çanakkale ve kafkas cephelerinde savaşmış, savaşın sonunda korgeneral olmuştur.
mondros mütarekesi'nin ardından erkan-ı harbiye reisliği'ne yani bugünki genel kurmay başkanlığı'na atanmış, ardından da harbiye nazırlığı yani bugünki adıyla milli savunma bakanlığı görevlerini yürütmüştür.
istanbul'un itilaf devletlerinin resmen işgalinin ardından görevlerini bırakarak anadolu'ya geçmeye karar vererek ankara'ya ulaşmış ve mustafa kemal atatürk tarafından törenle karşılaşmıştır.
1.dönem tbmm'ye vekil olarak katılmasının ardından istanbul hükümeti tarafından rütbeleri ve nişanları alınarak hakkında yakalama ve idam kararları çıkarılmıştır.
tbmm tarafından, kurtuluş savaşı'nda milli savunma bakanı olarak görevlendirilmiştir.*
kütahya-eskişehir muharebeleri'nde garp cephesi ordusu'nun yenilmesinin ardından genel kurmay başkanı ismet inönü görevinden azledilerek, bu göreve getirilmiş ve kurtuluş savaşı'nın askeri komutasını almış ve tbmm kararı ile orgeneral olmuştur.
sakarya meydan muharebesi'nde mustafa kemal atatürk ile birlikte komuta etmiş, büyük tarruz'un askeri planlarını hazırlamıştır.
kurtuluş savaşı'nda komuta ettiği meydan muharebelerindeki başarılarından ötürü, başkomutan mustafa kemal atatürk'ün tbmm'ye sunduğu öneri ile mareşal olmuştur.
savaşın ardından genel kurmay başkanlığı'nın kaldırılması nedeniyle milletvekilliğine dönmüştür. genel kurmay başkanlığı'nın tekrar ihdas edilmesi üzerine vekillik görevinden vazgeçerek askerlik görevine geri dönmüş ve genel kurmay başkanı olarak görev yapmıştır.
kurtuluş savaşı süreci dahil olmak üzere toplam 23 sene genel kurmay başkanı olarak görev yapmasının ardından, o dönem çıkarılan yasa ile yaş haddinden emekli edilmiştir.
ankara'da genel kurmay başkanlığı bahçesinde yer alan bir adet at heykeli vardır. o heykelin olduğu yer mareşal fevzi çakmak'ın atını bağladığı yerdir. onun anısına at heykeli yapılmıştır.
devamını gör...
reddedilen kızın selamı sabahı kesmesi
nolacaktı hala peşinde mi koşacaktı aslan parçası?
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
devamını gör...
normal sözlük çürük portakallar
girişiyle, gelişmesiyle sonuna kadar katıldığım bir kesit olmuş. emeğinize sağlık sayın yazar.
çürük limonların azaldığı, sağlamların meydana çıkıp "weee areee the champiiiion" diye nara attığı eski sözlük olmamız dileğiyle.
çürük limonların azaldığı, sağlamların meydana çıkıp "weee areee the champiiiion" diye nara attığı eski sözlük olmamız dileğiyle.
devamını gör...
sözlük dergisi duyuruları
bugün dergimizi şereflendiren yazarımız:
aldatılmakile yaşamanınacemisi bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
aldatılmakile yaşamanınacemisi bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
devamını gör...
ebru
kitre ile yoğunlaştırılan, sığır ödüyle koyulaştırılan suya, boyaların fırçayla serpiştirilerek şekil verilen geleneksel türk sanatıdır.
devamını gör...
bir kedi senden kaçınca alınmak
sokakta hep başıma gelen durumdur. neden kaçıyorsun yavrucum, sizleri çok seviyorum ben demek istiyorum ama kendileri pek oralı olmuyor.
edit: muhtelemen insan dediğimiz varlığın ne kadar kötü olabileceğinin canlı şahitleri olduğu için yapıyorlardır bunu. hak veriyorum. imkanım olsa özür dilerdim. onun yerine elimden geldiğince karınlarını doyurmalarına yardımcı oluyorum
edit: muhtelemen insan dediğimiz varlığın ne kadar kötü olabileceğinin canlı şahitleri olduğu için yapıyorlardır bunu. hak veriyorum. imkanım olsa özür dilerdim. onun yerine elimden geldiğince karınlarını doyurmalarına yardımcı oluyorum
devamını gör...
haram geceler
nilüfer'in seslendirdiği 1992 yapımı muazzam parçadır.
devamını gör...
cimri
moliere eseridir.
edebi bir eser aracılığıyla insanları ağlatmak, hüzünlendirmek çok zordur. ancak aynı yöntemle onları güldürmek ise anlatılamayacak kadar zordur. tabii ki moliere için değil. o bu işi nefes alır gibi yapıyor.
cimrilik belli bir oranda mazur görülebilecek bir huy. kötü bir huy olduğu kesin, bunu tartışmıyorum bile. ama yine de bir yere kadar hoş görülüp adına tutumluluk denebilir. ama ya o sınır aşılırsa?
etrafınızda, evcil bir hayvan olarak cebinde akreple dolaşan bir arkadaşınız mutlaka vardır. bir yere gittiğinizde hesap gelmeden hemen önce tuvalete kaçan. bozuk parası olmadığı için her yerde ödemeyi sizin yapmanıza “ gönülsüzce” razı olan. bence en cimri dediğiniz o arkadaşlarınızdan özür dileyip sarılın boyunlarına bugün çünkü siz henüz harpagon’u tanımıyorsunuz.
edebi bir eser aracılığıyla insanları ağlatmak, hüzünlendirmek çok zordur. ancak aynı yöntemle onları güldürmek ise anlatılamayacak kadar zordur. tabii ki moliere için değil. o bu işi nefes alır gibi yapıyor.
cimrilik belli bir oranda mazur görülebilecek bir huy. kötü bir huy olduğu kesin, bunu tartışmıyorum bile. ama yine de bir yere kadar hoş görülüp adına tutumluluk denebilir. ama ya o sınır aşılırsa?
etrafınızda, evcil bir hayvan olarak cebinde akreple dolaşan bir arkadaşınız mutlaka vardır. bir yere gittiğinizde hesap gelmeden hemen önce tuvalete kaçan. bozuk parası olmadığı için her yerde ödemeyi sizin yapmanıza “ gönülsüzce” razı olan. bence en cimri dediğiniz o arkadaşlarınızdan özür dileyip sarılın boyunlarına bugün çünkü siz henüz harpagon’u tanımıyorsunuz.
devamını gör...
aşk resmigeçidi
orhan veli kanık henüz 36 yaşındayken belediyenin açtığı bir çukura düşer ve başından yaralanır. istanbul’a gelir, bir arkadaşının evinde rahatsızlanır. üzerinde son kez giydiği ceketi vardır. cebinden bir diş fırçası ve o diş fırçasına sarılı bir kağıt çıkar. kağıdın üzerinde bitmemiş bir şiir… “aşk resmigeçidi”.
“birincisi o incecik, o dal gibi kız,
şimdi galiba bir tüccar karısı.
ne kadar şişmanlamıştır kim bilir.
ama yine de görmeyi çok isterim,
kolay mı? ilk göz ağrısı.
ikincisi münevver abla, benden büyük
yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları
gülmekten katılırdı, okudukça.
bense bugünmüş gibi utanırım
o mektupları hatırladıkça.
.............. çıkar
.............. dururduk mahallede
......................... halde
............ yan yana yazılırdı duvarlara
................... yangın yerlerinde.
dördüncüsü azgın bir kadın,
açık saçık şeyler anlatırdı bana.
bir gün de önümde soyunuverdi
yıllar geçti aradan, unutamadım,
kaç defa rüyama girdi.
beşinciyi geçip altıncıya geldim.
onun adı da nurinnisa.
ah güzelim
ah esmerim
ah
canımın içi nurinnisa.
yedincisi, aliye, kibar bir kadın.
ama ben pek varamadım tadına.
bütün kibar kadınlar gibi
küpe fiyatına, kürk fiyatına.
sekizinci de o bokun soyu.
elin karısında namus ara,
kendinde arandı mı küplere bin.
üstelik .......
yalanın düzenin bini bir para.
ayten\'di dokuzuncunun adı.
iş başında şunun bunun esiri,
ama bardan çıktı mı,
kiminle isterse onunla yatar.
onuncusu akıllı çıktı
....... gitti .........
ama haksız da değildi hani.
sevişmek zenginlerin harcıymış
işsizlerin harcıymış.
iki gönül bir olunca
samanlik seyranmış ama,
iki çıplak da, olsa olsa,
bir hamama yakışırmış.
işine bağlı bir kadındı on birinci,
hoş, olmasın da ne yapsın,
bir zalimin yanında gündelikçi.
.........leksandra
geceleri odama gelir,
sabahlara kadar kalır.
konyak içer sarhoş olur,
sabahı da işbaşı yapardı şafakla.
gelelim sonuncuya.
hiçbirine bağlanmadım
ona bağlandığım kadar.
sade kadın değil, insan.
ne kibarlık budalası,
ne malda mülkte gözü var.
hür olsak der,
eşit olsak der.
insanları sevmesini bilir
yaşamayı sevdiği kadar.“
“birincisi o incecik, o dal gibi kız,
şimdi galiba bir tüccar karısı.
ne kadar şişmanlamıştır kim bilir.
ama yine de görmeyi çok isterim,
kolay mı? ilk göz ağrısı.
ikincisi münevver abla, benden büyük
yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları
gülmekten katılırdı, okudukça.
bense bugünmüş gibi utanırım
o mektupları hatırladıkça.
.............. çıkar
.............. dururduk mahallede
......................... halde
............ yan yana yazılırdı duvarlara
................... yangın yerlerinde.
dördüncüsü azgın bir kadın,
açık saçık şeyler anlatırdı bana.
bir gün de önümde soyunuverdi
yıllar geçti aradan, unutamadım,
kaç defa rüyama girdi.
beşinciyi geçip altıncıya geldim.
onun adı da nurinnisa.
ah güzelim
ah esmerim
ah
canımın içi nurinnisa.
yedincisi, aliye, kibar bir kadın.
ama ben pek varamadım tadına.
bütün kibar kadınlar gibi
küpe fiyatına, kürk fiyatına.
sekizinci de o bokun soyu.
elin karısında namus ara,
kendinde arandı mı küplere bin.
üstelik .......
yalanın düzenin bini bir para.
ayten\'di dokuzuncunun adı.
iş başında şunun bunun esiri,
ama bardan çıktı mı,
kiminle isterse onunla yatar.
onuncusu akıllı çıktı
....... gitti .........
ama haksız da değildi hani.
sevişmek zenginlerin harcıymış
işsizlerin harcıymış.
iki gönül bir olunca
samanlik seyranmış ama,
iki çıplak da, olsa olsa,
bir hamama yakışırmış.
işine bağlı bir kadındı on birinci,
hoş, olmasın da ne yapsın,
bir zalimin yanında gündelikçi.
.........leksandra
geceleri odama gelir,
sabahlara kadar kalır.
konyak içer sarhoş olur,
sabahı da işbaşı yapardı şafakla.
gelelim sonuncuya.
hiçbirine bağlanmadım
ona bağlandığım kadar.
sade kadın değil, insan.
ne kibarlık budalası,
ne malda mülkte gözü var.
hür olsak der,
eşit olsak der.
insanları sevmesini bilir
yaşamayı sevdiği kadar.“
devamını gör...
aşk oyunları için yaşlı hissetmek
aşk oyunları için yaşlı hissetmek insanı noksan hissettiren bir his değildir. olgunluk ve dinginlik içinde olmanın nesi kötü hem? bu durum, yanlış bedenlerde yanlış zamanlarda aşkı aramanın kaçınılmaz sonucudur.
hayat denilen hatalarla dolu bu simülasyonun yaş ilerledikçe, okudukça, gezdikçe hatta kazık yedikçe bizlere bir getirisi oluyor: öğrenmek
öğrenen insan haliyle aynı hataya düşmemek için daha temkinli oluyor. * ancak buna binaen yılmışlık ve ataletin kime niçin faydası olsun? şahsi konuşayım; bana yıllardır hiçbir faydası olmadı. aşk da tıpkı felsefe gibi, cevaba ulaşmak değil; cevabı arayışımız kıymetli olan.
hakeza cevap aramak her çiçekten bal almak değil. ama boynumuzu büküp sonumuzu izlemek de pek hayırlı değil. * *
hayat denilen hatalarla dolu bu simülasyonun yaş ilerledikçe, okudukça, gezdikçe hatta kazık yedikçe bizlere bir getirisi oluyor: öğrenmek
öğrenen insan haliyle aynı hataya düşmemek için daha temkinli oluyor. * ancak buna binaen yılmışlık ve ataletin kime niçin faydası olsun? şahsi konuşayım; bana yıllardır hiçbir faydası olmadı. aşk da tıpkı felsefe gibi, cevaba ulaşmak değil; cevabı arayışımız kıymetli olan.
hakeza cevap aramak her çiçekten bal almak değil. ama boynumuzu büküp sonumuzu izlemek de pek hayırlı değil. * *
devamını gör...
yeni açılacak pastaneye isim önerileri
tatlı dilim pastanesi.
devamını gör...
ev hanımlarının türk kahvesi paylaşma fetişi
biz çalışırken onlar kahve qeyfisi yapıyordur. bi tane kahve qeyfisi zevkleri var bırakın yapsınlar nolcak.
devamını gör...
kemal sunal
türk sinema tarihine gülüşü ile gönüllere taht kuran kemal sunal ın hep en sevilen filmlerde imzası vardır. 7den 70 e herkesin severek izlediği sinema ve tiyatro oyuncusudur. uzun yıllar geçmesine rağmen hala izlenilebilen, inek şaban, tosun paşa, kibar feyzo, davaro, sosyete şaban vb filmleri ile ne kadar değerli bir oyuncu olduğu görülmektedir.
devamını gör...
sürekli akp'yi ve akp’lileri aşağılamaya çalışmak
kimse yapılmadı demiyor. devletin görevidir yapılanlar. önemli olan 1 liralık hizmet 100 liraya neden alındı? aradaki milyarlar kimlere peşkeş çekiliyor. halk vergiler ve yoksulluk altında ezilirken ekonomimiz çok iyi diyen insanlarla dalga geçilmeyecek de ne olacak.
devamını gör...