kurt bekçi köylü oyunu
modern ismi among us olan oyundur. fakat arkadaşlarla oynanan vampir köylü kadar eğlenceli değildir.
devamını gör...
uzun boylu kadın
sadakatsiz'deki asya gibi aspiratöre yukarıdan bakan kadındır.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
baktım gülüşünden güzel şiir olur
sevdim gitti...
sen yüzüne sürgün olduğum kadın,
madem sevmiyorsun
o zaman sahip çık gözlerine...
dönüp,
dolaşıp,
değmesinler gözlerime.
belki de konuşuyordur gözlerin,
ama ben gözce bilmiyorum ki...
sessizce biliyorum,
usulca biliyorum,
masumca biliyorum...
sahi sarkıntılığa girer mi acaba
ayrılırken gözlerimin sana sulanması?
dökmeye niyetim yok içimi...
zor sığdırdım zaten.
özledim.
söyleyeceklerim bu kadar...
kısa ve derin.
bu arada
" kimse benimle oynamıyor " diye ağlayan çocuk
sen büyü hele,
ne oyunlar oynayacaklar seninle,
ve bugün bir kez daha anladım.
adamlığı kadınlardan öğrenecek erkek çok...
cemal süreya *
sevdim gitti...
sen yüzüne sürgün olduğum kadın,
madem sevmiyorsun
o zaman sahip çık gözlerine...
dönüp,
dolaşıp,
değmesinler gözlerime.
belki de konuşuyordur gözlerin,
ama ben gözce bilmiyorum ki...
sessizce biliyorum,
usulca biliyorum,
masumca biliyorum...
sahi sarkıntılığa girer mi acaba
ayrılırken gözlerimin sana sulanması?
dökmeye niyetim yok içimi...
zor sığdırdım zaten.
özledim.
söyleyeceklerim bu kadar...
kısa ve derin.
bu arada
" kimse benimle oynamıyor " diye ağlayan çocuk
sen büyü hele,
ne oyunlar oynayacaklar seninle,
ve bugün bir kez daha anladım.
adamlığı kadınlardan öğrenecek erkek çok...
cemal süreya *
devamını gör...
celebrant
paparazziler tarafından köşe bucak aranan günün ünlüsü olmayı başarmış yazarımız.
(bkz: günün ünlüsü yazarımız)
(bkz: günün ünlüsü yazarımız)
devamını gör...
insanı mutlu eden ucuz şeyler
kendi içinde "insanı yalnızca pahalı şeylerin mutlu edebileceği" önyargısını barındıran başlık. fakat başlık altında maliyeti düşük mutluluk sebepleri barındıracağından okuması keyifli olacaktır. bir tane de ben örnek vermiş olayım: etipuf yiyip, sonra da ambalajını üfleyerek döndürmeye çalışma oyunu oynamak. etipuf en son bıraktığımda 50 kuruştu, insanı mutlu etme kapasitesi de epey yüksek.
devamını gör...
direkt samimileşen insan
samimi bir yapınız varsa kaçınılmazdır. insanlarla iletişim kurabilmek gayet hoş ve güzel fakat zaman zaman direkt samimileşince karşınızdaki insan, bu duruma alışkın olmadığından sanırım hadsizleşebiliyor.beni bulma yiğidim seni tanımak istemiyorum! sizinle fikir veya anı paylaşan insanlara ahkam kesmek gibi gaflete düşmeyiniz.
en nihayetinde hepimiz insanız ve konuşarak/yazışarak güzel fikirler ve insanlar kazanırız. hinliklerinizi samimi insanlara karşı kullanmayınız, lütfen.
en nihayetinde hepimiz insanız ve konuşarak/yazışarak güzel fikirler ve insanlar kazanırız. hinliklerinizi samimi insanlara karşı kullanmayınız, lütfen.
devamını gör...
kolay gelsin
türkiye'ye özgü iyi dilek ifadesi. başka ülkelerde böyle bir kültürel ifade yok, o yüzden ingilizce'ye tercüme edilmesi zor olan ifadelerden biri. "good luck" ya da "may it be easy" gibi tercüme etmek mümkün aslında ama hiçbir zaman mahallede esnafın önünden geçerken şöyle ağız dolusu söylediğimiz "kolay gelsin"in tadını vermez.
devamını gör...
iletişim kurmanın önündeki engeller
önyargı.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
kurumuş toprağın üzerine çökmüştü adam. çıplak dizlerinde hissediyordu sert dokuyu. avuçlarını bastırdı toprağa. canı acıdı biraz. ileride bir ağaç gül açmaya çalışıyordu ama güneş izin vermiyordu sıcağıyla. uzun zamandır böyleydi. neden orada olduğunu unuttu bir an. fazla yol, fazla yürüme fazla susuzluk dudaklarını kurutmuştu. ah şimdi bir insan gelse. ah bir insan evladı. bu kuş uçmaz kervan geçmez tepede yolunu bulmuş ama yürümeye devam eden bir varlık. iyice gömüldü… sırtı büküldü.
durmayıp dalga geçen zaman ne zaman ihanet etmişti. ya kendine ihanetleri…. kapattı gözlerini. doğruldu tekrar ve bağdaş kurdu.
ellerinin avuçlarını açtı gökyüzüne. dua edeceği bir tanrısı yoktu. belki görürdü gökyüzü kurumuş derisini ve bir bulut geçer yağdırırdı bir damla yaşam.
o sırada aheste bir uğur böceği dizine doğru çıkmaya başladı. kirli tırnağıyla itti böceği. dirençliydi ama bu siyah benekli kırmızı uğur. mücadele edecek gücü yoktu adamın. yarı kapalı göz kapaklarının arasından gülümsedi içindeki çocuk.
“uğur mu getirmeye geldin” diye sordu.
böcek yavaşça çıplak kolundan ilerledi. boynuna doğru yol aldı.
adam sinirlendi birden. yumruk yaptı ellerini. ezecekti böceği.
böcek anladı durumu ve hızlandırdı kanatlarını, bir çırpıda kondu adamın boynundan kulağına.
bir sessizlik vardı zaten ama şimdiki siyahın daha siyah olduğu sessizlik gibiydi.
böcek konuştu…
“kalk ayağa”
durmayıp dalga geçen zaman ne zaman ihanet etmişti. ya kendine ihanetleri…. kapattı gözlerini. doğruldu tekrar ve bağdaş kurdu.
ellerinin avuçlarını açtı gökyüzüne. dua edeceği bir tanrısı yoktu. belki görürdü gökyüzü kurumuş derisini ve bir bulut geçer yağdırırdı bir damla yaşam.
o sırada aheste bir uğur böceği dizine doğru çıkmaya başladı. kirli tırnağıyla itti böceği. dirençliydi ama bu siyah benekli kırmızı uğur. mücadele edecek gücü yoktu adamın. yarı kapalı göz kapaklarının arasından gülümsedi içindeki çocuk.
“uğur mu getirmeye geldin” diye sordu.
böcek yavaşça çıplak kolundan ilerledi. boynuna doğru yol aldı.
adam sinirlendi birden. yumruk yaptı ellerini. ezecekti böceği.
böcek anladı durumu ve hızlandırdı kanatlarını, bir çırpıda kondu adamın boynundan kulağına.
bir sessizlik vardı zaten ama şimdiki siyahın daha siyah olduğu sessizlik gibiydi.
böcek konuştu…
“kalk ayağa”
devamını gör...
japon denince akla gelen ilk şey
çekik gözleri.
ilginç ve sert bir aksan.
çok yüksek şiddette depremlere dayanıklı binaları yapan mühendisler.
ilginç ve sert bir aksan.
çok yüksek şiddette depremlere dayanıklı binaları yapan mühendisler.
devamını gör...
mohsen namjoo
hakkında bu kadar az yazılması bir miktar üzdü. zira kendisi iran müziğinin çok önemli bir sesidir. zaten iran ve fars edebiyatı müzik anlamında çok fazla malzeme verir sanatçılara. mohsen namjoo da muhalif tarzıyla geleneksel acem müziğini modern batı müzik tarzlarıyla harmanlıyor. şarkılarındaki muhalif tarzı bazı insanların hoşuna gitmiyor elbette. 2007'de çıkardığı en meşhur albümlerinden biri olan toranj çok fazla olumlu ve olumsuz ses getiriyor. bu albümde kuran'dan ayetler kullandığı için sürgün yiyor ve hâtta ülkede dinlenmesi yasaklanıyor. düşünsenize öyle bir sanatçısınız ki sizden korktukları için sizi yasaklıyorlar. fakat bu yasaklar halkının onu sevmesine engel olamıyor. mohsen namjoo ünü ile zaten ülkelerin sınırlarını ortadan kaldırıyor. tüm insanlara ulaşıyor sesi ile. müzik çevresi kendisine iran'ın bob dylan'ı dese de kendisi bu sıfatı kabul edemiyor :) neden kabul etmediğini kendi cümlelerinden dinlemek için (bkz: https://youtu.be/-GLh-RZ_Jts)
mohsen namjoo'nun sesini uzun yıllar duyabilmek dileği ile... çok yaşa mohsen.
mohsen namjoo'nun sesini uzun yıllar duyabilmek dileği ile... çok yaşa mohsen.
devamını gör...
geceye hayatta öğrendiğin bir şey bırak
bizim için değerli olduğunu sandığımız şeylerin aslında zamanla bize zarar verdiğini fark etmek.
devamını gör...
osler nodülleri
enfektif endokardit rahatsızlığında görülen parmak ucundaki ağrılı lezyondur.
avuç içi ağrısız lezyon ise janeway lekeleridir.
avuç içi ağrısız lezyon ise janeway lekeleridir.

devamını gör...
yazarların yalan söyleme nedenleri
kendimi anlatamayacağıma ya da beni anlayamacaklarına inandığım da yalan söyledim ben hep. ya da doğruları söylemenin o can yakıcı bedelleri ile savaşacak gücüm olmadığında.
neden kötü olduğumu anlatacak gücüm yoksa iyiyim dedim. neden mutsuz olduğumu anlayamıyorlarsa mutluyum dedim. özgür olma isteğimi, kendimi bulma çabamı farkedemiyorlarsa onların istediği şekilde davranıyormuş gibi yaptım.
ne yalan söyleyeyim rahat ettim.
neden kötü olduğumu anlatacak gücüm yoksa iyiyim dedim. neden mutsuz olduğumu anlayamıyorlarsa mutluyum dedim. özgür olma isteğimi, kendimi bulma çabamı farkedemiyorlarsa onların istediği şekilde davranıyormuş gibi yaptım.
ne yalan söyleyeyim rahat ettim.
devamını gör...
toplulukta heyecanı yenmek için yapılacak öneriler
daha önceden yakın arkadaş veya ailene karşı yapılması gereken pravo.
devamını gör...
file çorap
derler ki; çook eski savaş dönemlerinde fransa'da üretilen çoraplar için iplik yetersizliğinden dolayı bir nevi malzemeden çalınarak, mecburiyetten üretilmiş olan, zamanla da moda haline gelen bir çoraptır bu file çorap. yokluktan doğan ve yanlışlıkla ünlü olandır kendileri.
yırtık pırtık pantolonları moda diye giyiyoruz ya, heh ondan işte.
yırtık pırtık pantolonları moda diye giyiyoruz ya, heh ondan işte.
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
insanlar plân yapar, tanrı yukarıdan güler.
devamını gör...
veba geceleri
orhan pamuk’un 40 yıl düşünüp 5 senede yazdığım dediği romanıdır.
pamuk okuyuculara hayali bir ada olan minger adasında geçen “veba gecelerini” anlatıyor.
1901 yılında osmanlının minger adası’nda veba salgını ve salgının getirdikleri ustalıkla anlatılmış severek okudum.
öncelikle kitabın 2017 yılında çıkması bekleniyordu ama bir türlü çıkmadı ve ertelenip durdu herkes merakla bekliyordu ve sonunda 2021 yılında okuyucularla buluştu.
orhan pamuk harika bir dünya yaratmış hayranlıkla okudum minger adası ve içinde yarattığı dünya acayip lezzetli.
dönemi bütün gerçekliğiyle anlatması her kısmına özenmesi kitabın arkasında büyük bir emek olduğunu gösteriyor.
yarattığı dünyayı bu kadar iyi tasvir etmiş olması kitaptan alınan keyfi büyük miktarda arttırıyor. ayrıca ada için harita çizmesi fotoğraflar oluşturması okurken romanı daha anlaşılır yapıyor.
kitapta anlatıcı kişi mina mingerli adında bir kişi orhan pamuk yazarken daha iyi bir konfora sahip olmak için böyle bir şey tercih etmiş olmalı sanırım romanı yazarken kendisini daha özgür hissetmek için anlatıcı pozisyonunda mina mingerli adında bir hanımefendi bulunuyor.
orhan pamuk bu kitabında okuyucuya hem tarihi hem masalsı bir hikâye vadediyor. kitabı eline alan kişi zırhlı bir landoya atlayıp minger adasında hoş bir gezintiye çıkıyor. (bkz: lando)
ayrıca orhan pamuk’un bu kitabında kendisinden beklendiği üzere sık sık hatalar bulunuyor. devrik cümleler ve eksik virgüller bolca karşımıza çıkıyor. ben şahsen pek umursamam öyle şeyleri ama dikkat edip kitaptan soğuyacak kişiler olduğunu biliyorum ve tahmin ediyorum.
tabii orhan pamuk kitabı denince akla gelen bir başka mevzu ise siyasi göndermeler.
kitapta sık sık siyasi göndermeler bulunuyor ama orhan pamuk’un bir söyleşide bahsettiği gibi bu durum romanın dengesini bozmamış.
ben şahsen okuyucu olarak 100 yıl önce bulunan cahillikle şu an hala devam eden cahillik arasında bir fark göremedim ve bu duruma çok üzüldüm.
kitapta hoşuma en çok giden kısım ise yaratılan karakterlerin çok fazla detaylı olmasıydı. dediğim gibi karakterler üzerine çok düşünülerek yaratılmış ve hepsi okuma iştahını arttırıyor.
kitapta beğenmediğim kısımları spoiler bölümünde anlatacağım.
sonuç olarak orhan pamuk demlenmiş hatta yeterince demlenmiş güzel bir roman ortaya çıkarmış ben keyif alarak ve severek okudum.
kitaptan hoşuma giden bir kaç alıntıyı ekleyeyim.
karantina, halka rağmen halkı eğitip onlara kendi kendini koruma hünerini öğretme işidir.
bir tarih kitabındaki kişileri sevmemiz ya da onlardan nefret etmemiz zordur. ama romanları okurken bu duygulara kapılabilirsiniz.
insanların birbirleriyle ilişkileri zayıflamıştı, dostlukları ve yeni bir şeyleri öğrenme, yeni söylentilere öfkelenme isteği de azalmıştı. herkesin yeterince korkusu, yarası, telaşı vardı.
insan felaketin daha büyümeyeceğine, en sonunda bütün salgınlar gibi bunun da sönüp gideceğine, kimsenin görmediği bir köşede, hiç dışarı çıkmadan bir süre oturup beklerse başına bir şey gelmeyeceğine kendini inandırabilirdi.
tarihi hikayeler ne kadar “romantik” iseler, o kadar doğru değildirler ve ne kadar “doğruysalar” -ne yazık ki- o kadar da romantik değildirler.
kitapta geçen doktor nuri ve pakize sultan aşkı bu kitabı birçok bakış açısıyla değerlendirmemi sağladı. pakize sultan 1901 döneminde kadın olmanın ve sultan olmanın zorluklarını çekerken doktor nuri bilgili, namuslu ve mesleğine aşık biri olmanın zorluklarını çekiyor.
dönemin gelenekleri, yaşam koşulları, dini inançlar, ırk ayrımı, milliyetçilik, tarikatlar gibi konular arasında ve minger adasında sıkışıp kalan doktor nuri ve eşi pakize sultan romanda en sevdiğim karakterler oldular.
orhan pamuk’un bu kitabında sevmediğim kısımlar ise karakterlerin az oluşuydu. harika bir ada yaratmışsın çok güzel betimlemelerle anlatmışsın ama karakter sayısı bir elin parmağını geçmiyor bu durum beni büyük hayal kırıklığına uğrattı.
bir başka konu ise veba konusuydu yazar veba konusunu yeterince detaylı anlatmamış veya anlatmayı tercih etmemiş. ayrıca adada yaşayan insanların yaşadığı ürkü (topluluğu saran korku) çok iyi yansıtılmamış.
yazarın sık sık parantez içine bir şeyler eklemesi bir başka canımı sıkan konuydu sanırım bunları yapmak istediği için anlatıcıyı başka birisi yapmış bilmiyorum hoşuma gitmedi.
ayrıca tarihi bir kitap diye yapıldı sanırım ama kitap size spoiler veriyor çok rahatsız oldum 100. sayfada kim ölecek kim kalacak öğrenmiş oldum.
kitabın arkasında bulunan gösterişli ifadeler hoşuma gitmedi (satış mevzusuyla alakalı ticari bir konu sanırım) “pamuk yaşayan en büyük yazar” orhan abi bu cümleyi keşke koydurmasaydın yahu.
kitapla ilgili sevmediğim son olay ise kitapta bulunan yıllar sonra kısmıydı bence biraz gereksiz ve fazla olmuş.
kitapta sevdiğim kısımlar ise az bulunan karakterlerin mükemmele yakın şekilde oluşturulmasıydı.
öncelikle orhan pamuk’un bu romanında aşk kavramı çok güzel ve gerçek şekilde anlatılıyor. ölüm korkusu ve ölüm korkusunun insana neler yaptıracağı çok başarılı şekilde anlatılıyor.
minger adasının başlarda cennet gibi tasvir edilip zamanla cehenneme dönmesi bence bu romanın en başarılı kısmıydı.
dönemin tarihinin her iki bakış açısıyla ele alınması hoşuma giden bir başka detaydı.
anlatılan minger adasının kitapta harita şeklinde bulunması gerçekten çok hoşuma gitti haritayı incelemek incelerken hikâyeyi okumak çok keyifliydi.
bir başka konu orhan pamuk’un ölüme bakış açısıydı kitapta ölen karakterlerin ölümü abartılmadan gerçek şekilde anlatılmış. pamuk ölenle ölünmez niyetiyle ölümleri anlatmış ve anlamsızca çok hoşuma gitti.
büyük emek verilmiş bu romanı bizlerle geç de olsa buluşturduğu için orhan pamuk abiye buradan teşekkürlerimi iletiyorum. minger adasında çok güzel gezintilere çıkardın beni sağ ol orhan abi
not: 537 sayfalık bir kitabı hızlı şekilde okuduğum için unuttuğum veya yanlış değerlendirdiğim kısımlar olmuş olabilir kusura bakmayın.
pamuk okuyuculara hayali bir ada olan minger adasında geçen “veba gecelerini” anlatıyor.
1901 yılında osmanlının minger adası’nda veba salgını ve salgının getirdikleri ustalıkla anlatılmış severek okudum.
öncelikle kitabın 2017 yılında çıkması bekleniyordu ama bir türlü çıkmadı ve ertelenip durdu herkes merakla bekliyordu ve sonunda 2021 yılında okuyucularla buluştu.
orhan pamuk harika bir dünya yaratmış hayranlıkla okudum minger adası ve içinde yarattığı dünya acayip lezzetli.
dönemi bütün gerçekliğiyle anlatması her kısmına özenmesi kitabın arkasında büyük bir emek olduğunu gösteriyor.
yarattığı dünyayı bu kadar iyi tasvir etmiş olması kitaptan alınan keyfi büyük miktarda arttırıyor. ayrıca ada için harita çizmesi fotoğraflar oluşturması okurken romanı daha anlaşılır yapıyor.
kitapta anlatıcı kişi mina mingerli adında bir kişi orhan pamuk yazarken daha iyi bir konfora sahip olmak için böyle bir şey tercih etmiş olmalı sanırım romanı yazarken kendisini daha özgür hissetmek için anlatıcı pozisyonunda mina mingerli adında bir hanımefendi bulunuyor.
orhan pamuk bu kitabında okuyucuya hem tarihi hem masalsı bir hikâye vadediyor. kitabı eline alan kişi zırhlı bir landoya atlayıp minger adasında hoş bir gezintiye çıkıyor. (bkz: lando)
ayrıca orhan pamuk’un bu kitabında kendisinden beklendiği üzere sık sık hatalar bulunuyor. devrik cümleler ve eksik virgüller bolca karşımıza çıkıyor. ben şahsen pek umursamam öyle şeyleri ama dikkat edip kitaptan soğuyacak kişiler olduğunu biliyorum ve tahmin ediyorum.
tabii orhan pamuk kitabı denince akla gelen bir başka mevzu ise siyasi göndermeler.
kitapta sık sık siyasi göndermeler bulunuyor ama orhan pamuk’un bir söyleşide bahsettiği gibi bu durum romanın dengesini bozmamış.
ben şahsen okuyucu olarak 100 yıl önce bulunan cahillikle şu an hala devam eden cahillik arasında bir fark göremedim ve bu duruma çok üzüldüm.
kitapta hoşuma en çok giden kısım ise yaratılan karakterlerin çok fazla detaylı olmasıydı. dediğim gibi karakterler üzerine çok düşünülerek yaratılmış ve hepsi okuma iştahını arttırıyor.
kitapta beğenmediğim kısımları spoiler bölümünde anlatacağım.
sonuç olarak orhan pamuk demlenmiş hatta yeterince demlenmiş güzel bir roman ortaya çıkarmış ben keyif alarak ve severek okudum.
kitaptan hoşuma giden bir kaç alıntıyı ekleyeyim.
karantina, halka rağmen halkı eğitip onlara kendi kendini koruma hünerini öğretme işidir.
bir tarih kitabındaki kişileri sevmemiz ya da onlardan nefret etmemiz zordur. ama romanları okurken bu duygulara kapılabilirsiniz.
insanların birbirleriyle ilişkileri zayıflamıştı, dostlukları ve yeni bir şeyleri öğrenme, yeni söylentilere öfkelenme isteği de azalmıştı. herkesin yeterince korkusu, yarası, telaşı vardı.
insan felaketin daha büyümeyeceğine, en sonunda bütün salgınlar gibi bunun da sönüp gideceğine, kimsenin görmediği bir köşede, hiç dışarı çıkmadan bir süre oturup beklerse başına bir şey gelmeyeceğine kendini inandırabilirdi.
tarihi hikayeler ne kadar “romantik” iseler, o kadar doğru değildirler ve ne kadar “doğruysalar” -ne yazık ki- o kadar da romantik değildirler.
kitapta geçen doktor nuri ve pakize sultan aşkı bu kitabı birçok bakış açısıyla değerlendirmemi sağladı. pakize sultan 1901 döneminde kadın olmanın ve sultan olmanın zorluklarını çekerken doktor nuri bilgili, namuslu ve mesleğine aşık biri olmanın zorluklarını çekiyor.
dönemin gelenekleri, yaşam koşulları, dini inançlar, ırk ayrımı, milliyetçilik, tarikatlar gibi konular arasında ve minger adasında sıkışıp kalan doktor nuri ve eşi pakize sultan romanda en sevdiğim karakterler oldular.
orhan pamuk’un bu kitabında sevmediğim kısımlar ise karakterlerin az oluşuydu. harika bir ada yaratmışsın çok güzel betimlemelerle anlatmışsın ama karakter sayısı bir elin parmağını geçmiyor bu durum beni büyük hayal kırıklığına uğrattı.
bir başka konu ise veba konusuydu yazar veba konusunu yeterince detaylı anlatmamış veya anlatmayı tercih etmemiş. ayrıca adada yaşayan insanların yaşadığı ürkü (topluluğu saran korku) çok iyi yansıtılmamış.
yazarın sık sık parantez içine bir şeyler eklemesi bir başka canımı sıkan konuydu sanırım bunları yapmak istediği için anlatıcıyı başka birisi yapmış bilmiyorum hoşuma gitmedi.
ayrıca tarihi bir kitap diye yapıldı sanırım ama kitap size spoiler veriyor çok rahatsız oldum 100. sayfada kim ölecek kim kalacak öğrenmiş oldum.
kitabın arkasında bulunan gösterişli ifadeler hoşuma gitmedi (satış mevzusuyla alakalı ticari bir konu sanırım) “pamuk yaşayan en büyük yazar” orhan abi bu cümleyi keşke koydurmasaydın yahu.
kitapla ilgili sevmediğim son olay ise kitapta bulunan yıllar sonra kısmıydı bence biraz gereksiz ve fazla olmuş.
kitapta sevdiğim kısımlar ise az bulunan karakterlerin mükemmele yakın şekilde oluşturulmasıydı.
öncelikle orhan pamuk’un bu romanında aşk kavramı çok güzel ve gerçek şekilde anlatılıyor. ölüm korkusu ve ölüm korkusunun insana neler yaptıracağı çok başarılı şekilde anlatılıyor.
minger adasının başlarda cennet gibi tasvir edilip zamanla cehenneme dönmesi bence bu romanın en başarılı kısmıydı.
dönemin tarihinin her iki bakış açısıyla ele alınması hoşuma giden bir başka detaydı.
anlatılan minger adasının kitapta harita şeklinde bulunması gerçekten çok hoşuma gitti haritayı incelemek incelerken hikâyeyi okumak çok keyifliydi.
bir başka konu orhan pamuk’un ölüme bakış açısıydı kitapta ölen karakterlerin ölümü abartılmadan gerçek şekilde anlatılmış. pamuk ölenle ölünmez niyetiyle ölümleri anlatmış ve anlamsızca çok hoşuma gitti.
büyük emek verilmiş bu romanı bizlerle geç de olsa buluşturduğu için orhan pamuk abiye buradan teşekkürlerimi iletiyorum. minger adasında çok güzel gezintilere çıkardın beni sağ ol orhan abi
not: 537 sayfalık bir kitabı hızlı şekilde okuduğum için unuttuğum veya yanlış değerlendirdiğim kısımlar olmuş olabilir kusura bakmayın.
devamını gör...
hz. muhammed
bana peygamberin nasıldır anlat deseler gönderildiği toplumu hayvaniyetten kurtarıp insaniyete kavuşturan, kadınların yaşama hakkının bile olmadığı yer ve zamanda onlara toplumda statü ve değer verip hiç kimsenin kimseden üstün olmadığını anlatan *, kendisini taşlayarak kan revan içinde bırakanlara bile bir zarar gelmesini istemeyen yeryüzüne gelmiş en güzel insan olan rahmet peygamberidir derim.
devamını gör...
çocuk kitapları
kısa olan veya bir şekilde kısaltılabilmiş kitapların da çocuk kitabı olarak itelenmeye çalışıldığı kategori. sadece hacimden yola çıkılarak çocuğun psikolojik, fiziksel, bilişsel durumunu, ihtiyaçlarını görmezden gelerek karalanmış örneklerini görmek mümkün.
en çok rahatsız olduğum konu ise sokakta yakaladığı çocuğu azarlayan bir yabancı tutumundaki kitaplar. hayır, bir çocuk için yazılmış kitabın anne-baba rolünü üstlenmesi gerekmiyor. ben o kitabı okuyup "gördün mü yavrum küçük panda anasını dinlemedi, bu yüzden başına kötü işler geldi." demeyeyim. bırak da çocuğuyla eylemleri ve eylemlerinin niteliği konusunda ebeveynleri konuşsun, çocuk karar versin. ama yok, illa bir ders verilecek. sen bir kitap olarak sadece bir kitap ol. bir şeyi düşünmeye, yapmaya zorlama veya motive etme. eğitici olmanı istesem eğitici kitap satın alırım. çocuğun zihnini bırak lütfen.
çocuk kitapları arasından çocuklara uygun kitap bulmak için kırk takla atıyor insan.
en çok rahatsız olduğum konu ise sokakta yakaladığı çocuğu azarlayan bir yabancı tutumundaki kitaplar. hayır, bir çocuk için yazılmış kitabın anne-baba rolünü üstlenmesi gerekmiyor. ben o kitabı okuyup "gördün mü yavrum küçük panda anasını dinlemedi, bu yüzden başına kötü işler geldi." demeyeyim. bırak da çocuğuyla eylemleri ve eylemlerinin niteliği konusunda ebeveynleri konuşsun, çocuk karar versin. ama yok, illa bir ders verilecek. sen bir kitap olarak sadece bir kitap ol. bir şeyi düşünmeye, yapmaya zorlama veya motive etme. eğitici olmanı istesem eğitici kitap satın alırım. çocuğun zihnini bırak lütfen.
çocuk kitapları arasından çocuklara uygun kitap bulmak için kırk takla atıyor insan.
devamını gör...