bizim kültürümüze uygun değil diye eleştirilen dizilerin kapatılıp eleştirilip soluk almadan açılan tv programı. *

bu insanlar bu ülkede yaşıyor. biz bu insanlar gibi bir çok ruh hastasıyla temas kuruyoruz. bazen yanlarından geçiyoruz. işkence gören çocukların yüzüne gülümsüyoruz. yüzleri donuk pamuk gibi çocuklar. bundan 10 15 sene sonra anne babasından farklı olmayacak çocuklar. yüzüne tiksinerek bakacağımız çocuklar...
devamını gör...

bir gün bir dükkandayım. kitapçı ya da oyuncakçı olabilir. kasaya gittim. önümde bir anne ve küçük kızı var. taş çatlasa 3 yaşında. annesi parayı kızına vererek hadi abiye sen ver parayı diyor. inanılmaz bir tatlılıkla konuşan çocuk parayı uzatıyor. ben de bayağı keyifli keyifli bu sahneyi izliyorum. sonra bir an kız çocuğu ile göz göze geldik, ben gülümsüyorum, o ise gayet ciddi: "yabancılarla konuşmuyorum" dedi. anne, kasiyer ve ben hepimiz yıkıldık tabii. *
devamını gör...

lars von trier'in avrupa üçlemesinin ikinci filmi. diğeri (bkz: forbrydelsens element) en son diğeri (bkz: europa)

önceki film baz alınıp sürekli gömülür epidemic. oysaki epidemic element'ten daha derli topludur. gerçeklik-kurgusallık dümenlerini yansıtmada da element'ten daha başarılıdır.

makara gırgır ve ciddiyet dengesinin de boku çıkmamıştır. element'te bu denge ciddiyetten yanaydı. bu da sıkıyordu açıkçası. bu filmdeki özellikle priest abinin ilk priest olduğu vakitleri anlattığı sahne fena makaraydı:
"they gave me a book and tell me you are a priest. i open the book. it was goddamn latin. i told him 'this book is goddamn latin'.
they told me 'you are a catholic priest, what the hell?'" fena troll yerler de vardı.*


dünyayı bi salgının esir alması kurgudur, trier abide, en azından avrupa üçlemesinde kurgu gerçekliğe gerçeklik kurguya hizmet ediyor, dolayısıyla filmde salgın kurgusundan bahsedildiği an, aslında bir şekilde bunun gerçeğe dönüşeceği kesindi. ama gerçek gerçek mi, orası zaten sıkıntılı olan yer.

çıldırış sahnesinde (final) çalan zafer müziği tınısı acaba "he bakın işte salgını verdim avrupa'ya, ebesininkini gördüler" deme şekli miydi trier'in emin olamadım. bence öyle.. yine priestımız bi sahnede bi felaket senaryosu anlatırken şöyle bi cümle kuruyor: "alevler katedralden üniversitelere sıçradı." trier'in kafaya girmek zor ama bu sahnede ve özellikle bu cümlede kastettiği muhtemelen basitçe avrupa'da dinin bir zamanlar eğitimin odağında olmasına karşı bi eleştiri.

we all fall down sonuyla müsemma şarkı seçimi. adamsın reyiz.
devamını gör...

atsamı mı acaba tam şuanda bordo ojeli elimi? akar mı layklar..
edit:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu hafta bana o kadar yavaş, o kadar yavaş geçti ki sanırsınız 1 hafta değil 1 yıl. bitmedi! hele bünyem biraz hastayken geçmeyen zamana tüm hafta boyunca yaptığım sakarlıklar, dalgınlıklar, minik kazalar damga vurdu. normalde asla sakar, dalgın ya da dikkatsiz değilimdir çünkü.*
her neyse, az önce de bir aptallık/salaklık karışımı bir olay daha yaşadığıma göre artık yeter dedim, bari buraya yazayım kendime kızmak yerine, belki siz gülersiniz fena mı olur?*
az önce okuldan geldim, üzerimi değiştirdim, bir şeyler atıştırdım. sonra çantamdan bir şey almam gerekti ve şemsiyemi çıkarmamış olduğumu gördüm. apartmandaki ayakkabılığa koyayım diye düşünüp kapıyı açtım. normalde apartmanın aydınlatması sensörlü, herhangi bir düğmeye basmaya gerek yok.
kapıyı açınca baktım apartman hafif karanlık, düğmeye bastım. aman allah'ım ben tam ışığın düğmesine(!) bastığım anda nasıl denk geldiyse zil de çaldı! aynen içimden de şöyle geçirdim;
"ay ödüm koptu yahu, tam benim apartmana çıkmamı mı bekliyormuş gelen kişi?!" * evet fark ettiğiniz üzere ben hala olayın farkında değilim.
eve girdim kapı otomatiğine bastım. ama şöyle bir sorunumuz vardı; zile aşağıdan basılmadığı takdirde kapı otomatiği çalışmıyor. kapıyı açmak için geç kalınca da bir daha basılması gerekiyor. baktım kapı otomatiğinin ışığı yanmıyor herhalde basmak için geç kaldım dedim ve aşağıya seslendim:
"şeeey, bakar mısınız? siz zile basmadan ben kapıyı açamıyorum. rica etsem bir kez daha basar mısınız?"
evet yaptım ben bunu. elbette aşağıdan ses gelmedi. ama olayımızın aşırı zeki kahramanı hala sorunun kendisinde olduğunu anlamadı ve şöyle düşündü: "ya hem zile basıyorsun hem ses vermiyosun be adam! * gideyim de kapıyı aşağıdan açayım."
evet. yaptım. ayağımda panduf, üzerine giydiğim terlikler ile aşağı indim, dış kapıyı açtım, sağa baktım kimse yok, sola baktım kimse yok. sonra elimdeki mor şemsiyeye baktım. ardından apartmanın ampullerine baktım.. yaşadığım aydınlanmayı hayal edebiliyor musunuz? *
bu salaklığımı biri anlamış, görmüş müdür diye evin çevresindeki diğer apartmanlara baktım; görünürlerde kimse yoktu, tıpış tıpış yukarı çıktım, zile basmadan eve girdim.
bazen bu yaşıma kadar yaşamam bir mucize diye düşünüyorum. bu konuda yakınım olan insanlar da hemfikir.
her neyse geçti gitti. bu salaklığımı anlattıktan sonra vermek istediğim iki bakınız var müsaadenizle;
(bkz: salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk ya)
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
devamını gör...

bugüne kadar sadece en popüler sarkilarini dinlemistim. bugünden itibaren gecmise dönük tüm albümlerini dinlemeye karar verdim. ve su ana kadar dinlediklerime sadece olaganüstü diyebiliyorum. hakkinda son albümü hakkinda söyle bir rekorlar listesi var:

billboard 200 listesinde aynı anda ilk üçte 2 albümü olan tek sanatçı olmasi.
billboard 200 listesinde en çok 1 numara olan sanatçılar arasında 4. sırada yer almasi.

billboard 200 tarihinde 3 farklı müzik türünde birden 1 numaralı albüm kazanan ilk ve tek solo sanatçı olmasi.

• country: fearless, speak now, red
• pop: 1989, reputation, lover
• alternatif: folklore, evermore

abd tarihinde 1. hafta + 300.000 birimle arka arkaya 8 albüm çıkaran tek solo sanatçı olma.

tarihte bir takvim yılında billboard 200'de birden fazla # 1 albüm çıkaran ilk ve tek kadın sanatçı olma

billboard 200 tarihinde en hızlı 8 #1 numara albüm kazanan kadın sanatçı olma rekoru da kırma sadece 12 yılda.

buna ek olarak müzik tarihinde ikinci defa aynı hafta içerisinde aynı anda hem #1 albüm hem #1 şarkı elde edebilen tek sanatçı olma.

beni beklemedigim derecede sasirtti.
devamını gör...

kel hasan efendinin kavuğunun bir zamanlarki sahibi olan büyük tiyatrocudur.

sadece tiyatrocu değildir ustamız, aynı zamanda sinema filmlerinde de rol alıp bir yandan da kitaplar yazmaktadır.

birçok kitabını çok beğenmiş olsam da karagöz ile boşverinbeni en sevdiğim kitabıdır.

kendisini iki kez sahnede izleme şerefine ulaştığım tiyatrocu üstadımızı ikinci kez izlemeye gittiğimde yanıma bu kitabı da alıp imzalatma imkanı yakalamak için dua ederek oyunu izledim.

oyun sona erip ayakta alkışlama işi de bitikten sonra ferhan şensoy’un kitaplarını imzalayacağını fark ettim ve hemen sıraya girdim. özgüveni yüksek okurlarından biri olduğumu düşündüğüm için sırada nasıl bir sohbet yapacağımızla ilgili planlar yaparak düşsel alemlere dalmışken sıra bana geldi.

ferhan şensoy bana hitaben konuşup adımı sorunca bir an adım dahil hiçbir şey hatırlamadığımı fark ettim. kısa bir zaman içinde önce anne adım sonra baba adım sonra da kendi adım gelmeye başladı akılma. yazar kitabı imzaladı, bana gülümseyip teşekkür etti, ben de kafamla onaylayıp arkamı döndüm ve uzaklaştım.

böyle kibar ve büyük bir tiyatrocudur kendisi, insanı nutku tutulur karşısında.
devamını gör...

yerli 2pac. "selamün aleyküm baba!" dan sonraki değişim inanılmaz.

ayrıca hands on! adlı bir orjinal parçası var ki üsttekinden daha çok sevdim.
devamını gör...

hollanda'lı ressam pieter brueghel'in 1568 tarihinde, tuval üzerine yağlı boya ile çizdiği eserinin ismidir. brueghel benim en çok sevdiğim ressamlar arasındadır. rönesans dönemi ressamı olan brueghel, döneminin en büyük sanatçılarından biri olarak gösterilir. kilisenin etkisinden kurtulan avrupa, bu dönemde, her alanda olduğu gibi sanatta da özgür, hümanist ve yenilikçi eserler vermeye başlamıştır. brueghel' de son derece hümanist ve toplumcu resimler yapmıştır. flemenk atasözleri adlı eserinde, yaklaşık 100 adet atasözü ve deyimi resmetmiştir.
gelelim körlerin kıssası adlı eserine. bu esere, birbirine kılavuzluk eden körler adı da verilmiştir. bu resimde, sopalara ve birbirlerinin omuzlarına tutunarak yürümeye çalışan körler konu edilmiştir. brueghel körlerin göz kısmını ve yüzlerindeki ifadeleri çok ayrıntılı çizmiştir. ilk kör çukura düşmüş, ikincisi düşmek üzere, üçüncüsü bu durumdan yoğun bir şekilde etkilenmiş, dördüncüsü işlerin yolunda gitmediğini anlamış ve başını yukarı doğru kaldırmış, beşinci ve altıncı körler ise durumun pek farkında değiller gibi görünmektedirler. bana göre ressam bu eserde bizlere üç tane mesaj vermekte. (ilk ikisinden emin olmakla birlikte üçüncüsünden pek emin değilim).
ilk konu körlerin birbirlerine kılavuzluk edemeyeceği. bu durumu sadece fiziksel anlamda körlük olarak düşünmeyelim. ikinci konu aynı özellikteki kişilerin birbirlerine kılavuzluk edemeyeceği. kılavuzluk etmesinin bir faydasının olmayacağını anlatmakta. üçüncü konu ise resmin arka kısmında kilise görülmektedir. ve körler, o kiliseden uzaklaşmaktadırlar. sanki ressam burada, kiliseden uzaklaşanlar cezalarını çekerler demektedir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bisiklet sürmeyi bilmem ben. ama o kadar çok istedim ki. çocukken hep istedim. çok cadde içinde olduğumuz yerlerde oldu mahalle arasına oturduğumuz yerlerde. kuzenim eski bisikletini verdiler bana. süremedim. safa vardı babası öğretirken izlerdim. benim babam bana hiç öğretmedi. her gün evden çıkarken söylerdim. baba bak şu dükkanın önünden geçerken gördüm. çok istiyorum ne zaman alacağız? hiçbir zaman o pembe gidonunda parıltılı teller olan bisiklete sahip olamadım. ve öğrenemedim de. arkadaşımın vardı mesela mahallede sürerdi. bir tur ver derdim arkasında tekerler vardı. azıcık sürerdim. onu sürebilirdim. kuzenimin eski bisikletinin arka tekerleri bile yoktu. dengede duramadım bir türlü. babamda tutmadı arkamdan düşmeyim diye. sonra kardeşlerim oldu. onların bisikleti oldu. babam onlara öğretti. sürdüler. pembe hemde bisikletleri, sepeti var önünde.
devamını gör...

kendisiyle pek de barışık olmadığım gündür. bir türlü denk gelmiyor efendim.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yaban domuzu ukdesi.

arada karşıma çıkıyor videoları,izlemesi çok güzel.günümüz insanının o kadar ihtiyacı var ki..
eciş bücüş durmaktan en ufak bir gerilme hareketinde çıt çıt küt sesler çıkıyor.
devamını gör...

2016 yılı, kuzenim o zaman 6 yaşında. tatile gitmiştik ailecek, ilk günden beridir de sürekli göz temasında olduğum ama bir türlü konuşma fırsatı yakalayamadığım biri var. ailesinden, hareketlerinden de böyle elit kesimden oldukları belli, aşırı kibarlar. gel gelelim bir akşam kuzenimle havuz kenarında otururken çocuk geldi yanımıza, sohbet ediyoruz. gerçekten konuşurken kendimi köylü gibi hissetmeme sebep olacak kadar kibar ve nazik bir kişi. sonra kuzenim oyun oynadığı telefondan kafasını kaldırdı, çocuğa baktı. çocuk saçlarıyla oynayıp “ne kadar tatlı bir beyefendisin sen.” deyince kuzenim bana döndü ve dedi ki “kim bu tipini sktiğim.”
devamını gör...

bazı varsayımlar üzerinden hareketle, birtakım gereksiz algı yönetimi çabalarına neden gerek duyuluyor ?

burada önemli olan ne kadar eski olduğu mu yoksa dünyada bugünkü durumu mu?

bir zamanlar osmanlı vardı dünyanın 4 te 3 üne 600 yıl sahip olan, ama şimdi yok osmanlı, bitti gitti .
birileri hala onu özlemle ansa arasa da , o artık eski bir imparatorluk olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.

konumuzun bugünkü durumuna dönersek;

yeryüzünde en fazla konuşulan dillerde ilk on sıra şöyle.
1. çince
2. ingilizce
3. ispanyolca
4. hintçe
5. arapça
6. rusça
7. malayca
8. bengalce
9. portekizce
10. fransızca

önemli olan budur, gerisi teferruat .
bakınız türkçe yok, 600 yıllık osmanlıca diye bir dil de yok...

bu sebeple, birşeyleri yakalayıp, oradan başka yerlere yürümeye çalışırken, biraz dikkat etmek gerek .

tutun ki, kürtçe en eski dil,
ee ne olacak, ne var bunda,
kürtlerin bugünkü haline bakarım ben, ve eklerim ,
dünyada en eski kavim olarak ortaya çıkan kürtler, binlerce yıl geçmesine rağmen nasıl oldu da başındaki ağalık, aşiret düzenini hala bir türlü yıkamadı .
bunun verilecek hiçbir mantıklı cevabı yoktur .
dili eski olup, çok eskiden beri varolsa ne olacak ?

o sebeple bu gereksiz konulardan mümkün olduğunca kaçınmak gerekir .
devamını gör...

bayram gelmiş neyime dedirten durum.
devamını gör...

latince'de (bkz: ante meridien) yani öğleden öncesi demektir.

ayrıca anayasa mahkemesi'nin kısaltılmış halidir.

ve (bkz: amerikyum) (kimya).

son olarak kadın cinsel organıdır.
devamını gör...

"o" la la land sahnesi
devamını gör...

zamana yayılmış ve birçok kişinin ortak bir şekilde işlediği cinayettir. ama biz sadece birinin kendini öldürdüğünü zannederiz.
devamını gör...

kan istiyorum hocam. şakak kemiğinden giren levye görmek istiyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim