bir piyasada bir malın iki satıcısı bulunmasına verilen isimdir.
devamını gör...

yazması ve okuması zor, slovenya'nın başkentidir.
devamını gör...

az bişey merakım vardır bilinçaltı konulara... bu sözün ardındaki zihinsel durumu freud - jung ve bizden de nusret kaya'nın yaklaşımlarıyla izah etmeye çalışayım, naçizane:

her insanın içinde hem eril hem dişil yönler vardır. erkek içindeki dişil yön fazla olduğu zaman (eğer kişi dışarıya açık hayatında eşcinsel değilse) o kadınsılığı bastırmak için erkekliği sürekli abartır, "horozlanır" ve olabildiğince kadınları ve kadınlığı aşağılar. bizim toplumda çok görülür. peki içteki bu kadınsılık neden fazladır?



erkeğin içindeki kadınsılığın fazla olmasının sebebi, annesinin eşiyle (baba) olan ilişkisinde yaşadığı cinsel tatminsizliktir. bu tatminszilik, annelerin olanca enerjilerini (rahimsel enerji) oğullara yöneltmesine sebep olur. ne kadar "oğlum da oğlum, erkek oğlum" diye abartsalar da oğullar bir türlü "erkek" olamazlar. bu girdaptan da örnekteki kişi gibi çıkmaya çalışırlar.



freud "eşcinsellikten çok korkan, erkekliği abartan kişi, gizli eşcinseldir" tespiti ile ünlüdür. jung, insanların içindeki eril - dişil yönlerinden ve bunların dengesinden bahsetmiştir. nusret kaya ise kadınlardaki cinsel enerjiyi 1. rahimsel 2. vajinal olarak ayırır. rahimsel enerji anaçlığı, vajinal enerjiyse dişiliği sembolize etmektedir.



toplumumuzda (genelde islam toplumlarında) dişi olmak ayıp, günah ama "ana" olmak yüce, cennetlik, geleneklere uygun demektir. o yüzden bu toplumda kadınlığını hayat boyu yaşayamamış ama ileri derecede ana olmuş kadınlar mevcuttur, oran çok yüksektir. kocalarla yaşanamayan, daha doğrusu renklendirilmemiş, üstü kapalı, tatminsiz, "saygın" (!) yaşanmış cinsel hayat, eşlerden gittikçe soğumaya ama oğullara iyice bağlanmaya, adeta onlara "aşık" olmaya sebebiyet verir. freud'un oedipus kompleksi gibi... oğul anasının ilgisinden, aşırı sevgisinden, rahimsel enerjisinden sıyrılamaz, içindeki kadın gelişir, erkeklik güdük kalır. sonuçta o da kendi eşini / sevgilsini tatmin edemez ve bu döngü sürer gider.
kompleksli, yarım, öz güvensiz, ana kuzusu erkekler bu vahim durumlarını da kadınlara her türden ve yönden saldırarak, aşağılayarak, küfürlerde kadını aşağılayıcı sözcükler kullanarak aşmaya çalışırlar.
devamını gör...

aa fikirlerim beğeniliyor lan diyip mutlu olan yazardır. uyuyacağım mutlu etmek isteyen beğenebilir demek istediğim başlıktır.
not uyuyacağım için iştahlanıp tanım girmeyeceğim uyuyacağım.
devamını gör...

sözü döndürüp dolaştırıp paraya getiren kişiyle;
arkadaş,
dost,
sevgili,
eş olunmaz.
burada kişinin savurgan veya cimri olması değil anlatmak istediğim.
maddeye değer verenin mânâ ile ilişkisi zayıf olur. önceliği parasal konularda olanın duygu yönü zayıftır.
devamını gör...

bayan bir hitap şeklidir, erkek bir bireye "bay" şeklinde hitap edilen her yerde kadına da "bayan" denilebilir ancak bayan olmak bir cinsiyet belirtisi değildir, üstte de belirttiğim gibi sadece hitap şeklidir. mesela tuvaletlerin hemen yanında erkek ve bayan yazıyorsa bu bir sorundur, bay ve bayan yazıyorsa değil.

bunun sorun edilme sebebi ise şudur: bildiğiniz üzere o kadar ahlaklı bir toplumuz ki sadece kendi ahlakımız değil etrafımızdaki insanların da ahlaklarıyla ilgileniriz. işin en ilgi çekici kısmı ise kadının ahlakını vücuduna yoruyor olmamızdır.

öyle bir noktadayız ki "kadın" kelimesi insanlar için bir cinsiyeti değil düpedüz cinselliği ifade ediyor. kimsenin haddine olmayan özel hayata bağlanıyor konu. bunun yanında "bayan" kelimesi cinsiyet anlamında kullanıldığında ise: eşinin dizinin dibinde oturan, ahlaklı, erkek olmayan kimseleri temsil ediyor.

*bunlara dikkat etmediğimiz sürece kadın cinayetleri de bitmeyecek biliyor musunuz? çünkü sorun kelimeler değil; sorun olan şey zihniyet, sorun olan şey düşünce yapısı. birde şunu da söylemek istiyorum, erkeklere edilen hakaretlerle bu kelimeyi bir tutmak istiyorsanız yine kadının ahlakına yüklenen tonla hakaret sıralayabilirim size, yapmayın. bir değiller. o kadar kritik bir noktadayız ki yapılan her ayrım bizi yüzlerce yıl geriye götürüyor.

en rahatsız olduğum nokta ise bu dediklerimi doğru bulup, "ama şu saatten sonra insanların zihniyetini değiştiremeyiz" deyip, davranışına devam eden kimseler. lütfen, bu yazdıklarımı ya görmezden gelin ya da hayatınıza geçirin. hiçbir bahane bu gerçekleri doğru bularak görmezden gelmenizi meşrulaştıramaz.

işin özeti burada karşı çıkılan şey bayan kelimesi değil, iki tane kelimeye yüklenen iğrenç anlamlardır.

buraya kadar okuma zahmetini gösterdiyseniz, gerçekten teşekkür ederim.
devamını gör...

kendi kitaplarımda yaparım bunu. kitaba bir yaşanmışlık katıyor. bir iz katıyorum ona. bencilce ama oraya dokunmuş olduğumu bilmek mutlu ediyor.
devamını gör...

birbirimizle iletişim kurmamayı tercih ediyoruz.*
devamını gör...

cosmos atrosanguineus.
yoğun bir çikolata kokusuna sahip olan çiçek türüdür. meksika’ya özgü olan bu çiçeğin artık tükendiğini, elde kalanların ise korunduğunu belirtmişlerdir. koyu kahverengi renge sahiptir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çoğu zaman yaptığımdır. hatta şansım olsa boş tanım girerdim, sizlerin fikirlerini okumak keyfimi ikiye katlayan en büyük etken.
devamını gör...

blu tv ve fx ortak yapımı olarak yayınlanmış film tadında bir polisiye dizi.

dizinin tarihi bağlantılar içermesi ve bunu izleyiciye hissettirmesi de zaten başlı başına ilgi çekici olan konusunu daha bir şenlendiriyor. başrolde kenan imirzalıoğlu, melisa sözen, ahmet mümtaz taylan var. kenan imirzalıoğlu ezel'de çıtayı arş-ı alâ'ya yükselttikten sonra tabiki burdaki oyunculuğu tutuk gelebilir ancak yine de nevi şahsına münhasır. ahmet mümtaz taylan'ı da başarılı buldum ancak tabi kenan'la birlikte oynayınca insanın beklentisi yükselmiyor da değil. melisa sözen de iyi iş çıkarmış, hoş kadın.

diziyi izlerken bazı klişeler göze çarpmıyor değil. tecrübeli polis - genç polis, çılgın dik başlı polis - realist uslu polis ikilisi burda da var. istanbul teması, dini motifler ayarı biraz kaçtığından insan edebi roman okuyormuş hissine kapıyor veya senaryosunun edebi bir eserden esinlemiş olduğunu sanıyor daha doğru ifadeyle. ama tüm bunlar dizinin akıcılığının önüne geçmiyor. bir bölüm bitirirken ayılıp bayılmıyorsun yani. sürükleyicilik eh işte bir türk polisiyesi ne kadar sürükleyebilirse o kadar. etkileyici merak uyandırıcı sahneler bolca var ama bir günde zamanın farkında olmadan bitirilebilecek kadar değil. belkide yoğunluğundan kaynaklıdır bu durum bilmiyorum. ben biraz fazla polisiye meraklısı olduğum için iki günde bitirdim. zaten 8 bölüm.

finali kötü bulmadım ancak daha şaşırtıcı, daha vurucu olabilirdi. böyle bir dizide böyle bir final olunca bir şeylerin eksik kalmışlığı hissi de insanda uyanmıyor değil. bitirişi bu şekilde olmasa üstünden zaman geçmesine rağmen çok daha fazla anılabilirdi.

bir başyapıt değil ancak izleyeni kesinlikle pişman etmez. kısacası ortalama üstü bir türk polisiyesi.
devamını gör...

korkağın teki olduğumu yürekten söyleyebiliyorum.
devamını gör...

"korkunç ivan oğlunu öldürüyor"
ilya repin,1885
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

burcu tatlıses-beni öldürür
devamını gör...

balkonda oturmuş, yaz mevsimine söverken hayatı sorguluyorum. mükemmel aktivite.
devamını gör...

sağırlık sadece işitme kaybı ile alakalı olmayabilir. her insan biraz sağırdır aslında; duymak istemediklerine, farklı bir şekilde duymak istediklerine karşı. dünya üzerinde hüküm süren ve tam da iletişim çağı dediğimiz saçma sapan çağın kalbinde bir ritim bozukluğu gibi dengesizlik yaratan bu iletişimsizliğin kulakları sağır eden ölüm çığlıklarını işitmeye çalışıyoruz. ve maalesef sağır kulaklarımız sözcükler diye bildiğimiz işitme cihazlarından yoksun.

kitapla hiç alakası yok ama yazmak istedim. size kitabı anlatmasa da sağırlığı anlatacaktır. hem de sadece bireysel değil toplumsal bir sağırlık örneğidir bu. anlatacağım hikaye dilek özçelik’in hikayesi. her zaman söylediğim gibi “ meslektaşım kardeşimdir”. dilek de benim meslektaşımdı, henüz yeni mezundu ama yine de meslektaşımdı. artık aramızda değil ama yine de hala meslektaşım.

dilek, bir cuma namazı sonrası allah’ın evinden çıkan ama ev sahibiyle aslında hiçbir iletişimi olmadığı az sonra belli olacak bir bakanın yanına yaklaşıp derdini anlatmak ister. dilenci değildir dilek. derdim bir aliterasyon yaratmak değil bu cümleyle, sadece dilek’in onurlu bir cümle kurmadan önceki haklı talebine vurgu yapmak. dilek adını anmak bile istemediğim bir hastalıktan mustariptir ve ilaçlarını yaşadığı trakya kentinde bulamaz ve bunun için de bakandan yardım talep eder. bakan, bugüne kadar bakanlık yapmış çoğu bakan gibi aslında bakması gereken yere bir türlü bakmayan, onun baktığı yerde olmaya çalışanlardan gözlerini kaçıran bir adamdır. bakanımız elini cebine atar ve sadaka gibi bir para tutuşturmaya çalışır güzeller güzeli dilek kardeşimizin eline. daha ne yapayım demeyi de ihmal etmez. devletinden yardım isteyen bir gence bakanın cevabı budur işte tam o anda. ve dilek tokat gibi bir cevap verir: “ görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız.” yazarken bile tüylerim diken diken oldu. ben de bakana şunu söylüyorum ece’den alıntılayarak: “ siz ne zaman bu kadar zalim oldunuz?” biz ne zaman bu kadar zalim olduk? dilek’i nasıl duymadık hiçbirimiz. dilek neden öldü? biz ne kadar sağırız ki el vermedik gencecik bir öğretmen adayına. yazıklar olmasın mı bize?

kitabı okuyun. çok iyi bir kitap ama benim anlattıklarımla alakası yok. ben gelişine vurdum. bu da mı gol değil?
devamını gör...

zero hour isimli bir belgesele sahip katliam. bir çok okul katliamına öncülük ettiğini söylemek gerekir. american horror story dizisinin ilk sezonunda bu katliama göndermeler mevcut.

edit: katliamı yapan ikili aslında oldukça zorbalığa uğramıştır fakat işledikleri cinayetlere baktığımız zaman hedeflerinin onlara zorbalık etmek yerine kendi halinde takılan öğrenciler olduğunu görüyoruz. bu durum ikilinin zorbalığa uğramak yerine asıl zorbalar olduğu spekülasyonlarına sebep olmuştur. ne de olsa 'canavarlar canavarları doğurur.' fikrini kabul etmek pek kolay değil.
devamını gör...

geceleri bilmem de bu sözlük adamı değiştiriyor anasını satıyım. misal ben ilk buraya geldiğimde ne biçim başlıklar açıyordum sonra bu entel abileri ablaları göre göre onlar gibi olmaya başladım. şimdi fularsız sözlüğe asla girmem, elimde de kahve var şu an, şimdi de gidip kitap okuyacağım, resim çizeceğim. lan beni ben olmaktan çıkardınız yatacak yeriniz yok be. *
devamını gör...

valiz hazırlamak ne kadar zevkliyse bu da o kadar sinir eden işlemdir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim