müzeyyen senar-akşam olunca yarelerim sızlar.
devamını gör...

umut berat güneysu gel oğlum .d
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

iyi ki varsın eren'im. iyi ki var oldun sen. unutanın kalbi kurusun eren.*
devamını gör...

aslında ürün grubunun genel adı değil markanın adıydı "oralet". ama zamanla toz içecek grubunun genel adı haline geldi. tıpkı "sana yağı", "kot pantalon", "jeep", "nescafe" veya"cam sil" gibi ürünlerde de olduğu gibi, marka adı ürün grubunun genel adı haline geldi . sonraları lezzo - aralel - gökçe vb. gibi farklı markalar çıksa da hep oraletti o sıcak portakallı içecek bizim için.

büyüklerimiz tarafından çocukların çay içmesi nedense çok istenmezdi. belki çok sık gidilip gelinen misafirliklerde rahatsızlık vermemek için yapılırdı bu. oralet evlerimizde bulundurulur, misafirliğe gidilen her evde de mutlaka olurdu o yıllarda. küçük çocuklar olarak bizlerin çay istememesi için ev sahibinden "varsa bi bardak oralet içsin " diye istenen içecekti oralet.

yıllar sonra inanç konukçu'yla (hayalet) tekrar gündem oldu. işte o yüzden bir nesil oralete inanıyoruz biz..... çay mı içiyom la ben?.
devamını gör...

1980'li yıllarda odtü'de önce bir araştırma merkezi olarak kurulmuş, sonraları ana bilim dalına dönüşmüş, 2003 senesinden beri yüksek lisans ve doktora dereceleri vermeye başlamış, odtü fen bilimleri enstitüsü'ne bağlı olarak varlığını sürdüren ana bilim dalı.
devamını gör...

(bkz: hahahahahahahaha) çok güldüm yaa! dün şeker alan anneme napacan şekeri dediğim için de özrü borç bilirim.
devamını gör...

evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı...

bu sözler mustafa kemal'in "harp okulu" yıllarında günlüklerine yazmış olduğu notlarda bulunuyor. kimileri bu sözleri, gençlik ateşi ve algısı içerisinde değerlendirme yoluna gitse de esasen bunun böyle olmadığını görüyoruz; eğer bu tez doğru olsaydı, mustafa kemal 1921 yılında "hakimiyet-i milliye"de şu sözlerin altına imzasını atmazdı;

"sağa mı sola mı nereye gideceğiz? herhalde sağa değil. çünkü insanlar, fikirleriyle, siyasetleriyle, ilimleriyle, devamlı olarak aksi istikameti takip ediyorlar."

keza yine doğan avcıoğlu'nun "milli kurtuluş tarihi" adlı eserinde mustafa kemal'in şu sözleri karşımıza çıkıyor;

"bir yandan batının işçi sınıfı, öte yandan asya ve afrika'nın köleleştirilmiş halkları uluslar arası sermayenin (kapitalizmin) kendilerini yıkmak ve efendilerine büyük çıkarlar sağlamak için köle durumuna getirmek istediğini anladığı ve sömürge politikasının işlediği suç dünya işçilerince kavrandığı gün, burjuvazinin gücü sona erecektir. ben buna inanıyorum."

mustafa kemal bu sözleri de 1922 yılında sarf etmiştir!

yurttaşlık bilgisi (medeni bilgiler) esasen mustafa kemal tarafından kaleme alınmış, afet inan tarafından hazırlanmıştır... orada "dayanışma" bölümünde yazılanları okumakta da fayda vardır;

örneğin; "ne var ki, yalnızca bir düşünce olarak ele aldığımız dayanışma kurumları, uygulamada "sosyal yardımlar" adı altında toplanabilir. bu sosyal yardımlara, devlet sosyalistliğine yaklaşarak ulaşılabilir..." (sy: 91)

bütün bunları cepte tutun. asıl anlatmak istediğim mevzuya geleceğim; mustafa kemal elbette sosyalist bir figür değildir. devrimci ve ilerici bir figürdür. bu sebeple de aklı başında her sosyalist mustafa kemal'e ve onun bağımsızlıkçı ve ilerici hareketine ve kendisine saygı gösterir. bundan gocunanların, rahatsız olanların ise derdinin başka olduğu aşikardır.

genç kuşakların başta mustafa kemal olmak üzere dünya tarihinin bütün devrimcilerini derinlemesine inceleyip öğrenmeleri elzemdir. zira şu çok iyi bilinmelidir ki; büyük devrimler öyle gökten zembille inmezler. hepsini tetikleyen olaylar ve kişiler vardır. bir nevi bu insanlar devrimlerin önsözüdür, başlangıç metnidir.

mustafa kemal gibi, simon bolivar gibi, jose marti gibi şahsiyetler de işte bu nokta da önem arz ederler. onlar bir silsilenin çıkış noktalarıdır ve her coğrafyanın sosyalistleri bu çıkış noktalarına, ilerici ve bağımsızlıkçı tavra dayanarak mücadelelerini inşa ederler.

venezüella'da chavez sosyalist bir mücadelenin altına imza attıysa arkasında ki temel etken, simon bolivar'dı, fidel ve che'nin, küba devriminin dayandığı ana nokta jose marti'ydi. ve tabiri caizse reddi miras yoluna gitmedikleri için de başarılı olmuşlardır. kendi geçmişlerinden çıkmış olan devrimcileri sahiplenerek, amacı bir adım öteye götürmeyi başarmışlardır.

küba örneğine bakalım mesela, ilk anlamda bu başkaldırının kimse ''komünist'' bir başkaldırı olduğunu savlayamaz. zira açık bir şekilde ne olduğunu kendisi ortaya koymaktadır. çürümüş bir yönetime karşı girişilmiş yurtsever bir harekettir. sierra maestra bildirisi ilgilenenler için gayet güzel bir kaynak olacaktır. keza bu hareketin ilk evrelerinde psp'de yer almamıştır. yani küba komünist partisi işin içerisinde bile değildir.

castro hareketi ilk elden şunu savunuyordu; ''küba'nın iç işlerine herhangi bir yabancı elin karışmasına düşman olma ilkesi''! ve fidel bu programını ulusçu ve ilerici bir program olduğunun altını bizzat kendisi çizmektedir. pek çok siyaset bilimci sierra maestra'da verilen sözleri solcu, ulusçu bir hareket olarak betimler ve altını çizer. ancak konumuz küba olmadığı için bunların şimdilik ayrıntılarına girmiyorum. gerekirse gireriz!

peki, bu hareket daha sonra ne noktaya gelmiştir? sosyalist bir küba'ya zemin hazırlayabilecek bir yol haritasını çizebilecek bir noktaya!

yurtseverlik, antiemperyalizm bakışı kendisini sol iktisatla ve bakışla bütünlemiş ve devrimin nihai çizgisi belli olmuştur.

sıçrama tahtasını iyi kullanmış ve belirli bir noktaya gelmişlerdir.

küba'daki öznel ara parantezden sonra tekrar konunun ana akışına dönelim;

en başta belirttiğim ve devrimlerin çıkış noktası olarak gördüğüm devrimcilerin, genel itibarıyla nasıl bir rol oynadıklarına bakalım; fransızlar açısından olaya fransız sosyalist jean – jaures şöyle bakıyor;

jakoben liderler, aslında terörü legalleştirerek ve radikalleştirerek çok daha korkunç olabilecek bir halk terörünü önlemek istiyorlardı. jakobenler, aydınlanma düşüncesinin henüz dar bir elitin sınırlarını aşmadığı köylü bir toplumda, özgürlük ve özellikle eşitlik ilkesini geniş kitlelere yaymışlardır.” (taner timur, sivil toplum, jakobenler ve devrim, mülkiye dergisi, sayı 219.)

esasen görünüm bizde de büyük farklılık arz etmemektedir. mustafa kemal ve anadolu hareketi de saltanat, hilafet gibi halkı tebaa sayan orta çağa ait kurumları tasfiye etmiş, köklü bir eğitim ve kültür devrimine imza atmış ve benzer bir işlev görmüşlerdir.

yine bu harekete farklı ülkelerin sosyalist liderlerinin bakışı da bu çerçevededir.

stalin, sun yat-sen üniversitesi öğrencileriyle konuşurken çinli öğrencilere şöyle soruyordu; ''nerede sizin kemal'iniz?''

mao zetung ‘`yeni demokrasi'yi kaleme alırken, ''nerede çin'in kemal'i?'' diyordu...

lenin aralof'a mustafa kemal'le ilgili düşüncelerini şöyle aktarıyordu;

"mustafa kemal paşa, tabi ki sosyalist değildir. ama görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı. kabiliyetli bir lider, milli burjuva ihtilalini idare ediyor. ilerici akıllı bir devlet adamı. bizim sosyalist inkılâbımızın önemini anlamış olup, sovyet rusya'ya karşı olumlu davranıyor. o işgalcilere karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum..."

rüştünü ispatlamış ve bu konuda söz sahibi devrimciler mustafa kemal hakkında benzeri ifadeleri kullanıyor. konunun uzamaması açısından, fidel'in söylediklerine, bin bella'nın anlattıklarına girmiyorum. ama merak edenler açıp bakabilir ya da gerekirse onlara da gireriz!

1928 komünist enternasyonal programında ''türk devrimi''nin nasıl tanımladığı ve nasıl selamlandığı ise ayan beyan ortadadır!

sosyalist olmak iddiası taşıyan insanların, bu sözleri ve düşünceleri yok saymaya çalışması gibi bir şey olabilir mi?

rus devrimi'nin olgunlaşma sürecinin altında yatan herzen, çernişevski, bellinski gibi isimler de diğerleri gibi bir ön söz özelliği taşırlar. sahiplenilirler.

lenin 1914'te şöyle bir konuşma yapıyor: “ulusal gurur duygusu bize yabancı bir duygu mu? elbette değil! biz, dilimizi ve yurdumuzu severiz... çarın kasapları, soylular ve kapitalistler elinde, güzel yurdumuzun uğradığı hakaretleri, zulmü, aşağılamaları görmek ve duymak bizim için çok acıdır. radiçev'i, dekabristleri, 1870'lerin devrimcilerini kendi içinden yaratmış olan biz büyük rusların, bu zulüm ve aşağılamalara karşı göstermiş olduğumuz direnişten ötürü gurur duyuyoruz.”

şimdi kalkıp, bu cümle içerisinde lenin'in kullanmış olduğu ''biz büyük ruslar'' sözünden ötürü kendisini faşist olmakla suçlayabilecek biri çıkabilir mi? bu mümkün müdür? ama burada ki sahiplenme önemlidir! kendilerinden önce ki devrimcileri nasıl gördüklerini ve onların mirasına nasıl sahiplendiklerini de gözler önüne sermektedir.

sömürgeleştirilmiş ya da yarı sömürge haline getirilmiş bir toplumsal kesitte, toprak ağalarının, feodalitenin, yeni nesil derebeylerinin kol gezdiği, hurafeler ve yobazlığın baskın çıkmaya başladığı bir ortamda sosyalizm hayalinden bile bahsedilemez. emperyalist boyunduruğu kırmış, yobazlığı tasfiye etmiş, antiemperyalist bir mirasa sahip çıkılamamış olmasının acılarını da 68 kuşağı bizzat görmüş, kendi önsözlerini doğru okumuş ve yola koyulmuştur. yöntem yanlışları ve hareketin doğru kurgulanamamış olması konusu ise farklı bir konu olduğu için o kısma da şimdilik girmiyorum.

68 hareketinin bilinen önderleri de kendi topraklarından filizlenmiş olan bu harekete diğer tüm ülkelerde ki devrimcilerin yaptığı gibi sahip çıkmış, onu bir kenara bırakmamıştır.

mahir çayan şu tahlilleri yapar;

kemalizm, emperyalizmin işgali altındaki bir ülkenin devrimci-milliyetçilerinin bir milli kurtuluş bayrağıdır. kemalizm'in özü, emperyalizme karşı tavır alıştır. kemalizmi bir burjuva ideolojisi, veya bütün küçük-burjuvazinin veyahut asker-sivil bütün aydın zümrenin ideolojisi saymak kesin olarak yanlıştır!

kemalizm, küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. bu yüzden, kemalizm soldur; milli kurtuluşçuluktur. kemalizm, devrimci-milliyetçilerin, emperyalizme karşı aldıkları radikal politik tutumdur.


ülkede, kendi solunda, emperyalizme karşı hiçbir devrimci, ulusal-radikal sınıf hareketi olmadığı, dünyada, bugünkü gibi milli kurtuluş savaşlarının destekçisi bir dünya sosyalist bloğunun olmadığı bir evrede, emperyalizme karşı, dünyada ilk muzaffer olmuş bir halk savaşını veren radikal-milliyetçiler, bu bakımdan, ülkemizin -kökeni osmanlı alt bürokrasisinin ilericiliğine dayanan- bir orijinalitesidir. kemalistler için ülkemizdeki, asker-sivil aydın zümrenin jakobenleri diyebiliriz.

ki görüldüğü üzere oda ön sözüne sahip çıkmaktadır. mücadelesinin girizgâhını yapanlara karşı bir devrimcinin alması gereken tavrı takınmıştır...

mahir gibi deniz'de benzer bir konumlandırmayla olaya yaklaşmaktadır. thko savunma metni her şeyi gözler önüne sermektedir;

keza türkiye sosyalist hareketinin öncü isimleri, mehmet ali aybar, hikmet kıvılcımlı, behice boran gibi düşün insanlarının da miraslarına karşı koruyucu oldukları çok net görülecektir ki söylediğim gibi uzamaması için o ayrıntılara da şimdilik girmeyeceğim gerekmesi halinde onları da aktarırız.

netice olarak; mustafa kemal, simon bolivar, jose marti, sun yat-sen, omar torrijos, jomo kenyatta, muhammed musaddık, samora machel gibi önsözler sosyalistler için iyi okunup tahlil edilmesi gereken, olumlu tüm yönleri ile sahip çıkılması lazım gelen, sosyalist olmayan mücadele adamlarıdır ve saygıyı sonuna kadar hak ederler. mustafa kemal ise bu coğrafya üzerinde saygıyı hak eden en önemli figürdür. o yüzden bir sosyalistin 10 kasım saat 9:05'te ülkesini işgalden kurtaran ve bu coğrafyanın zincirlerini kırıp, makus talihini değiştiren tarihi bir figür için saygı duruşunda bulunması ve onu anması kadar doğal bir şey olamaz.

asıl, sosyalist olduğunu söyleyip, bu unsurları görmezden gelerek, mustafa kemal'i yok saymaya çalışanlar ve ona saldıranlardan korkun. onların fikir dünyasını kazıdığınızda altından çok başka şeylerin çıktığını göreceksiniz. selam olsun mustafa kemal'e ve tüm milli kurtuluşçulara!!!
devamını gör...

yegane gurur ve kıvanç kaynağım.

bizi sözlükten kız düşürebileceğine inanan kullarından eylemediğin için sonsuz şükür yarabbi...
devamını gör...

çocuk musunuz ameke. bir tık/dokunuşla uzay boşluğuna döndüğünüz platformda sevilip sevilmemek bu kadar önemli mi? hiç görmediğim anonim kişilere niye bir duygu besleyeyim? en fazla engellerim.
devamını gör...

verem olan birinin ya da eli kesilen birinin havalı gelmesi kadar saçma bir durum. çoğu zaman normal hayat akışına ayak uyduramamak dahil bir çok sorunla baş etmesi gereken insanlar var. bu durumun havalı olduğunu düşünen insanlar kadar psikolojik rahatsızlıkları kendi şımarıklıklarını örtbas etmek için kullanan insanlarda suçludur.
devamını gör...

gurur duymuyoruz da sağlıklı olduğumuzu düşünüyoruz.
ayrıca kirli kanı değil rahim duvarını kanla döküyoruz. yanlış bilgilendirmeyin insanları.


kadın üreme hücresi olan yumurtanın, yumurtalık rezervinde olgunlaşmasıyla birlikte rahmin iç dokusu da kalınlaşmaya başlar. döllenmenin olmaması durumunda kalınlaşan doku, dökülür ve bir miktar kanla birlikte vajinal yoldan vücut dışına atılır. 


morumsugibi'nin #178056 tanımını okuyabilirsiniz.

edit: ekleme.
devamını gör...

gıcık olduğum durum. zamanla insan alışıyor, hayatta böyle değil mi zaten...
devamını gör...

onlar hayatla kedi yavrularının ipek yumaklarla oynadıkları gibi oynuyorlar. ipeklerin bir gün ellerine, ayaklarına dolaşabileceğini akıllarına hiç getirmiyorlardı.

sinekli bakkal - halide edip adıvar
devamını gör...

daha huzurlu bir hayat için uygulayabileceğimiz yöntemler. ezilip bükülmeden bir kerecik hayır diyebilmek iyi bir başlangıç olabilir. motor henüz soğuk olduğu için bir şey fark edemeyebilir insan. motor ısınmaya başladıkça farkı görecektir.
devamını gör...

ailemle birlikte yaşarken evimizde her gün pişen yemek. babam, ortanca kardeşim ve bendeniz arasında bitmek bilmeyen bir makarna savaşı dönerdi, çünkü biz iki kardeş yemek ısıtmaktansa makarnayı soğuk soğuk yemeyi göze alabilen insanlarken babam makarnasız doymadığını iddia eden biriydi.

eylülden beri kendi evimde yaşıyorum, 5 kere makarna yapmamışımdır. bugün fırına atınca aklıma geldi, öyle yazayım dedim.

edit. tarifini de vereyim işim gücüm yok madem 15dk kadar.

*** 190 derece fırını ısıtın. o ısınırken aşağıdakileri yaparsınız.
1. fırında hangi makarnayı pişirecekseniz onu al dente olacak kadar haşlıyorsunuz. tuz atmayı unutmayın, ben şu an bu tarifi yazarken fark ettim tuz atmayı unuttuğumu. pişirdikten sonra yağını ekleyip yapışmasını engelleyin, bu kadar. kullandığım makarna miktarı yarım paket (250g civarı)
2. bu sırada bir tavada ya da tencerede bir miktar tereyağı eritiyoruz. tarife göre 4 kaşık diyor ama size şöyle bir ölçü vereyim, "3 su bardağı unu yağlayacak kadar bir miktar yağ". 1 yemek kaşığını 10-12g desek 40-50g tereyağ kullanmamız gerekiyormuş ama ben tabii size yine kendi kullandığım kadarını söyleyeyim: yuvarlak uzun tereyağ paketleri var ya ondan bir halka kesip attım tavaya. yarım parmak kalınlığında falandır.
3. yağ eriyince unu eleyerek yavaş yavaş yağın üstüne ekleyin. çırpıcıyla karıştırın. bir anda unu yağın üstüne eklerseniz topaklanıyor. açması zor olur o zaman da, boşuna uğraşırsınız.
4. 2.5 su bardağı sütü parça parça ekleyip kavrulan unu çözün. altını kapatırsanız ya da çok uzun süre ocaktan alırsanız katılaşır, biraz daha süt koyarak açabilirsiniz.
5. süzüp yağladığınız makarnayı büyük bir karıştırma kabına alıp üzerine sosunuzu dökün. iyice karıştırın. fırına vereceğiniz kaba yollayın. sonra da fırına sürün. 30 dakika sonra olay tamamdır. şekil şukul olsun istiyorsanız son 2-3 dk kala rendelenmiş kaşar peynirini makarnanın üzerine serpip eritebilirsiniz.

afiyet olsun.
devamını gör...

sevmek vs sevilmek kapışmasında yaşanabilecek en büyük ikilemi yaşatıyor bana hayatıma girdiğinden beri. bir insan bu kadar güzel sevebilir. saatlerce size şarkı söyleyecek kadar. bakamadığınız sahneleri size çevirecek, anlatacak kadar. neye ihtiyacınız olduğunu sizden iyi bilecek kadar. bir cümlesiyle gününüzün, modunuzun tamamını değiştirecek kadar. sizi kendinizden ve kendisinden çok düşünecek kadar. bir insan bu kadar güzel sevilebilir. onun için yaptığınız ufacık bir şeyle çocuk gibi mutlu olacak kadar. hiç egosuz, hiç hesapsız, hiç yarışsız size her konuda teşekkür edecek kadar. kendi pişirdiği yemekten sonra bile size eline sağlık diyecek kadar. kızdığında ve bunda haklı olduğunda bile size öfkesine yenik düşüp saldırmayacak kadar. kalbi göğsünde olduğu kadar gözlerinde, ellerinde olacak, size bununla bakacak kadar.

çok karıştırıyorsun kafamı. cevapları belli sorularıma yeni anlamlar katıyorsun. başka türlüsü mümkün dedirtiyorsun.
hem beni sevmenden mutlu hem tarafımdan sevilmenden minnettarım. bu versus bireyin kendisiyle alakalı aslında değil mi? söylemiştim, kavramları dönüştürüyor...

çok az. çok nadir. çok biricik.
hem unique hem tekil. yapacak bir şey yok. iyi ki.
devamını gör...

dur beraber atlayalım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

valla bu kadar andaval var iken bu sosyal medya hepimizi gömer dostlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim