yine evde kaldım gerçeği ile yüzleşmemi sağlayan başlıktır.
herkes evliyse kim bu yalnızlar? foklar mı? o degil de fok balıkları...
devamını gör...

kesinlikle görülmesi gereken yerledendir. alınan sunak parçaları ise bizim geçmişte de tarihten çok para ve statüye önem verdiğimizin göstergesidir.

elin memleketine gidip kendi eserlerimizi görmeye eurolar vermeye de razıyız.
devamını gör...

böyle bir eve sahip olmadım ama avlusunda rengarenk çiçeklerin açtığı, ağacında dört beş kuşun cıvıldadığı, bahçesinde tavuk ve kedilerin dolaştığı mütevazi ev ortamı göze, yüze, kalbe ve ruha huzur veriyor, terapi ediyor.
devamını gör...

sabah boyun ağrısı ile uyanmak.evet hayatta daha sinir bozucu birşey varmı bilmiyorum.ama ikindin vaktine kadar geçmiyor o ağrı.
devamını gör...

yanlış yöne doğru yürüdüğünü fark ettiğinde geri dönmeye çalışmak.
devamını gör...

tuvalete telefonsuz giren kaldı mı? diye düşündüren başlık.
devamını gör...

dergi, gazete gibi süreli yayınları numaralandırmak için kullanılan uluslararası numaralandırma sistemi.
devamını gör...

şükrü erbaş tarafından 2016 yılında kırmızı kedi yayınevi tarafından yayımlanan şiir kitabıdır.
hatice erbaş'ın şu sözleri ile selamlar bizi kitap:
"babanız içerde şiir yazıyor diye
çocuklarımı sessiz ağlattım ben."
sonra aşık veysel' den bir alıntı ile devam eder.
ve bir sonraki sayfadan sonra erbaş'ın kederli kalemi alır bizi, götürür içimizdeki en derinlere. bir kanatır, bir soğutur içimizi. ölüme yakın,ölümle iç içe; hatice'ye hasret, hatice'ye sitem.
çok sevdiğim birkaç dizeyi de bırakayım. sizin de içinizde birkaç yaprak dökülsün.


iki kişilik bir yalnızlığım fotoğrafların önünde
birisi alıp götürdüğün, öteki bırakıp gittiğin


ayrılık dedim, kavuşma dedim
"insanın içini dökmekten vazgeçmesi" dedim.


vefasızlık, hatice
insanın büyük yalnızlığı
küçük ölümü
kendine verdiği bir eksilme cezası


canım ne kadar acıyorsa sözüm o kadar üşüyor.


seni unutacak ömrüm kalmadı
bir soğuk zamanın akşamında
dönüp yine sana başlıyorum
devamını gör...

başımı sağa sola hiç oynatmadan, sopa yutmuş gibi hareketsiz, yastıksız öyle mal gibi gidip uzanıyorum. uyuyorum sonra.

20 yaşlarının başında bazen çok yorgun eve gelir makyajı silmeden uyurdum. çogu zaman makyajı yüzümden kazır gibi hoyrat çıkarırdım. yatağın içinde yuvarlana yuvarlana, yüzümü gözümü her yere sürerek, insanlıktan cıkmış şekilde uyurdum.

geçenlerde sarhoş olup sokakta bulduğum evsiz bir amcamızı eve getirmeye çalıştım. işin içine ambulans ve polis bile girdi, o kadar müthiş bir kafaya erişmiştim. ama aynı gece eve gittim, makyajı özenle silip kendimi nemlendirdim, yine yastıksız ve yüzümü hiçbir yere dokundurmadan öyle uzandım yatağa. çünkü insan böyle yaşlanıyor. kırışık kremleri, serumlar, maskeler her gece özenle uygulanıyor. belli bir sırayla. sonra yastıksız yatıyorsun ki kırışık çok oluşmasın. yüzünü hiç oynatmıyorsun çünkü 13 şey sürmüş oluyorsun, daha bakım ürünlerini cilt emmemiş oluyor.

inşallah bi vampir her yerimi ısırır da yaşlanmam hiç. yaşlılıkla başa nasıl çıkacağım hiç bilmiyorum. korkunç bir şey.
devamını gör...

bugün dışarı çıktım bir ara.tekrar.

az gerideki ben için son zamanlarda kurmaya tekrar başladığım bir cümle bu, gönüllü hapis hayatıma o kadar alışmıştım ki dışarıdan olmazsa olmaz'larımı alıp alel acele kapatıyordum kendimi içeriye.

böyle değil artık nerdeyse epey bir zamandır, bir ruh dokundu ruhuma ve pof!!
değişti her şey.

sürekli de değişiyor, daha çok gülüyorum daha çok güldürüyorum, daha olumlu, daha iyiyim. çiçekler, böcekler, kediler, köpekler, çocuklar, sarhoşlar, deliler, tüm mülteciler, tüm firariler ve inanmayacaksınız ama benim sokağımın güzel fahişeleri bile farkında bu halimin?

seviyorum bu halimi, seviyorum beni bu hale getiren onun hallerini, seviyorum onu..
devamını gör...

binlerce yıl önce, birisi ateş yakmayı keşfetti. herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye, o ateşte yakmışlardır onu.

ayn rand-hayatın kaynağı
devamını gör...

genel tanımıyla kişinin vücudundaki herhangi bir uzvu kendine aitmiş gibi hissedememesi, o uzuvdan rahatsız olması anlamına gelen ve temelde neyin sebep olduğunun bilinmediği psikolojik rahatsızlık.

bu sendroma sahip hastalar vücutlarına ait hissetmedikleri uzvun onları fiziksel olarak çirkin veya fiziksel engelliymiş gibi gösterdiğini düşünürler. psikologların/psikiyatrların görüşlerine göre çocukluk travmaları, takıntılı ruh halleri ya da direkt olarak beyindeki vücudun bütünlüğüne dair olan algıların, gerçek vücut bütünlüğüyle uyuşmamasından kaynaklanıyor.
hasta bedenindeki hangi bölgenin ona ait olmadığına net bir şekilde ifade edebiliyor, hatta "bakın, işte burası" diye gösterebiliyor fakat bunu diğer insanlarla konuşmak, sorunu onlarla paylaşmak konusunda oldukça zorlanıyor.

apotemnophilia uzmanlarından richard bruno'ya göre; fiziksel engelli çocuklara gösterilen ilgi, sendromlu hastaların hoşuna gidiyor. bu da onlarda sendroma yol açıyor.
••
kadın hastalardan biri "bu bacaklar bana ait değil, onları kesin, yanlış bedende hapsolmuş gibiyim!" minvalindeki sözlerle bacaklarından yana olan rahatsızlığı ifade ediyor. bacağına o kadar çok zarar veriyor ki; eninde sonunda doktorlar onu kesmeyi kabul ediyorlar ve kadın ameliyattan sonra kendini eskiye oranla daha iyi, özgüvenli hissettiğini söylüyor.
••

verdiğim örnekten de anlaşılacağı üzere, hasta rahatsızlığını duyduğu uzvun yok edilmesi için elinden geleni yapıyor. aksi gibi neden istemediğini kendisi de tam anlamıyla bilmiyor.
devamını gör...

tıbbın çare bulamadığı hastalıklardan biridir ayrıca. okumamak, araştırmamak başlıca sebeplerindendir.
devamını gör...

her yere apartman dairesi gibi üniversite açılması, açılan bu yerlere liyakat gözetmeksizin soy ve sadakat bağıyla kadro kurulması, böylece eğitimin hem öğrenci hem akademik açıdan niteliksizleşmesi ilk nedendir. ikinci nedense bilim üretmek için imkan tanınmamasıdır. ne üretilmesi için bütçe ayrılır ne de ürettiğiniz şey değer görür. böyle devam ettiği sürece haberlerde türk projelerinin yurt dışında nerelere geldiğini okuyup haddimize olmadığı halde gururlanmaya devam ederiz.
devamını gör...

avustralya ve yeni zelanda civarlarında yaşayan şirin mi şirin bir hayvan.
kangurunun little versiyonu.
devamını gör...

27.07.21 bursa / yenişehir
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bonya yapmak. duş değil banyo. böyle keseli, lifli. önce temiz olun, gerisinde ne yaparsanız yapın. temizlik imandandır lütfen.
devamını gör...


bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben...
bahtiyarım...


nazım hikmet. özgürlük bu kadar güzel anlatılamazdı.
devamını gör...

peki benim bu başlığı salça ekmek yerken görmem? işte hep bu güzellikten. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim