rugan ayakkabı, jöleden geçilmeyen saçları ve tesbihleri mevcuttur. gözleri kanatan görünümleriyle insanı yorarlar.
devamını gör...

rönesans ve erken barok'ta yaygın, birçok vokalden oluşan müzik türü.
devamını gör...

evet efendiyim ve elbet kendisine sıkıcı geleceklerim vardır. lakin onlar da bana nasıl geliyor? konuya bir de bu açıdan bakmak gerek.
devamını gör...

hoparlörleri oldukça kaliteli markadır.
devamını gör...

(bkz: sıcak yerel rüzgarlar)dan biridir.

bir dağı aşar ve öteki yamaçta alçalır; her 100 metrede 1 derece ısınarak oluşur.

ısıtıcı ve kurutucu etki gösterir.
devamını gör...

orkestra şefi olmak isterdim.o ahenkle seslerin harmanlanması inişler çıkışlar ve senin yönettiğin bir süreç.sıkıcı hayatım bir günlüğüne renklenirdi.
devamını gör...

iyi ve kötü insan yoktur. bu sadece masallarda olur. çünkü masallarda karakter değil tip vardır:iyi tip , kötü tip, tembel tip... tip denmesinin sebebi ise sadece bir özellikleri olması ve o özelliklerinin tam olması. ıyi tam iyi, kötü ise tam kötüdür. oysa hayat öyle midir? hayat roman gibidir. tipler yok karakterler vardır. tam iyi ve tam kötü insan yoktur. her karakterde iyi, kötü her özellik vardır. bunun ortaya çıkışı kisiye, zamana ve mekana göre değişir. yani hepimiz hem iyi hem kötüyüz. bu çevremizdekilere göre değişiyor.
devamını gör...

bazı ana ensefalopati tipleri şunlardır:

kronik travmatik ensefalopati

bu ensefalopati türü, beyinde birden fazla travma veya yaralanma olduğunda ortaya çıkar. kafaya alınan bu darbeler beyinde sinir hasarına yol açar. genellikle boksörlerde, futbolcularda veya patlamalarda yaralanan askerlerde bulunur.

glisin ensefalopatisi

glisin ensefalopatisi, beyinde anormal derecede yüksek seviyede glisin (bir amino asit) olduğu genetik veya kalıtsal bir durumdur. glisin ensefalopati belirtileri genellikle doğumdan kısa bir süre sonra bebeklerde görülür.

hashimoto ensefalopatisi

bu, hashimoto hastalığı olarak bilinen otoimmün bir duruma bağlı, nadir görülen bir ensefalopati türüdür. hashimoto hastalığında, bağışıklık sisteminiz yanlışlıkla tiroid bezinize saldırır. tiroid beziniz, vücudunuzun düzenleyici hormonlarının çoğunun üretilmesinden sorumludur. bilim adamları iki koşulun nasıl bağlantılı olduğunu henüz tam olarak çözebilmiş değildir.

hepatik ensefalopati

hepatik ensefalopati, karaciğer hastalığının bir sonucudur. karaciğer düzgün çalışmadığında, bu durum genellikle vücuttan attığı toksinlerin kanda birikmesine ve sonunda beyninize ulaşmasına neden olur.

hipertansif ensefalopati

hipertansif ensefalopati, çok uzun süre tedavi edilmeyen yüksek tansiyonun bir sonucudur. bu, beyninizin şişmesine, beyin hasarına ve hipertansif ensefalopatiye yol açmasına neden olabilir.

hipoksik iskemik ensefalopati

beyin yeterince oksijen almazsa, kişi beyin hasarı yaşayabilir. bu şekilde ortaya çıkan ensefalopati, hipoksik iskemik ensefalopati olarak adlandırılır.

toksik-metabolik ensefalopati

toksik-metabolik ensefalopati, enfeksiyonların, toksinlerin veya organ yetmezliğinin bir sonucudur. elektrolitler, hormonlar veya vücuttaki diğer kimyasal maddeler normal dengeler dışında kaldıklarında beynin fonksiyonunu etkileyebilirler. bu ayrıca vücutta bir enfeksiyon varlığını veya toksik kimyasalların varlığını içerebilir.

enfeksiyöz ensefalopati

enfeksiyöz ensefalopati en ciddi tip olabilir. bazen prion hastalıkları veya bulaşıcı spongiform ensefalopatiler denilen nadir bir durum grubundan kaynaklanır. bu ilerleyici hastalıklar, prion adı verilen bir proteinin mutasyonuyla bağlantılıdır. prion hastalıkları nörojeneratiftir. bu, beyine zarar verdikleri ve zamanla beynin işlevinin daha da kötüye gitmesine veya bozulmasına neden oldukları anlamına gelir. prion hastalığının temel özelliği beyinde süngerimsi bir görünüm veren küçük deliklerdir.

üremik ensefalopati

üremik ensefalopati böbrek yetmezliğinin bir sonucudur. kandaki üremik toksinlerin birikmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir.

wernicke ensefalopatisi

wernicke hastalığı olarak da bilinen bu durum b1 vitamini eksikliğinin bir sonucudur. uzun süreli alkolizm, yetersiz beslenme ve zayıf gıda emilimi, b1 vitamini eksikliğine neden olabilir. wernicke ensefalopati hızlı bir şekilde tedavi edilmezse, wernicke-korsakoff sendromuna yol açabilir .
devamını gör...

günaydın sözlük.
bayramın ilk günü gün boyu uyuduğumdan bugün sabahladım. gözlerimden uyku akarken çaylar, kahveler imdadıma koşuyor. tekrardan günaydın diyor ve tanımı sonlandırıyorum.
musmutlu günler efenim*.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

isyan

bu mektubu sana yazarken gerçekten zorlandığımı söylemek isterim. sonuçta kaç senelik bir geçmişimiz var. şu an bir çöp tenekesinin başında duruyorum ve senin kokunu burnumda hissedebiliyorum. biraz hüzünlüyüm yaptığım şeylerden dolayı ama bir seçim yaptım. şimdi farkına varıyorum ve sana bir açıklama borçlu olduğumu hissediyorum, benim kötü niyetli olmadığımı anlaman için ve bütün hikayeyi öğrenebilmen için. bugün yine sessizce kapına geldim. beni fark etmemen için nefesimi bile tuttum. hala yemek kabını kapının önüne koyuyorsun. her şeyden önce dönmeyeceğimi belirtmek isterim. dışarda hayat var ve çok güzel dostluklar edindim bu iki aylık süreçte. tüm mesele ne zaman başladı biliyor musun? onu eve alınca. o ana kadar keyfim yerinde, karnım tok ve evde geçirdiğim yalnız zamanlardan gayet mutluluk duyuyordum. sen eve gelince ise birlikte uyumak, bacaklarında gezinmek, istediğim zaman istediğim yerde yatmak arada o çok sevdiğim küçük bilyelerle birlikte oyun oynamamız, beni yerden havaya kaldırıp yüzümü sıkman… bunların hepsi benim bildiğim tek gerçeklikti. beni savunmasız, tecrübesiz ve minnacıkken sokakta bulup evine davet ettiğin için minnetimi dile getirmek isterim. hani bizlerin nankör olduğunu söylerler ya hep. bu tam bir safsata. bazılarımız sadece biraz daha özgür ruhlu, bazılarımız duygusal, biraz hırçın, biraz öfkeli… tıpkı siz insanlarda olduğu gibi türlü türlü huylarımız var. mesela akşamları konuşlandığımız köprü altındaki iyi niyetli dostumuz “şef” (nam-ı diğer osman) iki haftada bir çiçekçiden bir gül çalıp, eski sahibinin kapısının önüne bırakıyor.

ne diyordum… evet o, onu getirdiğin günü daha bir dakika önce yaşanmış gibi hatırlayabiliyorum. mutfakta, soğuk seramik zemin üzerinde kendimi serinletmeye çalışırken kapı açıldı ve kafamı şöyle biraz oynatıp baktığımda bir de ne göreyim. beyaz tüyleri kirden simsiyah olmuş, incecik, benim yaşlarımda bir hem cinsim, burnu çizikler içinde ve sağ kulağında hafif bir kan lekesiyle öylece kucağında durup dik dik bana bakıyordu. onu yere bıraktığında doğruca yanıma geldi. “sen de kimsin?” dedim. “sana ne dostum” diye cevap verdi burnundan tıslayarak. sen ise ikimizin yanına gelip “bak çam, bu yeni arkadaşın maske” dedin. bir süre öylece birbirimize baktık ve ben de açıkçası kavgacı olmadığım için, söylediği terbiyesiz cevaba karşılık vermedim ve yatak odasına geçtim. birkaç saat orada kaldım, çarşafların arasında ve bu süre zarfında senin maske’yi yıkayışını, onu besleyişini duyabiliyordum. takdir edersin ki birden, gökten zembille inmiş gibi eve bir kedi getirince bütün dünyam allak bullak oldu. ilerleyen günlerde onunla kavga etmememiz benim iyi niyetli olmamdan kaynaklanıyor. sürekli tacizlerde bulunuyordu. “hey dostum burası resmen bir hapishane” ya da “ sen ne biçim kedisin dostum dışarısı inanılmaz bütün gün burada canın sıkılmıyor mu? söylesene.” diyordu. onunla kesinlikle konuşmama kararı almıştım ve cevap vermiyordum. mümkünse hiç muhatap olmuyordum. arada ön ayaklarıyla bana bir dokunup “sen ölmüşsün dostum” diyordu. onu neden evde tuttuğunu bir türlü anlam veremiyordum. ortalığı karıştırıyordu. mutfak masasının üzerine çıkıp ne var ne yok aşağıya atıyordu. ben de seviyordum eşyaları atmayı ama ancak sen yanımdayken yapıyordum. o ise, sen işe gitmek için kapıdan çıkar çıkmaz koltukların kenarlarını pençeliyor, salonun ortasında yer alan halının kenarlarını tırtıklıyor, banyodaki tuvalet kağıtlarını olduğu gibi yere seriyordu… eve geldiğinde neden kızmadığına anlam veremiyordum. aksine kucağına alıp, kulaklarını ve sırtını okşayıp yine de yemeğini koyuyordun ve o da soluksuz yiyordu. üstüne üstelik benim en çok sevdiğim ip kovalamacayı onunla da oynamaya başlamıştın. kıskançlık gibi bir huyum olduğunu o gelene kadar anlamamıştım.

bir gün sen dışarıdayken, o ise yine yemeğini nefes almadan yerken, ben de her zaman ki gibi tül perdelerin orada yatarken bana döndü ve “gücümü toparlamak üzereyim bir aya kalmaz buradan çıkacağım.” artık dayanamadım ve ben de şöyle dedim “burada bulunduğun için kendini şanslı saymalısın. dışarda geberecekken seni kurtardı, besliyor ve seviyor. senin bu yaptığın nankörlük. ama açıkçası buradan defolup gidersen gayet memnun olurum” “nankörlük mü? saçmalama dostum. mart ayı yaklaşıyor. sen hiç dışarı çıkmadın mı yoksa? ayrıca benim burada bulunmamdan neden bu kadar rahatsız oluyorsun ki? hiç konuşmuyorsun benimle. iki sohbet edelim diye laf atıyorum cevap vermiyorsun. kendi hemcinsine karşı bu ne soğukluk? yalnızlıktan beynin uyuşmuş senin” diye cevap verdi. sonra hiç beklemediğim bir şey yaptı. yemek kabını sürükleyerek benim yanıma getirdi. “biraz ye de, kan şekerin yükselsin” dedi. henüz yemek saatim gelmemişti ve kabım boştu ama birden önüme getirdiği çok cazip geldi ve burnumu daldırdım. “ha şöyle, korkulacak bir şey yok dostum” dedi. sonra o da daldırdı burnunu. sonra ufak bir kahkaha attı ve akabinde geğirdi. “eminim hiç geğirmemişsindir. hanım evladı seni.” dedi gülerek. “geğirdim tabii” diye cevap verdim ve sonra gerçekten de geğirdim. beni bir hanım evladı olarak görmesini istemedim sanırım. bu sefer kocaman bir kahkaha attı ve sonra şöyle dedi “biraz bana katılsan şu sıkıcı halinden kurtulursun. “öyle bir niyetim yok, kusura bakma. ayrıca sıkıcı falan değilim. mart ayı yaklaşıyorken neyi kastediyorsun?” diye sordum. “tanrım sen sevişmedin mi yoksa?” dedi. yılın bir ayında garip bir şeyler oluyordu. bir öfke kaplıyordu içimi, 13. katta bulunan dairemizin pencerelerinden bakıp durduk yere haykırıyordum ama çok umursamıyordum, zaten kısa sürüyordu. acaba onu mu kastediyordu? sevişmek kelimesi benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. tam sevişmek ne diye soracakken arkasını döndü ve banyoya gitti. yine tuvalet kağıtlarıyla oynayacaktı. ben de olduğum yerde yatmaya devam ettim.
o akşam senin yanında yatarken uyku girmedi gözüme. kafamda sorular… dışarıda neler oluyordu? mart ayının özelliği neydi? sevişmek ne demekti? bu kedi nasıl oluyor da bu kadar kendine özgüvenli ve neşeli olabiliyordu? ertesi gün sen işe gittiğinde yine birlikte yemek yedik. “dostum senin sevişmemiş olmamana aklım ermiyor bir türlü. sen doğana ihanet ediyorsun.” dedi. o gün bir hayli sohbet ettik. bana dışarıdaki dişilerden bahsetti. dolaşılabilecek onca yerden. lezzetli yemeklerin bulunduğu restoran arkalarından. park ve bahçelerde ağaçların altında serilip, açık havada günün tadını çıkarmaktan. sokak aralarında dolaşan dolgun farelerden…

ikinci gün yaşadığı maceraları anlattı. üçüncü gün yemeğimizi yedikten sonra birlikte ortalığı karıştırmaya başladık. sen yokken koltuk kenarlarını dişlemenin nasıl bir özgürlük olduğunu onunla birlikte öğrendim. mutfak musluğunu açıp suyun akışıyla oynamanın zevkini de. böylece bir hafta geçti ve maske ile sıkı bir arkadaşlığımız doğdu. onunla konuştukça dışarıda olan hayat hakkında merakım giderek artıyordu ve gerçekten de mart ayı yaklaşmıştı. tepkiler vermeye başladım. maske ise sen işe giderken dışarı çıkmaya çalışıyordu. sen ayağınla onu geri itip içeri sokuyordun. her seferinde sana olanca küfrü ediyordu. “geri zekalı, kendi aseksüel olduğu için bizi de öyle sanıyor.” diyordu. en son dışarı çıkma denemesinde koca bir tekme yedikten sonra bana döndü ve şöyle dedi. “dostum benimle birlikte olman gerekiyor, buradan çıkmamız lazım.” dedi. ben de “ne yapabilirim ki?” diye cevap verdim. o zaman bana planını anlattı.

ertesi sabah sen işe çıkar çıkmaz başladık. belirtmeliyim ki en çok eğlendiğimiz kısım, küvetin musluğunu açarak zaten küçük olan 1+1 evinin su basmasını sağlamak ve lavabonun altından deterjanları indirip her tarafı köpüğe bulamak oldu. ah tabi bir de mutfak dolaplarından envaı çeşit bakliyatı indirmek ve hepsini dökmek. bir ara maske ile birbirimize buğday fırlatıp kahkahalar attık. eve geldiğinde karşılaştığın manzara karşısında delirdin, o sırada açık bıraktığın kapıdan çıktık işte senin de bildiğin gibi. benimle birlikte oynadığın bilyeleri yanıma almak istedim ama çok hızlı hareket etmemiz gerekiyordu. mektubumu sonlandırırken şunu söylemek isterim. sen sahibimden çok benim tek bildiğim dostumdun. ama bir dost bunca senedir beni en doğal hakkımdan nasıl mahrum etti diye düşünmeden edemedim bir süre. özellikle çıktığımızın ikinci günü tam sekiz dişiyle birlikte olduktan sonra sana bir hayli öfkelendiğimi de söylemem gerekiyor. sonra affetmenin öfkeyi azalttığını söyledi şefimiz. bu yeni duygu benim için ilk başlarda zor oldu ama sonunda başarabildim. seni affediyorum. belki bir gün dışarda denk geliriz ve ben de senin bacaklarında dolanırım. şimdilik her şey yolunda. karnımızı doyurmada hiçbir sıkıntı çekmiyoruz. sahil kenarında ki balıkçılar oldukça cömert. şehrin neredeyse her yerini dolaştık ve bu yeni dünyada keşfedilecek çok şey var.

sevgilerimle çam.
devamını gör...

aşk kırıntıları

"...inan çok çalıştım bu kalpsiz dünyayı sevebilmek için. neyim var ki sanki senden başka?"
devamını gör...

bir insana sempati duyabilmek için illa görmeye gerek yok . özellikle de böyle internet ortamlarında.
tanımlarını okurken o enerjiyi alıyorum zaten, tanımları benim için değerlidir. başından beri sözlükte sevdiğim ve değer verdiğim yazarlar arasındadır. var olsundur. bol bol tanım yazsındır.*
devamını gör...

"sadece dış görünüşe önem veren ve beynini geliştirmeyen insan" yerine "kadın" yazıp hoş ve doğru olmayan bir genelleme yaptığı için bu başlığı açanın beynini ne kadar geliştirdiğini sorgulatan ironik bir başlık olmuş.
devamını gör...

lavanta kokusu.
devamını gör...

birlikte yaşlandık... koca bebek.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

edit: atlas dün öldü.
devamını gör...

kuzeyi pek sevmem, tanrıları ve onlara adanmış şarkılar dışında.
ama bunu sevdim, deli bi'kere, ondan eminim, başka hangi deli yarı tanrıça"kimsin sen" sorusuna gülümseme ile cevap verir ki?

ne seçiyorsa, bize vermek üzere elini neye atıyorsa onun güzelliğini bin kat arttıyor dokunuşları, inanılmaz.

bir yerde ıskala, boş bırak, boşver yok, öyle.

kuzeyin tanrıları kusura bakmasın, ilk sıramı bu yazar aldı. onlar sonra, onlar dünkü çocuk daha, bu olmuş.

ve ışığının farkında, ve deli.

/ 2009 kimdi? /
devamını gör...

çarpanlara ayırma hiç anlamadığım bir konu olduğu için idolüm olan insan.
devamını gör...

uygulamaya geçirilmesinin mümkün olup olmadığını merak ettiğim durum.

işin duygusal boyutu açısından bakacak olursak halihazırda evcil hayvanlar sahipleri açısından kendi çocukları gibi ancak; diğer açıdan böyle bir uygulamanın hayata geçirilmesi yoluyla hayvan bakım maliyetleri bir nebze olsun hafifletilerek daha çok hayvanın sahiplenmesinin önü açılabilir gibi geliyor bana. tabii işin bürokratik boyutunu bilmiyorum, sadece bir fikir bu.

bunun dışında veterinerlik hizmetlerinin de en azından belirli bir ölçüde devlet destekli hâle getirilmesi sağlanabilir. aynı devlet hastaneleri gibi hayvanlar için de bu tür devlet destekli klinikler açılabilir diye düşünüyorum. aslında hayvan barınakları gibi yerlerde belediyelere bağlı olarak zaten var sanırsam ancak; bu benim bahsettiğim koşulları karşılamak için çok yetersiz.
devamını gör...

hayal edemediğim yıllardır. bende sigara kullanan biri olarak gerçekten otobüste sigara içmek iyi ki yasaklanmış diyorum. insanlar nasıl boğulmadan yaşamışlar hayret. bu kadar topluluk içinde ter sigara parfüm kokusunun karışımını hayal bile edemiyorum.
devamını gör...

4 yıl kadar önce okuyup bitirdiğim kitap.

hatta hızımı alamadım, iki kez daha okudum, öyle etkileyiciydi yani.

her fırsatta öneririm, gerçek bir başyapıttır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim