3 gündür yıkanmayan bulaşık
anksiyetem tuttu başlığı okuyunca, elim ayağım titriyor, gözüm seyiriyor*
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
mehmet güreli-kimse bilmez.
devamını gör...
couvade sendromu
couvade kelimesi kuvad diye okunuyor. hem ispanya hem de fransa'da toprakları olan bask bölgesi dilinde kuluçkaya yatmak, yumurtadan çıkmak sözcüğünden türetilmiş, sempatik gebelik sendromu olarakta biliniyor. ilk kez 1965 yılında tanımlanmış.
eşi hamile iken kendileride hamilelik belirtisi gösteren baba adayları için kullanılan bir terim. bu kişiler ilginç bir şekilde kadınların hamile iken yaşadıkları bazı belirtileri yaşayabiliyorlar. en sık görüleni ise sabah bulantıları. bundan başka nadirde olsa meşhur aşerme bile gözükebiliyor. hatta bazı baba adaylarında iş o kadar ilerlemiş ki doğum yapıyormuş gibi ağrı çekenlere bile rastlanmış. bu sendrom, baba adaylarının yaşadığı stres ve eşlerinin durumuna yaptıkları empati ile ilişkilendiriliyor.
bu sendromdan muzdarip olanların (yaklaşık olarak) 1/3 ünde bu belirtiler doğum olmadan kendiliğinden kalkar, gene 1/3 ünde doğumun bitmesi ile rahata erer, kalan 1/3 ünde de doğumdan sonra birkaç güne kadar belirtiler tamamen geçer.
bir baba olarak itiraf edeyim hiç böyle bir sendromum olmadı. insanoğlu gerçekten bazen garip olabiliyor, kimi bu sendromu karısına olan aşırı sevgisi ile ilişkilendiriyor, içinde benim de bulunduğum bazılarına ise garip geliyor. zaten bu sendroma yakalanan baba adaylarıda bunu utanılacak bir durum gibi görüp belki eşlerine bile anlatamıyor.
eşi hamile iken kendileride hamilelik belirtisi gösteren baba adayları için kullanılan bir terim. bu kişiler ilginç bir şekilde kadınların hamile iken yaşadıkları bazı belirtileri yaşayabiliyorlar. en sık görüleni ise sabah bulantıları. bundan başka nadirde olsa meşhur aşerme bile gözükebiliyor. hatta bazı baba adaylarında iş o kadar ilerlemiş ki doğum yapıyormuş gibi ağrı çekenlere bile rastlanmış. bu sendrom, baba adaylarının yaşadığı stres ve eşlerinin durumuna yaptıkları empati ile ilişkilendiriliyor.
bu sendromdan muzdarip olanların (yaklaşık olarak) 1/3 ünde bu belirtiler doğum olmadan kendiliğinden kalkar, gene 1/3 ünde doğumun bitmesi ile rahata erer, kalan 1/3 ünde de doğumdan sonra birkaç güne kadar belirtiler tamamen geçer.
bir baba olarak itiraf edeyim hiç böyle bir sendromum olmadı. insanoğlu gerçekten bazen garip olabiliyor, kimi bu sendromu karısına olan aşırı sevgisi ile ilişkilendiriyor, içinde benim de bulunduğum bazılarına ise garip geliyor. zaten bu sendroma yakalanan baba adaylarıda bunu utanılacak bir durum gibi görüp belki eşlerine bile anlatamıyor.
devamını gör...
öğretmen
her türlü bilgiyi her koşulda öğreten insandır. kişinin illa eğitim fakültesi mezunu olup diplomalı öğretmen olmasına gerek yoktur. bir insan bildiği herhangi bir bilgiyi öğretirken de öğretmen olabilir; yemek yapmak, örgü örmek, bir enstrüman çalmak gibi. ya da anneler ilk öğretmenlerdir. mesela oturmayı, adım atmayı, yemek yemeyi, oyun oynamayı, sevmeyi ilk onlardan öğreniriz.
devamını gör...
türklerin sanatla olan ilişkisi
türklerin geçmişte sanatla olan ilişkisinden bahsetmeyeceğim çünkü ben de türklerin sanatçı olduklarına inanıyorum. günümüzde sanata bakış açısındaki yozlaşma ve özellikle tahribatla ilgili bir şeyler karalamak isterim.
tarihin istisnasız her döneminde uygarlıkların gelip geçtiği ve kültürlerinden parçalar bıraktığı başka bir ülke var mıdır eserlerini yok etmek için özenle çaba sarfeden? sanmıyorum. günümüzde eserler restorasyonda mahvediliyor bir kere.* insanlar tarihi eserlere ismini yazıyor ya. kaç yüzyıllık eserin üzerine sprey boya alıp adını yazacak kadar kendini nasıl önemli görebilirsin? anlayamıyorum.
yukarıdaki tanımda da söylenmiş zaten, sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmak ya da sergi, müze gezmek insanlara gereksiz geliyor. resim çekmek için gezilmiyorsa eğer. bu alanlarla uğraşan insanların da şevki kırılıyor doğal olarak.
tarih okudum duramadım üzerine müzecilik okuyorum şimdi. sanatın hiç bir dalında yetenekli değilim* ama bir sanat sevdalısıyım. bu sığ bakış açısı beni çok üzüyor ama düzeleceğini düşünmüyorum. çok şeyin değişmesi lazım.
tarihin istisnasız her döneminde uygarlıkların gelip geçtiği ve kültürlerinden parçalar bıraktığı başka bir ülke var mıdır eserlerini yok etmek için özenle çaba sarfeden? sanmıyorum. günümüzde eserler restorasyonda mahvediliyor bir kere.* insanlar tarihi eserlere ismini yazıyor ya. kaç yüzyıllık eserin üzerine sprey boya alıp adını yazacak kadar kendini nasıl önemli görebilirsin? anlayamıyorum.
yukarıdaki tanımda da söylenmiş zaten, sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmak ya da sergi, müze gezmek insanlara gereksiz geliyor. resim çekmek için gezilmiyorsa eğer. bu alanlarla uğraşan insanların da şevki kırılıyor doğal olarak.
tarih okudum duramadım üzerine müzecilik okuyorum şimdi. sanatın hiç bir dalında yetenekli değilim* ama bir sanat sevdalısıyım. bu sığ bakış açısı beni çok üzüyor ama düzeleceğini düşünmüyorum. çok şeyin değişmesi lazım.
devamını gör...
the matrix
böyle sembolizm kullanan filmleri oldum olası çok sevmişimdir, bir süredir bu filmle ilgili yayınlara bakıyorum, hâlâ tam olarak anlayabilmiş değilim bu seride ne anlatıldığını.filmle ilgili ogrendigimher bilgide filmden yaptığım çıkarım değişiyor, şuanda anladığım kadarıyla bu serinin vurgulamak istediği birkaç şey var ve bu şeyler bizi robotlardan ayıran insansı özelliklerimizin neler olduğu( ne kadar güzel olduğu demiyorum çünkü bu konuda bir taraf tutulmuyor seride bence).ayrica bence seride ajan smithin dönüşümü çok önemli çünkü nasıl ki biz insanlık olarak bizden daha üstün olan insansı makineler geliştirdiysek, makinelerde istemedende olsa kendisinden üstün olan makinemsi bir insan olan ajan smith'i geliştiriyor.aslinda tum seri boyunca insan bedeninin kirilganligindan azade ve makinelerin tekduzeliginden, ve sezgi eksikliğinden uzak bir üstinsan yaratimi sürecini görüyoruz.bu süreçte ajan smith neonun verilerini topluyor ve insan aklını çözüyor aslında.sonuc olarak hâlâ bu seriyi çözemedim o yüzden ama şöyle oldu ama ajan smith aslında virüs falan demeyin çünkü the matrix tam bir sanat eseri ve sanat eserlerinin en önemli özelliği herkes tarafından farklı algılanması onlarii güzel yapan ve insanların ortak paydada birleşmesini yanı sanatın evrensel olmasını sağlayan bu.
devamını gör...
cengiz özkan
bir "değme felek " deyişi var.. felek olsam teğet geçerdim yani..... incesaz grubu ile beraber söylediği şarkıları çok seviyorum, kendi söylediği şarkılar da müthiş.. otur sigaranı yak saatlerce dinle....
devamını gör...
sosyal jetlag
sosyal jetlag kavramı, vücudumuzun iki zaman dilimi olan, sosyal normların yarattığı zaman dilimi ile biyolojik saatimizin zaman dilimi arasındaki kaymanın sonucu olarak açıklanır. sosyal aktivitelerimiz, eğlenme, çalışma, yemek yeme, uyuma saatlerimizin hepsini sosyal normlara göre belirliyoruz. biyolojik saatimizin ihtiyacı olan uyku süresini daha karşılayamadan "mecburen" kurduğumuz alarmın çalması ile uyanmak zorunda kalıyoruz. ve sonuç olarak vücut bu saatler arasındaki kaymadan etkileniyor.jetlag'ın en belirgin semptomu olan uyku problemi ile karşı karşıya kalıyoruz.
devamını gör...
afillibirbey
hiç tanımadığı bir insanı o güzel duygulu sesiyle ağlatmış bir yazar arkadaşımız bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak programındaki madımak anma gecesi'nde seslendirdiği türküyle.
üzülmesin buna sakın. ağlamamız gerekiyor bu gece zaten. gönlümüz ağlıyor, gözümüzden süzülmüş yaşlar çok mu?
ağzına sağlık afillibirbey. var ol.
üzülmesin buna sakın. ağlamamız gerekiyor bu gece zaten. gönlümüz ağlıyor, gözümüzden süzülmüş yaşlar çok mu?
ağzına sağlık afillibirbey. var ol.
devamını gör...
sürekli olumsuz konuşan insan
uzun süre hayatında tutulmaması gereken insan tipi. enerjinizi hep aşağı çeker. size hep birşeylerin kötü olduğunu ve daha da kötü olacağını anlatır. kendinizi bir anda onu aksine ikna etmeye çalışırken bulursunuz. yapılacak en doğru şey ise o kötü olacak, bittim ben dedikçe haklısın bittin mahvoldun demek. o zaman bi durup düşünebiliyorlar.
devamını gör...
yazarların gözünden kendi hayatları
kapak fotom.
devamını gör...
günaydın sözlük
hüzünlü bir sabaha uyandım yine. özellikle son 3 gündür çok güzel kafalar yaşadım. resmen kayboldum. bol bol gezdim. eğlendiğimi hissediyordum ama bir şeyler eksik gibi geliyordu. hava güzeldi, bol bol papatyam vardı, hava lodostu güzel kafayla vapurda fırtına ile bol aksiyonlu yolculuklar yaptım. yüzüm gülüyordu ama yanımda o yoktu. sahte bir gülüş gibiydi. onunla harika bir 10 ay geçirmiştim. çok eğlendik, çok sıkıntı çektik. bu anları birlikte yaşamayı haketmiştik. pazartesi günü yanına gittim. 1 saat kadar oturdum. alkol ve papatya içtik. artık "biz" değildik. ne o samimiyet güven ve eğlence kalmıştı. onunla yan yanayken mutluluk ve huzur vardı. şimdi ise koca bir boşluk. geliyorum desem gel tabi ki der ama gitsem bile daha kötü olup geri dönüyorum. bitse daha iyi gibi geliyor bana. ama bitirmemek için bazı zorunluluklar var. yazın bana ne olursa olsun yollar ayrılsa bile hep yine bir araya geleceğiz demişti. öyle de oldu. arafta kalmak kadar insanı yoran bir durum bence yok. siz siz olun dostlar bu kadar sevmeyin. güzel hüzünsüz bir pazar günü geçirmenizi dilerim dostlarım. hepinize günaydın.
devamını gör...
kedi sahipleneceklere tavsiyeler
dışarıdaki minikler varken petshoptan alınmasın dediğim tavsiye.
devamını gör...
gündoğmuş belediye başkanı'nın yaptığı açıklamalar
senin kafan yanmış kardeşim.
köy insanı onlar. sizin gibi paraya tamah etmezler.
aylık gelirleri ve giderleri eşittir. yaşadıkları ev babalarından kalmadır. muhtemelen pek çoğu o evlerde çocukluğunu geçirmiştir. o evin yanması o insanların anılarını yakmaktır, gerçi siz anlamazsınız.
neyse sizin anladığınız dilden de konuşalım.
idare hukukunda sosyal risk ilkesi denen bir ilke bulunur. buna göre terör eylemlerinden kaynaklı zarara uğramış insanlar, devlete tazminat davası açıp, zararını faiziyle devletten alabilirler.
yani yok öyle, insanların hakkını gasp edip; gasp edilmeyen kısmı lütuf olarak göstermeye çalışmak.
köy insanı onlar. sizin gibi paraya tamah etmezler.
aylık gelirleri ve giderleri eşittir. yaşadıkları ev babalarından kalmadır. muhtemelen pek çoğu o evlerde çocukluğunu geçirmiştir. o evin yanması o insanların anılarını yakmaktır, gerçi siz anlamazsınız.
neyse sizin anladığınız dilden de konuşalım.
idare hukukunda sosyal risk ilkesi denen bir ilke bulunur. buna göre terör eylemlerinden kaynaklı zarara uğramış insanlar, devlete tazminat davası açıp, zararını faiziyle devletten alabilirler.
yani yok öyle, insanların hakkını gasp edip; gasp edilmeyen kısmı lütuf olarak göstermeye çalışmak.
devamını gör...
avicii
edm türünde müzik yapan efsanevi kişi. 28 yaşında intihar etmiş bir müzik dehası. birtakım varoluşsal sıkıntıları olan bir insandı. entelektüel biriydi. yani öyle bilirdik. elektronik müzik dehalarındandır.
işte bazen güneşe, açan çiçeklere sevinen insanları görünce imrenirsin. bu dünya, bazı insanlar için cehennem gibi bir yer. bu insanlar sıradan insanlar da olmuyorlar.
ailesi, kendisi intihar edince hayranlarına bir açık mektup sunmuştur. işte:
oğlumuz tim bir arayıcıydı, varoluşsal sorulara yanıtlar arayan kırılgan bir sanatçı ruhtu. aşırı strese yol açan sert bir hızla seyahat eden ve çok çalışan bir mükemmeliyetçiydi. gezilerini sonlandırınca mutlu olmak için hayatta bir denge bulmak ve en sevdiği şey olan müzik yapmayı istedi. yaşam, mutluluk ve anlam hakkındaki düşünceler konusunda zorluk yaşıyordu. daha fazla devam edemedi. huzur bulmak istedi. tim kendini içinde bulduğu iş dünyası makinesi için uygun değildi, hayranlarını seven ancak spot ışıklarından çekinen hassas biriydi.
işte bazen güneşe, açan çiçeklere sevinen insanları görünce imrenirsin. bu dünya, bazı insanlar için cehennem gibi bir yer. bu insanlar sıradan insanlar da olmuyorlar.
ailesi, kendisi intihar edince hayranlarına bir açık mektup sunmuştur. işte:
oğlumuz tim bir arayıcıydı, varoluşsal sorulara yanıtlar arayan kırılgan bir sanatçı ruhtu. aşırı strese yol açan sert bir hızla seyahat eden ve çok çalışan bir mükemmeliyetçiydi. gezilerini sonlandırınca mutlu olmak için hayatta bir denge bulmak ve en sevdiği şey olan müzik yapmayı istedi. yaşam, mutluluk ve anlam hakkındaki düşünceler konusunda zorluk yaşıyordu. daha fazla devam edemedi. huzur bulmak istedi. tim kendini içinde bulduğu iş dünyası makinesi için uygun değildi, hayranlarını seven ancak spot ışıklarından çekinen hassas biriydi.
devamını gör...
ölmeye verilen isimler
mortingen şıtrayze.
devamını gör...
1 mayıs işçi ve emekçi bayramı
pandemiye kadar hiç bir tezgahtarın, hiç bir pompacının, hiç bir avm çalışanının ezcümle hiç bir özel sektör çalışanının tatil yapmadığı, kamu çalışanlarının tatil yaptığı, adı işçi bayramı olan gün. biz markete gidebilelim, ekmek alabilelim diye, bu gün de market işçilerinin bayram yapamadığı gün.
devamını gör...