bir demet tiyatro
o zamandan bu zamana oyuncu kadrosu ciddi kayıp yaşamış efsane dizi.
(bkz: gürdal tosun)
(bkz: erdal tosun)
(bkz: ayberk atilla)
(bkz: aydın tolan)
(bkz: erdoğan dikmen)
edit: (bkz: sinan bengier)'in* bu kategori dışında olduğunu hatırlatan "yalandantehlike" mahlaslı yazara teşekkürler.
(bkz: gürdal tosun)
(bkz: erdal tosun)
(bkz: ayberk atilla)
(bkz: aydın tolan)
(bkz: erdoğan dikmen)
edit: (bkz: sinan bengier)'in* bu kategori dışında olduğunu hatırlatan "yalandantehlike" mahlaslı yazara teşekkürler.
devamını gör...
sertab erener'in artık doğurmamamız gerekiyor sözleri
tam bir eski nesil kafa yapısı. kendisini çok kültürlü, özgürlükçü ve ekolojist sanan bir birey. hala birilerinin hayat algısına karışan insanları gördükçe şaşırıyorum, kendilerine sanatçı derler bir de. dünyanın sürdürülebilir olması için milletin doğum kontrole mecbur mu olması gerekiyor. lütfen herkes kendi bilgi sahibi olduğu alanda konuşsun artık. ekoloji-nüfus korelasyonunu da yüzüne elli tane estetik yapan insanlar konuşmasın.
devamını gör...
her şeyi içine atan insan
en sonunda patlayacak olan insandır. tüm hisleri bastırılmaktan kaybolmuş içi karanlık birine dönüşür. içimde tuttuğu onca şey ve tepkileri öfke olarak çıkar içinden.
devamını gör...
desert rose
sting - desert rose (official music video)
şarkı sözleri ve çevirisi
ı dream of rain
yağmuru hayal ediyorum
ı dream of gardens in the desert sand
çöl kumlarında bahçeleri hayal ediyorum.
ı wake in pain
acıların içinde uyanıyorum
ı dream of love as time runs through my hand
zaman ellerimden akıp giderken aşkı hayal ediyorum.
ı dream of fire
ateşi hayal ediyorum.
those dreams are tied to a horse that will never tire
bu hayaller asla yorulmayan bir atın boynuna asılı
and in the flames
ve alevler içinde.
her shadows play in the shape of a man's desire
onun gölgeleri bir erkeğin arzuladığı şekilde oynuyor.
this desert rose
bu çöl gülü.
each of her veils, a secret promise,
onun her bir maskesi, gizli bir sözdür.
this desert flower
bu çöl çiçeği.
no sweet perfume ever tortured me more than this
hiçbir hoş koku bana bundan daha fazla işkence etmemişti.
and as she turns this way
ve o bu yöne dönüyor
she moves in the logic of all my dreams
o benim bütün hayallerimin mantığı içinde hareket ediyor
this fire burns
bu ateş yanıyor
ı realize that nothing's as it seems
hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını fark ediyorum
ı dream of rain
yağmuru hayal ediyorum
ı lift my gaze to empty skies above
yukarıdaki boş gökyüzüne bakışlarımı dikiyorum
ı close my eyes, this rare perfume
gözlerimi kapatırım, bu müthis koku
ıs the sweet intoxication of her love
aşkının tatlı sarhoşluğudur.
sweet desert rose
tatlı çöl gülü
each of her veils, a secret promise
onun her bir maskesi, gizli bir sözdür.
this desert flower
bu çöl çiçeği
no sweet perfume ever tortured me more than this
hiçbir hoş koku bana bundan daha fazla işkence etmemişti.
sweet desert rose
tatlı çöl gülü
this memory of eden haunts us all
cennet'in hatıraları hepimizi ziyaret eder.
this desert flower, this rare perfume
bu çöl çiçeği, bu müthis koku
ıs the sweet intoxication of the fall
düşüşün tatlı sarhoşluğudur.
şarkı sözleri ve çevirisi
ı dream of rain
yağmuru hayal ediyorum
ı dream of gardens in the desert sand
çöl kumlarında bahçeleri hayal ediyorum.
ı wake in pain
acıların içinde uyanıyorum
ı dream of love as time runs through my hand
zaman ellerimden akıp giderken aşkı hayal ediyorum.
ı dream of fire
ateşi hayal ediyorum.
those dreams are tied to a horse that will never tire
bu hayaller asla yorulmayan bir atın boynuna asılı
and in the flames
ve alevler içinde.
her shadows play in the shape of a man's desire
onun gölgeleri bir erkeğin arzuladığı şekilde oynuyor.
this desert rose
bu çöl gülü.
each of her veils, a secret promise,
onun her bir maskesi, gizli bir sözdür.
this desert flower
bu çöl çiçeği.
no sweet perfume ever tortured me more than this
hiçbir hoş koku bana bundan daha fazla işkence etmemişti.
and as she turns this way
ve o bu yöne dönüyor
she moves in the logic of all my dreams
o benim bütün hayallerimin mantığı içinde hareket ediyor
this fire burns
bu ateş yanıyor
ı realize that nothing's as it seems
hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını fark ediyorum
ı dream of rain
yağmuru hayal ediyorum
ı lift my gaze to empty skies above
yukarıdaki boş gökyüzüne bakışlarımı dikiyorum
ı close my eyes, this rare perfume
gözlerimi kapatırım, bu müthis koku
ıs the sweet intoxication of her love
aşkının tatlı sarhoşluğudur.
sweet desert rose
tatlı çöl gülü
each of her veils, a secret promise
onun her bir maskesi, gizli bir sözdür.
this desert flower
bu çöl çiçeği
no sweet perfume ever tortured me more than this
hiçbir hoş koku bana bundan daha fazla işkence etmemişti.
sweet desert rose
tatlı çöl gülü
this memory of eden haunts us all
cennet'in hatıraları hepimizi ziyaret eder.
this desert flower, this rare perfume
bu çöl çiçeği, bu müthis koku
ıs the sweet intoxication of the fall
düşüşün tatlı sarhoşluğudur.
devamını gör...
1967 chevrolet impala
müthiş bir bebek. keşke benim olsa..
devamını gör...
ben senden önce ölmek isterim
iyi görünüyor gibi ancak;
ben acı çekmeyeyim sen çek
ben yalnız kalmayayım,sen kal gibi gibi.
ben acı çekmeyeyim sen çek
ben yalnız kalmayayım,sen kal gibi gibi.
devamını gör...
eski sevgilinin yeni sevgilisi
bu gün kendi halimde instagramda takılırken karşıma çıkmıştır. başta kalp atışında hızlanma ve takiben "kimmiş bakalım" merakıyla stolk evresi başlıyor. kim olduğunu buldum ama ne geçti elime? neyse sonra kapattım ve "umarım ona da bana yaşattıklarını yaşatmazsın." dileğimle kafamda bitirdim konuyu.
devamını gör...
acınacak haline gülmek
her şeye fazla üzülen biri olarak bazen sinirim bozuldu ya diyip gülüyorum gerçekten de fazla fazla en saçma ve üzülmem gereken halime*
devamını gör...
yazarların kendini tanımlama şekli
gerçek bir kaybeden yani looser.ama vazgeçmeyen yinede uğraşan.idolüm bal porsuğu kısaca..
devamını gör...
dinleyen dost mu yoksa teselli eden dost mu sorunsalı
dost varsa yanında gerisi hikaye kardeşim. isterse vursun kafayı uyusun ...
devamını gör...
yazarların cep telefonu duvar kağıtları
devamını gör...
ekmeğin fethi
anarko komünist pyotr alekseyeviç kropotkin’in muhteşem eseri. uzun bir zamandır piyasada bulunmayan eser, 2020 yılının sonlarında mazlum beyhan çevirisiyle afrika yayınlarından tekrar basıldı. mazlum beyhan öyle bir çeviri yapmış ki, kitap sanki türkçe yazılmış gibi hissediyorsunuz. son zamanlarda böyle başarılı bir çeviri okumamıştım.
anarşist komünizmin ilkelerini, devrimin başarılı olmasında karın tokluğunun rolünü, anarşist komünizme yöneltilen eleştirilerin cevabını, adeta okuyucu ile sohbet havasında tartışan bu esere, ispanya’da işçilerce “la conquista del pan” yani, ekmeğin fethi ismi verilmiş.
bildiğiniz üzere büyük bir toprak zengini ve soylu olan kont tolstoy, yazdıklarım ve yaşadıklarım birbiri ile çelişiyor diyerekten 82 yaşında evi terk etmiş. biraz geç kalmış olsa da bunca zenginliği elinin tersiyle itip bir tren istasyonunda zatürreye yenik düşen kont’a saygımız vardır. kropotkin ise tolstoy’un yaptığını çok daha genç yaşlarda yapabilmiş, muhteşem bir adam. soylu ve zengin bir prens olmasına rağmen değerleri için hapis yatmış, mücadeleler vermiş ilginç bir anarşist. kitaptan iki güzel alıntıyla bitirelim;
“hazret, artık kentin saygıdeğer simalarından biridir; önce kentin kendisi gibi saygıdeğerleriyle, üst düzey devlet görevlileriyle, valilerle, paşalarla oturup kalkmaya başlar, ardından da servetini bir başka büyük servetle birleştirebilmenin bir yolu olarak varsıl bir kızla evlenir. çocukları için yurtlar yuvalar edinir, sonra bir de bakmışsınız bir devlet ihalesi onda kalıverir: askeriye için çürük çarık çizme ya da yerel hapishane için kurtlanmış un vb. gibi şeyler... servet ha babam katlanır böylece, hele şansına bir savaş çıkıverirse ya da savaşın kendisi değilse bile, söylentisi yayılıverirse, deme gitsin! ya savaşla ilgili bazı gereçlerin üstencisi olacaktır, ya da şöyle esaslı bir banker-borsa üçkâğıdı çevirecek ve tam anlamıyla para babası olacaktır.” (sayfa 90)
“bir yunan yontucu mermeri yontmaya başladığı zaman o sert taşa içinde yaşadığı topluluğun, kentin, cumhuriyetin aklını ve yüreğini katardı. yapıtında geçmişin tüm tutkuları, şanlı söylenceleri canlanırdı. günümüzde ise kent, varlığını bütünsel olarak sürdüren bir organizma olmaktan çıkmıştır. aynı kentte yaşayan insanlar arasında hiçbir ruhsal temas, manevi ortaklaşma kalmamıştır. kentler artık birbirini tanımayan, birbirlerinin sırtından zengin olmak dışında ortak hiçbir şeyleri olmayan rastgele insanların toplandıkları sıradan yerlerdir. eski yunan'da ya da ortaçağda olduğu gibi, orda yaşayan insanların ortak yurdu olma niteliği kalmamıştır kentlerin. öyle ya, uluslararası spekülasyonlarla uğraşan bir bankerin ve bir fabrika işçisinin nasıl ortak yurdu olabilir ki?” (sayfa 184)
anarşist komünizmin ilkelerini, devrimin başarılı olmasında karın tokluğunun rolünü, anarşist komünizme yöneltilen eleştirilerin cevabını, adeta okuyucu ile sohbet havasında tartışan bu esere, ispanya’da işçilerce “la conquista del pan” yani, ekmeğin fethi ismi verilmiş.
bildiğiniz üzere büyük bir toprak zengini ve soylu olan kont tolstoy, yazdıklarım ve yaşadıklarım birbiri ile çelişiyor diyerekten 82 yaşında evi terk etmiş. biraz geç kalmış olsa da bunca zenginliği elinin tersiyle itip bir tren istasyonunda zatürreye yenik düşen kont’a saygımız vardır. kropotkin ise tolstoy’un yaptığını çok daha genç yaşlarda yapabilmiş, muhteşem bir adam. soylu ve zengin bir prens olmasına rağmen değerleri için hapis yatmış, mücadeleler vermiş ilginç bir anarşist. kitaptan iki güzel alıntıyla bitirelim;
“hazret, artık kentin saygıdeğer simalarından biridir; önce kentin kendisi gibi saygıdeğerleriyle, üst düzey devlet görevlileriyle, valilerle, paşalarla oturup kalkmaya başlar, ardından da servetini bir başka büyük servetle birleştirebilmenin bir yolu olarak varsıl bir kızla evlenir. çocukları için yurtlar yuvalar edinir, sonra bir de bakmışsınız bir devlet ihalesi onda kalıverir: askeriye için çürük çarık çizme ya da yerel hapishane için kurtlanmış un vb. gibi şeyler... servet ha babam katlanır böylece, hele şansına bir savaş çıkıverirse ya da savaşın kendisi değilse bile, söylentisi yayılıverirse, deme gitsin! ya savaşla ilgili bazı gereçlerin üstencisi olacaktır, ya da şöyle esaslı bir banker-borsa üçkâğıdı çevirecek ve tam anlamıyla para babası olacaktır.” (sayfa 90)
“bir yunan yontucu mermeri yontmaya başladığı zaman o sert taşa içinde yaşadığı topluluğun, kentin, cumhuriyetin aklını ve yüreğini katardı. yapıtında geçmişin tüm tutkuları, şanlı söylenceleri canlanırdı. günümüzde ise kent, varlığını bütünsel olarak sürdüren bir organizma olmaktan çıkmıştır. aynı kentte yaşayan insanlar arasında hiçbir ruhsal temas, manevi ortaklaşma kalmamıştır. kentler artık birbirini tanımayan, birbirlerinin sırtından zengin olmak dışında ortak hiçbir şeyleri olmayan rastgele insanların toplandıkları sıradan yerlerdir. eski yunan'da ya da ortaçağda olduğu gibi, orda yaşayan insanların ortak yurdu olma niteliği kalmamıştır kentlerin. öyle ya, uluslararası spekülasyonlarla uğraşan bir bankerin ve bir fabrika işçisinin nasıl ortak yurdu olabilir ki?” (sayfa 184)
devamını gör...
seni seviyorum cümlesine verilen en acı cevaplar
birinci sınıftaydım. evet evet ilk okul bir...bir çocuk vardı ve hayatımda ilk defa birine onu sevdiğimi söyleyecektim. e söyledim de. ne mi oldu dersiniz? çocuk bana tekme atmıştı.hem de burnuma. çok acımıştı.
işte kızlar onlardan önce sevdiğinizi söylerseniz böyle yapıyorlar. ben çok erken öğrenmiş bulundum ama sonraki süreçte tecrübe oldu. o çocuğa şimdi ne olduğunu bilmiyorum, umarım ‘seni seviyorum’ dediği kız da ona tekme atmıştır.
işte kızlar onlardan önce sevdiğinizi söylerseniz böyle yapıyorlar. ben çok erken öğrenmiş bulundum ama sonraki süreçte tecrübe oldu. o çocuğa şimdi ne olduğunu bilmiyorum, umarım ‘seni seviyorum’ dediği kız da ona tekme atmıştır.
devamını gör...
klinik likantropi
insanlara kurt türü hayvanlara dönüştüklerini düşündürten bir çeşit psikolojik rahatsızlıktır. nadir görülmektedir.
dönüşmeye olan inançlarından kaynaklanan bu duruma uyum sağlamak isterler ve parmaklarını pençe gibi kullanmayı severler.
1852 yılında ilk vaka görüldü. hasta garip bir şekilde kurtlara dönüştüğünü düşünüyordu. vücudunu kılların donattığına ve sivri dişleri olduğuna inanıyordu. ısrarla et yemek istiyordu. ondan sonra şimdiye dek yalnızca 14 vaka kaydedildiği bilinmektedir.
dönüşmeye olan inançlarından kaynaklanan bu duruma uyum sağlamak isterler ve parmaklarını pençe gibi kullanmayı severler.
1852 yılında ilk vaka görüldü. hasta garip bir şekilde kurtlara dönüştüğünü düşünüyordu. vücudunu kılların donattığına ve sivri dişleri olduğuna inanıyordu. ısrarla et yemek istiyordu. ondan sonra şimdiye dek yalnızca 14 vaka kaydedildiği bilinmektedir.
devamını gör...
herkes hoşlandığı sözlük yazarını itiraf etsin etkinliği
tabiki de tjueen*.
devamını gör...
septum piercing
burnun orta kismindaki etin delinmesi ile kullanilan piercing.
deldirirken beni ziril ziril aglatmisti, deldiris ani aklima gelince bile ince bi’ sizladi bak.
mutlaka belirli araliklarla verilen bakim urunleri kullanilmasi ve yerinin oturmasi icin hareket ettirilmesi gerekiyor, bu yuzden iyilesene kadar da anamdan emdigim sutu burnumdan getirmisti.
calistigim yerde taki kullanimi yasak oldugundan surekli saklamam gerekiyordu, iceri sokulabildigi icin lokasyonu acisindan gizlemesi en kolay piercing ayni zamanda.
ama iyilestikten sonra -ve halen- cicek yahu, iyi ki yaptirdim diyorum, yakisiyor da bana be.*
deldirirken beni ziril ziril aglatmisti, deldiris ani aklima gelince bile ince bi’ sizladi bak.
mutlaka belirli araliklarla verilen bakim urunleri kullanilmasi ve yerinin oturmasi icin hareket ettirilmesi gerekiyor, bu yuzden iyilesene kadar da anamdan emdigim sutu burnumdan getirmisti.
calistigim yerde taki kullanimi yasak oldugundan surekli saklamam gerekiyordu, iceri sokulabildigi icin lokasyonu acisindan gizlemesi en kolay piercing ayni zamanda.
ama iyilestikten sonra -ve halen- cicek yahu, iyi ki yaptirdim diyorum, yakisiyor da bana be.*
devamını gör...
sizi üzen ve hüsrana uğratan şey
üzücü ve hüsrana uğratıcı şeylere aşırı maruz kalma sonucunda hiçbir şeye eskisi gibi uzun uzadıya üzülememek de bir yerden sonra sıkıcı oluyor. ben de arada üzüleyim, hüsrana uğrayayım, şöyle hüngür hüngür ağlayayım istiyorum ama olmuyor..
devamını gör...