jeep
arazi aracı ve suv üreten, fiat chrysler automobiles (fca) bünyesinde bulunan şirket.
devamını gör...
prison break
türkçe adı büyük kaçış olan 2005 yılında yayımlanmaya başlayan paul scheuring'in kaleme aldığı aksiyon, dram, gerilim türlerinde bir hapishane dizisidir.
başrollerinde,
dominic purcell
wentworth miller
sarah wayne callies
amaury nolasco
wade williams
robert knepper
chris vance
robert wisdom
danay garcia
jodi lyn o'keefe
william fichtner
paul adelstein
peter stormare
lincoln burrows (dominic purcell) işlemediği bir suçtan dolayı hapse atılmış ve idam cezası almıştır. lincoln'un kardeşi michael scofield (wentworth miller) abisini artık oradan yasal yollarla çıkaramayacağını anlayarak zor ve tehlikeli bir yola girer. bir kaçış planı yapar ve bunu adım adım hayata geçirmeye çalışır. michael abisini çıkarmaya çalışırken karşılaştığı zorlukları, hapishanede başına gelen olayları, orada kurduğu bağları ve sonrasında olan tüm olayları konu almıştır dizi.
ben bu diziyi yurtdışındayken izlemiştim. pc'me ne zaman nasıl kaydolduğunu tam olarak bilmediğim film, dizi arşivinde bulmuştum kendilerini. acayip hoşuma gitmiş sabahlara kadar başından ayrılmamıştım. ve bir kaç kez tekrar etmiştim.
yav arkadaş o t-bag (robert knepper) nedir ya? dizi boyu adama ne sinir olmuştum hah. genelde bu türleri izlemem ama bu diziyi çok beğenmiştim. sizlere de tavsiye ederim efem.
iyi seyirler...
başrollerinde,
dominic purcell
wentworth miller
sarah wayne callies
amaury nolasco
wade williams
robert knepper
chris vance
robert wisdom
danay garcia
jodi lyn o'keefe
william fichtner
paul adelstein
peter stormare
lincoln burrows (dominic purcell) işlemediği bir suçtan dolayı hapse atılmış ve idam cezası almıştır. lincoln'un kardeşi michael scofield (wentworth miller) abisini artık oradan yasal yollarla çıkaramayacağını anlayarak zor ve tehlikeli bir yola girer. bir kaçış planı yapar ve bunu adım adım hayata geçirmeye çalışır. michael abisini çıkarmaya çalışırken karşılaştığı zorlukları, hapishanede başına gelen olayları, orada kurduğu bağları ve sonrasında olan tüm olayları konu almıştır dizi.
ben bu diziyi yurtdışındayken izlemiştim. pc'me ne zaman nasıl kaydolduğunu tam olarak bilmediğim film, dizi arşivinde bulmuştum kendilerini. acayip hoşuma gitmiş sabahlara kadar başından ayrılmamıştım. ve bir kaç kez tekrar etmiştim.
yav arkadaş o t-bag (robert knepper) nedir ya? dizi boyu adama ne sinir olmuştum hah. genelde bu türleri izlemem ama bu diziyi çok beğenmiştim. sizlere de tavsiye ederim efem.
iyi seyirler...
devamını gör...
ağustos
garip bir ağustos tadı damaklarımda
hiç yaz gibi değil bu mevsim
yaz ben gibi değil
ya ağustoslar bozuldu
ya ağzımın tadı.
"edip cansever"
hiç yaz gibi değil bu mevsim
yaz ben gibi değil
ya ağustoslar bozuldu
ya ağzımın tadı.
"edip cansever"
devamını gör...
minibüste şoföre akılalmaz küfürler eden türbanlı kadın
öncelikle yazara geçmiş olsun, gözlük yerine kavanoz kullanıyor herhalde artık.
başındaki türban değil montunun kapüşondur. velev ki türbanlı olsun, bu niye özellikle belirtiliyor sadece kadın demek yerine? aklınızca algı mı yapıyorsunuz? aynı kafayla sıkıyorsa şimdi minübüste şöföre akıl almaz küfürler eden türbansız kadın diye düzelt bakalım, görüntüye bakılırsa ve illa betimlemek gerekiyorsa doğrusu bu çünkü.*
başındaki türban değil montunun kapüşondur. velev ki türbanlı olsun, bu niye özellikle belirtiliyor sadece kadın demek yerine? aklınızca algı mı yapıyorsunuz? aynı kafayla sıkıyorsa şimdi minübüste şöföre akıl almaz küfürler eden türbansız kadın diye düzelt bakalım, görüntüye bakılırsa ve illa betimlemek gerekiyorsa doğrusu bu çünkü.*
devamını gör...
beykoz
marmara denizi'nden karadeniz'e giden yolda, anadolu yakası'ndaki son ilçedir.
tam karşısında yer alan sarıyer gibi denizi, ormanı ve rize'lisi bol bir yerdir.
tam karşısında yer alan sarıyer gibi denizi, ormanı ve rize'lisi bol bir yerdir.
devamını gör...
halkı açlıktan kırılırken durmadan saray yaptırıp uçak alan halk adamı cumhurbaşkanı
çadır devletlerinde bile görülmemiş primitif düşüncelerle, eşi benzeri görülmemiş vizyonsuzluklarla ülkeyi gambiya, zambiya, vanuatu, katar vs. gibi beşinci ligdeki ülkelerle aynı kerteye düşürmüş cumhurşeysi. 20 yıllık yönetiminin bize getirisinin bir tık altı elde mızrak götte yaprak gezmeye kadar dayanmıştır. yaşlanmıştır ve kendisi için yolun sonu görünmektedir.
devamını gör...
kendini gerçekleştirme
abraham maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisini duymuşsanız, bu arkadaş o piramidin tepesinde bulunur. kişinin potansiyelini ve kapasitesini keşfetmesi, yaşama geçirmesi olarak tanımlanır. ancak fizyolojik ihtiyaçlarınız sizi fazlasıyla meşgul ederken, kendinizi güvende hissetmediğinizde böylesi bir ihtiyacı fark etmeniz çok olası değildir.
bazen "cahil insanların ortak özellikleri" gibi başlıklar görmek beni biraz rahatsız ediyor. durumun normatif yönünü ihmal ettiğimizi zannediyorum. aslında bu kadar komik örnekler vermeye gerek yok belki ama daha iyi anlaşılmak istiyorum. bu nedenle tahayyül edilmesi kolay olandan başlamak isterim. hayata herkes aynı koşullarda başlamıyor. birileri savaşın içine doğuyor ve dolayısıyla ihtiyaç duyduğu şey kendini gerçekleştirmek değil hayatta kalmak olabiliyor. bunu akla sığdırmak daha kolay çünkü bize uzak bir durum hakkında düşünürken yargılarımızdan da uzaklaşırız. ama orta halli bir ailenin üyesiysek, devlet okullarında okumuşsak bir şeyleri kendi çabamızla (daha çok test çözerek, saatlerce ders çalışarak) elde ettiğimize inanmak daha kolay olabiliyor ve insanlara "yeterince çabalarsan her şeyi yapabilirsin" hayalini satabiliyoruz. şu anda türkiye'de pek çok insanın umutsuzluk yaşamasının sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. artık "çabalarsam değişir" hayallerinin tükenmekte olduğu yerlerdeyiz. tükensin de zaten. böylece insan yeni yollar arayabilir belki.
neyse efendim. kendini gerçekleştirme de böyle bir kavram. başka kuramcılar da buna benzer ifadeler kullanmışlar ancak maslow fizyolojik, güvenlik, ait olma ve sevgi, saygı gibi ihtiyaçlar karşılanmadan fark edilmesinin güç olduğunu ifade etmiş.
bazen "cahil insanların ortak özellikleri" gibi başlıklar görmek beni biraz rahatsız ediyor. durumun normatif yönünü ihmal ettiğimizi zannediyorum. aslında bu kadar komik örnekler vermeye gerek yok belki ama daha iyi anlaşılmak istiyorum. bu nedenle tahayyül edilmesi kolay olandan başlamak isterim. hayata herkes aynı koşullarda başlamıyor. birileri savaşın içine doğuyor ve dolayısıyla ihtiyaç duyduğu şey kendini gerçekleştirmek değil hayatta kalmak olabiliyor. bunu akla sığdırmak daha kolay çünkü bize uzak bir durum hakkında düşünürken yargılarımızdan da uzaklaşırız. ama orta halli bir ailenin üyesiysek, devlet okullarında okumuşsak bir şeyleri kendi çabamızla (daha çok test çözerek, saatlerce ders çalışarak) elde ettiğimize inanmak daha kolay olabiliyor ve insanlara "yeterince çabalarsan her şeyi yapabilirsin" hayalini satabiliyoruz. şu anda türkiye'de pek çok insanın umutsuzluk yaşamasının sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. artık "çabalarsam değişir" hayallerinin tükenmekte olduğu yerlerdeyiz. tükensin de zaten. böylece insan yeni yollar arayabilir belki.
neyse efendim. kendini gerçekleştirme de böyle bir kavram. başka kuramcılar da buna benzer ifadeler kullanmışlar ancak maslow fizyolojik, güvenlik, ait olma ve sevgi, saygı gibi ihtiyaçlar karşılanmadan fark edilmesinin güç olduğunu ifade etmiş.
devamını gör...
herkesin bizi kıskanması
tabi lan man yak mısın. hatta reis esnafa 5000 ateşledi diye biden sinirden kendini s..yo şu an.
devamını gör...
çokoprens vs probis
probis'den yana kullanıyorum oyumu. o muz aromasıdır bence probis'i üst noktaya çıkaran.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en büyük zaafları
sevilmek. sevilince süt dökmüş kedi oluyorum, sevmeyin beni.
devamını gör...
uyuşturucu kullanan genci kınamak yerine ona ulaşmak gerek
adamlar yine mağdur oldu ya la.. şaka gibi valla
devamını gör...
larmina
tanımlarını ilgiyle takip ettiğim pek bir değerli yazar arkadaşım. arada ortadan kayboluyor ve yokluğunu hemen farkediyorum geldiğinde hesap soruyorum, hiç kızmıyor aksine gülümsetmeyi başarıyor. uzun uzun yıllar birlikte yazmak dileğiyle, seviliyorsun quinn.*
devamını gör...
yatak odasına evlilik fotoğrafını asan çiftler
eskiden moda olduğunu düşündüğüm simdilerde hiç karşılaşmadığım durum. fikir yürütemedim nedendir. ama zorlayacak olursam çiftler belli bir süre sonra rahatlığı tercih edip yatak ayiriyorlar belki bunun önüne geçmek ,evli olduğunu hatirlamak içindir. ya da karşı tarafa çok kizginsin ben bunla nasıl evlendim diyeceksin tam bir bakıyorsun aaa yakışıklıymis demek ondan evlenmişim demek içindir. sorsak yapan insanların cevap verebileceklerini sanmadigim eski bir akım .
devamını gör...
yağmur sonrası toprak kokusu
şu sıralar güne başlarken duyulan rahatlatıcı kokudur.
devamını gör...
haz duyulan küçük sapıklıklar
aile bireylerimden birini mutfakta bir iş yaparken görünce taktir etmek bakımından bir yerlerini çimdirmek.
devamını gör...
uyanış diriliş kuruluş dizileri
aklıma yugoslavya dağılırken '' biz dizi izliyorduk'' sözünü getiren başlık.
''yatış türkiye'' ile son bulmasa bari.
''yatış türkiye'' ile son bulmasa bari.
devamını gör...
yazarların olmak istediği şiir
bize kâfir demiş müftî efendi,
tutayım ben ana diyem müselmân,
vardıkda yarın rûz-i cezâ’ya,
ikimiz de çıkarız anda yalan!”
devamını gör...
memur çocuğu ile esnaf çocuğu kıyası
memur çocuğu devletten korkar. trafik cezası, mtv vb. zamanında ödemeye çalışır. esnaf çocuğu vergi borcu, sgk borcu vb. umursamaz, nasıl olsa af çıkacağını bilir.
memur çocuğu bankada, fatura, hastane vb. kuyrukta sırya girip sıranın kendisine gelmesini bekler. esnaf çocuğu sıra beklemeye dayanamaz ya tanıdığının tanıdığıyla ya da o an ortama uygun bir gerekçeyle sıranın önüne geçip işini hemen halleder.
memur çocuğu sosyal ortamlarda iletişim kurmakta zorlanır. esnaf çocuğu bitirimdir, hemen ortama girip herkesle samimi olur. daha sonra işe yarayacakları listesine alır ve işi düştüğünde onlara başvurur.
memur çocuğunun bir üslup standardı vardır; genel müdüre de çaycıya da siz diye hitap eder. esnaf çocuğu nabza göre şerbet verir; genel müdüre müdürüm, çaycıya abim der ve en çok o sevilir.
memur çocuğu 'aman ağzımın tadı kaçmasın ali rıza bey' der. esnaf çocuğu 'ali rıza beyin ağzını yirim sna bir şey olmasın' der.
memur çocuğu memur olmayı hayal eder. esnaf çocuğu babasından daha zengin olmayı hayal eder.
memur çocuğu korkaktır; düzenini bozabilecek alışılagelmiş şeylerin dışındakilere şüphe ve korkuyla yaklaşır. esnaf çocuğu kendi düzenini sağlamak için alışılagelmişin dışına çıkabilecek her şeye nemalanabileceği şekilde dahil olur; korkuyu yaratır, korkunun kendisidir.
memur çocuğu bankada, fatura, hastane vb. kuyrukta sırya girip sıranın kendisine gelmesini bekler. esnaf çocuğu sıra beklemeye dayanamaz ya tanıdığının tanıdığıyla ya da o an ortama uygun bir gerekçeyle sıranın önüne geçip işini hemen halleder.
memur çocuğu sosyal ortamlarda iletişim kurmakta zorlanır. esnaf çocuğu bitirimdir, hemen ortama girip herkesle samimi olur. daha sonra işe yarayacakları listesine alır ve işi düştüğünde onlara başvurur.
memur çocuğunun bir üslup standardı vardır; genel müdüre de çaycıya da siz diye hitap eder. esnaf çocuğu nabza göre şerbet verir; genel müdüre müdürüm, çaycıya abim der ve en çok o sevilir.
memur çocuğu 'aman ağzımın tadı kaçmasın ali rıza bey' der. esnaf çocuğu 'ali rıza beyin ağzını yirim sna bir şey olmasın' der.
memur çocuğu memur olmayı hayal eder. esnaf çocuğu babasından daha zengin olmayı hayal eder.
memur çocuğu korkaktır; düzenini bozabilecek alışılagelmiş şeylerin dışındakilere şüphe ve korkuyla yaklaşır. esnaf çocuğu kendi düzenini sağlamak için alışılagelmişin dışına çıkabilecek her şeye nemalanabileceği şekilde dahil olur; korkuyu yaratır, korkunun kendisidir.
devamını gör...
28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi
ülkem için umut vaat eden nadir olaylardan biriydi. her şeye rağmen orada olduğumuz için bizlerle gurur duyuyorum.
her sene biraz buruluyorum yıl dönümünde. kaybettiğimiz o güzel insanların hatrına tuhaf bir umuda sarılıyorum; hiçbir şey boşuna değildi diyorum. gezi hala orada ve benim hala bir şeylerin değişebileceğine dair inancım tam.
28 mayıs 2021 gezi parkı direnişinin 8. yıl dönümü... aynı zamanda iktidarın başörtülü bacılarımızın üzerine işediler, camilerde bira içtiler görüntüleri var diye kendi halkına iftira atışının ve o görüntüleri ne hikmetse hala göremeyişimizin 8. sene-i devriyesi.
insanımızın o tuhaf mizah anlayışı ile de en çok eğlendiğim dönem olmuştu bir de. #984251 şu entryde yazar her şeyi harika açıklamış bizlere diyecek çok da bir şey kalmamış...
buraya o günlerin anısına o muhteşem şarkıyı bırakıyorum;
ve bir de not: birgül teyze or*spu değil!1!1!! *
her sene biraz buruluyorum yıl dönümünde. kaybettiğimiz o güzel insanların hatrına tuhaf bir umuda sarılıyorum; hiçbir şey boşuna değildi diyorum. gezi hala orada ve benim hala bir şeylerin değişebileceğine dair inancım tam.
28 mayıs 2021 gezi parkı direnişinin 8. yıl dönümü... aynı zamanda iktidarın başörtülü bacılarımızın üzerine işediler, camilerde bira içtiler görüntüleri var diye kendi halkına iftira atışının ve o görüntüleri ne hikmetse hala göremeyişimizin 8. sene-i devriyesi.
insanımızın o tuhaf mizah anlayışı ile de en çok eğlendiğim dönem olmuştu bir de. #984251 şu entryde yazar her şeyi harika açıklamış bizlere diyecek çok da bir şey kalmamış...
buraya o günlerin anısına o muhteşem şarkıyı bırakıyorum;
ve bir de not: birgül teyze or*spu değil!1!1!! *
devamını gör...
aksiyon potansiyeli
bir hücrenin (özellikle nöronlar ve kas hücrelerinin, gelin biz buna excitable hücreler diyelim genel olarak) gelen uyarıya cevap verebilmeleri için aşmaları gereken eşik değer.
nöron üzerinden konuyu anlatacağım. altındaki fizyolojik mekanizmayı bilirseniz patofizyolojisini de anlamak daha kolay olur. nöron (ya da halk arasındaki ismiyle sinir hücresi) bir uyartıyı alıp ileten hücrelerdir, saçaklı bir sürü kolun yanında uzun bir tane daha özel bir kola daha sahiptir (multipolar nöron şeklini çiziyorum şu an size). şöyle bir şey

somaya (hücre gövdesi) bitişik olan kısa ve çok sayıda olan hücre çıkıntılarının her biri dendrit olarak isimlendirilirken uzun olan tek kol akson olarak isimlendirilir, bu da bizim konuyu öğreneceğimiz olayların geçtiği yer olacak.
bir nörona elektriksel sinyal ulaştığı zaman dendritten hücreye giriş yapar, hücre gövdesini geçer, daha sonra aksondan geçerek akson ucundan hücreyi terk eder. elektriksel sinyalden kastımız şehirlerarası enerji nakil hatları gibi elektrik taşınımı değil, membran depolarizasyonu denen olaydan bahsediyoruz. şurada görsel olarak görebilirsiniz ama teknik detaylarına gireceğim birazdan.

resting fazda hücrelerin membran potansiyeli -70mv değerdedir. membran çift tabakalı bir yapıda olduğu için hücrenin içi ve dışındaki iyon konsantrasyonu birbirinden farklıdır. resting faz için konuşursak hücre içinde k+ (potasyum) iyonları fazlayken dışarıda na+ (sodyum) iyonları fazladır. bunun baş sorumlusu membranda yerleşik olan na+/k+ voltage-gated iyon kanallarıdır. bu pompalar, içeri aldığı her 2 potasyum başına 3 sodyumu dışarı atar. 10 potasyumu içeri aldığında içerideki net yük +10 olacakken dışarıya attığı 15 sodyumdan dolayı dışarısı +15 olacaktır değil mi, işte bu sebeple hücre içi dışından daha negatif yüklüdür (ayrıca bu pozitif yüklerin negatif counterpart iyonları falan da var), bu yüzden -70mv olarak resting membran potansiyeli bulunur (ki biz bu voltaj farklılığının bulunmasına polarizasyon diyoruz). siz "neden sıfır değil, hadi sıfır değilse neden negatif?" sorusunu sormadan bunu cevaplamış oldum böylece.
konumuza geri dönelim. membranda bulunan bu na+ pompaları, ilgili hücreye bir uyartı (stimulus) geldiği zaman aktifleşir, voltaja bağlı olarak açılır ve içeri küçük bir miktar na+ iyonu girmesine sebep olur. her bir pompa açılıp içeri iyon girişini sağladığında bölgesel olarak membran potansiyeli artar (-70mv resting fazından yukarı doğru çıkar. örneğin -60mv olsun) (ki biz buna depolarizasyon diyoruz).
uyartının soldan geldiğini düşünelim, en önce en soldaki voltage-gated kanalımız açılacak, bölgesel olarak bir voltaj değişikliği olacak ve sağındaki 2. pompa aktifleşecek, o da içeri aldığı iyonlar sayesinde ortamı daha yüksek voltaja sebep olacak, 3. olarak yine sağındaki kanal açılacak. neden, çünkü bir süre boyunca bu açılan kanallar açık kalmaya devam eder, o yüzden zaten açık olan kanalı bir daha açamazsınız. bu da bize iletimin tek yönlü olmasını sağlar. "neden tek yöne gidiyor, ya ulaşacağı yöne gitmez de hücrenin içinde yolunu kaybederse sinyal?" sorusunu da böylece cevapladık. ilk iki adımı şu şekilde çizdim (evet bunu ben çizdim), devamını anladınız varsayıyorum.

bu iletilen sinyal sonunda ne olacağını anlatmayacağım fakat hücrenin binbir emekle oluşturduğu bu voltaj gradiyenti görüldüğü üzre yok oldu. hücre içi na+ doluşmasıyla hücrenin iç yükü negatiften pozitife kadar çıkar, bu da fizyolojik dengenin (homeostasis) yeniden kurulmasını gerektirir. bu durumda devreye k+ pompaları girer, hücre dışına bütün k+ iyonlarını pompalar. hücrenin başlangıçtaki halinin tam tersini oluşturur gibi düşünün (na+ dışarıda k+ içerideydi, hatırlayın). dışarıdaki fazla potasyum iyonlarını hücre içine yine bu en başta bahsettiğim na+/k+ voltage-gated kanalları alır, her aldığı 2 k+ başına da 3 na+ dışarı atar. böylece başlangıçtaki denge tekrar sağlanmış olur (ki biz buna repolarizasyon diyoruz).
şimdi olayların en en en başına dönelim. uyartı hücremize geldi (bir molekülün hücre membranındaki ilgili bölgeyle etkileşmesine binaen başlayan değişiklikler silsilesi, daha doğrusu bu silsileyi başlatan ilk taş bizim uyartı dediğimiz), bir membran potansiyeli değişimi başlattı, dendritten akson başına kadar geldi. eğer eşik değeri geçerse bu sinyal akson boyunca iletilir (bu yukarıda anlattığım iyon değişimi mekanizmasıyla), eğer eşik değerin altında kalırsa iletim gerçekleşmez. görsel olarak göstermek gerekirse şöyle bir durumdan bahsediyorum.

şekilde gördüğünüz "trigger zone" bölgesinde belli bir membran depolarizasyonu gerçekleşmiş olmalı, membran yükü belirli bir değerin üstüne çıkmalı. eğer o değeri aşamıyorsa gelen uyartı hücre içinde sönümlenir ve bütün olay orada biter, değeri aşıyorsa nöron ateşlenir ve akson boyunca iletim gerçekleşir. işte saatlerdir dil döktüğüm aksiyon potansiyeli bu eşik değerdir.
elim değmişken bir minik örnek vereyim patofizyolojiye dair. ms ya da multipl skleroz hastalığını duymayan kalmamıştır artık sanıyorum. en başta verdiğim nöron figürüne tekrar bakalım,

dikkatinizi çekmek istediğim nokta aksonu saran "myelin sheath" yazan kapsüller. her kapsül aslında bir hücre, isimleri de "(gbkzl: schwann hücresi)". kendileri aldığınız kesite bağlı olarak şöyle görünür.

fark edeceğiniz üzre bir aksonu çubuk gibi düşünürsek etrafını tamamen saran bir hücreden bahsediyoruz. schwann ve akson arasındaki boşluk (ve bu boşluğun içeriği) iyon değişimine izin vermediği için aksonal iletimde sinyal iletimi bu bölgeleri pas geçer. ne zaman ki bu schwann hücrelerinin başına bir iş gelir, parçalanır ya da ölürlerse altlarındaki akson açığa çıkar, bu da aksonun elektrik iletimini düzgün yapamayacağı anlamına gelir. sonucunda da çeşitli klinik tablolar ortaya çıkar.
kindred ile tıp101 dersimizin ilkini tamamladınız. sertifika için 1'e, ana menü için 0'a basınız, operatöre bağlanmak için lütfen bekleyiniz.
nöron üzerinden konuyu anlatacağım. altındaki fizyolojik mekanizmayı bilirseniz patofizyolojisini de anlamak daha kolay olur. nöron (ya da halk arasındaki ismiyle sinir hücresi) bir uyartıyı alıp ileten hücrelerdir, saçaklı bir sürü kolun yanında uzun bir tane daha özel bir kola daha sahiptir (multipolar nöron şeklini çiziyorum şu an size). şöyle bir şey

somaya (hücre gövdesi) bitişik olan kısa ve çok sayıda olan hücre çıkıntılarının her biri dendrit olarak isimlendirilirken uzun olan tek kol akson olarak isimlendirilir, bu da bizim konuyu öğreneceğimiz olayların geçtiği yer olacak.
bir nörona elektriksel sinyal ulaştığı zaman dendritten hücreye giriş yapar, hücre gövdesini geçer, daha sonra aksondan geçerek akson ucundan hücreyi terk eder. elektriksel sinyalden kastımız şehirlerarası enerji nakil hatları gibi elektrik taşınımı değil, membran depolarizasyonu denen olaydan bahsediyoruz. şurada görsel olarak görebilirsiniz ama teknik detaylarına gireceğim birazdan.

resting fazda hücrelerin membran potansiyeli -70mv değerdedir. membran çift tabakalı bir yapıda olduğu için hücrenin içi ve dışındaki iyon konsantrasyonu birbirinden farklıdır. resting faz için konuşursak hücre içinde k+ (potasyum) iyonları fazlayken dışarıda na+ (sodyum) iyonları fazladır. bunun baş sorumlusu membranda yerleşik olan na+/k+ voltage-gated iyon kanallarıdır. bu pompalar, içeri aldığı her 2 potasyum başına 3 sodyumu dışarı atar. 10 potasyumu içeri aldığında içerideki net yük +10 olacakken dışarıya attığı 15 sodyumdan dolayı dışarısı +15 olacaktır değil mi, işte bu sebeple hücre içi dışından daha negatif yüklüdür (ayrıca bu pozitif yüklerin negatif counterpart iyonları falan da var), bu yüzden -70mv olarak resting membran potansiyeli bulunur (ki biz bu voltaj farklılığının bulunmasına polarizasyon diyoruz). siz "neden sıfır değil, hadi sıfır değilse neden negatif?" sorusunu sormadan bunu cevaplamış oldum böylece.
konumuza geri dönelim. membranda bulunan bu na+ pompaları, ilgili hücreye bir uyartı (stimulus) geldiği zaman aktifleşir, voltaja bağlı olarak açılır ve içeri küçük bir miktar na+ iyonu girmesine sebep olur. her bir pompa açılıp içeri iyon girişini sağladığında bölgesel olarak membran potansiyeli artar (-70mv resting fazından yukarı doğru çıkar. örneğin -60mv olsun) (ki biz buna depolarizasyon diyoruz).
uyartının soldan geldiğini düşünelim, en önce en soldaki voltage-gated kanalımız açılacak, bölgesel olarak bir voltaj değişikliği olacak ve sağındaki 2. pompa aktifleşecek, o da içeri aldığı iyonlar sayesinde ortamı daha yüksek voltaja sebep olacak, 3. olarak yine sağındaki kanal açılacak. neden, çünkü bir süre boyunca bu açılan kanallar açık kalmaya devam eder, o yüzden zaten açık olan kanalı bir daha açamazsınız. bu da bize iletimin tek yönlü olmasını sağlar. "neden tek yöne gidiyor, ya ulaşacağı yöne gitmez de hücrenin içinde yolunu kaybederse sinyal?" sorusunu da böylece cevapladık. ilk iki adımı şu şekilde çizdim (evet bunu ben çizdim), devamını anladınız varsayıyorum.

bu iletilen sinyal sonunda ne olacağını anlatmayacağım fakat hücrenin binbir emekle oluşturduğu bu voltaj gradiyenti görüldüğü üzre yok oldu. hücre içi na+ doluşmasıyla hücrenin iç yükü negatiften pozitife kadar çıkar, bu da fizyolojik dengenin (homeostasis) yeniden kurulmasını gerektirir. bu durumda devreye k+ pompaları girer, hücre dışına bütün k+ iyonlarını pompalar. hücrenin başlangıçtaki halinin tam tersini oluşturur gibi düşünün (na+ dışarıda k+ içerideydi, hatırlayın). dışarıdaki fazla potasyum iyonlarını hücre içine yine bu en başta bahsettiğim na+/k+ voltage-gated kanalları alır, her aldığı 2 k+ başına da 3 na+ dışarı atar. böylece başlangıçtaki denge tekrar sağlanmış olur (ki biz buna repolarizasyon diyoruz).
şimdi olayların en en en başına dönelim. uyartı hücremize geldi (bir molekülün hücre membranındaki ilgili bölgeyle etkileşmesine binaen başlayan değişiklikler silsilesi, daha doğrusu bu silsileyi başlatan ilk taş bizim uyartı dediğimiz), bir membran potansiyeli değişimi başlattı, dendritten akson başına kadar geldi. eğer eşik değeri geçerse bu sinyal akson boyunca iletilir (bu yukarıda anlattığım iyon değişimi mekanizmasıyla), eğer eşik değerin altında kalırsa iletim gerçekleşmez. görsel olarak göstermek gerekirse şöyle bir durumdan bahsediyorum.

şekilde gördüğünüz "trigger zone" bölgesinde belli bir membran depolarizasyonu gerçekleşmiş olmalı, membran yükü belirli bir değerin üstüne çıkmalı. eğer o değeri aşamıyorsa gelen uyartı hücre içinde sönümlenir ve bütün olay orada biter, değeri aşıyorsa nöron ateşlenir ve akson boyunca iletim gerçekleşir. işte saatlerdir dil döktüğüm aksiyon potansiyeli bu eşik değerdir.
elim değmişken bir minik örnek vereyim patofizyolojiye dair. ms ya da multipl skleroz hastalığını duymayan kalmamıştır artık sanıyorum. en başta verdiğim nöron figürüne tekrar bakalım,

dikkatinizi çekmek istediğim nokta aksonu saran "myelin sheath" yazan kapsüller. her kapsül aslında bir hücre, isimleri de "(gbkzl: schwann hücresi)". kendileri aldığınız kesite bağlı olarak şöyle görünür.

fark edeceğiniz üzre bir aksonu çubuk gibi düşünürsek etrafını tamamen saran bir hücreden bahsediyoruz. schwann ve akson arasındaki boşluk (ve bu boşluğun içeriği) iyon değişimine izin vermediği için aksonal iletimde sinyal iletimi bu bölgeleri pas geçer. ne zaman ki bu schwann hücrelerinin başına bir iş gelir, parçalanır ya da ölürlerse altlarındaki akson açığa çıkar, bu da aksonun elektrik iletimini düzgün yapamayacağı anlamına gelir. sonucunda da çeşitli klinik tablolar ortaya çıkar.
kindred ile tıp101 dersimizin ilkini tamamladınız. sertifika için 1'e, ana menü için 0'a basınız, operatöre bağlanmak için lütfen bekleyiniz.
devamını gör...