neyin ne olduğunu bilmeyen daha dinini bile bilmeyen kulaktan dolma güzellemerle hareket eden kimse. seküler kesime inat olsun diye isterler çoğunlukla. ama bu laik sisteme o kadar entegre olmuşlardır ki benim diyen müslüman bile bu yeni gelen sisteme alışamaz, kabul edemez. aksini iddia eden 2 hafta kendi evinde denesin.
öte yandan kendi inancını diğer insanlara dayatmaya çalışan bir zihniyet. seninle aynı topraklarda yaşıyoruz diye aynı hayat görüşüne sahip olmak zorunda değilim beybimsu :p kendi evinde istediğini yap benim evime karışma
devamını gör...

gunde 67547474645 kere dinledigim...

devamını gör...

27 uydusundan 24'ü, isimlerini shakespeare oyunlarındaki karakterlerden almıştır.
devamını gör...

yarın görevden alınır diye yorumladım..
devamını gör...

ben de siyaset okumak istiyorum acaba beni de seçim otobüsü ile alırlar mı diye düşündüren başlıktır.
devamını gör...

yuval noah harari tarafında kalame alınmış olan "hayvanlardan tanrılara sapiens", kitabın kapağından da anlaşılacağı üzere "insan türünün kısa bir tarihi"ni ele almaktadır. insanların yüz bin yıl önceki tarihinden bugüne kadar bilinen en az altı farklı insan türünün olduğuna işaret eder ve bu güne kadar insan türünün nasıl bir evrimleşme sürecinden geçtiğinden bahseder. ayrıca insan türünün muhteşem değişimine ve tarihine ışık tutan bu kitapta yüz bin yıl öncesinden günümüze kadar sadece bu altı insan türünden homo sapiens'in var olduğunu ve bu varlığını kimi zaman yıkım ve kendinden başka her türlü canlı için büyük bir tehdit oluşturarak sürdürdüğünü kimi zaman da varlığını muhteşem değişimlerle kendinden sonraki nesillere aktardığını anlatır.
sadece insan türünün biyolojik gelişimini anlatmaz bu kitapta harari. bu biyolojik gelişmenin (evrimleşme) beraberinde getirmiş olduğu, insanların ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel, tarihi, dini vb. roller açısından sapiens'in küresel ekosisteme etkileri üzerine de durmaktadır. kitap öncelikle insanın biyolojik devrimi ile başlayıp bilimsel devrimle beraber insanların kendilerini nasıl tanrılaştırdığına değinerek sona ermektedir. sadece bu iki başlık arasında insanların zaman içerisinde kendilerini keşfedip para ekonomisinin de gücünü kullanarak nasıl bir değişim ağının parçası olduğuna kitabın sonuna gelmeden her bir satırda hayret ediyorsunuz. öyle ki çoğu satırda sadece canlı türleri içerisinde ayakta kalmak için başka bir türün yok oluşunu umursamayan insanın vahşiliği karşısında dehşete düşüyor, başka bir satırda ise gelişmişliğin doruklarına kadar eriştiği için yaratılmış en benzersiz canlı olduğunu düşünüyorsunuz.
son olarak kitap içerisinden şu an içerisinde bulunduğumuz pandemi sürecine atıfta bulunacak olursak kitabın ilk bölümlerinden birinde -uzun zaman önce okuduğum için hatırladığım kadarıyla- şöyle der; " binlerce yıl önce de küresel çapta büyük salgınlar vardı ancak insanlar avcı göçebe toplumlar şeklinde yaşadığı için sürekli hareket halinde olduklarından dolayı bu tür durumları çok kolay atlatırlardı."
bir gün okumaya karar verirseniz diye şimdiden keyifli okumalar dilerim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: ben evlendiğimde 45 kiloydum)
+senin zamanında karantina yoktu!
devamını gör...

seni istiyorum ve biliyorum
asla koynuma alamayacağım
sen o aydın ve pırıl pırıl gökyüzüsün
bense bu kafeste bir tutsağım

kara ve soğuk parmaklıklar ardından
gözlerim hasretle bakıyor
yüzüne doğru bir elin uzanışını düşlüyorum, ansızın ben de uçayım sana doğru

boş bir anda düşlüyorum
bu sessiz hapishaneden uçmayı
gülerek gardiyan adamın gözüne
yanında yaşama yeniden başlamayı

düşlüyorum ancak bilirim
asla bu kafesten kurtulmaya gücüm kalmamış gardiyan adam istese bile
kanatlanıp uçmaya soluğum kalmamış

parmaklıklar ardında her sabah
bir çocuğun bakışı güler bana doğru
sevinç şarkılarına başladığımda
dudağında öpücükle gelir bana doğru

şayet bir gün, ey gökyüzü
kanatlanırsam bu sessiz evden
ağlayan çocuğa nasıl söylerim
tutsak bir kuşum vazgeç benden

bir mumum.
canımın alazıyla harabeleri aydınlatırım
sönüklüğü seçersem eğer
bir yuvayı yıkıp dağıtırım
devamını gör...

uyandığında onu ilk kim görecek?
bıraktığım düşü kim büyütecek?
devamını gör...

azmin zaferidir.

kendisi bir posta memuru olmasına rağmen ününü yaptığı çok daha büyük, çok daha görkemli, çok daha sanatsal bir şeyle elde etmiştir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

cheval bir gün posta dağıtımı yapmak için her gün yürüdüğü yaklaşık 30 kilometrelik mesafeyi yürürken sendeler ve düşmek üzereyken gözü bir taşa takılır ve bu taş her şeyin başlangıcı olur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

cheval gün boyu yaptığı bu yolculuklarda bulduğu taşları toplayıp çantasına atar ve bir saray inşa etmeye karar verir. bu saray tam 33 yılda tamamlanır ve tarihi miraslar arasında yerini alır. ideal palace posta memuru cheval’in başyapıtı olur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sanat aşkı sen nelere kadirsin.
devamını gör...

ölü hayvanları en ince ayrıntısına kadar yiyerek, çürüyen leşlerin hastalık yaymasına engel olan faydalı iri kuş.
devamını gör...

sürekli geçmişi özlemek ya da geleceği düşlemek. şimdi iş bulsam ofiste kahve içsem süper olurdu ya da lisede ne çok arkadaşım vardı şeklinde düşünmek. kısaca anın içinde yaşamamak. geçmişin tatlı anıları, geleceğin şaşalı hayallerinde kaybolup gitmek.
devamını gör...

sanırım başıma gelen durumdur.
10 dakikada bir ''gümmm!'' diye sarsıyorlar binayı, sonumuz hayrola.
devamını gör...

arthur conan doyle tarafından yazılmış ve asperger sendromunun ilk örneğini veren nefis karakterdir kendisi. yani şerlok bildiğimiz kadarıyla tarihin ilk asperger sendromlu kurgu karakteridir.

niyedir böyle düşünüyorum?

- ağzından çok kolay laf alınamayan bir karakterdir kendisi ama yardımcısı dr. john h. watson hayallerinin etkisi altındayken çok konuşkan ve heyecanlı biri olduğunu belirtmiştir.

- empatiden son derece uzaktır ve her zaman deneysel takılır. mesela bitkisel bir ilacın yan etkilerini öğrenmek için arkadaşına avuç avuç içirir.

- şöhret için hiçbir şey yapmaz. merak ve takıntıları için bu işleri yapar.

- bazı zamanlar aşırı içine kapanık olması ve kimseyle konuşmaması. bunun yanında çoğu yönüyle son derece çocuksu olması.

- uyuma ve uyanma saatinden tut, kahvaltı sonrası yürüyüş saatine kadar belli bir rutine sahip olması.

buraya yazmaya üşendiğim birkaç detayı ile birlikte aslında otizmli bir karakter olduğu kitap serisinde çok detaylı bir şekilde açıklanmıştır. ancak dizi ve filmlerinde kendisi yüksek işlevli bir sosyopat olarak tanımlanır ki o da karakterin özüne büyük haksızlık etmektir. bu nedenle kitaplarının okunmadan dizilerine ve filmlerine sarmamak gerekiyor. bence öyle..
devamını gör...

geç keşfettiğim için cidden üzüldüğüm, kaliteli bilgi içeren tanımları olan bir yazar. ben kendisini gerçekten ilgiyle ve severek takip ediyorum. teşekkürler efeniim. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlükte bugün epeyce bal temalı başlık/entry görünce bende tarihte kullanılan ilk biyolojik silah olan deli bal'ın nasıl kullanıldığını yazmak istedim.

karadeniz bölgesinin yüksek rakımlı dağlarında yetişen dağ gülü olarak bilinen bitkiden üretilen bir halk arasında tutan bal olarak bilinen deli bal bir grup tarihçi tarafından bilinen ilk biyolojik silah kabul ediliyor. bulantı, kusma, kalp ritim bozuklukları, tansiyon problemleri ve halüsinasyonlara sebep olabilen bu bal farmakaloglarca ilaç yapımında kullanılabilsede kişilerin yüksek dozda tüketmesi zehirlenmeye ve ölümcül tabloların oluşmasına sebebiyet verebiliyor.

m.ö 67 yılında karadeniz bölgesinde hüküm süren 6. mithridates'in toprakları karadeniz fethine çıkan roma imparatorluğu generali pompey tarafından işgal edilmek ve roma topraklarına katılmak isteniyor. pompey, tarihin ilk biyolojik silahına maruz kalacağından habersiz ordusu ile karadeniz üzerine yürüyor. 6. mithridates ise savaş alanında doğrudan başarılı olunamayacağını ön görerek askeri dehasını konuşturuyor ve pompey'in ilerlediği yolların üzerine kovan kovan deli bal bıraktırıyor. pompey'in deli baldan habersiz ordusu lezzetli balı tükettikçe bulantı,ishal ve halüsinasyon şikayetleri ile yola devam edemeyecek hale geliyor ve tam bu sırada kral 6. mithridates'in ordusu pompey'in ordusunu esir alıyor.
devamını gör...

aysun kayacı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

onlarca ülke, yüzlerce şehir gezmiş birisi olarak şunu söyleyebilirim şehirlerin en asilidir.
-ankara cumhuriyettir, mustafa kemal atatürk’tür.
-şehrin resmiyeti hissedilir.
-şehirde mutlak gri hakimdir.
-meydanları kalabalıktır ama insanlar yalnızdır.
-şehirde insanlar birbirine (korkuyla karışık) saygılıdır.
-şehri entelektüel birikimli insanların yaşam alanıdır (siyasi partiler ben tbmm dahil değil)
-insanlar bütün yalnızlıklarına rağmen birbirine sığınırlar.
-eylem ruhu yüksek bir şehir.
-sokaklarında var olan kitapçıları, sokak sanatçıları kolay kolay yer değişmezler.
-şehirde tiyatro, konser, sergi, müze, vs gibi sanatsal etkinlikler çok fazla yapılıyor.
-tiyatroları çok güzel.
-meyhaneleri güzel.
-balıkçıları güzel.
bu liste uzar da gider, özetle: şehir de içinde yaşayanları da çok güzeller.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


mahlasıma yakışır bir ekran.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim