anakronizm
iki farklı zaman diliminde yaşanmış olayı, aynı zamanda yaşanmış olduğunu düşünme yanılgısına verilen isimdir. örneğin, kenan komutan'ın osman gazi ve fatih sultan mehmet'le şarap içmesi anakronizmdir.
devamını gör...
unutmamalı
bir tarkan klasiği.
devamını gör...
şarkı isimlerini 128 milyar dolar ile değiştiriyoruz
128 milyar dolar döktüm yollarına..
devamını gör...
erotik başlıkların küfür kapsamına alınması gerekliliği
artık sevişme diyemeyecek olan lucifer düşünsün.
*
lucifer'ı üzen, biraz da olmayacak gibi olan yazar beyanı. sonuçta küfür başka bir şey.
*
lucifer'ı üzen, biraz da olmayacak gibi olan yazar beyanı. sonuçta küfür başka bir şey.
devamını gör...
japon pazarı
bir milyoncunun lacivertidir. japon pazarı tabelasına aldanıp pür neşe dükkana girince ürünlerin çin malı olduğu görülür. ürün yelpazesi hayli geniş ve cezbedicidir.
devamını gör...
büyü ve sihirden korunmak için yapılması gerekenler
bu çeşit saçmalıklara inanmamak.
devamını gör...
turgut uyar
kelime dahisi aşmış şair.
"düşünüyorum da biz, büyüyerek çocukluk etmişiz."
"sizin alınız al inandım
sizin morunuz mor inandım
ben tam kendime göre
ben tam dünyaya göre
ama sizin adınız ne?
benim dengemi bozmayınız "
*''ve oturuldu bir takım şeyler söylendi... imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne.''
*eski asker. her daim şair.
güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar
dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan
kürdistan'da ve muş - tatvan yolunda bir yer kanar
muş - tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan
eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar
sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan
portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar
bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan
padişahlar ve muşlar kanar, darülbedayiler kanar
muş - tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki
orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar
el ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar
(bkz: yokuş yol'a)
"düşünüyorum da biz, büyüyerek çocukluk etmişiz."
"sizin alınız al inandım
sizin morunuz mor inandım
ben tam kendime göre
ben tam dünyaya göre
ama sizin adınız ne?
benim dengemi bozmayınız "
*''ve oturuldu bir takım şeyler söylendi... imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne.''
*eski asker. her daim şair.
güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar
dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan
kürdistan'da ve muş - tatvan yolunda bir yer kanar
muş - tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan
eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar
sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan
portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar
bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan
padişahlar ve muşlar kanar, darülbedayiler kanar
muş - tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki
orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar
el ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar
(bkz: yokuş yol'a)
devamını gör...
anti-psikiyatri
ilk kez 1967de david cooper tarafından adı duyurulmuş kendisinden önce, michel foucault tarafından bir çeşit davranış bozuklukları karmaşası olarak nitelendirilen, akıl hastanelerinin eleştisi ile başlayan bir harekettir.
akıl hastalarına karşı medikal sistemin baskıcı ve şiddete kadar varan sözde tedavi şekillerini ve deneyselliğine karşı çıkan hareketin
başlıca destekcileri fransız yazar antonin artaud, psikoanalist jacques lacan ve akıl hastalığını ilk laik ve humanist açıdan ele alan yazar erich fromm'un 'tedavi' lerin korkunçluğuna dikkat çekmeleri sonucu harekete destek bir nebze daha artarak 50li yıllarda psikolog hans eysenck' in medikal yaklaşım olan nörobiyolojik olaydan çok neden sonuç ilişkisine odaklanması ile gelişerek 60'lı yıllarda zirve noktasına ulaşmıştır. hareketin en önemli dönemi iskoçyalı doktor r.d. laing ile olmuştur. aile ve ailenin şizofreni hastalığına olan etkilerini inceleyen laing şizofreniyi deli bir dünyaya verilen deli bir reaksiyon olarak incelemeye başladıktan sonra önemli psikiyatristlerden thomas szasz'ın şizofreniyi bir mit olarak nitelemesine kadar varmıştır. kendisinin delilik medikal değil, ahlaki bir sorun olması şeklindeki görüşlerine bazı bilim insanları da katılmışlardır.
hareketin gelişimi 1978de talyan doktor franco basaglia' nın çalışmalarıyla hapishane tarzı akıl hastanesi uygulamalarına son verilmesine yol açmıştır.
anti-psikiyatri hareketi ilaç endüstrisine de karşı çıkmaktadır ve ana akım psikiyatri ile çelişmektedir.
ilginç olan szasz'ın akıl hastalığı diye bir hastalığın varlığını kabul etmemesi, bunu da her hangi bir biyometrik semptomun olmaması ile ispatlandığını öne sürmesidir. dolayısı ile hiç bir akıl hastasının 'iyileşmesi'nin zaten söz konusu olmadığını da belirtmiştir. kendisine göre dünyada iyileşen tek akıl hastası dahi mevcut değildir.
akıl hastalarına karşı medikal sistemin baskıcı ve şiddete kadar varan sözde tedavi şekillerini ve deneyselliğine karşı çıkan hareketin
başlıca destekcileri fransız yazar antonin artaud, psikoanalist jacques lacan ve akıl hastalığını ilk laik ve humanist açıdan ele alan yazar erich fromm'un 'tedavi' lerin korkunçluğuna dikkat çekmeleri sonucu harekete destek bir nebze daha artarak 50li yıllarda psikolog hans eysenck' in medikal yaklaşım olan nörobiyolojik olaydan çok neden sonuç ilişkisine odaklanması ile gelişerek 60'lı yıllarda zirve noktasına ulaşmıştır. hareketin en önemli dönemi iskoçyalı doktor r.d. laing ile olmuştur. aile ve ailenin şizofreni hastalığına olan etkilerini inceleyen laing şizofreniyi deli bir dünyaya verilen deli bir reaksiyon olarak incelemeye başladıktan sonra önemli psikiyatristlerden thomas szasz'ın şizofreniyi bir mit olarak nitelemesine kadar varmıştır. kendisinin delilik medikal değil, ahlaki bir sorun olması şeklindeki görüşlerine bazı bilim insanları da katılmışlardır.
hareketin gelişimi 1978de talyan doktor franco basaglia' nın çalışmalarıyla hapishane tarzı akıl hastanesi uygulamalarına son verilmesine yol açmıştır.
anti-psikiyatri hareketi ilaç endüstrisine de karşı çıkmaktadır ve ana akım psikiyatri ile çelişmektedir.
ilginç olan szasz'ın akıl hastalığı diye bir hastalığın varlığını kabul etmemesi, bunu da her hangi bir biyometrik semptomun olmaması ile ispatlandığını öne sürmesidir. dolayısı ile hiç bir akıl hastasının 'iyileşmesi'nin zaten söz konusu olmadığını da belirtmiştir. kendisine göre dünyada iyileşen tek akıl hastası dahi mevcut değildir.
devamını gör...
dostoyevski'den alıntılar
gösterişin, torpilin, kibrin ve sayamadığım binlerce putun kol gezdiği bu çağda; bir bakışın, bir duruşun, bir hayatın sadeliğine inanıyorum.
devamını gör...
geceye yaşamak için bir sebep bırak
sabah her şeyin değişebilme ihtimali var. sonuna kadar yürümek gerek..
devamını gör...
sözlük yazarlarının evdeki konumu
mutfakta aşçı
kendi odasında dansçı
evin her köşesinde hizmetçi
başı ağrıyan babanın, cüzi bir ücret karşılığında masözü
bacakları ağrıyan ananın, bedava masözü
sallantılı bir ilişkisi olan kardeşin, ilişki koçu ve hiç de cüzi olmayan bir ücret karşılığı stilisti
son olarak da morali bozuk olanın gülmek için uğradığı durak.
kendi odasında dansçı
evin her köşesinde hizmetçi
başı ağrıyan babanın, cüzi bir ücret karşılığında masözü
bacakları ağrıyan ananın, bedava masözü
sallantılı bir ilişkisi olan kardeşin, ilişki koçu ve hiç de cüzi olmayan bir ücret karşılığı stilisti
son olarak da morali bozuk olanın gülmek için uğradığı durak.
devamını gör...
sözlük yazarlarının en sevdiği roman
sabahattin ali ve romanlarını bir kenara koyacak olursam, jack london'ın yazdığı martin eden (kitap)'dır kesinlikle.
sanırım bu kitabı ve martin'i benim için bu kadar değerli yapan iki neden var.. ilki, martin'in kendi olduğu için değer görme isteği. ikincisi ise büyük bir çabayla yazdığı yazılarının geçmişte yüzüne dahi bakılmayıp bunları yazarken aylaklık yaptığı öne sürülürken bir anda yazılarının popüler olmasıyla herkesin aynı yazılardan büyük bir övgüyle bahsetmelerinin ve martin'i bu kadar saygıdeğer bulmalarının martin tarafından anlamsız olması. martin, bu haksızlığı çırpınarak açıklamaya ve yüzlerine vurmaya çalıştı fakat bu kişilerin tek yüzü yoktu. martin bir süre sonra bu haksızlığı açıklama zahmetine dahi girmeyip sadece kafasında tekrar ve tekrar düşündü.
o çabayı yüreğimin derinliklerinde hissettim. eden'ı hissettim.
sanırım bu kitabı ve martin'i benim için bu kadar değerli yapan iki neden var.. ilki, martin'in kendi olduğu için değer görme isteği. ikincisi ise büyük bir çabayla yazdığı yazılarının geçmişte yüzüne dahi bakılmayıp bunları yazarken aylaklık yaptığı öne sürülürken bir anda yazılarının popüler olmasıyla herkesin aynı yazılardan büyük bir övgüyle bahsetmelerinin ve martin'i bu kadar saygıdeğer bulmalarının martin tarafından anlamsız olması. martin, bu haksızlığı çırpınarak açıklamaya ve yüzlerine vurmaya çalıştı fakat bu kişilerin tek yüzü yoktu. martin bir süre sonra bu haksızlığı açıklama zahmetine dahi girmeyip sadece kafasında tekrar ve tekrar düşündü.
o çabayı yüreğimin derinliklerinde hissettim. eden'ı hissettim.
devamını gör...
madecassol
ciltteki hasar, tahriş, yara veya yanıklarda kullanılan bir tür kremdir
devamını gör...
babası tarafından zincirlenen 6 yaşındaki çocuğun ölmesi
herkes çocukların eşit şartlarda büyümesi, aç kalmaması, yardım yapılması konusunda hemfikir fakat insanların çoğunun görmek istemediği bir durum var, bu çocuklara bakan kişiler aileleri. eğer ailelerine maddi ve psikolojik yardım yapılmazsa her şey boşa gidiyor.
''çocuklara üzülüyorum, onlara severek yardım ederim ama yetişkinlere yardım etmeyeceğim'' anlayışı ne yazık ki konu onların çocukları olunca çok yanlış bir düşünce tarzına dönüşüyor. erken çocukluk dönemi çok önemli olmakla birlikte bireylerin yaşam boyu sağlıklı gelişimi için aile faktörü çok daha önemlidir. çocuklar sadece besin, eğitim, barınma vb. etmenlere ihtiyaç duymaz; sevgi ve ilgiye de gereksinimleri vardır. yaşam şartlarından çocuklarıyla ilgilenemeyen ebeveynlerin olduğu bir ortamda çocuk gelişimini sağlıklı tamamlayamaz. ''bana ne'' diyenler elbet olacaktır fakat sağlıklı (psikolojik ve fiziksel) yetişemeyen çocukların sonucu tüm dünyayı etkileyecektir.
bu konuda hepimizin sorumluluk alması lazım. bunu haksızlık olarak görseniz de almak zorundayız çünkü gelecekte bu kişilerin topluma ne kadar katkı ya da zararda bulunduğu hayatımızı kolaylaştırıp zorlaştıracak. haberle bunun ne ilgisi var diyebilirsiniz fakat adamın eşi türkiye'ye kaçmış, iki çocuğuyla kalmış. maddi zorluklarla baş etmeye çalışırken psikolojik olarak yıpranmış olabilir. yaptığı çok yanlış, hiçbir savunması olamaz fakat açıklaması olabilir. eşit şartların verilmemesi, destek sağlanmaması.
bu çocuk anasınıfına gidecek yaşta, kafese kapatılacak değil. bu çocuk annesinden gizli babasından hamburger isteyecek yaşta, açlıktan bayılacak değil. bu çocuk babasından yüzme öğrenmeye çalışırken gülerek, 'baba beni bırakma, boğulurum' diyecek yaşta, uzun süre yemek yemeyip bir anda hızlıca yediği için boğularak ölecek değil!
''çocuklara üzülüyorum, onlara severek yardım ederim ama yetişkinlere yardım etmeyeceğim'' anlayışı ne yazık ki konu onların çocukları olunca çok yanlış bir düşünce tarzına dönüşüyor. erken çocukluk dönemi çok önemli olmakla birlikte bireylerin yaşam boyu sağlıklı gelişimi için aile faktörü çok daha önemlidir. çocuklar sadece besin, eğitim, barınma vb. etmenlere ihtiyaç duymaz; sevgi ve ilgiye de gereksinimleri vardır. yaşam şartlarından çocuklarıyla ilgilenemeyen ebeveynlerin olduğu bir ortamda çocuk gelişimini sağlıklı tamamlayamaz. ''bana ne'' diyenler elbet olacaktır fakat sağlıklı (psikolojik ve fiziksel) yetişemeyen çocukların sonucu tüm dünyayı etkileyecektir.
bu konuda hepimizin sorumluluk alması lazım. bunu haksızlık olarak görseniz de almak zorundayız çünkü gelecekte bu kişilerin topluma ne kadar katkı ya da zararda bulunduğu hayatımızı kolaylaştırıp zorlaştıracak. haberle bunun ne ilgisi var diyebilirsiniz fakat adamın eşi türkiye'ye kaçmış, iki çocuğuyla kalmış. maddi zorluklarla baş etmeye çalışırken psikolojik olarak yıpranmış olabilir. yaptığı çok yanlış, hiçbir savunması olamaz fakat açıklaması olabilir. eşit şartların verilmemesi, destek sağlanmaması.
bu çocuk anasınıfına gidecek yaşta, kafese kapatılacak değil. bu çocuk annesinden gizli babasından hamburger isteyecek yaşta, açlıktan bayılacak değil. bu çocuk babasından yüzme öğrenmeye çalışırken gülerek, 'baba beni bırakma, boğulurum' diyecek yaşta, uzun süre yemek yemeyip bir anda hızlıca yediği için boğularak ölecek değil!
devamını gör...
ilkokuldan akılda kalanlar
beslenme çantasına konan yumurta kokusu benim için ilkokul.
hala bu kokudan tiksinirim.
hala bu kokudan tiksinirim.
devamını gör...
hamileler sokağa çıkmasın diyen yobaz
hamile gördüğünde o kadının seviştiğini, çıplak olduğunu ve tekrar seviştiğini düşünüp tahrik olan, bu sebeple de hamilelerin dışarı çıkmaması gerektiğini savunan yobazdır.
üzgünüm yobaz, ama kadınlar sevişiyor, hatta korunmasız sevişip eşleri (kocaları veya sevgilileri) içlerine boşalıyor, böylece bu kadınlar hamile kalıyor.
tekrar üzgünüm ama aynı şeyi senin validen de yapmış zamanında. keşke baban önceden önlemini alıp buna destek olmasaymış.
yobazlardan tarihsel bir örnek
üzgünüm yobaz, ama kadınlar sevişiyor, hatta korunmasız sevişip eşleri (kocaları veya sevgilileri) içlerine boşalıyor, böylece bu kadınlar hamile kalıyor.
tekrar üzgünüm ama aynı şeyi senin validen de yapmış zamanında. keşke baban önceden önlemini alıp buna destek olmasaymış.
yobazlardan tarihsel bir örnek
devamını gör...
haklıyken özür dilemek
gerek karşıdakinin seni anlamayacağını düşündüğünden gerek konunun uzamaması için başvurulan yöntem.
devamını gör...
bir başka sevgiliyi sevemem
'kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda' der nazım hikmet. herkes unutulur, gider, bir başka sevgili sevilir.
devamını gör...
spot ışığı etkisi
kişinin davranış veya görünümüne, toplumun gerçekte olduğundan daha fazla dikkat ettiğini sanmasına verilen isimdir. kişinin burada düştüğü yanılgının aynısı, yaptığımız hataların ne kadar çok insan tarafından fark edildiği konusunda da geçerlidir. aslında toplum önünde bir hata yaptığımızda, bizim sandığımız gibi herkes bizi izlememektedir.
cornell üniversitesi'nde bu konuda bir araştırma yapılmıştır. araştırmada, o dönemde pek de sevilmeyen amerikalı müzisyen barry manilow'un fotoğrafının bulunduğu bir tişört ile kalabalık bir ortama giren öğrencilerin aldığı tepkiler ölçülmek istenmiştir. kalabalık grupta bir süre vakit geçiren öğrenciler, dışarı çıktıklarında insanların en az yarısının tişörtü fark edip yorumda bulunduklarını söylemişlerdir. oysaki kalabalığın dörtte biri bile öğrencilere ve giydikleri tişörte ilgi göstermemiştir.
cornell üniversitesi'nde bu konuda bir araştırma yapılmıştır. araştırmada, o dönemde pek de sevilmeyen amerikalı müzisyen barry manilow'un fotoğrafının bulunduğu bir tişört ile kalabalık bir ortama giren öğrencilerin aldığı tepkiler ölçülmek istenmiştir. kalabalık grupta bir süre vakit geçiren öğrenciler, dışarı çıktıklarında insanların en az yarısının tişörtü fark edip yorumda bulunduklarını söylemişlerdir. oysaki kalabalığın dörtte biri bile öğrencilere ve giydikleri tişörte ilgi göstermemiştir.
devamını gör...
