geyik
eti oldukça övülen ama hiç yemediğim ve yemeyeceğim güzel bir hayvandır.
yaşar kemal hocanın 'üç anadolu efsanesi' kitabında bulunan 'alageyik' öyküsünü okumanızı tavsiye ederim.
yaşar kemal hocanın 'üç anadolu efsanesi' kitabında bulunan 'alageyik' öyküsünü okumanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
sigmund freud alıntıları
kendinize depresyon ya da düşük özgüven teşhisi koymadan önce, ilk olarak, aslında sadece hoş olmayan insanlarla çevrili olmadığınızdan emin olun. bir insan komplekslerini ortadan kaldırmaya değil, onlarla uyum sağlamaya çalışmalıdır: bunlar, dünyadaki davranışlarını meşru bir şekilde yöneten şeydir.
devamını gör...
25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü
buraya bir link bıraktım. lütfen bir iki dakikalığına da olsa bu sayfaya göz atın. rastgele isimlerin üzerine tıklayın.
daha yıl bitmeden 353 kadının öldürüldüğünü görünce içiniz çekilecek.
daha yıl bitmeden 353 kadının öldürüldüğünü görünce içiniz çekilecek.
devamını gör...
pandemi bitince yapılacak ufak şımarıklıklar
fahrettin kocayı twitterdan ve bütün sosyal medya hesaplarımdan engellemek.
devamını gör...
muhabbet kuşunun ölmesi
az önce, ikinci kez başıma gelen berbat olay. çok üzgünüm. ilk akla gelen, gördüğümde ve duyduğumda en çok üzüldüğüm şey; "nihayetinde bir kuş, bu kadar üzülecek ne var" yaklaşımı. çok üzülüyorsunuz, bildiğiniz eliniz ayağınız tutmuyor. şu an o kadar üzgünüm ki nefes bile almak zor geliyor bana.
çok yakın bir dostumdu kendisi. kıpır kıpırdı, heyecanlıydı. kuşlar, kediler, köpekler insan hayatında, bizim bildiğimiz insan ilişkilerinden; arkadaşlık, dostluk, sevgililikten farklı bir yerde konumlanıyorlar. güçlü değiller, seni kayıtsız şartsız seviyorlar. sabah uyandığınızda kafesinden kafalarını aşağı eğip ya da yukarı kaldırıp sana bakıyorlar. "hadi beni çıkar şuradan da azıcık oynayalım" diyorlar. güç sende, kudret sende.
işte bu kudret, her insana gelmiyor. ben bu hayvanlara sahiplik yapmanın ağırlığını taşıyamıyorum şahsen. kuşlarım hasta olma emaresi gösterdiği an veterinere koşarım; "bana yardım edin" diye. bu kuşumda da dört defa gittik, dört ayrı ilaç kullandık. olmuyor, hassas bir insansanız "elimizden geleni yaptık ne yapalım artık" diye içinizi soğutamıyorsunuz. "ne vardı da aldın, senin neyine ya" diyorsunuz. bir canlının sorumluluğunu almak demek, onun babası, annesi, kardeşi, her şeyi olmanız demek. sizin her şeyleri olduğunuzu da her an gösterdikleri için, bu ağır sevginin altında eziliyorsunuz.
bir hayvan beslemek isteyenler, bu ne olursa olsun, onun yokluğunun sizde büyük bir boşluk oluşturacağını unutmasınlar. hasta olmaya başladığından ölene kadar süren tüm süreçte uykusuzluklar, ağır üzüntü halleri, dibe batmalar yaşıyorsunuz. insanız biz, zayıfız, o hayvanların bize yüklediği kadar kudretli değiliz. canı alan da canı veren de değiliz. eğer bu yükün altında ezilmeyeceğinizi düşünüyorsanız ki bunu için taş kalpli bir ruh hastası olmanız lazım, beslemeye karar verirken iki kere düşünün.
çok üzgünüm can dostum, çok.
not: aşağıda gördüğüm "ölüm gerçek, antrenman yapmalı, alışın buna" yaklaşımı da yanlış değil ancak geçersiz bir yaklaşım. ben babamı kaybettim. ölümü bilmek, yenilerine olan üzüntünüzü hafifletmiyor. her kaybın hüznü, acısı, sızısı farklı.
çok yakın bir dostumdu kendisi. kıpır kıpırdı, heyecanlıydı. kuşlar, kediler, köpekler insan hayatında, bizim bildiğimiz insan ilişkilerinden; arkadaşlık, dostluk, sevgililikten farklı bir yerde konumlanıyorlar. güçlü değiller, seni kayıtsız şartsız seviyorlar. sabah uyandığınızda kafesinden kafalarını aşağı eğip ya da yukarı kaldırıp sana bakıyorlar. "hadi beni çıkar şuradan da azıcık oynayalım" diyorlar. güç sende, kudret sende.
işte bu kudret, her insana gelmiyor. ben bu hayvanlara sahiplik yapmanın ağırlığını taşıyamıyorum şahsen. kuşlarım hasta olma emaresi gösterdiği an veterinere koşarım; "bana yardım edin" diye. bu kuşumda da dört defa gittik, dört ayrı ilaç kullandık. olmuyor, hassas bir insansanız "elimizden geleni yaptık ne yapalım artık" diye içinizi soğutamıyorsunuz. "ne vardı da aldın, senin neyine ya" diyorsunuz. bir canlının sorumluluğunu almak demek, onun babası, annesi, kardeşi, her şeyi olmanız demek. sizin her şeyleri olduğunuzu da her an gösterdikleri için, bu ağır sevginin altında eziliyorsunuz.
bir hayvan beslemek isteyenler, bu ne olursa olsun, onun yokluğunun sizde büyük bir boşluk oluşturacağını unutmasınlar. hasta olmaya başladığından ölene kadar süren tüm süreçte uykusuzluklar, ağır üzüntü halleri, dibe batmalar yaşıyorsunuz. insanız biz, zayıfız, o hayvanların bize yüklediği kadar kudretli değiliz. canı alan da canı veren de değiliz. eğer bu yükün altında ezilmeyeceğinizi düşünüyorsanız ki bunu için taş kalpli bir ruh hastası olmanız lazım, beslemeye karar verirken iki kere düşünün.
çok üzgünüm can dostum, çok.
not: aşağıda gördüğüm "ölüm gerçek, antrenman yapmalı, alışın buna" yaklaşımı da yanlış değil ancak geçersiz bir yaklaşım. ben babamı kaybettim. ölümü bilmek, yenilerine olan üzüntünüzü hafifletmiyor. her kaybın hüznü, acısı, sızısı farklı.
devamını gör...
bir öz eleştiri yap
bu kadar iyi olma, seni çok üzerler
devamını gör...
striocalai
yetenek ve becerileri çok fazla olmayan ama buna rağmen ısrarla çabalayan, uğraşan kendini helak/heba eden insan anlamına gelmektedir.
devamını gör...
halychtidae
tanım makinesi gibi bir yazar arkadaşımız. takibe aldım kendilerini.
klavyesine zeval gelmesin.
klavyesine zeval gelmesin.
devamını gör...
ısırarak sevmek
bebeklere, çocuklara yapmak istediğim.bazıları o kadar tatlı oluyor ki dişlerimi sıkıyorum.
devamını gör...
normal sözlük t-shirtleri
kafa sözlük faiz lobisi'nin bir diğer kapitalist oyunu. öyle ki, şimdiye kadar yalnızca 4 (dört!) yazar* hak kazanmış görünüyorlar.
tamam çok güzel düşünülmüş, gayet minimalist ve şık tasarlanmış, şahane şeyler olabilirler. tamam görür görmez içim gitmiş, ağzım açık kalmış da olabilir. ama 20.000 karma puan ne ya? ey yoldaş, sen kimsin ya? ama ben inanıyorum ki benim milletim bu oyunlara gelmez. bunlar dış minnakların oyunu. gelin bu karanlık oyunu bir kez daha bozalım.
şey, fazladan 17.000 karma puanı olan var mı? bi' iş için lazım da.
*
tamam çok güzel düşünülmüş, gayet minimalist ve şık tasarlanmış, şahane şeyler olabilirler. tamam görür görmez içim gitmiş, ağzım açık kalmış da olabilir. ama 20.000 karma puan ne ya? ey yoldaş, sen kimsin ya? ama ben inanıyorum ki benim milletim bu oyunlara gelmez. bunlar dış minnakların oyunu. gelin bu karanlık oyunu bir kez daha bozalım.
şey, fazladan 17.000 karma puanı olan var mı? bi' iş için lazım da.
*
devamını gör...
kasksız motorsiklet kullanmak
pekmezi akitmakla sonuclanacak tehlikeli eylem. motosikleti gectim bisiklet surerken bile ihmal edilmemesi gereken birsey kask.
devamını gör...
la bu islam ne etti size
ooo kendilerini tanrı zanneden müslümanlar da doluşmuşsa işlem tamamdır. buraları da mı buldunuz. kendini kurtarmış gibi milleti cehenneme odun da yapmış. cehennem boşa yaratılmamışmış. sen cehennemde yer tanımlarını buradaki garibanlar için değil deve hamuduyla götüren ağa babaların için yap. yerse tabi.
devamını gör...
karı koca arasındaki ideal yaş aralığı
7 yıl aralıktan bildiriyorum, erkekler geç olgunlaşan canlılar.(istisnalar kaideyi bozmaz) o yüzden genellikle kadınlar yaşca büyük olan erkeklerden yana kullanıyor tercihlerini.
ama aşk kural tanımaz sevgili yazarlar.. aşk bambaşka birşeydir.. yaşa,başa hatta aradaki olumsuzluklara bile bakmaz, görmez. göstermez.. 8 yıllık evliyim hala mesaj gelince kalbimin atışı hızlanıyor. 8 yıl bakın artık "eve ekmek soğan alır mısın?" deme yılı. ve diyoruz da. ama heyecan, duyduğun ilgi "soğan alır mısın?" derken azalmıyor.. her sabah yastıktaki kokusulya uyansan dahi içini gıdıklıyor..
2.980 gündür birlikte olduğunuz yer yer fikir olarak ters düştüğünüz bir insanı mıncırıp, göğsünüze basma hissi hala nasıl geçmez aklım almıyor. kalbim taşıyor mesela iş çıkışı buluşmak için beklerken. bizim 2 insan yavrumuz var evde bakın yarı benden yarı ondan genlerle donanmış iki yavru insan ama mesajını okuduktan sonra hala salak salak gülümserken buluyorum kendimi.
annemlerden almaya gelirken mesela ayrı bir özeniyorum babamın bir kaç kez "görende kocası değil sanacak" diye dalga geçmişliği bile var ama bilmiyor ki eşim de her gelişinde en sevdiğim parfümüyle gelir.. sekmez yani. ha ilerde ne olur ne yaşanır bilmek zor her şey insan için bu dünyada.. bir bakmışız yollar ayrılmış olur başka hayatlarda kalırız bir bakmışız 70'ne merdiven dayayan tontiş bir çift.. bu duyguları hangi yaş aralığında yaşarım diye bir sekme yok malesef hayatta.. piyango kime çıktıysa ki bu senden 7 yaş küçük ya da 7 yaş büyük bir partner olabilir..
toparlayacak olursak 10-12 yaş bandını aşmamak belki fizyolojik olarak eşit şartlarda yaş almak için iyi bir sebep olabilir.. onun dışında gönül kimi severse eşin o oluyor.. ve gönül asla yaşa bakmıyor.. kesin bilgi, yayalım..
ama aşk kural tanımaz sevgili yazarlar.. aşk bambaşka birşeydir.. yaşa,başa hatta aradaki olumsuzluklara bile bakmaz, görmez. göstermez.. 8 yıllık evliyim hala mesaj gelince kalbimin atışı hızlanıyor. 8 yıl bakın artık "eve ekmek soğan alır mısın?" deme yılı. ve diyoruz da. ama heyecan, duyduğun ilgi "soğan alır mısın?" derken azalmıyor.. her sabah yastıktaki kokusulya uyansan dahi içini gıdıklıyor..
2.980 gündür birlikte olduğunuz yer yer fikir olarak ters düştüğünüz bir insanı mıncırıp, göğsünüze basma hissi hala nasıl geçmez aklım almıyor. kalbim taşıyor mesela iş çıkışı buluşmak için beklerken. bizim 2 insan yavrumuz var evde bakın yarı benden yarı ondan genlerle donanmış iki yavru insan ama mesajını okuduktan sonra hala salak salak gülümserken buluyorum kendimi.
annemlerden almaya gelirken mesela ayrı bir özeniyorum babamın bir kaç kez "görende kocası değil sanacak" diye dalga geçmişliği bile var ama bilmiyor ki eşim de her gelişinde en sevdiğim parfümüyle gelir.. sekmez yani. ha ilerde ne olur ne yaşanır bilmek zor her şey insan için bu dünyada.. bir bakmışız yollar ayrılmış olur başka hayatlarda kalırız bir bakmışız 70'ne merdiven dayayan tontiş bir çift.. bu duyguları hangi yaş aralığında yaşarım diye bir sekme yok malesef hayatta.. piyango kime çıktıysa ki bu senden 7 yaş küçük ya da 7 yaş büyük bir partner olabilir..
toparlayacak olursak 10-12 yaş bandını aşmamak belki fizyolojik olarak eşit şartlarda yaş almak için iyi bir sebep olabilir.. onun dışında gönül kimi severse eşin o oluyor.. ve gönül asla yaşa bakmıyor.. kesin bilgi, yayalım..
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sözlüğü sahiplenmesi
bir yere , emek, zaman ve sevgini veriyorsan , bağlanır sahiplenir sin, kafa sözlük böyle bir yer , inşallah bozulmaz aynı kalitede devam eder.
devamını gör...
yazarları en umutsuz anda umutlandıran sözler
" bir çaresi bulunur elbet, yarın yeniden yaşamanın, bir çaresi bulunur elbet, bi uyuyup uyanalım."
devamını gör...
senin
bir aşk mektubunun sonuna atılabilecek en sade, en anlamlı, en adanmış imzadır.
franz kafka sevgilisi milena’ya yazdığı ilk mektupları sonuna ismini yazarak bitirirdi ama mektupların içindeki duygular gittikçe yoğunlaşıp artık kafka’nın kaleminin o eşsiz kudretine bile kafa tutar hale geldiğinde bu imza da git gide değişmeye başladı.
biliyorum ben de birine aşık olup isminin bedenine ağır gelmesinin nasıl bir duygu olduğunu. git gide insanın hafızasından silinmeye başlar ismi ve yazdıklarının altında yavaş yavaş ve iz bırakmadan silinir.
öyle bir an gelir ki insan sadece o okusun diye yazmaya başlar, sadece ona anlatmak için izler filmleri, sadece onunla birlikte söyleyebileceği şarkıları ezberler, onunla birlikte gitmek istediği yerleri not eder aklına, sanki her an o izliyormuş gibi yaşar hayatını ve gün içinde kendi içinde onunla konuşur.
bazı şehirler o içinde yaşadığı için güzeldir, bazı kitaplar onun gözleriyle aydınladığı için okumaya değerdir, deniz onu yüzüne sıçrayıp yağmur yanılsaması yarattığı için mutludur. hayat o sarhoş olunca kafası ne kadar güzel olursa o kadar güzeldir.
kafka adını kaybeder git gide ve belli bir noktadan sonra mektuplarını sadece “senin” diye imzalamaya başlar. kafka milena’ya yazdığı mektuplarda kaybeder ismini.

senin!
franz kafka sevgilisi milena’ya yazdığı ilk mektupları sonuna ismini yazarak bitirirdi ama mektupların içindeki duygular gittikçe yoğunlaşıp artık kafka’nın kaleminin o eşsiz kudretine bile kafa tutar hale geldiğinde bu imza da git gide değişmeye başladı.
biliyorum ben de birine aşık olup isminin bedenine ağır gelmesinin nasıl bir duygu olduğunu. git gide insanın hafızasından silinmeye başlar ismi ve yazdıklarının altında yavaş yavaş ve iz bırakmadan silinir.
öyle bir an gelir ki insan sadece o okusun diye yazmaya başlar, sadece ona anlatmak için izler filmleri, sadece onunla birlikte söyleyebileceği şarkıları ezberler, onunla birlikte gitmek istediği yerleri not eder aklına, sanki her an o izliyormuş gibi yaşar hayatını ve gün içinde kendi içinde onunla konuşur.
bazı şehirler o içinde yaşadığı için güzeldir, bazı kitaplar onun gözleriyle aydınladığı için okumaya değerdir, deniz onu yüzüne sıçrayıp yağmur yanılsaması yarattığı için mutludur. hayat o sarhoş olunca kafası ne kadar güzel olursa o kadar güzeldir.
kafka adını kaybeder git gide ve belli bir noktadan sonra mektuplarını sadece “senin” diye imzalamaya başlar. kafka milena’ya yazdığı mektuplarda kaybeder ismini.

senin!
devamını gör...
biliklibilge
sinema. sinema bilgim sağlamdır.
kamera acıları, çekim teknikleri bunlarla da gelebilirsiniz.
sanat tarihi o da çok iyidir.
türk dili ve diyalektleri
türk tarihi
runik harfli yazıtlar.
ve tabii rik'a ve divanî okumalar. ( tarihçi bebelere tez yazmam ) okuyamadığını okurum ama.
kamera acıları, çekim teknikleri bunlarla da gelebilirsiniz.
sanat tarihi o da çok iyidir.
türk dili ve diyalektleri
türk tarihi
runik harfli yazıtlar.
ve tabii rik'a ve divanî okumalar. ( tarihçi bebelere tez yazmam ) okuyamadığını okurum ama.
devamını gör...

