bilim insanları ile sanatçıları kıyaslamak doğru değildir. ikisinin de alanı ve hitap ettiği kitle farklı. lakin sanatçıların daha fazla kitleye hitap etmesi şaşırtıcı bir durum değil. bilime ilgi duymayan veya anlamayan bir insan da müzik dinler, okumuş, kültürlü insan da müzik dinler. ancak bilimin ne yazık böyle bir özelliği yoktur. yapısı gereği herkese ulaşamaz. ayrıca bilim insanları şovmen değildir. sürekli göz önünde bulunmazlar. toplum hafızası sebebiyle de unutulur ve çok ilgi görmezler. sanatçıların işi ise göz önünde olmak, sahnede olmaktır. bu sebeple piyasadan silinmedikleri sürece unutulmaları zor olacaktır. bir başka sebebi ise ana akım medyada yayınlanan bilimsel gelişmelere dair haberlerde bilim insanlarının adlarının nadiren verilmesidir. onun yerine genelleme yapılarak "ingiliz bilim insanları, isveçli bilim insanları..." gibi kalıplar kullanılır. bu noktada haberi izleyen kişi bilim insanını birey olarak algılayamadığı için "helal olsun ingilizlere" deyip geçecek ve bir daha aklına bile gelmeyecektir. bahsettiğim gibi bir çok sebep öne sürmek mümkün olsa da asıl sebebi iki alanın da birbirinden çok farklı olmasıdır. kıyaslanması bile yapılamaz.
devamını gör...

--- alıntı ---

16.yüzyılın sonların istanbulda doğdu. bir kapıkulu sipahisi'nin oğludur. hızlı ve güzel yazı yazması sebebi ile önce mali işlerden sorumlu kişi olarak saraya girdi. çok geçmeden sadrazam kemakeş kara mustafa paşa zamanında "tezkireci" yani resmi yazıları yazan kişi oldu. çok geçmeden sadrazam sultanzade mehmet paşa zamanında "mevkūfatçı" yani mevkufat adı altında toplanan kaçkın resmi, boşalmış timar ve vakıf gelirleri ile geleneksel vergilerden savaş için ayrılan para işleriyle uğraşan görevli oldu.

ardından 1646 yılında defterdar vezir olarak göreve getiridi. 17 eylül 1647’de vezîriâzam sâlih paşa’nın katli üzerine, vezîriâzamlık seferde bulunan mûsâ paşa’ya verilmişken o sırada getirildiği sadâret kaymakamlığında çevirdiği entrikalarla ve bir rivayete göre sultan ibrâhim’e sunduğu 300.000 kuruş karşılığında sadrazamlık makamını elde etti.

sadâret makamına getirildiği sırada devlet içeride büyük bir karışıklık içinde, dışarıda ise girit yüzünden venedik’le savaş halinde idi. çanakkale boğazı’nı tutan venedikliler bosna taraflarında da üstün durumdaydılar ve kırka sancağında bazı kale ve palankaları alarak ilerliyorlardı. bu arada stratejik önemi bulunan ve sınır boylarında yer alan klis kalesi de venedikliler’in eline geçti. vezîriâzam ahmed paşa, klis’in venedikliler’ce zaptedildiğini padişahtan sakladı ve bunu küçük bir kilise ve birkaç önemsiz palanka kaybı olarak gösterdi.

o sıralarda rumeli beylerbeyiliğinden ikinci vezirlikle istanbul’a getirtilen ve padişahın damadı olan fazlı paşa, gerçeği vezîriâzamın yanında sultan ibrâhim’e söylediği gibi onu rüşvet almak, devlet mansıplarını satmak ve gerçekleri padişahtan gizlemekle itham etti. bunları ilk defa duyan sultan ibrâhim fazlı paşa’yı azarladı; daha sonra hapsedilen fazlı paşa azak kalesi muhafızlığıyla istanbul’dan uzaklaştırıldı. ahmed paşa, gerçekleri padişahın öğrenebileceği endişesiyle sarayda savaşın konuşulmasını yasaklamış, bu arada venedik donanmasının çanakkale boğazı’nı kapattığını da padişahtan gizlemişti.

vezîriâzam ahmed paşa, bu tutum ve davranışlarıyla çeşitli kesimlerin tepkilerini çekmeye başladı. başta kara murad ağa olmak üzere yeniçeri ocağı ileri gelenleri de bu uygulamalardan rahatsızlık duymaktaydılar. yeniçeri ileri gelenlerinin düşmanlığını kazanan ahmed paşa bu muhalif grubu ortadan kaldırmaya çalıştı.


nitekim oğlu bâkî bey’in düğününe kara murad ağa ve arkadaşlarını da çağırarak onları topluca öldürtmek istediği, ancak ocak ağalarının bu davetin bir tuzak olduğunu öğrenerek düğünü terkettikleri belirtilir. yeniçerilerle olan anlaşmazlık ve onlar üzerinde otorite kurma mücadelesi vezîriâzamın sonunu hazırlayan sebeplerin başında gelir. ocak ağaları etmeydanı’ndaki orta cami’de toplandılar ve vezîriâzamın azlini kararlaştırdılar. ardından bu kararı şeyhülislâma bildirerek ondan ulemâyı ikna etmesini istediler.


fâtih camii’nde toplanan ağalar ve ulemâ meclisine sipahiler de katıldı. daha sonra vezîriâzam camiye davet edildi. ancak ahmed paşa durumu önceden öğrenip gizlenmişti. gelişmelerden haberdar olan sultan ibrâhim bir haseki göndererek cemiyetin dağılmasını istediyse de şeyhülislâm hoca abdürrahim efendi, hasekiye vezîriâzam kendilerine teslim edilmeden bunun mümkün olmayacağını söyledi.

öte yandan son gelişmelerden haberdar olan ve firar eden ahmed paşa, telhisçisi ve bir hizmetkârı ile kılık değiştirip bir heybe altın, değerli mücevherler ve şeyh hamdullah hattı bir mushafı alarak bazı tanıdıklarının evlerine sığınmak istedi, fakat hiçbiri tarafından kabul edilmedi. bunlardan hacı behram adlı bir kişinin ihbarı üzerine yakalandı ve o gece yarısı şeyhülislâm fetvasıyla boğularak öldürüldü.

cesedi çıplak olarak atmeydanı’nda bir çınarın altına konuldu ve burada “insan yağı mafsal ağrılarına iyi gelir” inancıyla kılıç darbeleriyle parça parça edildi. bundan dolayı ahmed paşa ölümünden sonra “bin parça” anlamına gelen hezarpâre lakabıyla anılmıştır.

--- alıntı --- buradan
devamını gör...

acele başlığa moderatör karışır.
devamını gör...

yavuz : ardına bakma mecnun
mecnun : kader almaya mı geldi beni benden?
yavuz : bunu bir daha sorma mecnun.
mecnun : neden at mı var arkamda?

işveren : ismail bey dağcılık tecrübeniz var mı?
ismail abi : ya sayın işveren senin ağzından çıkanla kulağının duyduğunun tutmadığının farkında mısın acaba? dağcılık benim genlerimde var, aileden gelir bizde dağcılık. benim halamı dağa kaldırmışlar.
devamını gör...

ittihat ve terakki'nin dört bir yana korku salan fedaisi. cepheden cepheye koşup göğüs göğüse çarpışmaktan çekinmemesine rağmen ünü asıl olarak aydınlatılamayan cinayetlerinden ve acımasız işkencelerinden gelir. enver paşa ile yakın bir ilişkisi vardır. korkunç namı paşanın kulağına kadar gitmesine rağmen ona ihtiyacı olduğu için gözden çıkaramamıştır. bu ihtiyaç ve yakub cemil'in soğukkanlılığı bab-ı âli baskını'na dair bizzat kendi anlattıklarından sezilebilir.


müşir paşa sert bir dille, hiddet içinde "bu ne cüret, burada ne arıyorsunuz asi herifler," diye bağırmaya başladı. enver bey karşısında birden koskoca harbiye nazırı'nı görünce kıpkırmızı kesilmişti(...) kolumu paşanın arkasından çevirip sağ şakağına tabancayı yaklaştırdım ve tetiğe bastım. harbiye nazırı'nın kafasından fışkıran kanı ve bütün heybetiyle yere serilişini izledi. korkulan ve çekinilen nazım paşa'nın işi bitmişti. enver bey sesi titreyerek "eyvah, yakub cemil ne yaptın, buna ne lüzum vardı?" dedi. enver bey'e döndüm "bu herife laf anlatılır mı?" dedim ve nazım paşa'nın yerde vücuduna bir kurşun daha sıktım.

aynı zamanda birinci dünya savaşı'nda katillerden oluşan bir orduya liderlik etmiştir. bu orduda istanbul hapishanelerinden seçilmiş olan dört bin civarı gönüllü mahkum vardır. fakat konu mahkumlar olunca elbette bazı istenmeyen olaylar da yaşanacaktır. ilk olay yüz seneye yakın mahkum edilmiş bir katilin yol üstündeki köylerden birinde bir kıza tecavüz etmesidir. mahkum, kısa bir takipten sonra yakalanarak yakub cemil'in karşısına getirilir. cezası oldukça ağır olacaktır.


(...)bütün halk suçluyla birlikte köy meydanına toplandı. yakub cemil kısa bir sorgudan sonra suçunu itiraf eden katilin donunu indirtti, uzvunu tuttu ve sağ elindeki söğüt yaprağıyla kesti. her yer kan gölüydü. kanlara bulanan adamın yanındakiler yakub cemil'e sordu: "yarasını bağlayalım mı?" cevap kesindi: "istemez, köpek gibi yalaya yalaya iyi etsin!"

ikinci olay ise çorum'da meydana gelir. bölgenin zenginlerinden biri öldürülmüş, üstelik karısına ve kızına da işkence edilmiştir. kadın ve kızına zanlı teşhis ettirilir, ancak mahkum suçunu bir türlü kabul etmez. bunun üzerine yakub cemil adamı önce iskemleye bağlar, ardından kafasının üstünü tıraş ettirir. sonrasında ise yardımcılarından birine mahkumlarda bolca bulunan bitlerden toplattırır. bunların içine koyulduğu teneke adamın başının üstüne kapatılıp bir örtüyle bağlanır, işkence saatlerce sürer, adam bayıldıkça yüzüne su dökerek ayıltırlar. adam en sonunda suçunu itiraf edince önce bir direğe bağlanır, ardından üzerine gazyağı dökülür ve yakub cemil sigarasını yaktığı kibriti adama atarak ateşe verir. adamın yanışını ağzında sigarasıyla, elleri arkasında seyreder.

kaynak: sevinç yavuz, kolici: bir seri katilin hikayesi (kitap).
devamını gör...

insan ve arabadan tut, dağıtılan gazeteye kadar her şeyin "fazla" ve de "çok" olduğu, kaçtığı hafta dilimi.

nedense çocukken öyle değildi.*
devamını gör...

neyi biliyor merak ediyorum doğrusu. işi gücü memnuniyetsizlik. her şeyden rahatsız her şeye muhalefet. emekli yaşlılar gibi. hep yazarları nokta nokta diye darlıyor. topumuzu falan da keser bu ne olacak.
devamını gör...

anne sevgisi...
annem hayattaydı ama hiç alakadar olduğunu bilmem. hastane zamanlarımda kardeşlerimi bahane eder günde bir saat de olsa yanıma gelmezdi. bahane çünkü, teyzem bizde kalıyordu istese pek tabii kardeslerimi ona bırakıp, babamla bir saatliğine de olsa gelebilirdi .herkesin annesi yanında olurdu. benim ise babam. o da işten izin alabildiği kadar...

....

-seni çöpün kenarında bulduk! gözlerim doldu, taştı taşacak;
+biliyorum. anneciğim geri atmazsınız degil mi? yüzünde sert bir ifadeyle;
-bilmem, belki atarım. o esnada korkudan yüreğim ağzımda;
+ama beni kopekler, kediler yeeer!
-yerler tabi... titreyen ellerimi karnıma koyup;
+karnımı yerler mi?
-yerler!!! korkuyla kollarima sarilip;
+ellerimi yerler mi?
-ellerini de yerler. ağlayarak ellerimi başıma koyup;
+kafamı bile yerler mi?!
-sorup durma ! her tarafini ,kemiklerini bile yerler! artik hıçkırıklara boğulurum;
-ama o zaman ölürüm ben!
+öööll bana ne? sen benim çocuğum değilsin.
-anneee...
+anne deme bana!
-....

ıkinci sinifa gidinceye kadar ,hastanede degilsem ve annemle evde yalnız kalmışsam her günüm böyle geçermiş. ben aglarken annem de bu duruma çok gülermiş. bunu eski günlerin muhabbeti acildiginda kahkahalarla anlatan annem diyor. aglaya ağlaya üzüntüden şekerim tavan yapar, sonra uyur kalırmışım. (tip 1 diyabetim ) çöpün kenarinda bulduklarindan midir nedir, beni kan çekiyor eski muhitten arkadaşlarımı pek bir özlüyorum. hergün mutlaka bizim çocuklarla buluşup mama su veriyorum...*
devamını gör...

dideral xanax falan işe yaramıyor :( bir zamanlar çok sevdiğim bir arkadaşıma yazsam iyi hissedecektim ama sonradan yaptıkları geldi aklıma daha da kötü hissettim. bu zamanlarda insana en iyi gelen şey sevgi çok iyi anladım
devamını gör...

acilen bir kararname ile isminin cumhurbaşkanlığı kabilesi olarak düzenlenmesi gereken toplantı.
devamını gör...

bırakınız paylaşsınlar dediğim başlıktır. yoksa özelden hayırlı cumalar mesajı geliyor.
devamını gör...

memleketim erzincan'ımın efsane peynirinin adıdır.
devamını gör...

ortadoğu ülkelerindeki iç savaş ve kaos ortamı , uyuşturucu maddelerin kaçakçılığını da kolay hale getiriyor. buna örnek olarak da metamfetamin uyuşturucu maddesinin kaçakçılığı ve istismarında da tehlike alarmları çalıyor. metamfetamin , nörotoksik bir zehir barındırdığı için beyinde bulunan dopamin ve serotonin nöronlarına zarar veriyor. çabuk bağımlılık yaptığı için ruhsal hastalıklar ve intiharlara götürebiliyor.

meth veya kristal isimleriyle de anılan uyuşturucu madde, son dönemlerde diğer uyuşturucu türlerini de kullanım olarak geçti. türkiye son dönemde hem köprü hem de pazar olma özelliği taşıyor. uyarıcı ve halüsinasyon özellikleri bulunan bu sentetik uyuşturucu, son dönem yayınlanan breaking bad dizisiyle de ünlenmiş oldu. türkiye'ye bu uyuşturucu madde ilk, 2009 yılında iran asıllı bir kişide ele geçirildi. o zamandan bu zamana ele geçen metamfetamin miktarı 4 bin kiloya kadar ulaştı.

uyuşturucunun imalatı da genel olarak iran ve afganistan'da yapılıyor. artık 81 vilayette de hemen hemen bu uyuşturucu madde ele geçirildi. en çok rastladığı yerler de istanbul ile iran hududundaki şehirler oldu. "2021 türkiye uyuşturucu raporu" verilerine göre geçen sene polis 159 bin vakaya müdahalede bulundu, 231 bin zanlı hakkında da adli işlem başlattı.
devamını gör...

araba yarışı pisti oyuncağı. uzaktan kumandalıydı. iki kişilikti. bir hafta içinde zevkle parçalamıştım. ben çok akıllı bir çocuktum.
devamını gör...


bende eksik olan neydi? iyi bir yaşamım yok muydu? yaşamımın giderek daralan bir dehlize geri dönülmez bir biçimde dönüşmekte olduğunu kime anlatabilirdim? çektiğim işkenceyi, uykusuz gecelerimi, intiharla flört etmemi kim anlayabilirdi?

böyle harika bir paragrafa sahiptir. okunulan dönemin etkisiyle de böyle düşündürtmüş olabilir tabi.
devamını gör...

aynı zamanda bir nasreddin hoca fıkrasıdır.

kılığa kıyafete fikirlerden fazla önem veren ortamları anlatmak için günümüze kadar söylenegelmiştir.
devamını gör...

mevlana'nın "ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" tavsiyesinin deyim halidir.
devamını gör...

dolu kadehi ters tut-aldattım
devamını gör...

süresiz uzaklaştırılan yazarların profilinde yapılan editleme.
devamını gör...

merve dinçkol
sırf kadına aşık olmayayım diye hafta sonu kanal d ana haberi bile seyredemiyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim