ölüm olmasa yaşam, siyah olmasa beyaz, keder olmasa sevinç olmazdı.
devamını gör...

bugün liseden yakın arkadaşlarımdan birinin evlilik haberini aldım ve bildiğin şoka girdim yav insanlar böyle nasıl evlenebiliyor ya da evliliğin kıyısına yakın sularda geziyorlar ben o kadar uzağım ki haha ne diyeceğimi bilemedim kısa bir tebrik mesajı attım.ben hâlâ büyüdüğümü kabullenemiyorum millet evleniyor ben ikinci bir üniversiteye mi başlasam diye düşünüyorum valla bilemedim kim doğrusunu yapıyor.tabiki herkesin yaşantısı hayata bakışı çevresi bilmem nesi aynı değil ama yıllarca aynı sıralarda oturduğun aynı dertlerle dertlendiğin aynı yolun yolcusu olduğun insanlarla belli bir zaman sonra nasıl bu kadar değişik yollara saparsın pek anlayamıyorum.
devamını gör...

tam kapanma kararının şimdiden etkisini göstermesi hadisesi.
devamını gör...

muhabbeti eğlenceli, sevdiğim bir yazardır.
beni sürekli takipçilerimi görme özelliğini aktif etmem konusunda tahrik ediyor, bazen güçlü kalamıyorum.* iyi ki var kendileri!*
devamını gör...

karakter ve kişilik aynı şeydir deriz ama...
bence karakter doğuştan gelendir, iskelettir yani, mizaçtır. zaten değiştiremediklerin ya da çok zor değiştirdiklerinin altına bakarsan onu görürsün. soğuk biri olman yüksek ihtimalle çevrenden dolayı değil. cıvıl cıvıl bir ortamda büyüyen biri de keza no frost olarak adlandırılabiliyorken aynı şeyi ciddi ortamlarda büyüyen birinde bu kadar keskin göremeyebilirsin.

kişiliğe gelirsek. daha genel hissettiriyor. sahip olduğun bütün fiziksel olmayan, kişisel özelliklerini içeriyor. davranışların, tutumların, mizacın, huyların, alışkanlıkların.
varolan karakterini ne yöne şekillendirdiğin, zaten varolan senin üstüne ne koyduğundur bana göre ki bu da biz farkında olmadan çevreden topladığımız şeylerin ortalamasına yakın çıkıyor.

lakin kişi isterse daha doğrusu farkında olursa. farkında olarak karakterini şekillendirmek isterse ne çevre ne doğuştan gelen özellikler onu yalnızca bir yere kadar etkileyebilir. bana göre kişilik farkındalığın kadardır. öyle ortamlarda büyümüş insanlar var ki hayranlıkla bakakalırsın kendini nasıl geliştirmiş diye görmediği kötülük kalmamıştır belki ama ona melek sıfatını yakıştıran vardır. bazıları da vardır ki sırf ceza olsun diye meleklerin arasına, cennete atılmış ama kendisi hariç herkese ceza olmuş bir şeytan gibidir. kendini fark ettiğin, kendine hakim olduğun kadardır kişilik.
devamını gör...

yıllar önce gerçekleşmiş bir olay:

fotokopi makinaları arıza yapınca, departman müdürünün yakasından tutulmak suretiyle, patron tarafından ayaklarının yerden 20-30 cm kesilmesi.

insan böyle bir halde nasıl çalışmayı sürdürebilir ki?
devamını gör...

özellikle tavşan gibi üreyen suriyeli "din" kardeşlerimizin 30 yıl sonra terör örgütü kurup türk askerini öldürmemesi için şarttır.
devamını gör...

her şey tükeniyor. biz dahil!

insanlık tarihine bir bakın;
savaşlar, kölelik, sömürgeler, sanayi devriminden sonra kurulan yeni ekonomik sistem.

bugün sizce bunlar geride mi kaldı?
yoksa daha da vahşetini artırdı mı?

bu entryi yazarken baktım. dünya nüfusu 7.8 milyar. 9 yıl sonra bu nüfusa 1 milyar daha eklenecegi hesaplanıyor.

sizce bugün doğan çocuklar, çok değil; 20 yaşlarına geldiklerinde nasıl bir dünyada yaşayacaklar?

daha bugünlerde aşıyı bile paylaşamayan, patentini tüm dünyaya, insanlığa açmayan, kâr hırsından insan hayatını önemsemeyen “bu büyük insanlık” elinde olan son değeri “vicdanı” da tüketmedi mi?

yarının dünyasında işsizlik, açlık arttığında, bugün aşıyı paylaşmayan, yarın ekmeğini paylaşacak mı?

doğayı betonla, denizi plastikle, havayı sera gazlarıyla, insanlığı para hırsıyla tükettik.

farklı ülkelerde yaşayan tanıdıklarım, avrupa basını, dünya gündemi hep aynı şeyleri belirtiyorlar. “gelecek pek de hoş gelmeyecek.”

açıkcası karamsar olmamak gerek ama konu itibariyle ben iyimser yerine, gerçekçi olmayı doğru buluyorum. umarım yanılırım. ve umarım akılcı çözüm önerileriniz vardır. çünkü, bendekileri de ben tükettim.

herkes dünya değişsin diyor ama kendini hiç değiştirmiyor. hayvan içgüdüleriyle yaşıyor insanlığın büyük bölümü. sadece tüketiyor.

elbette bu düzen böyle gitmeyecektir. değişecektir. ancak özellikle pandemi sürecinde iyice yalnızlaşan, zaten doğru düzgün örgütlenememiş insanlık, yeni düzeni nasıl kuracak?

sanırım yenisi, eskisinden daha kötü olacak.


öğrenemedik! ne paylaşmayı? ne sevmeyi? ne korumayı?

tüketmemeyi öğrenemedik.
devamını gör...

malatyalı olduğum için kayısı diyorlardı.
devamını gör...

levhaya kafa atmak.
liseye gittiğim dönemde, yine bir gün servisten inmiş eve doğru yürüyordum. her gün geçtiğim kaldırımın yani 47291 kere geçmiş olduğum kaldırımın tam ortasına, benim boyutumda bir levha dikmişler. sabah geçtiğimde bile yoktu. çevre düzenlemesi bugün olduğundan çok daha kötüydü tabi, kulağımda kulaklık, şarkıyı mırıldanarak yürüyorum. kişisel bir kusurum vardır, bakan körlerdenim
bir an bir darbe yedim, çizgi filmlerde karakterlerin kafasında uçuşan kuşlar uçuştu kafamda ve yere düştüm. eczanede çalışan kalfa, kapıda sigara içiyordu, o koştu geldi, berber çırağı geldi biri sağ kolumdan biri sol kolumdan çekip kaldırdılar beni, sağolsunlar. ben neye uğradığımı şaşırıp, bir süre levhaya baktım ve dönüp “ abi bunu buraya neden koymuşlar ki?, yolun ortasına levha mi konulur?” sorusunu sordum. bana ne cevap verdiklerini hatırlamıyorum. 1 hafta sonra o levha oradan kaldırıldı. sanırım tek kurban ben değildim. memlekete gidince berber çırağına bunu soracağım, çok komik kafa kazalarına şahit olmuştur, muhakkak.
devamını gör...

ad günün kutlu olsun "büyük türkçü hüseyin nihâl atsız" 116 yaşında: 12 ocak 1905


“yiğit bahtsız olurmuş
taçsız, tahtsız olurmuş,
namertlerin adı çok
mertler atsız olurmuş”
devamını gör...

penisini kestir . sen de bacım ol. adamlık zor.
yapamıyorsun, olamıyorsun. belli. makyaj yaptı diye onu mahvetmek mi zorundasın ? bu ne güzel ve ne çirkin bir kafa!
devamını gör...

ülkemizde öğretmen,eczacı,avukat gibi eğitimli meslek guruplarında bile görülen durum.bilinenden çok daha fazla yaygın ve büyük bir sorun.
devamını gör...

garsonla gözgöze gelmeden bir şey isteyememe.
devamını gör...

yoldaş benjamin franklin, af furyası ve hedeflenen yeni sözlük düzeni üzerine

evet değerli okuryazarlar gün geçmiyor ki, sözlüğümüzde yeni bir skandal patlak vermesin. baskıcı tek adam yönetimi, muhalif yazarların sesini kısmak için türlü türlü bahaneler üreterek, sürekli yeni uygulamaları gündeme sokuyor.

bu uygulamaların son halkası ise geçtiğimiz günlerde yoldaş'ın onayından geçerek yürürlüğe giren af kararı. bazılarınız bunun neresi kötü? sözlükten uzaklaştırılan yazarlar geri gelmiş işte, fena olmamış diye düşünüyor olabilir. ancak kazın ayağının öyle olmadığını sizlere bu yazımızda ayrıntıları ile anlatacağız.

bildiğiniz üzere cesur habercilik anlayışını şiar edindiğimiz için, önceki bültenlerimizde muhalif yazarların başına gelen elim hadiseleri sizlere tek tek aktarmış ve bu olayların takipçisi olacağımızın altını çizmiştik.

o yazarlara ilişkin bu konu bağlamında bir kaç ayrıntı vermek istiyoruz;

aldığımız bilgilere göre dady başına gelenler sonrasında, psikolojik destek almaya başlamış. klostrofobi tedavisi görüyormuş. metruk bir binada yoldaşın ajanları tarafından rehin tutulmasının yarattığı travmayı bir türlü atlatamıyormuş. yakın çevresinden aldığımız duyumlara göre, yoldaş'ı sözlükte gördüğü an sağ gözünde aniden bir seğirme başladığı için sözlük penceresini kapatıp hemen bilgisayarın başından kalkıyormuş.

bir diğer muhalif mellisho ise son günlerde yoldaşın saflarına katılmış gibi gözüküyor. devrim neferi yaşadığı kötü hadiseler sonrasında evirilerek tek adam yönetimini destekler hale geldi.

eski jön kafacılar aralarında ona ''benjamin franklinin anahtarı'' lakabını takmışlar. zira onun artık bir paratoner vazifesi gördüğüne inanıyorlar. yönetime yapılan eleştirilerde, eski ününü ve şanını kullanarak kendisini ortaya attığını ve bu eleştirilerin şiddetini bir nebze olsun düşürdüğünü iddia ediyorlar.

şef oglala lakotanın durumuna ise hiç girmek istemiyoruz. adamın barış çubuğu tüttürecek tütünü bile kalmamış. karma puanlarını kullanmasına izin verilmiyor. tek başına zor bir hayat sürüyor. kendisini tanıyan, onu seven bir kaç kişi hariç, özel mesajlar kesilmiş. millet bu güzel insanla selamı sabahı kesmiş.

işte tam da bu manzara-i umumiye çerçevesinde söz konusu af kararları yürürlüğe girdi. peki amaçlanan nedir ?

buradan yönetime bir takım sorular sormak istiyoruz;

-ortaya çıkması muhtemel yeni muhalif hareketleri, hakkında af kararı verdiğiniz, çoğunluğu karanlık ilişkiler ağının parçası olan troll ordunuzla mı sindirmek niyetindesiniz ?

-bu af kararını alırken, affettiğiniz trollere ne vaat ettiniz?

- istibdadi yönetiminiz hakkında konuşan muhaliflerin başlık ve tanımlarına bu troller aracılığı ile saldırılar düzenleyip, onlara itibar suikastları yapmayı mı amaçlıyorsunuz?

af kararı ile ilgili kafamızda çok fazla soru işareti var. ancak bu üç soru dahi niyetin ifşası açısından önem arz edecektir diye düşünüyoruz.

elbette görüşümüzü sadece dile getirmekle yetinmeyeceğiz. acar muhabirlerimiz, olanları içine sindiremeyen bazı sözlük yöneticilerine ulaştı ve konuyla ilgili ciddi bilgiler edindiler. noktasına virgülüne dokunmadan bu bilgileri sizinle paylaşıyoruz;

''bu bir haftadır falan konuşulan bir mevzu. yoldaşa bunun doğru yol olmadığını defalarca söyledim. ama şu sıralar gözü hiç bir şey görmüyor. özellikle muhalif kanadın sürekli yeni yazarlar ortaya çıkarması canını iyice sıktı. ne yaparız da bunun önünü alırızın telaşına düşmüş vaziyette. elinde gözlüğü yanında kahvesi sürekli çaylak iletilerini okuyor. hah işte bu diye bağırdığında anlıyoruz ki, okuduğu çaylağı çoktan mimlemiş. bunu yazar yapmayalım diyor bize. tehlikeli bu adam/kadın diyor ve keyif kahkahasını attıktan sonra bir başka iletiye geçiyor. yoldaşla son dönemlerdeki iletişimimiz resmen bir kabusa dönüştü. sözlükte pirinç ayıklar gibi kırık taş arıyor. bulduğunda ise sevinç nidaları atıyor. sadece bu mevzuya odaklanmış durumda.''

bir başka yönetici ise yoldaşın direktiflerini şöyle aktardı;

'' geri getirelim bu arkadaşları, ilgilenin konuyla, hem bize karşı minnet borçları olur. ne istersek yaptırırız. benim gözümden kaçıp yazar olan muhalifleri bu arkadaşlar aracılığıyla raptı zapt altına alırız. ne istiyorlarsa verin. karma puan konusunda elinizi korkak alıştırmayın. adamlara takipçi falan ekleyin. güzel güzel giydirin ki, efendi gözüksünler. ama gözdağı vermeyi de ihmal etmesinler. önce mesaj kutularına yönlendirin bunları. baktık sonuç alamıyorlar, başlık, tanım allah ne verdiyse ileri sürün. şöyle böyle koysunlar. küfür yasak ona dikkat etsinler. gerekirse masum pipileri falan kullansınlar. yani ne bileyim işte uygun bir jargon bulun bu çocuklara. ''

görüştüğümüz üçüncü yönetici ise mevzuya son noktayı koyuyor.

''canlı yayında sürekli es vermesinin, sesinin titremesinin sebebi kahve falan değil. bu konuda o kadar gergin ki, bize sürekli avazı çıktığı kadar bağırıyor. af önerisine karşı çıkan arkadaşların hepsine tabiri caizse gümbürdeyen gök gürültüsü misali gürledi. günde 5-6 paket sigara içmeye başladı. hatta içmiyor sigarayı resmen yiyiyor. ama yapacak bir şey yok. o olmazsa sözlük olmaz. sonuna kadar yanındayız. biz eskiden tanım/başlık kuyrukları görmüş nesiliz. bir başlığa yazabilmek için bize karne verilirdi. tanımlarımız onaydan geçerdi. en azından şimdi bunları yaşamıyoruz. hem biraz müdahale olacak ki, ortam müreffeh olsun!''

evet değerli okuryazarlar umarız tehlikenin farkındasınızdır. bu af kararından sonra huzurlu bir sözlük ortamı beklememiz abesle iştigal olacaktır. yoldaş'ın kontrklavye örgütü nerede demokrat, ilerici, açık fikirli bir yazar görürse üzerine çullanacaktır.

sizlere açıkça ve büyük puntolarla sesleniyoruz;

daha gün o gün değil, kaldırılmasın klavyeler.
dinleyin, uzaktan duyduğunuz trollerin ulumasıdır.
safları sıklaştırın yazarlar,
bu kavga yoldaşa karşı, bu kavga demokratik sözlük kavgasıdır.


***bugün sizlerle özel bir dosya paylaştığımız için sözlükle ilgili diğer haberlere bir sonraki bültende ulaşacaksınız. bazı skandallar üzerine ise ciddi çalışmalar yürütmeye devam ediyoruz. özellikle sözlük radyosunun kuruluş amacı ve biz yazarlar üzerindeki etkisine dair edindiğimiz çarpıcı bilgileri ilerleyen günlerde sizlerle paylaşacağız.

ayrıca masum pipiler konseyi hakkında da kulağımıza gelen bazı duyumlar var. bu konunun da üzerine eğilmeyi düşünüyoruz.

açık mert korkusuz kafa sözlük haber ajansını okudunuz.

sürç-i lisan ettiysek af ola!
devamını gör...

türkiye'nin en yaşanabilir şehri olma yolunda ilerliyor ankara. ankaralılar çok şanslılar.
devamını gör...

turşuyu çok seviyorum. ama aynı zamanda da midemi yakıyor.
devamını gör...

diğer adı ahlaki özerklik olan otodeterminizm, determinizm ve indeterminizm'i uzlaştıran, ahlaki eylemi, iradeyi kişilik ürünü olarak kabul eden bir görüştür. immanuel kant'ta ifadesini bulan bu görüşe göre, insan kendi iradesi ile ahlak yasalarını özgürce belirler. bu nedenle ahlak yasaları insanın dışında konulan ve uyulması istenen yasalar değildir.
devamını gör...

biraz daha beklerse nişanlılıktan emekli olabilecek nişanlıdır.
devamını gör...

5 kere yazdım, silip silip durdum.. öfkeliyim..
sadece internetten randevu alınması sağlandı diye yapılanları sağlık devrimi zannedenlere, şehir hastanelerine (ingilizlerin vaktiyle deneyip, işe yaratamadıkları sistemi bize kurmak için kredi vermelerine ya da yarın bir gün şehrin öbür ucuna konan hastanelere erişemeden ölecek insanları düşündükçe), bir sedye bulup yatıramayan ilgili hastaneye (tüm dünyada sağlık sistemi çöktü koridora da sedye attılar, 3d yazıcıdan havalandırma cihazı ucu da ürettiler. ama yok biz koridora sedye atarsak forsumuz bozulur), kadıncağızı birilerini araya sokmaya çalışmaya zorlayan sisteminize, o birileri arayınca anca ulaşılabilen başhekime...
öfkeliyim..
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim