sözlüklerin dilimize kazandırdığı kelimeler ve tümceler
diğer bir meşhuru "-dır" eki ve de bakınız kelimesi.
devamını gör...
normal sözlük yazarından gelen bayram mesajı
işte herkes hayırsız, bir kişi de dememiş ki merdumgiriz' e bir mesaj gondereyim. amaaa ben herkesin bayramını buradan kutluyorum. iyi bayramlar canım dostlarım.
devamını gör...
palto (öykü)
gogol'un bir delinin güncesi isimli eserinde yer alan 3 öyküden biridir.
dostoyevski, bu öyküye dair rus edebiyatının yazarları adına hepimiz gogol'un palto'sundan çıktık demiştir.
dostoyevski, bu öyküye dair rus edebiyatının yazarları adına hepimiz gogol'un palto'sundan çıktık demiştir.
devamını gör...
yasemin
çok güzel bir akgün akova şiiridir;
çimenlerin içinde bekledim seni sırtı dikenli bir böcek gibi
orkidelerin arasında kara nanelerin fesleğenlerin
kardelenlerin köklerinde
ve yapraklarında
arıların ayak izlerini taşıyan gelinciklerin
sonra yasemin, güzelim, senin son yaprağın aşktı
aşktı aralık kapılara anlattığın
çıkıp gitmelerin aşktı
aşktı dönüp gelmelerin
sonra yasemin, güzelim
likenli kayaların üzerine adını yazdım
ve okuma yazma öğrettim kertenkelelere
sersem gibiydiler, yeni uyanmışlardı kış uykularından
sarı saçlarından söz edince onlara, ilkbahardan dayak yedim
çünkü hem annen hem babandı ilkbahar
allahtan arkadaşım yaz vardı, çok yakındaydı, geldi beni kurtardı
yaşadığın bütün evleri bir bir gezdim o yaz
ebene teşekkür ettim doğduğun evin bahçesinde
"bir zeytin dalına benziyordu elime aldığımda,
sonra birden bir çiçeğe dönüşüverdi,"
dedi ve sordu,
"yeniden zeytin dalı mı oldu yoksa?"
sonra yasemin, güzelim
taşbebeğine yeni elbiseler giydirdim
ahşabını kokladım merdivenlerinde bakıştığımız evin
ve bir avuç yem bıraktım havuzun yanına ardıç kuşları için
sonra yasemin, güzelim
kendimi de bıraktım orda
yitirdiğim
ve yitireceğim bütün kadınlar için
sonra yasemin, güzelim, senin son yaprağın aşktı
aşktı uçmak ve konmak
varmak ve dönmek aşktı
memelerinin arasından
bulutlara tırmanan
bir çocuk olarak duruyor aşk
bugün bile
belleğimde
çimenlerin içinde bekledim seni sırtı dikenli bir böcek gibi
orkidelerin arasında kara nanelerin fesleğenlerin
kardelenlerin köklerinde
ve yapraklarında
arıların ayak izlerini taşıyan gelinciklerin
sonra yasemin, güzelim, senin son yaprağın aşktı
aşktı aralık kapılara anlattığın
çıkıp gitmelerin aşktı
aşktı dönüp gelmelerin
sonra yasemin, güzelim
likenli kayaların üzerine adını yazdım
ve okuma yazma öğrettim kertenkelelere
sersem gibiydiler, yeni uyanmışlardı kış uykularından
sarı saçlarından söz edince onlara, ilkbahardan dayak yedim
çünkü hem annen hem babandı ilkbahar
allahtan arkadaşım yaz vardı, çok yakındaydı, geldi beni kurtardı
yaşadığın bütün evleri bir bir gezdim o yaz
ebene teşekkür ettim doğduğun evin bahçesinde
"bir zeytin dalına benziyordu elime aldığımda,
sonra birden bir çiçeğe dönüşüverdi,"
dedi ve sordu,
"yeniden zeytin dalı mı oldu yoksa?"
sonra yasemin, güzelim
taşbebeğine yeni elbiseler giydirdim
ahşabını kokladım merdivenlerinde bakıştığımız evin
ve bir avuç yem bıraktım havuzun yanına ardıç kuşları için
sonra yasemin, güzelim
kendimi de bıraktım orda
yitirdiğim
ve yitireceğim bütün kadınlar için
sonra yasemin, güzelim, senin son yaprağın aşktı
aşktı uçmak ve konmak
varmak ve dönmek aşktı
memelerinin arasından
bulutlara tırmanan
bir çocuk olarak duruyor aşk
bugün bile
belleğimde
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
çok uzun zaman önceydi.
gözlerim gülerek uyanıyordum ve dünyada değil gibiydim.
yalnızlığımla oyun oynamayı öğrenmiştim.
her şey durgun ve berraktı, bu bana huzur veriyordu.
kendimden başka hiç bir kaygım yoktu.
neye elimi atsam çiçeklendirebilecek kadar sabrım ve neşem vardı.
sadece bir deli an geldi, o deli anda kendime deli bir güven...
sonrası sarhoş sofrasından kalkan kafası güzelin sendeleyerek kaldırımda attığı adımlar gibi anlık ve şuursuz...
yıllar geçti ve ben, hala, o deli andayım...
gözlerim gülerek uyanıyordum ve dünyada değil gibiydim.
yalnızlığımla oyun oynamayı öğrenmiştim.
her şey durgun ve berraktı, bu bana huzur veriyordu.
kendimden başka hiç bir kaygım yoktu.
neye elimi atsam çiçeklendirebilecek kadar sabrım ve neşem vardı.
sadece bir deli an geldi, o deli anda kendime deli bir güven...
sonrası sarhoş sofrasından kalkan kafası güzelin sendeleyerek kaldırımda attığı adımlar gibi anlık ve şuursuz...
yıllar geçti ve ben, hala, o deli andayım...
devamını gör...
recep tayyip erdoğan
18 yıllık serüveninde onun en çok yanında olan beceriksiz muhalefet ve padişah sever halktır. kendisini suçlamayı bırakalım lütfen. bende düne kadar kızıyordum. eleştiri yapacak olsanız muhalefet asla arkanızda durmaz. neden dursun ki abi adamlar maaşını alıyor neden ülke yönetmek istesin neden sorumluluk alsın ki. rte halkın yarısını yönetiyor. kalan ona oy vermeyecek kısmın ise oylarını böldürüyor. halkın yarısını yönetmek tamamını yönetmekten daha çok işine geliyor. siyaset işinde başarılı diyebilirim. ayrıca siyasal islamcılar ve sonradan görmeler altın varak sever.
devamını gör...
doğu ekspresi
bir tren hattı. aynı isimde iki hat vardır.
ankara-kars arası olan ve bir de agatha christie’nin doğu ekspresinde cinayet kitabına ilham vermiş orient express. bu hat ise eskiden fransa-istanbul, sirkeci garı arasındaymış.
ankara-kars arası olan ve bir de agatha christie’nin doğu ekspresinde cinayet kitabına ilham vermiş orient express. bu hat ise eskiden fransa-istanbul, sirkeci garı arasındaymış.
devamını gör...
erkekler ağlamaz
bunu kim uydurduysa gerçekten empati duygusu yok olmuştur.
ağlamak gerçekten zor başarabildiğim bir olaydır ama yüreği hafifletir, sanki gönülden kopardıklarını gözlerinden damla damla atmak gibi hissettirir.
yalnızken sığındığım bir liman gibidir ağlamak, keşke kimse ağlamasa ama olmuyor işte. dolayısıyla ağlamanın cinsiyeti olamaz.
ağlamayı becerebilen erkeğe de selam olsun benden.
ağlamak gerçekten zor başarabildiğim bir olaydır ama yüreği hafifletir, sanki gönülden kopardıklarını gözlerinden damla damla atmak gibi hissettirir.
yalnızken sığındığım bir liman gibidir ağlamak, keşke kimse ağlamasa ama olmuyor işte. dolayısıyla ağlamanın cinsiyeti olamaz.
ağlamayı becerebilen erkeğe de selam olsun benden.
devamını gör...
hüseyin nihal atsız 116 yaşında
vaktiyle bir atsız varmış... var olsun!
hakkında hiçbir şey bilmeden yadırgayanlar hariç, edebi olarak, düşünce olarak türk tarihindeki en önemli yere sahip değerlerimizdendir.
ad gününde saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.
hakkında hiçbir şey bilmeden yadırgayanlar hariç, edebi olarak, düşünce olarak türk tarihindeki en önemli yere sahip değerlerimizdendir.
ad gününde saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.
devamını gör...
la bu islam ne etti size
marvel çizgi romanlarından daha dayanaksız bir masala akli melekelerini kazanmış insanların inanmasının acı vericiliği bir yana, başka insanların da bu masalın dayatmalarına göre yaşamalar bekleniyor.
bütün gaipten gelen seslere veya masallara inanan insanlar bütün bunları kendi vicdanlarının içinde yaşayacaklarsa en azından benim için hiçbir sıkıntı yok. herkes istediğine inanmakta özgür. ama çevresindeki dünyayı hezeyanlara ve sanrılara göre şekillendirmek isterlerse bu her zaman tepki görecek.
bütün gaipten gelen seslere veya masallara inanan insanlar bütün bunları kendi vicdanlarının içinde yaşayacaklarsa en azından benim için hiçbir sıkıntı yok. herkes istediğine inanmakta özgür. ama çevresindeki dünyayı hezeyanlara ve sanrılara göre şekillendirmek isterlerse bu her zaman tepki görecek.
devamını gör...
bodrum yangının milas’taki termik santrale yaklaşması
haberlerde okuduğuma göre yangının termik santrale de ulaşabileceği önceden hep uyarılmış, bildirilmiş. gerekli önlemler neden alınmıyor. ülke göz göre göre yanıyor günlerce.
yetkili kişilerin veya yetkiyi verenin ülkeyi ne hale çevirmek istediğini anlayamıyorum.
yetkili kişilerin veya yetkiyi verenin ülkeyi ne hale çevirmek istediğini anlayamıyorum.
devamını gör...
aziz nesin
atık kağıtları biriktirir sonra onları delgeçle delip saklarmış. ne yapacaksın bunları, diye sorulduğunda :
- vakıftaki çocuklar mezun olduğunda ya da evlendiğinde üstlerine konfeti diye atacağım,dermiş.
vakıf hakkında evernevergreen çok güzel bir yazı yazmış zaten
(bkz: #162463)
****
kitaplarını öyle severdim ki küçük bir çocukken, evdekiler gece ışığı yakmamı istemiyorlar diye fenerle yorganın altında okurdum.bazen sesli sesli gülmemek için çok zorlardım kendimi.
hepsi kara mizah tarzında yazılmış yüzlerce öykü, biz insanların ne kadar yapmacık ve iki yüzlü olduğuna değinir ;durumu idare etmek için kırk takla atanları, din sömürücülerini, siyasi çıkarlar adına yapılanları, geri kalmışlığımızın ardındaki sebepleri kahramanları aracılığıyla anlatır.
beklenmedik durumları karşınıza çıkarır: bir kadın eşinin hıçkırmasına aşık olmuştur, artık bunu yapmayınca boşanmak için mahkemeye başvurur.
bir başka öyküsünde amerikalı bir turist kulağında radyosu aya yolculuk yapan yakınının durumunu takip ederken istanbul’da bir semtten ötekine gitmeye çalışır ama başlarına gelmedik kalmaz. turist kadını gezdirenler olmadık yaratıcı kılıflar bularak bu aksilikleri açıklamaya çalıştıkça daha da komik duruma düşerler.
bir diğerinde, kendisine yaklaşan kurdun kokusunu aldığı halde kendini kandırmaya çalışan eşeğin, kurt ta burnunun ucuna kadar gelse de en sonunda, ona yem oluşuyla biten duyarsızlığını anlatır.( burada biraz da tehlikeyi gördüğümüz halde onlara duyarsız kalan , tam ensesine geldiğinde durumun ciddiyetini anlayan halimize dem vurur.
paranın, ekonomik ve sosyal statünün, sınıf atmanın insan hayatına getirmiş olduklarını, doymak bilmez hırsların kişileri içine soktukları durumları mizahi bir dille anlatır.
kısacası insanca kusurlarımızı abartı ve süslemelerle karşımıza koyarak yapabilene bir özeleştiri, görebilene geniş ve eleştirel bir bakış açısı sağlar.
- vakıftaki çocuklar mezun olduğunda ya da evlendiğinde üstlerine konfeti diye atacağım,dermiş.
vakıf hakkında evernevergreen çok güzel bir yazı yazmış zaten
(bkz: #162463)
****
kitaplarını öyle severdim ki küçük bir çocukken, evdekiler gece ışığı yakmamı istemiyorlar diye fenerle yorganın altında okurdum.bazen sesli sesli gülmemek için çok zorlardım kendimi.
hepsi kara mizah tarzında yazılmış yüzlerce öykü, biz insanların ne kadar yapmacık ve iki yüzlü olduğuna değinir ;durumu idare etmek için kırk takla atanları, din sömürücülerini, siyasi çıkarlar adına yapılanları, geri kalmışlığımızın ardındaki sebepleri kahramanları aracılığıyla anlatır.
beklenmedik durumları karşınıza çıkarır: bir kadın eşinin hıçkırmasına aşık olmuştur, artık bunu yapmayınca boşanmak için mahkemeye başvurur.
bir başka öyküsünde amerikalı bir turist kulağında radyosu aya yolculuk yapan yakınının durumunu takip ederken istanbul’da bir semtten ötekine gitmeye çalışır ama başlarına gelmedik kalmaz. turist kadını gezdirenler olmadık yaratıcı kılıflar bularak bu aksilikleri açıklamaya çalıştıkça daha da komik duruma düşerler.
bir diğerinde, kendisine yaklaşan kurdun kokusunu aldığı halde kendini kandırmaya çalışan eşeğin, kurt ta burnunun ucuna kadar gelse de en sonunda, ona yem oluşuyla biten duyarsızlığını anlatır.( burada biraz da tehlikeyi gördüğümüz halde onlara duyarsız kalan , tam ensesine geldiğinde durumun ciddiyetini anlayan halimize dem vurur.
paranın, ekonomik ve sosyal statünün, sınıf atmanın insan hayatına getirmiş olduklarını, doymak bilmez hırsların kişileri içine soktukları durumları mizahi bir dille anlatır.
kısacası insanca kusurlarımızı abartı ve süslemelerle karşımıza koyarak yapabilene bir özeleştiri, görebilene geniş ve eleştirel bir bakış açısı sağlar.

devamını gör...
sesler ve küller
behçet aysan'ın kaleminden çıkmış en güzel şiirlerden biri. yoksulluğun şiiridir sesler ve küller; haksızlığın, eşit olmayan şartların, işçi sınıfının, ankara'nın şiiridir. sivas katliamında bir kibrit alevi ile yanıp kül olmuş bir şairin, insanların görmek istemediği karanlığa ışık tutmasıdır bir nevi. şiir aynı zamanda aysan'ın; "yüz yıldır ülkemizde güzel bir gelecek için seslere ve küllere, zincirlere ve ölümlere bütün acılara..." cümleleri ile başlayan şiir derlemesine de ismini vermiştir. ne zaman okusam onlarca jilet çiğniyormuşum gibi keskin bir kan tadı geliyor ağzıma. yanmış insan etinin kokusunu, geçmekten ürktüğümüz mahallerin rutubetini soluyorum. belki bilmeden ya da utanmadan parçası olduğumuz bu adaletsizliğin ağırlığı biniyor üzerime. suni ve anlık hatta belki tamamen ikiyüzlüce ama aysan'ın dediği gibi, yok başka cehennem yaşıyoruz işte.
orada duruyorsun, fırtınalar tanığımdır
terkedilmiş
beyaz ve nazlı,
yorgun bir hallacın
attığı
yünler
gibi
dokunaklı.
git diyorlar gidiyorsun
kal diyorlar
ne bir ses
ne bir şarkı.
ey saçlarına ak kuşlar üşüştüren
yüzünü peçesine saklamış
ayın altında
çam dalına asılan
gümüş
gölgesi
göle düşmüş.
kendine bıçaklar bileyen
devrilmiş
kağnı
gibi
yolda kalmış
sevgilim.
altın benekli
fundalıklarda
pusuya düşürülen
geceleyin gözleri bağlı
götürülen
karaca.
inilmedik ne bir deniz
çıkılmadık ne bir dağ
uğranmadık han
bırakmayan
yaralı koşma
sevdalı
im
halkım, sevgilim.
saz yok
mızrap yok
hep konmuş
hem göçebe
hem balık hem kuş
hem ingin hem yokuş
yanık otlar gibi
kavrulmuş
esmer ve yoksul.
iner şafağın alacasında
karıncalar ordusu
şehre
kenar
mahallelerden
yürüyerek
ve trenlerle.
su satan çocuklarıyla
kapılarında vagonların
çamaşırcı
kadınlarıyla
iner
şehre
sincan'dan
iner mamak'tan
battal gazi
destanı ve
kan kalesi
ve kılıcıyla alinin
mızraklı ilmihalle.
yok başka bir cehennem
yaşıyorsun işte
ellerine
bulaşmış
kara incirin sütü
ve kardeşinin
kanı
habil ile kabilin.
yaşıyorsun
sarışın
onurlu ve aşık
karasevdalar
içinde
aydınlık.
yok senin kayan bir yıldızın
puslu
seken dizin
çolpanın
görünmüyor.
bu gökyüzü
sana
bana dar
telliturnam uçamaz
gelinkuşum konamaz.
tel örgüyle
çevrilmiş
onlara
mavi ve alabildiğine
geniş.
hasretin çırağı
gurbetin
kalfası
ve aydınlıkların
ustasısın
sönünce
mum
sönünce
çarağı
karanlıklara
çarpan
pervanem.
halkım
sevgilim
yanar
güneşte etin kehribar
bir üzüm
çıngılı
gibi.
çıkrık iner
çıkar
çıkrık
varılmaz
dibi görülmedik
korkuyum.
süngerdedir
vurgun yemiş
tütün
düzer
inci
gibi.
karabükte
duman olur
savrulur
gıslavette işçi.
yıllar yılı
bilirim
döne döne
yıllar yılı
aynı
kitabı okur
adı acılarbilgisi
adı acılarbilgisi
acılarbilgisi.
orada duruyorsun, fırtınalar tanığımdır
terkedilmiş
beyaz ve nazlı,
yorgun bir hallacın
attığı
yünler
gibi
dokunaklı.
git diyorlar gidiyorsun
kal diyorlar
ne bir ses
ne bir şarkı.
ey saçlarına ak kuşlar üşüştüren
yüzünü peçesine saklamış
ayın altında
çam dalına asılan
gümüş
gölgesi
göle düşmüş.
kendine bıçaklar bileyen
devrilmiş
kağnı
gibi
yolda kalmış
sevgilim.
altın benekli
fundalıklarda
pusuya düşürülen
geceleyin gözleri bağlı
götürülen
karaca.
inilmedik ne bir deniz
çıkılmadık ne bir dağ
uğranmadık han
bırakmayan
yaralı koşma
sevdalı
im
halkım, sevgilim.
saz yok
mızrap yok
hep konmuş
hem göçebe
hem balık hem kuş
hem ingin hem yokuş
yanık otlar gibi
kavrulmuş
esmer ve yoksul.
iner şafağın alacasında
karıncalar ordusu
şehre
kenar
mahallelerden
yürüyerek
ve trenlerle.
su satan çocuklarıyla
kapılarında vagonların
çamaşırcı
kadınlarıyla
iner
şehre
sincan'dan
iner mamak'tan
battal gazi
destanı ve
kan kalesi
ve kılıcıyla alinin
mızraklı ilmihalle.
yok başka bir cehennem
yaşıyorsun işte
ellerine
bulaşmış
kara incirin sütü
ve kardeşinin
kanı
habil ile kabilin.
yaşıyorsun
sarışın
onurlu ve aşık
karasevdalar
içinde
aydınlık.
yok senin kayan bir yıldızın
puslu
seken dizin
çolpanın
görünmüyor.
bu gökyüzü
sana
bana dar
telliturnam uçamaz
gelinkuşum konamaz.
tel örgüyle
çevrilmiş
onlara
mavi ve alabildiğine
geniş.
hasretin çırağı
gurbetin
kalfası
ve aydınlıkların
ustasısın
sönünce
mum
sönünce
çarağı
karanlıklara
çarpan
pervanem.
halkım
sevgilim
yanar
güneşte etin kehribar
bir üzüm
çıngılı
gibi.
çıkrık iner
çıkar
çıkrık
varılmaz
dibi görülmedik
korkuyum.
süngerdedir
vurgun yemiş
tütün
düzer
inci
gibi.
karabükte
duman olur
savrulur
gıslavette işçi.
yıllar yılı
bilirim
döne döne
yıllar yılı
aynı
kitabı okur
adı acılarbilgisi
adı acılarbilgisi
acılarbilgisi.
devamını gör...
sözlüğe yeni gelen tuhaf tipler
buyursun gelsinler. ne yapalım ulan içeride hep aynı kişilerle mi kalalım. ayrıca tuhaf ne demek açsana biraz neye göre tuhaf.
yeni yazarlar gelince heyecan tavan yapıyor. 2023 yılı gibi bu sözlük panayıra dönecek.
yeni yazarlar gelince heyecan tavan yapıyor. 2023 yılı gibi bu sözlük panayıra dönecek.
devamını gör...
dünyadaki en korkunç gerçek
küçücük bir zaman diliminde yaşamak için fırlatıldığın bu gezegende , evrenin ve akla gelebilecek her zor sorunun cevabını bulamadan pat diye ölecek olmak. bir daha hiçbir dizilimle tekrar doğmayacak olmak. ölmek ve sonunda ne olacaĝını bilmemek. 3000 yılını asla görememek. ömrün ölümsūzlüğü bulmak isterken son bulması.
devamını gör...
rüyada normal sözlük'ü görmek
yemin ederim bu gece gördüm bunu. iko yeni bir özellik getirmiş, sözlüğe canlı toplantı özelliği gelmiş. bissürü yazar böyle konuşuyor.
köylü yazardan ironiler, ıvanmilinski, uranüs filan hatırladıklarım. herkes böyle kafamda canlandırdığım gibi. acaip komikti.*
köylü yazardan ironiler, ıvanmilinski, uranüs filan hatırladıklarım. herkes böyle kafamda canlandırdığım gibi. acaip komikti.*
devamını gör...
seri tanım silme özgürlüğü
arkadaşlar toplaşın benim yine tespitim geldi.
kendi entrylerinizi silemiyor musunuz?
bu durumdan müzdarip misiniz?
kolayı var, silmek isteyipte silemediğiniz entryleri yeniden düzenleyip küfür ekliyorsunuz.
sonra entry numarasıyla modlara şikayet ediyorsunuz. onlar sizin yerinize patır patır entrylerinizi silecek siz de alttan alttan sırıtacaksınız.
ceza alma riskiniz var ama kendiniz teslim olduğunuz için iyi hal indirimi alırsınız diye düşünüyorum.
kendi entrylerinizi silemiyor musunuz?
bu durumdan müzdarip misiniz?
kolayı var, silmek isteyipte silemediğiniz entryleri yeniden düzenleyip küfür ekliyorsunuz.
sonra entry numarasıyla modlara şikayet ediyorsunuz. onlar sizin yerinize patır patır entrylerinizi silecek siz de alttan alttan sırıtacaksınız.
ceza alma riskiniz var ama kendiniz teslim olduğunuz için iyi hal indirimi alırsınız diye düşünüyorum.
devamını gör...
geceye çocukluktan kalan bir ukde bırak
anne sevgisi...
annem hayattaydı ama hiç alakadar olduğunu bilmem. hastane zamanlarımda kardeşlerimi bahane eder günde bir saat de olsa yanıma gelmezdi. bahane çünkü, teyzem bizde kalıyordu istese pek tabii kardeslerimi ona bırakıp, babamla bir saatliğine de olsa gelebilirdi .herkesin annesi yanında olurdu. benim ise babam. o da işten izin alabildiği kadar...
....
-seni çöpün kenarında bulduk! gözlerim doldu, taştı taşacak;
+biliyorum. anneciğim geri atmazsınız degil mi? yüzünde sert bir ifadeyle;
-bilmem, belki atarım. o esnada korkudan yüreğim ağzımda;
+ama beni kopekler, kediler yeeer!
-yerler tabi... titreyen ellerimi karnıma koyup;
+karnımı yerler mi?
-yerler!!! korkuyla kollarima sarilip;
+ellerimi yerler mi?
-ellerini de yerler. ağlayarak ellerimi başıma koyup;
+kafamı bile yerler mi?!
-sorup durma ! her tarafini ,kemiklerini bile yerler! artik hıçkırıklara boğulurum;
-ama o zaman ölürüm ben!
+öööll bana ne? sen benim çocuğum değilsin.
-anneee...
+anne deme bana!
-....
ıkinci sinifa gidinceye kadar ,hastanede degilsem ve annemle evde yalnız kalmışsam her günüm böyle geçermiş. ben aglarken annem de bu duruma çok gülermiş. bunu eski günlerin muhabbeti acildiginda kahkahalarla anlatan annem diyor. aglaya ağlaya üzüntüden şekerim tavan yapar, sonra uyur kalırmışım. (tip 1 diyabetim ) çöpün kenarinda bulduklarindan midir nedir, beni kan çekiyor eski muhitten arkadaşlarımı pek bir özlüyorum. hergün mutlaka bizim çocuklarla buluşup mama su veriyorum...*
annem hayattaydı ama hiç alakadar olduğunu bilmem. hastane zamanlarımda kardeşlerimi bahane eder günde bir saat de olsa yanıma gelmezdi. bahane çünkü, teyzem bizde kalıyordu istese pek tabii kardeslerimi ona bırakıp, babamla bir saatliğine de olsa gelebilirdi .herkesin annesi yanında olurdu. benim ise babam. o da işten izin alabildiği kadar...
....
-seni çöpün kenarında bulduk! gözlerim doldu, taştı taşacak;
+biliyorum. anneciğim geri atmazsınız degil mi? yüzünde sert bir ifadeyle;
-bilmem, belki atarım. o esnada korkudan yüreğim ağzımda;
+ama beni kopekler, kediler yeeer!
-yerler tabi... titreyen ellerimi karnıma koyup;
+karnımı yerler mi?
-yerler!!! korkuyla kollarima sarilip;
+ellerimi yerler mi?
-ellerini de yerler. ağlayarak ellerimi başıma koyup;
+kafamı bile yerler mi?!
-sorup durma ! her tarafini ,kemiklerini bile yerler! artik hıçkırıklara boğulurum;
-ama o zaman ölürüm ben!
+öööll bana ne? sen benim çocuğum değilsin.
-anneee...
+anne deme bana!
-....
ıkinci sinifa gidinceye kadar ,hastanede degilsem ve annemle evde yalnız kalmışsam her günüm böyle geçermiş. ben aglarken annem de bu duruma çok gülermiş. bunu eski günlerin muhabbeti acildiginda kahkahalarla anlatan annem diyor. aglaya ağlaya üzüntüden şekerim tavan yapar, sonra uyur kalırmışım. (tip 1 diyabetim ) çöpün kenarinda bulduklarindan midir nedir, beni kan çekiyor eski muhitten arkadaşlarımı pek bir özlüyorum. hergün mutlaka bizim çocuklarla buluşup mama su veriyorum...*
devamını gör...