safinaz
1978 yılında cem karaca'nın kurduğu edirdahan grubu ile birlikte çıkardıkları üç şarkıdan oluşan albüm. albümdeki ilk parça olan safinaz, türkiye'de çıkan ilk rock opera'dır. ikinci parça karam'ın sözleri ahmed arif'in kara adlı şiirine aittir. üçüncü parça şeyh bedrettin destanı'nın sözleri aynı addaki nazım hikmet'in şiirinden alıntılanmıştır.
devamını gör...
popüler olmayan sözlük yazarlarının yazma amacı
yazıldıysa affola, popüler olmak.
devamını gör...
burger king'in logosunu değiştirmesi
renklerin gücünü daha doğru kullanmışlar. bakınca acıkma duyusu daha hızlı devreye giriyor.
daha önce logoda olan mavi, renk olarak açlık hissini bastırdığı için kaldırılması akıllıca olmuş.
daha önce logoda olan mavi, renk olarak açlık hissini bastırdığı için kaldırılması akıllıca olmuş.
devamını gör...
george orwell
"bilinçlenene kadar asla isyan etmeyecekler, isyan edene kadar bilinçlenmeyecekler'' sözünün sahibi gazeteci, yazar ve gerilla...
devamını gör...
yazarların en sevdiği şiir
tahir efendi bana kelp demiş,
iltifatı bu sözde zâhirdir,
malikî mezhebim benim zira,
itikadımca kelp tahirdir.
(bkz: nef'i)
devamını gör...
normal sözlük'te zengin olmak
karma puanla olabilecek olan. burda para geçmez!
devamını gör...
ağaç ne kadar uzasa da göğe ermez
kişinin ne kadar çalışırsa çalışsın, çabalarsa çabalasın ulaşabileceği belli bir noktayı geçemeyeceğini anlatan atasözü.
devamını gör...
insancıklar
dostoyevski'nin ilk kitabı. 'yeni bir gogol doğdu' ' ileride çok büyük yazar olucaksın' söylemleri,yazarın yazma serüveni işte bu kitap ile başlıyor. nitekim okurkende o yaştaki bir kişinin bu kadar etkili sosyolojik analiz yapma yeteneğine hayret ediyorsunuz.
hikaye birbiriyle uzaktan akraba olan yoksul,ezilmiş toplum tarafından dışlanan iki insanın birbirine sevgiyle sımsıkı tutunarak hayatta kalma çabasını anlatıyor. çok sıcak bir anlatım olsada o insanların ne kadar üşüyor olması içinizi titretiyor.bu gerçeklik karşısında ürperiyorsunuz.çaresizlik ve hayattan kaçma isteği duygusuyla yüzleşiyor sonunda da hiç gibi ortada kalıp boşluklara sürükleniyorsunuz.
içinizde akmayan bir gözyaşı kalıyor
sanki yazar da bunu farketmiş gibi sayfa arasında şu cümleyi kurmuş.
üzülmeyin; gözyaşları hafifletmez insanın kaderini.
okumanızı tavsiye ederim.
hikaye birbiriyle uzaktan akraba olan yoksul,ezilmiş toplum tarafından dışlanan iki insanın birbirine sevgiyle sımsıkı tutunarak hayatta kalma çabasını anlatıyor. çok sıcak bir anlatım olsada o insanların ne kadar üşüyor olması içinizi titretiyor.bu gerçeklik karşısında ürperiyorsunuz.çaresizlik ve hayattan kaçma isteği duygusuyla yüzleşiyor sonunda da hiç gibi ortada kalıp boşluklara sürükleniyorsunuz.
içinizde akmayan bir gözyaşı kalıyor
sanki yazar da bunu farketmiş gibi sayfa arasında şu cümleyi kurmuş.
üzülmeyin; gözyaşları hafifletmez insanın kaderini.
okumanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
uzun entrylerin okunmaması
sözlükteki tüketimci davranışına yandaş arayan yersiz genellemeci bir tespitimsi. yanlışsam malayla düzeltin lütfen.
kısa şeyler okumak arzusu ağır basıyor, okumak zor geliyorsa 140 karakter sınırlaması olan güzide sosyal medya mecralarında da gezilebilir.
buralar bilgi, görgü ve deneyimlerimizi anlatırken daha özgür olabildiğimiz platformlar. en azından ben sözlükte öylesine gezerken de, ciddi bir takım okumalar yaparken de, goygoy bir edayla ya da ciddi bir paylaşım yapmak üzere yazarken de bu his ve dürtüyle hareket ediyorum.
benim de buraya salt eğlenmek, vakit öldürüp kafa dağıtmak için geldiğim zamanlar oluyor. hem kişisel hem toplumsal gündemden yorulup buraların akışında kaybolmak, alabildiğine boş ve goygoy bir şeyler yazıp okumak canım istiyor bazen. ve fakat o anlarda bile sırf uzun yazıldığı için ötelediğim girdi olmadı şimdiye dek, hatta daha sonra salim kafa okumak üzere kendime not ettiğim paylaşım linkleri bile oluyor.
sözüm meclisten dışarı, gereksiz uzayan, her paragraf birbirinin tekrarı gibi tınlayan paylaşımlar yok demiyorum, ama yaza yaza o da öğrenecek dimi dayısı...senin de okumayı öğreneceğin gibi.
kısa şeyler okumak arzusu ağır basıyor, okumak zor geliyorsa 140 karakter sınırlaması olan güzide sosyal medya mecralarında da gezilebilir.
buralar bilgi, görgü ve deneyimlerimizi anlatırken daha özgür olabildiğimiz platformlar. en azından ben sözlükte öylesine gezerken de, ciddi bir takım okumalar yaparken de, goygoy bir edayla ya da ciddi bir paylaşım yapmak üzere yazarken de bu his ve dürtüyle hareket ediyorum.
benim de buraya salt eğlenmek, vakit öldürüp kafa dağıtmak için geldiğim zamanlar oluyor. hem kişisel hem toplumsal gündemden yorulup buraların akışında kaybolmak, alabildiğine boş ve goygoy bir şeyler yazıp okumak canım istiyor bazen. ve fakat o anlarda bile sırf uzun yazıldığı için ötelediğim girdi olmadı şimdiye dek, hatta daha sonra salim kafa okumak üzere kendime not ettiğim paylaşım linkleri bile oluyor.
sözüm meclisten dışarı, gereksiz uzayan, her paragraf birbirinin tekrarı gibi tınlayan paylaşımlar yok demiyorum, ama yaza yaza o da öğrenecek dimi dayısı...senin de okumayı öğreneceğin gibi.
devamını gör...
insanlar gider
şarkılar olarak bilinen aziz nesin şiiri. şiir aziz nesin'in iki kitaptan oluşan bütün şiirleri isimli şiir derlemesinin ilk kitabında yer alıyor.* yalnızca 22 kelimenin yan yana dizilip, en az deprem vurmuş bir şehir kadar tahribat yaratacağına ihtimal vermek mümkün değil ama aziz nesin'in şiirleri söz konusu olduğunda bazen tek bir kelime bile dokunması gereken yere dokunuveriyor. bir şiirinde şiire tutunmaktan bahsediyor aziz nesin; insan şiirlere tutunsa eksik kalıyor, şarkılara tutunmak istese aziz nesin'in dediği gibi onları da söyletmiyorlar zaten.
insanlar gider şarkıları kalır
şarkılar var uzun
yüzyıllar dolanır
şarkılar var kısa
söylendiği yerde kalır
şarkılar var benim şarkılarım
söyletmezler içimde kalır.
insanlar gider şarkıları kalır
şarkılar var uzun
yüzyıllar dolanır
şarkılar var kısa
söylendiği yerde kalır
şarkılar var benim şarkılarım
söyletmezler içimde kalır.
devamını gör...
iq ortalaması düşük ortamlar
instagramdaki bazı humor sayfaları.
devamını gör...
40 yaşında adamsın sözlükte ne işin var sözü
40+ bir insana, yaşını belirtmeden, niye kimse bir şey söyleyemez bilmiyorum..
yani nedir 40 yaşına gelmiş bir insandan beklenti, bunu gerçekten anlamak isterdim, tam olarak neleri yapmaya hakkımız var, ne için yaşımız tutmuyor,
yazılı olarak bildirseler keşke...
artık;
-yemekte ne var
*40 yaşına geldin bunumu soruyorsun..
-şu tuzluğu uzatırmısın,
*40 yaşına geldin tuzluk mu (!)
*suyu çıkmıştır...
buraları bilmeyenlere söyleyim,
40 yaşından sonra da solunum devam ediyor biliyormusunuz.. inanılmaz değilmi, nabız da atıyor, bildiğin ölmemiş canlı insan,
allahın işi işte..
bilinç, şuur, hepsi açık, tıkır tıkır çalışıyor, hemde daha yüksek performansla,
sen daha ağzını açarken, biz adamın
ciğerini okuyoruz bebeğim...
neyi niye söyledin, önünü niye iliklemedin, beş dakikada röntgenini görüyor, o teyze amca dediğin kurt *
eğer önceki yaşlarınızı boş geçirmediyseniz, hayatınızın en fit, en sağlıklı, en bilinçli ve keyifli yaşları oluyor,
yani öyle sabah yataktan, "kahretsin, bugün de, yine 40 küsür yaşında bir insan olarak uyandım" diyerek kalkıp, ağlayarak kalan günlerimize çentik atmıyoruz *
yani nedir 40 yaşına gelmiş bir insandan beklenti, bunu gerçekten anlamak isterdim, tam olarak neleri yapmaya hakkımız var, ne için yaşımız tutmuyor,
yazılı olarak bildirseler keşke...
artık;
-yemekte ne var
*40 yaşına geldin bunumu soruyorsun..
-şu tuzluğu uzatırmısın,
*40 yaşına geldin tuzluk mu (!)
*suyu çıkmıştır...
buraları bilmeyenlere söyleyim,
40 yaşından sonra da solunum devam ediyor biliyormusunuz.. inanılmaz değilmi, nabız da atıyor, bildiğin ölmemiş canlı insan,
allahın işi işte..
bilinç, şuur, hepsi açık, tıkır tıkır çalışıyor, hemde daha yüksek performansla,
sen daha ağzını açarken, biz adamın
ciğerini okuyoruz bebeğim...
neyi niye söyledin, önünü niye iliklemedin, beş dakikada röntgenini görüyor, o teyze amca dediğin kurt *
eğer önceki yaşlarınızı boş geçirmediyseniz, hayatınızın en fit, en sağlıklı, en bilinçli ve keyifli yaşları oluyor,
yani öyle sabah yataktan, "kahretsin, bugün de, yine 40 küsür yaşında bir insan olarak uyandım" diyerek kalkıp, ağlayarak kalan günlerimize çentik atmıyoruz *
devamını gör...
bayram kelimesinin etimolojik anlamı
"bayram" kelimesi pek çok farklı dilde farklı anlam ve köklerle kullanılmıştır. paδrām kaynaklarında "ofa" olarak geçer. anlamı ise "sogd patrām" yani ; neşe, huzur, mutluluk, sükûn' dir.
günümüzdeki bayram sözcüğüne (anlam olarak) en yakın halini mısır kaynaklarında görürüz, iki kelimenin birleşiminden oluşur.
ir *pati- geri, tekrar + ir *rāma- sükûn, barış ve mutluluk (= sans rāma)
bu sözcük sanskritçe aynı anlama gelen rāma sözcüğü ile eş kökenlidir.
ram hepimizin bildiği gibi bir mısır tanrısıdır. ancak mısırlılar özel gün ve geceleri "ram geceleri" olarak nitelendirip kaynaklara geçirmişler.
gelelim orta asyada bayram sözcüğünün kullanımına;
bu sözcük proto-iranca (ana-iranca) yazılı örneği bulunmayan *pati- "geri, tekrar (önek)" ve proto-iranca (ana-iranca) yazılı örneği bulunmayan *rāma- "sükûn, barış ve mutluluk" sözcüklerinin bileşiğidir.
türk tarihinde en eski yazılı kaynak kullanımları şunlardır;
badram [ divan-i lugat-it türk ]
beyrem [ divan-i lugat-it türk ]
bayram [ mukaddimetü'l-edeb]
1300 yılından önce yazılan eserde cümle içinde şu sekilde geçer;
( bayramḳa ḥāzır boldılar...)
bu kaynak, kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.
o zaman burada şunu da belirtmeden geçmeyelim, iran yazıtları (bu kelime söz konusu olunca) mısır yazıtlarını solluyor ve tarihe bayram kelimesini, ilk yazılı olarak bırakan irani kökenli "badram" kelimesi, damgasını vuruyor.
arapçasını biliyorsunuz “ıyd”. “iyd”, adet kelimesi ve dönmek anlamına gelen avdet kelimesi ile aynı kökten.
bayramların tekrar tekrar gelen bir yapısı ağırlık basıyor ki, allah gerçekten de tekrarına kavuştursun.
yeri gelmişken değinelim, bayram kutlamalarında ķültleşmiş bir dua olan “allah tekrarına kavuştursun” duası kelimenin aslına uygun bir duadır. bayram zaten gelecek. onda bir problem yok da; o geldiğinde biz burada olabilecek miyiz, manasında bir mesajla gün yüzüne çıkıyor. aslında yine kendimize dua etmiş bulunuyoruz dostlar.
kisaca arapca عيد kelimesi için "esenlik icinde dönüp duran gün" açıklanmasını yapsak, hatalı bir tanım olmaz diye düşünüyorum.
son olarak yakın tarih sözlükler “bayram” hakkında ne demiş bakalım ve sizi çok sıkmadan bitirelim.
bayram kelimesi tüm türk lehçelerinde “bayram” olarak, kazak ve kırgızlarda “maryam” olarak da geçiyor.
kubbealtı lügati’nde eski türkçede badram- bayram şeklinde geçtiği belirtildikten sonra “kökü kesin olarak belli değildir” denilmiş.
haydaaaa o kadar yazdın yazdın, kökü belli değildir deyip nasıl biteceksiniz demeyin. adamlar bulamamış ben ne yapayım?
kucağınıza tatlı bir belirsizlik bırakıyor, hepinizin her dilde bayramını kutluyorum. bir gün de "kutlu" kelimesini inceleriz...
günümüzdeki bayram sözcüğüne (anlam olarak) en yakın halini mısır kaynaklarında görürüz, iki kelimenin birleşiminden oluşur.
ir *pati- geri, tekrar + ir *rāma- sükûn, barış ve mutluluk (= sans rāma)
bu sözcük sanskritçe aynı anlama gelen rāma sözcüğü ile eş kökenlidir.
ram hepimizin bildiği gibi bir mısır tanrısıdır. ancak mısırlılar özel gün ve geceleri "ram geceleri" olarak nitelendirip kaynaklara geçirmişler.
gelelim orta asyada bayram sözcüğünün kullanımına;
bu sözcük proto-iranca (ana-iranca) yazılı örneği bulunmayan *pati- "geri, tekrar (önek)" ve proto-iranca (ana-iranca) yazılı örneği bulunmayan *rāma- "sükûn, barış ve mutluluk" sözcüklerinin bileşiğidir.
türk tarihinde en eski yazılı kaynak kullanımları şunlardır;
badram [ divan-i lugat-it türk ]
beyrem [ divan-i lugat-it türk ]
bayram [ mukaddimetü'l-edeb]
1300 yılından önce yazılan eserde cümle içinde şu sekilde geçer;
( bayramḳa ḥāzır boldılar...)
bu kaynak, kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.
o zaman burada şunu da belirtmeden geçmeyelim, iran yazıtları (bu kelime söz konusu olunca) mısır yazıtlarını solluyor ve tarihe bayram kelimesini, ilk yazılı olarak bırakan irani kökenli "badram" kelimesi, damgasını vuruyor.
arapçasını biliyorsunuz “ıyd”. “iyd”, adet kelimesi ve dönmek anlamına gelen avdet kelimesi ile aynı kökten.
bayramların tekrar tekrar gelen bir yapısı ağırlık basıyor ki, allah gerçekten de tekrarına kavuştursun.
yeri gelmişken değinelim, bayram kutlamalarında ķültleşmiş bir dua olan “allah tekrarına kavuştursun” duası kelimenin aslına uygun bir duadır. bayram zaten gelecek. onda bir problem yok da; o geldiğinde biz burada olabilecek miyiz, manasında bir mesajla gün yüzüne çıkıyor. aslında yine kendimize dua etmiş bulunuyoruz dostlar.
kisaca arapca عيد kelimesi için "esenlik icinde dönüp duran gün" açıklanmasını yapsak, hatalı bir tanım olmaz diye düşünüyorum.
son olarak yakın tarih sözlükler “bayram” hakkında ne demiş bakalım ve sizi çok sıkmadan bitirelim.
bayram kelimesi tüm türk lehçelerinde “bayram” olarak, kazak ve kırgızlarda “maryam” olarak da geçiyor.
kubbealtı lügati’nde eski türkçede badram- bayram şeklinde geçtiği belirtildikten sonra “kökü kesin olarak belli değildir” denilmiş.
haydaaaa o kadar yazdın yazdın, kökü belli değildir deyip nasıl biteceksiniz demeyin. adamlar bulamamış ben ne yapayım?
kucağınıza tatlı bir belirsizlik bırakıyor, hepinizin her dilde bayramını kutluyorum. bir gün de "kutlu" kelimesini inceleriz...
devamını gör...
yol gözümü dağlıyor
hayko cepkin imzalı en güzel eserlerden biri, eski bir hatıra, hiçbir şeyin dibinde olanların kılavuzu.
"bitmez sandı
yoksul beynin
sorma artık kimim neyim
olsun sende merhametim
bundan sonra seninleyim
hiç aklında yokken bir ışık yanar
yol gözümü dağlıyor bak
ağlasan da boş
bendeki zehir kadar sarhoş
bu nehir gibi akan sular ne çok olur bu gözlerde yaş
tadı yok çok zor olur birdaha
gözümde yaş
bomboş elim
hiçbir şeyin
dibindeyim
geçmiş her gün
hikayemdir
böyle bilsin sevdiklerim
hiç aklında yokken bir ışık yanar
yol gözümü dağlıyor bak
ağlasan da boş
bendeki zehir kadar sarhoş
bu nehir gibi akan sular ne çok olur bu gözlerde yaş
tadı yok çok zor olur bir daha"
"bitmez sandı
yoksul beynin
sorma artık kimim neyim
olsun sende merhametim
bundan sonra seninleyim
hiç aklında yokken bir ışık yanar
yol gözümü dağlıyor bak
ağlasan da boş
bendeki zehir kadar sarhoş
bu nehir gibi akan sular ne çok olur bu gözlerde yaş
tadı yok çok zor olur birdaha
gözümde yaş
bomboş elim
hiçbir şeyin
dibindeyim
geçmiş her gün
hikayemdir
böyle bilsin sevdiklerim
hiç aklında yokken bir ışık yanar
yol gözümü dağlıyor bak
ağlasan da boş
bendeki zehir kadar sarhoş
bu nehir gibi akan sular ne çok olur bu gözlerde yaş
tadı yok çok zor olur bir daha"
devamını gör...
hayvan çiftliği
kendini sosyalist olarak tanımlayan ingiliz yazar george orwell'ın kültleşmiş "sosyalizm eleştirisi" romanıdır.
fabl şeklinde yazılmış bu romanda ahır hayvanlarını "niçin biz de insanlar gibi yataklarda uyumuyoruz?" argümanıyla örgütleyen domuzlar bulunur. her domuz, gerçek hayattaki bir siyasi figürün tezahürüdür. ancak gelin görünki başarıya ulaşan hayvanlar olsa bile yataklarda uyuyabilen yalnızca domuzlar olacaktır.
kitabın viral olmuş cümlesi: bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir olmuştur.
fabl şeklinde yazılmış bu romanda ahır hayvanlarını "niçin biz de insanlar gibi yataklarda uyumuyoruz?" argümanıyla örgütleyen domuzlar bulunur. her domuz, gerçek hayattaki bir siyasi figürün tezahürüdür. ancak gelin görünki başarıya ulaşan hayvanlar olsa bile yataklarda uyuyabilen yalnızca domuzlar olacaktır.
kitabın viral olmuş cümlesi: bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir olmuştur.
devamını gör...
türk kadınlarının burnunun çok havada olması
artık genelleme yapmasak mı? burnu havada kadın/erkeklerin olduğu gibi olmayanları da vardır. rahatsız oluyorsan muhattap olmazsın.
devamını gör...
arabeskin popüler olması
eskiden utana sıkıla dinlenilen arabesk müziğin ve yahut arabesk kültürüne has figürlerin şimdilerde göstere göstere yaşandığı yaşatıldığını hepimiz görüyoruz.
tüm dünyada eskinin tekrar moda olmasıyla; retro güzelleme akımı avrupa'da disko funk'ı hortlattı. bizdeyse müslüm gürses'i, ibrahim tatlıses'i vs...
enteresan bir durumdur. sosyolojiden anlayan biri değilim ve bunu nasıl yorumlamak gerekir bilemiyorum.
tek diyebileceğim şey, insanların sevdiği şeylere utanmadan sevgisini göstermesi hoş bir şey.
p.s: ben çok arabesk seven biri olmadım, şimdi de olamıyorum. tamamen kişisel bir seçim. ancak benim de çok sevdiğim üç beş arabesk şarkı var. bundan da utanmıyorum.
tüm dünyada eskinin tekrar moda olmasıyla; retro güzelleme akımı avrupa'da disko funk'ı hortlattı. bizdeyse müslüm gürses'i, ibrahim tatlıses'i vs...
enteresan bir durumdur. sosyolojiden anlayan biri değilim ve bunu nasıl yorumlamak gerekir bilemiyorum.
tek diyebileceğim şey, insanların sevdiği şeylere utanmadan sevgisini göstermesi hoş bir şey.
p.s: ben çok arabesk seven biri olmadım, şimdi de olamıyorum. tamamen kişisel bir seçim. ancak benim de çok sevdiğim üç beş arabesk şarkı var. bundan da utanmıyorum.
devamını gör...
bir muhitte yaşayanların sosyoekonomik seviyesinin yüksek olduğunu gösteren şeyler
tek yön kuralına uyarak arabaların sokakta aynı yöne dönük park etmesi
devamını gör...
nedir bu kadar zor olan sorusu
birçok şey zor bu hayatta. gülerken birden bir film misali akla gelen insanların, acı çekmis insanların, düşünceler kutusunda yer edinmesi. dünyada bir yerlerde zorlanan hayatlarin oldugunu bilmek zor. alışmak duygusunu yaşattıran insanı hayatınızdan çıkarmak zor mesela. beklenti oluşturmamak, hayal kırıklıliğina uğramamak en zoru hayatı çırkinleştiren insanların karşısında.
devamını gör...
ağzını şapırdatarak yemek yemek
yapanın yaptığını fark etmediği , dikkat edenin km'lerce uzaktan duyabileceği rahatsız edici ağız sesi.
devamını gör...