her dansımız hareketli değildir. wuic, qafe gibi daha yavaş ilerleyenleri vardır ancak mahalli düğünlerde genelde apsuva,leperuj,şeşen gibi hareketli danslar tercih ediliyor.
devamını gör...

bence hayal kırıklığı değil harika haberdir. yaprak sarmasına laf edilmemelidir. kırmızı çizgimizdir.
devamını gör...

duvardan geçen ama bacada sıkışan küçüklüğümüzün sevimli mi sevimli çizgi film hayaletidir.

aynı isimle bir de teknoloji markası vardır. bilgisayarlarının kullanışlı olduğu fakat telefonlarından uzak durulması tavsiye edilir.
devamını gör...

(bkz: o güzel metalciler o güzel atlara binip gittiler) şaka maka metalci gençlik gelebilir mi geri? rapçi gençlikten illallah ettim de.
devamını gör...

insanın içindeki sessizliği ve sonsuzluğu gösteren bu mükemmel eseri 1 milyon dolar' a satışa çıkartmış bulunuyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu sıralar adımdan çok duyduğum ifadedir. teknoloji falan tamam anladık da yormuştur artık.
devamını gör...

üçüncü sezondan sonrası sarmayan dizi. 5. sezonun sonlarındayım ve artık hiç keyif vermiyor. e bu kadar izledik, finalini de görelim madem diyerek yarım bırakmamaya karar verdim.


--! spoiler !--

troy gitmemeliydi.

--! spoiler !--
devamını gör...

günaydın sözlük, birilerinin beni şu şekilde uyandırmasına ihtiyacım var.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

elhamdülillah bugün de hiçbir şey yapmadan itici olduk hahasjahsjah
yani durduk yere insanlara belli özellikler biçip, gerisini güruh gören insanları oldum olası ciddiye almam.
ayrıca duruşum ve bakışım yetiyor, dosta düşmana korku salsın yaşasın uzun boylu kadınlar!
devamını gör...

gayet zarif sayılabilecek bir harekettir. gerekirse ellerimde çiçekler kapısında sırılsıklam da olurum.

hep erkekler mi kadınlara çiçek alacakmış canım.
devamını gör...

olası bir durumdur.
aşk,romantik ruhlar tarafından uydurulmuş , biliminsanlarının ortak görüş bildiremediği şimdilik feromonlardan ibaret olan kelime.
not: aşkı aramıyorum sıkıysa o bulsun beni *
devamını gör...

kendimi kandırmam için hiç bir sebep yok, çünkü herşeyi gerçekliğine inandığım kadar kabul eder yaşarım.
irrasyonal hiç bir şey ile, ne kendimi kandırırım ne de zihnimi meşgül ederim.
devamını gör...

korku, her insanın hayatında yer alan ve kişinin hayatta kalmasına yardımcı olan bir duygudur.

böyle bir duygu nasıl olurda insanı hayatta tutar diye soracak olursanız, ölüm korkusundan tutunda, gece evimizde otururken duyduğumuz herhangi bir tıkırtının vücudumuzda yarattığı etkiler sebebiyle koruma mekanizmamızı ortaya çıkarıp kendimizi güvence altına almak isteğini temel olarak alabiliriz.

peki, bu korku duygusu beynimizde nasıl bir etki yaratıyorda korunma mekanizmamızı ortaya çıkarıyoruz?

gece evde otururken, birden elektriğin gitmesi ve içeriden bir ses duymamız, beynimiz için bir uyarıdır ve bu uyarıyı alan, koku hariç tüm duyulardan uyartı alan talamus'tur. alınan bu uyarı yorumlanması için vücudun iç durumu hakkında bilgi alan, aldıklarını değerlendiren ve yanıt veren duyu korteksine gönderilir. uyarı yorumlandıktan sonra hafızadan sorumlu olan hipokampus'a yollanır. hipokampus ise daha önce benzer olarak yaşanmış anılarla bu yaşanan anı bağlamaya, ortak noktası olup olmadığına bakar. ondan sonra, başta korku olmak üzere duyuların denetiminden sorumlu olan ve empatiye dayalı eylemlerimize yön veren amigdala göreve girer. olabilecek tehlikeleri belirler ve korku anısını saklar. son olarak, duygusal kararları hormonlar salgılayarak yöneten hipotalamus, böbreküstü bezlerini çalıştrarak vücudumuzda adrenalin ve nöradrenalin hormanlarının salgılamasını sağlayıp kalbimizin hızlı atmasını ve böylece savaş ya da kaç mekanizmamızın devreye girmesine sebep olur.

bu süreç beyinde yaşananlardı, fakat vücudumuzun da korku anında uğradığı değişiklikler de mevcut. böbrek üstü bezlerinden salgılanan adrenalin ve nöradrenalin hormanlarının bazı etkilerini şöyle sayabiliriz:

-kalbin atış hızı ve basıncı artar.

-kana glikoz geçmesi sağlanarak kan şekeri artar.

-yağ asitleri serbest bırakılarak enerji verici olarak kullanılır.

-derideki kılcal damarlar daralır, böylece yüzün rengi sararır.

-göz bebekleri daha iyi görebilmek için büyür.

-soluk alıp verme hızlanır.

-sindirim sistemi faaliyetini yavaşlatır.

-kanın pıhtılaşma süresi kısalır.

tabii ki, korkunun serüveni bu kadar değildir. yaşadığımız korku anlarında, beynimiz kendine uzun ya da kısa olmak üzere iki ayrı yol belirler. kısa yol, daha çok işi şansa bırakmamak prensibiyle işler. ve yolculuğu talamus, amigdala ve hipotalamus arasındadır. uzun yol ise korku sürecini uzatıp daha uzun yaşanmasına sebep olur. yani içinde olduğu anın daha önce yaşanıp yaşanmadığını, yaşandıysa nasıl sonuçlara vardığını hesaba katar. onun yolculuğu ise talamus, duyu korteksi, hipokampus arasındadır.

biz insanlar olarak, hayatımızda bu duyguyu ne kadar istemesek de yaşamamızı sağladığı da bir gerçektir. isteyerek korkamayız fakat çoğunlukla istemediğimiz şeylerden korkarız ya da bilmediklerimizden.

insanın beyni ve bedeni de en az tarihi kadar gizem ve muamma içerir ve korku hakkında yapılan araştırmalar bu gizeme ışık tutmaktadır. ve bu tutulan ışık daha da büyüyüp bizim bilmediklerimizi aydınlatacak ve korkularımıza ışık olacaktır. fakat biz insanlar geliştikçe ve ürettikçe, korkularımızı daha fazla tetikleyecek etkenler ortaya çıkarıp içinden çıkılamayacak bir döngüye girebileceğimiz olasılığını da ihtimaller arasına yerleştirmeliyiz.

kaynakça
devamını gör...

içinde bulunmaktan onur duyduğum liste. tam olarak doğrulanmasa da doğrulanacağını düşünüyorum.
devamını gör...

terapidir, aşktır.
devamını gör...

kütüphanelerde sabahlamış, bilgiye ulaşmanın zor olduğu dönemlerde yaşamış nesillerin gıcığına gitmektedir. bana kalırsa hibrit bir nesil olarak görüşüm, her şey internette bulunmaz fakat her şey kitaplarda da bulunmaz.
devamını gör...

birisi yardıma muhtaç birine yardım edebiliyorsa dünyanın en zengin insanıdır bence.
devamını gör...

bir (bkz: william golding) kitabıdır.

bu kitapla ilgili değinmek istediğim birkaç nokta var. öncelikle rahmetli (bkz: mina urgan) … bugüne kadar okuduğum çeviri kitaplar arasındaki en güzel çeviriydi diyebilirim. hatta, rahmetli mina hanım öyle bir sonsöz yazmış ki kitaba, yani kitap ne anlatıyor, alt metin olarak içinde ne gizlemişse ‘şaaaaaak!’ diye koymuş önünüze… o yüzden kitabı okurken tahayyül ettiğiniz şeyleri unutmadan, kitap biter bitmez sonsözü de sıcağı sıcağına okumayı sakın ha atlamayın… kitabın birçok yerine bakış açınızı değiştirecektir ve sorguladığınız bazı şeylerin cevabını bulacaksınızdır…

bu kitapta bir uçak var... bir kaza sonucu bu uçak ıssız bir adaya düşmüş ve uçaktan sadece çocuklar sağ çıkabilmiştir. bu çocuklar, yasaların ve kuralların olmadığı ıssız bir adada, ilkel bir yaşamla hayatta kalmaya çalışırken masumiyetlerini ne kadar koruyabiliyorlar bunu okuyoruz…

insanın içinde iyilik mi vardır, kötülük mü vardır?
bunlar doğumla birlikte içimizde olan şeyler midir yoksa sonradan öğrenip tercih ettiğimiz kavramlar mıdır?
en saf, en temiz saydığımız çocukların doğasında da şiddet, vahşilik, kan dökme arzusu gibi dürtüler var mıdır?
gibi soruları okur zihninde uyandırıp, okura cevap aratan bir kitap…

abartıldığı kadar var mı demeyin, az bile söyleniyor bence…
15 yaşına giren her çocuğa okutulmalı da bence… siz de okuyun… çocuklarınıza da okutun. oturun sonra kitabı konuşun birkaç akşam… öyle bir kitap…

tavsiyemdir…
devamını gör...

kitap grubundan tanıdığım son derece bilgili okumayı yorum yapmayı seven bir yazar arkadaşımız.
kendisini keyifle takip ediyorum.
ayrıca mahlası çok tatlı.
devamını gör...

(bkz: allah zihin açıklığı versin)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim